Ya bunar nasıl rezil yaratıklar, insan bu kadar şerefsizzz olabilir mi?

Biri…
Halk bize hala teveccüh gösteriyor, hala birinci partiyiz bilem kaç senedir. Bir dünya rekorudur bu falan gibi laflar gevelerken…
Diğeri…
İstanbul, Ankara, Adana gibi kentlerde “birinci” çıktı diye bayram ediyor, bunu başarı sayıyor…
ULAN…
Ekonomik kriz bu kadar bariz bir şekilde kentlere yansımasıydı siz hala olduğunuz yerde sayacaktınız…
Diğeri…
Halk cehaletinden, Allah – lillahtan faydalanarak kendini dünya rekortmeni saymasaydı şaşardım zaten!

Yok ya yok…
Her söz, her laf fazla bunlara…
Belanın belası gelecek ki başa, anlasın Türk anlasın Türkiyeli!

Yazık yazık, neler görmedik, nelere şahit olmadık ki dincilerin iktidarı altında

Borsa 93754…
İhtiyatlı bir yaklaşım ama ibre yukarı doğru…
Yani…
Aynı tas aynı hamam…
Tam gaz devam!

Pazarlanmaya ne kadar alışmışsınız…
Yazık, yazık!

Ben gidiyorum eve, bıcı bıcı yapmaya…
Oradan pıka pıkaya…
Yarına, kısmetse Frankenstein misali…
Sap gibi eğilmeden, bükülmeden Oma!

Özhaseki konuşuyor…
Arkasında türbanlı, sıkma baş orospular…
Onlar…
Kurtaracak > çok yakında < sizi(!)

Sinir oluyorum bu kaltaklara…
Bari dinimizi bilseler gam yemeyeceğim ya…
Götünü, başını sıkarak bağlamakla Müslüman oldular öyle mi!???

Biliyor musun, gerçekten sevindim. İstanbul’a, atalarımın kentini O Imamoğlu kazansa bile

Nefret ediyorum riyadan, annem ile tartıştık…
YOK benim yapacağım, yapabileceğim bir şey değil…
“Ne yapsın bizim millet ancak böyle şeylerden anlıyor” diyor…
Öyleyse…
Ta …!

NOKTA

Allah bu, Yaradan…
Dalga geçilir mi onunla, riya yakışır mi Müslümana?
Misafir gelecek Türkiye’den, Ali’nin annesi…
En azından iki hafta kadar kurtuldum Jack’den…
Fırsat bu fırsat, OMA…
Gittim geldim, duramadım, ağrılar…
KESIN…
Ters bir hareket ama bir türlü anlayamadım ne yapıyorum da böyle oluyor?
Kırılmadık yer kalmamıştı ki, ortopedi, nöroloji…
Aman…
Esas önemli olan, DIKKAT…
Sözüm Y-CHP’ye…
Eskişehir, İzmir gibi kentlerin belediye başkanlarıyla iş birliği yapmalı kazananlar…
Danışarak…
Öğrenerek hizmet vermeyi, halk adına halk için var olmayı öğrenmeliler…
Dinimizi…
LÜFEN istismar etmekten kaçınsınlar, gençlere ki >>> çok önemli <<<
Dinimizi doğru şekilde öğrenme fırsatı yaratsınlar. HER KONUDA, özellikle eğitim ve teknoloji konularında elimden gelen her türlü desteği vermeye hazırım. LÜFTEN…
Bu kentlerin belediye başkanlarıyla irtibata geçip destek alsınlar. Gönüllerin, bilmem nenin belediyeciliği değil, GÖREVLERINI bir tamam yerine getirsinler yeter!

Önder

oku

Evet, erozyondan bahis ediyor Almanya’nın en önemli dergilerinden biri…
Dedim ya, ya hiç tanımadığımız bilmediğimiz veya tam bir cehennem zebanisi çıkacak bundan sonra karşımıza, öyle görünüyor ki ikincisi olursa kardeş kardeşi vurmaktan geri durmayacak!

HDP…
Hatırla CHP’de onlara destek vermişti, yıllar evvelsi, siyaset bu…
ORTAK menfaatler doğrultusunda birleşir, ayrılır insanlar…
Oku, yazdım arşivlerimde HDP seçmenini, Kürt kardeşlerimizi, bir kısmını…
Ve yine…
Çokça anlattım kadını, terörist…
Kadın…
Veya ideolojik “fanatik”
Hem yüreği hem aklıyla bir davadaysa kilit, kürek olur insanlar…
Tek vücut, tek yürek…
Bunu entel, dantel anlamaz, bilmez…
Yaşamadıysa insan böyle şeyleri hayal dahi edemez!

