Allah belamı versin yalanım varsa, çok istedim kapsamlı bir çalışma olacaktı

İyiyim dedim ya…
Bir saat kadar sonra düz duvarları tırmanasım geldi, düşün…
Evlat geldi, geri yolladım. Hani evrak, hukuk gözüyle okumak. Çocuğu geri yolladım…
Tarifsiz acı ve halsizlik, inan bilmiyorum kaçıncı ağrı kesici, uyuşturucu…
Azıcık açıldım. Yarım saat oldu olmadı…
Pişmanım keşke çocuğu yollamasaydım, herif gecede kalamıyor. Mecburen ikimiz olacağız ki sorayım, sorgulayayım heriflere ADAM gibi cevap versin.

Anlattıklarından keyfi hareket ettiklerini çıkarıyorum…
Keyfiyet başka takdir hakki başka, hukuken de!
NOKTA

Aslında elinize tamamen olmuş bir belge verecektim, niyet buydu…
Ama sağlığım sadece öğret diye emir verdi…
Yarına yokum, IMTIHAN bu yaşta, bu kafa ve ağrılarla(!)

Dil bilgisi, kelimeler ve kelimelerin anlamı…
Dile hakimiyet, mutlak hakimiyet…
Bitmedi tabii, hala sadece bir taslak!

Tesadüf…
Herhangi bir mantık yok, algoritma yok, matematik yok, yok, yok, yok…
Ve mantığa ters, alışılageldik uygulamalara tamamen ters. Anlatacağım, öğreteceğim!

Bakin Sayın Prof. Dr. Tuncer Gülensoy ne diyor ne anlatıyor:

