İtin kuyruğu it ile birlikte sallanır

Kim it, kim kuyruk karar sizin…
AKTÖ, FETÖ…
Yumurta ile tavuk meselesi gibi, kim önce geldi, kim sonra…
İkisi birden bal gibi irtica!

Okuyamıyorum artık dostlar okuyamıyorum!!!
Gözler mi?
Zihin mi, yoksa bedenin etkisi mi?
Bilmiyorum(!)

Çocuk, YOK bebekten farkım kalmadı yılardan beri…
Yedi miydi, sekiz mi uyuyup kalmışım, dün bir sinir krizinden ötekine…
Siyaseten artık dünya biliyor bu zibidinin, zihniyetinin ne MAL olduğunu, dünya tanıdı…
AMA…
Ekonomistler…
Ulan körler, ulan nankörler, nasıl hala aldanır, nasıl kanarsınız?

Bir çalışma başladım…
SOYUT…
Tayyip istatistiği değil, SOMUT veri…
Ekonomi…
Mesela Almanya,
>>> her şey kayıt, kuyut. Her şey yazılı ve imzalı <<< Mahkemelerde, hakim önünde > el sıkışarak < yapılan bir anlaşma sanki yazılı, imzalı gibi geçerli…
YAZILMAMIS bir hukuk kuralı, GÜVEN arkadaş güven…
Ekonomistler, çağdaş ekonomistler hayal satar, umut satar, spekülasyon…
Haliyle devlet bu, ciddi bir “müessese”. İstatistiklerine, verilerine güvenmeli…
Bilememişler, anlamamışlar Tayyipistanı. Kâğıt üzerindeki oyunları. Reel ekonomi…
Çok farklı, çok (…)

İtin kuyruğu it ile birlikte sallanır

Ah dede, vah dede sen neymişsin sen? YOK bu dede zorla benim başımı belaya sokacak

Kara Mediha’mdan selamlar ile, başucu kitabı…
Ergun Beyinin tüm kitapları orijinal olarak kütüphanemde…
Özellikle birini tavsiye ediyorum, ÖZELLIKLE…
Dinimizi, Kur’an-ı anlamak istiyorsan okumalısın. İnsanı dinden – imandan çıkarmıyor…
Anlamanı sağlıyor, anlamanı, bilmeni, EMIN olmanı.

Allah ile aldatma…
Allah ile kandırma…
Allah’ı anla…
Kıç – baş örtmekle Müslüman olmuyorsun…
Bilgi ile, bilgi. Pırıl pırıl bir Ahlak ’la…
Adil, hakkaniyet bilir, değer bilir, vefakâr, özü sözü bir insan olmakla…
Allaha, kendine, topluma hizmet ediyorsun anca!

Size bir şey söyleyeyim mi arkadaşlar…
Ben olmuşum “yalama”, yok siboblar tutmuyor, sızıntı var, çenemi tutamıyorum…
Söyleyecek çok sözüm var!

😊

Galiba benim sonum çok kötü olacak Tayyip zindanlarında!

Dedeme benzememişim ben, tamam iki kez evlenmiş birisi, diğeri bir kez…
Dedemin dedesi, bak O felaketmişti…
Ünlüydü, ünlü. Bir çiçek koklamakla ömür geçer mi?

Şaka bir yana…
“Bizim ki” posta koyuyor yine Almana…
Rabbim…
Oku diye emir eder, ilk sözdür ilk, OKU…
Rab bu, diyebilirdi Kur’an-ı Kerim’i oku.

