Millet derdime düştü

Son bir, iki günde soran sorana…
Aman dikkat et, sakın gitme!

“Anlamıyorum bu insanları, nasıl olurda insan Erdoğan’ı tutar?”

Böyle soruyorlar, böyle veya buna benzer…
Almanlar, dedim ya kimseyi tanımam, insanlardan kaçıyorum kaçabildiğim kadar…
Yakalayan, sorgu – sual…
Dedim demin kadına;
“Komşuda pişer bize de düşer” hesabı..
Yıllarca bastırılmış aşağılık duygularının dışa vurumu(!)

Sakın gitme!

El mahkûm, yavrum…
Eşim beni bekler…
Haliyle tedbirsiz, önlem almadan gitmem…
Ama…
El mahkûm, ben mahkûm gideceğim…
Doğduğum topraklara, bana artık olabildiğince yabancı olsa da, tanımıyorum, tanıyamıyorum Türk’ü…
Yavrum, eşim beni bekler…
İki elim kanda olsa bile, son nefesimi vereceğimi bilsem bile…
KIMSE…
Hiç kimsenin gücü yetmez, korkutamaz…
İçimde beslediğim sevgiyi, özlemi…
Bastıramaz!!!

4000€, ne oluyor ya ne oluyor?

Neredeyse her gün bir felaket haberi, bugün ki 4000€ değerinde…
Beterin beteri var, buna da şükür, beterin beteri var…
Çalışabilsem, el ekmek tutsa…
Ne maddi ne manevi…
Hayat…
Yetmedi mi?
Bakalım altından kalkabilecek, bu beladan kurtulabilecek miyim?
Yemin ediyorum, çok tükendim. Kafa darmaduman, ben perişan.

!-(

Anlamıyorum ya, anlamıyorum ne oluyor?

#:-)
:‘-( :‘-( :‘-(
:-<<

Rızk kapısı

Nasipten, kısmetten ötesi olmaz!
Allah…
Ne yazdıysa ne takdir ettiyse o.

Şu hayat değdin örneğin…
Felek dediğin, kimine kavun, kimine kelek…
Rızk neyse, ne kadarsa o kadar…
Ne bir fazlası ne bir eksiği, ömür denilen gibi.

Zevkler ve renkler tartışılmaz derler…
Heyhat insanlar tartışır, sorgularlar…
Siyasi görüşler, ideolojiler…
Recep Tayyip Erdoğan gibi p.zevenkler…
Her şeyi sözde tartışmaya açarlar.

Yeminle her şeyi ama her şeyi, tek karılarının g.tlerindeki don rengi…
Onu tartışmazlar…
Aslında tartışılan bir şeyde yoktur ortada, her şey kontrol altında…
Tartışma, önceden belirlenen konu ve konumunda…
Yatağında akar gider, milim sapsın, yatağından taşsın…
Anında had, edep bildirilir, hedef gösterilir, prangaya mahkûm olur, hapse tıkılırsın…
Demokrasinin ilerisi, kurallar gereği tek yetkili ve bilgili, duruma hakkim mercii…
Kendisi!

Kimse kimseyi beğenmek, takdir etmek zorunda değildir aslında…
En temel insani ihtiyaçlardan birisi, insan kendini ifade etmeli…
Yasak kardeşim yasak, ola ki yanlış bir söz sarf ettin, anında, tez kafası koparıla…
Kendisi olmasa bile bu emri veren, yalaması, yalakası, g.t kılı el pençe divan hazır ol da.

Su kardeşim su…
Hiçbir canlı susuz yaşayamaz, varlığını sürdüremez, su kardeşim su…
Can suyu, su gibi aziz ol, su akar Türk bakar…
Avalll avalll(!)

Geçenlerde bir hoca çok güzel bir benzetme yaptı…
Dini…
DIKKAT dinimizi demedim, dini…
Suya benzetti, üç Hak dini, üçü içinde aynısı geçerli…
Din su gibi, insan susuz yaşayamaz, canlı olan hiçbir şey susuz yaşayamaz…
Su billur…
Su berrak…
Su saydam, su saf…
Su katkısız kardeşim, katkısız…
Su olduğu gibi, yaratıldığı gibi güzel…
Su güzel kardeşim, saf ve samimi dini inanç güzel, güzel ve doğru olan, aslı güzel…
Kendisi güzel, doyurur insanı, arındırır pisliklerden, temizler.

