İyi geceler cümleten, bu virane doğru yatağa

Of yoruldum be…
Şaka bir yana, üzülüyorum…
Sağım, solum, altım ve üstüm hasta…
Öyle osuruk hastası değil dayımın dediği gibi…
Ciddi…
Allah büyük, Önder küçücük…
Evet, hatırla S. Bennon…
İzliyorsan İngiltere’deki gelişmeleri, TAM BIR POKER…
Poker face…
Trump – Boris yakınlaşması, bok boku nerede bulurdu?
Dikkat et Ortadoğu’ya, bir şeyler oluyor oralarda.

Alamanya…
Aman kuruşuna dikkat et harcamalarına.

Yazmış yazar – çizer…
Büyük devlet olmak lafla olmaz…
Adamı böyle yakar…
Bu millet HAK ettiğini yaşıyor…
Zibidileri, sesiz şeytanlarıyla hak ettiğini yaşıyor.

Şimdilik > teknik bir resesyondan < söz ediliyor Almanya’da

İki dönem > üstü üste gelen negatif büyümeye < resesyon denir…
Biz, yani bizimle birlikte çalışan butikler falan, kuru temizleme…
Bunu çok belirgin şekilde his etmeye başladık…
Allah…
Büyüğünden korusun cümlemizi…
Ne kadar önlemini alırsan al kardeşim, bizim gibi insanların eti ne budu ne…
Neticede…
Alabileceğimiz önlemler kısıtlı…
Ömrümde çok parasızlık çekmişimdir, çok…
“Alışığım yani”
Allah cümlemizi beterinden korusun, ÖNEMLI olan bir lokma ekmek…
Sevdiklerinin esenliği, sağlığı!

Ben gidiyorum mermi “yağdırmaya”
50 atış…
İyi gelir!

Oyun değil…
Biliyorsun değil mi oyun değil!
Dedim sana…
Her kadın ayak uyduramaz bana, yaşantıma…
Gerçi…
Geçmişe mazi derler, ne kaldı geriye?
Bir virane!

😊
Sonunda hatunda kafayı tırtlatı gördüğün gibi…
İyi dayandı 30 sene, dile kolay benim gibi bir insanla…
Kendimi…
Mavi sakal gibi his ediyorum, bayağı bir hatun aşındırıyorum…
Nazar değmesin…
Tüüüü tüü…
Kirk bir kere maşallah, inşallah…
Üçüncü evliliğe soyunmuyorum, aman aman kalsın…
Biliyorsun…
Bekârlık sultanlık, nerde akşam orada sabah…
Hadi bana eyvallah.