Öylesine aklıma gelenler…
Johannes Gutenberg, matbaa devrimini gerçekleştiren insan, bir Alman…
Tarihin ilk kimyasal saldırısını planlayan ve gerçekleştiren Fritz Haber, I. Dünya savaşı esnasında Belçika’nın Ypern’inde. Bir Alman…
Hani O zibidinin bindiği, tercih ettiği Mercedes var ya, o ağababanın itici gücü, motoru, Gottlieb Daimler, bir Alman…
Güçlü hava akımlarına karşı yine de hava durabilen “ejderha balonu” August von Parseval, bir Alman…
İki meteorolog, iki Alman Arthur Berson ve Reinhard Süring 10800 metre yüksekliğe çıkan >>> ilk insanlar <<<
Paris, Eyfel kulesi, Gustav Eiffel, bir Alman…
Graf Ferdinant von Zeppelin, o zamanlar için hava taşımacılığında bir devrimci, bir Alman…
Wernher von Braun, roket teknolojisini geliştiren insan, bir Alman…
Albert Einstein bir Alman…
Konrad Zuse, bilgisayar mucidi. O olmasaydı bugün bilgisayar kullanamazdın, bir Alman…
Karheinz Brandenburg, MP3 mucidi, bir Alman…
VE DAHA KIMLER KIMLER, neler neler…

Geri zekâlı, göbeğini kaşıyan, takunyalı dinci…
Evet, sen Recep Tayyip Erdoğan…
Ulan hayvan sen kimsin ki?

Epub formatında, yolladı linkleri dede…
Yarına PDF formatına çevireyim diye.

Son üc Peygamber ve Kur’an‘-ı Kerim’in Gizli Öğretisi
https://yadi.sk/i/D2VzCbjX3LiiVB
https://yadi.sk/i/xSmDUvaF3LiiYP

Çok fazla öne çıktım, ben biraz susmalıyım

Eskiden Önder diye Google yazdığında…
Önder İmam Hatip okulları, derneği diye bir şeyler çıkardı karşıma, sinir olurdum(!)

Adım Önder…
Yaptığım işin, taşıdığım adın hakkını vermeye çalışırım…
Gerekli hallerde ön plandayım, yeminle, Allah inandırsın bu manzarayla ilgim alakam yok…
Yani ne reklam falan vermedim ne başka bir şey…
Sadece yazdım, ifade ettim duygularımı, yazdım düşüncelerimi, görüşlerimi…
Almanya, 19.09.2017 saat 09 suları(!)

Işe bak Tel Aviv ziyaretçiler arasında ilk on arasındayken, birdenbire, dün dikkat çektiğimden beri…
241. sıraya düştü, keza Washington…
Üniversite kentleri Cambridge gibi gerçekten seviniyorum, benim için gurur vesilesi Harvard…
Türk üniversiteleri…
Eskiden düzenli, artık yıllar oluyor Türk üniversitelerinden > kimse< sitelerime girmeyeli…
Satır araları, şifreli…
Şifreye vakıf olan anlar anlattıklarımı, beni.

Gözle görülür şekilde kilo verdim, bacaklar artık “hiç” taşımaz oldu beni…
“Yakında” soyadımı hâksiz yere taşıyacağım 😊
Allaha çok şükür, yatalak veya tekerlekli sandalyede mahkûm olabilirdim, hala bir şekilde ayaktayım…
Kâbusum…
En temel, en insani konularda, kim olursa olsun, birisine muhtaç olmak…
Çok şükür en azından şimdilik “ayaktayım” Kafa dediğin, hafıza, bilgi, birikim…
Ağrılarım kontrol altında olduğu sürece damla, damla. Ağrılar azsın, ben gittim, kafa gitti!

Bilişim gibi, hukuk gibi hele hele bilişim güvenliği, iletişim…
Çok önemli konular, sanmayın ki unuttum gitti, penis hasedi kadın mazoşizmi, yazıyorum, her gün bir iki cümle, bazen sayfalar. Duruma göre (…)

Biraz susmalıyım dostlar, susmalıyım, odamda, kendi halimde… >>> Düşünce, dil orucuna <<< girmeliyim, herkesin yaptığı gibi, susmalıyım ki kendime geleyim…
Kendim için değil AMA sevdiklerim için, kalbimde taşıdıklarım için susmalıyım.

