Uzun, uzun, uzunnn konuştum evlat ile, erkek erkeğe

Vardı bir iki sorun, ne zaman olmadı ki?
Sevinsem mi, üzülsem mi bilmiyorum…
Eski patronlarından biri aramış…
„Gel…
Benimle çalış!”

Yerel bir kurum…
Ticari araştırmalar…
3 aylığına deneme, izin verdim tecrübe…
Ama sıkıdan sıkıya tembih ettim aman oğlum aman…
Sakın kalmayı düşünme!

Parası para değil, işi iş…
Bunca sene bunca emek…
Gerçi anlattım bugün MS Hastalığını, kadın…
Kamuya ait hastane çalışanı, kamu önemli kamuya kapak atmak…
Ama…
Böyle değil, bilmem mi evladımı?

İlk iş, ILK…
Oradan alacağın karne gibi…
TAM…
Göze atılan yumruk gibi…
Ardından gelen aparküt* gibi olmalı…
Bayıltmalı insanı!

* Kinnhaken

oku

oku

oku

ZOR, çok zor be çok ZOR

Gençliği…
Ekonomik ümmi*
İnsanı ise…
Görüntüler okumamışın kitaplarıdır
Özdeyişini doğrular niteliktedir.

* okuması, yazması olmayan

NOT:
SÖYLE…
Z kuşağını yazsam ne olur yazmasan ne olur?
Bunlara mı?
Milli pezevenk ne diyor biliyor musun?
Y-CHP’ye yönelik…
“Bölücülere masa mı kuralım?”
Buna benzer bir şeyler söyledi, HATIRLAMIYORUM…
O zamanlar YERLI, milli ile iş birliğinde miydi?
Dedem di Oslo’da masa kuran!
Ya HDP’ye yönelik?
“Kazdağıları”
Ulan PEZEVENKLER yetki kimde?
HDP mi soktu yabancıyı Kazdağılarına, verdi izni?

DEPREM – ISTANBUL, sahi imamın oğlu ne oldu?

NEDEN…
Sesi soluğu çıkmıyor?
Hiç mi belge, bilgi, şahit bunamadı?

Değiştirdiler birini, daha doğrusu değiştirecekler birini diğeriyle.

Dünya borsalarında ufak düzelmeler, seyir yukarı doğru
18:12 / 17:12

Dolar 5,45
Euro 6,13
Çeyrek altın 430,62
Borsa 99208

Umurumda mı dünya, sevdiklerim olmasa?

Kendime bakmıyorum…
Ve hatta üstüme başıma…
Saça, sakala…
Verwahrlost diyor Almanlar; bakımsız, başıboş, ihmal edilmiş(ler)
Victor Hugo…
SEFILER!

Oma’dan geliyorum…
Kadınlar…
Ah yok mu şu kadın denilen başa belalar…
Doktor değilim…
Aslında diplomalı bilişimci bile değilim…
Klasik anlamda…
Sahi ben neyim?

Ama Önderin sözleri…
“Sie haben Recht” diyor Alman…
“Sie hatten Recht!!!”

Diploma…
Sertifika ki imtihan sonucu alınanlardan, yok öyle bedava…
Tuvalet kâğıdı, evimin duvarlarına kâğıt kaplama…
O kadar çok ki koca bir evrak çantası dolu…
DOKTORLAR…
En iyilerinin en iyileri…
Merdiven altı, çakması…
MS Hastalığı!

Efendi…
Efendi olduğu kadar DÜRÜST bir insan…
Dürüstlüğü kadar saf, temiz bir insan…
Okumamış, amele…
“Cahil” kendine göre…
Ama USTA, usta mı usta(!)

Benzemiyor bizim kahpeye.
NOKTA

Demiştim ona, söyle, sor karına…
Çok ama çok iyi düşünsün…
MUTLAKA hatırlamaya çalsın, vardır bir geçmişi…
Belki size bir çözüm yolu olur!?

Yolladım onları DKD’ye…
Yarına randevuları…
KESIN…
Üç birbirinden bağımsız teşhis…
MS Hastalığı!!!

DIKKAT DIKKAT DIKKAT

Bilişimden insana, birçok tespitim, teşhisim ya bire bir yaşanmış deneyim…
Tecrübe…
Veya elektronik ortamdan uyarlanmış canlıya…
Bundan 22 sene önce kadında beliren bir rahatsızlık, tedavisi tamamlanmamış…
TEKRAR…
22 sene öncesine dayanıyor olay…
Bugün MS’e çevirdi!

