Eczane, yine bir yer kapanmış x

Bu sırt ağrıları…
Ya inanılmaz bu ne böyle, felaket…
Korkunç…
Tam ciğer üstü, TAM!

Gittim eczaneye, ilaçlar. Sordum durumu…
Dedi “yok bir fark, yalnız…
Bir çalışanımızı işten çıkardı patron!”
Bunun Türkçesi ne kardeşim, bunun Türkçesi ne?

Yiyen mi bilir doğrayan mı?
Demek ki patronun cirosu karşılamıyor masrafları!

Allah…
Cümlemizi korusun, cümlemizi!

Ya baykuşluk değil benimkisi, değil…
Felaket habercisi…
Düşünmeye, görmeye, dikkate davet!

Allah kimseyi çaresizlikle sınamasın, KIMSEYI…
İyi bilirim çaresizliği…
Eli kolu bağlı, izlemeyi. En son rahmetli babamda yaşadım böylesini…
Normalinde Önder, düşünür taşınır, sık eler ince dokur…
Verir karar, YOK benimkisi badem kararlılığı değil…
Herifler HEP çok kararlı, görüyor, yaşıyoruz neticeleri…
Önder uygular. Ucunda ölüm dahi olsa, yıkım…
Yapacağını yapar!

Bu durum eskidendi…
Artık, ihtiyarlık mı, yorgunluk, bezginlik bilmiyorum…
Gücüm kalmadı gücüm. Yani…
Çaresizliği iyi bilirim.

Ne diyor komutan? “Öncelikle alan hakimiyetini sağladık”

Güneydoğuda başlatılan operasyon…
Demek ki terörist alana hakimdi…
Yıllarca aklınız neredeydi?

Devam ediyor sözlerine, “ara, bul, yok et…”
Tamam, aynen böyle devam…
Ve ekiliyor sözlerine “600 terörist var memlekette…”
600 eli silahlı insanlar, bombalı, bombalı, mühimmatlı…
Roket atar falan…
Ki sözlerinden anlaşılan PKK’lıları kast ediyor, ya diğerleri?

Efem en hoşuma giden laflarını sona sakladı…
“Terörist eylem yapamaz hale geldi(!)”
Ya milletten gizlediklerinizi ne etmeli???

>>> Rus teknoloji paylaşımı, Rus – Türk askeri işbirliği <<<
Belki bugün, belki yarına. Gerçekler, düşünceler…
Somut veriler, söylenmeyenler!

Rica etsem bana yardımcı olur musunuz?

YOK…
Kimsenin özeli beni ilgilendirmez, bakmıyorum zaten…
Kim…
Kim diye AMA kimi sorular sormak ve düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum…
Bir araştırma…
Lütfen sağ tarafta denemeye iyi veya kötüye tıklar mısınız?
Sorular yakında

Anılar, affedersiniz aklıma geldi birden

Tek, tek…
Rahmetli babam, İsmail ağabey…
Babanın en samimi arkadaşlarından biri, Avrupalı…
Kayınpederim olur kendisi…
😊
Lakabı kardeşim lakabı, pederin İstanbullu Kadirdi…
Özür dilerim, biraz kabaca olacak…
“Bundan (bunlardan) hayır bekleyen anasından a. beklesin” derdi…
Çok, inanın çok özlü sözleri vardı rahmetlinin…
Saydıklarım…
Her biri feleğin çemberinden geçmiş, son derece deneyimli insanlardı…
Hele babam, hele babam.
Erkekte bilgi kadar tecrübede çok önemli…
İsmail ağabey…
Yeminle unuttum sayısını, kaç defa evlendi boşandı…
Allah gani gani rahmet eylesin, zor, çok zor bir hayatı oldu…
Anlatsam…
Hem ağlar hem gülerdiniz, İstanbullu bir hem “hergele” hem Beyefendiydi kendisi…
İstanbul kaldırımı çiğnemiş neticede…
Bu güzel kentin en güzel, en nezih mezarlıklarından birinde ebediyete yattı…
Bir manzara…
Akliniz durur, iyi insandı, IYI…
Allah…
Hayata çektirdi AMA öyle görünüyor ebedi istirahati mükemmel.

Koca Arnavut, keza…
Onlar kadar inişli çıkışlı bir hayati olmasa bile…
Ehhh kimi yolu yordamı iyi bilen birisiydi, sonunda park ettiği yer…
İçimizde…
Hangi birini unutabiliriz ki?
“Akıllı kadın yuvasını yıkmayan kadındır” derdi rahmetli…
İsmail ağabey, gerçi bence bu söz ikisi içinde geçerli.