PDF formatinda google grafigi

Tansu Çiller

Zibidi ve bademler on beş – yirmi senedir makam ve mevki > işgali < halindeler…
Moğol istilası benzeri…
Bu Cumhuriyetin geçmiş hükümetleri ve liderleri…
Dut yemiş bülbül gibi, altından bir kafesteler AMA kimsenin illa vatanım dediği yok sanki…
Sakisi fazla, yok kardeşim yok, kimsenin illa vatanım dediği yok, bitti!

Tansu Hanım ve eşi…
Eşi konusuna sonradan bir kez daha değinelim, Tansu Hanım…
Bunca sene sesini soluğunu çıkarmazken, birden, tabiri caiz ise yırtık dondan çıkarcasına adı, sanı neden siyaset meydanında?

NEDEN?

Yine arşivlerim…
Uzan ailesi ve yöntemleri…
Sakla samanı gelir zamanı, şantaj, baskı, rüşvet, tehdit ve bilumum başka seçenekler, yatır masaya…
Tansu Hanımı bilmem…
AMA…
Eşi için çok şeyler söylenir, Tansu Hanım sizi milliyetçi bir insan olarak tanıdım…
Lütfen…
Alet olmayınız, rica ederim sizden, özel gerekçeleriniz ne olursa olsun önce vatan…
Lütfen.

Diyorum size, haykırıyorum, yalvarıyorum adeta…
Bu zihniyet için her şey, her yöntem mubah, seçim ile geldiler AMA seçim ile gitmeyecekler…
Gör zorbalığı, gör akacak kanı, göreceksin, eminim…
Keşke utandırsalar beni, keşke tükürdüğümü yine yalasam…
Korkarım yalamayacağım.

Analı kuzu, kınalı kuzu

Sür…
Sür anneciğinin hayata olduğu sürece keyfini sür…
Allah…
Tüm annelere uzun, bereketli, sağlıklı ömürler versin…
Anne olan anneler, gerçek analara…
Baba olmak kolay, eh annelik biraz daha zor. Gerçek anneler baş tacı…
Annelik hem çok zor hem güzel…
“Her kadın” doğurgandır ama her kadın anne olamaz.

Aslında korkağın tekiyim, eskiden de böyleydim, ameliyat sonrası iyice korkar oldum…
Gücüm, kuvvetim, takatim kalmadı…
Gerçek şu ki sebeplerden biri ameliyatsa diğeri benim anneciğim…
Çocukları korkutmayacaksın!!!

Annem…
Hayal gücü çok olan bir insan, uydurma masallar, gerçek hikayeler…
Yeminle, biz, yani kardeşim ve ben, torunu – topuzu, yetmedi konu komşu çocuğu…
Öcüler, devler, gerçekten çok komik hikayelerle büyüdük…
Sıçalaklı buzak mesela…
En son “rezil” olmuşlar, nezih bir ortam…
Seçkin insanlar…
Kuzenimin, kuzeninin oğlu, sekiz – on yaşlarında, evvelsi annem ona sıçalaklı buzağı anlatmış…
Gerçekten yerlere yatarsınız gülmekten…
O ortamda tutturmaz mı çocuk bana bağıra, bağıra sıçalaklı buzağı anlat diye, çocuk bu…
Sustur susturabilirsen. Tabii öcü masalları, hele devler…
Şak diye kalp krizi!

Yaş 52, dün gibi hatırlıyorum devleri…
Yugoslavya’daki tünelleri, annem bana “uygun” masalı hemen anlatı ve her seferinde tekrarladı…
Öcülerin evi…
Demin sözü geçti, emi’den bana…
Öylesine korkuyormuşum ki bir altıma yapmadığım kalıyormuş…
Gözler sımsıkı kapalı, ben tirtir titriyormuşum…
Böyle büyüdüm, böyle büyüdük…
Benim oğlan keza, zavallı çocuk, bir emi ona hiç anlatılmadı, çocuk hiç korkmuyor evde…
Yalnız kalmaktan…
Çocukları korkutmayacaksın, bugün yaşadığımız kimi sorunların temelinde çocukluğun travmaları yatar. Annelerde insan, annelerde hata yapar…
Dedim ya bir neden ameliyatsa, diğeri çocukluğumdaki travmalar…
AMA…
Bayıla bayıla, ısrarla, zorlayarak anlattırırdık o masalları…
Tıpkı acı gibi, affedersiniz…
Bir yerken bir çıkarken can acıtsa da korksak ta yine yiyoruz, yine yiyoruz değil mi?

