Allaha çok şükür, çok şükür Mevla’ma. Şimdilik bir yaramazlık yok, YARINA

Polisten haber geldi ya, SIGORTA…
Altlarından girip üstlerinden çıkarım, çocuğun arabası formalite. Yarına kısmetse…
TÜV’ü aldım, bilmiyorum anlattım mı, gelsin hayatını kaydıracağım…
Araba canavar gibi, daha “yeni” zaten aksi olamazdı AMA…
Lastikler…
Vermediler TÜV’ü git önleri değiştir ondan sonra!

Tahmin edersin…
Ettiğim küfrün hadi hesabi yok…
Annesi, suçsuz günahsızız iyi küfür yedi. Pezevenk gelsin kıyametleri koparacağım.

BAKMA…
O lastikleri park ederken yemiş, “tehlikesiz” BEN…
ACIL fren onun yaşlarında, çok süratli araba kullanmaktan…
Bunları bildiğim için…
Hafif tertip “okşayacağım”. Koca herif oldu dövülmez artık ama daha dikkatli olması için ikaz edeceğim. Hiç gereksiz masraf…
Son zamanlarda çok gereksiz, büyük, büyük giderlerim oldu. Artık bir dur demeliyim.

Sigorta itiraz edecektir…
Bilirkişi…
Umurumda değil, sonra kiralık araba…
Arabasız hayatim kayar benim, elim ayağım. Anlayacağın…
BITMEZ…
Önderin işi!

Ya…
Bunlar ufak tefek hayatin olağan “dertleri”
Allah cümlemizi beterinden korusun…
BENIM…
Artık böyle ufak tefek şeylere bile TAHAMÜLÜM KALMADI…
Sorun burada!

Biliyorsun…
Birinden çıkıyorum >>> doğru <<< diğerine!

BIR gül, barış için

Ne kadar güzel ne kadar düşündürücü, duygulandırıcı…
Auşwitz (Auschwitz)…
Binlerce Yahudi’nin can verdiği bir yer.

Eve yeni geldim…
Alman televizyonunda gösteriyorlar, açtım televizyonu karşıma çıktı…
Müslüman…
VE Yahudi cemaati beraber gitmişler oraya, ziyarete…
EVET…
Önce insan ol insan!

Müslüman cemaatinin sözcüsü konuşmayı açtı…
Çok güzel bir konuşması oldu, sonunda dedi ki;
“Bir gülü barış için bu anıta koymak istiyorum”
Ardından Yahudi arkadaş aldı sözü!

Hep derim…
Yok Tayyipistan değil Türkiye Cumhuriyeti ve Israil devleti…
Coğrafyamızda bir çıban…
İki farklı toplum iki farklı kültür, anlayış…
AMA…
TE-ME-LIN-DE
Musevilik VE Müslümanlık bırak şimdi İbrani dini anlayışını bir tarafa…
İki din o kadar birbirine yakın ki, o kadar olur…
En basitinden…
Sünnet veya domuz eti mesela, YINE Musevilikten doğan Hristiyanlık…
BAK…
Anlayış açısından Müslümanlık ve Hristiyanlık birbirine “uzak”
Musevilik ise aradaki bu farkı kapatıyor.

Kin değil…
Nefret değil…
Yakışmaz biz Müslümanlara, yakışmaz hiçbir Hak dinine…
Yaratan bir…
Geldiğimiz VE gideceğimiz yer bir!

Unuttum bak…
Münih, Dachau…
Yıllar öncesiydi, gittik. Götürdüm çocukları…
Yazmış anlatmışımdır, gir bak arşivlerime. O kadar şaşırdım ki okuyunca Türk ismini…
NAZI…
Ayrım yapmaz, kin, nefret ayrım yapmaz…
YOBAZ…
Herkes eşittir, uymayan O görüşe, O düşünceye herkes düşman…
Allah var Allah…
Ana, baba gibi, hangi kardeş değilse tek yumurta ikizi benziyor birbirine?
Ana – baba, ata…
Bağlıyor kardeşi birbirine, düşün bak…
Bir an otur düşün…
TOPRAK…
Anaların anası, babaların babası…
ANA – DOLU, anne gibi dopdolu!

