Akrep

İlk şok atlatıldı gibi…
Valide…
İki gözü iki çeşme…
Yani depremin artçıları tüm şiddetiyle sürüyor sanki…
“Yavrumun yavrusu, yarısı yılan yavrusu!”
Böyle severmiş babaannem beni!

İnanın bu sözlerime, lütfen inanın…
Ölümden korkmuyorum, korkmuyordum…
Ha iş ciddiye bindi, süre dahi verildi sanki…
Ölümden korkar mı oldum?
Vallahi, billahi korkmuyordum. Dün kardeş, sonrasında hanım…
Annem…
Perişan etti beni. Halbuki gayet metanetliydim…
Ya kendim dua ediyor, sizlerden dua etmenizi istiyordum…
Ne yani…
Hangi INSAN yaşamış ki ebedi?

Dünya…
Sultan Süleyman’a bile kalmamış, Sultan Süleyman’a…
Bir Önder ne ki?

Nikolay Ostrovski’nin kitaplarını sever misiniz bilmem…
Çelik böyle sertleşti örneğin, galiba yayınlamıştım…
Rusya…
Ve bitmez tükenmez sosyal çelişkiler, sosyal çatışmaları ile koca bir ülke…
Aile…
Bir babanın, bir ananın, bir yöneticinin görevi…
Sürüyü bir arada tutmak.

Kolay ise gel sen yap!

İnsan…
Tüketmeyecek ne kendini ne karşısındakini…
Tükenmişlik
Yıkılmanın, yok olmanın bir öncesi.

Sulu gözlü değilimdir…
Öyle çıt kırıldım da değilim, acıya dayanırım…
Ama kardeş ağlatı beni, hanım…
Hele annem…
Memnuniyet ile, sevinerek görüyorum ki HALA…
Aile birliği, bir yerde saygı, sevgi hüküm sürüyor evimizde…
Zaten öyle olmalı, hatırlarsanız hep yazarım, hep dileğimdir, önerim…
BIRLIK, insanlar özellikle zor zamanlarda olmalı kilit kürek…
Gelin, kaynana…
Kedi ve köpek, kadın mazoşizmi…
Bu sabah ki neredeyse her sabah yaptığım gibi, gittim uzandım annemin kucağına, okşar başımı sanki hala çocukmuşum gibi. İyi gelir bana, ihtiyacım var buna. Yine ağlıyor…
Ya anne deli misin nesin?
Aklıma halam geldi, rahmetli…
El bir hışımla kalakmış, böyle sözler ağzımdan duymaya alışkın değildir…
Saygısızlık olarak algılamış olmalı, yiyecektim tokadı…
Kol usul usul indi yana, anladım yaptığım terbiyesizliği. Halbuki çok kullandığım, sorduğum bir sorudur, büyüğüme saygısızlık, bilerek, isteyerek ASLA!

Ağlama!

Allah…
Sınar kimi kullarını diğerlerinden çok farklı…
Psikologlara, sözüm sana, bilime göre “yoktur” böyle bir şey…
Algıdan ibarettir onlara göre…
Çok bilmişler, b.k yemişler…
Bu…
Bir gerçeğin ta kendisi!

Benim hiç bir şey yapmama gerek kalmaz, gelir bulur beni
NOKTA

Bak göreceksiniz, biliyorum, EMINIM…
O yanımda, yanımızda…
Düzelecek, iyi kötü düzelecek, itikat…
Iman…
Hatırlayan hatırlayacaktır, yazmıştım aslında hepimiz, biyolojik…
Karbondur hammaddemiz…
Allah…
Sınayandır, kuluna dayanamayacağından fazlasını reva görmez…
Bizi doğrudan öldürmeyen…
Bizi sertleştirir…
Çelik gibi hem esnek hem sert olmamızı sağlar…
Ve karbon ve bir yudum nefes demiri çelik yapandır, çelik…
Deneyim, tecrübe esas olandır bu durumda. VE EVET…
Akrep…
Benim, benim silahımdır. Yok akrebin büyüğünden korkma…
Küçüğüdür zehirli olan!