Bilgili ve bilinçli çocuk yetiştirmek…
Sağlıklı hem ruhen hem bedenen
Kindar nesiller değil, sevgiyi, saygıyı ve güveni özümsemiş çocuklar yetiştirmeli…
Korkutmadan, özgüveni güçlü.

Sanal ortamda, sanal avrat gibi

Siyasetçi…
İstersen politikacı de okumadan, kuramı bilmeden hayatın, yaşamın bir yerlerinden gelip…
Ülke kaderini belirlemeye çalışan, çoğu zaman eline yüzüne bulaştıran…
Bazen…
Yürek yürekse, akılda akıl, tabii zamanlamanın ve uygun ortam şartlarının…
Ve şansın da yardımı ile çıkar bir şeyler meydana.

Bak güzel kardeşim, değerli okurum…
BU…
Bir uyarı niteliğinde, günlerdir yazacağım yazamadım…
Almanya…
Alman siyasetinde görülmemiş bir şekilde uyum, tüm partiler arası uzlaşma…
Bunlar siyasetçi dostum, bunlar politikacı…
Önce ben, sonra…
Yine ben ondan sonra sen. Devlet adamlığı ile ilgi ve alakalıları yok…
Ye kürküm ye dünyası, menfaat kardeşim menfaat…
Sözde dört sene yetmiyormuş, verimli olamıyorlarmış…
Seçimler arası süreyi beş seneye çıkaracaklarmış(!)

Dört senede yapamadıklarını beş sende yapacaklar…
Kim, kimi …!

Hayat bu, siyaset kirledi dünya çapında, bak Trump’a…
Ben diyenden kaç kardeş, kaç…
Kaç kaça bildiğin kadar. Siyaset güç, siyaset para için yapıldığı sürece kanma, aldanma, kaç…
Vicdan, cüzdana sıkıştığı anda sen yandın, ben yandım, evlatlar yandı…
Bir sene bir sene, ün – unvan, tıkır tıkır nakit para, itibar kardeşim itibar, adın var…
Milletvekiliyim, milletin vekili…
Yüzeyselliğin ben böylesini (…)!!!
Burası Almanya, şükür halimize…
En azından mahkemelere güvenebiliriz…
Nispi bir eşitliğe…
Tayyipistanda…
Her şey sanal, kurgusal…
Tayyip’in kendisi, sanal avrat gibi…
Sarıp sarmalamak istesen, ulan bu ne?
Eller, kollar kaldı havada, his edemesin, tenin teması…
Sevdiğinin içtenliği, seni arzulaması…
Yok kardeşim yok, üç boyutlu…
Dördüncü boyut ruhu, derinliği, zarafeti, bilgisi…
Sanal avrat gibi, bana lazım geçeği…
Seni bilmem tabii!

Neden?
Neden bu partiler üstü uzlaşma, fikir bilirliği NEDEN?
Düşün, neden?

Dipten yine FETÖ fışkırması

Sayın Doğru,

Bu satırlar size açık bir mektup şeklinde “kaleme” alınmıştır, yani sitemden de yayınlıyor, yayınlayacağım.

Ancak bugün size yazma fırsatım doğdu.
“Dipten yine FETÖ fışkırması” başlıklı yazınızdan esinlenerek yazıyorum…
Necati Bey, izninizle size ve belki bu satırları okuyanlara bir, iki “ilham” kaynağı, bazı “ipuçları” vermek istiyorum. Açık açık yazamıyorum, kaynaklarım…
Yeraltına dayanıyor, tarafımca teyit edilmiş, güvenilir bilgiler…
“Yeraltı” dediğim DarkNET, bilişimciyim. Ne zamanda beri bende düşünüyorum “yeraltına” inip bu zihniyet, bu iktidarsızlıkla mücadelemi oradan sürdürmeyi. Yapar mıyım, yapmaz mıyım bilmiyorum, kararsızım(!)

