Bir Allah bir sen şahidimsin. Neler neler anlatım, sadece küfür etmedim, çözüm önerilerinde bulundum, izlenebilecek muhtemel yollar gösterdim. UYARDIM sevgili, pek sayın uyuyan güzellere, ahalimize… Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabildim, yazdım etim, anlattım da ne oldu?

Çok berbat…
Evlat gelecek, saat 17:30 bir ilaç daha ibo 800
Yoksa dayanamam. Yeni şeyler gördüm, kısmetse haftaya alacağım, onların beğendikleri içime sinmedi, ev çok kararacak. Döşeniş yine onun zevkine göre olsun ama…
Karanlık…
Kimseye faydası yok karanlıkların.

Pastel renkler huzur verir, rahatlatır…
Klasik kimi döşeme şekilleri…
Zamansızdır…
Ağırdır, kasvetli değil, sıkıcı ama ağır başlı…
Hoş…
Gösterişten uzak, mütevazi buna rağmen bir asaleti taşır, barindirirlar içlerinde…
Kendi kendine presende ederler.

Deee…
Gel de gençlere anlat!

Bak…
Tanusstein konusunda da geldi sözüme, “Baba, evlenirsem Taunussteine taşınacağım!”
😊
Neden acaba?

Okumuş olman lazım aslında okuman gerekeni, söyle… Haksız miydim, hâksiz miyim düşüncelerimde?

### MUTLAKA OKUYUN ve cok dikkatli olun. Cocuklar, hastalar (kalp) ve hamileler

Ne edeceksin beni, bilsen ne olur bilmesen kaç yazar beni. Üzümünü ye bağını sorma, OTURDUGUM YERDE fark arattım ona buna. Onun bunun edineceği bilgiyi ben edinirim saatler, günler aylar evvelsi, benden olurdu iyi bir cephe muharebecisi, bu hal ile bir muhallebici. Gerçekten iyi bir istihbarat şefi olurdum…
Bir organizatör…
INAN…
Porno izlemeye fırsat bulamazlardı…
Ama kendileri oynayacaksa bu sahneleri, benden her zaman izinli…
Arkadaş…
Sevişmeye olmalı her zaman vakit, 007 misali…
Güzel bir hatun hiç bekletilir mi?
Tak fişi bitir işi!

😊

İnan çok kötüyüm, UTANIYORUM annemden, perişanları oynuyorum. Çok sıcak, nefes, nefes alamıyorum. DIKKAT

Hani demiştim ya bilimsel araştırma…
Hani sağlığım ile ilgili…
Bana bir kıyas gerekliydi, sürekli yanımda olan iki insan…
Hanim ve annem…
Hem vallahi hem billahi aramızda on dokuz sene var…
Annem…
Her yönden benden sağlıklı. Örneğin oksijen dolaşımı…
Tansiyon falan…
Kendimi ölçerken onlar da ölçüyorum, tabela…
Daha çok annemi, inanılmaz bir şey inanılmaz. En kötüsü…
Bir sonuca varamıyorum, tek aklıma gelen beslenme, çocukluk hani…
Babaannem…
Onlar çok farklı çok daha özlü besleniyordu bizlerden.

Diğer şeyler için:
😊 😊 😊

Yorumsuz ### sadece oku diyorum oku ###

Neymiş o mesaj
27 Haziran 2019

31 Mart’ta…
Maltepe’de oyları tam 17 gün saydınız. Yetmedi bir gece yarısı sandıklara saldırdınız.
23 Haziran’da ne oldu?
Ekrem İmamoğlu, Maltepe’de 24 bin 658 oy fark attı!
31 Mart’ta…
Küçükçekmece’de “oylar çalındı” diye günlerce yayın yaptınız. “Oylar çalınıp İmamoğlu’na yazıldı” dediniz
23 Haziran’da ne oldu?
Ekrem İmamoğlu, Küçükçekmece’de 32 bin 611 oy fark attı!
31 Mart’ta…
Üsküdar’da, “18 sandıkta Binali Yıldırım oyları İmamoğlu’na kaydırıldı” diye ortalığı birbirine kattınız.
23 Haziran’da ne oldu?
Ekrem İmamoğlu, Üsküdar’da 23 bin 525 oy fark attı!
31 Mart’ta…
Ümraniye’de de aynı yalanı söylediniz: “Oylarımız 14 sandıkta İmamoğlu’na aktarıldı!”
23 Haziran’da ne oldu?
Ekrem İmamoğlu, Ümraniye’de 25 bin 349 oy fark attı!
İmamoğlu’nun oyunu en çok artırdığı ilk beş ilçeden dördü sizin “hırsızlık var” dediğiniz yerler oldu! (Bir diğeri de sizin “4 sandıkta 129 oyumuz çalındı” dediğiniz Kadıköy’dü.)
Şu bilgiyi de ekleyeyim:
Binali Yıldırım’ın en çok oy kaybettiği iki ilçe:
Küçükçekmece’de 17 bin 107 oy kaybetti.
Üsküdar’da 9 bin 779 oy kaybetti.
Bu iki ilçenin İmamoğlu’nun en çok oy artışı yaptığı beş ilçe arasında olması tesadüf değil…
Binali Yıldırım’ın bir tek ilçede bile oyunu artıramaması tesadüf değil…
Bunlar neyi gösteriyor biliyor musunuz?
Asıl kaybettikleri
Kuşkusuz ekonomik krizin etkisi oldu.
Kuşkusuz İmamoğlu performansının etkisi oldu.
Kuşkusuz seçim iptalinin etkisi oldu.
Ama bir sebep gözden kaçıyor:
Bir aşkın-ilişkinin en büyük düşmanı nedir?
Şüphedir…
Şüphe, her türlü ilişkiyi sonlandırır; topların yıkamadığı duvarları un ufak eder!
31 Mart – 23 Haziran sürecindeki yalanlarıyla- birbiriyle tezat seçim kampanyalarıyla AKP ve MHP, seçmenini kuşkuya düşürdü.
Seçmenleri, AKP ve MHP’ye güvenilmeyeceğini anladı.
Meral Akşener bu durumu ne güzel ifade etti:
– “İstanbul’a mitil attım diyenler bir baktık ki mitili İmralı’ya atmış! Bir belediye başkanlığı uğruna teröristin ayağına gittiler. Ülkenin Cumhurbaşkanı televizyonda yarım saat terörist başının mektubunu şerh etti. Küçük ortak, ‘terörist başını niye dinlemiyorsunuz‘ diye açıklama aptı. Beka dediler takaya binip İmralı’ya gittiler…”
Sahi… Son yıllarda AKP ve MHP’den art arta bu kaçıncı siyasal zikzak?
AKP-MHP sanıyor ki, temel mesele seçmenin küsmesi. Oysa. Dargın sevgiler barışabilir ama arada şüphe yoksa…
İlişkiye bir kez girdi mi şüphe, intikam kaçınılmazdır!
Siz istediğiniz kadar “seçmene küsülmez”- “millete darılmaz” deyin.
Şüphe, acımasızdır.
Bu ilişki bitti.
AKP ve MHP’nin en büyük rakibi artık, eski partilerinden şüphe duyan seçmenlerdir!
AKP umudu
Hâlâ diyorlar ki:
“Mesaj alındı.”
Merak ediyorum, nasıl bir mesaj aldılar acaba?
Artık, yalan söylemeye, bağırıp çağırmaya, kibre mi son verecekler?
Artık, kumpas yapmaktan mı vaz geçecekler?
Artık, İmralı ve Kandil ile ilişkilerinde mi net olacaklar?
Artık, adaleti mi sağlayacaklar?
Artık, basın özgürlüğüne mi saygı duyacaklar?
Artık, neo-liberal ekonomik sistemi mi terk edecekler?
Artık, cukkalı işlere mi son verecekler?
Uzatmaya gerek yok… Bunlardan vazgeçemezler. Baksanıza:
Erdoğan hâlâ diyor ki:
“Atmamız gereken adımları kararlılıkla hayata geçireceğiz”
Neymiş o adımlar?
Daha 23 Haziran ertesinde bin yıllık Türk Ordu geleneğini “para kaynağı” haline getirdiniz! Ne adımından bahsediyorsunuz?
Günübirlik pragmatizm /faydacılık dışında ne yaptınız ki, bundan sonra onu yapacaksınız?
Neymiş, “Erdoğan güçlü lider değişiklikler yapacak”mış!
“Ahmet git, Mehmet gel” dışında yapacakları tek değişiklik olmaz; yandaşların görmediğini seçmen artık görüyor! Onların ise tek konuştukları kabine değişikliği… Aldıkları mesaj demek bu! Yazık.
Ne derine kazmayı biliyorlar.
Ne de yapacak birikimleri-duruşları var. Doymak bilmez açlığa mahkumlar!
AKP kadroları bu 17 yılda maddi olarak çok şey kazandı; ama ülkeye ve millete çok kaybettirdi. İşte…
Seçmen artık şunu görmeye başladı:
AKP umudu öldü!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/soner-yalcin/neymis-o-mesaj-5200482/

