Biliyor musun kendimi bir bok sanmıyorum, HERKES, herkesin üzerinde bir patina (örneğin yeşilimsi pas bronz heykeller üzerinde görülür) YANI her insan edinir öyle veya böyle tecrübe, belki benim farkım Rabbin bana herkese nasip etmediklerini yaşatması(!)
Çok sıcak, acayip sıcak…
Var daha işlerim, iki dakika, iki dakikada tamir ettim…
Vaktim yok vaktim. Offf yârini düşünmek bile istemiyorum, hele bu havada, serinleyecekmiş biraz.

Dark advertising

Yoruldum…
Yok gitmedim eve, sauna, saunaya girmiş gibi terliyorum, hamama…
Yatım gazeteleri okuyorum, “dünden bugüne”
Fırsat olmadığı için okuyamadıklarımı, buna okuma denirse…
Iş misali, iki dakika iş, beş dakika dinlenme…
Sütçü beygiri gibi “ayakta” uyu uyan şeklinde!

Ya arkadaş sizler ne kadar iğrenç insanlarsınız böyle ne kadar iğrenç?
Evet…
Sözüm gazetecilere, yazar çizere…
Bilmiyorum dikkatinizi çekti mi?
Elimden geldi kadar doğru bildiğimi, teyit ederek yazar, insanları bilgilendirmeye çalışırım…
Düşünmeye…
Davet ederim ama kendi görüşümü ama doğru ama yanlış kabul ettirmeye…
İnsanları YÖNLENDIRMEYE çalışmam. Reşit’iz değil mi?
Reşit birer insan, Allah akıl vermiş fikir vermiş…
Bana mı kalmış insan yönlendirmek?

Ya…
Bu İmamın oğlu kimdir, nedir?
Tıpkı O ADI pezevenk gibi alt tarafı bir belediye başkanıyken pohpohlana pohpohlana…
Çıktı tepemize…
Sıçtı ağzımıza yüzümüze…
Ya dün bir, bugün iki. Ne oluyoruz ya ne oluyoruz?

Sizler…
Gazeteciler sizlerin asli görevi…
Gerçeklere bağlı kalarak halkı bilgilendirmek değil mi?

Yukarıdaki terim, bir bilişim terimi…
ÖZELLIKLE sosyal medya vasıtasıyla insanları yönlendirme…
Ya sizler kime hizmet ediyorsunuz, neye?

Şeyh uçurmaz müritleri uçurur derler ya…
Al birini vur ötekine!

Yok…
Bu sadece “Sayın” Doğruya yönelik söylenmiş sözler değildir…
Geneli için geçerli!

O…
İtin
, ne olduğu belirsizin işi, görev alanı Ankara değil İstanbul!

Ankara’nın yükünü almak!
28 Haziran 2019

Batı kaynaklı bir söylem; “İnsan insanın kurdudur” diye hüküm koyar. (İngiliz filozof Hobbes: Homo Homini Lupus) Doğu kaynaklı görüş ise tersini ilan eder; “İnsan insanın acısını alır” (Anadolu atasözü) Ekrem İmamoğlu, hem doğulu dünya görüşünün ve hem batılı uygarlık çizgisinin sentezini yapmış olmalı: “Ben Ankara’nın yükünü azaltacağım” diyor.
Allah kuvvet versin.
Tanrı yardım etsin.
Ankara’nın yükü!
Ankara’nın israfı!
Ankara’nın kiri!
Ankara’nın kini!
Ankara’nın dili!
Ne kadar azaltılsa o kadar iyi! Ekrem İmamoğlu, sözlerine büyük strateji ustası gibi başlıyor ve “Sayın Cumhurbaşkanı ile benim İstanbul meselesini konuşmama kim engel koyabilir ki…” diye devam ediyor.
Şunu demek istiyor:
Gelin canlar bir olalım.
Kire, kine, yüke…
Kem söze, acı dile…
Birlikte kılıç çalalım…
★★★
Ekrem İmamoğlu, “Ankara’nın yükünü azaltacağım” derken aslında; 10 büyük şehirde muhalefet belediyesi ile Ankara’daki iktidar yönetiminin “hizmet yarışına” girmesini istiyor.
Hizmetler yarışsın.
Gerçekler ortaya çıksın.
Kim daha iyi görelim.
Ekrem İmamoğlu, teklifinde samimi, içten, sahici görünüyor. Bakın, “Benim belediye başkanlığım döneminde belediye personelini (şirketlerle birlikte 20 bin kişi) zorla mitinge götürmeyeceğim” sözü veriyor. Belediye’de iş bulmuş çalışanları “işten atarız korkusu yaratarak parti liderinin mitingine gitmeye zorlamak” kirli, pasaklı bir yük. İstanbul’un çift dikiş atarak seçim kazanmış yeni Belediye Başkanı, Ankara’yı bu ağır, kirli, pasaklı yükten kurtarmayı gündeminin birinci sırasına almış bulunuyor.
★★★
Ankara’nın aklı varsa!
Onun için altın fırsat!
Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmez, tersine teşvik eder, güç verir, arkasında durur.
Ekrem İmamoğlu’nun “İstanbul’daki israf çekmecelerine de girip, israf bataklığını kurutma” niyetini yüreklendirir.
Korkunç israf!
Haram, hortum.
Haksız kazanç.
Partili kayırma.
Yeni zengin yaratma.
Nerede?
Belediye ihalelerinde, belediye şirketlerinde, belediye harcamalarında, belediye kadrolarına adam yerleştirmede.
★★★
Ankara, kanun hükmünde kararname yayınlama gücünü kullanarak Ekrem İmamoğlu’nun önünü keserse; belediyedeki israf bataklığı kuruyamaz. Ve İmamoğlu’nun samimi olduğu, Ankara’nın bataklık ürettiği daha net ortaya çıkar. İstanbul halkı, önümüzdeki günlerde şehir ilan tabelalarında (billboardlarda) “israf, haram, hortum, soygun bataklığından beslenenlerin listelerini” görmek ister.
İnsan, insanın acısını alır!
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
Çakarları da silkele İmamoğlu!
Şunu da yap bunu da yap diyerek yukardan atıp savurma saymayın. Altın fırsat doğdu. Ekrem İmamoğlu’nun şahsında biz vatandaşlar, halka-hakka-hukuka- demokrasiye saygılı “yeni politikacı tipini” görmek istiyoruz. Bunun için VIP kapılarını silkele İmamoğlu, VIP’i kullanmayacağını açıkla diye gül uzatıyoruz. Seçilmiş olma gücünü servet edinmek için kullanan “eski politikacı tipinden” bıktık usandık. Bunun için malını, mülkünü nasıl kazandın onu da açıkla diye İmamoğlu’na gül uzatıyoruz. Çakarlar takarak kırmızı yeşil sarı ışıklar saçan makam araçlarıyla trafikte öncelik alıp halka üstünlük tasarlamayı da yasakla diyerek gül uzatıyoruz. Şehirlerimizde “çakarlı makam araçları” en iğrenç görüntü kirliliklerinden biri oldu, bu kirliliği temizle İmamoğlu diye gül uzatıyoruz. Bütün Türkiye’de ve öncelikle 10 büyük kentimizde yeni politikacı tipinin yükselmesini, yücelmesini, gönüllerde taht kurmasını görmek istiyoruz. Dikkat çekmeye çalışarak kadir kıymet bilme gülleri uzatıyoruz.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/ankaranin-yukunu-almak-5202435/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Sizin, sizlerin gülünü bilmem ne edeyim…
Birinin bokunda boncuk buldunuz, bunda da bulursunuz!

