Ben kaşınmıyorum AMA sen kaşınıyorsun

Yeminle…
İçimden öyle geçiyor, eşeği diyorum yollayayım Türkiye’ye suya…
Gitsin şöyle salana salana…
Bende seni dinlene dinlene, şöyle evire çevire…
Tadını çıkara çıkara…
Bir güzel ıslatayım diyorum, eşek sudan gelinceye!

Uğraşma kızım benimle uğraşma…
Delirtme beni kadın delirtme!

Allahhh, pişman etmesin, yüzümü kara çıkarmasın

Adım…
Benim için çok önemli, tertemiz ve lekesiz…
Allah inandırsın, yeminle doğru…
Daha hafta sonu öğrendim, kâğıtları düzenledim, taradım…
En son gelen emeklilik bilgisini daha dijitalleştirmemiştim, ANAAA…
Ula, benim brüt maşım 944 liraymış ya!?
Normalinde net, 2000 üzeri. Malulen olunca net 840…
Harca, harca bitmez yani(!)

Euro tabi, Euro. Üzülüp duruyordum, malulen emekliliğin kesintisi çok olur, yani gideri çok geliri az…
Evlat okutuyorum neticede…
Bu neden önemli?
Çünkü Alman kanunlarına göre kredi ancak 900 Euro gelirden sonra…
Allah muhtaç etmesin ama bu bile bir güvence mi?
Güvence!!!

Dün gece uyuyamadım…
Korkudan, heyecandan, dua üzerine dua…
Bu sabah saat sekiz buçukta…
Davetliydim…
Kurtlar sofrasına!!!

Allah’ım yüzümü kara çıkarma…
Hayatımda çok oturmuşumdur bu gibi sofralara…
En son…
Alman Merkez Bankasında…
Frankfurt’ta, düşün ben bir çeyrek masada ben dahil dokuz kişi…
Her biri diğerinden bilmiş, gerçekten bilgili, deneyimli…
Neden sekize bir, birincisi görev çok önemli, neticede Alman Merkez Bankası…
İkincisi psikolojik baskı, dayanıklılığımı, sinirlerimi test edecekler…
Yer miyim?
Kendim çok gördüm çok uyguladım bu gibi yöntemleri.

Bu sabah üçe, bir…
Çok yaralanmışımdır bu gibi sofralarda, oluk oluk kanatmışlardır oramı buramı AMA…
Hiçbiri, hiç kimse parçalayamadı beni…
Anlayacağınız sağ ve salim kalkmışımdır bu gibi sofralardan.

Almanların bir terimi vardır, bir deyimi:
“Verhandlungssicher!”
Almancada ve Türkçede!!!

Kanunlar önünde boynum kıldan ince…
Anlatmışımdır, kodu bilen anlamıştır…
Hayat – memat meselesi, gerçekten çok önemli…
Ekmek parası kardeşim ekmek parası, helalinden, ticari…
İnsanlar bana güvendi!

Ancakkk…
Öyle bir yaptırımlar uyguladılar ki…
Osmanlı kapitülasyonlar benzeri…
Ne yapayım ne yapabilirim?
Yerden göğe haklılar…
Elim mahkûm…
Söz verdim. Dedim arkasında ben varım!!!

Dedim ya güvendiler…
Yarın 14:30 da yerinde!

Allah’ım yüzümü kara çıkarma, beni utandırma, mahcup etme ele güne…
Elim mahkûm elim…
Karar mercii başka bir tarafta hem öyle hem böyle…
Yoksa çoktan bir taraflarını bilmem ne ederdim!

Anlayacağınız…
Önder tam gaz görevde…
Tüm bunlar benden ses soluk çıkmazsa, merakta kalmayın diye!

Not: bak unuttum yine…
Yeminle doğru, Allah inandırsın doğru. Başımdakiler ile öylesine haşir neşirim ki…
Kendime, bana ait şeylere vakit ayıramıyor, ilgilenemiyorum kendimle…
Parayı bu yüzden anlattım…
Tek istediğim ölmek, ölmek kardeşim ölmek. Bitsin bu bitmez çile!