Bakınız bugünlerin Tayyipistanina…
Sigmund Freud’un tespiti gibi…
Dönün çocukluğunuza, geçmişinize…
Gir bak arşivlerime, ara…
Kaç kez yazmışımdır bilmem, elektronikte…
Hiçbir şey bugünden yarına bozulmaz, TEK ISTISNA VAR…
O başka…
Her şey bir süreçtir, görebilmeli…
Algılamalı…
Doğru ve çözüme, KESIN çözüme ulaşabileceğin kararlar alınmalı…
Yürünecekse bir yol…
Güzele, doğruya, iyiye giden…
Genelde Hakkın yolu olan yol yürünmeli.

Kendimi övmüyorum, halt etme…
Sana ne anlamaya çalıştığımı ANLA…
IHMAL ETME…
Başladıysan bir şeye bittir…
Hazırlıklı ol, tedbirli…
Alacaksan bir öğüt doğru insandan al…
Aklın yolu bir…
Hakkın yolu birdir!

NOT:
Öldürmek için gelmedim ki ben bu dünyaya…
Rab dedi…
Yaşat, yaşa…
Üzüldüm adama…
Ama ben bir kendi himmete muhtaç dede nasıl himmet edebilirim gayrıya…
Doğru yolu göstermekten başka?

Diyor “dün gece on bire kadar buradaydım…
Kaçıyorum karımdan, dırdırından”
Dedim…
Bak kardeşim, hastalıktır bu. Allah vergisi…
Dayan…
Biliyorum senin yaşadıklarını, ben senden çok farklı değilim…
Çalışmak…
Kafayı dağıtmak…
O bir hasta, hele ağrıları varsa çıkaracak o ağrıları sevdiklerinden…
Nazı, niyazı katlan…
Anlattım ona hastaneden sonra yaşadıklarımı…
Nasıl deli gibi çalıştığımı, RESMEN BIR DELI GIBI…
BÜYÜK…
Ruh bunalımlarının yegâne çözümü ya istirahat…
Veya deli gibi çalışmak, kafayı dağıtmak…
İçkide bir çözüm…
Azı karar, çoğu zarar!

Bak Jack…
Ben boşuna demiyorum Oma diye…
Kaç gündür arabada, gıkı çıkmaz etrafını seyredermiş sadece…
😊
Yeter ki g.tünü gezdirsin, kardeşin hayvanat bahçesi…
Şu anda ruhuma tedavi…
Yok ki…
Yok başkaca sevip sarılabileceğim, sıpalar oldu kocaman…
Gitsem gidemem, satsam satamam!

Bir baraj nasıl bombalanır, nasıl yıkılır anlatmışımdır

Anlatmadığım…
Bir baraj çağımızda neden yapılır ve VEYA bu baraj yapıldıktan sonra neler olur…
Bunları anlatmadım!

EVET…
Zaman, zaman önemlidir, bazen, YOK çoğu zaman zamanlama…
Bilmeli…
Ayarlayabilmeli insan.

Dün…
Ve bugün yağdığında Allah’ın rahmeti…
Bet – berekette artar…
Felaketler, ölümlerde yaşanır olur…
Bu yüzden yapılır barajlar, zor zamanlarda, kuraklıkta…
Suyum olsun, tedbir amaçlı…
VE tabii çağımızda enerji üretmek için…
Çok önemli…
Enerji!

Hep yazarım, hatırlı okuyucularım bilir…
Tabiat güçleri içeresinde suyun gücü çok farklıdır…
Bileklerine kadar gelen bir akıntı, ayak bileklerine…
Seni devirebilir. Korumak ister insan kendini, suyu dizginlemek…
Kontrol altında tutmak.

Ah insan ahhh…
Çok bilmiş bok yiyen…
Sen yok musun sen?!

Görürsün anı…
BELKI…
Bilirsin geçmişi…
AMA…
Göremezsin burnun ucunu!

Yapıyorsun bir yere baraj değil mi
Ya O barajın çevresine, tabiata, hayvana demiş olmayalım çünkü insan da var işin içinde…
Canlıya etkileri…
Uzunnn vadeli?

Göremiyorsun…
Bilemiyorsun yarınları, yarınlarını!

Zaman…
Her derde derman, zaman felaketlere yol açan…
Derelerden, nehirlerden gelen su…
Barajdır bu…
Mutlaka iki dağin eteklerinde göğe doğru yükselen…
Sarp, dik yamaçlardan akan yağmursuyu…
Sadece su mu?

Taşı, toprağı, kumu…
Balcığı ne etmeli?