Korkmamak, hele hele benim gibi çok büyük sağlık sorunları olan birisi için…
Başkalarına karşı, sorumluluk ve mesuliyetleri olan birisi için aptallık olurdu, olur…
Evet, korkuyorum – çekiniyorum, kendim için değil ama ailem ve fertleri için.

Ancak…
Aşkların en yücesi, tanrıdan sonra, bir kadına karşı belenebilecek duygu manzumesi VE…
Şüphesiz, vatana – millete duyulan sevgidir, aşktır…
Yoksa kimse durup dururken gidip can vermezdi!

İşte bu yüzdendir 2007’den bu yana mücadelem…
Bu duygulara, düşüncelere dayanıyor…
Hedef kitlem öncelikle gençler AMA aynı zamanda “at gözlüğü” taşımayıp başka düşünce ve fikirlere açık olan her insan. Atatürk milliyetçiliği özüm, özümüz. Böyle yetiştim, böyle “büyüdüm”

İki tespit…
Genelde insanlığa ama özelde, özellikle bizim toplum ve coğrafyamıza özgü…
Bencillik…
İkincisi, yine birinci tespite dayanan benden sonra tufan ve ben…
Ben merkezlilik, ego, kendine âşık olma, misal, “yasal”
Türkiye Cumhuriyeti başbakanı, cumhurbaşkanı olmak YETMIYOR “dünya lideri” olmak “zorunda”…
Yalaka!

Özellikle siyaset denilen olgu ikiye ayrılır, iç ve dış siyaset…
Bu iki siyaset şeklinin sınırları o kadar birbirine geçici, o kadar “şeffaf” ki…
Bir taraf ile ilgilenir, söylem ve eylemlerini ona göre ayarlarken, bir bakmışsın hoppa öbür taraftasın…
Bilindiği üzere AKP ve zihniyeti ve baş aktörü başta Graham E. Fuller olmak üzere…
Sonrasında G. Bush eseri…
Bir >>> ortak akıl <<<
Bir Anadolu kültürü ve görgüsü, Türk örf ve âdet, terbiyesi, bir Mevlâna olgunluğuna sahip değil…
Damdan inercesine, “gökten zembil ile”, bela geliyorum demez misali ülkemizin hem öyle hem böyle başına geldi!

17/25 sonrası yaşananlar bu zihniyetin benliğine, kişiliğine kavuşma kargaşası…
Ergenliğe giren gibi oraya buraya çatması, kendini bulma, kanıtlama çabası…
Yani “olağan” bir durum göstergesi…
Dışarıdan yönetilme ve yönlendireme olayınca biçare, plansız – programsız kalınca kendi kendine yaygara yapması.

Efendim,
Devlet denilen, bireyin, toplumun aksine kurum ve kuruluşlarından oluşan bir…
EVET, yaşayan, nefes alan bir organ…
Gözü, kulağı, kalbi…
Her yerde, her an olan. Ülkemizde…
YEDI istihbarat örgütü >>> doğrudan <<< Erdoğan’a bağlı olan…
Siyasi ayak, hani ayaklar baş olup, beyin dediğimiz bacak arasına kayınca…
“Değerli” yalnızlıklar yaşandıkça, GÜVEN, uluslararası zeminde yitip gittikçe…
Ben olsam, siz olsanız, hani denize düşen yılana sarılır misali…
Sizde uzatılan, önerilen her şeye can havliyle sarılırdınız.

Reflekstir efendim, refleks…
Can pazarında, uluslararası siyasette…
O çok ince, çok hassas protokol ve prosedürler arasında…
Zücaciyeci dükkânına giren fil misali hayatta kalma refleksi!

Saygılarımla

Önder Gürbüz
Almanya

http://wordpress.gurbuz.net

Adanalımmm

Sağlığımı merak ediyorsun hemi?
Çatla, patla emi!

