Sorgulayacaksın kardeşim, sorgulayacaksın

En masum sorular…
En masum taleplerdir en büyük devrimlerin fitilini ateşleyen…
İnsan…
Ve onuru, insan ve insan olan…
Bir varlık ki kendini sorgulayan…
Merak eden, araştıran, yerine sayman.

İnşa edeceksen demokrasiyi, gerçi ilerisi olmaz ya…
Diyelim ki oldu…
İnsan onuru üzerine inşa et ki temel sağlam olsun…
İnsan onuru ve eşitlik üzerine inşa et ki ne temel sarsılabilsin ne üzerine dikilen…
Atatürk kardeşim, Türk demokrasisini bu temeller üzerine inşa etti…
Gün gelir bir yandan fırlama, gelip yoktan var edileni yıkmak isteyeceğini bildi…
Sorgulayacaksın kardeşim sorgulayacaksın…
Basit bir soru, örneğin başımdaki hırsız mi?
Talebin olacak…
Taleplerinde, hele haklıysa, yerindeyse bu istekler, taleplerinde ısrarcı olacaksın.

Hastaysa insan…
Düşüncelerinde, ruhunda ve cinsiyetinde…
Aklını bozduysa bacak arasıyla, bu insandan ne kul olur ne akraba…
Ne kardeş ne dost eli uzanmaz ondan sana!

Sorgulayacaksın kardeşim, sorgulayacaksın…
Demokratsan…
Demokrasiye inanıyorsan hem demokratik görevini yerine getirecek, gönül rahatlıkla demokratik haklarının tadına varacak HEM soracaksın kardeşim, cevaplanmak üzere soru soracaksın, taleplerinin ardında duracaksın.

Bu konuda bir usta…
Gerçek bir ustanın kitaplarını, eserlerini tavsiye ederim sana…
Gücün, mutlak bir gücün…
Ve güçlünün gölgesinde, korkmadan sorguladı, aradı insanı…
Berthold Brecht.

Kahpedoğan öncesi…
Bu ülke minarelerinden ezan sesi yükselmiyordu değil mi?
Yollar, hanlar – hamamlar, köprüler, trenler yoktu değil mi?
Sor kendine, sorgula…
Kahpedoğan öncesi…
Bu millet, bu vatan hiç böylesine ikiye bölünmüş müydü?
Sor kendine, sorgula…
Kahpedoğan öncesi…
Bu cumhuriyet kurulduğundan beri, ondan öncekiler insan değil miydi?
Onlar…
Yüce Türk milletini temsil etmiyorlar mıydı?
Ne AK Saraylar diktiler kendilerine ne bugüne kadar görülmemiş şekilde soymadılar devleti, kayırmadılar “adam”, yandaş ve yoldaş kollamadılar, onlar…
İnsan değil miydi?

Almanlar, hayvanı az düşünürü çok bir toplum

Tabir caiz ise…
İki toplum kıyas kabul ederse, bizlerin TAM TERSI…
İki toplumun BIRÇOK ORTAK Özellikleri olmasına rağmen şeytan ayrıntıda gizli!

Bu sabah haberlerde yer aldı, bir inşaat, bir “türbe”
Doksanlı yıllarda…
DIKKAT…
Birisi >>> rüyasında <<< gördü diye O yere bir Türbe inşa ediliyor… O gün bugündür şifa arayanlar, derdi olanlar oraya gidip dua ediyor, dilek diliyor… “Müslüman” bir milletiz ya vesselam >>> Allahtan dileyeceğimize <<< gidip ondan bundan diliyoruz dileyeceğimizi!!!

Bu sözlerim şu şekilde yorumlanamaz…
Akıl ile bilim ile açıklanamayacak bazı şeyleri bizzat yaşadığım için…
Gözün aldatmacası, beynin yanıltması ve en önemlisi tesadüf gibi olasılıkları devre dışı bırakmama rağmen, şahitli – ispatlı bazı şeyleri yaşadım VE izahı yok bu şeylerin. Yani…
Malum olma gibi…
Olabilir mi? Olabilir!
Annem mesela, güzel anneciğim benim…
Altıncı hissi ister inan ister inanma çok ama çok güçlü bir kadın, Onun rüyalarından resmen korkarım.