Temeli metrelerce kalınlığında, zemini toprakla bir olmuş adeta…
Ve zamanla dolar dibi…
Doldukça balçıkla…
Kaybeder randımandan, düşer verimden…
Birde bakmışsın barajın harcamaları, maliyeti gündeliği kurtaramaz olmuş…
Çünkü dibi balçık dolmuş!

Sorma…
Sorma bana hayvanı, insanı doğayı…
Verdiğimiz zararı…
Eyyy insan…
Milyonlarca metreküp su bu, SU…
O iki eteğe, o dağlara uyguladığı baskıdan haberin var mı?
Ya O duvarlar nasıl sızlar…
Bunca yükün altında ezim, ezim inler(!)

Milyonlarca yıl içeresinde su…
Kazımış kendine yatağını, yetmemiş yatağı…
Taşmış…
Taştıkça etrafa hem can vermiş hem can almış…
Bakmış can…
Buradan bana hayır yok VEYA öyle bir kök salmış ki diplere…
Gel beee su, gelll…
Sök benim yerimden sökebilirsen!

Taşkın yerlerde birikmiş çakıl, aralarında tek tük yeşil…
Hayat bu hayat…
En imansız yerde bulur kendine bir alan.

Bu anlattığımdan var dünyanın her yerinde…
Özellikle Amerika’da…
Neden mi sözü Amerika’ya getirdim, varken dünya çapında binlercesi…
Büyükleri, çok büyükleri az ama her yer baraj doluyken…
NEDEN Amerika?

Çünkü medeniyetin ışığı aydınlatır düşünen insanı…
Bir tartışmadır, ÖZELLIKLE Amerika’da hüküm süren…
Barajlar…
Fayda mı zarar mı?

Heriflerde var binlercesi…
Sayılıdır büyükler dünyada, birçoğu Amerika’da…
Sadece bir Amerikan şirketi, giyim üreticisi…
Bir senede, BIR SENEDE…
BIR ŞIRKET…
Yapıyor pamuktan, giyimden 130 milyar dolar ciro…
130 milyar $!

Pamuktan çok suya ihtiyaç var yapılırken bir kazak…
Bir pantolona harcadığın suyun haddi hesabı yok!

Ama bunları anlatmak için bunca dil dökmedim…
Söyleyeceğim…
Size anlatmak istediğim…
Çok faklı bir gerçek!!!

İyiler ve kötüler…
Kim iyi kim kötü bilemezsin…
İnsanız değil mi?

Allah vermiş gerçi…
Aman akıl ama izan uzak bizlere…
DENEME…
Hem ihtiyaçtan hasıl olan hem denemek için…
Anlattım ya balçık ki DIKKAT…
EMINIM hiçbiriniz anlamadı beni…
Sözlerimi…
Barajın temeli, toprak ve dolan balçıkla…
Gizliden gizliye ne anlattığımı, şifreli şifreli anlamadınız değil mi?
Evet bir bir yıkmaya başlandı kim baraj…
SORUN…
SORU…
Yaaa, bu barajlar verdi zarar…
Pekii…
Tabiat bir daha kendine gelir mi?

Kimisi dedi sürer 10 sene…
Kimisi dedi yirmi…
Kimisi dedi ASLA düzelmez bir daha…
Tabiat…
Bir seneye kalmadı düzelti kendini!

Horozlar ve tavuklar x

Çok şükür geldiler…
Bir kaza, kendi suçuymuş. Çok korktum duyduğumda…
Araba bayağı yamulmuş, görmedim henüz…
Çok berbatım…
Gelen mala gelsin ancak mal…
Canın yoncası!

Çok şükür, ful kasko…
Ne yapalım, adı üstünde kaza!

Hanimi yolladım bu sabah tavuklara, baksın tavşana…
Kedilere diye…
Görünce geldiklerini geldi geriye…
Günlerden beri uğraşıyorum kardeşin hayvanları ile…
Birde keme (Ratte) musallat oldu başıma!

Bugün onunla mücadele…
Kaza ile ilgilenmeliyim, sigorta falan…
Tavuklara, horoza yem…
Allah’ım görmelisiniz manzarayı…
Bizim horoz tam kazak erkek…
😊
Baktı ki etrafındaki tavuklar çok fazla yeme saldırıyor, her birinin başına ayrı ayrı gaga…
Tabii her biri hemen araziye uyuyor…
Hayvanlar âlemi ne kadar insana benziyor VEYA…
İnsan…
Ne kadar hayvanlara!