Tansu Çiller

Zibidi ve bademler on beş – yirmi senedir makam ve mevki > işgali < halindeler…
Moğol istilası benzeri…
Bu Cumhuriyetin geçmiş hükümetleri ve liderleri…
Dut yemiş bülbül gibi, altından bir kafesteler AMA kimsenin illa vatanım dediği yok sanki…
Sakisi fazla, yok kardeşim yok, kimsenin illa vatanım dediği yok, bitti!

Tansu Hanım ve eşi…
Eşi konusuna sonradan bir kez daha değinelim, Tansu Hanım…
Bunca sene sesini soluğunu çıkarmazken, birden, tabiri caiz ise yırtık dondan çıkarcasına adı, sanı neden siyaset meydanında?

NEDEN?

Yine arşivlerim…
Uzan ailesi ve yöntemleri…
Sakla samanı gelir zamanı, şantaj, baskı, rüşvet, tehdit ve bilumum başka seçenekler, yatır masaya…
Tansu Hanımı bilmem…
AMA…
Eşi için çok şeyler söylenir, Tansu Hanım sizi milliyetçi bir insan olarak tanıdım…
Lütfen…
Alet olmayınız, rica ederim sizden, özel gerekçeleriniz ne olursa olsun önce vatan…
Lütfen.

Diyorum size, haykırıyorum, yalvarıyorum adeta…
Bu zihniyet için her şey, her yöntem mubah, seçim ile geldiler AMA seçim ile gitmeyecekler…
Gör zorbalığı, gör akacak kanı, göreceksin, eminim…
Keşke utandırsalar beni, keşke tükürdüğümü yine yalasam…
Korkarım yalamayacağım.

Analı kuzu, kınalı kuzu

Sür…
Sür anneciğinin hayata olduğu sürece keyfini sür…
Allah…
Tüm annelere uzun, bereketli, sağlıklı ömürler versin…
Anne olan anneler, gerçek analara…
Baba olmak kolay, eh annelik biraz daha zor. Gerçek anneler baş tacı…
Annelik hem çok zor hem güzel…
“Her kadın” doğurgandır ama her kadın anne olamaz.

Aslında korkağın tekiyim, eskiden de böyleydim, ameliyat sonrası iyice korkar oldum…
Gücüm, kuvvetim, takatim kalmadı…
Gerçek şu ki sebeplerden biri ameliyatsa diğeri benim anneciğim…
Çocukları korkutmayacaksın!!!

Annem…
Hayal gücü çok olan bir insan, uydurma masallar, gerçek hikayeler…
Yeminle, biz, yani kardeşim ve ben, torunu – topuzu, yetmedi konu komşu çocuğu…
Öcüler, devler, gerçekten çok komik hikayelerle büyüdük…
Sıçalaklı buzak mesela…
En son “rezil” olmuşlar, nezih bir ortam…
Seçkin insanlar…
Kuzenimin, kuzeninin oğlu, sekiz – on yaşlarında, evvelsi annem ona sıçalaklı buzağı anlatmış…
Gerçekten yerlere yatarsınız gülmekten…
O ortamda tutturmaz mı çocuk bana bağıra, bağıra sıçalaklı buzağı anlat diye, çocuk bu…
Sustur susturabilirsen. Tabii öcü masalları, hele devler…
Şak diye kalp krizi!

Yaş 52, dün gibi hatırlıyorum devleri…
Yugoslavya’daki tünelleri, annem bana “uygun” masalı hemen anlatı ve her seferinde tekrarladı…
Öcülerin evi…
Demin sözü geçti, emi’den bana…
Öylesine korkuyormuşum ki bir altıma yapmadığım kalıyormuş…
Gözler sımsıkı kapalı, ben tirtir titriyormuşum…
Böyle büyüdüm, böyle büyüdük…
Benim oğlan keza, zavallı çocuk, bir emi ona hiç anlatılmadı, çocuk hiç korkmuyor evde…
Yalnız kalmaktan…
Çocukları korkutmayacaksın, bugün yaşadığımız kimi sorunların temelinde çocukluğun travmaları yatar. Annelerde insan, annelerde hata yapar…
Dedim ya bir neden ameliyatsa, diğeri çocukluğumdaki travmalar…
AMA…
Bayıla bayıla, ısrarla, zorlayarak anlattırırdık o masalları…
Tıpkı acı gibi, affedersiniz…
Bir yerken bir çıkarken can acıtsa da korksak ta yine yiyoruz, yine yiyoruz değil mi?