Suriye bataklığında yalnız kaldık!
24 Ağustos 2019

Rus ordusu, oraya termofobik füzeler atıyor. Bu füzeler patladığı yerde havadaki oksijen ve azotu vakumlayarak yok ettiği için “ciğer parçalayıcı” adıyla anılıyorlar. Ciğer parçalayıcılar, bizim askerlerin nöbet tuttuğu 9 No’lu ve 8 No’lu gözlem noktalarının etrafında patlıyorlar.
Mutabakatımız vardı.
Rusya ile anlaşmıştık.
İran da “evet” demişti.
Askerimizi bugün “ciğer parçalayıcı” füzelerin yağdığı topraklara Astana Antlaşması ve Soçi’de el sıkışmalar ile göndermiştik. Şimdi Rus ordusu bu bölgedeki El Kaide ve DEAŞ uzantısı örgütleri temizlemek için harekete kendisi geçti. Suriye ordusu ile birlikteler. Dolayısıyla “ciğer parçalayıcılar” bizim askerlerin nöbet tuttuğu gözlem noktalarının etrafında patlıyorlar.
Temizliği biz yapacaktık.
“Astana Mutabakatı” İdlib’in çatışmasızlık bölgesi haline getirilmesi için yapılmıştı. Rusya ve İran bu görevi tek başına bizim askere yüklediler. Ankara’da kabul etti. Ruslar şimdi Türkiye’nin verdiği sözü tutmadığını söylüyor.
Ve daha ileri gidiyor.
Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, “siz bu El Kaide ve DEAŞ uzantısı örgütleri koruyorsunuz” anlamında “teröristlerin provokasyonları Türk gözlemci askerlerin başları üzerinden yapılmaya devam etti” dedi.
Çok ağır suçlama!
Ankara sessiz!
★★★
Öte yandan Suriye ordusu da bizim askerlerin bulunduğu 8 numaralı gözlem noktasına makinalı tüfekle taciz ateşleri başlattı.
Çıkalım İdlib’den istiyorlar.
9 numaralı gözlem noktasındaki 900 askerimize destek için “kuvvet intikali” yapmaya giden konvoyu Rusya ile Suriye güçleri ortaklaşa durdurdular.
İkmal yolu kesildi.
Bataklığın ortasında.
Askerimiz yalnız!
Fırat’ın doğusunda ise Suriye topraklarında ABD’nin desteğiyle PYD/YPG 60 bin savaşçısı, 30 bin polisi, 140 bin kamu görevlisi olan bir bölge oluşturdu.(Uluslararası Kriz Grubu adlı kuruluşun araştırması)
Siyasi desteği.
Askeri desteği.
Arkasında ABD.
Ve Ankara ABD ile Suriye’nin bu topraklarında
“güvenli bölge kurma” görüşmeleri yapıyor. Ankara, güvenli bölge için 30 kilometre derinlik istiyor, ABD 10-15 kilometre derinlik veriyor. Ankara, güvenli bölgeyi PYD/YPG’nin ordulaştırılmış, özerk bölgeselleştirilmiş yapısını kırmak için düşünüyor ama ABD aynı düşüncede değil. Muhtemelen, “güveni PYD/YPG için” düşünüyor.
★★★
Emekli Tümgenenal Ahmet Yavuz, “Suriye’deki terörist gruplar, ABD ve Batı tarafından kontrol edilen kişiler, Türkiye’nin destek verdiği ÖSO veya Suriye ordusunun yanında yer alan gruplar, kışkırtma (provokasyon) yapabilir. Türk ve Suriye güçleri çatışmanın eşiğine gelebilir” uyarısı yapıyor.
Haberler ağır!
Hem de acı yüklü!
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
Sivil Havacılık Müdürümüz sustukça çürüme artıyor!
Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, yangını jet hızıyla söndürdüklerini ve İzmir’de yanan orman alanının sadece 500 dekar olduğunu söyledi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise uzman tahminlerine dayalı olarak yanan alanın 5 bin dekar olduğunu açıkladı. THK eski başkanı pilot korgeneral Erdoğan Karakuş ise “uçaklar olsaydı 1 hektar bile yanmadan yangın söndürülürdü” diyor. Sivil Havacılık Müdürümüz ise THK uçaklarına “uçuşa elverişlidir, uçabilirler belgesi” veren kendi kurumu olmasına rağmen bir basın toplantısı düzenleyip “kimin doğru söylediğini” halka açıklamıyor. Müdürümüz sustukça çürüme derinleşiyor. Kiralanmış helikopterlerin sahibi şirketleri koruma kollama pahasına ormanların yanmasına göz mü yumuldu? Sivil Havacılık Genel Müdürü’müz sizin verdiğiniz “uçuşa elverişlidir” belgelerini Orman Bakanı, yok hükmünde sayıyor. Siz niçin susuyorsunuz?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/suriye-batakliginda-yalniz-kaldik-5297260/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Yeni model büyükelçiler!
24 Ağustos 2019

