Sadece dinlendiriyor beni, o kadar yorgunum ki

Gidiyorum kulübe, gelince bir bardak konyak eşliğinde

Düşüncelerim, hayallerim, gerçekleştiremediğim hayallerim, kâbuslarım, acılarımla bir başıma

Çok severim

Hatırlıyor musun sana bir şey anlatmıştım?
İnanmamıştın…
Aradan yıllar geçti, uzun yıllar…
Aylar, günler, saatler…
Saniyeler…
Belki, belki inanıyorsun artık bana!???

Kontrolü kaybetmek üzereyim…
Hatırlıyor musun gecelerin ışıkları, anlatım sana…
O sahte gülücükleri…
Sıcak…
Kaynar, lav misali sanki…
Tenin tene temasını…
Anlık…
Anı yaşa, anılarda kalsın her şey. Yitip giden yıllar, boşuna…
Haybeye tüketilen gençlik…
Meditasyon dahil hiç bir şey fayda etmiyor, hiç bir şey…
Kapa gözlerini…
Ver elini bana, uzat…
Sarıl bana…
Dans et benimle.

Nasıl özledim takım elbiselerimi, kravatlarımı. Eski hayatımı

😊 “masum” yalanlarımı
Bilmiyorum kaç kez söylediğim bu yalanı AMA…
Her şeyin bir başı bir ortası ve sonu olur…
Gerçektir, gerçeğin ta kendisi!

Eşekoğlueşek, eşekoğlueşek! O kadar dedim oğlum yapma, başımı belaya sokma

Sana mı kaldı?
YAPMA!

Yaptı yine…
Bilimsel bir tez, bir çalışma…
Profesörü demiş:
“…Bari yayınlamayalım*, sen Türkiye’ye gidip gelmek istersin değil mi?”
“Evet”

Babasının oğlu AMA henüz çok genç, hayat…
Önünde…
Tüm güzellik ve maalesef acılarıyla. Âlemin aptalı biz miyiz?
EVET(!)

Konu…
Tayyip pezevengi ne zaman ve neden azıttı!
Aslında enteresan bir tema.

Başka bir tez, farklı bir konu
incele

Ve görüyoruz ki dünün haberi…
Meksiko, Trump’a boyun eğdi…
Nasıldı…
İktisadi bağımsızlık olmadıktan sonra siyasi bağımsızlık olmazdı…
Ve…
Tayyip’in domalmış dötü dışarıda!

* Biliyorsunuz bilimsel makaleler, tezler yayınlanır üniversite sitelerinden. Başımı belaya sokacak, her şeyden evvel kuram başka…
Hayatın gerçekleri çok başka; bir…
KURAM ve gerçekleri birleştirebilmeyi görmeli, bilmeli…
Bu da iki!


Bu arada…
S-400 meselesi, nokta koruma başka alan koruması başka…
INAN…
İnan buna, istersen ispatlarım dediklerimi…
Sadece çok kısa, ilgilenenler için…
Rus donanması, deniz altılarıyla (en son teknoloji, AB(D)’den ÜSTÜN bir teknoloji) NATO donanmasını >>> it gibi peşinden koşturdu, yakalanmadan <<<
Amerika kıyı şeridine kadar yaklaştı, ANCAK sekizinci gününde yeri belirlenebildi…
Filo komutanı diyor:
“Denemek istedik, sadece denemek. Eğer ciddi olsaydı durum beş gün bize yeterdi ve on altı atom bombasını indirirdik Amerika’nın tepesine”

Anlat, anlat heyecanlı oluyor derler. Hikayeler, gerçekler. RAKAMLAR ILE, grafikler ile, somut deliler ile, bir artı bir artı bir mantığı ile (…) Anlat, anlat heyecanlı olur!

Hiç dikkat ettiniz mi…
Son zaman verdiğimiz şehitler dikkatinizi çekti mi?
Operasyon yapıyor pezevenkler, koca ordu harekette…
60 – 70 terörist SADECE…
VEYA…
Ekmek parası uğruna can veren…
Tekrar CAN VEREN işçilerimiz, emekcilerimiz…
En son YINE 5 can gitti…
Trafiği hiç karıştırma, bayram mesela 64 müydü?
Pek sayın, zatı muhterem çamurbaşkanı…
ADI pezevenk “yönetimi” altında ben sana, size daha ne anlatabilirim ki?

16:03 / 15:03

Dolar 5,81
Euro 6,58
Çeyrek altın 412,00
Borsa 92349

Deli deli küpeli, çok uykum geldi! Size bir bilmece, atlar uçabilir mi?