“Türk Dili Tarihine Kısa Bir Bakış

Türkoloji, “Türklük bilimi” demektir. Bu bilim dalı içine “Türk dili, edebiyatı, folkloru (halk bilimi): Karagözü, orta oyunu, halk oyunları notasyonu, halk edebiyatı, etnografyası, tarihi, sanat tarihi, güzel sanatları: resmi, minyatürü, nakışı, musikisi” girer. Bu tür çalışmaları yapan bilim adamları ve araştırmacılara “Türkolog” adı verilir.
Türkolojiyi destekleyen en yakın bilim dalları “Altayistik” ve “Mongolistik”tir.
Altayistik, Ural Altay Dil Ailesi içinde “Altay kolu”na bağlı dillerden TürkçeMoğolcaMançu/TungusçaKoreceJaponcayı karşılaştırmalı olarak araştırıp inceleyen bilim dalıdır. Böyle çalışma yapan Türkolog ya da Mongoliste, aynı zamanda, “Altayist” adı verilir.1
Altayistlikle ilgili çalışmalar Türkiye’de çok azdır.2 1976 yılında Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü tarafından yayınlanan “Türk Dünyası El Kitabı”nda, Prof. Dr. Ahmet Temir tarafından yazılan “UralAltay ve Altay Dilleri” ana başlıklı ve “UralAltay Dilleri Teorisi” başlıklı yazı ile Talât Tekin’in “Altay Dilleri Teorisi” başlıklı yazı, bu konuda kaleme alınmış ilk bilimsel yazılardır.
Avrupa, Rusya ve ABD’de Pentti Aalto, Denis Sinor, S. M. Shirokogoroff, B. Collinder, M. Râsânen, G. J. Ramstedt, J. Nemeth, Z. Gombocz, Wl. Kotvicz, B. Ya. Vladimirtsov, N. Poppe,3 J. C. Street, N. A. Baskakov, V. M. İlliçSvitiç, G. D. Sanjeyev, B. A. Serebnennikov, M. A. Şçerbak, L. Ligeti, J. Benzing, Sir Gerard Clauson, Gerhard Doerfer gibi bilim adamları tarafından yazılan çeşitli araştırma ve inceleme yazıları ile konu devamlı gündemde kalmıştır.
Talât Tekin’in dah çok Nikolaus Poppe’den yararlanarak kaleme aldığı “Altay Dilleri Teorisi” adlı bölüm, konu ile ilgili bol örnek vermektedir. “Türk Dünyası El Kitabı”nın 1992 tarihinde basılan ikinci cildindeki “Altay Dilleri Teorisi” bölümü, bu defa Osman Nedim Tuna tarafından daha değişik bir metod ve farklı bir görüşle yorumlanarak kaleme alınmıştır. Elli iki sayfalık bu hacimli makalede:
⦁ Altay dillerinin konuşulduğu yerler,
⦁ Bazı rakam ve istatistikler,
⦁ Alday dilleri teorisi,
1. Türk dili,
2. Moğol dili,
3. Kore dili,
4. Japon dili,
Altay dilinin kuruluşu (Reconstruction),
1. Ana Altay dilinin ses özellikleri,
2. Ana Altay dilinin şekil (morphology) özellikleri,
3. Ana Altay dilinin söz dizimi (syntax),
4. Ana Altay dilinin kelimeleri (vocabulary),
⦁ Ana Altay ve Altay dillerinin ilgi düzeni,
⦁ Altay dillerinin yaşı (chronology),
⦁ Altay dilinin ana yurdu,
⦁ Altay dillerinin iç ve dış yapısı,
⦁ Altay dillerinin akrabalık ilgileri:
a. Altay dilleri arasında ödünçlemeler,
b. Altay dilleri ile başka diller arasında ödünçlemeler
başlıkları altında çok geniş bir inceleme yapılmış, pek çok kelime örneği verilmiştir.
Osman Nedim Tuna’nın bu geniş makalesi, Altayistik konusunda bir el kitabı olarak kullanılmaktadır.
Altayistik, dünyada üne kavuşmuş bir dil topluluğu ile ilgili olarak yapılan bilimsel çalışmadır. Bu topluluğun dil sorunları ile ilgilenen uluslararası bir kuruluşun adı: Permenant International Altaistic Conference (PIAC) olup, merkezi ABD’nin Indiana eyâletindeki Bloomington Üniversitesi’ndedir. Kuruluşun genel sekreteri Prof. Dr. Denis Sınor’dur. PIAC, her yıl değişik bir ülkede toplanmaktadır.
PIAC toplantısının onaltıncısı Ankara’da (1973), otuzbirincisi de Taşkent’te (1986) yapılmıştır.
Türkçe, tarihi 4500 yıl öncesine kadar uzanan dünyanın en eski ve en çok konuşulan dillerinden birisidir. Türkçenin tarihi devirleri şöyledir:
I. Ön Türkçe (PreTurkish): Tarih öncesi konuşulan Ön Türkçe, Ön Altaycaya kadar uzanır. Burada Ön Moğolca, Ön MançuTungusca ve Ön Korece (ve belki de Japonca) ile akrabalığı vardır. Çuvaşça ve Yakutça adlı iki Türk lehçesi, bilinmeyen bir devirde Ana Türkçeden ayrılarak birer lehçe hüviyetine bürünmüşlerdir.
Ön Türkçenin tarihi gelişimi ve dil özellikleri hakkındaki bilgiler çeşitli teorilere dayandığı için, bu konuda bilimsel fazla bir şey söylenememektedir. Meselâ:
Kelime başında bulunan c, y, 0 (sıfır)’lı şekillerdir. Tanınmış Altayist ve Mongolist Nicholaus Poppe, bu konuda şunları söylemektedir: “c ile y belki de bir ana fonemin değişik şekilleridir.” dedikten sonra, Ana Altaycada d’nin Ana Türkçede aldığı değeri “Y” şekliyle, yani c’ye kaçan y’nin sembolü olarak göstermektedir. Bu ses bir takım Türk lehçelerinde c hâline gelmiştir. Buna göre bu c’ler, Ana Türkçenin y foneminden değil, doğrudan doğruya eski bulanık ya da karmaşık d sesinden oluşmuştur. Baştaki c sesinin Ana Altayca y sesinden türeyenleri de vardır: Moğolca: yaralca; Uygur, Hâkâniye, Çağatay: yaruk “ışık”; Kırgız: carık gibi.
Ana Altayca d, n, c, y; Eski Türkçe y denkliğine göre, Eski Türkçede ve Anadolu ağızlarında y ve 0 (sıfır) olarak iki şekil gösteren kelimelerde, y’nin asli olduğu ve sonradan düştüğü görülmektedir. Mesela:
ORHUN UYGUR ORTA TÜRKÇE ANADOLU AĞIZLARI
al:hile alda: aldat yaldat yar yar argula yargı arıl: yorul arıl arık: zayıf yarık
eyegü: yan eyegü: eye kemiği yega, yege: eğe iğ/ik: iğ yeğ: iğ … vb.4
İlk Türk kavimlerinden olan Hunların yazılı belgeleri, şimdilik, elimize geçmemiştir. Tarihî bilgilerimize göre, bugünkü Doğu Moğolistan’ın Hentey eyaletinden Avrupa’nın Macaristan ovalarına kadar uzanan sahalarda devlet kurmuş olan Hun Türklerinin Moğolistan topraklarında yaşadıklarını belgeleyen en önemli kanıtlar, Cengiz Han’ın doğum yeri olan Deluun Boldog mevkiine yakın, patika bir yol kenarında bulunan “kurgan”lardır. Hentey (Khentii) eyaletinin Gurvan Nuur (=Üç Göl) adlı yerleşim yerine yakın olan bu kurganlar, Moğol tarihçileri tarafından Hunlara atfedilmektedir (Bu kurganlar 1990 yılında Moğolistan’a yaptığımız gezi sırasında tarafımızdan da görülmüştür).
Yine, bugünkü Moğolistan topraklarında yer alan bir Türk şehri Karakurum yakınlarında bulunan Kıpçak mezarlıkları da bu coğrafyada Göktürklerden başka Türk kavimlerinin bulunduğunu göstermektedir. 1995 yılında vefat eden, anne tarafından Yakut Türkü olan tanınmış Rus sanat tarihçisi Eleanora Novgoradova’nın arşivinde bulunan ve henüz yayınlanmamış olan belgelerden Altaylardan daha doğuda Kıpçak Türklerinin yaşadığı anlaşılmaktadır. Norgoradova’nın bazı yaylalarda çektiği balbal ve mezar taşlarının Kıpçak Türklerine ait olduğu, bizzat kendisi tarafından söylenmiştir. Ancak, bu belgelerin yayınlanması gerektiğini vurgulamak isterim. Böylece, Türk tarihi ve dil tarihi çok daha gerilere uzanacaktır.5
Bu eski Türk yerleşim bölgelerinden bulunabilecek yazılı belgeler Türk dili tarihini çok eskilere götürebilecektir. 1998 Nisan ayından günümüze kadar süren Orhon Vadisi ile Tonyukuk Anıtı civarında yapılan kazılarda bizleri yakından ilgilendiren Göktürk hazinesi bulunmuştur.
Eski Türkçe:
A) Göktürkçe,
B) Uygur Türkçesi.