Sen…
Bir kadının sevgisi, intikamı…
Az mi yaptın?
Bilmesem ben tüm bunları senden hesap sormaz mıydım?
Sen…
Beni çok iyi biliyorsun, söyle öyle olur muydu olmaz mıydı?

O…
Bundan böyle nasılsa gidici, ama bu demek değil ki gevşemeli…
HESAP sorulmalı, HESAP…
Hem ondan hem yandaş, yoldaştan…
Artık…
Önümüze bakma vakti…
Sistem değişmeli, yanlıştan dönülmeli…
Gençler önceliğimiz…
Ülke çapında refah düzeyi!

oku

İki ihtimal var

1.
Ya hiç bilmediğimiz, tanımadığımız bir Kahpedoğan çıkacak karşımıza. Hatırla Demirel’i!

Ki KESIN kuzu postunda kurt…
Veya…
2.
İyice delirecek ki bu KESIN ayaklanmayı getirecek ardından.

Özür dilemenin saatidir, “İstanbul’da belli oldu”

Herkesten, AKP ve MHP’liler dahil özür dilerim herkesten…
Demek ki…
Atatürk boşuna güvenmemiş bu millete. Artık kardeşlik vaktidir…
Konuşmalıyız birbirimizle, bu pezevengin meşruiyeti, SISTEMIN…
Sorgulanır bir hale gelmiştir!

Bundan böyle bekle, zamlar sonrasını ki ZORUNLU…
An meselesi AYAKLANMA…
Evet, rahmetle anmak lazım Necmettin Erbakan’ı…
Mumla aratır oldu kendisini!

Allah, peygamber aşkı için oku. Ağlasam mı gülsem mi diye düşünürken, öldüm gülmekten! REZILLIK

İstanbul
30 Mart 2019

Aslında her şey “İstanbul’u Londra yapacağız” dediklerinde başladı.

Londra ayaklarıyla çift katlı otobüs getirdiler.
Küçük bi pürüz vardı…
Londra’da trafik tersten akıyor, duraklar solda, dolayısıyla ithal ettikleri çift katlı otobüslerin kapıları da soldaydı.
E, İstanbul’da sağdan gidecekler, duraklar da sağda…
Hadi bakalım, eşşek yükü para ödedikleri gıcır gıcır otobüslerin soldaki kapılarını söktüler, kaynakla parça ekleyip kapattılar, sağ tarafı kaynakla kesip, soldan sökülen kapıları sağa taktılar.
Oldu sana Londra!

Yolun ortasına yol yaptılar.
Durakları da, yolun ortasına yaptıkları yolun ortasına diktiler.
Küçük bi pürüz vardı…
Çift katlı otobüslerin kapısını soldan söküp sağa taktıkları için, yolun ortasına diktikleri duraklar da, çift katlı otobüslerin solunda kaldı!
İndirmeye bindirmeye yanaşamıyorlardı.
Düşündüler taşındılar.
Hadi bakalım, trafiğin akışını ters yönden yürüttüler, çift katlı otobüsleri yolun sağından değil, solundan götürmeye başladılar.
Oldu sana tam Londra!

Küçük bi pürüz vardı…
Raysız imitasyon metromuz, tek hat üstünde gayet güzel gidiyordu ama, gelemiyordu!
Yol bitince, kafayı asansörün kapısına kaptırmış gibi sıkışıp kalıyor, dönemiyordu.
İşte o anda, hattın başladığı ve bittiği yere U dönüşü için kavşak yapmayı unuttukları anlaşıldı.
Derhal kriz masası topladılar, zabıtaları devreye soktular.
Zabıtalar E5’e fırladı… El kol işaretleriyle trafiği durduruyor, balina ebatlarındaki metrobüsleri geniş bir kavisle manevra yaptırarak E5’e çıkarıyor, gene geniş bir kavisle tekrardan metrobüs hattına sokuyordu.

Küçük bi pürüz vardı…
Trafik keşmekeşine çözüm olarak icat ettikleri metrobüsler, zabıta marifetiyle yoldan çıkıp, tekrardan yola girme manevrası yaparken, trafiği hiç görülmediği kadar felç ediyordu.
Yumruklaşmalar başladı.
Direksiyon başında sinir krizi geçiren asabi vatandaşlarımız, zabıtaları dövdü.
Derhal kriz masası topladılar, trafik sıkışıklığına çözüm olarak icat ettikleri metrobüsleri, trafiğin yoğun olduğu saatlerde seferden çekme kararı aldılar iyi mi!
Hava kararınca trafik rahatlıyor, bu süperzeka arkadaşlar da metrobüsleri hava kararınca sefere koyuyordu.