Dört kelimeden oluşan bir cümle kurdum, sadece dört kelimden…
Anladı kayınpeder…
Boşuna yıllarca boşuna, ağabeysi…
Allah var yukarıda, O da deneyimli…
Üç aşağı beş yukarı yaşıtız, gelsin konuşacağız.

“İlki zor oluyor” derdi…
“Çok acı veriyor, gerisi gelmiş geçmiş umurunda bile olmuyor!”
Öyledir, öyle…
İlki çok acı verir…
Yıkar…
Gelir rahmetli pederin sözü aklıma…
“Bundan (bunlardan) hayır bekleyen anasından a. beklesin”
Acı tecrübeler, acı deneyimler…
Dinciler…
Umarım ders alır, akıllanır bu millet…
Tarih tekerrür etmez, yapılan hatalardan ders çıkaramayan bilmez!

Cumhuriyet kuruldu kurulalı…
İlktir…
Cahil, cühela dinci. Bir ilk…
Diğeri, oldu başbakan en azından okumuş insandı, deneyimli…
“İlki zor oluyor” derdi…
“Çok acı veriyor, gerisi gelmiş geçmiş umurunda bile olmuyor!”

Sırtım
Halsizliği, bacakları unutturdu…
Beterin beteri…
Ne yaptım bilmiyorum, biliyorum da bilmiyorum…
Acaba???

Ceza…
Kefareti bu kadar mı büyük olur?
Yürektense belki beddua…
Geldiyse kabul saatine rast…
Dedim ya keşke…
Keşke kesip, biçselerdi!

KADIN ne sınırı, İstanbul’da toplantı yapıyorlar, toplantı! Aaa ben bu kadına iyice sinir olmaya başladım, ne var ki kimi gerçekler, bilinmesi gerekenler. BAK bu yazamam ismini, YAZAMAM…

Gözlemlediklerini biliyorum, her gün sitemdeler, her gün…
… parmağı var, anlayana çıban meselesi. Biliyorum sen anladın…
Hah, konu onlar!