Erken öten horoz!..
27 Haziran 2019

Sevgili okurlarım dünkü yazımda değinmiştim, İmamoğlu bundan sonra ne yapacak, partisinde neler yaşayacak.
Bunlar elbette bugünden yarına yanıtlanacak sorular değildir.
Her şeyi zaman gösterecektir.
Bundan sonra olacakları şimdiden ne Kılıçdaroğlu bilebilir, ne de İmamoğlu…
Ancak şu anda bile, çok erken olmakla birlikte milyonlarca insanımızın kafasında bu soruların yer bulduğu kuşkusuz.
Dünkü yazım sonrasında sizlerden gelen mesajlardan birini paylaşıyorum ve okurumun söylediklerine aynen katıldığımı özellikle vurguluyorum. (Yazan kişiyi tanımıyorum, başına bir iş gelmesin diye ismini vermiyorum.)
★★★
“Sayın Çölaşan, İmamoğlu İBB Başkanı seçildi. Öncelikle bu görevin tüm hakkını vermek için çaba harcamalıdır. Önümüzdeki beş yıl, ya da oluşması muhtemel akla gelmeyen süreçler boyunca enerjisini ve dikkatini sadece İBB yönetimine harcamalıdır. CHP başkanlığı veya cumhurbaşkanlığı olayı, ancak başarılı bir İBB Başkanlığı sürecinden sonra olabilir.
Aksi halde toplumda hayal kırıklığı yaratabilir.
Erken öten horozun sonu iyi olmaz.
Erdoğan ve AKP, onun başarısız olması için her türlü engeli önüne koyacaklarını zaten açıkladılar.
İmamoğlu sonuç olarak bir siyasetçidir.
Büyük çaba harcadık, destekledik, kazandı ve sevindik.
Rotasında küçük ve önemsiz sapmalar olabilir. Ancak tutarsız ve büyük açılı sapmalar hayal kırıklığı yaratır. Aksi takdirde önce ben kendi adıma desteğimi çekerim.
Bunun nedenine gelince, kendimi bir “Algı operasyonu” ile kandırılmış hissederim.
Erdoğan tarafından yıllardır yürütülen bu algı operasyonlarına kanan AKP’li seçmenlere hep kızdık ve eleştirdik.
Şimdi aynı duruma düşmek yaman bir çelişki olmaz mı!”
★★★
Ortada henüz fol yok yumurta yok ama bu tartışmalar şimdiden ister istemez başladı.
Bu konularda gelecekte ne olacağını hiç kimse bilemez.
Okurlardan gelen görüşlere katılıyorum…
İmamoğlu açısından şu anda bir numaralı hedef İBB Başkanlığında başarılı olmaktır. Bunun için de, o kurumda olup biten israfı, yolsuzluk ve peşkeşleri en kısa zamanda kamuoyuna açıklaması gerekir.
Şuna önceden hazırlıklı olmalıdır…
Bundan sonra da kendisine nice iftiralar atılacak, üzerine nice yalanlarla gidilecek, iş yapmasını önlemek için önüne (aynen Mansur Yavaş olayında olduğu gibi) AKP iktidarı tarafından bir sürü engeller çıkarılacaktır.
Dirençli kişiliği ile bunları da tek tek atlatıp başarılı olacağına inanıyorum.
Kısacası, İmamoğlu kendi siyasal geleceğini kendisi belirleyecektir.