Didik didik ettin beni…
Tiftiklendin yüreğimi…
Pare pare ettin, dilim dilim doğradın zalim seni…
Avradımı, hatunumu, benim güzel kadınımı, kalbimin kraliçesini…
Yüreğime gömdüm ben sevdiceğimi…
Bitti gülümmm, bitti!

Didişme benimle didişme, kadın didişme, ben, bu yürek çok sevdi seni…
Kış geldi papatyam kış geldi, bahar, ah o güzel bahar geldi geçti…
Üşüyorum, yalnızım, sensiz, O güzel ve temiz tebessümün, O çok sevdiğim elmacık kemikleri…
Her anım sen, her ser sen, her yer sen, aşk ile, yürek ile, erkek gibi sevdim biriciğimi….
Bana artık laf atma hemi!

Güzel kardeşim,
Anladığım kadar Kürt kökenli bir yurttaşımsın. Ben Türk’üm…
Yazdıklarına katılmakla birlikte halklar kavramının karşısında duran bir düşünceye sahibim.
Ne kafatasçıyım ne kan bazında bir temele inanırım. İnsan var olduğundan beri öylesine birbirine, hem öyle hem böyle girdi ki, saf kan bulmak imkânsız!

Arap atı değiliz ki!

Tarih boyunca…
Günümüze kadar birbirimize kız vermiş, kız almışız. Atalar…
Cephede, orda burada somun paylaşmış, birlikte can vermiş, can almış…
Birlikte gülmüş, birlikte ağlamış, aç kalmış(ız)…
Kardeş, ana bir, baba bir kardeş bile zaman geliyor giriyor birbirine. Ömür paylaşan karı koca hiç mi kavga etmiyor?
Sen ol, ben olayım bu toprakların evlatlarıyız…
Anadolu medeniyeti denilen kültürün eseriyiz, hoşgörü, saygı ve sevgi temelinde bir birliktelik…
Onlarca, yüzlerce, binlerce yıldır özümüz!

Benim adım Önder, seninki Mehmet…
Bak…
>>> Ortak <<< bir dil konuştuğumuz için ben seni, sen beni anlıyorsun. Ben mesela Almanca sen Arapça konuşsan, kim kimi anlayacak?
Farklılıkları değil…
ORTAK yanlarımızı öne çıkarmalı, BIR olduğumuzu vurgulamalıyız…
Gördün kardeşim, sana kardeş diyorum, karındaş olmasak bile…
Bizi birbirimize bağlayan, KENETLEYEN > ortak < bir geçmişe sahibiz.

BIZ…
Bir aileyiz…
Bir ağacın dallarından sarkan meyveleriz, kök…
Dal budak sarar, tee yüzlerce metre birbirinden uzaklıkta AMA hepsi birden…
HEPSI…
O ağacı besler, meyve verir hale getirir!

Halklar yokkk…
HALK var, sen bensin, ben ise sen…
Benim derdim senin, senin derdin benim…
Selahattin Demirtaş mesela, nice insan ki ne Türk diyorum ne Kürt ne başka bir köken…
Nice insan…
Ona inandığı için, samimiyetine, niyetine inandığı için Ona oy verdi. Netice? Tayyipistan zindanları, bende gideceğim yakında, belki beni de hapis bekliyor, belki(!)
Bana yakışmaz, bir Atatürk milliyetçisine, ulusal birlik ve bütünlüğümüze inanan birisine yakışmaz…
ANA – AVRAT küfür, ettim, ediyorum…
Çünkü >>> çaresizlikten <<< “kuduruyorum”
Sanmıyorum küfür için tıksınlar beni içeriye…
“Doğruları” yazdığım, halkı uyandırdığım için tıkarlarsa, tıkacaklar içeriye.

EVET, anayasa…
AMA…
Halk bilgili ve bilinçli…
İkide birde >>> ulusal <<<, toplumsal mutabakat belgesi özellikle…
Kanunlar değişmez, değiştirilmemeli…
Başta birey, sonra toplum, sen istersen halk de…
Her hakkın ardından bir görev getirdiği bilincinde, tepkisini vermeli…
Tepkisiz bir topluluğuz, tepkisiz…
Eline silah alıp dağa çıkmakla da olmuyor, OLMAZ…
Eşkıya mıyız biz?

