Anlamazlarrr
*
Telefon açtık ananaya…
Mülteci kabul ediyor musun diye…
Abla ile kavga, çok fena…
😊
Savaş mağduru garibim, siyasi iltica…
EYVAHHHH…
DayDay geldi, tiyatro başlayacak galiba.
Mu ne??? 😊

Seneler önce yapmıştım…
Tersi…
Gözün görmediği…
Hava karardığında lamba yanıyor.

Yere koymak zorunda kaldım, daha karanlık…
Kalemlik gibi bir şey işte, ataç, raptiye falan koy içine…
Var bir büyüğü…
Kırk santim kadar, evde, tersten asıyorsun duvara…
Ilk resim gibi…
Güneş enerjisi ile pil doluyor, gece…
Aşağıdan yukarıdan ışık veriyor.
Önder ya yaramazlık peşinde ya bir şeyler kurcalayacak…
Yazacak…
AMA illa bir şeyler yapacak, üretecek.
Hadi ben yattı, vallahi yoruldum
*
BEN bu herife neden mektup yazmadım???
EVET, eğitim s.kine, kol gibi giriyor hepimize…
EVET NEDEN?
Yalan dünya, yalan eğitim!
Dün yazmıştım: “Ders kitaplarında Atatürk, Padişah Vahdettin tarafından vatanı kurtarmak için Samsun’a yollandı” algısı yaratılıyor.
Ülkede her türlü yalana alışmıştık ama bu yalan ve yanlışların ders kitaplarına bile girmesi çok üzücü!
Tarihi çarpıttılar, genç beyinlere Padişah Vahdettin’in ülkeyi kurtarmaya çalıştığı ve bu amaçla Mustafa Kemal Atatürk’e görev verdiği yalanını inandırmaya kalktılar.
Böyle bir eğitimden ülkeye hayır gelir mi?
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, aklı başında vatandaşların gözünde birkaç puan daha kaybetti!
★★★
İşin aslı ne? Gerçek nedir?
Bunu tarihçi yazar ve eğitimci Mustafa Solak şöyle anlattı:
“Sevr Antlaşması ile kendimize ait bir karış toprağın kalacağı bile meçhuldü.
Ders kitaplarında hain Padişah Vahdettin’in, emperyalizm işbirlikçiliği gizlendi.
12’nci sınıfta okutulan Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabında, Atatürk’ün Samsun’a çıkmadan önce padişahla görüşmesinin anlatıldığı metinde, Padişah Vahdettin’in Atatürk’e “Şimdi yapacağın hizmet şimdiye kadar yaptıklarından mühim olabilir. İstersen devleti kurtarabilirsin” dediği yazılmıştır.
Bu cümleleri okuyan öğrenci, padişahın, Atatürk’ü Milli Mücadele’yi başlatması ve vatanı kurtarması için yolladığını düşünür. Tamamen yanıltıcı!
Konuşmanın kesilen kısmını Atatürk’ün kendisinden dinleyelim:
“Padişah demek istiyordu ki, hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul’a hâkim olanların siyasetine uymaktır.”
“Bu durumda bana verilen vazife, onların (işgal kuvvetlerinin) şikâyet ettikleri meseleleri halletmek oluyordu. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı Padişah’ın siyasetinin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri cezalandırsam, Padişah Vahdettin’in arzularını yerine getirmiş olacaktım!”
12’nci Sınıf ders kitabında Padişah’ın Atatürk’le görüşmesinin sadece “İstersen devleti kurtarabilirsin” sözleri verilip, devam eden kısmı atlanarak “Atatürk, Padişah tarafından vatanı kurtarmak için Samsun’a yollandı” algısı yaratılması tam bir aldatmacadır.
★★★
Ey Milli Eğitim Bakanı!.. Ey Ziya Selçuk Bey!..
Öğrencilerin kafasına bur tür yanlış bilgiler neden sokuluyor? Hangi amaca hizmet ediliyor?
Sevr’i yanlış anlatan, Atatürk’ü önemsizleştiren ders kitaplarında senin de sorumluluğun çok büyük.
Cumhuriyet’in Milli Eğitim Bakanı olarak vazifen, bu tür yanıltıcı ders kitaplarını önlemek değil midir?
Sağlığımız Allah’a kaldı!
Sonbaharla birlikte grip mevsimi de geldi…
Koronavirüsle boğuştuğumuz şu günlerde, bir de grip virüsü ile mücadele edersek halimiz harap olur!
Gribin belirtileri de koronaya benziyor. Grip olanlar, korona olduklarını sanarak panik halinde hastanelere koşabilir, sağlık sistemi iyice karışır!
Doktorlar, özellikle ileri yaştaki yurttaşlara “Mutlaka grip aşısı yaptırın” diyorlar.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da grip mevsiminin gelmesi nedeniyle vatandaşları uyardı, “Dikkatli olalım, aynı anda iki virüsle birden savaşmak zorunda kalmayalım. Gribe yol açan ‘İnfluenza virüsü” de koronavirüsle aynı şekilde bulaşır!” dedi.
Bu söylenenler doğrudur, fakat…
Piyasada grip aşısı yok! Bundan haberin var mı Koca Bey?
Vatandaşlar sabah-akşam eczanelere koşuyor, kendi paralarıyla grip aşısı yaptırmak istiyor, fakat koca ülkede aşı bulunamıyor! Devletin Sağlık Bakanlığı ne iş yapar Allah aşkına?
Bir de “Aman aşı yaptırın!” diyorlar. Aşı bulun da yaptıralım!
Anlaşılan, hastalıklarla mücadelede işimiz Allah’a kaldı!
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/rahmi-turan/yalan-dunya-yalan-egitim-6050085/
Hepimiz pozitifiz
Herkes test yaptırıyor…
Acaba negatif miyim, pozitif miyim?
★
Halbuki hiç öyle boşuna test mest yaptırmanıza gerek yok.
Pozitifsiniz.
Hepimiz pozitifiz.
★
Bakın mesela, dün güya uzaktan eğitim başladı, bismillah başlar başlamaz sistem çöktü, ders daha başlamadan durdu.
Milli eğitim bakanına sordular.
“Sistemin çökmesi aslında bizim açımızdan olumlu bir gelişme, demek ki bu kadar yoğun bir talep var” dedi.
★
Pozitif tarafından bakan bir bakan yani!
★
Farzedelim, et fiyatları uçuyor…
Asrın liderimiz derhal izah ediyor.