Demokrasi…
Bir uzlaşı kültürüdür, bir tartışma zemini…
Kuralları vardır…
Bu > kültür < ve kurallar manzumesi insanlara sağlıklı kararlar aldırarak…
Huzurlu bir yaşam ortamı sağlamaya yarar.

Bu toplum…
Demokrasi ile yönetilmeye laik değildir, çünkü fert ne sorumluluk almak ister…
Ne kendisi ve geleceği için mücadele eder!

Birileri yapsın…
Ben hazıra konayım; armut piş ağzıma düş!

Evet, çok seneler geçti aradan AMA Önder her zaman döndü geriye; tilkinin dönüp dolaşıp gideceği yerin kürkçü dükkânı olduğu gibi. Yüzecekler postumu, çıkaracaklar posamı

Canim bir kadeh viski istedi…
Ne sabahı ya, benim gecem gündüzüm mü kalmış…
Ama çok sıcak, bir bardak devirir beni.
😊

Bildiğin gibi, ayakta durmaya çalışıyorum. Çok sıcak, çokkk
Bir saat kadar işim kaldı, komşular yoksa gece gelip serinlikte yapacağım, olmuyor, devamı yarına, ev serin gideyim evde yapayım yapacaklarımı. Her saniyem değerli, BIR AN sonra ne olacağım belli değil benim. Hazır yalnızım, FAYDALANMALIYIM

Kahvaltıya çağırıyor 😊 gel beni öldür diyor!? İnanır misiniz çokkk uzun zaman oluyor bir Pazar sabahın köründe dökülmeyeyim yola, çıkmayacaktım bu gün. Evde yapılması gereken bir sürü şey var. INAN o kadar çok şey var ki elimden öpen, haftaya, 9 gün TAM GAZ, dükkân Oma falan.

Haberlere bile bakmadım ne Tayyipistan ne dünya.

Neyse…
Gideyim bari, sonra gelir eve yapmam gerekenleri yaparım…
Dört…
Seksen sekiz…
Bu rakamlar size bir şey ifade ediyor mu?
Bir başka bilmece…
Evet herkesin emeli 88, sonu 4…
Çin batıl inancı…
Çinlilere göre 88 rakamı zenginlik…
4 ise ölüm demekmiş…
Allah…
Her şeyi verdi, veriyor. Çok sükür…
Yoruldum…
Sadece dördü, dört…
Özlemim!

Bu akşam kardeş katili olabilirdim, yatsın kalksın dua etsin hareket kabiliyetim

Nasıl kaçtı bir görecektiniz…
😊
Bakma güldüğüme, sinirim geçti de ondan…
Hayatımda çok sözleşme masalarına oturmuşumdur…
Kelimeler ve önemi…
HUKUK bilgisi…
Tecrübe, insan, insanı kitap gibi okuyabilmek…
Başkasının işinde şahin, kendi işimde pısırık…
Ticari bir geri zekâlı, EVET bu benim.

Benden ASLA, ASLA bir satıcı, pazarlamacı olmaz…
OLMAZ!

Yeni geldim eve, saat besten beri ayaktayım…
Yok gece üçte uyandım, bu beş başka beş…
Eminim…
Eninde sonunda kalacak ikisinden biri elimde!

Milyon veya milyona varan rakamlar…
Bu…
Leblebi çekirdek parası, leblebi çekirdek…
AMA…
Ama “benim” bizim paramız, çocukların…
İnsanlar güvenir bana, GÜVENIR…
Ben götürdüm eve, O kaldı…
Keşke götürmeseydim, keşke!

YEMINLE…
Yeminle elimde kalacaktı, bu yaştan sonra kardeş katili olacaktım…
Bakmam ben öyle evli mevli…
En azından alırım ayağımın altına!!!