Çok güldüm doktor raporuna, genel durum değerlendirmesine…
Hafif kilolu ama kendiyle barışık…
Ulan barışık olmayıp da ne yapacağım, en azından dıştan öyle, gel sen birde içime bak…
Kendi kendim ile ettiğim kavgaya, mücadeleye…
CIHAT, cihadın büyüğüdür kişinin kendisiyle mücadelesi…
Bu sabah soruyor hanım yine “Hala Oma’ya mı gideceksin?”
Giydim üstüme çapulları…
Tabii ki, ben daha ölmedim. Son ana kadar mücadele…
Almanlar, Türkler, tüm toplumlar ve özdeyişleri…
Çekirdek…
Öz, öz…
Hilf dir selbst so hilft dir Gott!

Allah…
Kimi şeyi yazmamış olsun, Yexxxm, hala kızı, küçük olanı…
Önce annem, sonra sen, sonra ona söylemiştim, dün ona dedim…
Aman Yxxxm, önemli olan aile, çoluk çocuk…
Amalar, acabalar…
Öf bir kızdı, ona göre önce kendin…
Bir yerde doğru, ama sadece bir noktaya kadar…
Kendi himmete muhtaç dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede!

Yani…
Hiçbir şey yapmamak, Allah deyip oturmakta yanlış…
GÜVEN…
Sonsuz güven ama yap gereğini!

Oy sayımı gibi(!)
😊

Gelin ben size bir örnek vermiş olayım…
Madden…
Sen uyarla, ANLA…
Rabbi!

İki daha doğrusu üç video yayınlayacağım…
Gençlik yılları, anlayan anlayacak sözlerimi…
İlki alışkı olduğum silah, 7,65 çapında, ikincisi yeni model 9mm…
Ve dünyanın en çok kopyalanmaya çalışılan silahları arasındadır…
Bir tabanca, ne ilgisi var Allah ile?
Sonra…
Anlayan, anlamak isteyen anlayacak beni, bamteli!

B.k yemiş Kalashnikov…
Kaba, sapa yığınların silahı, güvenli mi güvenli…
AMA bu >>> en azından bir Kalashnikov kadar güvenli olmakla birlikte <<<
Üstüne…
Birde 200 metreye kadar atış güvenli, kurşunda yuvarlama falan yok…
Vurduğunu oturtuyorsun g.tün üstüne…
Birde…
Delici gücü çok daha yüksek, çok daha yüksek…
Mermi stabil, yani silahsa silah bu kardeşim, silah bu!

Yığınlar…
Ve sözüm ona ortak akıl, ya siktir git!

> Tesadüfen çıktı karşıma, hiç elime alma, atış fırsatım olmadı AMA öfff <
En son video, çelik yelek var ya…
Tereyağına değmiş kızgın bıçak gibi!!!

Yazının sonunda, yine Sovyet yapımı!

İşte…
Sadece güvenli olmak yetmiyor, çok önemli ama YETMIYOR sadece güvenli olmak…
Güvenilir!

O tabanca neden kopyalanmaya çalışıldı biliyor musunuz?
DIKKAT…
Atıcı kulüplerinde bile son derece rağbet gören bir silah…
Çünkü…
Almancası präzise, Türkçe tam karşılığı yok maalesef…
Şöyle tarif etmiş olayım, keskin nişancılar için biçilmiş kaftan!

Pekiii…
NEDEN, neden bu silahlar bu kadar güvenli ve kesin sonuçlar alabiliyor?
NEDEN???

Anla tabiatı, anla Allah’ı…
Anla sınamayı, deneyim ve tecrübeleri…
Anla…
Çelik nasıl sertleşti, ANLA insan…
Deneyimli erkek, deneyimli yönetici netlikler ile nerelere gelebildiğini…
Ve sevdiklerini yönetebilir hale geldiğini!

Çekoslovaklar…
Çeliği, çelik boruları, tam döküm boruları yağmurda, karda kışta dışarıda bırakıyorlar…
Çelik yığıyor yağmuru, karı…
Güneşi görüyor, kötü hava şartlarını…
Zaman içinde pas tutuyor; PAS…
Pas çeliğin öz yapısını değiştiriyor, daha sert, çok daha dayanıklı hale geliyor çelik…
SONRASINDA…
Tam döküm borular torna makinesinde işlenip…
Kullanılabilir hale getiriliyor!

26.04.2019

x


+

Biliyor musun, her şeyde vardır bir hayır…
Allah bu Allah…
Ne için gittim neler geldi başıma!

Hatırla…
Biliyorum hiçbir şeyime inanmadın ama sözlerim bir bir çıkıyor…
Öyle değil mi?
Aslında…
Herkes gibi sende anlamadın beni…
😊
Aman, boş ver…
Ölmeyen eşekten, pardon çeyrekten ümit kesilmez!