Tarih belgeleri, VIII. yüzyılda yazılmış olan YeniseyOrhun Anıtlarından birkaç yüzyıl öncesine kadar uzanan Göktürkçe6, taş ağaç ve maden üzerine yazılı malzemelere dayandığı halde, eldeki yazılı belgelerin az olmasından dolayı kelime hazinesi eski Uygur Türkçesinde olduğu kadar zengin değildir. Her yeni bulunan yazılı anıt, Göktürkçenin kelime hazinesini genişletmektedir. Altaylar’da yeni bulunan “Göktürk harfli yazıtlar”ın dili, Göktürkçenin başka bir diyalekti olabileceği tartışmasına sebep olmuştur. Göktürk harfleriyle yazılı olan bu belgelerin dili Kültigin (KölTigin), Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtlarının dilinden farklı olduğu için okunmakta zorluk çekilmektedir.
Bilindiği üzere, Orhun Yazıtları, 1729 Poltova Rusİsveç savaşında esir düşüp, Orta Asya’ya sürgüne gönderilen İsveçli subay Johann von Strahlanberg tarafından bugünkü yerlerinde bulunarak paftaları çıkarılmış ve yayınlanmıştır. Önceleri “Runic” adı ile anılan bu anıtların yazısı, Türkler tarafından yazılabileceği düşünülmediği için “gizli yazı” olarak adlandırılmış ve başka milletlerin ataları üzerine durulmuştur. XIX. yüzyılın sonlarında Danimarkalı Türkolog Vilhelm Thomsen ile Prusyalı Rus bilgini Wilhelm Radloff yazıtların dili üzerinde çalışmışlar ve hemen hemen aynı yıllarda yazıları çözmeyi başarmışlardır.
Bugün hem Türkiye’de hem de Asya, Avrupa ve Amerika’da pek çok Türkolog bu yazıtların dili üzerinde çalışmakta, pek çok eski Türkçe kelimeyi “yeniden okuma” tecrübeleri yapmaktadırlar. Türkiye’de Hüseyin Namık Orkun, Muharrem Ergin, Ahmet Caferoğlu, Talât Tekin, Osman F. Sertkaya, Cengiz Akaya gibi Türkologların bu konuda yazılmış eser ve makaleleri bulunmaktadır.
Göktürk Devleti’ni yıkıp, yerine yeni bir devlet kuran Kara Kırgızları takiben, bugünkü Doğu Türkistan (Tufan, Hoço, bin Buda mağaraları civarı, Kâşgar vb.) bölgesinde kurulup gelişen Uygur Devleti’nin Türkçesi, (N) ve (Y) lehçelerine ayrılmış olup Budist metinleri ile zenginleşmiştir. Mesela, eski Türkçede KONY (=koyun) kelimesi (N) lehçesinde KON, (Y) lehçesinde ise KOY şeklinde söylenip yazılmıştır. Bugün Sibirya Türk lehçelerinde konuşulan (Y) lehçesidir. Koy soyalım demek “Koyun keselim” demektir.
Eski Uygur Türkçesinin “rulo” veya “sayfa” kağıtlar ile ipek bezler üzerine yazılmış olan belgeleri her iki lehçenin dilini ihtiva etmektedir. Fırça ile yazılmış olan bu eserler, XIX. yüzyılın içinde Doğu Türkistan’a yapılan bilimsel ekspedisyonlar sonucunda mezar, höyük ve mağaralarda bulunmuştur. Rus, Alman, Finli Türkologlar tarafından Turfan, Hoço ve Binbuda mağaralarında bulunan bu yazmalar Avrupa’ya getirilmiş, Almanya’ya getirilenler önceleri “Türkische TurfanTexte” adı ile; II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya ikiye bölününce, belgelerin bulunduğu Humbolt Üniversitesi Doğu Berlin’de kaldığı için “Berliner TurfanTexte” adı ile anılmışlardır.
Eski Uygur belgelerinin dili üzerine Alman, Fransız, Rus, Japon ve Türk dilleri çalışmalar, yazmaların bir kısmını yayınlamışlardır.7
Türklerin bu tarihi süreç içerisinde “tek Tarnılı inanış”tan Budizm, Manihaizm, Nasturilik gibi “öğretiler”e yönelmeleri sonucunda Mani ve Süryani alfabeleri ile yazılmış eserleri de bulunmaktadır. Daha sonraları, farklı coğrafyalarda Hıristiyanlık ve Musevilik (Ahdi Atik) gibi ilahi dinlere inanan Türk kavimleri, 921 yılında, Karahanlı Hükümdarı Satuk Buğra Han zamanında 300 bin çadırlık bir toplulukla İslamiyeti kabul etmişlerdir. Böylece 220 yıllık bör dönemde Türk milletinin dini inanışı ve hayat felsefesi değişmiş, ortaya Türkİslam düşüncesinin ürünü olan eserler konulmaya başlanmıştır.
1069 yılında Kâşgarlı Mahmud tarafından kaleme alınan “Divânu Lugât’tTürk” (Hazâ Kitâbı Divânu Lugât elTürk) (DLT)8 adlı eser Türkçenin ilk ve en büyük “sözlük”ü ve “ansiklopedi”sidir. Türkçenin Arapçadan daha üstün olduğunu göstermek için yazılan bu eserde Oğuz Türkçesinden başka, Türkistan coğrafyasında yaşayan Karluk, Kanglı, Kıpçak, Tatar, Yıva, Çiğil vb. Türk boylarında yaşayan Türkçe kelimelerden örnekler verilmiştir. Bugünkü Anadolu ağızlarının temelini oluşturan DLT Türkçesi etimolojik çalışmaların kaynağını oluşturmaktadır.
Aynı yıllarda Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından yazıldığı bilinen “Kutadgu Bilig” (KB) (=Mutluluk veren bilgi) adlı “mesnevî” tarzında yazılmış olan eser, Türkçenin en büyük eserlerindendir. Bir siyasetnâme ve aynı zamanda bir nasihatnâme olan bu eserin, şimdilik üç yazma nüshası bulunmaktadır: Arap harfleriyle yazılmış Fergana ve Mısır nüshaları ile Uygur harfleriyle yazılmış Viyana nüshasıdır. Fergana nüshası tarihçi Zeki Velidi Togan tarafından Fergana’da bulunmuş; Viyana nüshası da Alman tarihçi von Hammer tarafından İstanbul’dan satın alınarak Avusturya’ya götürülmüştür.
DLT Besim Atalay tarafından Türkçeye tercüme edilmiş ve Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından yayınlanmıştır (4 cilt). KB de Reşid Rahmeti Arat tarafından Latin harfleriyle transkripsiyonu yapılmış, buradan Türkiye Türkçesine aktarılmış ve indekssözlüğü hazırlanmıştır. Eserin tıpkıbasımları ve metni TDK, tercümesi Türk Tarih Kurumu (TTK), indeksi de Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü (TKAE) tarafından yayınlanmıştır.
Karahanlılardan sonra aynı coğrafyada devlet kuran Harzemşahlar (Harezmliler) Devleti zamanında yazılan en önemli eser “Nehcül’lFerâdis”tir.9 Harekeli olarak yazılan eserin dili kolay anlaşılır bir özelliktedir. Macar Türkoluğu Jânos Eckmann tarafından yapılan transkripsiyonlu metin TDK tarafından yayınlanmıştır.10
Türk dilinin Türkistan coğrafyasındaki (bugün yanlış ve kasıtlı olarak Orta Asya denmektedir) serüveni Çağatay Devleti’nin kurulmasıyla devam etmiştir. Ali Şir Nevâi, Babür Şah, Hüseyin Baykara, Ebülgâzi Bahadır Han gibi edib ve devlet adamlarının eserleriyle en mükemmel örneklerini veren Çağatayca, bugünkü Özbek Türkçesinin temelini oluşturmaktadır. Ali Sir Nevâi’nin divânları, hamseleri ve “Muhâketü’lLugateyn” gibi bir sözlük eseri bulunmaktadır ki, bu eserler Türk dilinin anıt eserleridir. Bütün bu eserler TDK tarafından yayınlanmış, bazıları da yayınlanmak üzere bilim adamlarına ısmarlanmıştır. Baykara’nın divânı, Babür’ün “Hatırât”ı, Bahadırhan’ın “Şecerei Türk” ve “Şecerei Terâkime” adlı eserleri bu dönemin büyük eserleridir.11
Türkçenin Anadolu’da konuşulmaya başlaması XI. yüzyıldan öncelere uzanır. 1071 Malazgirt Zaferi’nden en az 34 yüzyıl önce Anadolu’ya KumanKıpçak12 ve Peçenek Türklerinin paralı asker olarak getirildikleri, bunların bugünkü TunceliDiyarbakır hattında Bizans Devleti’ni Arap ve Pers ordularına karşı savundukları bilinmektedir. Daha sonraları Karadeniz’in kuzeyinden Kafkasya yolu ile Anadolu’ya giren Saka Türklerinin en büyük boyu Partların da Doğu Anadolu bölgesini yurt tuttukları tarihi bir gerçektir. Bazı Batılı tarihçiler, Kırım ve Deşti Kıpçak’ta yaşayan Kimmerlerin de Anadolu’ya gelmiş olabileceklerini yazmaktadırlar. Bugün Doğu Anadolu’da yaşayan ve Kürmanç ağzı konuşan Türklerin atalarının büyük bir bölümü KumanKıpçak ve Peçenek, Zaza ağzı konuşanların atalarının büyük bir bölümü de Part Türkleridir. Tarafımızdan yapılan bilimsel araştırmalar ve “Kürtçenin Etimolojik Sözlüğü” (Ankara 1994 TTK Basımevi) ile “Doğu Anadolu OsmanlıcasıEtimolojik Sözlük Denemesi” (Ankara 1986, TKAE yayını) adlı eserlerle bu konu bilim dünyasının dikkatine sunulmuştur.