Sevgili okurlarım, dış ülkelere atanan her büyükelçinin görevi ağırdır. Orada hem devleti, hem de hükümeti temsil eder.
Büyükelçi eğer deneyimsiz ise oralarda küçük düşer.
Sadece kendini değil, devleti ve hükümeti de zor durumlara düşürür.
Birkaç gün önce karşımıza bir görüntü geldi.
Endonezya’ya atanan, ancak diplomat olmayan bir büyükelçi…
Güven mektubunu Endonezya cumhurbaşkanına sunacak. Güven mektuplarının sunulması, ev sahibi ülke tarafından düzenlenen resmi törenlerle olur. Bütün dünyada değişmez kuraldır.
Bizimki için de tören düzenlenmiş ama büyükelçimiz kuralları bilmediğinden, güven mektubunu sunduktan sonra cumhurbaşkanına arkasını dönüp uzaklaşıyor, elini sıkmayı unutuyor!
Cumhurbaşkanının eli havada kalıyor.
Görevliler bizim büyükelçiyi uyarıyor.
Bu uyarı elbette ki “Hop dedik, geri dön de elini sık” şeklinde değil, çok kibarca, diplomatik dille ve el kol hareketleriyle yapılıyor.
Bizimki de geri dönüp el sıkıyor!
Unutkan büyükelçi diplomat değil, dışarıdan atanmış biri idi.
Kuralları çok fazla bilmiyordu!
★★★
Son bomba birkaç gün önce patladı…
Egemen Bağış isimli AKP eski milletvekili ve bakan şimdi Çekya Cumhuriyeti’nde Prag büyükelçimiz oluyor.
İranlı Reza Zarrab’la para ilişkileri 17-25 Aralık döneminde ortaya saçılmıştı. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında polis tarafından dinlenen telefon konuşmalarında neler vardı neler! (Şimdi onları yazamıyoruz çünkü yasak geldi.)
Zora düşünce bakanlıktan istifa etmek durumunda kalmıştı.
Böyle biri şimdi büyükelçi! Prag’da devleti ve hükümeti temsil edecek. Vay anasını sayın seyirciler!
★★★
Bizim Dışişleri Bakanlığı’nda bu iktidar döneminde tanık olduğumuz bazı büyükelçi atamalarından birkaç örnek daha vereyim de aklınız dursun.
-Fazilet Partisi’nden milletvekili seçilen, Meclis’e türbanla giren ve ABD vatandaşı olduğu belgelenince Türk vatandaşlığından Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarılan Merve Kavakçı şimdi Malezya büyükelçimiz.
-AKP eski milletvekili Murat Mercan Tokyo büyükelçimiz.
-AKP eski milletvekili Abdülkadir Emin Önen Pekin büyükelçimiz.
-AKP eski milletvekili Zekeriya Çam Cakarta’ya büyükelçi atanmıştı.
-FETÖ’den tutuklu eski generalin kardeşi, AKP eski milletvekili Şaban Dişli’yi soracak olursanız, o halen Hollanda Lahey büyükelçimiz.
-Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın basın danışmanı Lütfullah Göktaş şimdi büyükelçi olarak Vatikan’da.
-Aile ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Fatma Betül Sayan’ın örtülü kız kardeşi Ayşe Sayan şu anda Kuveyt büyükelçimiz.
Bir kez daha vay anasını sayın seyirciler!
Bu isimler arasında zamanında Dışişleri Bakanlığı’nda görev yapmış olan biri acaba var mıdır?
★★★
Bizim Dışişleri Bakanlığı bu iktidar dönemine kadar ismi “Temiz kalmış” kuruluşlardan biriydi.
Çok sıkı bir giriş sınavı yapılırdı.
Terfiler için ayrıca yazılı sınavlar yapılırdı.
Büyükelçi olmak kolay değildi, bakanlıkta en az 20 yıl dirsek çürütmek gerekirdi. Öyle önüne gelenin dışarıdan torpille büyükelçi atanması söz konusu olmazdı.
“Falanca bizim adamımızdır, ona mutlaka bir büyükelçilik uyduralım” hikayesi de olmazdı.
Torpille bazı alt ve üst düzey atamalar olmaz mıydı? Mutlaka olurdu ama büyükelçi düzeyinde değil.
★★★
Büyükelçilik hem maddi, hem de manevi açıdan çok önemli görevdir.
Her büyükelçinin yurt dışında devlet tarafından tahsis edilen konutu vardır, kira ödemez. Sefarette ve konutunda özel aşçıları, garsonları, polis korumaları, temizlikçileri, bazılarında barmenleri vardır. Onların maaşlarını devlet öder. Makam araçları vardır.
★★★
Geçmiş dönemlerde bakanlıkta böylesine siyasi atamalar olmazdı. Bir iki tane yapıldı ama diplomatlarımız direndi. Açıkça ses verdiler.
Şimdi herkes ağzını açmaya korkuyor, meydanı boş bulan iktidar da, istediği atamaları yapıyor!
Türkiye’nin geçmiş yıllarda yurt dışında nice büyükelçileri vardı ki, onlar gerçekten saygın, deneyimli, taş gibi diplomatlardı.
Meslekte uzun yıllar dirsek çürütmüşler, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada isim yapmışlardı.
Şimdi o zihniyet yavaş yavaş tasfiye ediliyor. Büyükelçi olma sırası AKP eski milletvekillerine, torpilli yandaşlara geldi…
Ve iktidar temsilcileri o eski Cumhuriyetçi kadroları “Monşerler” diye aşağılamaya kalkışıyor.
★★★
Sorun bakalım Merve Kavakçı gibilerine… Türk devletini yurt dışında hangi nitelikleri ve yetenekleriyle büyükelçi düzeyinde temsil ettiklerini öğrenmeye çalışın!
Emekli bir büyükelçimiz bu manzarayı, bu olup bitenleri şöyle açıkladı:
“Bakanlığımızın gelenekleri tek tek yok ediliyor, Dışişleri Bakanlığımız iktidarın arka bahçesi oluyor. Dışarıdan getirilen torpillileri büyükelçi yapmak, asker olmayan bir sivili orgeneralliğe atamakla eş anlamlıdır.”
Barış Doster ise durumu şöyle özetliyor:
“Ak saçlı diplomatlar gitti, AK diplomatlar geldi.”
Haksızlar mı!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/yeni-model-buyukelciler-5297272/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Biraz deneyimim vardır bu konuda…
Parke çiğnemişimdir yani, biraz eğitim, biraz mürekkep…
Zorunlu olarak Smokin giymem gerekmeyen yerlere giderdim…
Kelebek…
Allah’ım nefret ederim.