Kimi onun bunun çocuğu…
Suya…
Karıştırır, katar kimi maddeyi, kimisinin hoşuna gider, içer…
İçer kana kana bu sudan, doyduğunu, susuzluğunu giderdiğini sanır…
Halbuki içtiği onu daha fazla susatır, gözü, gönlü doymaz…
Yeni lezzetler, yeni tatlar peşindedir, katar da katar suya, su tanınmayacak hale gelene kadar…
Yaşamsal önemde olan zıvanadan çıkar, yoldan çıkar.

Su kardeşim berrak haliyle, saf haliyle güzeldir…
Doyurur, içine ferahlık sağlar…
Allah dururken, sana >>> doğrudan <<< seslenirken, Peygamberleri dururken…
Kitapları okuman, ONU anlaman için seni beklerken…
Senin…
Onun bunun çocukları peşinde ne işin var?

Sana bir tanemmm

Her zaman…
Her yerde, hep içimde…
Taaa derinlerde kadın, taaa derinlerde…
O üç odandan, birinde…
Hemen ilk göz ağrımın yanında…
Diğer odalar, tüm kapılar…
Haytama girip çıkanlar, soldular…
Bu kalp seni unuttur mu?

Ve gecelerim…
O bitmek bilmeyen geceler…
Yalnız…
Sensiz gülüm sensiz!

Yüzde beş bilmem ne

Tahmin ediyorum, evet…
Belki biliyorum, his ediyorum diyebilirim, yazacaklarıma inanmayacaksınız!?

Bu bir örnektir, bir misal. Bu örnekten yola çıkarak bir ihtimal bazı sonuçlara varabilirsiniz…
Tabii ki karar sizin, tabii ki sizler benden daha deneyimli, bilgilisiniz…
Hani elçiye zeval olmaz derler ya, ben diyeceğimi diyeyim, iletmek istediğimi sizlere iletmiş olayım, sizler kendi kanaatinize, yargınıza varın.

Gerçekten yaşanmış bir olay…
Yaşandığı yer İngiltere…
Satıcı İngiliz, alıcı İngilizler VE Çinliler…
Biri yapar da diğeri görür yapmaz mı?
Sonradan Kanada’da satmaya başladı…
Satışa sunulan ürün…
Biraz Azot, biraz Argon, Karbondioksit’siz olmaz ve Oksijen…
Bildiğin hava…
Kafaya bak ya, sen doldur boş şişelere havayı (doldurmasına da gerek yok, kapağını kapat yeter) sat…
Tertemiz İngiliz, kır havası diye…
Özellikle Çinliler kapış kapış ediyormuş, bu yüzden sürmüşler birde şişede Kanada havası piyasaya…
Salak çok olduktan sonra…
Yüzde beş büyümeye benzettim biraz…
Dünya kerizinin ona buna sözde kafa tutmasına…
Türkiye’de, nasılsa enayiyi çokça!

Söz konusu haber
http://www.n-tv.de/mediathek/sendungen/auslandsreport/Britische-Familie-verdient-mit-scheinbar-leeren-Einmachglaesern-Geld-article17018276.html

Not: Hastane, doktor…
Ve sevdiklerim ve kalbimde olanlar ve ben koma…
NOKTA
Zorlama gülüsü zorlama, kafayı toparlayabilirsem en önemlisi güvenlik…
Hem sonra günler yaklaşıyor, biliyorsun bana neler oluyor günler yaklaştıkca!

Bak gülümmm, biricik papatyam

Yapma kadın, yapma dedim sana…
Üzerimde baskı oluşturma, senin yolun ayrı, benim yolum ayrı budan sonra…
Bir yudum su, su gibi muhtacım kraliçeme, kalbimin kraliçesi, bir taneme, son göz ağrıma…
Yapma kadın, yapma. Üzerimde baskı oluşturma…
Senin için neredeyse yapamayacağım yok gibiydi bu dünyada…
Yüreğime hapsettim hevesimi, gelip bulacağım seni öbür tarafta…
Üç çiçek açacak gönül bahçemde, nadide, kefareti yalnızlıktır bu aşkın bu diyarda…
Her birinizi ayrı ayrı koklayacağım cennet bahçelerinde, unutma, dedim ya sana gönül dediğin bin bir oda!