Rahmetlinin bırak yesinler birbirlerini siyaseti

Düz hesap bundan bir buçuk milyon yıl önce…
Homo cinsinin ilk örneğinden sayılan Homo Erectus görülmüştür dünyada…
Düşün bir, 1,5 milyon sene önce…
Homo…
Latince insan demek, Homo Erectus ilk insandan sayılan yani.

En son bilimsel verilere göre sayıları 55 bin civarında tahmin edilmekte…
“Bildiğimiz (bildiğimizi sandığımız) ilk çağdaş insan” 40 bin yaşında…
Sorar Önder kendine sorar…
Acaba…
O günlerden bu yana ne değişikti?

Şüphesiz ZAMAN akıp giden…
Eh, zamanla birlikte bizlerde akıp gidiyoruz işte…
Bilmiyorlar, tahmin ediyor bilim…
Her halde bir orman yangını…
Haliyle insan çok öncesi ateşle tanıştı ama çaktı simsek…
Yandı ahşap…
Yandı cayır cayır ama bu seferki orman yangını bir farklı olmalı…
Homo Erectus…
Leş yiyicisi değildi, girdi yanmış ormana, geçmesi gerekiyordu içinden…
Yoksa yolu çok uzayacaktı, gördü bir hayvan…
Yanmış, merak etti baktı…
Pis kokmuyordu, hatta iştah açıcı bir kokusu vardı…
Dayanamadı, korku ile parmağının ucu ile itti…
Bir hareket yok…
Cimcikleyeyim dedi, anaaa bu ne et elinde kaldı…
Ömründe hiç görmemişti böylesini, eti eliyle koparabiliyordu…
Dayanamadı…
Götürdü et parçasını ağzına, ağzında eriyip gitti…
Çok şaşırdı, çağırdı gurubundaki diğerleri yanına…
Guruptan bir diğeri hayvanin yanındaki köke baktı attı ağzına…
Kök…
Et gibi piştiği için çok daha kolay çiğneniyordu…
İnsanlık…
Belki böyle bir ortamda pişmiş asla ilk kez tanıştı.

Ham…
Bir yanda pişmiş öte tarafta…
Hamdım, piştim, yandım…
Der Hz. Mevlana…
Mevlana’nın hayat serüveni kadar insanlık mertebelerini de özetlediği cümlesidir. Örneğin, ham adamı (bedeni) kandile, olgun adamı (canı) güneşe benzetmiştir. „kandil ancak bulunduğu yeri, güneş ise tüm dünyayı aydınlatır, her eve misafir olur. Küçük bir üfürük bile kandili söndürebilir, ama rüzgardan, boradan aya ve güneşe ne gam.“ demiştir. Dikkat et buraya…
Başka bir örnekte meyvenin hamlığı ve olgunluğu üzerindendir.
„ham meyve dalına sıkıca yapışır. Olgunlaşıp tatlılaşınca da dalda duramaz, düşer. Dünyaya sımsıkı sarılmak hamlıktır, olgunlar daha hayırlı olanla ağızları tatlılaştığı için dünyaya soğumuştur.“ demiştir.

Ne sen…
Ne başka biri bilemez beni…
Yerine göre derinliğimi…
Emin olduğum bildiklerimi!

Paylaşamam her şeyi paylaşamam…
Kimin şiiridir bilmem ama özetler beni:

İkbale zeval erse ne var,sende kemal var
Mağrur-ı kemal olma ki ardınca zeval var
Her bir kişinin talii devlette bir olmaz
Bir lokması yoktur ki yesin bunca rical var
Ahval-i perişanımı hiç de sorma efendim
Vallahi beğim boynuna, bu işte vebal var
Tek başıma olsam şaha gedaya kul olmam
Viran olası hanede evlad ü ıyal var
Dur olmayı ister mi kişi öz vatanından
Ey DERTLİ-i biçare bu esrarda ne hal var

BILIRSIN…
Kendi himmete muhtaç dede nerede kaldı gayrıya himmet ede!

Ama…
Anlatırım, beni anlamak isteyene…

Devam edecek Mısırdan bugünlere