Farklı bir dünyadır…
Davetliler farklı insanlar…
Aklıma geliyor bir Kavakçı, türbanlı orospu…
Allah’ım…
Tüm gözler O karıda…
Güzel bir ortamda, nezih…
Garsonun sinekli çorba getirmesi gibi, mide bulandıran…
Tiksinti uyandıran.

Geç büyükelçileri, geç…
Düşün devletin en üst düzeyde temsil edildiği yeri…
Bir Emine’yi…
Millet senelerdir ağzını bıraktı kıçı ile gülüyor bize!

Yazmadım takım elbiseyi…
Neden yazmadım?
Bir dikkat et, DIKKAT et bundan sonra…
Kıyasla eski halleriyle yeniyi…
Kravat boyu, takım elbiselerin üstüne oturmasını falan…
Sadece AKP değil, neredeyse hepsi verdi kendilerine bir çeki, düzen…
Dikkat et bundan böyle, dikkat.

Bak Antarktika haberi dün geldi yine…
Bilimsel araştırma, hatırlatacaksın bu dal yaraklara!

Hani demin dedim ya bankaya gittim diye, birdenbire

Aslında anlatmak istediğim buydu, erken gittim, var daha 5- 10 dakika açılmasına…
Allah’ımmm…
O kadar NORMAL KI NORMAL…
Giren çıkan, saymadım bir dünya herkesin elinde bir kart…
Doğru otomata…
Hayvanlar sürüsü HAYVANLAR…
Bak Alman Merkez Bankası sanal para düşünür oldu…
Yüzde 70 – 80 saydamdınız…
Yüzde…
Bin beş yüze doğru koşar adım gidiyorsunuz!

George Orwell…
Mezarından selam söylüyor sizlere!

Belki, hani belki diye(!)

1984 – George Orwell

Trump gibi…
O pezevenk gibilerinin ekmeğine yağ sürdüğünüzün farkında bile değilsiniz!