Sevgili okurlarım, yandaş medya deyince doğal olarak akla AKP destekçisi televizyonlar, gazeteler ve internet siteleri geliyor.
Böyle yüzlercesi var.
Her gün yayındalar… Ve çoğu, siyasi rakiplerine her gün yalanlarla, iftiralarla saldırıyor.
Bunların abartılmış ağırlığının ne kadar (!) olduğunu son İstanbul İBB seçiminde gördük. Yine aynı taktiği uyguladılar.
Manşetlerini, haber ve yazılarını “Yukarıdan” gelen talimatlar doğrultusunda ayarladılar.
Her gün aynı manşetlerle çıkıyor, pembe müjdeler (!) veriyor, her biri aynı çarpıtma haberleri yayınlıyordu.
Bazı televizyon kanalları açıkça taraftı ve milleti kandırıyordu. Onlara diyecek fazla bir sözüm yok.
Ama içlerinde ayrıca “Tarafsız (!)” geçinenler var…
NTV, CNN-Türk gibi!
★★★
“Tarafsız (!)” geçinen gazeteler de vardı. Güya çaktırmadan, ama açıkça iktidardan yana tavır almışlardı.
Bugün de öyle.
Hürriyet, Milliyet gibi…
Ve satış rakamlarına baktığımız zaman bunların nasıl bir çöküşe sürüklendiğini görüyoruz.
Bizler, SÖZCÜ çalışanları olarak yıllarca Hürriyet’in satış rakamlarını izledik ve kendimizi onlarla kıyasladık…
Ara kapanıyor, şu kadar fark kaldı, geçiyoruz, geçeceğiz…
Yılların Hürriyet’i ile yarışmak kolay iş değildi ama ara yavaş yavaş kapanıyordu… Ve geçtik.
Üstelik SÖZCÜ hiçbir zaman hiçbir yerde, örneğin marketlerde ve otobüs terminallerinde beleş dağıtılmıyordu.
Uzun yılların “Amiral gemisi (!)” Hürriyet satış rakamlarını şişirmek için ne yazık ki bu yola başvurmuştu.
★★★
Size burada sadece bir tek somut örnek vereyim, ne dediğimi daha net bir biçimde anlatmaya çalışayım.
23 Haziran Pazar günü İstanbul seçimi yapıldı.
24 Haziran pazartesi günü iki gazetenin satış rakamları şöyle idi:
SÖZCÜ 337 bin.
Hürriyet 241 bin.
Arada 100 bin’e yakın fark vardı.
SÖZCÜ olarak kendimizi hiçbir zaman yandaşlık girdabına kaptırmadık, çizgimizden sapmadık, onurumuzu yitirmedik, egemenlere yalakalık yapmadık ve Türkiye’nin (hem de hilesiz hurdasız) en çok satan gazetesi olmayı başardık.
Gurur duyuyoruz.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/erken-oten-horoz-5200453/

x

Jack, tamamen unuttum

İki saat gecikmeli…
Hayvancağız neredeyse patlayacakmıştı.

Benim aklımla tuvalete bile gidilmez…
Sıcaklar kalan 2,5 gramı alıp götürüyor!!!

Fair Trade, Fair ve ülke ekonomilerinin sosyal hayat üzerindeki etkileri üzerine

Üniversite eğitimi dahil, eğitimin geneli fırsat eşitliği üzerine inşa edilmeli…
Para…
Eğitim’de bir konu olmaktan çıkarılmalı…
Çünkü bu mesele bir toplumsal meseledir, devletin doğrudan bekası, geleceği ile ilgilidir…
Eğitim’de…
Liyakat tek ölçek olarak kabul edilmelidir.

Küreselleşme…
SÖZDE…
Bilmiyorum yani gerçekten öyle mi!?
Fakirlik, acı bir fakirlikten söz ediyoruz…
Dünya çapında…
1990’da 2 milyardan 2015 yılına 700 milyona gerilemiş
Tekrarlamakta fayda var, dünya çapındaki maddi gücün %90…
Yüzde onu teşkil eden kimilerinin elinde…
Diğerleri…
“Tüm insanlık” kalan %10’u paylaşıyor, fakir ise…
Maddi gücün % 0,2*sine sahip(!)

Kimi ekonomiste göre O yüzde onun serveti artsa bile, önemli olan onların serveti yoluyla kalan yüzde onun refah payının artmasıymış, vay be…
Bak sen şu işe!

Kapital…
Sermaye, en çok kâr yaptığı yere akar, uluslararası faaliyet gösteren şirketlerin cebine…
Piyasaların, pazarların açılması…
Sanayileşmiş ve ekonomisi sağlam ülkelere yarıyor, yeni pazarlar…
HATIRLA seneler öncesi yazdım ziraatı, hayvancılığı…
AKP’in AB ile yaptığı anlaşmalar…
Siz niye hayvancılıkla, ziraat ile uğraşıyorsunuz ki, biz…
Ucuz ucuz ihtiyacınız olan her türlü ürünü veririz…
Görüyoruz neticelerini…
Bu düzen YIKICIDIR, yıkıcı…
Daha yolun başında olanlar için yıkıcı…
Sen kaybedersin onlar kazanirlar.

Fair Trade. FAIR!

Rekabetin…
SADECE kazananlar meydana çıkarmayacağı aşikârdır…
Kaybeden…
Hep fakir, fukara. Ekonomik durumlarından dolayı eğitime gereken önemi gösteremeyenler…
Dinci…H
“Müşterileri” çünkü onlar eşitlik, refah, hak, adalet vaat ederler ama…
Güzel kardeşim…
Allah, bizzat Allah kelamı değil midir?
OKU…
Yazmaz mı Kur’an-ı Kerimde çalış diye
Demez mi atalar, sorup sorgulamaz mı?
azıra dağ dayanmaz!

En büyük korkum, en büklerinden bir çünkü biliyorum koyamayacağım geri!

Üretmeden tüketmek ne kadar sağlıklı…
Ve en önemlisi sürekliliği…
Ne zamana kadar sürdürebilirsin üretmeden tüketmeyi?

