Johannes Hirschberger – Geschichte der Philosophie Band I Altertum und Mittelalter

oku

Johannes Hirschberger – Geschichte der Philosophie Band II Neuzeit und Gegenwart

oku

Allah belamı versin haberim yoktu. Okumamıştım yani Sayın Doğruyu. Benim istihbaratım, mantığım, bilgi düzeyim onunla örtüştü

O yazamaz AMA ben yazarım…
KOL kelimesindedir vurgu SONRA saat dediğinin şekli genelde nasıl olur?
Yuvarlak…
Top, top. Allahsız PEZEVENKLER…
OROSPU çocukları!

O kol saatini ve daha neler neleri sokacağız münasip bir yerlerinize…
Bu böyle biline…
Ciplerin tekerlekleri, hatırla türbanlı şırfıntıları…
Bindikleri cipleri…
Tekerlekler patinaj yapıyor, İstanbul…
Tüm dertleri!

Kol saati…
14 Nisan 2019

Keklikpınarı’ndan Ankara’ya inen yolun iki yanında, ellerinde bayraklar, bellerinde kamaları, çok azında tüfek, 3 bin atlı vardı… Çevre tarlalar insan doluydu… Keçeciler, iplikçiler, örgücüler, yorgancılar, bakırcılar, demirciler, semerciler, çıkrıkçılar, nalburlar, tiftikçiler, orakçılar, düvenciler, kilciler, tuzcular, kasaplar, bahçıvanlar, urgancılar, saraçlar, kunduracılar, terziler, tüm esnaf oradaydı… Seymenler döne döne oynuyorlardı…
Atatürk, Ankara’ya oradan girdi…
Çok duygulanmıştı, yakınındakiler ağladığını gördüler…

Şimdiki Genelkurmay Başkanlığı ile TBMM arasındaki kavşak…
AKP belediyeciliği; şehrin her yerine saat kulesi koyuyoruz diye, Atatürk’ün Ankara’ya girdiği yere de “kol saati” koydular…
Her sabah işe giderken o kol saatini görüyorum… Halk arasında kol saatinin anlamını burada yazamam…

Önceki Pazar…
Herkesin oy kullandığı saatlerde Mansur Yavaş aradı, daha seçilip seçilmediği belli değildi ama ben tebrik ettim… Bir de “Sizden bir ricam var” dedim:
“Bu arkadaşlar şehrin en anlamlı yerine kol saati heykeli koydular… İnsanları daha çok rencide etmeyelim diye görmemezlikten geldik… Seçilince lütfen onu oradan kaldırın, o günlerin anısına yakışan bir şey koyun lütfen.”
“Seçilirsem söz” dedi…
Mansur Yavaş “Söz” dediyse…
Sözdür…

“Kol saatini” öncelikle hangi cinlikle oraya koyduklarını iddia edemeyiz…
O kavşakta Genelkurmay var, TBMM var, Harp Okulu var… Tümü bu arkadaşların elinde ne hale geldi bilirsiniz…
Ve Atatürk’ün Ankara’ya girdiği yer orası…

31 Mart 2019…
100 yıl sonra…
Seçim sonuçlandı… Bayraklar, davullar, zurnalar, Seymenler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, esnaf, üniversiteliler… Her evde sevinç çığlıkları, oynayanlar, ağlayanlar…
Mustafa Kemal yeniden şehre giriyordu…
5.5 milyon Ankaralı oradaydı…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/bekir-coskun/kol-saati-2-4415466/