Kime teşekkür ediyoruz?
24 Ağustos 2019

Yeni açılan İstanbul-İzmir otoyolundan ilk 9 günde devletin verdiği garantinin yüzde 50 üzerinde araç geçti. Yani 10 araç garanti verilmişse 15 araç yolu kullandı.
Bu durum Ulaştırma ve Altyapı Bakanı’nın zafer nidaları ile “Sırf muhalefet olmak için bu dev projeye karşı çıkanlara en iyi yanıtı vatandaşlarımız vermiş oldu” şeklinde yankılandı.
★★★
Bugüne kadar anlamamışsa, nasıl anlatsak acaba? Zor görünüyor ama şansımı deneyeceğim galiba… Projeye karşı çıkan yok! Taa Ecevit zamanından beri kimsenin itirazının olmadığı bir yatırım.
İtiraz edilen konu, fahiş kullanım ücreti ve ihale ediliş şekli! Aklı başında kimsenin imzalamayacağı yap-işlet-devret modeli… “Cebimizden 5 kuruş para çıkmıyor” denilerek milletin kandırılması ve devlete yüksek maliyeti… Bilmem anlatabildim mi?
★★★
Şirketin biri elini taşın altına koyar, İstanbul-İzmir arası yol yapar, istediği fiyatı da koyar. Eyvallah… 3 milyarlık yatırımı 10 milyara mal ettim diye garanti para istemez böylece…
Ya da devlet vergi topluyor ya… Topladığı vergileri sağa sola dağıtacağına, yol yapar, hizmete açar, işletme giderlerini ücret olarak toplar.
★★★
Gelelim 256 liralık otoyol ücretiyle övünen Bakan Bey’in hesabına… Bu gibi projelerde ortalamaya bakılır. Bayram tatili gibi zamanlara denk gelen kısımdan örneklem alıp genellemek, insanları “üzümlü kek” yerine koymak demek!
Kendisi ekim, kasım aylarında kaç araç geçtiğini de açıklar mı? Sonuçta o da halkın yanıtı!
★★★
Aynı güzergâh içinde bulunan ve günde 40 bin araç garantisi verilen Osmangazi Köprüsü’nden yoğun 9 gün boyunca kaç araç geçti? Açıklamaya göre 353 bin 739 adete eşdeğer… Böl dokuza, günde 39 bin 304 adet ortalama… Yine tutmamış!
★★★
Peki, en iyi yanıtı veren vatandaş bu yola 256 lira ödemekten memnun mu acaba? Aynı vatandaşın, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne, Kuzey Marmara Otoyolu’na, Zafer Havalimanı’na, Avrasya Tüneli’ne, İstanbul Havalimanı gibi para garantili projelere dair cevabı var mı?
★★★
Hele Zafer Havalimanı! Kütahya’da yaşayan bir ilkokul çocuğu bulsalar, “Yavrucuğum, buraya uçak indireceğiz. Kaç kişiden hesap etmeliyiz?” diye sorsalar… O bile “Burayı 4 yılda 4 milyon 73 bin 18 yolcu kullanır” demez!
Nitekim 4 yılda kullanan yolcu sayısı 170 bin 534’te kaldı! Bakan Bey merak ediyor mudur vatandaşın yanıtını?
★★★
Garanti edilen iç hatlar yolcu sayısında sadece yüzde 5 doluluk oranı söz konusu… Yapan şirket için fark eden bir şey yok!
Taahhüt edilen yolcu sayısının tamamı havalimanına gelmiş gibi parasını alıyor. Ödemeler Hazine kasasından 21 Şubat 2044’e kadar devam edecek. Sahi bu güzide proje için vatandaş en iyi yanıtı kime verecek?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/kime-tesekkur-ediyoruz-5297278/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

### >>> !!! Mutlaka oku !!! <<< ###

32,5 derece Wiesbaden 30 bura, her zaman 2, 3 derece fark olur iki yer arasında. Can çekişiyorum desem inanır misiniz?

Kara Mediha sağ olsun…
İçli köfte hariç, dolma – sarma, köfte vesaire…
Çamaşır, bulaşık, temizlik, ütü…
Allah’ın emri…
Kadın dediğin neme gerekli?

Eh var bir şey…
Aslında iki, aptalım aptal…
Aileci…
Bir…
Bebi diğeri bebiye götüren yol…
Ki…
Hepsinden güzeli, kafa dengi, ruh ikizi!

Çok berbatım, felaket…
Havalar yedi bitirdi beni, zangır zangır titriyor bacaklarım…
Ağrı var mı yok his etmiyorum bir şeyler uyuştum sanki…
Çok zor nefes alıp verebiliyorum, gittim bankaya, mecburi…
Yeminle zorla…
FATURA, of sanki hepsi bekledi üst üste geldi…
Allah razı olsun Oma, Allah razı olsun senden…
Hızır gibi yetişti, geldi 2 bin kusur…
INAN, inan buna lütfen tembel bir insan değilim, çalışmayı severim ki hayatımda çalışmadım. HEP hobimin pesinden koştum, üstüne birde para verdiler.

Ne var ki…
Elden ayaktan düştüm, çok beter düştüm…
Annem galiba hâkli…
Fuzuli…
Fuzuli işler müdürü, nefes alamıyorum kadın NEFES…
Kalbim sıkışıyor, daralıyorum sanki kalp krizi öncesi!

Akıl doğuştandır aptallık öğrenilir
24 Ağustos 2019

2015…
Sadece dört yıl önce.

Rus savaş uçağını vurduk.

Sayın ahalimiz pek mutlu oldu.
Kornalarla şehir turları atıldı.

Asrın liderimiz muzaffer başkomutanımız olarak “sınırımız ihlal edilirse tereddütsüz yine vururuz” dedi.

Stratejik derinlik Ahmet efendi o dönem başbakandı, “kardeşlerimize ateş yağdıran her kim olursa mesajımız işte bu kadar açıktır” dedi.

Putin çok kısa konuştu, “sırtımızdan bıçaklandık” dedi.