Almanya’da…
12 milyon işyerinin ihracata bağlı olduğu tahmin edilmekte…
Bu oranda en büyük pay sahibi otomobil sanayisi…
Bu oran nüfus ile orantılandığında > dünyanın ihracata bağlı en büyük pay sahibi < Almanya…
Yani küreselleşmeden en çok faydalanan ülkeler arasında Almanya…
Dijitalleşme…
Of…
Askeri anlatsam size, 21. Yüzyıl askerini ağzınız açık kalır…
Sanayi 4.0 devrimi tüm bunların iş hayatına etkileri…
SÖZ VERMIŞLERDI, SÖZ…
Küreselleşmeden HERKES faydalanacak diye…
Ve…
Demokrasilerde, özellikle ileri demokrasilerde…
Tayyipvari ileri demokratik anlayışlarda olduğu gibi……
Çarelerin tükenmeyeceği gibi herkesin faydalanamadığı küreselleşmeden, dijitalleşmeden…
Sanayi 4.0 devriminden faydalanamadığı gibi…
Buldular çaresini…
Ticaret savaşları tiyatrosu örneğin…
Hani Çin -Amerikan çekişmesi…
Ey anam ey…
Bilmeyenler, ilgilenmeyenler buna rağmen siyaset ile ilgileniyormuş gibi yapanlar…
>>> Rey sahipleri <<<
Öyle güzel ama öyle güzel s.kiliyorlar ki…
Gümrüklerin yükseltilmesi öreninden anlatmış olayım…
Dumping…
Dumping fiyatlar ve yerel sanayiyi korumak için konan veya yükseltilen gümrükler…
Çin örneğin ne yapıyor biliyor musunuz, ürünlerini Malezya’ya, Vietnam’a, Tayvan’a yolluyor…
Sanki onların ürünleriymiş gibi piyasaya sürüyor…
Böylelikle onlar için yükseltilen gümrüklerden etkilenmiyorlar…
Yani…
Hile, hurda!

Küreselleşme…
Mağdurları, yok yanlış kelime…
KURBAN, evet kurban doğru kelime…
Örneğin güneş panelleri, hani enerji üretiyorsun ya…
Alman panel üreticilerini neredeyse iflasa götürdü.

Ve inan…
Bademler sayesinde bu kurbanlar arasında Tayyipistan da var!

Bademlere tavsiyem, her ne kadar NEFRET etsem bile bunlardan…
Tiksinsem…
Söz konusu Türkiye, yardıma hazırım…
Enerji konusunda…
İskandinav…
Teknolojik hamle konusunda Iranda, Çin…
Siyasi VE sosyal istikrar, güvenlik konusunda Almanya…
Üretimde KALITE…
Araştırma ve geliştirme konularında Israil…
Siyasi uzlaşma konularında, halkın birliği ve bütünlüğü konularında…
Portekiz gibi ülkeleri çok iyi incelemelerinde fayda olduğunu düşünüyorum.

Eğitim’de…
Singapur’u sağlık almaları faydalı olacaktır.

Küreselleşmenin insan varlığını…
Ekonomik varlığını tehdit ettiği yerlerde DIKKAT iklim değişiklikleri çok bariz bir şekilde gözlemlenebilmektedir. Evet…
Bilinçli olarak cümleyi böyle kurdum ve o kelimeyi kullandım…
Hem doğayı hem insani kast ederek seçmen hareketlerinde ve düşüncelerinde…
Çok radikal değişimler gözlemleyebiliyoruz!
NOKTA

Popülizmin bu kadar revaçta olması tepkilerden biriyken…
Bir diğeri…
Kurban olan ülke ve toplumlarda uç noktalarda olan, fanatik görüşlere prim vermeleridir…
Yani böyle yaratıkları yönetimlere getiriyor olmalarıdır!

Trump çok güzel bir örnektir buna…
“Bizim” ADI, şerefsiz hırsız, pazarlamacı…
Kalitesiz pezevenk…
INANMAYAN KONTROL EDEBILIR…
Küreselleşmenin etkisiyle yerel nerde piyasalar, sanayi, ekonomi…
Dumping fiyatlar ile altüst edildiyse…
Oralarda Trump kazandı…
Bakınız bir zamanlar Türkiye Cumhuriyeti olan ülkeye…
Üç Y(!)

Güvensizliğin, insanların geleceğini öngörememesinin siyasi sonuçlarıdır bunlar.

O gazeteci, hani öldürülen. BELKI demek ile zekânı sorgulamadım, AMA dikkatini, dikkat ile izlediysen, anladıysan satır aralarını ANLAMIS olman lazım perde arkasını, berbat… Saat 9 oldu kendime gelemiyorum x

10:15 / 09:15

Dolar 5,76
Euro 6,56
Çeyrek altın 427,03
Borsa 95637

Nabız 100, oksijen 95
Geldi. Kızdım ettim ama akıllı uslu, mantıklı bir yol üzerinde. Allah yardımcıları olsun, cümlemizin. Allah çoluğumuzu, çocuğumuzu, bizleri, canimizi, malimizi korusun. Mesuliyet… Ağır bir yük, çok ağır

Volkan patlamasi

İyimmiş, mobilyalarını evime sokmam AMA

Allah belamı verin yalanım varsa, daha bugün okuyabiliyorum dünün gazetesini, sabah serinliği

İnanır misin?
Okuduğum…
Kimi satırlara, hangi yazar(lar) söylemeyeceğim…
Öyle bir siktir çektim ki, kendim şaşırdım kendi sesime!

