Hayal üretiyor hayal satıyorlar

Bekle, anlatacağım Polonyalıyı, Mısırı…
Gittim 1,5 milyon sene öncesine…
DUYDUN MU?
Çok ciddi, üstümüze gelen 300 – 400 metre genişliğindeki göktaşını…
Belki daha var bir 40 bin sene…
Kil payı sıyıracakmış bizi, BIR DERECELIK yanılma payı…
İnsanın akıbeti dinozor benzeri!

EVET…
Türk’ü, Kürdü…
Bu coğrafyanın insani SADECE ÖLMEYI biliyor…
Karı doğurtmayı…
Mideyi…
Ama VAR önder ve benzerleri!

Bu sabah izledin mi bilmem?
Çıkardılar CNN Türkiyelide Feyzioğlu’nu programa…
Hani bir sözde gazeteci var, ismi aklıma gelmiyor çok yererim kendisini…
ÇÜNKÜ…
G.t kıllı, herhalde “erkek”, O kaltaktan bahis etmiyorum yani…
Allah’ım…
Feyzioğlu, Ergenekon – Balyoz, 15 Temmuz senaryoları halt etmiş…
Onlar…
Tövbeler, tövbesi Allah birdir deseler inanamam…
İnanmam. Hani teyidi?
Benim bilgi kanalarımdan haberin var mı?
Kuşlar…
Kendiliğinden gelir kulağıma cıvıldar!

INAN…
Sordum, soruşturdum…
YOK…
Teyidi YOK!

### ! ###
OKU
### ! ###

Rahmetlinin bırak yesinler birbirlerini siyaseti

Düz hesap bundan bir buçuk milyon yıl önce…
Homo cinsinin ilk örneğinden sayılan Homo Erectus görülmüştür dünyada…
Düşün bir, 1,5 milyon sene önce…
Homo…
Latince insan demek, Homo Erectus ilk insandan sayılan yani.

En son bilimsel verilere göre sayıları 55 bin civarında tahmin edilmekte…
“Bildiğimiz (bildiğimizi sandığımız) ilk çağdaş insan” 40 bin yaşında…
Sorar Önder kendine sorar…
Acaba…
O günlerden bu yana ne değişikti?

Şüphesiz ZAMAN akıp giden…
Eh, zamanla birlikte bizlerde akıp gidiyoruz işte…
Bilmiyorlar, tahmin ediyor bilim…
Her halde bir orman yangını…
Haliyle insan çok öncesi ateşle tanıştı ama çaktı simsek…
Yandı ahşap…
Yandı cayır cayır ama bu seferki orman yangını bir farklı olmalı…
Homo Erectus…
Leş yiyicisi değildi, girdi yanmış ormana, geçmesi gerekiyordu içinden…
Yoksa yolu çok uzayacaktı, gördü bir hayvan…
Yanmış, merak etti baktı…
Pis kokmuyordu, hatta iştah açıcı bir kokusu vardı…
Dayanamadı, korku ile parmağının ucu ile itti…
Bir hareket yok…
Cimcikleyeyim dedi, anaaa bu ne et elinde kaldı…
Ömründe hiç görmemişti böylesini, eti eliyle koparabiliyordu…
Dayanamadı…
Götürdü et parçasını ağzına, ağzında eriyip gitti…
Çok şaşırdı, çağırdı gurubundaki diğerleri yanına…
Guruptan bir diğeri hayvanin yanındaki köke baktı attı ağzına…
Kök…
Et gibi piştiği için çok daha kolay çiğneniyordu…
İnsanlık…
Belki böyle bir ortamda pişmiş asla ilk kez tanıştı.

Ham…
Bir yanda pişmiş öte tarafta…
Hamdım, piştim, yandım…
Der Hz. Mevlana…
Mevlana’nın hayat serüveni kadar insanlık mertebelerini de özetlediği cümlesidir. Örneğin, ham adamı (bedeni) kandile, olgun adamı (canı) güneşe benzetmiştir. „kandil ancak bulunduğu yeri, güneş ise tüm dünyayı aydınlatır, her eve misafir olur. Küçük bir üfürük bile kandili söndürebilir, ama rüzgardan, boradan aya ve güneşe ne gam.“ demiştir. Dikkat et buraya…
Başka bir örnekte meyvenin hamlığı ve olgunluğu üzerindendir.
„ham meyve dalına sıkıca yapışır. Olgunlaşıp tatlılaşınca da dalda duramaz, düşer. Dünyaya sımsıkı sarılmak hamlıktır, olgunlar daha hayırlı olanla ağızları tatlılaştığı için dünyaya soğumuştur.“ demiştir.

Ne sen…
Ne başka biri bilemez beni…
Yerine göre derinliğimi…
Emin olduğum bildiklerimi!