İster inan ister inanma, PKK temsilcileri, taraftarlarıyla temastayım…
Ve EVET, Alman NAZISIYLE bile…
Hele biri var ki…
Kardeşten öte benim için VE biliyorum bende onun için öyleyim…
Konuşuyorum…
Öğreniyorum, ben onlardan onlar benden…
Hayvanlar koklaşa koklaşa…
İnsanlar konuşa konuşa. Konuşmalıyız, anlaşmalıyız…
Farklılıkları değil ortak yanlarımızı öne çıkarmalıyız, el ele, omuz omuza…
Ataların yaptığı gibi…
Herkes özelinde, evinde istediği gibi…
Kamuda, ortak alan ve zeminde bir dil, bir bayrak, bir vatan…
Dertte BIZIM, hüzünde BIZIM, sevinçte BIZIM…
Evlatlar ölüyor, evlatlar, kimin?
BIZIM!

Bir ana…
Bir ananın göz yaşı, gözünden akan BIR DAMLA…
DIKKAT…
Ana dedim ana, anne hiç fark etmez kökü, kökeni…
Damlası akan o gözyaşının bedeli nedir?
Hiç ödenebilir mi?
Hangi para, hangi mal – mülk ödeyecek, ödeyebilir?
Bir baba…
Erkektir, gözyaşı akmamalı dışa…
İçine akan o damlalar, sesiz, o çığlıklar…
O feryat – figan kaç para?

Yok kardeş, yok…
Ortak yanlarımız çok…
Halklar yok, halk var!

Önder Gürbüz

Almanya

Mehmet Beyin sitesi

Sürrealizm ve Freud

İnsanız, sadece insan…
Ve beşer şaşar!

Konumuz bir “sanatçı”, bir sürrealist, sanatçı olduğundan daha doğrusu bu sanatın temsilcisi olduğundan çok büyük bir ihtimal ile haberi bile yok. Önsöz olarak birkaç bilgi sonrasında konuya giriş.

Sigmund Freud, çağdaş psikolojinin babası…
Şüphesiz insan denen varlığın, ruh analizin de öncü oldu, temeli attı…
Ama yanladığı da oldu(!)

Çoğu çağdaş psikolog “yanlışları” karşısında saç baş yoluyor, öylesine hatalar…
Okumuştum, gerçekten çok oluyor, hafızam, hatırladığım kadar…
Doğru yanlış, gerçekten tekrar araştırmakta canım istemiyor, dedim ya hatırladığım kadar, yanılma payı var. Yaşanılan olay KESIN yaşandı, isimlerde, şahıslarda yanılıyor olabilirim.
Philip Mountbatt…
II. Elizabeth’in eşi, annesi, mükemmel bir insan, alımlı, kibar, bilgili ve insan evladı…
Prenses Alice von Battenberg, Kadıncağız hastalanır, o doktor bu doktor derken Freud ile temas sağlanır. Freud’un röntgen istemesi, koyduğu tanı birçok psikoloğun hala tartışma konusu.
Tıpkı, ki suçlamıyorum…
İnsanlık, bilim o zamanlar ancak bu aşamadaydı. Freud’un bilmemesini, düşünememesini olağan karşılamak lazım. Öte yandan eski Yunan…
Düşünerek atomun varlığını öne sürdü. Merak edenler için bir, iki ipucu…
Kadın…
Aşağı yukarı 8cm…
Klitoris VE Freud’un kimi “yanlış tanı ve tezi”. Penis hasetti, kadın mazoşizmi başlıklı makalemde, eğer bitirebilirsem, daha ayrıntılı, detaylı bilgi vereceğim. Ve Freud’dan etkilenen bir sanat dalı, sürrealizm(!)