1041 yılında bugünkü Suriye topraklarına girerek BayırBucak (HamaHumus) bölgesinde yurt tutan 24 Oğuz boyundan Yıva Türkleri, yazın Anadolu’nun Bazok yaylalarına göç ederek bu yörelerin Türkleşmesini ve yöre ağızlarının oluşmasını sağlamışlardır.
1071’den sonra Anadolu’ya akın akın göç eden Türk boyları, bu yeni topraklarda yeni bir edebiyat dili geliştirmişlerdir. Hem eski Uygur Türkçesinin imlâ geleneğini yaşatan hem de birbirleriyle karıştıkları için kelime hazinesi ve dil özellikleri gelişen Türk boyları XI. yüzyılda ilk eserlerini vermeye başlamışlardır. “Behçetü’lHadâ’ik fi mev’izetü’lHalâ’ik” adlı eser ile Âli adlı bir Türk yazarının “Kıssai Yûsuf” adlı eseri eski Anadolu Türkçesinin en mükemmel eserleridir.
Eski Anadolu Türkçesinin XIIXV. yüzyıllar arasında gelişip sayısız eserler verildiğini biliyoruz.13 Mevlânâ, oğlu, Sultan Veled, Yunus Emre Ahmet Fakih, Hoca Dehhânî Ahmedî, Ahmedi Dâi, Âşık Paşa bu dönemin tanınmış isimlerinden bazılarıdır.
XIIXV. yüzyıllar eski Anadolu Türkçesinin geliştiği ve divân, mesnevi, tıp (tıbbı Nebevî ve baytarnâmeler), tarih, felsefe ve müsbet bilim dallarında eserlerin yazıldığı dönemlerdir. Bu dönemler arasında Türkçenin bünyesinde de değişiklikler olmuş, ünlülerde yuvarlaklaşma ya da düzleşme ve ünsüzlerde değişmeler ortaya çıkmıştır. Arap harfli Türkçe metinlerde farklı imlâların görülmesi de bu dönemlerdedir. Arapça ve Farsçanın etkisi fazla olmamakla birlikte, bu iki dilin imlâ özelliklerinin bazı eserlerde görülmesi bu devirdedir. Meselâ: iki kelimesi normal Türkçe imlaya göre (elif+ye+kef+ye) ile yazılması gerekirken, (elif+kef+ye) veya (elif+esre+kef+esre) yazıldığı (bkz. Germiyanoğlu II. Yakup Bey’in Taş Vakfiyesi) pek çok Türkçe kelimede, Arap imlâsının özelliğine uygun olarak (a, ı/i, o/ö, u/ü) ünlülerin yazılmadığı görülmüştür. Hattâ, kalıplaşmış bazı Arapça ve Farsça kelimelerde de farklı imlâlar kullanılmıştır.
XVIXIX. yüzyıllar arasında Anadolu’da gelişen Türkçede Arapça ve Farsça kelime ve terkiplerin yoğun olduğu görülmüştür. Pek çok edebî metinde zincirleme Farsça tamlamalar bulunması, Arapça “hurufu şemsiyye” ve “hurufu kameriyye”li terkiplerin yer alması Türkçenin aleyhine olmuştur. Klasik Osmanlı döneminin Fuzûlî, Bâki, Nedim, Şeyh Gâlip, Ahmet Paşa, Âşık Paşa, Nef’i, Evliyâ Çelebi, Kâtip Çelebi gibi divân sahibi şâir, seyahatnâme ve bilim eseri yazarlarının eserleri Türkçenin önemli kaynaklarıdır.14
Yine bu dönemlerde eser veren halk ozanlarımızın eseri de tarihî birer kaynaktır. Karacaoğlan, Dadaloğlu, Seyranî ve daha pek çok saz şâirlerinin kullandıkları Türkçe, Oğuz Türkçesinin zenginliğini göstermektedir.15
Türk sosyal hayatının Batı ile tanışması XIX. yüzyılda Tanzimat Fermanı ile gerçekleşmiştir. Bu dönemin Nâmık Kemâl, Ziya Paşa, Şinâsi, Abdülhak Hâmid (Tarhan), Tevfik Fikret, Muallim Nâci vb. gibi şahsiyetleri Türkçenin gelişmesinde önemli rol oynamışlardır. Roman, hikâye, şiir, tiyatro ve tenkid alanlarında yazılan yüzlerce eser, Türk dilinin zengin ürünleridir.16
Tanzimat ile hemen hemen aynı yıllarda Anadolu dışındaki Türk edebiyatında da oldukça büyük gelişmeler olmuş, Kazan ve Kırım’da yaşayan Türk asıllı edebiyatçılar, Türk dünyasını dil ve fikir yönünden birleştirebilmek için çaba göstermişlerdir. Kırımlı Türk İsmail Gaspıralı, “Dilde, fikirde, işte birlik!” sloganı ile “Tercüman” gazetesini çıkarmış, Yusuf Akçora, Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Emin Resulzâde, Mirza Bala Mehmetzâde, Fâtih Kerimi gibi Kırımlı, Kazanlı, Azerbaycanlı fikir ve edebiyat adamı şahsiyetler Türkçenin gelişmesi için çaba göstermişlerdir.
II. Dünya Harbi ve hemen arkasından Kurtuluş Savaşı, Anadolu Türk edebiyatında kesintiye sebep olmuşsa da, kurtuluşu takib eden yıllarda Halide Edip Adıvar, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Hâlid Ziyâ Uşaklıgil, Ziyâ Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul gibi romancı ve şâirlerimiz, Anadolu insanının hayatını anlatan eserler vermişler ve Türkçeyi en güzel şekliyle kullanmışlardır. Cumhuriyetin henüz yirminci yıllarında yazılan eserlerde görülen Türkçe kelimelerin çokluğu dilde sadeleşmenin işaretleri olmuştur. Büyük önder Atatürk tarafından 1932 yılında kurulan “Türk Dil Kurumu” (eski adıyla, Türk Dili Tedkik Cemiyeti), Türkçenin işlenmesi ve zenginleşmesi için bilimsel çalışmalar yapmıştır. Kurulduğu tarihten günümüze kadar uzanan 65 yıllık süre içinde bu kurumun Türk diline hizmeti inkâr edilemez. Kurumun bugün 500’e yakın bilimsel yayını ile “Türk Dili” adlı aylık dergisi ve “Türk Dili Araştırmaları YıllığıBelleten” adlı yıllık bilimsel dergisi Türkolojinin temel kaynaklarındandır.
TDK’nun önemli çalışmalarından birisi de Anadolu ağızlarının büyük bir bölümünün kelime hazinesi içinde alan “Derleme Sözlüğü”dür. Şimdilik 11 cilt olan bu büyük derleme eserin “Kavramlar Sözlüğü”nün ilk 3 cildi de yayınlanmıştır. Öteki sözlük türü eser “Tarama Sözlüğü” adlı olup, 8 cilttir. XIXV. yüzyıllar arasında yazılmış seçme eserlerden taranan Türkçe kelimeleri içine alan bu eserin daha genişi “Türkçenin Tarihsel Sözlüğü” adı henüz hazırlık safhasındadır. Bu büyük projede XIXI. yüzyıllar arasıda Anadolu sahasında yazılmış divan, tıbbı Nebevi, baytarnâme, mesnevi vb. türü eserler konunun uzmanlarınca kelime kelime taranıp fişlenmekte; her kelimenin çeşitli anlamları bulunarak kaydedilmektedir. Yirmi yıldan beri sürdürülen bu projenin daha 5 yıl kadar süreceği düşünülmektedir. Eser tamamlandığında, XIXV. yüzyıllar arası Anadolu Türkçesinde kullanılan Türkçe, Arapça, Farsça, Moğolca ve başka dillerden Türkçeye ödünç olarak girmiş kelimeler, deyimler, terimler, ata sözleri, Arapça ve Farsça terkipler, Türkçe tamlamalar imlâ özellikleri ile birlikte bilim dünyasının hizmetine sunulacaktır.
Türk dilinin Türkistan coğrafyasındaki (Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Moğolistan’ın Kerey Kazakları) gelişmesi çok uzun yıllar takip edilememiş, bu Türk kavimlerinin Ruslarca assimile edilmeye ve dillerinin unutturulmaya çalışılması 70 yıldan fazla sürmüştür. Eski Sovyetler Birliği’nin esareti altında yaşayan 150 milyondan fazla Türk insanı, bütün maddi ve manevi baskılara rağmen dillerini, tarihlerini, törelerini unutmamışlar; kendi şive ve lehçelerinde eserler vermeye devam etmişlerdir.
1986 yılından beri Türk dünyasının sürdürdüğü birlik ve beraberlik çalışmaları, her yıl Türkiye’de yapılan “Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı” ile perçinlenmekte, bu kurultaylarda oluşturulan, “EğitimÖğretim”, “Kültür”, “BilimTeknoloji” gibi komisyonlarda “ortak dil, alfabe, yazı dili, genel Türkçe sözlük” meseleleri ile alınıp, sonuçlandırılmaktadır. 1996’ya kadar yapılan kurultaylar ile karma komisyonların sonucunda alfabe sorunu hemen hemen çözülmüş gibidir. Azerbaycan, Kırım ve Gagauz Türkleri Latin alfabesini kullanmaya başlamışlardır. Türkmen, Özbek, Kırgız ve Kazak Türkleri de Latin alfabesine geçişi hızlandırmaktadırlar. Ortak üst dil, ortak eğitim gibi sorunlar da en kısa zamanda çözülecektir.