İstanbul Belediyesi’nde 5/3 taktiği
26 Haziran 2019

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu “engellemek”, çalışmalarında zorluk çıkarmak için AKP’liler her türlü hazırlığı yaptı. Bu durum yalnız İstanbul’da değil. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı zorlayan, belediye şirketlerinden elini çekmemek için çabalayanlar var. Belediyelerde yaşananlar sıkça adliyeye yansıyacak gibi gözüküyor.
İmamoğlu’na göre hazırlık yapan AKP grubunun hedefi “Güçlü meclis, güçsüz başkan” dönemini başlatmak. Yani, başkanın isteklerine karşı muhalefet yapılacak. Kadir Topbaş, belediye meclisi toplantısına yılda bir-iki katılıyordu. Şimdi, İmamoğlu’nun katılmaması durumunda hep sıkıntı yaşanacak. O yüzden, ayda 5 kez yapılan meclis toplantısını CHP azaltmak istiyor.
BAKIN ŞU YAPTIKLARINA
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Cumhur İttifakı 180, Millet İttifakı 131 üyeyle temsil ediliyor. Çoğunluk AKP’de olduğu için meclis birinci ve ikinci başkan vekilleri de AKP’li. Meclisin 23 ihtisas komisyonunun tamamının başkanı AKP’li. Her komisyonda bu döneme kadar toplam 9 üye bulunuyordu. Üyelerin 5’i AKP, 4’ü de muhalefettendi. Gelelim yeni döneme: Üye sayısını 8’e indirdiler. Bunun da 5’i AKP’lilerden, 3’ü CHP’lilerden oluşuyor. Böylece, komisyonlarda CHP’nin bir karar geçirtmesi mümkün olmayacak. CHP’li üyelerin komisyonlarda sesi kısılacak. İBB Başkanlığı’nı AKP kazanamadı ama meclis çoğunluğuna güvenip istediklerini yaptırmama, İmamoğlu’nu boşluğa düşürmek için her şeyi yapacaklar. Bu böyle biline.
CHP BİR KARAR ALDI
İstanbul’un 14 ilçesinde CHP’li belediye başkanı var. Belediyeye bağlı şirketlere meclis kararıyla atama yapılırken, CHP’li başkanlar bir araya gelip bundan böyle şirket yönetim kurulu üyeliklerine belediye başkanı tarafından doğrudan atama yapılmasını kararlaştırdı. Bu durum, kuşkusuz başkanların elini rahatlatıyor.
Burada asıl yapılmak istenen Ekrem İmamoğlu’nun elini rahatlatmaktı. Belediye’ye bağlı 30’a yakın şirketin yönetim kuruluna, belediye meclisini hiç karıştırmadan doğrudan başkanın atama yapması öngörülüyor. AKP’liler bunu kabul eder mi? Asla. Çünkü, mecliste oy çoğunluğuna sahip olduklar için başkanın önerdiği isimlerin atanmasını engelleyecekler. CHP’nin aldığı karar, İBB Meclisi’ne örnek olması için alındı ama AKP’nin bunu kabul etmeyeceği de bilinir. En azından bundan böyle CHP’li ilçe belediye başkanları, şirketlere atamayı meclis kararı olmadan yapabilecek. TBMM’den çok, gözler İstanbul ve Ankara Belediye meclislerinde olacak.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Haluk Koç, Avrupa Konseyi toplantısı için Strazburg’a gitti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasını, konsey üyeleri de memnuniyetle karşılamış olacak ki Haluk Koç’u kutluyor, seçim sonucunu Türk halkının demokrasiye sahip çıkışı olarak yorumluyorlar.
Haluk Koç, Avrupa Konseyi toplantısında yabancı dost parlamenterlerle konuştuktan sonra izlenimlerini SÖZCÜ’ye şöyle anlattı:
“Türkiye’yi yönetenler, akıllı, ciddi olurlarsa bu havadan bile ülkemiz olumlu olarak yararlanabilir. Bunun için ciddi bir hukuk devleti tamiratı, demokrasinin açıklarını gidermek, Gezi Davası gibi saçmalıklara son vermek gerekir. En meşru hak olan protesto ve gösteri hakkını, darbe suçuyla bir tutma gafletinden vazgeçmek, demokrasiye dönmek kendi elinde. Bu seçim yenilgisinden de bir şans çıkarabilir ama becerebilirse.”
SİYASET RİSK ALMAKTIR
Sandıkların açılmasından kısa süre sonra Haluk Koç’un Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na, “Aramızdaki oy fark 800 binden fazla olacak” dediğini yazmıştım. Haluk Koç, “Saat tam 18.37’di. İlk sonuçlar değişik ilçelerden gelmeye başlayınca, Genel Başkan’a, farkın 800 bini aşacağını belirtip, ‘tweet‘ atacağımı söyledim. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Atma hocam; tutmazsa rezil ederler‘ dedi. Ben de siyasetin ‘risk almak‘ olduğunu söyledim. Saat tam 18.37’de oy farkının 800 binden fazla olacağına ilişkin ‘tweet’i attım. Şahitlerim Kemal Kılıçdaroğlu, Faik Öztrak ve Tuncay Özkan’dır” dedi.
CHP’de çok olumlu bir hava var. Seçimin iptali için çaba gösteren isimler, seçimin iptali yönünde oy veren Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyeleri için neredeyse “Teşekkür ilanı yayınlayalım” diyecek kadar mutlular.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/saygi-ozturk/istanbul-belediyesinde-5-3-taktigi-5198314/

Reklamlar bitti zamlar geldi!
26 Haziran 2019

Oylar verilene kadar freni kökle, seçim bitince zamları yapıştır gönlünce! Önce reklamları izlettiler, işleri biter bitmez hiç zaman kaybetmediler.
Çaya, şekere ve motorine zam! Sağlığınızı düşünüyorlar işte, daha ne? Çay içme, içtiğine şeker atma ve yürü… Enflasyon tek haneye inecek bekle eylülü…
★★★
Demek seçimlerde otobüslerden atılan, kapı kapı dağıtılan çayların zararını böyle kapamayı düşünmüşler. Ortamlarda “Enflasyon tek haneye inecek” dersin, zamları ince ince bindirirsin. Kim hesaplayacak? Hesaplayan yakın arkadaşı, onu mu kıracak?
★★★
O kadar da dalga geçtik millet kıraathanelerinde verecekleri beleş çay ve kekle… Birden çok mantıklı gelmeye başladı.
Adamlar seçim vaadi olarak sunarken belli ki bu günleri hesaplamışlardı. Milletin cebinde kuruş kalmadı!
★★★
Her şeye zam gelen memlekette enflasyon oranları devamlı indirimde… Dışarı çıkarsın, hava 25 derece derler ama sen pişersin… Hissettiğin 45 derece… İşte enflasyonda aynen öyle…
Yüzde 18.71 açıklanıyor, senin hissettiğin enflasyon yüzde 40’tan aşağı inmiyor! Ardaki fark açıklanan ile hissettiğinde…
★★★
Peki, nasıl oluyor? İşin sırrı “metodolojik” değişiklik… Türkçe meali, “Biz yöntemi bilimsel olarak değiştirdik.” Bir anlamda öküz gibi yiyoruz ama kilo almıyoruz. Yani zam yapıyoruz ama fiyatları artırmıyoruz!
Alışveriş yapılan yerlerin enflasyon ağırlıkları değiştirildi. Ciro bazlı deyince haliyle zincir marketlerin ağırlığı arttı…
★★★
Hani bu 7 bin, 8 bin şubeli marketler var ya… Hükümetle her daim dirsek temasındalar. Fiyat toplama dönemlerinde fiyatı toplanacak ürünlerde o güne özel büyük indirimler yapmazlar mı? Şans işte…
Hele fiyat toplama zamanı TMSF bünyesindeki şirketler mobilyada 3 günlük kampanyayı başlatmaz mı? İstatistik Kurumu sezon ürünlerinin ağırlığını azaltıp ona göre hesaplamaz mı? İşte hep bunlar “metodolojik” değişiklik. Siz anlamazsınız!
★★★
Bütçeyi tatlı tatlı yediler. Allah artırsın, enkazı vatandaş kaldırsın. Tablo ortada… Öyle çay, şeker zammı yetmez bu tabloda… Bütçedeki açık devasa boyutta!
Ay sonunda mobilyaya, beyaz eşyaya ve otomotive getirdikleri ÖTV ve KDV indirimleri sona erecek. Fiyatı artacak ama onlar zam sayılmaz! Seçim kıyakları bitti. Vergilere kalk yerine yat denildi.
★★★
Tünele yeni girdik ve ucu fena bir yere çıkıyor… Elektrik zaten sırada, her an çarpabilir. Hem motorlu taşıtlar vergisine hem de emlak vergisine bir taksit daha ekleneceğine dair söylentiler dolaşıyor.
Ödediğin faturalardan içtiğin suya, vergilerden cezalara her şeye zam gelecek. Hepsi misliyle geri ödenecek. “Yok artık!” diyorsunuz. Siz sarayın aylık gideri ne kadar biliyor musunuz? Belediye başkanlığını kaybetti diye duracak mı sanıyorsunuz?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/reklamlar-bitti-zamlar-geldi-5198287/