Meksiko…
Son altı yılda uyuşturucu savaşlarında 100 bin insan öldürüldü…
Tekrar, dile kolay…
Yüz bin insan uyuşturucu savaşlarında öldürüldü…
Rakamlar muhtelif, 2016 verisi son üc buçuk senede 78 bin 109 öldürülen insan…
Öyle veya böyle on binlerce öldürülen.

Yöneticiler, devlet çaresiz mi?
Çaresiz görünüyor, şöyle ki…
Başta devlet kurum ve kuruluşları uyuşturucu mafyası tarafından ele geçirilmiş vaziyette…
Sızıntı, rüşvet her yerde…
Devletin nice namuslu ve vatansever evladının eli kolu bağlı, balık baştan kokmuş…
Emir, demiri keser yani…
Halk kendinden vazgeçmiş durumda, çaresiz göz önünde yaşananları, cinayetleri izliyor, olağan, hayatın bir parçası olarak algılamaya, kabullenmeye başlıyor, başladı(!)

Bu anlattıklarım size bir şeyler hatırlattı, sizde bir çağrışım yaptı mı?
İnsan…
Çevresinin, yaşam şartlarının, yetişme dolayısıyla eğitimi ve görgüsünün bir ürünü…
Ve algısı “gerçekleri”, gerçek kabul ettiklerini belirliyor…
Yani realitesini!
Evet, ikimizde aynı zaman diliminde yaşıyor olsak ta, cereyan eden olaylar karşısında senin gerçeklerin benimkinden çok farklı(!) olabilir.
Salt algı.

Gerçeküstücülük ya da sürrealizm tanımı ve etkisi…
DIKKAT, burayı anlaman şart…
Sürrealizm bir entelektüel hareketti, 1920’lerde gelişen, Freud’un öğretisinden de etkilenen > geleneksel normlara, kabullere < alternatif, yani yeni bir seçenek olarak kendini ifade eden bir “yaşam ve anlayış tarzı” olarak “dünyaya geldi”. Felsefe, edebiyat, sanat ki resim ve görsel alanda ve medyada kendine yer buldu. Hicivsel yaklaşımının tersine, hakim teoriler esas olarak psikoanalitiktir. Dolayısıyla rüya, bilinçsiz, absürt ve fantastik edebi, resimsel ve sinematik ifadelerin özelliklerini taşır.

Örnekler

„Sürrealizm“ kelimesi, kelimenin tam anlamıyla „gerçekçiliğin üstünde“ anlamına gelir. Gerçeküstü olarak adlandırılan nesne, gerçekdışı olarak da tabir edilebilir.
Sanki bir rüya, bir hayal gibi…
Bilinç, bilinçaltı ve >>> bilinçsizlik <<< gibi kavramlar bu anlayışın temel unsurlarıdır. Geleneksel anlamda, “burjuvazi”, yerleşmiş ve toplumsal “kabul” gören gerçekçiliği, > bilinci < ret eden, rasyonel düşünceyi ilham kaynağı olarak görmeyen, anarşist veya devrimci bir sanat ve dünya görüşü, yaşam tarzıdır.

Gelelim saadete…
Müspet bir durum olurdu yaşananlardan gerekli dersleri çıkarabilsek…
Ne demişti?
“Bildik bir Cumhurbaşkanı olmayacağım!”
Doğrudur(!)
Örneğine az rastlanan bir HIRSIZ, bir pazarlamacı, bir HAIN, bir vatan haini!

Son on beş, yirmi sende yaşayarak şahit olduklarımız…
Bir hayal gibi, bir rüyadayız sanki…
Bitmeyen bir kâbus…
Evet, efendim…
Gerçek dışı, hayal ürünü, fantastik olaylar zinciri…
FETÖ’yü devlet kurum ve kuruluşlarına dedem yerleştirmişti(!)
Üç tarafı denizlerle kuşatılmış olan vatan topraklarında TEK TÜRK limanı kalmamacasına, elde ne kadar kamu malı, kamu kuruluşu varsa satıldı…
Kendisi, yandaş ve yoldaşı, yalaması…
Sürrealizmin gerçek birer temsilcisi!