“Ülkemizde et fiyatlarının yüksek seyretmesinin sebebi, refah seviyemizin artması ve talepte yaşanan yükseliş” diyor.
★
Refah seviyemiz artmasa ne olacak demek ki?
Et ucuz olacak.
E, hamdolsun ki refah seviyemiz artıyor.
★
“Niye saman ithal ediyoruz?” diye soruyorlar.
Tarım bakanımız cevap veriyor.
“Paramız var ki ithal edebiliyoruz” diyor.
★
Maazallah, ya paramız olmasa?
Şükredin, negatif düşünmeyin.
★
Ormanlarımız yanıyor…
Akp milletvekili yüreklerimize su serpiyor, “yanan ağaçlar mangal kömürü olarak ekonomimize kazandırılacak” diyor!
★
Euro dokuz lirayı geçti ama, hazine bakanımıza göre “2020 yılını pozitif kapatacağız.” / Her üç gençten biri işsiz geziyor ama, çalışma bakanımıza göre “istihdamda pozitif gelişmeler var.” / Sudan sebeplerle tutukladıkları insanlar cezaevlerine sığmıyor ama, adalet bakanımıza göre “yargıya duyulan güven olumlu.” / 7 bin 600’den fazla insanımız öldü ama, altı aydır her akşam açıklama yapan sağlık bakanımızın olumsuz herhangi bir açıklamasını duymadık, hatta “salgın başladığından beri, geçen yıla göre Türkiye’deki toplam ölüm sayısının azaldığını” bile açıkladı. / Dışişleri bakanımıza göre “cumhurbaşkanımızla Trump arasında olumlu bir yaklaşım var.” / Savunma bakanımıza göre, ABD’yle Rusya’yla İran’la Libya’yla “olumlu görüşmeler” yapıyoruz. / Turizm bakanımıza göre “virüs salgını Türkiye’nin turizmini olumsuz etkilemez.” / Ticaret bakanımıza göre “ihracat rakamları kalkınmamıza olumlu yansıyor.” / Spor bakanımıza göre, liglerin ertelenmesi “olumlu bir gelişme”yken, liglerin yeniden başlaması “olumlu bir gelişme.” / Sanayi bakanımıza göre “üretimdeki pozitif trendimiz devam ediyor.” / Diyanet işleri başkanımız bile maaşallah pozitif, “bizim geleneğimizde pozitif bilimle dini ilim arasında ayrım yok” diyor.
★
Muhalefetin negatif çabalarına rağmen, ne mutlu bize ki, memlekette pozitif olmayan herhangi bir durum yok.
★
Negatif çıka çıka sadece, “vatandaşın ekonomiye duyduğu güven” negatif çıkıyordu.
Tüik hesaplama yöntemini değiştirdi.
“İşsiz misiniz?” sorusunu sormaktan vazgeçtiler.
“Borcunuz var mı?” sorusunu sormaktan vazgeçtiler.
“Para biriktirebiliyor musunuz?” sorusunu sormaktan vazgeçtiler.
“Gelecekten umutlu musunuz?” sorusunu sormaktan vazgeçtiler.
Böylece, vatandaşın ekonomiye güveni ne çıktı kardeşim?
Pozitif çıktı.
★
Zaten o yüzden, Moody’s kredi notumuzu negatif’e çevirdiğinde nasıl isyan ettik?
Şerefsiz Moody’s, biz pozitifiz!
★
Lütfen girin internete, asrın liderimizin müjdelerini okuyun…
“Döviz kurlarında olumlu gelişmeler yaşanıyor.” / “Yerli ve milli aşı konusunda olumlu sinyaller var.” / “Libya’da olumlu adımlar görülüyor.” / “Rusya’nın Suriye’deki tutumu olumlu.” / “Ekonomide olumlu ivme yakaladık.” / “Salgınla mücadelede pozitif ayrışan ülkelerden biri olduk.” / “Pozitif büyüyoruz.” / “Doğalgaz bulduk, pozitif gelişmeler devam edecek.”
★
ABD’ye giderken ne demişti?
“Pozitif duygular içindeyim.”
★
Memleket komple pozitif.
Hiç boşuna test yaptırmayın.
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/hepimiz-pozitifiz-6051709/
*
Dün Arka Sokaklar, İstanbul özlemi, kafa dağıtma, Street View gibi…
Anlatmışımdır, arkadaş çevremde…
Karısını satanı da gördük buralarda…
Karısını başkasıyla KENDI YATAGINDA yakalayanı da…
ALLAH KORUSUN…
550. bölüm…
Hepsi geldi göz önüne. Gurbet…
Şüphesiz Türkiye’de de oluyordur böyle şeyler AMA buralarda…
ne idüğü belirsizler arasında, neler görmüyor neler yaşamıyor insanlar.
Bilmiyorum, İranlı değilim…
Dostların yalancısı AM en azından Iranda Mollalar…
Din bilgini insanlarmış…
Müslümanlığı “biliyorlar” VE YINE iyi kötü görgü, kültür sahibiymişler…
Ya “bizimkiler”
Görgüsüz Kasımpaşa AYILARI!
Almanya 13:44 Offf BORSA 1115… Ya GÖT VERMEK bu kadar kolay mı?
Dövize bak dövize…
Ya Katar ya göt…
Kimlerin eline KALDIK!?
*
MUTLAKA…
HEPSI!
https://www.msn.com/de-de/nachrichten/politik/eu-warnt-vor-wiederholung-von-corona-situation-wie-im-fr%C3%BChjahr/ar-BB19ngtW?ocid=msedgntp
https://www.msn.com/de-de/nachrichten/other/us-pr%C3%A4sident-l%C3%A4sst-friedlichen-machtwechsel-offen-donald-trump-setzt-sich-f%C3%BCr-b%C3%BCrgerkrieg-ein/ar-BB19ndis?ocid=msedgntp
https://www.msn.com/de-de/nachrichten/politik/israel-steuert-auf-kompletten-corona-lockdown-zu/ar-BB19mpva?ocid=msedgntp
Yoruldum, yatsam
Gören göz kılavuz istemez derler
ÖNEMLI NOT; sahi sonunda tercümesini yaptılar
Yayınlasam bir faydası olur mu?
SANMIYORUM!
Bende tercüme ederim AMA inan…
Bunlar için parmağını kıpırdattığına bile değmez…
Hala yayın yapıyorsam…
SADECE…
Tarihe not düşüyorum, belki bir iki yürek…
O da BELKI
*
Devam edelim gün içinde kaldığımız yerden, dünkü konu…
“Tanrı suçlu(!)”