Baskın!
15 Nisan 2019

Birinci Hakim.
İsmi.
İmzası.
İkinci Hakim.
İsmi.
İmzası.
Müdür vekili.
İsmi.
İmzası.
Onlar “Tutanağın” altında ismi ve imzaları olan adalet insanlarıydılar. 1. ve 2. ilçe seçim kurulu başkanı YSK hakimleri, oyların sayıldığı salonun nasıl ve kimlerce basıldığını anlatan tutanağa şunu yazdılar: “Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi ilçe başkanları bağırarak ve beraberlerindeki çok sayıda kişi ile salona girip çalışma ortamını engellediler… Kargaşa ve kavga ortamı yaratmaları nedeniyle oyların yeniden sayım işlemine ara verilmiştir…”
★★★
Hoyratça.
Kaba kuvvetle.
Kanunsuzca.
İktidar gücünü arkalarına alarak “oyların sayıldığı salonu” bastılar. 81 milyon Türkiye ve 16 milyon İstanbullu “sayımın sonuçlarına kilitlenmiş, hızla bitmesini” bekliyor; adalet yerini bulsun istiyordu. Salon basıcılar ise “sayımın geciktirilmesi” hesabındaydılar.
Halk getirdi.
Halk götürecek.
Demokrasi çalışacak.
İstanbul’da yönetim değişecek ve Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olacaktı.
Sonucu beğenmediler.
Binali Yıldırım’ın belediye başkanı olacağını garanti görüyorlardı.
★★★
Seçimi yenilemek istiyorlar.
Hile ise hile!
Güç ise güç!
Şike ise şike!
İstanbul’u “kaybetmeyi beka meselesi” yaptılar, vermek istemiyorlar.
Niçin?
Büyükşehir rantı için: İstanbul Atatürk Havalimanı arazisi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi arazisi. Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi arazisi. Bakırköy hastaneler bölgesi arazisi. Yeşilköy Hava Harp Okulu arazisi. Harp Akademileri arazisi. Deniz Lisesi arazisi. Kuleli Askeri Lisesi arazisi. Taksim Gezi Parkı alanı. İstanbul Teknik Üniversitesi arazisi. Haydarpaşa Garı, tren depoları ile mücavir alan arazisi. Bakırköy, Yeşilyurt, Yeşilköy ve Florya ile benzer bölgelerden imar ruhsatı ile yapılaşma, betonlaşma doğuracak araziler.
★★★
Salon basıyorlar!
Hak yok.
Kaba kuvvet var.
Hukuk yok.
Koltuk bencilliği var.
Demokrasi yok.
Şehir rantı var.
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
Yılın düğünü! Kaderin tokadı!
Devletin bankası Ziraat, Demirören Ailesi’ne 2 yılı ödemesiz 10 yıl vadeli 675 milyon dolar döviz kredisi verdi. Faiz açıklanmadı, gizli tutuldu. Döviz kazancı olmayan fakat döviz harcaması olan Hürriyet Gazetesi’ni Demirören Ailesi bu döviz kredisi parayla aldı. Devlet büyük ve kârlı ihaleler verdi. Kalyoncu Ailesi de Sabah Gazetesi’ni aldı. Bu iki ailenin elindeki gazeteler ve TV’ler seçimlerde “iktidar ittifakını” desteklemekle kalmayıp muhalefete karşı yıkıcı, İmamoğlu’nu görmezden gelici yayın da yaptılar. Gelin Demirören Ailesi’nden, damat Kalyoncu Ailesi’nden, ”yılın düğünü” Çırağan Sarayı’ndaydı. Görkemliydi düğün. Cumhurbaşkanı nikah şahidi oldu. Üçü hariç bütün bakanlar, iktidarın üst kadrosu düğündeydi. Polis, Beşiktaş’tan Ortaköy’e yolları tutmuş 10 metre arayla nöbetteydi, sokak aralarına panzerler yerleştirilmişti. Cumhurbaşkanı nikah defterine şahitlik imzasını attığı saatlerde Beşiktaş’taki stadyumda maç oynanıyordu ve taraftarlar “Mazbatayı ver… Mazbatayı ver… İmamoğlu’na mazbatayı ver…” diye tempo tutuyordu. Bu rastlantı kaderin tokadı oldu.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/baskin-4423642/