Son kahraman!
26 Haziran 2019

Tek çaresi yalan ve iftira olan siyaset erbabının kaybetmesi çok normaldir.
Aradaki 806 bini aşan fark, milletin karar vermesi halinde, karşısında hiçbir gücün duramayacağını bir kez daha kanıtladı.
Halkın parasını koruyan, israfa karşı çıkan, lüks ve gösterişten uzak durup, tasarruf ve üretimden yana olan, ahlâklı, hak, hukuk ve adaletten yana olan bir anlayış göreve geldi.
Tarih boyunca her toplumda haksızlıklara karşı çıkan ve halk için mücadele eden kahramanlar olmuştur:
Malkoçoğlu, Dadaloğlu, Köroğlu gibi… İşte bu da İmamoğlu… Halkın kahramanı!
Mazbata iptalinden sonra yeni seçimle hak yerini buldu ama bitmedi.
Eğer iktidar, çeşitli manevralarla İmamoğlu’nun önünü kesip, elini kolunu bağlayarak onu iş yapamaz hale getirmeye kalkışırsa, milletin büyük tepkisine de hazır olmalıdır.
Çirkinlik, kabalık, görgüsüzlük yapanların, kibir içinde herkese tepeden bakanların halktan yediği bu ağır tokat, sonun başlangıcıdır!

İstanbul seçmeni, vicdansızca hak yiyenlere lâyık oldukları dersi verdi: 806 bin 715 farkla ağır bir yenilgi!
Yapılan bir belediye seçimi değil, Türkiye Cumhuriyeti için referandumdu… Bu halk oylamasını, Atatürk ilkelerine gönülden bağlı olan ve ezeni değil, ezileni savunan yurtseverler kazandı.
İktidar, yaşadığı bu acı hüsrandan kendisine ders çıkarır mı, bilemem!
İftirayla, yalanla, birtakım Bizans oyunlarıyla sonuç alınamıyor demek ki!
★★★
Son anda umutlarını bebek katili Apo’ya bağlamalarına ve dört elle ona sarılmalarına ne demeli? Kepazelik!
Apo’nun kanlı kardeşi Osman Öcalan’ı devletin televizyonu TRT’ye çıkartarak seçim propagandası yaptırmaları da utanılacak bir olaydı.
Kürt vatandaşlarımızı AKP adayına oy vermeye çağıran Osman Öcalan da kurtaramadı bunları! Neden? Kürtler akıllı insanlardır çünkü…
Bir teröristin devlet televizyonuna çıkartılıp konuşturulması tam bir skandaldır, büyük bir rezilliktir ama “Denize düşen yılana sarılır” derler ya, AKP’liler de o haldeydi işte… Paçayı kurtarmaya çalışıyorlardı ama Apo yılanı da kurtaramadı onları!
★★★
Halk masallara, sahte vaatlere inanmadı doğrudan, haklıdan yana oldu.
Atılan çamurların hiç biri tutmadı! Yalanlar kendi ayaklarına dolandı!
Kaybettikleri 31 Mart seçimini YSK’ya iptal ettirip 23 Haziran’da tekrarlatmakla kendi kuyularını kendileri kazdılar!
Berkay’ın Ekrem abisi…
CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun zaferiyle sonuçlanan İstanbul seçiminde kazanan Türkiye’dir.
Demokrasiyi sadece hedefe ulaşmak için kullanılan bir tramvay gibi gören zihniyet fena kaybetmiş ve gerçek demokrasi kazanmıştır.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, HER ŞEY GÜZEL OLACAK.
Milyonların diline yerleşen ve halkın sloganı haline gelen bu sözlerin mucidi olan 16 yaşındaki Berkay Gezgin seçimde öne çıkan isimlerden biri oldu.
İmamoğlu’nun mazbatası iptal edildikten sonra seçim otobüsünün yanına kadar gidip “Ekrem abi, her şey güzel olacak!” diyen Berkay’ın, kazanılan zaferdeki payı büyük…
★★★
“Senin için İmamoğlu ne ifade ediyor?” sorusuna Berkay’ın verdiği cevap ilginçtir. Şöyle diyor:
“İmamoğlu benim için her zaman umudu ifade ediyor. Onu tanıdığım zaman demiştim ki ‘İşte bizim sesimizi duyuracak insan orada!‘ Hâlâ aynı şeyi düşünüyorum. Bu yüzden bugün çok sevinçli ve umutluyuz. Ekrem abi çok pozitif, hiç yakınmayan ve herkese sevgi aşılayan biri… Onu kendime çok yakın görüyorum.”
Böyle diyor Berkay… Fakat yalnız o değil, milyonlarca kişi, candan ve güler yüzlü İmamoğlu’nu kendisine yakın görüyor.

TEBESSÜM
Temel’in boy tahmini!
Temel komando kampında teftişte…
Gelen bölük komutanı soruyor:
“Söyle bakalım, benim boyum kaç?”
Temel hiç tereddüt etmeden:
“Bir seksen altı komutanım” diyor.
Komutan “Vay canına! Tam isabet! Nasıl bildin yahu?” diyor. Bunu öğrenen diğer bölük komutanları da Temel’e “Bizim boyumuz kaç?” diye soruyorlar. Bir, üç, beş… Tamamını doğru biliyor…
Hepsi de şaşkınlıkla bunu nasıl becerdiğini soruyorlar. Temel:
“Ben” diyor “Daha önce kereste fabrikasında çalışıyor ve bütün keresteleri boylarına göre tasnif edeydum!”