Paylaşamam her şeyi paylaşamam…
Kimin şiiridir bilmem ama özetler beni:

İkbale zeval erse ne var,sende kemal var
Mağrur-ı kemal olma ki ardınca zeval var
Her bir kişinin talii devlette bir olmaz
Bir lokması yoktur ki yesin bunca rical var
Ahval-i perişanımı hiç de sorma efendim
Vallahi beğim boynuna, bu işte vebal var
Tek başıma olsam şaha gedaya kul olmam
Viran olası hanede evlad ü ıyal var
Dur olmayı ister mi kişi öz vatanından
Ey DERTLİ-i biçare bu esrarda ne hal var

BILIRSIN…
Kendi himmete muhtaç dede nerede kaldı gayrıya himmet ede!

Ama…
Anlatırım, beni anlamak isteyene…

Devam edecek Mısırdan bugünlere

“sen hepimizden hastasın” diyor demin…
Eğildim…
Buzluğa buz koydum onun için, bacağına koymalıymış…
Nefes nefeseyim, sadece eğildim…
Evet…
70, 50 belki…
10, 15 adim atabildiğim günler. Çok şükür yokmuş bir şeyi.

Bir, iki saat kadar oluyor…
Yine birdenbire…
Ama nasıl, sanki şeytan çarptı…
Zor gidip geldim, çok zor…
Hala toparlanamadım.

Sana bir örnek vereyim, kafası basmaz bizimkilerin

Benim kim olduğumu ne olduğumu merak etmeyi bırak…
SÖZLERIME BAK!

Antarktika Antlaşması

Tabii kafa, ah hafıza…
Vura vura kafayı kalmıştı 2,5 gram…
Ulan arkadaş onunda başımdaki manyaklar yedi bitirdi!

Doğru hatırlıyorsam 50 kusur devlet…
Bu devletler KIII buralarda >>> bilimsel araştırma yapan devletler <<< ILERIDE…
Bu coğrafyada >>> söz sahibi olacak <<<
YANI…
Burayı sömürebilecek!

Doğal kaynakları ki çok fazla olduğu düşünülmekte!!!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti…
1996’da bu sözleşmeye dahil oldu AMA…
Hani nerede bilimsel araştırma, duyduğumda nasıl sevindim Is Bankası…
Hatırla…
1996 – 2019 bademler işbaşında…
Boğulan boğulana, sellerde afetlerde ölen ölene…
>>> Demiştim bekle yağmurun çilememesini, çiselemesi yetiyor <<<
Tabi göz görmez, kimse bilmez yaparsan altyapıya yatırım, dik apartman, dik gökdelen…
Aç AVM millet görsün!

Antarktika Antlaşması

Gereği yerine getirilsin…
Türk Hava Kurumu, yangın söndürme ucaklari…
Istıfa etsin Orman bakanı…
Alaşağı edin AK Saraydaki pezevengi!

###
Tepem attı gene tepem…
Din iman küfür edip girişeceğim!
###

Arkeoloji, Polonya, Türk mürk unutmadım! Bir soru, toplu katliama hazırlık

Hiç düşündünüz, merak ettiniz mi?
YOKKK ya ne düşünür ne merak edersiniz…
Varsa yoksa yukarıda bir delik aşağıda bir delik…
Bacak arası, mide gidip gelirsiniz…
Haaa…
Belki, birde kim kimi becerdi diye merak edebilirsiniz!

Olur ya…
Söz gelimi hiç merak edip araştırdınız mı?
İnsanlar…
Mısırlılar eskiden 200 Ton, TEKRAR iki yüz ton ağrılığında dikilitaşları…
NASIL…
Oradan oraya götürüyordu diye…
Bu gibi sorulara hic ilgi duydunuz mu?

Cevabi sonra…
Belki bugün, belki yarına.

ilgi çok önemli, nasıl kızdı bana ama bunlar benim canım ya canım

Her biriniz, kalbimde taşıdıklarım…
Sabah çok kötüydü, dedi hastaneye gitmem lazım…
Bacağı…
Menüsküste olabilir yani, zaten bu konuda vukuatlı…
Dedi “Fxxx götürsün beni sen gelir alirsin!2
Ya…
Neyse dedim zaten alışverişe gideceğim hem götürürüm hem alırım.

Yolda dedim anne, koşturmaca ya hayatimiz…
Seni götüreyim, adamlarla konuşup yerleştireyim seni…
Bir koşu alışverişi yapar gelirim yanına…
KIZDI…
Her şey ile bu kadar ilgili olma diye, kardeşim tecrübelerle sabit…
Bastan ilgilenmezsem dönüp dolaşıp yine dönüyor masama…
KABAK….
Gene Önderin başına patlıyor.

Hem sonra…
Bilen bilir beni, iki elim kanda olsa…
Gırtlağıma kadar kan içinde olsam…
Yine giderim yine koştururum…
Sevdiklerim.

Nitekim gittim, sırada…
Üç kişi var önünde, hanim yalnız dükkânda…
Yok başka gelir, emeklileri s.ktir et…
Ancak masraflara, faturalara.

Anlayacağın…
Önder…
Her konuda Araf’ta!

Bekliyorum telefonu, gidip alayım kadıncağızı…
İnşallah hastane mastane açılmaz başımıza.