Anlıyor musun beni?
Hayata, yaşama bakış şeklimi???

Perişanları oynuyorum…
Pasaklı karı gibi, üst baş, saç sakal…
Bir bıcı bıcı, bir çeki düzen vereyim kendime!

YOK kardeşim, Allah inandırsın vaktim yok, halim yok. Yetişemiyorum, gecikilmeli

Bu arada, kör…
Kısır…
Popülist yatırımlar yerine, prestijli prestijli…
İstihdam yaratacak, iş yaratacak yatırımlar yapılsa ya…
Oy getirmez tabii, yandaş yoldaş doyurmaz, göz boyamaz!

Bedava elektrik!
25 Ocak 2019

Bu da nereden çıktı? Gözü kör olsun yoksulluk “bedava elektrik” oradan çıktı. Önümüzde seçim var ya işte yoksullar yine hatırlandı. Devlet kesenin ağızını açtı. Yoksul, çaresiz, geliri yetmeyen vatandaşların elektrik faturalarının 80 TL’sini devlet karşılayacak. Bunu Cumhurbaşkanı müjdelemişti. Enerji Bakanı da müjdeyi, ete kemiğe büründürdü 3 adım öteye taşıdı.
Birinci adım:
Karı koca aile.
Çocukları yok.
Yoksullar.
Bu ailenin elektrik sayacına bakılacak. 75 kilovatsaatini devlet ödeyecek.
İkinci adım:
Karı koca aile
2 çocukları var.
4 kişilik ailenin 125 kilovatsaatini devlet karşılayacak.
Üçüncü adım:
Aile ve 3 çocuklu.
5 kişilik yoksul aile.
Bu ailenin de 150 kilovatsaatini devlet kesesinden ödeyecek. Bu üç adımlı bilgiyi veren Enerji Bakanı Fatih Dönmez, “2.5 milyon hane, 10 milyon vatandaşımız inşallah bundan yararlanacak” dedi. Devlete aylık faturası 200 milyon TL tutuyor, yıllık yansıması ise 2 milyar 400 milyon lira.
★★★
Aileleri yoksul çaresiz durumdan kurtarabilecek bir ekonomik kalkınma yolu bulunamadı fakat seçim zamanı gelince elektrik paralarını devlete ödetme müjdelerinden de vazgeçilmiyor.
2.5 milyon aile.
Karı koca.
5 milyon oy eder.
Bu korkunç bir istismar!
Demokrasiyi çürütmek!
Ben şimdi bunları yazıyorum diye “yine FETÖ’ye yardım ve faydalı olacak yeni yazı” diye mahkemeye çağırabilirler. Tamam da bunları birisinin yazması gerekli. Hatta daha da ötesine geçerek, “seçim zamanı yoksul aile dalkavukluğu yaparak oy artırmanın ötesinde özelleştirme yoluyla elektrik dağıtım imtiyazlarının verildiği ve içlerinde ‘Milletin orasına burasına koyacağını‘ söyleyenin de bulunduğu 16 aileye 2 milyar 400 milyon TL devlet parası aktarmanın bir başka yolu mu” diye de sormak en azından insanlık borcudur.
★★★
Ne olmuştu?
Unutmayın.
Hatırlayın.
Elektrik dağıtımı devletin elindeydi, özel sektöre devredilirken ihale dosyalarına “kayıp kaçak bedelini ayrıca elektrik abonesi vatandaştan tahsil edemezsiniz” maddesi konuldu. Devletin dağıtım imtiyazı özel sektörden 18 şirketin (toplam 16 aile) eline bu şartla (12.7 milyar dolara) verildi. Bu para peşin olarak alındı; iç borcun ödenmesinde ve iç borç faizinin düşürülerek; ekonomik büyümeyi şahlandırıp yoksulluğun, fakirliğin azaltılması, devlete muhtaç aile kalmaması için kullanılması gerekirdi. Dağıtım imtiyazını alan şirketler de kayıp kaçağı önleyerek ve hatları yenileyerek elektriği ucuzlatacaklardı. Hiç biri olmadı. Adana’da bir mahkeme hakimi “şirketler elektrik abonesi vatandaştan kayıp kaçak bedeli alamazlar” diye karar vermesine rağmen; adaletin kararına da uyulmadı.
★★★
16 aile kayrıldı.
Şimdi 2.5 milyon yoksul aile elektrik parasını ödeyemiyor. Seçim de var. Onlar adına devlet götürüp 2 milyar 400 milyon TL’yi özel elektrik dağıtım şirketlerinin kasalarına koyacak. 5 milyon oy garanti edilecek.
Korkunç bir istismar.
Hukuk, adalet nerede?
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na çağrı!
Gökyüzü başımıza düşse de biz yine adaletten şaşmamalıyız. Türkiye Gazetesi, Sözcü Gazetesi sahibi Burak Akbay’ın babası Ertuğrul Akbay’ın 15 Temmuz hain darbe girişimi gecesinde Facebook hesabından Fetullah Gülen’in adamları ile yazıştığını iddia etti. Ertuğrul Akbay ise bunun yalan ve iftira olduğunu söyledi. Kendisi adına “sahte Facebook hesabı düzenlenip, gerçek olmayan yazışmalar kurgulandığını kanıtlamak” için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na “suç duyurusunda” bulundu. Başsavcılık söz konusu Facebook hesabının ve yazışmaların gerçek mi yoksa “adaleti aldatmak” için düzenlenmiş sahte bir hesap mı olduğunu bulup ortaya çıkarma imkanına sahip. İstanbul Emniyeti’nin “Siber Suçlar Müdürlüğü” Facebook hesabının ve yazışmaların Ertuğrul Akbay’a ait olup olmadığını bulabilir. Bunu ne kadar erken (bugün -yarın açıklarsa) biz de somut gerçeğin ne olduğunu öğreniriz. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ile İstanbul Emniyeti “Siber Suçlar Müdürlüğü”nün adalete ışık tutacak uzman görevlileri; “gerçek nedir, kim doğru söylüyor” lütfen bize olabilecek en erken zaman içinde açıklasınlar. Sayın İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı da bize gerçek nedir söylesin. Adaletsiz bir memleket, güneşsiz bir dünyaya benzer.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/bedava-elektrik-3258658/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Eeeh günaydın hanımlar, beyler