Altıncı his ile izah edilebilir mi böyle şeyler, bazı şeyler?
Belki!???
Peki, bilim ne diyor bu konuya?
Şu bir gerçek ki insanoğlu var olma savaşında birçok duyuyu kazandı…
Ve kaybetti. Duyu, en önemli ve en hassas duyularımızdan birisi hayata kalma duyumuz…
Tehlikelere karşı duyarlılığımız…
Örneğin sürekli hayatı tehlikede olan bir kişi yaşamsal tehlikelere karşı, diğer insanlardan çok daha duyarlıdır. Ve bu ispatlanmış bir gerçektir. Neyse, geçelim konumuz bu değil zaten…
Yukarıda > ağır < bir itamda bulundum… Hatırlı okuyucularım bilirler beni, ispatlayamayacağım en azından ama yazdığımı “kanıtlayacak” deliler sunamayacağım bir iddia atmam ortaya. Kendime yazar demek istemiyorum, binlerce sayfa yazmış ve yayınlamış olmama rağmen… AMA… Yazarsam, araştırarak yazarım… Birçoğu gibi bir taraflarımdan uydurarak yazmam! Kaynak nadiren gösteririm… Zaten bu kadarını yapmam bile benden olağanüstü güç istiyor, bilimsel tanım ve tarif usullerine göre yayın yapmam bu şartlar altından neredeyse imkânsız. Haaa… Diyeceksiniz nicelik değil nitelik… Kardeşim zaten nitelikli yazmaya çalışıyorum, merak edip yazdıklarımı teyit ettirmeye çalıştın mi? Babanın oğlu bile olsa hemen inanma! Teyit ettirmeye çalış, doğrulat. En azından > iki güvenilir < kaynaktan.

Kaynaklarım üçe ayrılır:
İlk ve şaşmaz kaynağım kitaplarım, kütüphanem. Kendime göre mütevazi bir kütüphanem var, gerçek kitaplar, yani basılmış olanlar, elektronik kitaplar VE görseller.
İkincisi bir zamanlar okuyup hayatında teyit ettikleri, gözlemlerim…
Üçüncüsü DarkNet ve Internet(!)

Özellikle üçüncüsü ve gözlemlerim yukarıdaki itama yol açtı…
Kerhane kapısı gibi herkesin girip çıktığı, sorguladığı bilgileri bir tarafa bırak…
O kadar çok bilgi, terim ve deyim Türkçe içerikli sitelerde yer almıyor, gözetilmiyor ki…
Internet…
İngilizce HEMEN SONRA ne ararsan ara bir şekilde Almanca çıkar karşına…
Bu ne demek biliyor musun?
Arz, talep meselesi…
Demek ki insanlar, yani özellikle almanlar o kadar geniş çaplı ve değişik konuları araştırıyorlar ki…
Bu talep, arz yaratıyor. Bilemem anlatabildim mi?

Bak kardeşim…
Okuma ile okuma arasında fark var, özellikle istatistikleri…
Anlatmayacağım…
Hava raporu yanlış çıktı, sıcak değil deli gibi bir yağmur, gitmedim yani ormana…
İnsanlık ve gelişmişlik düzeyi…
Gir bu sitelere, biri PISA…
Karşına çıkacak açılış sayfasında Türkiye, kırmızı…
Parayı al bir tarafına SOK, yerinde harcamasını bilmezsen, paranla faydalı şeyler yapamıyorsan…
Yatırımların en değerlisi…
İnsan, insan evladına yapılan yatırımdır…
Diğeri gelişmişlik düzeyi, dedim ya anlatmayacağım, tarif etmeyeceğim…
Yok öyle armut pis, ağzıma düş, yok, anlıyor musun yok!

Pisa
Human development index