Karargahta hâlâ iki üç tane de olsa mantıklı adam kaldığı için, genelkurmay başkanlığımız diplomatik bir dil kullandı, “bile bile vurduk” demedi, “milliyeti bilinmeyen uçak vuruldu” dedi.
Ama nafile… Sayın hükümetimizin borazanı Anadolu Ajansı şakır şakır “Rus uçağı, Rus uçağı” diye yayın yapıyordu.

Stratejik derinlik Ahmet efendi iyice havaya girdi, “vur emrini bizzat ben verdim” dedi.
Asrın liderimizle sidik yarışı yapıyordu, Rus uçağını vurma onurunu (!) kimseyle paylaşmak istemiyordu.

Asrın liderimiz de stratejik derinlik Ahmet efendiye rol kaptırmak istemiyordu.
Muhtarları sarayına topladı, esti gürledi…
“Kim olursa olsun, bugün olsa yine düşürürdük” dedi.
Ayakta alkışlandı.

“Rusya doğalgazı keserse ne olur?” tartışması başladı.
Sayın ahalimiz kahraman hükümetimizin arkasındaydı, “rızkı veren Allah, tezek yakarız” dediler.
Yalaka medyamız alkışladı.

Rusya kapıları kapattı, Türk mallarının Rusya’ya girişi durduruldu, Türk vatandaşlarına vize serbestisi kaldırıldı, Türk firmalarının Rusya’daki faaliyeti yasaklandı, Rus turistler bıçak gibi kesildi.

Putin yine çok kısa konuştu.
“Türkiye’nin mevcut lider kadrosu yüzünden Atatürk herhalde mezarında ters dönmüştür, Türkiye pişman olacak, cevabımızın sadece yaptırımlarla sınırlı kalacağını düşünenler yanılıyor” dedi.

Putin’in aslında ne demek istediğine kimse kafa yormadı.
“Yaptırımlarla sınırlı kalmayacak” ne demekti?
Kimse umursamadı.

Kendimizi çok akıllı, Putin’i şapşal zannettiğimiz için… Ufak ufak yumuşatma hareketlerine başladık.

Milli İstihbarat Teşkilatımız, Rus pilotun cenazesini Suriye’den aldı, Hatay’a getirdi, papaz filan ayarladık, kilisede dini tören yaptık.
Şeref kıtasını dizdik, Rus bayrağı örttüğümüz tabuta selam durduk.
TSK’nın özel uçağıyla Ankara’ya getirdik, askeri tören yaptık, generaller falan selam durdu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi çelengiyle Mehmetçik tarafından taşıdık.
Utanmasak şehit ilan edecektik…
Rusya’ya biz getirelim diye teklifte bulunduk, Rusya kabul etmedi, cenazelerini kendi uçaklarıyla alıp gittiler.

Öldürdüğümüz pilot, Oleg Anatolyeviç Peşkov, yarbaydı.
Kremlin tarafından Rusya’nın en yüksek dereceli onur madalyası olan “Rusya’nın Kahramanı” nişanıyla yüceltildi.
Bu madalyayı alanlar arasında, uzaya çıkan ilk insan Yuri Gagarin’in olduğunu söylersek, Rus halkı için ne manaya geldiği daha iyi anlaşılır sanırım!
Rusya Askeri Onur Müzesi’nde kişisel eşyaları ve fotoğraflarıyla sergi açıldı.
Bitmedi… Uçak düşürüldüğünde Suriye’deki Rus deniz komandoları derhal bölgeye gönderilmiş, Oleg Peşkov’u arama kurtarma operasyonu yapılmıştı. Bu operasyon sırasında Aleksander Pozinçuk adında bir Rus komandosu öldürülmüştü.
Rus devleti, bu hadiseyi unutmamak ve Peşkov’la Pozinçuk’un hatırasını yaşatmak için anıt yaptırdı.

Kendimizi çok akıllı, Putin’i ahmak zannettiğimiz için, Rusya’daki bu gelişmeleri hiç umursamadık.

Asrın liderimiz ufak ufak Putin’i kafalama çalışmalarına başladı.
“Rus uçağı olduğunu bilseydik, farklı davranırdık” dedi.
“Çok üzgünüz, maalesef böyle bir şey oldu” dedi.
“Bundan sonra böyle bir şey olmaz” dedi.

Bilahare, suçu bizim pilotlara yıktı…
“Bir pilotun yapmış olduğu hata” dedi.

Rus uçağını düşürdüğünde kahraman ilan edilen pilotlarımız, gözaltına alındı iyi mi!