Küçük bi pürüz vardı…
Seferlerin hava kararınca başladığı saatlerde sokakta kimse kalmadığı için, metrobüsler boş boş gidip geliyordu.
Baktılar ki, şoförden başka kimse metrobüse binmiyor, kriz masasını topladılar, düşündüler taşındılar, E5’in ortasına uçan daire gibi havada duran U dönüşü yerleri yaptılar.

Küçük bi pürüz vardı…
U dönüşü yapılacak yerleri nihayet akıl etmişlerdi ama, yolun ortasına diktikleri duraklara insanların nasıl geleceğini düşünmemişlerdi.
Metrobüs şakır şakır gidip geliyor, ahali uzaktan seyrediyordu.
Metrobüs hattının kenarlarında duvar gibi bariyer olduğu için, E5’te de acayip trafik olduğu için, E5’in ortasına dikilen duraklara geçemiyorlardı, E5’i aşsalar duvarı aşamıyorlardı.
Derhal kriz masası topladılar.
Aralarından biri “acaba üstgeçit mi yapsak” dedi.
Öbürleri alkışladı.

Küçük bir pürüz vardı…
Çift katlı otobüsler üst geçitlerin altından geçemiyordu, üst geçitler alçak kalıyordu, çift katlı otobüsler yüksek kalıyordu, sığmıyordu.
Hadi bakalım, Hollanda’dan tek katlı otobüs almaya karar verdiler.

Küçük bi pürüz vardı…
Hollanda’nın elinde yeteri kadar tek katlı otobüs yoktu, ha deyince üretilmiyordu, en az üç dört aya ihtiyaç vardı.
Derhal kriz masası topladılar, otobüsler üretilene kadar, Hollanda’nın elinde varolan kullanılmış otobüslerden kiralama yoluna gittiler.

Küçük bi pürüz vardı…
Öylesine titizlikle planlama yapmışlardı ki, Hollanda’dan apar topar kiraladıkları metrobüs otobüslerinin, durak levhalarını sökmeyi unutmuşlardı.
Kiminde Utrecht yazıyordu, kiminde Eindhoven yazıyordu.
Üstelik, sanki memlekette şoför yokmuş gibi, şoförleri de Hollanda’dan kiralamışlardı, güya Hollandalı şoförler bizim şoförleri eğiteceklerdi.
“Birader nereye gidiyor bu?” diye sorulduğunda, Hollandalı şoförler “ben anlamiyo Turkce” diye cevap veriyordu.
Deneme yanılma yöntemiyle, Eindhoven’e binersen, Cevizlibağ’a, Utrecht’e binersen, Topkapı’ya gideceğin anlaşıldı.
E baktılar ki, bu iş tamam, asrın projesi dedikleri metrobüsü, köprüyü geçirip, Anadolu yakasına götürmeye karar verdiler.

Küçük bi pürüz vardı…
Hollanda’dan tanesini 1.5 milyon eurocuğa aldıkları 70 otobüs, düz yolda gidiyor, yokuşta çekmiyordu!
Kadıköy’den binenler, şoförün “beyler bi el atalım” anonsuyla köprü yokuşunda iniyor, ittiriyor, düze çıkınca tekrar biniyordu.
Derhal kriz masası topladılar, bildiğin körüklü otobüsleri devreye soktular, kırk yıllık körüklü otobüsleri metrobüsmüş gibi yaptılar.
Tanesini 1.5 milyon eurocuğa aldıkları 70 otobüsü düz yerlerde, körüklü otobüsleri yokuşta kullanmaya başladılar.

Küçük bi pürüz vardı…
Yağmur yağdı, metrobüs hattı Fırat Nehri’ne döndü.
Zodyaklar çalışıyor, otobüsler çalışamıyordu.
Derhal kriz masası toplandı, incelendi, yolun ortasına yaptıkları yolu, normal yoldan beş santim aşağı yaptıkları ortaya çıktı!
Seferleri durdurup, asfaltı yükselttiler.
Bu sefer kar yağdı. Asfalt sütlaca döndü. Hadi bakalım, gene seferleri durdurup, çukurları yamadılar.