30 mins before the 2008 Sichuan earthquake in China
10 mins before the 2008 Sichuan earthquake in China
Bilim…
EVET bilim AMA bilim insanı insanlık için çalışmalı…
Camiyi çalan kılıfını hazırlar, INAN gerçek…
Daha geçenlerde yayınladı, çok olmadı Neandertal’i
Genetiğini, bilim Neandertaler’i TEKRAR yaratmak istiyor…
Gerekçeleri, tabii YERSEN…
O insanların genetiğinden faydalanarak güncel hastalıklarla mücadele etmek…
Vay be…
Zaten hep gerekçeler, BAHANELER…
İnsani!
Anlatmadım mi üstü kapalı…
Laboratuvarları???
Atom Bombası…
Aslında Almanya üstünde atılmak üzeri geliştirilmişti…
Almanya teslim oldu, nasip Japon’aymış…
Isim sorma…
Unuttum, bombayı geliştirmede önemli rol oynayan bir bilim insanı…
ILK PATLAMAYI gördükten sonra…
Görevinden istifa ederek SADECE insanlığa faydalı olabilecek çalışmalara katıldı.
INAN…
Geniş çapta konu ile ilgili, aradaki bağı görebilmeli…
Ve Önderin sözleri DAHA BITMEDI.
Yok gelmedim, uğradım sadece…
Bir kahve…
…
…
…
…
…
…
…
…
…
Evet…
3000 kilometre uzunluğundaki O neyse…
Üçüncü Dünya Savaşına sebebiyet verebilir mi?
Nedir O…
Antene benzeyen, 3000 Km uzunluğunda olan?
H.A.A.R.P’in geliştirilmiş bir modeli mi?
“Savaş” çoktan evrene genişletildi, uydusu muydusu…
Devlet “gerekçesi, bahanesi” genelde terör sebebi…
Ve VEYA devletin bakiyesi, O bunak oğlancıya buradan selam eder Önder…
Plum Island…
New York’a 150 Km uzaklıkta bir adacık, Animal Disease Center…
Sözde hayvan salgın hastalıkları merkezi, kamuflaja bak kamuflaja…
Tarım Bakanlığına ait bir kuruluş…
Bina 101 ve bu adaya son derece kısıtlı, çok yüksek güvenirlikli giriş çıkış izni…
Project Paperclip ile ünlenmiştir bu adacık…
1000 kadar Nazi bilim insani 2. Dünya Savaşı sonrası bu adaya getirilmiştir…
MAKSAT…
Sovyetler Birliği hayvancılığını yerle bir etmekti…
Erik Traub sorumlu bilim adamıydı…
https://de.wikipedia.org/wiki/Erich_Traub
>>> biyolojik silah kardeşim biyolojik silahlar <<<
Ve Traub’un fikridir, “zehirlenmiş” kene fikri…
Böylelikle Sovyetlerin havyalarını telef, insanları açlığa mahkûm edeceklerdi ve bu bilgiler:
>>> Devlet sırrı kapsamında ANCAK 2004 yılında yayınlanmıştır <<<
Ve anlayan anlayacaktır, ada Homeland Security’e bağlandıktan sonra iyice…
İyice zıvanadan çıktı. Aklıma Mehmet Ağır geldi, ne demişti?
Sözlerini tam olarak aktaramayacağım ama anlam itibarıyla…
“Çok sağcı, tertemiz çocukların kanına girdik, tutukladık”
Paşam…
Sol gözüne ne kaçmıştı?
İster sağ ister sol, sen sanıyorsun vatan millet adına…
AMA…
İpler Allah bilir kimin elinde!
NOKTA
Anlatmadım mı P2’yi (Propaganda Due’yi) Gladio olarak da bilinir, anlattım mi anlatmadım mi?
Ve 1975…
Adaya 30 Kilometre yakınlığında olan Lyme yerleşkesi, Cennecticut…
Lyme hastalığı…
(Lyme hastalığı („Laym“ okunur) veya Borreliosis, genelde Ixodes ricinus (sakırga) türü kenelerin ısırması ile insana geçen Borrelia burgdorferi adlı ve benzer bakterinin yol açtığı bir hastalıktır.)
Allah, Allah tesadüfe bak.
https://www.rki.de/DE/Content/Infekt/EpidBull/Merkblaetter/Ratgeber_LymeBorreliose.html
YOK, yok sadece Amerikalıları suçlamayalım, zan altında bırakmayalım…
ANLATAMDIM MI…
2. Dünya Savaşı son günleri Berlin’e KIM ÖNCE ulaşacak mücadelesini…
Sovyetler mi yoksa Amerikalılar mı?
NEDENI arşivlerimde, oku öğren…
Devlet…
Bazen kendi insanını da kobay olarak kullanır, sonuçta „devletin bekası“ söz konusu olan…
Tam tarih ve yer sorma, Sovyetler birliği…
1950 ile 1960 arası…
Sovyetler askeri bir tatbikat yaptırırlar, binlerce genç katılır…
Binlerce…
Oldukça yakınlarında bir atom bombası patlatılır, bu tatbikatın maksadı…
Bu bombanın insan sağlığı üzerindeki etkileri araştırmaktı…
ÖLÜYOR EVLADIN…
Ölüyor, öldürülüyor Mehmetçik…
Neden öldüklerini, niçin biliyor musun?
1986…
Çernobil Faciası…
On binlerce insan ödü, öldürüldü…
BILE BILE…
Biliniyordu atomun etkileri, yollandı on binlercesi o faciayı toplamaya…
Ve devlet telkin etti “korkacak bir şey yok, gidim. Memleketin bekası”
Ve insanlar gitti…
ÖLÜME!
Veee…
Hatırlı okuyucularım ANLANYACAKTIR…
Önder anlatıyor sanki hikâye…
🙂
AMA…
Aslında TÜM anlattıklarım bir süreçtir, hani yaparsın ya bir bina…
YOK derme çatma…
Temeli derin kazınmış, taş üstüne taş koyuyorum, bir önceki anlattığım tamamlanıyor böyle…
Hatırlıyor musunuz, biliyor musunuz üç küçük domuzun MASALINI…
Hani kurt geldi üfledi üfledi…
Yıkamadı evlerini, taştan yapılmıştı, taştan.
http://www.maerchenstern.de/maerchen/die-drei-kleinen-schweinchen.php
Kolay bir ölüm sanma atom ışınları ile gelen tahribat…
Vücudunda…
Acı dolu, ACI.