+


+

Dün…
Sıra disi Trump görüşmesi…
Göreceğiz neden


+

On ay ile beş sene arası, boku yedim. İyi huyluda bile en fazla 10 sene. Şansa bak ya, en kötü ihtimal ile 5, 10 sene daha çek acı

Hatırlıyor musun demiştim sana, pederin yaşı…
Belki daha erken. Evde matem var sanki kontrat yaptım daima yaşayacağım diye.

Unutuyorum ya unutuyorum, anımsa 3. Dereceden beyin sarsıntısı. Yok daha yükseği…
Hafıza…
Al sana evde kıyametler kopuyor…
Bu yüzden yalan söylemesini sevmiyorum, söylemek, anlatmak istemediklerimi söyledim sonunda…
Dur bakalım ne olacak?

INAN…
Çok bezdim hayatımdan

15:45 / 14:45

Dolar 5,82
Euro 6,58
Çeyrek altın 392,48
Borsa 96157

Abbas yolcu 😊 dedim ya AMALAR ve ACABALAR

Bu millet sonunda hak ettiğini bulacak…
Benim bundan sonra bakmam lazım sevdiklerime…
Aslında olmaması lazım ama insanız…
Eksik, gedik…
Amalar ve acabalar!

Raporu yayınlamıyorum…
Kör olma ihtimali falan filan, g.tümden uydurmadım bir taraflarımdan…
Yalandan nefret ederim, vaktim yok rapor ile uğraşmaya, okusan…
Korku romanı gibi. Dedim ya sadece bir bilişimciyim AMA hayat…
Ama yaşadıklarım…
Doktor kadar birikim sahibi olmama vesile oldu.

Evet…
Vakit dar, mesele daha ne kadar vaktim var…
Yapılması gerekenler…
X!

Evet yaralar…
Kaşıdıkça kanarlar…
Tedavi edilmezlerse sonunda kansere çevirirler…
Şans bu ya, zaten başkacası beklenemezdi…
En amansızı, en acımasızı!

Amannn…
Yüzde 99 ölü birisi için…
30 sene…
Bir ömür, ne bünyeymiş ama ah babaanne ahhh…
Hem sonra daha belli değil iyi huylu mu, kötü mü…
ALLAH…
Gerisi hava cıva!

Hastaneden telefon bekliyorum, konuştum insanlar ile…
Bakalım ne olacak?

Johannes Hirschberger – Geschichte der Philosophie Band I Altertum und Mittelalter

oku

Johannes Hirschberger – Geschichte der Philosophie Band II Neuzeit und Gegenwart

oku

Allah belamı versin haberim yoktu. Okumamıştım yani Sayın Doğruyu. Benim istihbaratım, mantığım, bilgi düzeyim onunla örtüştü

O yazamaz AMA ben yazarım…
KOL kelimesindedir vurgu SONRA saat dediğinin şekli genelde nasıl olur?
Yuvarlak…
Top, top. Allahsız PEZEVENKLER…
OROSPU çocukları!

O kol saatini ve daha neler neleri sokacağız münasip bir yerlerinize…
Bu böyle biline…
Ciplerin tekerlekleri, hatırla türbanlı şırfıntıları…
Bindikleri cipleri…
Tekerlekler patinaj yapıyor, İstanbul…
Tüm dertleri!

Kol saati…
14 Nisan 2019

Keklikpınarı’ndan Ankara’ya inen yolun iki yanında, ellerinde bayraklar, bellerinde kamaları, çok azında tüfek, 3 bin atlı vardı… Çevre tarlalar insan doluydu… Keçeciler, iplikçiler, örgücüler, yorgancılar, bakırcılar, demirciler, semerciler, çıkrıkçılar, nalburlar, tiftikçiler, orakçılar, düvenciler, kilciler, tuzcular, kasaplar, bahçıvanlar, urgancılar, saraçlar, kunduracılar, terziler, tüm esnaf oradaydı… Seymenler döne döne oynuyorlardı…
Atatürk, Ankara’ya oradan girdi…
Çok duygulanmıştı, yakınındakiler ağladığını gördüler…

Şimdiki Genelkurmay Başkanlığı ile TBMM arasındaki kavşak…
AKP belediyeciliği; şehrin her yerine saat kulesi koyuyoruz diye, Atatürk’ün Ankara’ya girdiği yere de “kol saati” koydular…
Her sabah işe giderken o kol saatini görüyorum… Halk arasında kol saatinin anlamını burada yazamam…