“Sayın” Rahmi Turan* yazmış 25.01.2019 tarihli yazısında…
Birçok okurundan mail alırmış, K nokta K nokta…
Kazanmak istemiyor, DIKKAT iktidara hizmet ediyormuş…
PES vallahi, PES…
Günaydın cici hanımlar, beyler…
Önder…
Yıllardan beri ne söyler?

Bu bağlamda bir uyarıda daha bulunmak isterim vatandaşlarıma…
BIRAKIN…
Bırakın Allah aşkına ona buna güvenmeyi, siz hayatınızda lider mi görmediniz…
Yönetici???

Şişli…
O simsar suratlı ADI…
Al işte beraat etti dedim AMA insan papaz gelmesin dünyaya…
Tek çare Sarıgül’ü geri getirmekmiş, ikna etmekmiş…
O…
Kadın misali!

Ya siz insan değil misiniz, hiç mi güvenmiyorsunuz kendinize…
Onların yaptıklarını daha doğrusu yapamadıklarını…
SEN…
Hadi haydi yaparsın!

Yol ver Atatürk milliyetcisi gençlere, akıllı uslu olanlara bak gör neler oluyor!

* Yok elimde değil, hala kırgın, hala kızgınım ona

OKU

Benim harikalarım eksik olmaz, Trump’i geçtim. SORMA ne haldeyim!

Daha doğrusu nelerle uğraşıyorum…
😊 😊 😊
Bir bilsen; yaramazın tekiyim!

Yokkk…
Hatun değil, kapadım o defteri. Erkeklikten çok oldu istifa edeli…
AMAAAA…
Bomba gibi bomba…
İşlerle uğraşıyorum, şu an mayın eksiğim!