Tesadüfler zinciri…
DAIMA…
Şüphelidir!
Laboratuvarlar…
INSAN ve…
Patojenler, bazen kaza bazen isteyerek (…)
(Patojen, hastalığa neden olan her türlü organizma ve madde.
Bu terim çoğunlukla çok hücreli organizmaların işleyişini ve hücre bütünlüğünü bozan yapılar için kullanılır; ancak bunun yanında, tek hücrelileri etkileyen patojenler de vardır. Patojen kelimesi, Antik Yunanca´daki „pathos“ (acı) ve „genesis“ (oluşma) kelimelerinin birleşimidir.”)
Sars-CoV2???
Yıllardan 2002…
Pakistanlı bir atom bilim adamı…
El-Kaide bağlantılı, Sultan Bashireddin Mahmoud doğrudan Bin-Laden ile yakından ilgili…
Bu ada ile ilgili çok GIZLI bilgiler ile yakalandı. Sızıntı mı…
Sızdırıldı mı?
Kim bilir, kim bilir?
Biraz daha yazarsam, esas konuya gelirsem…
Ağzımı yüzümü s.kmekle kalmayacaklar…
Yedi sülale tehlikede!
Abarttım…
Ama…
Hoşlarına gitmeyeceği KESIN!
🙁
Çokta şeyimdeydi!
Her ülkenin her devletin vardır denetim mekanizmaları…
>>> Örneğin Amerika’da GAO (Goverment Accountability Office)
ONLAR UYARDI…
Gereği yapıldı, ne mi, niye mi…
Geç…
İnsan demem yetmiyor mu, konumuz ne?
Sahi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de vardı bir Sayıştay’ı…
Ne oldu ona???
Sene 2008…
Yine Pakistan’da Affia Siddiqui yakalanır…
Üzerinde adaya yönelik saldırı notları…
Devlet ve onun doğrudan kolu, istihbarat her zaman her şeyi kendi yapmaz…
Varsa piyasada uygun bir şeyler…
Kullanır demedim mi?
3 bin kilometre…
Space Fence…
https://www.lockheedmartin.com/en-us/products/space-fence.html
İlginç değil mi?
Peki bu cihazın SADECE bir işlevi mi var???
Örneğin bir anten hem alıcı hem verici olamıyor mu?
Wireless LAN’i düşün, hani internete girdiğin…
Veee…
DENIZLERDE gezer donanma radarları, girdimi görüş alanına bir tehlike…
Hani beka meselesi…
DENIZDEN YÜKSELIR FÜZE…
Anlayan anladı beni.
Devam edecek…
####################################
KONUYU DAGITMADAN…
🙁
>>> YAPMA Yunanistan, YAPMA! Yanlışa, yanlış ile cevap verme! <<<
Dün…
O kadar duygulandım ki…
MUTLAKA IZLEMELISINIZ, MUTLAKA…
Akdeniz konusu kapansın, uzun sürmez…
Ermeni meselesi yine hortlayacak…
Düşünüyor Önder, ne güzel olurdu…
Geliş gidiş olsa, gelse Yunanlı komşularımız bize, biz onlara…
Ermeniler, Bulgarlar keza…
Ne güzel olurdu, ortak geçmiş hatırına!
Gün gelir…
Eski defterler kapatılmalıdır…
Yeni bir defter, yeni tertemiz sayfalar…
Açılmalıdır.
Mutlaka anlıyor musunuz MUTLAKA, Almancan varsa
—
Salı günü saat onda…
Ruhsat…
Ya INANIN ismim benim için her şeyden önemliydi, gerçekten çok rahatladım.
Offf korona…
Ya nereden bilebilirdim?
YEMINLE…
Şahsi masraflarımı olabildiğince kıstım, kasa…
Param olursa HEP EVIME…
Silah falan dünya para, yok YEMINLE ikici el, araba dışında bugüne kadar sokmadım eve…
Kasa tamam…
Kadılar…
Yenisini. Gerekli ama şimdilik ikici el bir tabanca alırım kendime, ölmez kalırsak…
Durumlar düzelince istediğimi. Maksat spor olsun, gönül ise istediğini…
Beklesin!
—
Dün yazdığım, döviz ile ilgili…
Almanya 13:18
Sanki tezattı, baraj, baraj meselesi…
Dikkat ediyor musunuz piyasalara…
Ekonominin ince yanları, anlatmamda “anlamazsın”
Dövize bak dövize…
YARINI BEKLE!
####################################
Doğru yol yanlış yöntem badem, yanlış. Ortaokul, liselerden başlayıp üniversitelere, cevher keşfine. Daha cok, daha yoğun, daha bilimsel. TeknoFest EVET ama taaa en dipten, ALTYAPI
„Die CIA hat mit Zustimmung der US-Führung Terroranschläge und Sabotageakte in Venezuela vorbereitet, so der venezolanische Präsident Nicolás Maduro. Unterdessen erhob die venezolanische Generalstaatsanwaltschaft Anklage gegen einen der Drahtzieher.
Maduro erklärte, die Terroranschläge und Sabotageakte in Venezuela, die der Anfang September in der Bolivarischen Republik festgenommene US-Bürger Matthew John Heath vorbereitete, gehen unmittelbar auf den US-Auslandsgeheimdienst Central Intelligence Agency (CIA) zurück. Sie seien mit Zustimmung der US-Führung geplant worden. Im staatlichen Fernsehen sagte Maduro am Dienstag:
Wie schon bekannt war, benutzt die Regierung von Donald Trump die DEA, um Angriffe gegen Venezuela zu organisieren. Neu an der Sache ist jedoch, dass die US-Behörden der CIA grünes Licht zur Durchführung einer terroristischen Untergrundoperation unmittelbar durch ihre Agenten gegeben haben.“
Tayyipistandaki testleri düşünün, NEDEN milleti MR’a sokuyorlar?
Sokmak ZORUNDA kalıyorlar, birde aşı geliştireceklermiş(!)
„Das zu Beginn der sogenannten COVID-19-Pandemie von einer Arbeitsgruppe um den Virologen Christian Drosten entwickelte PCR-Testverfahren steht zunehmend in der Kritik. Es gilt als nicht mehr zeitgemäß. Dies erklärte unter anderen der US-Epidemiologe Michael Mina von der Harvard University.