Bilgili ve bilinçli çocuk yetiştirmek…
Sağlıklı hem ruhen hem bedenen
Kindar nesiller değil, sevgiyi, saygıyı ve güveni özümsemiş çocuklar yetiştirmeli…
Korkutmadan, özgüveni güçlü.

Sanal ortamda, sanal avrat gibi

Siyasetçi…
İstersen politikacı de okumadan, kuramı bilmeden hayatın, yaşamın bir yerlerinden gelip…
Ülke kaderini belirlemeye çalışan, çoğu zaman eline yüzüne bulaştıran…
Bazen…
Yürek yürekse, akılda akıl, tabii zamanlamanın ve uygun ortam şartlarının…
Ve şansın da yardımı ile çıkar bir şeyler meydana.

Bak güzel kardeşim, değerli okurum…
BU…
Bir uyarı niteliğinde, günlerdir yazacağım yazamadım…
Almanya…
Alman siyasetinde görülmemiş bir şekilde uyum, tüm partiler arası uzlaşma…
Bunlar siyasetçi dostum, bunlar politikacı…
Önce ben, sonra…
Yine ben ondan sonra sen. Devlet adamlığı ile ilgi ve alakalıları yok…
Ye kürküm ye dünyası, menfaat kardeşim menfaat…
Sözde dört sene yetmiyormuş, verimli olamıyorlarmış…
Seçimler arası süreyi beş seneye çıkaracaklarmış(!)

Dört senede yapamadıklarını beş sende yapacaklar…
Kim, kimi …!

Hayat bu, siyaset kirledi dünya çapında, bak Trump’a…
Ben diyenden kaç kardeş, kaç…
Kaç kaça bildiğin kadar. Siyaset güç, siyaset para için yapıldığı sürece kanma, aldanma, kaç…
Vicdan, cüzdana sıkıştığı anda sen yandın, ben yandım, evlatlar yandı…
Bir sene bir sene, ün – unvan, tıkır tıkır nakit para, itibar kardeşim itibar, adın var…
Milletvekiliyim, milletin vekili…
Yüzeyselliğin ben böylesini (…)!!!
Burası Almanya, şükür halimize…
En azından mahkemelere güvenebiliriz…
Nispi bir eşitliğe…
Tayyipistanda…
Her şey sanal, kurgusal…
Tayyip’in kendisi, sanal avrat gibi…
Sarıp sarmalamak istesen, ulan bu ne?
Eller, kollar kaldı havada, his edemesin, tenin teması…
Sevdiğinin içtenliği, seni arzulaması…
Yok kardeşim yok, üç boyutlu…
Dördüncü boyut ruhu, derinliği, zarafeti, bilgisi…
Sanal avrat gibi, bana lazım geçeği…
Seni bilmem tabii!

Neden?
Neden bu partiler üstü uzlaşma, fikir bilirliği NEDEN?
Düşün, neden?

Dipten yine FETÖ fışkırması

Sayın Doğru,

Bu satırlar size açık bir mektup şeklinde “kaleme” alınmıştır, yani sitemden de yayınlıyor, yayınlayacağım.

Ancak bugün size yazma fırsatım doğdu.
“Dipten yine FETÖ fışkırması” başlıklı yazınızdan esinlenerek yazıyorum…
Necati Bey, izninizle size ve belki bu satırları okuyanlara bir, iki “ilham” kaynağı, bazı “ipuçları” vermek istiyorum. Açık açık yazamıyorum, kaynaklarım…
Yeraltına dayanıyor, tarafımca teyit edilmiş, güvenilir bilgiler…
“Yeraltı” dediğim DarkNET, bilişimciyim. Ne zamanda beri bende düşünüyorum “yeraltına” inip bu zihniyet, bu iktidarsızlıkla mücadelemi oradan sürdürmeyi. Yapar mıyım, yapmaz mıyım bilmiyorum, kararsızım(!)

Korkmamak, hele hele benim gibi çok büyük sağlık sorunları olan birisi için…
Başkalarına karşı, sorumluluk ve mesuliyetleri olan birisi için aptallık olurdu, olur…
Evet, korkuyorum – çekiniyorum, kendim için değil ama ailem ve fertleri için.