“İstanbul’da yeniden seçim en çok AKP’ye kaybettirir…”
15 Nisan 2019

Seçim bitti, tartışması bitmedi.
Sadece Türk vatandaşları değil, yabancılar da çok yakından izliyor -ve elbette yorumluyor- seçim sürecini.
Seçimden hemen sonra hem Avrupa’da, hem de Türkiye’de 31 Mart yerel seçimlerini yakından izleyen Batılı, özellikle de Avrupalı diplomatlarla görüşme fırsatım oldu.
Avrupalı diplomatların en çok merak ettikleri YSK’nın CHP’li Ekrem İmamoğlu’na mazbatayı verip vermeyeceği.
Tahminler eksik değil; “Kesinlikle verecek” diyen de var, “seçim yenilenecek” diyen de…
Konuştuğum çok sayıda ülkeden Avrupalı diplomatların seçimlere bakışları özetle şöyle;
“MUHALEFET İŞİ ÖĞRENDİ”
Batılı diplomatların hemen hepsi yerel seçim kampanyası başlamadan önce CHP’den umutsuz olduklarını hiç saklamadılar. Ancak kampanya sırasında CHP’nin attığı adımların “tümünün doğru olduğunu” görerek şaşırdıklarını da vurguladılar. Diplomatlara göre, “CHP yenile yenile, kampanya yapmayı öğrendi.”
Bir Büyükelçi “yerel seçim kampanyasında CHP, Haziran 2018 kampanyasında yaptığı yanlışların hiçbirini tekrarlamadı. AKP seçmenini ürkütecek dev mitingler hiç yapılmadı. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, özellikle oy sayımının en kritik olduğu noktalarda basının karşısına çıkarak, süreci doğru götürdü. AKP, ilk kez savunma durumuna geçti” diyerek özetledi kampanya sürecini.
Avrupalı diplomatlar, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun kampanya sırasında ön plana çıkmayarak, meydanı adaylara bırakmasının da doğru bir taktik olduğu konusunda hemfikir. AKP’nin kampanyası için ise “seçime giren AKP’li adaylar, adeta Erdoğan’ın arkasına saklandı” görüşü sürekli tekrarlandı. Bu konuda “somut örnek” olarak ise pek çok Diplomat Erdoğan’ın İstanbul adaylarını duvarın kenarına dizerek verdiği televizyon röportajını gösterdi.
Bir başka ortak görüş ise AKP Lideri Erdoğan’ın kampanyasında “çok ileri gittiği”, bunun da AKP seçmenini bile rahatsız ettiği yolunda.
CUMHUR İTTİFAKI, EKONOMİK KRİZE RAĞMEN İYİ OY ALDI
Batılı diplomatların ortak görüşlerinden biri de Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krize rağmen -Avrupalı diplomatlar Türkiye’nin derin bir ekonomik kriz içinde olduğunu açık açık söylüyor- AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur ittifakının “beklenenden fazla oy alması” oldu. Avrupalı diplomatlara göre, seçim sonuçları Türkiye’de büyük şehirler-Anadolu arasındaki polarizasyonunu iyiden iyiye derinleştirdi.
“BATI MEDYASI ERDOĞAN’A KARŞI SERTLEŞİN DİYOR. AMA BU MEVCUT KOŞULLARDA MÜMKÜN DEĞİL”
AB diplomatlarının büyük kısmı, Türkiye’deki seçimlerde büyük şehirlerin muhalefete geçmesinin ardından Batı medyasında “Avrupa Erdoğan’a karşı tavrını sertleştirmeli” şeklinde bir kampanya başladığına dikkat çekti. Ancak bunu yapmanın “mevcut koşullarda mümkün olmadığı” görüşü de sık sık dile getirildi. 31 Mart’ta yapılanın “yerel seçim” olduğunu, yönetimde hala AKP’nin bulunduğunu ifade eden bazı büyükelçiler, Avrupa ile Türkiye arasındaki mevcut ilişkiler nedeniyle, “sertleşmenin mümkün olmadığını” söyleyip, “Ortak çıkarlarımız var. Sertleşerek, bu konuda ilerlemek mümkün olmaz” görüşünü ifade ettiler.
EN BÜYÜK TEPKİ KHK KARARINA
Avrupalı diplomatların dile getirdikleri en büyük endişe ise, YSK’nın KHK’lı adaylara mazbata vermeme kararı.
YSK’nın adaylara “seçime girme izni verip”, seçilince mazbata vermemesini “seçmenin kandırılması” olarak niteleyen yabancı diplomat çok. Bunun demokraside yeri olmadığı görüşü hakim. Ancak asıl tepki, YSK’nın mazbatayı “en çok oyu alan ikinci adaya vermesi” üzerinde yoğunlaşıyor. Bir büyükelçi tepkisini, “seçim bu, güzellik yarışması değil ki, birincinin ödülü ikinciye verilsin” benzetmesiyle dile getiren, Kimi diplomatlar eğer KHK’lılara mazbata verilmiyorsa, mutlaka seçimin yenilenmesi gerektiğini söylüyor, kimisi ise KHK’lı adayın seçime girdiği partiden bir belediye meclisi üyesine başkanlık mazbatasının teslim edilebileceğini ifade ediyor.
İSTANBUL’DA YENİDEN SAYIM, DİKKAT DAĞITMAK İÇİN Mİ?
İstanbul’da AKP’nin çeşitli bahanelerle sürekli yeniden sayım yaptırıp süreci uzatmasının nedeni konusunda da Batılı diplomatların tümü istisnasız kafa yoruyor.
En çok dikkat çeken olası neden ise, Güneydoğu ile bağlantılantılanıyor. Oyalama taktikleri sayesinde herkes İstanbul ile ilgilenirken, “Güneydoğu’da yapılan seçim usulsüzleri ya da YSK’nın anti demokratik kararlarının” hiç dikkat çekmemesine vurgu yapan Batılı diplomatlar oldu.
Tüm sohbetlerden ortaya çıkan ortak kanı ise, İstanbul’da seçimlerin yenilenmesi halinde, bundan en çok Erdoğan’ın kaybedeceği.
Avrupalı bir Büyükelçi durumu iki cümleyle özetleyiverdi:
“Bu seçimle Erdoğan’ın o parlak imajı, o yenilmez imajı yerle bir oldu. Hem seçmen, hem de muhalefet artık Erdoğan’ın yenilebileceğini biliyor…”