Kürzlich erschien bei der vor allem in der westlichen Hemisphäre als über alle Zweifel erhaben geltenden New York Times (NYT) ein bemerkenswerter Artikel, in dem die Sinnhaftigkeit der auch hierzulande gängigen PCR-Tests untersucht wurde.
Behandelt wurden die Aussagen des renommierten Harvard-Epidemiologen und Immunologen Dr. Michael Mina, der Zweifel daran hegt, dass die um sich greifende Ausweitung der gängigen PCR-Tests in der aktuellen Situation der Corona-Krise noch zielführend ist.
„Die Standardtests“, führt die NYT mit Bezug auf Mina aus, „diagnostizieren eine große Zahl von Menschen, die möglicherweise relativ unbedeutende Mengen des Virus in sich tragen“.
Die meisten dieser Menschen sind wahrscheinlich nicht ansteckend, und ihre Identifizierung kann zu Engpässen beitragen, die verhindern, dass diejenigen, die ansteckend sind, rechtzeitig gefunden werden“, heißt es weiter über das weltweit am häufigsten eingesetzte PCR-Testverfahren.
Es zähle daher nicht die Quantität der eingesetzten PCR-Tests, sondern vor allem deren Qualität hinsichtlich der tatsächlichen Aussagekraft.
Ich finde es wirklich unverantwortlich, auf die Erkenntnis zu verzichten, dass es sich um ein Problem der Quantität handelt“, erläutert Mina.
Mina geht es jedoch nicht um eine Reduzierung der entsprechenden Tests, sondern um die Aussagekraft des immer umfangreicher eingesetzten Verfahrens, da dieses lediglich in der Lage sei, eine „simple Ja- oder Nein-Antwort zu liefern“. Das sei jedoch nicht mehr „gut genug“ in der aktuellen Phase der sogenannten Corona-Krise.
Wir haben für alles einen Datentyp verwendet, und dieser basiert lediglich auf Plus oder Minus – das ist alles. Wir verwenden es für die klinische Diagnostik, für die öffentliche Gesundheit, für politische Entscheidungen“, kritisiert Mina das herkömmliche PCR-Testverfahren.“
Askeri istihbarat girmek zorunda kalırsa konuya…
Durumun vahametini varın siz düşünün!
„Die Chefs der deutschen Geheimdienste erkennen offenbar selbst, dass es bisher Defizite in der Zusammenarbeit beim Kampf gegen den Extremismus gegeben hat. Daher soll der Militärische Abschirmdienst enger mit dem Bundesamt für Verfassungsschutz und dem Bundeskriminalamt kooperieren.
Um den rechtsextremen Tendenzen in der Bundeswehr entgegenzuwirken, soll nach Informationen des Spiegels der Militärische Abschirmdienst (MAD) bei der Suche nach Extremisten enger als bisher mit dem Bundesamt für Verfassungsschutz (BfV) und dem Bundeskriminalamt (BKA) kooperieren.
Das Verteidigungsministerium erhofft sich demnach, dass der MAD durch die engere Zusammenarbeit und die gemeinsame Fallbearbeitung mit dem Verfassungsschutz künftig aggressiver und effizienter nach rechtsextremen Soldaten ermittelt. Der MAD habe selbst durch seine militärische Prägung bislang oft zurückhaltend und zu langsam agiert, wenn es um rechtsextreme Verdachtsfälle ging, so die Überzeugung im Verteidigungsministerium laut Spiegel.“
*
Altyapı mühendis arkadaşlarım…
“Yüksek yüksek” tepelerde kimi dostlarım…
O…
Marmaray falan, göreceksiniz!
*
CNN Türkiyeli, O sabah haberleri sunucusu…
Allah’ım bir insan NASIL bu kadar göt kıllı olabilir?
UV-C
Aklımdan çıkmıyor, müşterilerimize verdiğim en son maske kullanım talimatını hatırlatırım…
Ateş arkadaş ateş!
Ve Israil…
Yeraltı garajlarını dispansere dönüştürüyormuş…
700 kişilik hastanelere.
###
Ve Almanya 08:30
Dolar 7,7150
###
TGRT Haber
Eskiden…
Sayın Önkibarın “himayesinde” severek izlediğim bir haber kanaliydi…
Yandaş, yoldaş oldu…
Pezevengin köpeği; Soylu…
Ve Anayasa Mahkemesi meselesi…
Merkez Bankasına >>> doğrudan <<< müdahale eden…
AYM’ye mi müdahale etmeyecek???
*
Ve Almanya 06:11
Dolar 7,7002
Sekizi…
Dokuzu göreceksiniz, Allah’ın “emiri”
Test etti, Euro gibi…
Tutunamadı AMA inan test etmek demek…
“Gelecek” demek.
*
streetview
Beşiktaş’ı geziyorum…
😊
Durun bugün kısmetse bitirebilirsem başladığımı, bir ara sizlere…
Mümkünse benim İstanbul’umu gösteririm.
Oma…
Belediye, RUHSAT…
Bir dünya işim var ama (..)
Doğru hatırlıyorsam 1 sene içinde almam gerekiyor silahı ama…
Sorayım bir daha, Korona…
Şimdi sırası değil aslında.
*
Ağlayacağım vallahi, İstanbul’u çok özledim, kırmızı biberim, sari pipim, babam. Gitsem, bir sürü problem, gidişi de dönüşü de
Bademciğim Euro dokuzu gördü ya YOK çaresi, oğlum demedim mi koyma pınar pınar olmaz diye? Az hırsızlık yap, az yandaş – yoldaş kolla, yeter de YETER beceremediğin BOKU yemeye devam etme
Paraguay’da çocuklara Türkçe isim, GIR arşivlerime OKU ta ne zaman anlattım Hollywood’u, filmlerin ülke tanıtımında VE “kültür” yayılmasındaki önemini. KEZA ilk yazılarımdan biridir, Türk Silah sanayisi AMA benim kast ettiğim >lisans< değil gerçekten milli tasarımlardı, bunun da ALTYAPI şartı!
INAN…
Deneyimler, tecrübeler…
Hayal dahi edemeyeceklerin AMA sen O pezevenkleri, HIRSIZLARI…
Amerikan köpeklerini…
Tercih ettin.
Arşivlerim…
Bir harf bile değiştirilmemiştir sonradan, bir harf
Ehh, pek iyi değilim ama dün ile kıyaslanmaz. Saat 5 gibiydi eve geldim, uyumuşum…
Kıpırdamayacağım, düşünmemeliyim…
Beynin sol tarafı…
Üzülmemeliyim.