### Bademlere ### benden çok ciddi bir tavsiye ###

Benim fikrim değil…
Sadece okuduğum ve beğendiğimi, faydalı olabileceğini düşündüğüm bir öneri…
Hani pembe otobüsler, taksileri hayata geçireceğinize…
Bakin bir kez daha Hindistan’a ve Mısır’a!

Bir yazılım, çünkü onlar yaptı, üretti ve hizmete sundu…
Özellikle Hindistan’daki yazılımı çok beğendim…
Cep için, kadın için çocuk için…
Kendini tehlikede his eden basıyor düğmeye ve üç kilometre çapında bulunan tüm polislere sinyal gönderiliyor, konum gösteriliyor haritada…
Bu Hindistan’daki uygulama…
Bu ise Mısır’dan örnek; ki lazım hem Ayşe, Fatma…
Hem Ali, Veli, Ahmet, Mehmet. Yani kadınlara yârdim etmek isteyen erkek…
İkisi de kayıt oluyor yazılıma, kadın tehlikedeyse basıyor düğmeye ve en yakınında bulunan ve tanımadığı bir kadına yârdim etmeye hazır kahraman…
Koşuyor kadının yardımına!

Dikkatinize
Alman polisi bu gibi konularda şunu öneriyor:
Medeni cesaret önemli ve gerekli…
Ancak önce can sonra canan. Kadının yardımına koşun koşmasına…
Saldırganı oyalamaya, dikkatini üzerinize çekmeden evvel polisi çağrın yardıma!

“Sen bendende ödleksin”

Böyle diyor hanım benim için, bir yerde haklı…
Hani uyku mahmuru ışıklar yanıp sönmeye başlayınca, sensörlü sensörlü…
Olmaması gereken yerde gölge görürsen, aynada aksi…
Sen ne düşünür, içinde ne gibi duygular oluşur?

Korkanın anası ağlamamış arkadaş, dikkatli, temkinli olanın!

DIKKAT
Bu konudaki düşüncelerimi yazmışımdır evvelsi…
>>> Organ Bağışı <<< Konuya yaklaşımım değişmedi, insan yedek parça “farikası” değildir buna rağmen konu bir vicdan meselesi!

Dün Oma’yı doktora götürdüm, kan aldırmaya… Haberleri dikkatle izleyenler bilecektir…
Hollanda, kanunen > her vatandaşını < organ bağışlamaya zorluyor. Dünyayı terse cevirdiler…
Artık bağışlamak istemiyorum diye itiraz etmek zorundasın(!)

Yine geçenlerde konuyla ilgili uzunca bir röportaj izlemiştim, fırsat bu fırsat dedim ve doktora sordum:

Oma’nın organları bağışlansa işe yarar mı?

Akıl sağlığı yüzde yüz yerindeyken sormamıştım, bu yüzden bağış falan söz konusu olamaz. Merak ettiğim için sördüm. Doktorun cevabı beni çok şaşırttı…

“Organ bağışına çok ihtiyacımız var. Bu tür bir kanunun bizde de gelmesi kuvvetle muhtemel. Oma’nın kalbi, O işe yarayacaktır!”
Yüz yaşında olmasına rağmen mi???
(Dedim ya çok şaşırdım)
“Evet, önemli olan kalbin yağ bağlamamış olması!”

Yani…
Ben istesem bile bağış yapamam. Birincisi kalp ameliyatlı, çok sakat yerinden, Aort çıkışı…
İkincisi yağ bağlamış vaziyette…
Üçüncüsü kılcal damarlar, şah damarım gibi tıkanmış vaziyette. Anlayacağınız inme ve kalp krizi yolda.

BUNA RAGMEN
Lütfen herkes bir kez daha düşünsün, organ bağışı hayat kurtarabilir. Benim için söz konusu olamaz…
Yine hanım diyor, istiyor…
“Benim vücudum değil mi, benim organlarım. Sen niye karışıyorsun?”
Dedim izin vermem, kalırsam arkaya izin vermem. Bu da benim kararım…
Neden mi?
Bilmiyorum!
Vücudun bütünlüğü mü desem, içimde bir duygu…
Arkada kalan açısından. Düşünüyorum rahmetlileri…
Herkes kendi kararını kendisi versin!