Önceki Pazar…
Herkesin oy kullandığı saatlerde Mansur Yavaş aradı, daha seçilip seçilmediği belli değildi ama ben tebrik ettim… Bir de “Sizden bir ricam var” dedim:
“Bu arkadaşlar şehrin en anlamlı yerine kol saati heykeli koydular… İnsanları daha çok rencide etmeyelim diye görmemezlikten geldik… Seçilince lütfen onu oradan kaldırın, o günlerin anısına yakışan bir şey koyun lütfen.”
“Seçilirsem söz” dedi…
Mansur Yavaş “Söz” dediyse…
Sözdür…

“Kol saatini” öncelikle hangi cinlikle oraya koyduklarını iddia edemeyiz…
O kavşakta Genelkurmay var, TBMM var, Harp Okulu var… Tümü bu arkadaşların elinde ne hale geldi bilirsiniz…
Ve Atatürk’ün Ankara’ya girdiği yer orası…

31 Mart 2019…
100 yıl sonra…
Seçim sonuçlandı… Bayraklar, davullar, zurnalar, Seymenler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, esnaf, üniversiteliler… Her evde sevinç çığlıkları, oynayanlar, ağlayanlar…
Mustafa Kemal yeniden şehre giriyordu…
5.5 milyon Ankaralı oradaydı…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/bekir-coskun/kol-saati-2-4415466/

Baskın!
15 Nisan 2019

Birinci Hakim.
İsmi.
İmzası.
İkinci Hakim.
İsmi.
İmzası.
Müdür vekili.
İsmi.
İmzası.
Onlar “Tutanağın” altında ismi ve imzaları olan adalet insanlarıydılar. 1. ve 2. ilçe seçim kurulu başkanı YSK hakimleri, oyların sayıldığı salonun nasıl ve kimlerce basıldığını anlatan tutanağa şunu yazdılar: “Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi ilçe başkanları bağırarak ve beraberlerindeki çok sayıda kişi ile salona girip çalışma ortamını engellediler… Kargaşa ve kavga ortamı yaratmaları nedeniyle oyların yeniden sayım işlemine ara verilmiştir…”
★★★
Hoyratça.
Kaba kuvvetle.
Kanunsuzca.
İktidar gücünü arkalarına alarak “oyların sayıldığı salonu” bastılar. 81 milyon Türkiye ve 16 milyon İstanbullu “sayımın sonuçlarına kilitlenmiş, hızla bitmesini” bekliyor; adalet yerini bulsun istiyordu. Salon basıcılar ise “sayımın geciktirilmesi” hesabındaydılar.
Halk getirdi.
Halk götürecek.
Demokrasi çalışacak.
İstanbul’da yönetim değişecek ve Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olacaktı.
Sonucu beğenmediler.
Binali Yıldırım’ın belediye başkanı olacağını garanti görüyorlardı.
★★★
Seçimi yenilemek istiyorlar.
Hile ise hile!
Güç ise güç!
Şike ise şike!
İstanbul’u “kaybetmeyi beka meselesi” yaptılar, vermek istemiyorlar.
Niçin?
Büyükşehir rantı için: İstanbul Atatürk Havalimanı arazisi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi arazisi. Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi arazisi. Bakırköy hastaneler bölgesi arazisi. Yeşilköy Hava Harp Okulu arazisi. Harp Akademileri arazisi. Deniz Lisesi arazisi. Kuleli Askeri Lisesi arazisi. Taksim Gezi Parkı alanı. İstanbul Teknik Üniversitesi arazisi. Haydarpaşa Garı, tren depoları ile mücavir alan arazisi. Bakırköy, Yeşilyurt, Yeşilköy ve Florya ile benzer bölgelerden imar ruhsatı ile yapılaşma, betonlaşma doğuracak araziler.
★★★
Salon basıyorlar!
Hak yok.
Kaba kuvvet var.
Hukuk yok.
Koltuk bencilliği var.
Demokrasi yok.
Şehir rantı var.
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
Yılın düğünü! Kaderin tokadı!
Devletin bankası Ziraat, Demirören Ailesi’ne 2 yılı ödemesiz 10 yıl vadeli 675 milyon dolar döviz kredisi verdi. Faiz açıklanmadı, gizli tutuldu. Döviz kazancı olmayan fakat döviz harcaması olan Hürriyet Gazetesi’ni Demirören Ailesi bu döviz kredisi parayla aldı. Devlet büyük ve kârlı ihaleler verdi. Kalyoncu Ailesi de Sabah Gazetesi’ni aldı. Bu iki ailenin elindeki gazeteler ve TV’ler seçimlerde “iktidar ittifakını” desteklemekle kalmayıp muhalefete karşı yıkıcı, İmamoğlu’nu görmezden gelici yayın da yaptılar. Gelin Demirören Ailesi’nden, damat Kalyoncu Ailesi’nden, ”yılın düğünü” Çırağan Sarayı’ndaydı. Görkemliydi düğün. Cumhurbaşkanı nikah şahidi oldu. Üçü hariç bütün bakanlar, iktidarın üst kadrosu düğündeydi. Polis, Beşiktaş’tan Ortaköy’e yolları tutmuş 10 metre arayla nöbetteydi, sokak aralarına panzerler yerleştirilmişti. Cumhurbaşkanı nikah defterine şahitlik imzasını attığı saatlerde Beşiktaş’taki stadyumda maç oynanıyordu ve taraftarlar “Mazbatayı ver… Mazbatayı ver… İmamoğlu’na mazbatayı ver…” diye tempo tutuyordu. Bu rastlantı kaderin tokadı oldu.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/baskin-4423642/