*
Cezeri…
Ucan ilk “Türkiyeli otomotiv”
Siiiktir ulan gavat, YAZMADIM MI Frankfurt – Düsseldorf arasını?
Dünya…
Tayyipistana bakıyormuş, eh karşındaki her şeyi yiyen sazan olduktan sonra…
Gerisi kolay tabii.
Anlatmıştım…
Damatların y.rağı TATLI OLUR!
ALTINDA gender konusu YATIYOR YA… ANLATIRIM BIR ARA
*
İstikşafı görüşmelermiş…
Yiyince DOKUZU O kıllı götüne aklı başına geldi!
*
Korona…
Geliyor haberler hastanelerden, kaynıyormuş…
KAYNIYOR…
Ve Tayyipistanda EBA…
>>> Eğitim <<<
Teknolojinin tehlikeleri, altyapı…
Tüm bunları tek tek anlatmadım mı, BEKLE…
Gelecek olan Hacker saldırısını!
Göreceğiz O zaman…
1…
TEKRAR bir senede “yetiştirdiklerini” nasıl apışıp kalacaklarını!
Hah kendileri itiraf etti, siber saldırı…
YOK…
Bu o beklediğim saldırı değil!
Silah ruhsatı; TAMAM 😊
Danke Leute, ihr habt mein Ehrenwort…
Danke noch einmal für das mir erwiesene vertrauen.
*
Herr Seehofer, ich weiß nicht woher dieser Sinneswandel kommt, aber…
DANKE!
*
Şakır şakır ter, bu havada…
Sadece alınım, saçlar…
Dur bakalım belki?
*
Ingiltere 6178
AMA çok daha ÖNEMLISI, hani badem falan…
UV-C…
Alman resmi makamları…
Sars-CoV2 Ultraviyole dezenfeksiyonu AMAN…
AMAN HA!
Önder…
Yazmış, anlatmıştı demek istemiyorum AMA (…)
*
Ben biliyor, anlıyorum AMA insanlar ya bilmiyorlar ya anlamıyorlar.
Yorum yapmaya lüzum bile görmüyorum AMA İzmirlim, eksik, eksik, vurgulaman yanlış. Doğrun KADIN, sırt çeviren kadın kadar tehlikeli seven kadın. Hain hep vardı HEP OLACAK
Sinkaf
Sıcak bir yaz günüydü.
30’lu yaşlarda, sarışın güzel bir kadın direksiyondaydı, eski yoldan Çeşme’ye gidiyordu.
Otomobilinin hafif sağa çektiğini hissetti, kenara yanaştı, baktı, lastiği inmişti.
Hay Allah, ne yapacağım şimdi diye kara kara düşünürken, yanından geçen otomobil az ilerde durdu, geri geri geldi, sürücüsü indi.
Genç bir delikanlıydı.
“Yardım edebilir miyim?” diye sordu.
Kadın kırık dökük Türkçesiyle konuştu, “çok mutlu olurum” dedi.
Delikanlı stepneyi çıkarıp, lastiği değiştirirken sohbet ettiler.
Kadın Yunan’dı.
Yunanistan’ın İzmir Başkonsolosluğu’nda çalışıyordu.
Delikanlı ise, pilottu, Türk Hava Kuvvetleri’nde üsteğmendi.
İş bitti, el sıkışıp ayrılırlarken, kadın telefon numarasını verdi, müsait olduğunuzda bir teşekkür kahvesi ısmarlamak isterim dedi.
Yoldaki bu büyük tesadüfle, çok büyük bir balık yakaladığının farkındaydı.
Bir kaç gün sonra Alsancak’ta buluştular.
Kahvelerini yudumlarken yanlarına biri geldi, “a-aa merhaba” dedi, sanki oradan geçiyormuş da tesadüfen denk gelmiş gibi davrandı.
Halbuki bu defa, tesadüf mesadüf yoktu.
Savvas Kalenderidis’ti.
Kendisini Yunan Başkonsolosluğu’nun ticaret ataşesi olarak tanıttı.
Anadili gibi, pürüzsüz Türkçe konuşuyordu.
Çünkü ticaret ataşesi filan kamuflajdı, Yunan gizli servisinin casusuydu, rütbesi yarbaydı.
Sarışın kadına yılışan salak pilotumuz, çapkınlık yapayım derken oltaya takılmıştı.
Kalenderidis alttan girdi üstten çıktı, paranın ucunu gösterdi, pilotu angaje etti; istenen belgeleri aktarırsa tatlı bir hayat sürebileceğini vaadetti.
Şerefsiz pilotumuz kabul etti.
Küçük bi pürüz vardı…
Acaba gerçekten pilot muydu? Gerçekten subay mıydı? Ya Yunan istihbaratına sızmak isteyen Türk casusuysa? Ya Çeşme yolundaki tesadüfen temas, tesadüf değilse?
Test etmek gerekiyordu.
Turist ayağıyla bindirdiler bir yata, kıyıları geziyormuş ayağıyla, adı lazım değil, hava üssü bulunan Yunan adasına götürdüler.
Önce sorguladılar.
Sonra uçurdular.
12’den vurduklarını anladılar.
Pilottu, subaydı, süzme haindi.
Kullanmaya başladılar.
Kalenderidis’in talimatıyla, Çiğli ana jet üssünde görevli istihbarat yüzbaşısıyla yakınlık kurdu.
Yüzbaşı ağız ishaliydi, üsteğmen sohbet ediyormuş gibi sorular soruyor, yüzbaşı hiç şüphelenmiyor, bülbül gibi ötüyordu, uçak sayılarını, intikalleri, hatta harekat planlarını bile anlatıyordu, üsteğmen de bu bilgileri Kalenderidis’e aktarıp, cebini dolduruyordu.
Bilahare, gene Kalenderidis’in hedef talimatıyla, bir deniz astsubayını bağladı. Çok gizli telsiz frekans kodlarına ulaştı, bunları da sattı.
Şahane casusluk yaptığını, kimsenin ruhunun bile duymadığını, tereyağından kıl çeker gibi para kazandığını düşünüyordu ama, aslında MİT tarafından ruh gibi takip ediliyordu.
MİT’in nasıl haberi olmuştu?
Üsteğmen evliydi.
Eşini ihmal ediyordu.
Giyimine kuşamına bir başka önem verir olmuştu.