😊
Cidden, bakma hunime…
Dilim iki karış dışarıda, yoruldum gayri…
Baş, yastık ister ama…
Tekrar soruyorum, atlar uçabilir mi?

Cevabı ya bugün ya yarına!

Dayısı kılıklı korkak pezevenk, beti benzi atmış bir şekilde dükkâna geldi…
Koparmak lazım pipisini…
Evin içinden geliyormuş sesler, girememiş evine koşmuş gelmiş bize…
Gittik beraber…
Ben boşuna demiyorum bütün manyaklar benim başımda diye…
Ablası evde…
Kafasız asker, O pipi niye!?

Neyse…
Anlatmıştım kömürü…
Takriben 9 milyon çeşit canlı türü, örneğin kuşların sadece on bin çeşidi…
Biliyorsunuz değil mi…
Kurbağa bacağı deneyini?
Elektrik ile çalışıyoruz hepimiz, kömür kadar tuzda gerekli…
Yapma kardeşim yapma, sorma neden diye genel kültür anlamında elektrik akımı…
Tuzlu mu tuzsuz mu?
Amerikalı kâşif, elektrikli sandalyede insanlar cayır cayır yanıyor diye…
Pis pis kokuyormuş, rahatsız olmuş sayın seyirciler…
Tuzlu sünger ile çözmüş sorunu, YANI…
Kömür kadar hammadde tuzda gerekli.

VE EVET…
Atlar gerçekten uçar…
Yani dört bacağın dördü aynı anda havada…
Saliseler ile ama uçuyor mu hayvan?
Uçuyor!

Bir İngiliz fotoğrafçısı 1872 yılında bu sorunun cevabini bulmak ile görevlendirilir…
5 sene sürer, beş koca sene ta ki günün birinde bu fotoğrafçının aklına bu fikir gelene kadar…
Birden çok fotoğraf makinesini peşin sıra monte eder ve soruya açıklık getirir.

Okumanızı öneririm

İktisat, akıl ve ahlak
6 Haziran 2019

Evrenin ne zaman oluştuğu sorunu, fizik olmaktan çok felsefi bir meseledir. Çünkü cümledeki “evren”, “zaman” ve “oluşma” gibi kelimelerin, hiçbirinin benim gibi sıradan bir insanın kavrayabileceği netlikte bir tanımı yoktur. Yine de söze bir yerden başlamak gerektiği için, bilim adamlarının yalancısı olarak yerküremizin bundan 4.54 milyar yıl önce çok sıcak bir gaz bulutu olarak “dünyaya geldiğini” söylemek istiyorum. Bu 4.54 milyar yıl ölçümünden emin değilim. Ama o zamanlar, bugün anladığımız manada bir canlının var olmadığından yüzde yüz eminim. Çok açıktır ki; canlılar, kendilerinden önce var olan cansız maddelerden inşa edilmiştir.
Aşk, nefret, kıskanma, üzülme veya sevinme gibi ruhsal duyguları olan canlılar, ilk canlılardan çok sonra oluşmuştur. Yine çok açıktır ki; ruh denen şey, ancak canlılar belli bir mükemmeliyete erişince ortaya çıkmıştır. Ruhu olan canlılardan oluşan ama onların toplamından ibaret olmayan ve ayrı bir ruhu olan “toplum” denen canlı türleri ise çok daha sonraları ortaya çıkmıştır.
CANSIZLAR, CANLILARIN AKLINI BAŞINA GETİRMİŞTİR
Cansız şeylerle, onlardan kurulu canlıların birlikte var olması bir çelişki yaratmamıştır. Ruhu olan gelişmiş canlılar, ruhsuz canlılar ve cansızlar evrenindeki sebep-sonuç ilişkilerini gözlemleyerek, üstelik bir de zeki canlılar haline gelmiştir. Ancak ruhu olan birey ile ruhu olan “üst canlı” toplumun birlikte yaşamaya mecbur olması yaman bir çelişki kaynağıdır. Çünkü her ne kadar toplumlar, bireylerden kurulu iseler de toplumlar bireylerden ibaret değildir. Bireyler “sonlu ömürlü” yani fânidir. Toplum ise bireye nazaran “sonsuz” ömürlü yani bakidir. Ömür sürelerinin farklı oluşu, “birey–toplum” çelişkisi yaratmıştır. Birey, kendi sınırlı ömrü içinde, hayattan azami tatmini alacak şekilde davranmaya programlanmıştır. Yani fıtraten bencildir. Toplum ise bireyden diğerkâm olmasını ister. Diğerkâmlık son tahlilde bireyin kendisi için de iyidir. Çünkü herkes, “diğer”dir. Dinler, bu çelişkiyi ortadan kaldırmak için bireye kendisinin de “sonsuz ömürlü” olduğunu söyler, yani ahirete inanmasını ister. Böylece ontolojik (yaradılıştan gelen) “birey-toplum” menfaat çelişkisinin ortadan kalkmasını bekler. Bu, ahlak içindir.
AHLAK VE İKTİSAT
İktisat, bir toplumsal (sosyal) bilimdir. Böyle olduğu için de öncelikle bir ahlak bilimidir. “Ahlak, toplum tarafından geliştirilen ve bireyin hareket alanını kısıtlayan yasaklar manzumesidir. Amacı, bireyin kısa vadeli kişisel çıkarını kollarken, uzun vadeli toplum çıkarına halel getirmesini önlemektir. İktisatta “kısa vade-uzun vade tercihleri”, “bütçe dengesi”, “dış ödemeler dengesi”, “faiz ve kur” gibi makro veya “ihale yasası”, “yap-işlet-devret”, “vergi affı”, “imar veya vergi barışı”, “servet/stok affı” gibi düzenleme tartışmaları, aslında ahlaki tartışmalardır. İktisat biliminin kurucusu Adam Smith’in (1723-1790) ahlak profesörü olması da tesadüf değildir.
Son söz: Ahlak, don paçası ile uçkuru arasına sığmaz.
Tüm okurlarımın şeker bayramını kutlarım.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ege-cansen/iktisat-akil-ve-ahlak-5054150/