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/zeynep-gurcanli/istanbulda-yeniden-secim-en-cok-akpye-kaybettirir-4423621/


+

😊 Kamuflaj nedir bilir misin?

Kuzu postunda kurt…
Arazi ol, araziye uy. Yazmıştım değil mi…
Bazen bir bilişimci sadece bir bilişimci değildir…
Bir şirket sadece bir maskeleme olabilir…
Bir site…
Sadece herhangi bir ticari veya özel bir bilgilendirme sistemi…
BILMELI…
O…
Neyin nesi!!!???!!!

Bugün açıkladı Öztırak…
Y-CHP sözcüsü…
Geçtik, geçtik sekiz milyonu…
Tayyipistanda…
8 milyon 344 bin işsiz!

Örneğin ben…
Arkadaş ben ne marangozmuşum da haberim yokmuş…
Dün kardeşteydik, tombik tombik…
Koltuk…
Hala sapasağlam duruyor yerinde!

😊

Say, say A+B = B+A

Merkez Bankası dahil, yalana tam gaz devam. Neymiş?
Ekonomide iyileşme belirgin hal almaya başlamış…
Allah, Allah…
Peki, piyasalar neden aksi görüşte?

09:20 / 08:20

Dolar 5,79
Euro 6,56
Çeyrek altın 394,06
Borsa 95977

10:00 / 09:00

Dolar 5,80
Euro 6,56
Çeyrek altın 393,88
Borsa 95760




İşte felsefe…
Binlerce senedir bu sorunun yanıtını aramakta…
Saf algı…
Hani sordum; öznel mi nesnel mi diye?
Önünde duran bir bardağa su dolduruldun mesela, kişinin algısı öznel ve nesne sel…
BIRDIR…
Önünde duran bir bardak su, gerçek bu mu?
Ya gördüğün bir serapsa, bir hayal?
Koy o su dolu bardağın içine bir kalem, ne görüyorsun?
Kalem “yamuldu”
TEKRAR, gördüğün gerçek mi yoksa zihnin, gözlerinin, duyularının bir yanılgısı mi?
Mantık ile bu sorunun cevabı bulunur…
Blanka…
Bana filozof olarak hitap ederdi…
Vardı elbette bana böyle hitap etmesinin bir nedeni…
Derin bir mana, perde arkası…



Biliyorsunuz değil mi, tanımlama…
Tanımlara göre oluşur kimi gerçekler. Bir kitap…
Dört köşe, içinde bir sürü işaretler dolu, kelimeler…
Ama doğru ama yanlış ama güzel ama çirkin bilgi, kurgu dolu…
Kitap dediğimiz buysa…
Ya bu kitap örneğin dik dörtgen veya yuvarlaksa…
Veya içinde tek bir kelime yazmıyorsa…
Ki oluyor çok seneler evvel, müzayede de çok büyük paraya satıldı böyle bir “eser”
Kitap olmaktan çıkıyor mu?
Bu açıdan bakıldığında; KIZMA…
AKP’liye, MHP’liye ona buna…
Anlat insanlara…
Öğret…
Küfür, kâfir dahil ama kızma…




Zaman…
Çaresi, kimi zaman zamana bırakmalı gerçekleri, zaman ile gösterecek her şey kendini(!)