Daha iki gün önce “gene olsa gene vururuz” diyen asrın liderimiz, iki gün sonra gayet rahat şekilde “yargının şüphesi var, Rus uçağını düşüren iki pilotun Pensilvanya ile bağlantısı olabilir” dedi!

Aradan iki üç ay geçti.
Rusya ambargoyu kaldırdı.
Yeniden bizimle temas kurdu.
Hiçbir şey olmamış gibi davrandı.
Hatta, eskisinden daha yakın davranmaya başladı.

Kendimizi çok akıllı, Putin’i gerizekalı zannettiğimiz için, hiç huylanmadık… Aksine, Rusya’yı kandırdığımızı, meseleyi tereyağından kıl çeker gibi hallettiğimizi düşündük.

Rus uçağının düşürülmesini, Rus pilotun öldürülmesini “sineye çektiklerini” düşündük.
Dünyaya yön veren dünya lideri bir ülke (!) olduğumuz için, Rusya’nın mecburen geri adım attığını, mecburen bizimle barışmak zorunda kaldığını düşündük.

Aslında böyle düşünmekte haklıydık…
Putin, Leningrad Üniversitesi’nden hukuk diploması alırken, bizimki imam hatipten mezun oldu.
Putin KGB’ye girerken, bizimki İETT’ye girdi.
Putin yarbay rütbesiyle Doğu Almanya’da casusken, bizimki kantin asteğmeniydi.
Putin KGB’nin yerini alan istihbarat teşkilatı FSB’nin başkanlık koltuğuna otururken, bizimki henüz belediye başkanı bile değildi.
Yani, Putin’den katbekat üstün olduğumuz kesindi!

Asrın liderimizin yanında Putin havagazıydı!

Bu özgüvenle, Rusya’yla cankuş olduk.
Üstünzekalı olduğumuz için, bir Allah’ın kulu çıkıp sormadı…
Kardeşim, Rusya gibi süpergüç devletler, kendisine yönelik askeri saldırıyı unutur mu?
Saldıranın yanına bırakır mı?
Hiçbir şey olmamış gibi kurdukları bu samimiyet tuhaf değil mi?
Putin salak mı?

Kimse merak etmedi.

Hatta…
Tarihimizde ilk kez, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin polisi, başkent Ankara’nın göbeğinde, tekbir getirerek Rus Büyükelçisi’ni vurdu.

Rusya gene hiç istifini bozmadı.

Üstünzekalı olduğumuz için sormamaya devam ediyorduk…
Rusya niye hiçbir şey olmamış gibi davranıyor?
Uçağı düşürüldü, pilotu öldürüldü, elçisi öldürüldü, niye hâlâ bize karşı tavır koymuyorlar da, bizimle eskisinden daha iyi geçiniyorlar?
Putin açık açık “Türkiye’yi pişman edeceğim” dememiş miydi?
Laf olsun diye mi söylemişti?
Hiç merak etmedik.

Putin o kadar hödüktü ki…
“Ben sizi çok seviyorum, size S400 füzesi satayım” dedi.
O kadar ilerizekalıydık ki…
2.5 milyar dolar ödedik, aldık.

Kendi hava sahasını korurken Rus uçağı düşüren Türkiye…
Kendi hava sahasını korumak için Rus füzesi aldı.
Bu derece ileri zekalıydık.

Sayın ahalimiz gene pek mutlu oldu.
“Rus uçağını düşürdük” diye kornalarla şehir turu atmışlardı…
Bu defa “Rus füzesi aldık” diye kornalarla şehir turu attılar.

Ama küçük bi pürüz vardı.
ABD.
S400 füzesini fişe takarsanız, sizi oyarım dedi.

Kendimizi çok akıllı, ABD’yi gerizekalı zannettiğimiz için… Biz bu Rus füzelerini ambalajından çıkarmayalım, depoya kaldıralım dedik.

Kendimizi çok akıllı, ABD’yi gerizekalı, Trump’ı zaten şapşal zannettiğimiz için… ABD’nin “aferin” demesini bekliyorduk.
Ama öyle olmadı.
F35 savaş uçaklarının parasını ödemiştik, parasını ödediğimiz halde uçakları vermediler, üstüne, bizi F35 programından attılar.

Dün itibariyle de…
Patriot füzelerinin Türkiye’ye satış teklifi resmi olarak geri çekildi.

E bilmiyorum artık, Putin’in aslında ne yaptığı şu anda daha net anlaşılıyor mu?