GÜNÜN SÖZÜ
Hayat bir taksi gibidir. Gitseniz de, dursanız da taksimetre işliyor!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/rahmi-turan/son-kahraman-5198231/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Trafolar patlar! Metro yavaşlar! Çöpler yığılır!
26 Haziran 2019

800 bin oy farkı normal olarak ismi yeni parlayan bir lideri sarhoş eder. Ekrem İmamoğlu büyük başarıdan sarhoş olmuş gibi durmuyor. Seçim sonuçlarının netleştiği saatlerde, kendisini kutlamaya gelmiş coşku yüklü derya kalabalıklara seslenirken; “Ortada bir zafer yoktur, ben sefer görev emrini aldım” dedi. Bir strateji ustası gibi konuştu.
Sözler verdim.
Tutacağım.
Görevim bu!
Demek istedi.
Ben Sultanahmet’te oturuyorum. Dün yine sabah saat 7’de evden çıktım. Abdurrahman Şami Türbesi’nin ve Topkapı Sarayı’nın giriş kapısını kesen sokaklar tertemiz süpürülmüştü. Ayasofya’nın, Hürrem Sultan Hamamı’nın, Sultanahmet Camii ve Sultan Ahmet Türbesi’nin baktığı büyük meydan pırıl pırıldı. Çok özenle temizlenmişti. Ben “görmek istediğimi mi görüyorum” diye kendimi çimdikleyen düşünceyle Nuruosmaniye Caddesi’ne kadar yürüdüm. Neredeyse 6-7 yıldır bu caddeyi süpüren çöpçü Kemal ile Hafız Musafa Börekçisi’nin önünde karşılaştım, el sıkıştık, “Yukarıdan sıkı emir mi var, her taraf pırıl pırıl…” diye takıldım, “Yok abi… Her zaman ki işimizi yaptık…” dedi. Her sabah selamlaştığım gazete bayi Atilla’nın büfesi ile Ercan’ın Ottoman Kitchen adlı lokantası arasında kalan ve eski adliye binasına bakan sokağı belediyenin vidanjörü tazyikli su ile yıkıyordu.
Nedense sadece bu sokak!
★★★
Sadece bu sokağı değil İstanbul’un 39 ilçesinin bütün meydanlarını ve ana caddelerini Londra’da, Paris’te, Amsterdam’da, Tokyo’da ve pek çok ileri uygar ülke kentlerinde olduğu gibi her sabah sabunlu su ile yıkanacağı günleri hayal ettim.
800 bin oy farkı!
Hayal hakkı veriyor.
Ekrem İmamoğlu da zaten “sefer görev emrimi aldım” derken bu hayale gönderme yapıyor olmalı.
Acaba!
İçeriden çelme gelir mi?
Ekrem İmamoğlu verdiği sözleri yerine getiremesin diye önüne mayın döşeme girişimleri olabilir mi? 25 yıldır Tayyip Erdoğan ve partisinin çizgisinde belediye kadroları ilk 100 günde, ilk 200 günde İstanbul’u trafoların patladığı, çöplerin yığıldığı, suların akmadığı, metro trenlerinin yavaşladığı bir kente dönüştürüp “İşte her şey çok güzel olacak dediğiniz İstanbul” diyen bir halk öfkesi köpürtme durumu yaratabilir mi?
Ben umuyorum:
İmamoğlu tehlikeyi görür.
Önlemini alır.
★★★
Şu gerçeği, çoğu iktidar yazarı da kabul etti: Aslında İstanbul’u Binali Yıldırım değil büyük bir hezimete uğrayarak Tayyip Erdoğan kaybetti. Çünkü Binali Yıldırım vekaleten başkan adayı olmuştu. Gönülsüz bir asker olarak seçim mücadelesine vekaleten girmişti. Asıl hezimete uğrayan Tayyip Erdoğan’dır. Şimdi, Ekrem İmamoğlu “hata yapsın” diye bekleyecektir.
Trafolar patlar
Metro yavaşlar!
Çöpler yığılır!
Ben şüphelenirim.
Şüphe duymak sağlıktır.
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
İmamoğlu VIP kapısını da silkelerse!
Ekrem İmamoğlu, kendisinin ve birinci derecede yakınlarının mal varlığını, eşinin takısına ve küpesine kadar açıkladı. Kemal Kılıçdaroğlu da aynısını daha önce yapmıştı. İstanbul’un CHP’li ilçe belediye başkanları ve tüm Türkiye’deki diğer CHP’li büyükşehir belediye başkanları da Ekrem İmamoğlu ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun yolundan gidip mal varlıklarını açıklarlarsa bu “şeffaf Türkiye isteyen halktan” büyük alkış alır. Bu toplu adım, Türkiye’de siyasetçi koltuklarının zenginleşme aracı olmaktan çıkarıldığının işareti sayılır. Ekrem İmamoğlu ayrıca uçak yolculuğunda VIP salonlarını kullanmayacağını açıklarsa ve sözünde durursa, toplumun özlem duyduğu, yeni politikacı tipine örnek olur. Haydi İmamoğlu, VIP kapısını da silkele, görelim…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/trafolar-patlar-metro-yavaslar-copler-yigilir-5198263/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Dikkat dikkat dikkat
Bu anlatılanlar gerçek olsa bile…
Perde arkası, yatağın, divanin, koltuk altlarının, dip – köşenin…
Duyumların, ANALZIN somut sonuçları farklı, göreceğiz yanılıp yanılmadığımı!