Ancak…
Aşkların en yücesi, tanrıdan sonra, bir kadına karşı belenebilecek duygu manzumesi VE…
Şüphesiz, vatana – millete duyulan sevgidir, aşktır…
Yoksa kimse durup dururken gidip can vermezdi!

İşte bu yüzdendir 2007’den bu yana mücadelem…
Bu duygulara, düşüncelere dayanıyor…
Hedef kitlem öncelikle gençler AMA aynı zamanda “at gözlüğü” taşımayıp başka düşünce ve fikirlere açık olan her insan. Atatürk milliyetçiliği özüm, özümüz. Böyle yetiştim, böyle “büyüdüm”

İki tespit…
Genelde insanlığa ama özelde, özellikle bizim toplum ve coğrafyamıza özgü…
Bencillik…
İkincisi, yine birinci tespite dayanan benden sonra tufan ve ben…
Ben merkezlilik, ego, kendine âşık olma, misal, “yasal”
Türkiye Cumhuriyeti başbakanı, cumhurbaşkanı olmak YETMIYOR “dünya lideri” olmak “zorunda”…
Yalaka!

Özellikle siyaset denilen olgu ikiye ayrılır, iç ve dış siyaset…
Bu iki siyaset şeklinin sınırları o kadar birbirine geçici, o kadar “şeffaf” ki…
Bir taraf ile ilgilenir, söylem ve eylemlerini ona göre ayarlarken, bir bakmışsın hoppa öbür taraftasın…
Bilindiği üzere AKP ve zihniyeti ve baş aktörü başta Graham E. Fuller olmak üzere…
Sonrasında G. Bush eseri…
Bir >>> ortak akıl <<<
Bir Anadolu kültürü ve görgüsü, Türk örf ve âdet, terbiyesi, bir Mevlâna olgunluğuna sahip değil…
Damdan inercesine, “gökten zembil ile”, bela geliyorum demez misali ülkemizin hem öyle hem böyle başına geldi!

17/25 sonrası yaşananlar bu zihniyetin benliğine, kişiliğine kavuşma kargaşası…
Ergenliğe giren gibi oraya buraya çatması, kendini bulma, kanıtlama çabası…
Yani “olağan” bir durum göstergesi…
Dışarıdan yönetilme ve yönlendireme olayınca biçare, plansız – programsız kalınca kendi kendine yaygara yapması.

Efendim,
Devlet denilen, bireyin, toplumun aksine kurum ve kuruluşlarından oluşan bir…
EVET, yaşayan, nefes alan bir organ…
Gözü, kulağı, kalbi…
Her yerde, her an olan. Ülkemizde…
YEDI istihbarat örgütü >>> doğrudan <<< Erdoğan’a bağlı olan…
Siyasi ayak, hani ayaklar baş olup, beyin dediğimiz bacak arasına kayınca…
“Değerli” yalnızlıklar yaşandıkça, GÜVEN, uluslararası zeminde yitip gittikçe…
Ben olsam, siz olsanız, hani denize düşen yılana sarılır misali…
Sizde uzatılan, önerilen her şeye can havliyle sarılırdınız.

Reflekstir efendim, refleks…
Can pazarında, uluslararası siyasette…
O çok ince, çok hassas protokol ve prosedürler arasında…
Zücaciyeci dükkânına giren fil misali hayatta kalma refleksi!

Saygılarımla

Önder Gürbüz
Almanya

http://wordpress.gurbuz.net

Adanalımmm

Sağlığımı merak ediyorsun hemi?
Çatla, patla emi!

Didik didik ettin beni…
Tiftiklendin yüreğimi…
Pare pare ettin, dilim dilim doğradın zalim seni…
Avradımı, hatunumu, benim güzel kadınımı, kalbimin kraliçesini…
Yüreğime gömdüm ben sevdiceğimi…
Bitti gülümmm, bitti!

Didişme benimle didişme, kadın didişme, ben, bu yürek çok sevdi seni…
Kış geldi papatyam kış geldi, bahar, ah o güzel bahar geldi geçti…
Üşüyorum, yalnızım, sensiz, O güzel ve temiz tebessümün, O çok sevdiğim elmacık kemikleri…
Her anım sen, her ser sen, her yer sen, aşk ile, yürek ile, erkek gibi sevdim biriciğimi….
Bana artık laf atma hemi!