Allah büyük…
Çıkmayan candan umudun kesilmeyeceği gibi…
Olur ya…
Uyanır maymun dökülür sokağa…
Hazırlık…
Hayatın yarısı, prototipleri hazır etmeli!

Can almak değildir maksat…
Allah verir…
Allah alır ancak…
AMA…
İti kopuğu çoluk çocuktan uzak tutmak…
Boynumun borcu, böyle gördüm böyle yaşadım ve kısmetse…
Böyle kapayacağım gözlerimi!

Pas

Kirlenirsin, pislenirsin…
Ve hata…
Pas tutarsın, pas…
Hayat dediğin ne hallere sokuyor, insanı, eşyası…
Ama içindeki cevher, özün korur seni.

Eski güzelliğinden pek bir şey kaybetmesin ya…
İnsan…
Kadir, kıymet bilmez pas tutun, kirlendin diye atar bir kenara seni…
Dedik ya…
Öz, içindeki daha yıllarca…
Ayakta tutar bir zamanlar değerli olanı, kaybettirmez değerini.

Yeter ki…
Sen görebil içindeki cevheri…
Sarıl, bırakma, değer ver, sahip çık ver…
Hak ettiği değeri…
Sahi…
İnsan neden değer vermesini bilmek ki?

Yazık değil mi O değere, yazık değil mi?
İlle kaybetmen mi gerekir, ille yitirmeli mi insan…
Değer bilsin, kadir, kıymet?

Bu sadece bir örnek, getir göz önüne tarihi eserleri…
Yitirdiğin tabiat güzelliklerini…
Ve…
Daha neler neleri!

Biliyor musun???

Ne kadar üzücü…
Benim için gerçekten üzücü, vermem mi destek, vermem mi can…
Hak yolunda…
Doğru yolda olsa, SÖYLE ne işimiz var bizim buralarda?

Gurbet elinde…
Cennet vatan dururken, O deniz, O dağlar, O tarih…
O tabiat…
İnsanlar?

İnsanız…
Hatasız kul mu olurmuş?
Biliyorsun değil mi psikoloji, sürü…
Ve ortak akıl denklemini…
İnsan ve sosyolojisi, o içindeki topluma uyma baskısı!?

Çok az insan vardır buna direnebilen…
Bilimsel veri…
İnsanların, DIKKAT ET bu orana yüzde 36’si…
Kayıtsız şartsız, düşünmeden, itiraz dahi etmeye kendine > güç < bulamadan uyar çevresine!

Yüzde…
DIKKAT 72’si içinden yanlış dedikleri halde uyuyor ortama…
Önder…
Biliyorsun beni, Önder yazın giyer çorap…
Kışın…
Yalınayak gezer, cesaret ile aptallığın arası…
Soğan zarı!

Bir kıvılcımdır çoğu zaman, birisi üstlenmelidir, gerekirse “yakmalıdır” kendini…
İstikbalini…
Yanmalıdır özgürlüğün, hürriyetin, Hakkin ateşi!

Doğru nedir…
Yanlış?

Bilinmez AMA…
Gözün gördüğü de be gülüm, aklin, mantığın emir ettiği…
Yadsınamaz, görmemezlikten gelinemez ki!

O rakam…
İlk verdiğim sana bir şeyler hatırlattı mi?
Bilimsel veri, bilimsel!

GÜZEL, aşk

Kısa süreli bir psikoz haliymiş…
😊
Bilmem mi…
Nice güzele rast geldim, yaktı içimi…
Bilmem mi…
Ateşime değenin iflah olmayacağını!

ANCAK…
Aşk…
İçinde sevgiyi barındırır VE sevginin “son kullanım süresi” YOKTUR!

Pezevenk dün gene tehdit savuruyor…
“Serbest piyasa” bu değilmiş(!)

BAL gibi BU!
Tehdit ile enflasyonla mücadele edilmez…
Bir kere ya bir kerede hatayı kendinde ara!

Dini inançlar…
VE…
Yaşam felsefesi, felsefi derinliğin geneli, hayatın kendisi…
Göz hizasında bir mücadeledir, ebedi!