Eve sık sık geç geliyor, bazen nöbet filan diyerek hiç gelmiyordu.
Eşi şüpheleniyordu.
Evli erkekler iyi bilir, kadınların hissiyatından daha yetenekli bir istihbarat teşkilatı henüz icat edilmedi dünyada!
Kocasının kredi kartında maaşından daha fazla harcama olduğunu görmüştü. Kendileri geçim sıkıntısı çekerken, kocası şakır şakır para harcıyordu.
Takip etti…
Sevgilisi olduğunu, Karşıyaka’da sevgilisine ev tuttuğunu tespit etti.
Ve, aldatılan kadın, kavga çıkarıp boşanmak yerine, memleket adına çok faydalı bir davranışta bulundu, kocasının komutanına gitti, tek tek anlattı, “acaba parayı nerden buluyor?” diye sordu.
MİT işte bu sorunun cevabını bulmak için devreye sokulmuştu.
Bunun üzerine görüldü ki…
Hain subay, Savvas Kalenderidis’le temas halindeydi.
MİT bir taşla iki kuş vurmuştu.
Çünkü, bu Savvas Kalenderidis denilen puşt, yukarda Allah var, kendi devleti adına işini çok iyi yapan, ele avuca sığmayan, MİT’in devamlı takibi altında olmasına rağmen bir türlü kıstırılamayan casustu.
Anadili gibi Türkçe ve Kürtçe biliyordu.
Anadolu’dan mübadeleyle Yunanistan’a göçmüş bir ailenin çocuğu olduğu tahmin ediliyordu.
Karadeniz özel ilgi alanıydı; Trabzon, Rize, Artvin, Giresun, Sinop, devamlı oralara seyahat ederdi.
Türk vatandaşıymış gibi davranır, Savaş Kalender adını kullanırdı.
Kafası karışık gençlerle arkadaşlık kurardı. Karadeniz’den en az 20 genci Yunanistan’a üniversite okumaya götürdüğünü, her ay 500 euro maaş almalarını sağladığını biliyoruz.
Bugün araştırmacı-tarihçi ayağına yatarak Pontus’la alakalı kitap yazanların bazılarının, bu Kalenderidis’in bağladığı arkadaşlar olduğunu biliyoruz!
Ege’de olağanüstü faaliyet gösteriyordu. Her yaz rutin haber haline gelen orman yangınlarındaki kibriti, elbette o çaktırıyordu.
Bazen tur rehberlerini, bazen fırıncıları, bazen inşaat işçilerini satın alıyordu, tarifesi 500 ila 700 euro arasındaydı. Göze batmayan sıradan vatandaşları, askeri takiplerde kullanıyordu.
Kırıkkale’de mühimmat fabrikası havaya uçtu, ortalık savaş alanına döndü, üç kişi hayatını kaybetti, bu patlamanın arkasında Kalenderidis’in olduğundan herkes adı gibi emindi, ancak, somut belge bulunamadı, suçüstü yapılamadı, dedim ya, üstün yetenekliydi, yakalanamamıştı.
Dinleme üslerimizin santim santim haritasını çıkardı, deşifre olan bu askeri tesislerimizi mevcut yerinden söküp, taşımamıza sebep oldu.
Çeşme Çiftlikköy’de, tenhada, havuzlu villası vardı.
Avantaya bayılan yılışık gazetecilerimizi, Yunan müziği dinlemeyi entelektüel faaliyet zanneden lavuk akademisyenlerimizi, ticari menfaat peşinde koşan züppe işadamlarımızı, bu havuzlu villasında toplar, eskort Rus kızlarını getirir, sabahlara kadar parti verir, sonra da bu gerizekalıları inek gibi sağardı.
Paravan yayınevi kurdurdu.
Yukarıda bahsettiğim gerizekalıların parasıyla, aynı gerizekalılara kitaplar yazdırdı, Yunanistan hayranlığını pompalattı.
Turizm şirketi kurdurdu, Yunan adalarına gitmeyi moda haline getirdi.
Hain üsteğmen meselesi, hiç hata yapmadan çalışan Kalenderidis’in bardağı taşıran damlasıydı… Görüntülendi, belgelendi, itiraflar alındı, üsteğmen, yüzbaşı ve astsubay tutuklandı.
Normalde dört sene görev yapması gerekirken, büyük başarısı nedeniyle yedi senedir İzmir’de bulunan Kalenderidis vaziyeti kavramıştı, deşifre olduğunu anlamıştı.
Aniden buhar oldu.
Yunanistan’a kaçtı.
Gel zaman git zaman, Suriye’den kovulan Abdullah Öcalan, döndü dolaştı, Yunanistan’ın kucağında kaldı.
Kenya’daki Yunan Elçiliği’ne saklandı.
Sonrası malum…
Dokuz kişilik ekibimiz Kenya’ya uçtu, Öcalan’ı paketledi, memlekete getirdi.
MİT müsteşarı, ekibimizi kucakladı, kutladı, Çankaya Köşkü’ne götürdü.
Cumhurbaşkanımız Demirel’di.
Kahramanlarımızı Atatürk’ün Pembe Köşkü’ndeki tarihi makam odasında karşıladı, arkalarına “TC Cumhurbaşkanı S. Demirel – 18.2.1999” yazısı kazınmış, som altından kol saatleri hediye etti.
Ve o tarihi konuşmayı yaptı…
“Sizlerle hatıra fotoğrafı çektiremiyorum. Sizler çok gizli bir görevi başarıyla ifa ettiniz. Şartlar, bundan sonra da gizliliğin korunmasını gerektiriyor. Sizleri bir fotoğraf karesinde buluşturmanın sakıncalı olduğunu düşünüyorum” dedi.
Cumhurbaşkanımız bunları söylerken, aynı dakikalarda, bir başka fotoğraf karesi, dünya ajansları tarafından servis ediliyordu.
Öcalan’a eşlik eden ve Nairobi Havalimanı’nda sap gibi ortada kalan Yunan gizli servisi albayının fotoğrafıydı.
Savvas Kalenderidis’ti!
İzmir’de görev yaparken defalarca Suriye’ye giden, Bekaa vadisinde Apo’yla görüşen, Yunan gizli servisiyle Pkk’nın kontağını sağlayan kişi, Kalenderidis’ti.
Apo ona çok güveniyordu, aralarında sağlam bir bağ oluşmuştu.
O nedenle, Yunanistan’dan Kenya’ya uçarken, Kenya’da elçilikte saklanırken, yanında sürekli Kalenderidis vardı.