Büyük devletin liyakat sahibi yöneticisi olarak, höt zöt yapmadı, devlet aklını kullandı…
Füze fırlatarak değil, füze satarak Türkiye’yi imha etti!

Misilleme yapmadı zannediliyordu.
Aslına “missile”me yaptı.

Sayın ahalimiz S400 füzesinin bizi koruyacağını sanıyordu.
Halbuki, S400 füzesi tam 12’den bizi vurdu.

Putin tribünlere oynayarak şov yapacağına, Rus devletinin çıkarlarını gözetmeyi tercih etti.
Füze satarak, Türkiye’yi ABD’nin hasım’ı haline getirdi, NATO’nun hasım’ı haline getirdi, AB’yle iplerini kopardı.

Putin öfkeyle Türkiye’yi vursaydı…
Bu kadar zarar veremezdi.
Sakin kalmayı başardı…
En ağır zararı verdi.

Kendimizi çok akıllı, Putin’i gerizekalı zannettiğimiz için… Parasını ödediğimiz halde F35’lerini alamayan, parasını ödediğimiz halde S400’lerini kullanamayan, parasını ödemeye razı olduğumuz halde Patriot alamayan ülke olduk.

Kendimizi çok akıllı, geriye kalan herkesi aptal zannettiğimiz için… Bu halimizle, Kıbrıs Rum Kesimi ve Suriye dahil, bölgenin hava sahası en zayıf ülkesi olduk.

Sadece dört yıl içinde, Rus ambargosundan ABD ambargosuna savrulduk.

Eminim kimsenin aklına ihtiyacımız yoktur ama, ben gene de yazayım, şöyle bir Rus atasözü var…
Akıl doğuştandır
Aptallık öğrenilir.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/akil-dogustandir-aptallik-ogrenilir-5297315/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Girip bakarsan arşivlerime, okursan 2007’den bugünlere kadar yazdıklarımı

Görecek…
ANLAYACAKSIN istihbarata verdiğim önemi…
Güvenliğin çocuk oyuncağı olmadığını…
Bilirim zirveyi…
Yaşadım yerin yedi kat dibinde, gördüm iğrençlikleri, pisliği…
Kızıyor hanim bana “her şeyi çok biliyorsun!”
Bildiğim…
Hiçbir şey bilmediğim, sordum kaç defa yönetmemden, yönlendirmemden zarar gördünüz?
Cevap veremedi, örnek gösteremedi AMA bir şeyler yumurtlaması gerekiyor ya…
“Sanki her şeyi biliyorsun!”
Yaaa bilmek zorunda mıyım, sizlerle ilgili bilmek zorundayım gerisi…
Hava, cıva!

Bir insanın olmalı hedefleri, olmalı ilkeleri…
Gittiğin yolda…
Öylesine gidiyorsan, hazırlıksızsan, yoldaşın bırakırsa örneğin seni yâri yolda…
Arkandan vurursa…
Ve sen tüm olanları görmek, anlamak istemiyorsan…
Ne diyebilirim ben sana?

Pohpohlayarak bugüne kadar ne dünya lideri gelmiş meydana…
Ne büyük devlet olma yolunda, yalan – yanlışla…
Hayal ile…
Hiçbir toplum, büyük bir devlet yaratabilmemiş, olmuş…
Bak…
Herifler sen lep demeden leblebiyi anlıyorlar…
Biliyorlar, her yönden istihbaratları sağlam.

Dün ne yazmıştım?
Vardı Türk’ün bir geçmişi…
Geliştirip büyütemediği…
Terörle mücadele…
Bataklığa ulaşan suyu, pisliği kurutmakla başlar.

Sudan çıkmış balığa döndüreceksin herifleri…
Keseceksin…
İnsan ve para kaynaklarını, bak O anneye…
Anne, anneee…
O bir anne, yaptı eylem HDP önünde indirdi evladını dağdan…
Lafla peynir gemisi yürümez, yürümez ya yürümez…
İmamın oğlu, biliyorsunuz hakkında düşündüklerimi…
Dün bir bugün iki…
25 – 30 senenin ihmalleri, sellerde ölenler, zararı yıkmak istiyorlar HERIFIN üstüne…
Bu mu hak, bu mu adalet…
Bildiğin samimi Müslüman böyle mi olur, atar iftira…
Aldatır?

Yok ya yok…
Öncelikler, zihniyet değişmediği sürece…
İstihbarat porno izlediği sürece…
Gelen sikecek giden sikecek bizi.