Yıllardır özlemi çekilen “Türk Dünyası Yazarlar Kurultayı” birkaç defa toplanmış ve ortak kararlar alınmıştır. Tanınmış Kırımlı romancı Cengiz Dağcı ile Kırgız romancı Cengiz Aytmatof’un eserleri artık Türk okuyucular tarafından okunmakta; Türkmen, Azeri, Kırgız, Kazak, Uygur, Gagauz, Başkurt, Çavuş, Yakut, Altay, Şor Türklerinin sözlükleri Anadolu insanı tarafından kullanılmaktadır. Gagauz, Kumuk, KırımTatar, Kaşkay (İran’da), Azeri, Güney Azeri, Başkurt, Yakut Türklerinin gramerleri Türk bilim adamları tarafından ortaya konulmuştur. Öteki Türk lehçelerinin gramer ve sözlük çalışmaları da bilimsel olarak üniversitelerimizde hazırlanmaktadır.
Büyük Kırgız destanı, 500 bin mısralık Mânâs’ın Radloff varyantı neşredilmiş, 1995 ve 1996 yıllarında “Manas” adına kongreler düzenlenmiş, bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Mânâs ile ilgili çeviri ve bilimsel araştırma çalışmaları hâlâ sürürülmektedir.
Birincisi 1988 yılında Bakû’da yapılan Sovyet Türk Kollokyumu’nda “Dede Korkut” ele alınmış, bu eserin çeşitli yönleri tartışılmıştır. Bu kollokyumda sunulan Türk heyeti bildirileri TDK tarafından yayınlanmıştır.
Bunu takiben ikincisi Elazığ Fırat Üniversitesi’nde, üçüncüsü Kazakistan Alma Ata’da, dördüncüsü Konya Selçuklu Üniversitesi’nde yapılan bu kollokyumların sürdürülmesi ikili kültürel ilişkiler açısından oldukça önemlidir.
Türkiye Türkçesinin yeni Sözlük çalışmaları devamlı olarak sürdürülmekte, eski sözlük madde başı bakımından genişletilmektedir. Son baskı sözlük ortaya konulduğunda, Türkiye Türkçesinin kelime hazinesinde önemli sayıda artış olacaktır (madde başı 100 bin kelime). “İmlâ Kılavuzu’da 1996 yılında yapılan TDKBilim Kurulu toplantılarında geniş olarak ele alınmış, her sorun tartışılarak ortaya yepyeni bir kılavuz çıkarılmıştır.
Türkçe üzerinde yapılan çalışmalar yalnız Türkiye’de değil, öteki Türk ülkeleri ile Batılı ülkelerde de sürdürülmektedir.
1 Bu konuda bk. T. Gülensoy, Türkçe El Kitabı, Ankara 2000, s. 6877: AltayistikMongolistik ve Türkoloji.
2 Altayistikle ilgili olarak: A. Temir, O. N. Tuna ve T. Gülensoy’un bilimsel makale ve tebliğleri vardır.
3 Tanınmış Mongolist ve Altayist N. Poppe’nin konu ile ilgili bir eseri Z. Kaymaz tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Altay Dillerinin Karşılaştırmalı Grameri, I. kısım: Karşılaştırmalı Ses Bilgisi, İstanbul 1994. Ayrıca bk. Türkçe El Kitabı, s. 7885.
4 Altay dillerindeki kelime başı *p, *t ve *k ünsüzleri için bk. Türkçe El Kitabı, s. 7075.
5 E. Novgoradova’nın Türk kültür tarihi için çok önemli bir eseri şudur: Moğolistan’daki Türk Eserleri, Leipzig 1983. (Almanca)
a. Çoyren (veya Çoyron) yazıtı: Türk dilinin tarihi bilinen en eski belgesidir. (M.S. 687692). Köktürk işaretli altı satırdan ibarettir. Bu konuda bk. S. G. Klyaştornıy, “Ruçineska nadpis’ iz Vastognoy Gobi”, Studia Turcica, Badapest, 1971, s. 249258.
b. Orhun Abideleri:
⦁ Bilge Tonyukuk kitabesi: (MS. 716, 2 taş hâlinde)
⦁ Kültigin kitâbesi: (M.S. 732)
⦁ Bilge Kağan kitâbesi: (M.S. 735) Bu eserler için bk.
Inseniptions de l’Orkhon, Helsingfous 1892
W. Radloff, Atlas der Altertümer der Mongolei, Petersug 18921899 (1996 yılında TDK tarafından toplu olarak yayımlanmıştır.)
V. Thomsen, Dechifferement des inceriptions de l’Orkhon et de l’Ienissei notice Preliminaire, BARD 1893, s. 285299
V. Thomsen, “Moğolistan’daki Eski Türkçe Kitâbeler”, Türkiyat Mecmuası, III, s. 81118, İstanbul, 192633 (Tercüme eden? R. H. Özden)
H. N. Orkun, Eski Türk Yazıtları: I. İstanbul 1936; II. (1939); III. (1940); IV. (1941), (Bu dört cilt 1996 yılında TDK tarafından tek cilt hâlinde yeniden yayınlanmıştır.)
c) Yenisey Metinleri: Orhun âbidelerinden önce, Kırgızlara ait mezar taşlarından ibaret olan ve tek tük kelimelerle isimleri ihtiva eden bu yazıtlar, 1721 yılında bitki bilimci Messerschimdt tarafından bulunmuştur.
bk. D. D. Vasilyev, Korpus Tyurskih Rumiceskih Panyatnikov BasseyYeniseya, Leningrad 1983. (Bu eserde 186 Yenisey metninin yeniden kuruluşu, işaretlerin transkiripsiyonu, bibliyografya ve konuyla ilgili bilgi bulunur.)
7 Bu konuda yazılmış önemli eserler:
⦁ W. BangA. von Gabain, Türkische TurfanTexte II., Berlin 1929.
⦁ J. P. Asmussen, “Xuastvanift” Studies in Manicheism, Copenhagen 1965.
⦁ A. von Le Coq, Huastvanift (Çev.: S. Himvan), TDK, Ankara 1941.
⦁ F. W. K. Müller, Uigurica I., Berlin 1908, s. 210 (Yacokus İncili’nin tercümesi verilir).
Fazla bilgi için bk. T. Gülensoy, Türkçe El Kitabı, Ankara 2000, s. 101110. (Çalışmalarla ilgili geniş bibliyografya vardır.)
8 TDK tarafından 4 cilt hâlinde yayınlanmıştır. (Ankara 1941 Tercüme: B. Atalay)
9 O. N. Tuna, A. F. Karamanlıoğlu, A. Caferoğlu gibi dilciler de Nehcü’lFerâdis üzerine çalışmışlardır.
⦁ A. F. Karamanlıoğlu, “Nehcü’lFerâdis’in Dil Hususiyetleri”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, Sayı: 1617, 1819.
⦁ D. N. Tuna, Studies on Nahju’lFerâdis: A method for Turkic Historical dialectology, University of Washington 1968.
10 Hârezm Türkçesinin öteki eserleri:
⦁ Mi’racnâme
⦁ Muinü’lmürid
⦁ Muhabbetnâme
⦁ Rabguzî, Kısasü’lEnbiyâ
⦁ İrşâdü’lMülûk ve’sSelâtîn
⦁ Kitâbu fi’lFıkh bi Lisâni’lTürkî
⦁ Kitâbu Mukaddimei Ebul’Leyi’s, Semerkandî
⦁ Kıssai Yûsuf
⦁ Cüncümenâme
⦁ Kutb, Hüsrev ü Şîrîn
⦁ Kitâb Gülistân Bi’tTürkî (Gülistan tercümesi)
⦁ Kitâb fi İlmi’nnüşşâb
⦁ Kitab fi riyâzâtı’lhayl
* Genel bilgi için bk. Türk Dünyası El Kitabı, C. III, Ankara 1998, s. 8998; Türkçe El Kitabı, Ankara 2000, s. 110117.
11 Çağatayca hakkında genel bilgi için bk.: J. Eckman, Çağatayca El Kitabı, İstanbul 1988. Çağataycanın kısa bibliyografyası için bk. T. Gülensoy, Türkçe El Kitabı, s. 138146.
12 Kıpçak Türkçesi:
a) Altınordu Kıpçakçası
b) Memlûk Kapçakçası
c) Ermeni Kıpçakçası olmak üzere sınıflandırılır.
Geniş bilgi için bk. A. F. Karamanlıoğlu, “Kıpçaklar ve Kıpçak Türkçesi”, TDED XII, İstanbul 1963, s. 175184.
T. Gülensoy, Türkçe El Kitabı, s. 119136.
13 Geniş bilgi ve bibliyografya için bk.
⦁ T. Gülensoy, Türkçe El Kitabı, s. 142119.
⦁ M. Mansuroğlu, “Anadolu’da Türk Dili ve Edebiyatının İlk Mahsulleri”, TDED I/1 (İstanbul 1946), s. 917.
, Anadolu’da Türk yazı Dilinin Başlaması ve Gelişmesi”, TDED IV/3 (İstanbul 1951), s. 215229.
⦁ R. R. Arat, “Anadolu yazı Dilinin tarihi İnkişafına dâir”, V. Türk Tarih Kongresi, Ankara 1960, s. 225232.
* Z. Korkmaz, “Selçuklular Türkçesinin Genel Yapısı”, Türk Dili Araştırmaları YıllığıBelleten, 1952, s. 1737.
14 XVIXIX. yüzyıllar Dîvân Edebiyatı hakkında geniş bilgi için bk.: Türk Dünyası El Kitabı, c. III, Ankara 1998, s. 169297.
15 Halk şiiri ve halk edebiyatına toplu bir bakış için: (Ş. Elçin) Türk Dünyası El Kitabı, s. 295304.
1. Tanzimat Devri Türk Edebiyatı
2. Serveti Fünûn Edebiyatı
3. Serveti Fünûn Dışı Türk Edebiyatı
4. II. Meşrutiyet Dönemi Türk Edebiyatı
5. Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatı bölümleri (s. 495719). „