Sap gibi ortada kaldığı an’ı yıllar sonra şöyle anlatacaktı…
“Kenyalılarla görüştüm, Öcalan’ın Yunan elçiliğinden uzaklaşması için iki saat süre tanıdılar, Öcalan’ı istediği yere götürmesi için özel uçak tahsis edeceklerini söylediler. Elçiliğe dönüp durumu Öcalan’a anlattım. Hollanda, Finlandiya veya Almanya’ya gitmeyi düşündük. Öcalan elçilikten ayrılmak istemiyordu. Yunan elçisi Kostulas mecbur olduğumuzu, Kenyalıların tehdit ettiğini söyleyince, Öcalan mecburen kabul etti. Nairobi havaalanına geldik, Kenyalı görevliler konvoyun arasına girdi, Öcalan’ı yönlendirip özel uçağa bindirdiler. Öcalan’ın yanında olan Dilan, Nujyan, Melisa ve İbrahim başlarına geleni anladıklarında üstüme saldırdılar, ‘liderimiz nerede, ne yaptınız‘ diye bağırıyorlardı. 10-15 dakika sonra büyükelçi Kostulas geldi, ‘daha fazla kepaze olmayalım, Atina’ya haber vermem gerek, ne diyeyim, Apo’yu kaybettik mi diyeyim?‘ diye sordu. Büyükelçiye Atina’dan gelen emir, Öcalan’ın arkadaşlarını havaalanında bırakıp, ortadan kaybolmamız şeklindeydi, hırsız gibi kaçmamız isteniyordu. Büyükelçinin rezidansına gitmek için taksi ararken, özel uçağın havalandığını gördüm. Saat 21’di. Büyükelçiye uçağı gösterdim, ‘Apo bu uçakta, umarım Ankara’ya götürülmüyordur‘ dedim.”
Apo o uçaktaydı.
Memlekete getiriliyordu.
Kenya fiyaskosunda gizli kimliği dünya çapında açığa çıkan Kalenderidis, emekliye sevkedildi, sivile soyunduruldu.
Gazeteci oldu.
Türkiye aleyhine faaliyetlerine devam etti.
Pontus’u Kurtarma Vakfı kurdu. Karadeniz bölgemizin üzerinde Yunan bayrağının dalgalandığı Pontus haritası bastırdı, bu haritanın Yunan adalarında ücretsiz dağıtılmasını, özellikle Türk turistlere verilmesini sağladı.
“Kardeşim Apo” diye kitap yazdı.
Burnumuzun dibindeki Yunan adalarında imza günleri düzenledi.
Murat Karayılan’ın yazdığı “Bir Savaşın Anatomisi” kitabını Yunanca’ya çevirdi, bu kitabın tanıtım törenini Atina’da Yunan Savunma Bakanlığı Savaş Müzesi’nde yaptırdı.
Hâlâ sık sık, sahte kimliklerle Yunan adalarından Türkiye’ye geçiyor, nostalji yapıyor.
★
Kalenderidis’in öyküsünü tee altı yıl önce, 2014’te yazmıştım.
★
Sayın hükümetimiz o sırada, Pkk açılımı yapıyordu, Pkk’yı tanık TSK’yı sanık yapmışlardı, Kalenderidis’i iki defa madara eden MİT’i Oslo’da Pkk’yla masaya oturtmuşlardı, pırıl pırıl subaylarımızı “casus” diye hapse tıkıyorlardı, kozmik oda’yı soydurtuyorlardı.
Aynı zamanda Yunan açılımı yapmışlardı, İzmir’in işgalinden 95 yıl sonra ilk kez bir Yunan başbakanı İzmir’e gelmişti, Yunan başbakanıyla Akp başbakanı kilise ziyareti yapıyordu, İzmir’in işgalinden 95 yıl sonra ilk kez denize haç atma töreni filan yapılıyordu, Yunanistan resmen Türkiye’ye ait olan 18 adamıza çöküyor, silahlı asker yerleştiriyor, Akp gözyumuyordu.
★
Bu nedenle, Kalenderidis’in öyküsünü yazmamdan hiç hoşlanmamışlardı.
Yandaş medyada koro halinde saldırı başlamıştı.
“Yunanistan’la aramızı bozmaya çalışıyor” diye yazanlar oldu.
“Yunanistan’la savaş çıkarmak istiyor” diye yazanlar oldu.
“Vatan haini” olduğumu, Akp’yi zor duruma düşürmek için Türk-Yunan dostluğuna zarar vermeye çalıştığımı yazanlar oldu.
★
Utanmasalar, Kalenderidis’e özür mektubu yazacaklardı!
★
Gel zaman git zaman, 2020 yılı oldu.
Doğu Akdeniz’de sular ısındı.
★
Yunan gazetesi Dimokratia üç gün önce sinkaflı manşet attı.
Hem de Türkçe sinkaf yaptı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a alenen küfür etti.
★
Yunanistan’ın Ankara büyükelçisi derhal Dışişleri Bakanlığımıza çağırıldı, bu ahlaksızlık en sert şekilde protesto edildi.
Yetmedi, asrın liderimiz suç duyurusunda bulundu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Dimokratia gazetesinin yetkilileri hakkında “cumhurbaşkanına hakaret”ten soruşturma başlatıldı.
★
Dimokratia gazetesinin en önemli köşe yazarı kim biliyor musunuz?
★
Savvas Kalenderidis!
★
“Alma mazlumun ahını” dedikleri, işte böyle bir şey…
Kalenderidis’i yazdım diye bana küfür ettiler.
Kalenderidis döndü dolaştı, Tayyip Erdoğan’a küfür etti!
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/sinkaf-6050053/
Ya ben diyorum…
Birçok insan diyor, Yunan NEDEN demesin?

*
“Hızlı” yükseliyor, kurtarın kendinizi bu PEZEVENKTEN
Almanya 16:11
Euro 9,0039
Hatırlayın Önderin yazdığı kimi şeyi…
Ya KADIN, bilmem nenin tepesi…
Ya para ya ikbal, şahsi menfaat…
BAZEN…
Tehdittir dürtü. Milyar dolarlar…
Kahpedoğan çetesinin ÖZEL HESAPLARINDA…
Bir bir sattı, sizi bile sattı Almancılar…
Hala anlamadınız.
*
Hala öyle…
Ne giyim kuşam ne gıda…
Tek isteğim var TEK…
Eğer yarına iyi olursam OMA