Mehmetçik İdlib’te kimi koruyor?
26 Ağustos 2019

Bizim “beton lobisinin” Suriye’de çıktığı “cihat” yolculuğu buraya kadarmış.
Bakkal hesabı gibi yapılan dış politikanın geldiği nokta bu:
– “Rusya’dan S-400’leri alır, nükleer ihaleyi de Putin’e veririz…”
– “ABD’den de yolcu uçağı alır, Patriot füzesi için masaya oturur, Trump’ı da hallederiz…”
– ”Avrupa’da Fransa gibi cızırtı yapacakları da yine THY’ye uçak alıp sustururuz”
– “Suriye’de sınır boyunca Mehmetçik’in kontrol ettiği bölgelere TOKİ’yi sokarız, inşaat sektörünü abad eder, para saymalara doyamayız…” politikaları tutmadı.
O füzeleri, o uçakları aldık, ama sonuçta Suriye’de fena sıkıştık.
Suriye’nin batısında Rusya’nın, doğusunda ABD’nin politikalarının esiri haline geldik.
RUSYA’NIN FORMÜLÜ: Fırat’ın doğusunda Rusya, Esad rejiminin önünü açmak için “böl-taşı-yok et” formülü uyguladı. AKP yönetimi ise bunda kilit rol oynadı.
Önce Halep’teki cihatçılar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rus Lider Putin ile anlaşması sonucu İdlib’e getirildi.
Ardından Esad ordusunun Lübnan sınırındaki Arsel’i ele geçirmesi üzerine, buradaki terörist El Nusra örgütü üyeleri Türkiye sınırına taşındı.
Son olarak da Şam kırsalındaki Doğu Guta’daki cihatçılar İdlib’e getirildi.
Türkiye, Soçi Anlaşması ile İdlib’teki bu cihatçı gruplar için bir nevi “hami” yapıldı, kurulan 12 gözlem noktasına Mehmetçik yerleştirildi.
Şimdi o Mehmetçiklerin hayatı tehlikede. Türkiye’nin Marek’teki 9. Gözlem noktası Esad ordusu tarafından sarılmış durumda. İdlib’in güneyinde kalan iki farklı gözlem noktası daha ateş altında.
Üstelik, “kardeşim” Putin de yaptığı son İdlib açıklaması ile adeta yangına körükle gitti:
“Suriye’de, bir bölgenin askerden arındırılması konusunu konuştuğumuzda Soçi’de, bölgenin yüzde 50’si terörsitler tarafından kontrol ediliyordu. Şimdi yüzde 90’a ulaştı. Bu son derece tehlikeli bir gelişme. Bizim askeri üssümüze İdlib üzerinden saldırı girişimleri oldu. Daha da tehlikelisi, militanların bu bölgeden dünyanın diğer bölgelerine aktarıldıklarını görüyoruz. Bu nedenle Suriye ordusunun bölgedeki terörle mücadelesini ve bu bölgenin terörist eylemlerden arındırılması çabasını destekliyoruz…”
Moskova karar vermiş. Bölgeyi temizleyecek.
Türkiye’nin yapması gereken, Suriye toprağı İdlib’te konuşlu Mehmetçik’in hayatını daha fazla tehlikeye atmadan, bir an önce geri çekmek olmalıdır.
ABD’NİN SURİYE’YE YERLEŞME FORMÜLÜ: Fırat’ın doğusunda da durum hiç iç açıcı değil. “Müşterek Harekat Merkezi” ile Amerikalılar Urfa’ya da yerleşti.
AKP’nin “barış koridoru” dediği koridorun kurulması için Türk-ABD askerlerinin ortak harekatının başladığı duyuruldu.
Hamaseti bir tarafa bırakın, sonuca odaklanın:
Türkiye’nin güneyinde oluşturulacak 3-5 km.’lik koridora Amerikan askerleri -müşterek operasyon adı altında- iyice yerleşecek.
Koridorun hemen ötesinde ise PKK terör örgütünün uzantısı PYD-YPG’nin kontrolünde bir “devletçik” oluşturulacak. Bir yandan “koridor” güvencesi, diğer yandan ABD’den devam edecek silah, mühimmat, lojistik desteği ile bu “devletçik” iyice semirecek.
Türkiye’nin hiç dilinden düşürmediği Suriye’nin “toprak bütünlüğü” ve “birliği” de kağıt üzerinde kalmaya mahkum olacak.
S-400 MUAMMASI
“Rusya’dan füze almayı, bağımsız dış politikaya” bağlayanlara sorular:
AKP hükümeti binbir hamasetle aldığı o füzeleri neden aktive etmedi/edemedi? Eğer aktive edilmiş olsalardı, Rusya ve Esad uçaklarının ateşi altındaki Mehmetçik’in korunması için kullanılabilirler miydi?
Bu soruların yanıtları, bizim beton lobisinin dış politikasında gizli…
Anlat Davutoğlu anlat…
AKP içinde işler karışık.
Ahmet Davutoğlu’nun son çıkışı, pek çok tartışmayı alevlendirecek gibi.
AKP’nin, 7 Haziran 2015 seçimlerinde TBMM’deki çoğunluğunu kaybedip, 1 Kasım 2015 seçimlerinde yeniden kazanması arasında geçen dönem, terör olaylarının ülkede tepe noktaya ulaştığı dönem olarak tarihe geçmişti. Şimdi Davutoğlu, “Başbakan” olarak görev yaptığı o dönemle ilgili, “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Neden mi? Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman eminim en kritik dönemlerden biri 7 Haziran-1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır” dedi.
Bize düşen soru sormak;
– 7 Haziran seçimlerinden sadece iki gün önce, HDP’nin Diyarbakır mitinginde patlayan bomba…
– Suruç’ta 33 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırısı…
– Ankara’daki gar katliamı…
– İki seçim arasında şehit edilen, ancak failleri bulunamayan iki polis memuruna saldırı…
– İki seçim arasında gerçekleşen terör eylemlerinde şehit olan polisler, askerler, siviller…
Neden öldüler?
Davutoğlu bunları anlatmaya başladığında durmasın.
– 2015 Ocak ayında Kıbrıslı Rum lider Anastasiyades ile Davos’ta yaptığı iddia edilen gizli görüşmeyi de…
– Bu görüşmede Rumlara Doğu Akdeniz’de yapılan petrol/doğalgaz aramalarına Türkiye’nin “göz yumacağı” sözü verdiği iddialarını da…
– Libya’da savaşan cihatçı gruplara bavullarla -uçak düşerse diye dört ayrı seferde- gönderilen milyon dolarları da…
– Suriye’de “3 günde Şam’da namaz” hayaliyle çıkılan cihat rüyalarını da anlatsın…
Anlatabilir mi?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/zeynep-gurcanli/mehmetcik-idlibte-kimi-koruyor-5299411/