Akıl kârı değil, bayram seyranda yola çıkmak

İstanbul’da olsam…
Özellikle bu gibi günlerde kentin tadını çıkarırdım, gezilecek görülecek o kadar yer var ki…
En basitinden, en basiti…
Al oltanı…
Otur bir kafeye. INAN…
O kadar zevkli oluyor ki. Balık ekmek…
Cay kahve, oh gel keyfim gel!

Veya çık adalara, her gün birine…
Kültür günü yap, deniz…
Hava müsait ise bir gün bir yaka diğer gün öbürünü…
Boğaz, baştan başa…
Bir ibadet günü yap mesela, camiden camiye…
Eyüp Sultandan başlamak üzere…
Ben gitmem, siz gidersiniz…
😊
Çarsı, Pazar. Keşif et…
Parkları, sarayları…
Vesaire vesaire.

Bak bizimkilerin hastalığı, anlatmıştım…
Evimin balkonu bana yeter, bahçesi…
Kafama göre takılırım ben, onları beş yıldızlının altı kurtarmıyor…
>>> evimin keyfi <<<
Zevk…
Hayat anlayışı…
Gideceksem ille bir yere…
Kültür gezileri, tabiatı keşif etmek…
Doğal güzellikler, tarihi yerler…
Ne bileyim…
Yazın ayrı, kişin ayrı. Sergiler…
Tiyatro, sinema…
İlle gideceksem bir yerlere, otel beklemem…
BEKLEYEMEM ya oturamam oturduğum yerde…
Beni, gözümü, ruhumu, gönlümü dolduracak ille!

Entel dantel meselesi…
Anlıyor musun entel dantel meselesi…
Doğal olacak…
Hani…
Koyma pınar pınar olmazmış ya, ille dibinden kaynayacak!

Döviz jet gibi, ibre yukarıya

Ya…
Bu ADILERE daha kim inanıyor bu zamanda…
Anlamıyorum, ANLAMIYORUM!

Neyse…
İnanır misin; saat sekizi bulmadan uyuyup kalıyoruz ikimizde…
Çocuk gibi, hadi O normal…
Ya ben?

Hanıma çok sevindim, ilaçlarını değişirmişler…
İyi gelmiş…
Çok uzak, çok, çok uzak. Gidemiyorum, tatilde evlat ile birlikte…
Biliyor musun, kabullenemiyorum, bir türlü kabullenemiyorum kendimi…
Sinir oluyorum, gıcık!

11:44 / 10:44

Dolar 5,86
Euro 6,61
Çeyrek altın 413,07
Borsa 90915

Hayatin gerçeklerinden BIRI

Üç çiçekten biri…
Onca çiçekler arasında, onca…
Üç çiçekten biri…
Ve Önder…
Yine tek başına!

Rahmetli babam geldi gözümün önüne…
Başında ben…
Elini tutan annem…
Son nefesini verirken…
Bakalım ben nasıl dünya değiştireceğim!???

Hadi ben kaçtım…