Bir umut ışığı doğdu “uzakta”

„Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.“

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Ve bence bir gerçek daha vardır Atam, şüphesiz, savaş haklı gerekçeler olmadıkça cinayettir. Hele kardeş, kardeşe karşı savaşırsa!

Bende savaşa, kan dökmeye karşıyım…
Ancak…
Savaşın kendisi kadar beni ürküten, beni bezdiren de…
Kaçınılmaz…
Savaş demeyelim, mücadeleyi, hesaplaşmayı beklemek oluyor!

İnsanlık tarihi gösterir bize, birçok millet huzura kavuşana kadar…
Bu ateşten gömleği giymek, kılıcını kardeş kanı ile sulamak zorunda kalmıştır.

Ve biliyoruz…
Tarih yine bize öğretmendir…
Hiçbir zaman kötülük, yanlış, haksızlık, karanlık…
Ebedi…
Hüküm sürememiştir. Yaşam…
Her zaman kendine bir yol bulmuştur!

Vatan ve Camii

Ne miğferi, süngüsü ulan adi?!

Camiinin de vatanın da harcı, tuğlası insan…
İnsanların yüreği, aklı, emeği, alın teri ve imanı üzerinde yükselirler…
Ererler gök kubbeye…
Allah’ın takdirindedir insanların kaderi.

Sana da takdir hakkı vermiş Mevla’m…
SEN eşeksen, bir hayvan neylesin Mevla’m?
Ne biri diğerine ne diğeri birine edilmez, edilemez kurban!

Evet, eşeksin, bir hayvan…
Verdin cahilin, bencilin, hırsızın eline, çevirdi geriye…
Sözde ilerisiyle idare et gayri, demokrasi senin neyine?
Dîvân-ı Hümâyun ve hazinesi…
Artık onların elinde…
İlk yaptıkları arasında, doymaz gözlerini önce bir doyurduktan sonra…
Yıktılar, bozdular, devşirdiler harcı, tuğlayı!

Duvar

Kendinden biliyorsun!!!
Dört duvarın..
GÜVENCEN!

Ve yine biliyoruz…
Örnekler dolu, geçmişten günümüz…
DUVAR…
Bir güvence(!)

Gitmem lazım, hal yok ayakta durmaya AMA…
Önder gitmeli, hareket halinde olmalı…
Gitmeden bir iki kelime yazmak, uyarmak istedim siz değerli okuyucularıma yönelik…
Düşünen insan…
Hem tehlikeli hem değerli hem bir yerde yine bir GÜVENCE!?

Trump gibiler, Kahpeler…
Sözü evirir çevirir kendi işlerine geldiği hale getirir…
ABD, Trump ve Meksiko duvarı…
Ya kafalardaki duvarlar?
Güvence değil tehlikenin kendisi!

Cumhuriyetçiler suçluyor demokratları, para verseydiniz O iki çocuk ölmeyecekti(!)

Öyle mi?
Sorarım kendime Trump geldi geldiğinden beri…
Öncesi…
Bilinen, duyulan kaç çocuk sınırda can verdi?
Bu gibi yaratıklar tek kelimeyle; ADI!

Duvarlar…
Duruma göre, çağa, teknolojik gelişmelere kimi zaman gerekli, kimi zaman fuzuli…
Hele kafamızın içine ördüklerimiz…
Çoğu zaman görüşlerimizi, düşüncelerimizi engelleyen(ler) değil mi?

Allah razı olsun hanımdan, söylemeden, istemeden yaptı sulu köfte…
Sıcak sıcak bu soğukta…
Kıymalı poğaça çok severim, bir, iki yedim…
Gitmeliyim, canım evden çıkmak istemiyor…
Dört duvarım, sevdiklerim, güvendiklerim…
Güvencem!

Bakma sesim soluğum çıkmıyorsa, yazmıyorsam BU

Durduğum anlamına gelmez…
Ya öldüm…
Veya çocukluğumdan beri ki annemin sözü…
Yaramazlık peşindeyim…
VEYA…
Bir şeyleri araştırıyor, okuyor, düşünmeye çalışıyorum!

DÜN…
Tesadüfen çok önemli bir bilgiye vakıf oldum, çok ama çok önemli…
Paylaşılması, anlatılması gereken…
AMA…
Korkarım, boşuna!

Ya aklin durur, iyi kötü şuuru yerinde bir insanın aklini durdurur…
Sadece Tayyipistan değil ki…
Ta…
Almanya’ya varana kadar. Saygım vardı O kadına…
Merkel’e…
GITTI BITTI!
Hep diyorum ya güvendiğin dağlara kar yağabilir…
Ve yine…
Azerbaycan misali, hep diyorum çete…
Allah…
FETÖ’nünde AKTÖ’nünde belasın versin, DINCININ…
REHINE…
Evet rehine alma misali, Tayyipistanda devlet imkânları ile adam kaçırma…
MIT’in, Milli İstihbarat Teşkilatının görevi bu mu?
AKP ve Kahpedoğan düşmanlarını, rakiplerini, muhaliflerini…
Bir zamanlar can ciğer kuzu sarması olduklarını kaçırmak???

bundan sonra ping demek özel demek sonra

Güzel bir örnektir yaşadıklarımıza…
Çok derin, derin uyuyorum. Uyandığımda sanki hiç bir şeyim yokmuşcasına…
½ saat en fazla ½ saat sürüyor bu. Berbat ağrılar, uyuşturucu ancak ağrılara dayanacak şekle getiriyor. Diğer çok ağır ağrı kesiciler…
Mide, mide gitti…
Kullanamıyorum!

Lanet olsun kadınlara teknolojiyi öğrettim güne…
İkide birde başıma iş…
Kafa…
Kafa gitti, ağrılar, O lanet olası halsizlik. Beynim durdu…
Dedim anneme; cebini, tabletini kapat…
Kapat ne demek?
Kapağını, onu bunu kapat demedim. Almancası Ausschalten, yanlış anlaması MÜMKÜN olmayan bir terim. Shutdown gibi!

Baktım…
Sadece ekranı karartmış…
Standby misali…
Anne!!! Ben sana kapat demedim mi?
Sesim oldukça sert çıkmış olmalı, son günlerde ağrılarında etkisi ve aptal aptal şeyler ile uğraşmak zorunda kalmam sinirleri iyice gerdi!

ÜZÜLDÜM, çok üzüldüm bana “oğlum neden bana böyle davranıyorsun?” dediğinde…
O benim annem, büyüğüm, sevdiğim, arkadaşım…
Gerçek dostum…
Annem ya annem, bir kahve yaptım getirdim gönlünü almak için. Anne, ben sana kapat demedim mi?

Tekrar gösterdim…
Dedi…
Oğlum ben onu kilitlemek olarak biliyorum(!)

Anla demek istediğimi!