Küçük bi pürüz vardı…
Tamirat için bölüm bölüm kapatıp, çift yönlü yolu tek yönlü kullanırken, zaten ters yön kullanan şoförlerin iyice nevri döndü.
Sağdan mı gidiyorduk, soldan mı filan derken, tek hat üzerinde kafa kafaya tokuşmaya başladılar.
Nasıl becerdiler bilmiyorum, iş makinesi metrobüse patlattı, ölenler oldu.
Tamirat nihayet bitti, kalan sağlarla devam edildi.

Küçük bi pürüz vardı…
Asrın projesi dedikleri proje, muhteşem hesap kitap nedeniyle asrın maliyetini yarattı.
Mesela, Avcılar’a tünel yaptılar, 37 trilyon liracık harcadılar, bizzat asrın liderimiz tarafından açıldı, gel gör ki, metrobüsler sığmadı, dar geldi, manevrayı engelliyordu. Hadi bakalım, trafiği rahatlatması için 37 trilyon liracık harcadıkları tüneli, beton duvarla kapattılar, metrobüslerin manevra yapabilmesi için kavşak yaptılar.

Küçük bi pürüz vardı…
Makine Mühendisleri Odası, basın toplantısı düzenledi, metrobüs hattındaki ters istikamet uygulamasının acilen kaldırılmasını istedi. Ters trafik nedeniyle, şoförlerde konsantrasyon kaybı oluştuğunu, gerekenin aksi yönünde refleks vermelerine sebep olduğunu, çarpışmaların, ölümlü kazaların meydana geldiğini açıkladılar.
Bunun üzerine, İETT genel müdürü açıklama yaptı, yeni ihale açacaklarını, sol tarafında kapıları olan yeni otobüsler alacaklarını, böylece metrobüs hattındaki İngiliz trafiğinin son bulacağını açıkladı.

Küçük bi pürüz vardı…
Asrın liderimiz, Kadir Topbaş’ı zart diye görevden aldı, onun yerine zurt diye Mevlüt Uysal’ı getirdi.
Mevlüt Uysal da bismillah ilk iş, İETT genel müdürünü zart diye görevden aldı, sanki o İETT genel müdürü CHP’nin İETT genel müdürüymüş gibi “biliyorsunuz en çok şikayet metrobüsten geliyordu” dedi.

Küçük bi pürüz vardı…
Zart diye görevden alınan İETT genel müdürünün, aslında zaten İstanbulla pek alakası yoktu, İETT genel müdürü olmadan önce Kayseri belediyesinde ve Malatya belediyesinde çalışıyordu, Malatya’dan getirip İETT’nin başına oturtmuşlardı.
Zart diye görevden alınınca, gitti Çankırı’ya Akp’den belediye başkan aday adayı oldu.

Küçük bi pürüz vardı…
Kadir Topbaş tarafından zurt diye İETT’nin başına getirilen, Mevlüt Uysal tarafından zart diye İETT’nin başından alınan İETT genel müdürüne, zurt diye Çankırı’yı vermediler, adaylığı kabul edilmedi.

Küçük bi pürüz daha vardı…
Asrın liderimiz tarafından Başakşehir belediye başkanlığından alınarak zart diye Kadir Topbaş’ın yerine getirilen Mevlüt Uysal, büyükşehir belediye başkan adayı yapılmadı, zurt diye Büyükçekmece’ye belediye başkan adayı yapıldı.

Akp’nin İstanbul vizyonunun özeti, metrobüstür.

Komiktir.
Trajiktir.

Milyar dolarların heba edilmesi, senelerin senelerin senelerin kaybedilmesi, insanımızın eziyet çekmesi bir yana… Akıla mantığa bilime, Türkiye’nin bilgi birikimine, gözbebeğimiz İstanbul’un imajına hakarettir.

Yarın sadece seçim değil, köprüden önce son çıkıştır.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/istanbul-2-4221223/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Ne merak edersin ben kimim diye, ne yapacaksın beni?

Bir çeyreğim, özürlü…
Senin…
Onun gibi bir insanim sadece, okumuş olsam ne olur diplomasız olsam ne çıkar…
Ki…
Duvarları kâğıtlaya bilirim diploma, sertifikalarım ile…
Neredeyse her biri sınav sonucu alınan…
Merak etme beni, düşüncelerimi, görüşlerimi paylaşıyor musun söyle…
Ben bakmam ona, buna. Hele maddiyata…
ÖNCE insan, insan ol yeter bana!

Her birimiz bir şekilde…
Şalvardan çıkma değil miyiz?
Uzanmaz mı köklerimiz bir şekilde köye?

Bırak beni, merak etme…
Destek ver, bir ol…
BIR…
Yeterde artar bana!