İmamoğlu’nun sırrı
26 Haziran 2019

Bugün…
İki kez kazanan Ekrem İmamoğlu’nun ayrı bir özelliğini yazmak istiyorum.
Kazanmasında birçok koşul-sebep var. Ama bunlardan bahsetmeyeceğim. Yani…
Meselenin siyasi duruşu ayrı…
Meselenin politik stratejisi-taktiği ayrı…
Meselenin projelerde taklitçi değil, özgün olması ayrı.
Meselenin seçmeni figür olarak değil, insan olarak görmesi ve ona dokunması ayrı…
Meselenin beden dili, hitabeti, sempatikliği, güler yüzü ayrı…
Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasının nitelikli bir yönü daha var. Ve bu özellik maalesef son dönemde -Erdoğan dışında- siyaset dünyasında pek görülmedi: Çalışkanlık!
Evet İmamoğlu, çok çalışkan bir politikacı…
Sadece seçim kampanyasında bitmez tükenmez enerjisinden bahsetmiyorum; Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde de aynı çalışkanlığı-çabayı gösterdi. Sabahın erken saatinden gece yarısını geçene kadar dur durak bilmeden koşturuyor.
İmamoğlu’nu makamında otururken pek göremezsiniz… Hele canı sıkıldığında mutlaka halkın arasına karışır; en büyük enerjisini yurttaşlardan alır.
İmamoğlu’nu sık sık işleri denetlerken görürsünüz. “Takip etme” alışkanlığı-huyu vardır; inşaatçı olmaktan kaynaklanan…
Belediye çalışanları arasında İmamoğlu’nun otomobili merak konusudur; “bugün kaç kilometre yaptı” diye! Günlük ortalaması 250 kilometredir çünkü…
Kolektif çalışmaya çok yatkındır; toplantılarda herkesi dinler, ama son kararı kendi verir. Liderdir.
Kendiyle uyum sağlayamayan, tembellik yapan ekibe tahammülü yoktur. Hatayı hoşgörüyle karşılar iş yapmayanı affetmez.
Tatil mi dediniz; eşi Dilek Hanım zorlamasa onu Kıbrıs’a kimse götüremezdi. Ve adaya gittiğinde de hiç durmadığını yazmama gerek var mı?
İmamoğlu’nun felsefesi şudur; çalışmak her şeyi fetheder…
Ya Erdoğan?
Seçimin en büyük mağlubu, kuşkusuz Erdoğan!
Son 17 yılda ilk büyük yenilgisini aldı.
Diyeceksiniz ki:
-“Demek çalışkanlık tek başına seçim kazandırmıyor!”
Hayır kazandırır. Ama kişiye kıymet kazandıran nerede çalıştığıdır?
Erdoğan kendini, Saray’ın, köşklerin dört duvarı arasına hapsetti. (Ya da hapsedildi mi demeliyim!)
Gelsin muhtarlar konuşsun…
Gelsin iş adamları konuşsun…
Davetler, iftarlar-sahurlar versin, konserler, şenlikler düzenlesin! Vs.
Keza kendini hapsetmek için:
Ankara’daki saray yetmedi.
İstanbul’daki köşkler yetmedi.
Marmaris’te yazlık, Ahlat’ta kışlık gibi her yana saraylar yaptırdı.
Ve: Buralarda yapacağı salt konuşmayla, salt lobi çalışmasıyla seçim kazanacağını sandı! “İki miting yaparım, üç algı operasyonu çekerim, siyaset mühendisliğiyle sandığı kazanırım!”
Erdoğan en önemli silahından/ halktan koptu. Kendi oluşturduğu devlet katında kayboldu.
Çalışkanlığı odalar-salonlar arasında koşuşturmakla sınırlı oldu.
Eski Erdoğan’dan kısaca bahsedeyim: (“Kayıp Sicil” adlı kitabım için çok araştırmalar yapmıştım.)
1994’te belediye başkanı olduğunda günlük mesaiye en geç sabah 09.00’da başlar, en erken gece 01.00’de evine giderdi. Gece yarısından sonra insanları telefonla aramak en bilindik özelliğiydi. Herkeste, “Reis bu saate kadar çalışıyor, biz de çalışalım” duygusu yaratırdı.
Veya: Erdoğan da “iş takip” konusunda çok çalışkandı. Örneğin, İstanbul’a süpürge araçlarını ilk Erdoğan aldı; bu araçların günde 21 kilometre iş yapıp yapmadığını bile kontrol ederdi!
Müteahhitlerin işi kaç günde bitireceğini sözleşmeye koydururdu. Örneğin, Okmeydanı köprülü kavşağı inşaatında işin savsaklandığını görünce müteahhit İbrahim Polat’ı gece yatağından kaldırır işin başına gönderirdi. Uzatmayayım…
Erdoğan artık sarayların-köşklerin “padişahı” oldu. Kaybedişinin en önemli nedenlerinden biri de bu oldu…
Siyasi zeka yok
Ciddi ciddi şunu düşünüyorum:
AKP kadrolarının siyasi zekası hiç mi yok?
23 Haziran’dan bile ders çıkarmamış görünüyorlar?
–Benzerlerini sıkça görmeye başladığımız son örneği- Odatv’de okudum:
“Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın, başkanlık koltuğuna oturmasının ardından atadığı Ankara Halk Ekmek Yönetim Kurulu, Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından engellendi. Skandal karara ilişkin bir gerekçe ya da açıklama yapılmazken, Halk Ekmek Yönetim Kurulu Başkanı Cüneyt Öztürk, reklam panoları ve maaş tartışmalarıyla daha önce gündeme gelen eski yönetim tarafından engellendiklerini belirterek yaşanan olaya tepki gösterdi…”
AKP hâlâ bu tür engellemeler ile nasıl bir sonuç elde edeceğini sanıyor! Bu tür engeller sadece başarıyı geciktirir, onu yok edemez!
AKP’li- MHP’li hanımlar beyler!
23 Haziran sonuçları sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ni değil; dokuz puanlık fark Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’ni de kadük yaptı. Oysa siz hâlâ siyasi kurnazlıkla İmamoğlu ve Yavaş’ı çalıştırmayacağınızı sanıyorsunuz! Bunun önümüzdeki sandıklara nasıl yansıyacağı konusunda sahiden hiç mi akılcı değerlendirme yapamaz haldesiniz?
Şunu görün:
Halk partizanlığa el koydu.
Kim ki, İmamoğlu ve Yavaş’ın çalışkanlığının önüne set çeker, halk hesabı ağır keser.
Bırakın çalışsınlar…
Bırakın halka hizmet götürsünler…
Bırakın artık… İnsanlar bıktı usandı bu siyasal çekişmelerden-kurnazlıklardan!
Şimdi çalışma zamanı…
Şimdi üretme zamanı…
Unutmayınız ki:
Her engelleme eylemi Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı halkın gözünde daha büyütür.
Bunu kavrayacak politik bilinciniz de mi yok?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/soner-yalcin/imamoglunun-sirri-5198305/?
utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger