İnsan ömründe kaç defa ölür?

Tabiatın öngördüğü bir kez…
Benim gibiysen, benim gibi derde mustarip, her gün, günde birkaç kez ölüp ölüp dirilirsin…
Veya senin gibi korku içindeysen her gün veya haftada bir ölüp dirilirsin…
Eğer…
Çocuğun, karın, sevdiklerin, vatan ve milletin için ölmeyeceksen…
Ne ve kimin uğruna öleceksin?

İnandıkların faraziyse…
Yeminlerin…
Hayat tarzın bir farssa, ardında duramadıktan sonra…
Mücadele etmeyeceksen, hazır değilsen canını bile bu uğurda vermeye…
Ben sana daha ne diyebilirim ki?

15 Temmuz gecesi kestiler gırtlağını Mehmetçiğin köprü üzerinde…
Korkunun temeli, nedeni…
Götün kendisi mi, yoksa kıllarının densizliğinden mi korkarsın?

Muhtaç olduğun kudret…
Damarlarında akan asil kanda mevcut değil miydi, Atatürk yanıldı mı benim gibi???

Ben kardeşim…
ADAM gibi, ERKEK gibi ölmeyi tercih ederim…
Çeyrek bile olsam bir uğurda ölmeyi tercih ederim…
Aynada her gün yüzüme tüküreceğime…
Beni, sevdiklerimi baskı altında tutulup, korku içinde yaşayacağıma, yaşatılacağıma…
İnsan onuruna laik…
Gözlerimi bir kez yumarım.

Aklıma gelir manyak manyak düşünceler…
FETÖ aşağıya FETÖ yukarıya bir sürü istikbal karartıldı bu uğurda…
Çete başı yakalanamadı, siyasi ayağı…
Acaba diyorum ki hep dedim senaryo ama bunu düşünemedim…
Acaba 15 Temmuz ve yaşanan vahşet bugünlerin hazırlığı mıydı?
Millete, zihinlere dehşet…
Psikolojik ve sosyolojik bir baskı!?

Tek umut kaldı, milletvekili sayısında sağduyu

Eyyy göt kılı sözüm sana…
Bravo yani, cehaletinle, körlüğünle bir kez daha…
Dersin hanlar, hamamlar yaptı, yollar, köprüler, tüneler…
ULAN KIMIN PARASIYLA?

Sonra…
Evet sonra hangi şartlar altında ne tür tavizlerle…
Hangi BORÇ yükünün altına girerek yaptı, yaptırdı…
ULAN g.tündeki donu bile sattı…
Yakında çıkarırsa karını, kızını piyasaya sakin ola ki şaşırma!

Allah’ım ne olursun yanılt bunları, dediklerim, dedikleri yalan olsun…
Bu vatan bu millet huzura, refaha kavuşsun…
Ne kadar memnun olurdum ne kadar sevinirdim…
Yalancılığa bile razıyım ki nefret ederim…
Yalan olsa, yanlış olsa!

Bacillus subtilis (Türkçemizde de ismi böyle)

Taş gübre veya un gübresi de denir bu gübrenin içinde yaşayan bir organizma…
(Almancadan Türkçeye doğrudan tercüme, yani yanlış olabilir)
Faydalı bir organizma, bahçe yeşiline birebir!

Evet, bakteriler, mikroplar…
Var da var. Faydalısı da zararlısı da…
Kanser gibi mesela…
Senin elinde kardeşim, O Yunan doktor demişti…
Bacağı kesip atmamız lazım…
Ben…
Belki babamın katili!

Senin elinde kesip atmak, hastanın vaziyeti ortada…
Ölüm döşeğinde…
Neşterde senin elinde, hastada…
Ya TAMAM diyeceksin veya devam…
Hasta…
Ölürse, suç sende. Doktorda sensin, derde deva…
Mesul olan, sorumlu olanda sensin ona göre!

Evde balkonu cilalıyorum, tahta…
Ahşap bakım ister, cila…
Vatanda…
Millette senden oy ister, TAMAM de TAMAM…
Hesap sormayı unutma!

Lütfen, lütfen Türk milleti

Türk ULUSU…
Türk’ü, Kürdü, Laz’ı, Çerkez’i…
Ve tüm diğerleri…
Yanılt beni, yalancı çıkar beni…
Eyyy ihtiyar bunak sen bizi ne sandın…
De…
Pişman ettir beni sözlerime!!!

Ama bunu da unutma emi…
Hani derler ya bende çok dedim…
Bir musibet bin nasihatten iyidir…
Bir resim…
Bin kelimeden çok anlatır…
Bir yere kadar doğru AMA hani gözlerin yalan söylemediği gibi(?!?)

Resmi…
O tabloyu çizeni, şartları, nedenleri bilmediğin sürece…
Okuyup anlamadığın sürece, ANLAMADIGIN…
EMIN olmadığın sürece…
Sen…
İstediğin kadar bak O tabloya, resme…
Ressamın sana söylemek istediğini gene anlamayacaksın, gene anlamayacaksın…
NEDEN?
Sanat okulları var, neden sanat uzmanları…
NEDEN???

Tualden, bir tablodan Afrika özdeyişine

İstanbul’a aşıkmış öyle söylüyor yığınlara…
Eğer aşk buysa, betona…
Kendi ağızıyla itiraf eder ihaneti…
İstanbul’a…
Vatana, kendine yaptırırken 362 odalı yazlık, yollar yarış pisti misali, keserken onca ağcı bakmaksızın gözün yaşına…
Yığınlar aldanır gözün gördüğüne, algıya.

Paçalarından akar cehalet, yüzeysellik işlemiş kanlarına…
Sabah sabah uğraştım yine Leonardo’yla…
Severim çizimlerini, severim sadece sanatçı tarafını değil, mühendis yanını AMA en çok severim özgür düşüncelerini, eserlerinde gizlediği gerçekleri, benim gibi.

O sanatta…
Ben kelimelerde ararım çareyi, ifade ve anlamlarında…
Gizler saklar çaresizliğini, isyanını tual üzeri çizgilerde…
Ben, kelimelerde…
Haykırırım ya, feryat ederim, çaresizlik içinde küfür ederim, kimseye duyuramama çığlıklarımı…
Duymaz…
Yürek, duymaz insan beni.

Korkarım aynen böylesi gelecek başa…
Çünkü mantık çünkü istihbarat bu yönde, tek çare…
Sokaklarda!

Birinci turda aldı alacağını…
Kalan parlamento artıklarında…
Zayıf düştü, millet ittifakı O birlik sürdürülemedi…
Herkes kendi derdine ve menfaatlerinin peşine düştü…
Göremedi, anlayamadı tablonun bütünlüğünü(!)

İkinci tura kaldı…
O kadın veya O hoca üstünlüğü sağladı…
Ama hesap soramadı…
Parlamenter sisteme diliyle dönmek istese bile, insan denilen bencilin ihtiraslarına yenik düştü…
EVET, yazar – çizerin görüşlerine katıldığım tek nokta…
Hiçbir şey olmayacak artık eskisi gibi!

Ancak…
Şeytan bu ya…
Şeytan ayrıntıda gizli…
Gör bak, olacak dediğim gibi…
Kurtulamayacak bu millet bu şeytandan…
AKmadıkça kan, almadıkça can.

Evet…
Bazı beklentiler gerçekleşmedi, strateji değişti…
İcazeti aldı, evet eminim aldı…
Gir bak arşivlerime, oku dediklerimi…
Bu zihniyeti bu cehaletle durulmanın tek çaresi ekonomi…
Döviz sopası duraksadı…
İngiliz’in parmağı, Amerikalının s.ki…
Arar…
Girebileceği yeri!

Afrikalı bir özdeyiş der ki…
“Sen istediğin gibi istediğin tarafa dön…
G.tün kalacak hep arkada!”

Paravan

Analiz, analizis…
Matematiksel analiz, mantık…
İstihbarat…
Bir artı bir artı bir (…)
Minimum problemlerin maksimum çözümleri, siyaset…
Avradın iyisi, temizi…
Yatak altı, dolap arkası ve üstü…
Dip – köşesi…
İnsan parmağının değdiği her şeyi…
Sorgulanmalı, görülmeli perde arkası…
Paravan kalmadı…
Gizli, saklı…
Her şey meydanda, gören göz, his eden yürek, anlayan ve anladıklarını işleme koyan beyin isterdi(!)

Bu mücadele ne yazık ki bitmedi!