“İstanbul’da yeniden seçim en çok AKP’ye kaybettirir…”
15 Nisan 2019

Seçim bitti, tartışması bitmedi.
Sadece Türk vatandaşları değil, yabancılar da çok yakından izliyor -ve elbette yorumluyor- seçim sürecini.
Seçimden hemen sonra hem Avrupa’da, hem de Türkiye’de 31 Mart yerel seçimlerini yakından izleyen Batılı, özellikle de Avrupalı diplomatlarla görüşme fırsatım oldu.
Avrupalı diplomatların en çok merak ettikleri YSK’nın CHP’li Ekrem İmamoğlu’na mazbatayı verip vermeyeceği.
Tahminler eksik değil; “Kesinlikle verecek” diyen de var, “seçim yenilenecek” diyen de…
Konuştuğum çok sayıda ülkeden Avrupalı diplomatların seçimlere bakışları özetle şöyle;
“MUHALEFET İŞİ ÖĞRENDİ”
Batılı diplomatların hemen hepsi yerel seçim kampanyası başlamadan önce CHP’den umutsuz olduklarını hiç saklamadılar. Ancak kampanya sırasında CHP’nin attığı adımların “tümünün doğru olduğunu” görerek şaşırdıklarını da vurguladılar. Diplomatlara göre, “CHP yenile yenile, kampanya yapmayı öğrendi.”
Bir Büyükelçi “yerel seçim kampanyasında CHP, Haziran 2018 kampanyasında yaptığı yanlışların hiçbirini tekrarlamadı. AKP seçmenini ürkütecek dev mitingler hiç yapılmadı. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, özellikle oy sayımının en kritik olduğu noktalarda basının karşısına çıkarak, süreci doğru götürdü. AKP, ilk kez savunma durumuna geçti” diyerek özetledi kampanya sürecini.
Avrupalı diplomatlar, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun kampanya sırasında ön plana çıkmayarak, meydanı adaylara bırakmasının da doğru bir taktik olduğu konusunda hemfikir. AKP’nin kampanyası için ise “seçime giren AKP’li adaylar, adeta Erdoğan’ın arkasına saklandı” görüşü sürekli tekrarlandı. Bu konuda “somut örnek” olarak ise pek çok Diplomat Erdoğan’ın İstanbul adaylarını duvarın kenarına dizerek verdiği televizyon röportajını gösterdi.
Bir başka ortak görüş ise AKP Lideri Erdoğan’ın kampanyasında “çok ileri gittiği”, bunun da AKP seçmenini bile rahatsız ettiği yolunda.
CUMHUR İTTİFAKI, EKONOMİK KRİZE RAĞMEN İYİ OY ALDI
Batılı diplomatların ortak görüşlerinden biri de Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krize rağmen -Avrupalı diplomatlar Türkiye’nin derin bir ekonomik kriz içinde olduğunu açık açık söylüyor- AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur ittifakının “beklenenden fazla oy alması” oldu. Avrupalı diplomatlara göre, seçim sonuçları Türkiye’de büyük şehirler-Anadolu arasındaki polarizasyonunu iyiden iyiye derinleştirdi.
“BATI MEDYASI ERDOĞAN’A KARŞI SERTLEŞİN DİYOR. AMA BU MEVCUT KOŞULLARDA MÜMKÜN DEĞİL”