Allah nasip, kısmet ederse…
Ölmez, kalırsam, çarşambadan itibaren devam!

Bu mücadele hesap sorulana kadar sürecek!!!

Bil bakalım bu ne demek?

8013 7128 3264
Hiçbir mantık, hiçbir algoritma yok ardında…
Sadece tesadüf!
Ve yine şifreleme ve çözüm tablosu karşı tarafın eline geçmedikçe, kimi şeye dikkat eder…
Güvenlik ihtiyacına göre tabloyu sık, sık değiştirirsen…
Sittin sene!!!
Bu mesaj ise SANA…
😊
4295 9832 1672 1721 5473 2835 4501
Unuttum bak…
Gerçek tesadüf, kuantum bilgisayarı tarafından hesaplanmış!

### Dikkat ### Zeynep Hanım yazdı yine ANCAK

Zeynep Hanım’ı…
Soner Beyin ilk yıllarına benzetiyorum. Umarım onun yaptığı hataya düşmez veya belki baskıya boyun eğmez. Bilmiyorsun ki…
İnsan, hayatin dinamikleri ve yine değişkenliği(!)

İlke, ilkeler, bir çizgi…
Dümdüz…
Başlangıcından bitimine, dümdüz!

Zeynep Hanimin gözetmediği, belki yazısına sığdıramadığı, yakıştırmadığı bir gerçeği ya unuttu veya dikkate almadı. Terazi…
Denge(ler)…
Coğrafyamızda eskidendi Türkiye…
Rusya VE Israil’i, Iran – Irak’ı ve tabii Suriye’yi gözetmek durumundaydı “söz sahibi”

Tarihte, 20. – 21. Yüzyılda çokça vekalet savaşları yaşamıştır dünyada…
Herkesin dilinde Suriye, göz önünde…
Açıktan ve gizliden gizliye Israil – Suriye, Israil – Iran, Israil – Mısır vessaire derken…
AB(D)…
Suudi Arabistan denkleminde, vekaleten Suudi Arabistan – Iran savaşında…
Gözlerden ırak…
Yemen kül olacak(!)

Ruslar bu konuda çok sesiz, midemi bulandıracak kadar sesiz bence…
AB zaten kendi derdinde, demokrasi ve insan hakları havarileri, her şey sadece sözde…
Yemen…
Yeni, yeni IŞID tiplerinin filizlenmesine vesile olabileceği gibi, coğrafyaya ve dünyaya tehlike…
Vekalet savaşları, yaşanan insani dramlar bir yana, çıban başı Israil (ve tabii Türkiye. Yok Tayyipistan değil Türkiye) ve istihbaratı ve menfaatleri ve kısa ve orta ve uzun vadede bölgesel güçlerle girdiği veya bozduğu iş birliği (…) Yemen nere, Türkiye nere deme…
Vekâlet savaşları kapımızda. Düşman bildiklerin…
Yerde deme…
Kendilerini teslim almadıktan sonra…
Kartlar yeniden karıştırılıyor, kartlar yeniden dağıtılıyor…
Artık bahtına…
Oyun düzen değil düzülensin unutma!

Veren oldun, satılan…
Pazarlanan…
Birazda almayı densen!?


OKU

Cluster(ing)

Hatırlı okuyucularım bilirler, iddia ederim bilişimciyim diye…
AMA…
Bildiğiniz tiplerden değilim. Max – Planck Institut müşterilerimdendi…
HOCA…
Kuantum kuramından ahkam kese dursun, ben kuramla birlikte gerçeklere, gerçeklerle birlikte uygulamaya bakarım.

Clustering…
Birden fazla bilgisayarın hesap kapasitesinin birleştirilmesi…
TESADÜF…
Bilirsiniz bu konuda düşündüklerimi. Microsoft Excel ile mesela tesadüfi sayı gurupları oluşturdunuz…
Duyda inanma…
GERI HESAPLANABILIR, algoritma, mantık(!?)

Söz konusu güvenlikse…
Mesela şifreleme, KESINLIKLE tesadüfi olmalı…
Kuantum fiziği ile ilgilenmemin sebebi…
Bilişim…
Scientific and Parallel Computing Group ve Cenevre üniversitesinin çalışmasının bir sonucu…
Quantum bilgisayarı ile ki eninde sonunda halka arz edilecekler, deli gibi bekliyorum bu bilgisayarları, kapasite bakımından insan beynine oldukça yakın olacaklar (…)

Bu sayılar >>> gerçekten tesadüfi <<< geri hesaplanamaz yani!!!

Direnişte diriliş var kapsamında…
Ne mi yapılır ne için kullanılır…
SONRA!

4018 6088 5724 9486 9829 800 4217 4494 9285 7045 746 7368 2159 3615 6656 2442 7090 6444 4812 2978 1695 1710 1023 2997 7506 9838 7221 863 555 2105 8911 4299 8326 7555 7438 9431 8494 7904 8212 6754 7498 1609 4067 7049 2184 4639 6589 7954 5360 971 9455 6290 6131 7202 3240 8311 6844 2436 5571 1249 5379 4522 3140 2766 5579 3620 5673 7941 3442 8423 6344 7294 8208 7045 9497 6147 4295 7510 9193 9029 1147 9878 516 7795 7145 3705 3586 9368 4268 4410 7205 5473 1721 6300 8303 3389 4186 2439 2835 6966 8899 1672 4501 6022 8136 5655 5406 6541 2360 7124 4027 7817 3770 5972 688 9832 330 9129 1108 4817 6379 7128 1999 9320 5115 8013 3308 5965 5532 5691 3614 9118 9554 4626 9211 6872 7817 2502 8572 6144 7030 7727 6098 5900 6250 822 4662 9952 8041 6159 9411 1721 2595 5396 2881 4237 9275 9361 3818 27 7710 7513 7509 7319 3264 6772 2997 3847 8275 7099 3388 3495 170 4183 3711 1169 1071 442 7254 8800 7864 6580 8075 8098 5164 9543 9726 4477 751 9675 150 1340 3498 9791 7878 7308 5504 4026 7040 3659 7883 8695 2423 2437 9164 149 9666 7518 5203 4248 5627 1703 9284 7478 1194 2562 7116 5530 4951 2164 739 1286 1508 7565 4338 1953 6087 5109 4448 1968 2301 4666 6072 6206 6435 7440 6389 9613 432 8821 2339 5437 9154 5452 3971 4266 4528 9585 2642 8099 3821 686 1885 4628 5752 8302 9103 6633 9647 6288 6413 3377 9695 1557 7951 3119 3115 7801 2480 4836 7252 6831 954 7363 7806 3584 5297 5520 6881 4193 5452 7240 894 6779 5523 1642 9304 4877 1147 3602 4834 3924 5694 1423 4545 7211 9512 9219 297 9699 9226 7855 309 8145 4405 7575 1270 9790 118 2917 7188 9158 6638 9115 3497 4779 1475 6454 8503 69 2357 2597 394 2477 8557 2347 9352 1481 3691 3053 7171 9906 2255 7464 1451 2244 5736 4691 1823 5808 4966 2509 2720 40 6538 9510 9845 8046 5574 8456 8003 1674 7711 9112 748 1399 2531 5810 5678 3559 6959 82 948 7414 2531 3537 8772 6205 7586 6010 3586 5147 4797 1057 7851 9657 6118 1449 5987 3662 4762 9279 6397 2996 4291 8526 8460 150 4635 7631 1663 7650 6495 7635 968 4255 5758 8313 275 797 1495 6727 4333 2905 444 2751 6776 7660 3078 6865 9766 1221 2405 3275 2286 3825 3041 5546 4511 4423 1116 8511 7253 5928 1980 686 959 5653 1398 9916 6428 8554 4 4617 275 3139 3522 1568 855 3969 4789 9571 9592 8716 7148 7114 7085 3347 2041 5960 1931 217 1598 4559 2553 4327 1642 6098 4862 8700 2458 8553 7371 874 8919 6157 4907 1192 7349 7506 7357 6925 2384 7987 2174 1908 7912 6164 6499 3635 2097 6226 5469 735 4375 9142 1593 5447 2497 8604 9602 1892 6358 1648 2728 1835 6871 419 4514 698 1642 8722 4685 9248 5815 8221 4142 4323 9500 8014 667 3386 7445 6583 3506 1198 9411 2526 523 2238 8531 2797 2157 7859 8167 6483 1111 9805 5063 2797 8435 6048 4822 6590 6302 3658 3215 2915 720 8175 425 2404 1559 5568 113 2010 2171 6125 9404 5166 4469 8357 9015 4058 6282 820 5282 9000 1133 6324 5751 7602 5881 4681 594 3135 8533 2193 5715 357 5160 8018 9763 3593 9487 7107 3312 6783 7814 8167 6039 8571 785 3431 3985 946 3894 9608 2011 5429 62 937 3217 7073 8976 6062 7114 87 3918 4093 4451 6134 2663 2815 4046 5854 2961 7820 3126 5810 5403 1068 5754 2477 6965 6124 7872 3175 3910 3885 8928 9442 1335 8795 5655 8872 7902 5147 1733 755 8163 5184 4555 2332 7445 105 1636 8867 9388 1283 1400 6115 3344 5223 7531 1021 6987 4942 9022 7748 19 2597 3859 2071 1904 4920 8845 4533 4065 5252 8494 3601 8320 7607 7936 9321 1163 4116 3113 8432 3896 6506 4978 5569 6701 7767 4991 3960 4174 7538 5337 9433 2476 5754 9416 865 8895 3660 81 1395 7767 6519 6269 9750 6268 1083 1907 5125 606 1436 9135 2153 1262 3231 4827 3965 9035 2345 8625 5659 9296 9231 5728 7948 9753 1241 878 4019 3673 1194 3993 1976 5888 5068 5527 7355 3726 663 307 3623 5881 3581 9051 4644 4998 6417 1637 4871 112 7932 7077 1487 7720 6604 1240 7370 2212 1548 8666 6568 3920 3544 5107 220 4477 1997 796 4941 1964 5429 3702 2286 2935 4139 5979 6342 6416 2374 3703 3253 8609 7749 3657 3628 1713 8811 1857 9337 4158 3172 5371 5484 2518 9448 9269 2580 7243 7454 5693 9079 2888 5686 4369 9086 3888 4353 625 3763 1406 7532 8257 8821 3697 9465 5836 7680 9932 9029 1085 5052 8419 1475 4342 8244 51 6586 9837 7737 9475 1449 1235 5564 5482 7426 9511 900 3163 4749 9493 9700 4722 6839 4049 779 2311 6437 3694 7062 4624 8614 9562 9364 381 93 7160 5575 7298 8062 4311 7841 5151 2434 9399 3586 9102 8981 4756 9114 9070 6046 7540 622 7095 8490 2686 3357 7320 2393 4261 3387 5738 486 7359 5356 7937 4170 5067 5405 8916 8735 4216 7682 661 4245 8959 8165 6594 7994 3109 3684 2832 4415 3294 5294 7143 2969 5571 1738 3796 4252 6870 2833 7659 3655 8831 5713 5849 4912 9359 8411 4468 395 8647 7764 1666 5889 8546 7856 2580 9064 6494 4404 5626 860 2464 4335 2056 61 2607 300 9132 4191 6134 5313 8868 7171 8296 6492 5292 1134 751 5026 2598 9333 5551 2803 4460 3469 3259 2570 3839 3831 112 4612 2661 3768 942 9201 265 4871 5443 1849 1317 6057 367 1755 7316 9475 3544 2526 4449 6907 6210 8240 5107 7154 7646 2596 9593 2807 4757 2356 5845 7458 6428 2320 26 6509 9820 55 5271 4285 5083 7546 1858 7113 8156 2136 1457 6687