11:35 / 10:35

Dolar 5,80
Euro 6,57
Çeyrek altın 392,81
Borsa 95837



Matematik…
Evrensel kabul gören kurallar manzumesi, hayal ürünü…
Bir tasarım(!???)
Sahi…
Hayvanlar matematiği bilir mi?
Buna rağmen matematik bir fen gerçeği.

İşte ideoloji!

Realizm, yani gerçekçilik…
Beynimizin bir tasarımıdır sadece…
Herkesin gerçekleri kendine…
Ne demiştik?
İnsan sosyal bir varlık, etkilenir çevresinden, etkiler…
Statikler ve dinamikler!

Ve binlerce senedir felsefe bile…
Yadsınamaz, tartışılamaz mutlak gerçeğe…
Bir adım dahi yaklaşamadı!

😊
Türkçemizde güzel bir tarif vardır böyle durumları gayet net anlatır:

“Düşün, düşün boktur işin!”
Kuantum fiziğinden biliyoruz ki, somut gerçeği…
Kişinin, kişilerin perspektifi, yani bakış açısıyla genişletmeli kiii…
Gerçeğe, gerçeklere biraz daha yaklaşalım!

Hatırlayan hatırlayacaktır sözlerimi…
Sorun orada…
Biz buradayız; eğer sorunun bir parçasıysak o sorunu görmeyebileceğimiz gibi…
Algı dahil, O soruna çözüm bulmamız neredeyse imkânsızlaşır…
Mesafe!

Sözüm sana…
Psikoloji, bazen bu bakış açısından hastalarına yaklaşırsan iyi olur düşüncesindeyim…
Den Wald vor lauter Bäumen nicht sehen!

12:05 / 11:05

Dolar 5,79
Euro 6,55
Çeyrek altın 392,31
Borsa 95919



Bak esas bunu yazacaktım, ya kafa darmaduman

Oma…
Hani gözlerim bir ara mikrop kapıyordu…
Uzun yılların “pislik birikimi”
Nerelere girip çıktığımı bir bilseniz…
>>> haybeye çektirecektim dişimi, bilmiyorum tabii belki doktor anlar çekmezdi <<<
Dedim ya koca karı ilacı, KARANFIL…
İnsanlar eskiden kendini nasıl tedavi ediyorlardı?

Ağızdaki mikropları gebertir…
Mutlaka vardı bir yerde bir sorun, olmasa mikrop ağızda yuvalanamazdı…
Uyarla Tayyipistana…
Aslında çok sağlam, sağlıklı dişlerim vardır ama bir şekilde kaptı mikrobu…
Çokça karanfil çiğnedim hem ağrılara iyi geldi hem mikropların kökünü kurutmuş olmalı!

Gerçekten bir diş sorunum olsaydı haliyle karanfil tesir etmezdi!

Aklınızda olsun diye yazdım…
😊

Acıların çocuğu Önder

“Bir gerçek ayakkabılarını giyene kadar, yalan dünyayı üç kez turlar” (Mark Twain)

Ankara belediye meclisinde olanları gördünüz mü?
Yazmıştım…
İstanbul’da mazbata, örneğin Yeşilköy havalimanı…
Delil karartma operasyonu, rüşvetin delili olur mu?
Yağma Hasan’ın sofrası…
“Devletin malı deniz, yemeyen domuz!”

Ben gidiyorum dostlar, kendimi hiç iyi his etmiyorum…
Farkındaysanız…
Eskisi kadar şikâyet etmiyorum, kanın sulanması…
Sarımsak…
Veya Ass 100 de, adi herifler. Daha çalışırken sözde kan dolaşımımı test ettiler…
Beyaz önlüklüler…
“Suni yorgunluk” ilaç ile….
Siktirin lannn oradan…
Tabii hiçbir şey çıkmamıştı sonuçtan…
Yok ya yok…
Ayakkabı örneğinde olduğu gibi, hani bacaklı…
İnsan…
İnsanına düşecek, çare o zaman!

Akciğerlerim…
Bunu da yazmıştım, beynimde his ettiğim hasar gibi…
Büyük bir ihtimal ile sonum olacak…
Tabii Allah…
Bilemeyiz ne yazdı, ne gösterecek. Akif dayım, tabii buna yaşamak denmez ama…
Çıkmayan candan da ümit kesilmez!

Dua edin, sevenlerim dua…
Bak unuttum AMAN ha, öleyim diye…
Aman, aman gerisi işkence…
😊
Buna gerçekten ihtiyacım var.


+