AB diplomatlarının büyük kısmı, Türkiye’deki seçimlerde büyük şehirlerin muhalefete geçmesinin ardından Batı medyasında “Avrupa Erdoğan’a karşı tavrını sertleştirmeli” şeklinde bir kampanya başladığına dikkat çekti. Ancak bunu yapmanın “mevcut koşullarda mümkün olmadığı” görüşü de sık sık dile getirildi. 31 Mart’ta yapılanın “yerel seçim” olduğunu, yönetimde hala AKP’nin bulunduğunu ifade eden bazı büyükelçiler, Avrupa ile Türkiye arasındaki mevcut ilişkiler nedeniyle, “sertleşmenin mümkün olmadığını” söyleyip, “Ortak çıkarlarımız var. Sertleşerek, bu konuda ilerlemek mümkün olmaz” görüşünü ifade ettiler.
EN BÜYÜK TEPKİ KHK KARARINA
Avrupalı diplomatların dile getirdikleri en büyük endişe ise, YSK’nın KHK’lı adaylara mazbata vermeme kararı.
YSK’nın adaylara “seçime girme izni verip”, seçilince mazbata vermemesini “seçmenin kandırılması” olarak niteleyen yabancı diplomat çok. Bunun demokraside yeri olmadığı görüşü hakim. Ancak asıl tepki, YSK’nın mazbatayı “en çok oyu alan ikinci adaya vermesi” üzerinde yoğunlaşıyor. Bir büyükelçi tepkisini, “seçim bu, güzellik yarışması değil ki, birincinin ödülü ikinciye verilsin” benzetmesiyle dile getiren, Kimi diplomatlar eğer KHK’lılara mazbata verilmiyorsa, mutlaka seçimin yenilenmesi gerektiğini söylüyor, kimisi ise KHK’lı adayın seçime girdiği partiden bir belediye meclisi üyesine başkanlık mazbatasının teslim edilebileceğini ifade ediyor.
İSTANBUL’DA YENİDEN SAYIM, DİKKAT DAĞITMAK İÇİN Mİ?
İstanbul’da AKP’nin çeşitli bahanelerle sürekli yeniden sayım yaptırıp süreci uzatmasının nedeni konusunda da Batılı diplomatların tümü istisnasız kafa yoruyor.
En çok dikkat çeken olası neden ise, Güneydoğu ile bağlantılantılanıyor. Oyalama taktikleri sayesinde herkes İstanbul ile ilgilenirken, “Güneydoğu’da yapılan seçim usulsüzleri ya da YSK’nın anti demokratik kararlarının” hiç dikkat çekmemesine vurgu yapan Batılı diplomatlar oldu.
Tüm sohbetlerden ortaya çıkan ortak kanı ise, İstanbul’da seçimlerin yenilenmesi halinde, bundan en çok Erdoğan’ın kaybedeceği.
Avrupalı bir Büyükelçi durumu iki cümleyle özetleyiverdi:
“Bu seçimle Erdoğan’ın o parlak imajı, o yenilmez imajı yerle bir oldu. Hem seçmen, hem de muhalefet artık Erdoğan’ın yenilebileceğini biliyor…”

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/zeynep-gurcanli/istanbulda-yeniden-secim-en-cok-akpye-kaybettirir-4423621/


+

😊 Kamuflaj nedir bilir misin?

Kuzu postunda kurt…
Arazi ol, araziye uy. Yazmıştım değil mi…
Bazen bir bilişimci sadece bir bilişimci değildir…
Bir şirket sadece bir maskeleme olabilir…
Bir site…
Sadece herhangi bir ticari veya özel bir bilgilendirme sistemi…
BILMELI…
O…
Neyin nesi!!!???!!!

Bugün açıkladı Öztırak…
Y-CHP sözcüsü…
Geçtik, geçtik sekiz milyonu…
Tayyipistanda…
8 milyon 344 bin işsiz!

Örneğin ben…
Arkadaş ben ne marangozmuşum da haberim yokmuş…
Dün kardeşteydik, tombik tombik…
Koltuk…
Hala sapasağlam duruyor yerinde!

😊