Kod kitabı, direnişte diriliş var kapsamında

Hazırlıklı olmalıyız, beklenmeyene bile…
İstanbul için hazırlıyorum, ilçe ilçe, mahalle mahale, cadde cadde, sokak sokak…
Galiba bu konuda şimdiye kadar ki en kapsamlı çalışmam olacak…
Polisler kullanır, kodları…
İstihbarat, teröristler kod isimlerini, askeriye…
Vesaire, vesaire…
Gir bak arşivlerime, eskilere, bayağı bir geriye…
Anlatmışımdır…
Zaman…
Senin, benim lehime “onların” aleyhine…
Şifreler, kodlar duruma göre, mesela askeriyede…
Saate bir değişebilir. Güvenlik ihtiyacına göre…
Dedim ya öğreteceğim…
>>> sizler kendi ihtiyaçlarınıza göre uyarlayacaksınız! <<<

Bu iki anahtar kelime ile kendinize göre:
Harita işleri (sokak isimleri)
Ana arter (ana yollar)

Başlar dimdik…
Göğüsler dışarı…
Bizler daha ölmedik!

Sizler sayesinde bende Türkçemizde hiç bilmediğim, tanımadığım terimler öğrenmiş oluyorum…
Ömür biter…
Ama öğrenmek bitmez, tabii insanların aptallıkları da!

Şu an için iyiyim, ne en ufak bir ağrı, sızı ne halsizlik…
Bir saniye sonra ne olurum bilemem!

Not: Tizeee…
Benim tizem…
😊
Hani dedim ya yüzde yüz bilgi kaybına uğradım, telefonu sıfırladım…
Kendim…
Kendime çok şaşırdım. SEN böyle bir şeyi nasıl yaparsın diye…
Dün, tesadüfen yedeklemeyi buldum!!!

Sorun, tizenin FaceBOK hesabını unuttum(!)
😊
Şu kod kitabini bitireyim de…
Her şeyi bir tarafa bırakıp kardeşe ve tizeye elimi uzatacağım…
MECBURUM…
Önce can sonra canan!

Banken analyse zum wahlausgang türkei

https://www.sydbank.de/wps/wcm/connect/sydbankde/e7616285-76dc-4b0f-9d86-1295d7127331/Türkei.pdf?MOD=AJPERES

https://www.hsh-nordbank.de/media/pdf_3/marktberichte/kapitalmarktberichte/fokusthemen/fokus_tuerkei_12-04-17.pdf?lang=de&fsId=10439682

http://www.tuerkei-recht.de/downloads/Tuerkei-aktuelle_Situation.pdf

https://www.bddk.org.tr/WebSitesi/turkce/Raporlar/Kitaplar/9971bddkkitap_10.pdf

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/166359

The Economist’in 24 Haziran analizi: Adil olmayacak
Haber Merkezi 27/04/2018
Haftalık İngiliz dergisi The Economist dergisi son sayısında Türkiye’deki siyasi gelişmeleri değerlendirdi.
“Erken seçim adil olmayacak” diyen dergi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük altyapı projelerini oya çevirmek istediğini yazdı.
BBC Türkçe’nin aktardığına göre Economist’teki makale, İstanbul’da 29 Ekim’de açılması planlanan ve 35 bin kişinin çalıştığı yeni havalimanının maliyetinin 12,5 milyar dolar olduğunun hatırlatılmasıyla başlıyor.
Dev tesis, 5 sene içinde yılda 150 milyon yolcu kapasitesiyle dünyanın en büyük havalimanı olacak.
Economist, Erdoğan’ın, 45 kilometre uzunluğunda olacak Kanal İstanbul projesinin temelini de bu yıl atmak istediğini aktarıyor okurlarına.

“Kimse adil olmasını beklemiyor”
Dergiye göre bugüne dek Türkiye’nin mega projeleri hem istihdam ve gelir kaynağı, hem ekonomik büyümenin motoru, hem de bol oy kaynağı oldu.
Erdoğan da iktidarları döneminde çok sayıda otoyol ve tünelin yanı sıra 29 havalimanı inşa etmeleriyle de övündü.
Economist’teki yazı şöyle devam ediyor:
“Sayın Erdoğan yakında tüm bunları yeniden yapabilmek için yeni bir şansa sahip olacak. 18 Nisan’da milletvekillerinin olağanüstü hali yine 3 ay uzatmasından birkaç saat önce erken seçim kararı aldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçim daha önce açıklanan tarihten yaklaşık 18 ay önce, 24 Haziran’da yapılacak.
“OHAL yetkileri ile donatılmış, neredeyse tüm medya organlarını ve devlet kurumlarını kontrol eden Sayın Erdoğan, muhafazakâr seçmenler nezdinde hala popüler. Kimsenin adil olmasını beklemediği yarışı da kolayca kazanması bekleniyor.”
Yazıda daha sonra, 20 gün önce 225 metre uzunluğundaki bir tankerin Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’na çarpmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden Kanal İstanbul projesinin önemini vurgulamasına değiniliyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Kahraman ise yeni havalimanı ve Kanal İstanbul Projesi kapsamında büyük bir alanın imara açılmasının şehrin kalan su kaynaklarını ve ormanlarını tehdit edeceğini söylüyor.
“İstanbul’dan daha kötü olan tek kent Dubai”
Dünya Şehirleri Kültür Forumu’na göre İstanbul’da park ve bahçelerin oranı yüzde 2. Aynı oran örneğin Londra’da yüzde 33 ve sıralanan 34 kent arasında bu kategoride İstanbul’dan daha kötü durumdaki tek kent, Dubai.
Yazıdan diğer bazı satırlar şöyle: “Türkiye önümüzdeki 5 yılda altyapı projelerine 325 milyar dolar yatırım yapmayı planlıyor. Ancak zamanla gerçekler ağır basabilir. 2017’de teşvik paketleri ve ucuz kredinin de sayesinde yıldırım hızıyla büyüyen ekonomi sert şekilde inişe geçebilir. Türk Lirası yılbaşından bu yana oldukça hırpalandı, 2013’ten bu yana ise Euro ve Amerikan Doları karşısında yüzde 100’den fazla değer kaybetti.
“Dövizle borçlanan şirketler acı çekiyor. Türkiye’nin en büyük gruplarından Yıldız Holding ve Doğuş Holding’in yaklaşık 9 milyar dolarlık borçlarını yeniden yapılandırmak için görüşmelere başladığı bildiriliyor….Şirketlerin borcu, Türkiye’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın yüzde 70’ine ulaşmış durumda.
“Sayın Erdoğan’ın erken seçim kararı almasının muhtemel bir nedeni de, bu sarsıntıların hissedilmesini seçim sonrasına bırakmak istemesi.”
“Ekonomi birinci turu engelleyebilir”
Economist’teki yazıdan bazı uzman görüşleri şöyle:
“Eğer Yıldız Holding ve Doğuş Holding gibi şirketler bu problemlerle yüzleşmişse, diğerlerinin yüzleşmemeleri sürpriz olur.” (İnan Demir, Nomura International adlı bankanın gelişmekte olan piyasalar ekonomisti)
“Ekonomideki zor durumda yönelik en ufak bir işaret, Sayın Erdoğan’ın seçimi hedeflediği gibi birinci turda kazanmasını tehlikeye atabilir.” (Sinan Ülgen, düşünce kuruluşu Carnegie Europe’da görevli akademisyen)
“Kanal İstanbul, uluslararası ilişkiler açısından (1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedeniyle) öylesine endişe ve kabus dolu bir proje ki, yabancı bankalar ona dokunmakta tereddüt edebilir.” (Refet Gürkaynak, Bilkent Üniversitesi’nde ekonomist)
“İnşaat projeleri kâr etmezse faturayı halk ödeyecek”
Yazı, şu satırlarla noktalanıyor:
“Hükümet için bunu önlemenin bir yolu inşaat şirketlerinin aldıkları kredilere kefil olmak, ki yeni havaalanında da bu çözüme başvuruldu. Uluslararası bankalar çekilince, finansmanı Türk bankaları sağladı.
“Ancak ekonomist Refet Gürkaynak burada net bir riskten söz ediyor. O da bu projeler kâr etmezse, faturayı vergi mükelleflerinin ödemesi. Bu da seçim sonrası için iyi bir işaret olmayabilir.

The Economist’in 24 Haziran analizi: Adil olmayacak

Goldman Sachs ve JP Morgan’dan erken seçim değerlendirmesi
© REUTERS / Mike Segar
Ekonomi
11:01 19.04.2018URL’yi kısaltın
0 13
Dünyanın önde gelen yatırım bankaları Goldman Sachs ve JP Morgan, Türkiye’de 24 Haziran’da erken genel seçime gidilmesi kararını değerlendirdi. Goldman Sachs, „Erken seçimler AKP’nin zafer elde etme şansını artırdı“ derken, JP Morgan Merkez Bankası’nın faiz artırımı olasılığının yükseldiğini belirtti.

© AA / Recep Çelik
Erken seçim için iş dünyası ne dedi?
Goldman Sachs, seçimin zamanlamasının muhalefetin siyasi olarak organize olma kabiliyetini azaltmasının muhtemel olduğunu vurgulayarak, „Beklenenden erken seçimler AKP’nin zafer elde etme şansını artırdı“ değerlendirmesinde bulundu.

Seçimin zamanlamasında değişikliğe piyasanın pozitif reaksiyon verdiğine işaret eden Goldman Sachs, bunda seçimden sonra siyasi ortamın iyileşeceği beklentisinin ve yatırımcıların siyasi devamlılığı tercih etmelerinin rol oynamış olabileceğini vurguladı.
Ancak Goldman Sachs, „Piyasadaki bu iyileşmeye rağmen, bizim Türkiye’nin ekonomik görünümü için temel görüşlerimiz değişmedi“ ifadelerine de raporunda yer verdi.
‚MALİ GEVŞEME RİSKİNİ AZALTTI‘

© REUTERS / Murad Sezer
Erken seçime piyasanın ilk tepkisi: Dolar geriledi, borsa yükseldi
JP Morgan da değerlendirmesinde, alınan erken seçim kararının mali gevşeme riskini azalttığını, buna karşın TCMB’nin faiz artırımı yapması olasılığını yükselttiğini savundu.

Erken seçim kararının piyasa dostu olduğunu düşündüklerini ifade eden JP Morgan, buna üç temel neden gösterdi. Erken seçimin 24 Haziran’da yapılması kararının siyasi belirsizlik sürecini kısa tutacak olmasının ilk olumlu faktör olduğunu ifade eden JP Morgan, ikinci pozitif faktör olarak mali gevşeme riskinde keskin düşüşü gösterdi.
JP Morgan, üçüncü faktör olarak TCMB’nin faiz artırması olasılığının yükseldiğine işaret etti ve yılın geri kalanında 100 baz puan faiz artırımı beklediklerini vurguladı.
JP Morgan, TCMB’nin 25 Nisan Çarşamba günü yapılacak PPK toplantısında faizini 50 baz puan artırmasını beklediklerini de duyurdu.

https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201804191033095137-goldman-sachs-jp-morgan-erken-secim/

Bilmiyorum izledin mi, en son yayınladığımı?

Şu dünyada beni anlayan, anlayabilen az sayıda insandan biri sen olsan gerek…
Bir kadın olarak…
Mesleki yönden, tabii beni anlamana izin verdiğim içinde.

Tecrübe…
Bilgi, birikim. Biliyor musun kadın…
Azim olacak, istek. Gayret göstereceksin, insansan…
Konuşacak…
Orta yolu bulacaksın. Belki…
Bilmiyorum bu belgeseli izledikten sonra daha iyi anların beni…
İlkelerimi…
Sevgi, saygı ve güveni. Ne sağ ne sol…
Ortayı hatırla!

Tanrı bile bizi yaratırken her şeyi çift yaratmış, bir, iki istisna…
Kalp bile “ortada”, hafif solda…
Anla!

Önem verdiğim, ısrarla üstünde durduğum…
Güven…
Sonsuz olmalı!

Düşmanın bunu tespit etmesine gerek yok…
Senin beni bildiğin kadar ben, beni bilmiyor muyum?
Güçlü…
Ve zayıf yanlarımı, anımsa…
Bir erkeği erkek eden ardında duran kadını, sevdikleri, kalbinde olanlar…
Aynı zamanda en zayıf yani.

Yazmaz erkeklik kitabında insani kalbinde taşıdıklarıyla vurmak, yazmaz, yazmamalı…
Okudun mu İzmirlinin yazdıklarını?
Kayıtsız, şartsız bir cehalet hâkim ülkeye. G. Fuller, F. Güllen ve Allah bilir daha kimler yönetiyordu Kasımpaşa ayısını. Anımsa lütfen Ambivalanz tanımımı(!)

Yalnız kaldı…
Kibir, cehalet ile birleşince…
G.t ve kıllarından her şeyi bekle!

Bugün gözün dövizde olsun…
Kimse…
“Müdahale” etmiyor. Güven yitirdi. Kapital çekildi…
Nakit paraya yasak getirildi…
Anla yani eğer piyasalar bugünde dört buçuk ve beş yirmi gibi kapanırsa büyük bir ihtimal ile bu dönem kapandı.

Fırsat bulursam, İstanbul semt ve mahalleleri ile devam edeceğim…
Bugün kendime izin verdim, bazı ufak tefek isler var hal edilmesi gerekenler. Biliyor musun, hala Oma ile uğraşmak zorunda kalıyorum. Önder Gürbüz, Rheinlandpflaz’e karşı…
Umut veren gelişmeler. Bakalım, Allah büyük!!!

Öptüm kirazlarımı…
Güzel ve her şeyden evvel sağlıklı, bereketli bir gün, hafta, yıllar geçirmen dileği ile.