Kitap okuyamıyorum ki bir tavsiyede bulunayım, okuduklarımı ise çoktan unuttum gitti

O kadar doluyum ki o kadar olur. Yazmak istiyorum ibreti âlem için, YAZAMAM, anlatamam dertlerimi. Bana üzüntü! Kusamıyorum zehri!!! Dedim yaşlarını başlarını aldılar ve ölüm hepimize, fani dünya AMA bu çokbilmişler yok mu, yok mu onlar! Aldatırlar, kandırırlar ve çok yanlış yönlendirirler, bilinirler aile içi yine de sözlerini bir şekilde dinletir, etkilerler milleti. Benim aile içi imajım, Almanya’nın Hitleri, Türkiye’nin Önderi, yarım göt, mutsuz eşek, yalnız adam ve benzeri…
Ama…
Neredeyse hiç yanlış yönlendirmedim sevdiklerimi!

Yönlendirdiysem bile, olduysa hatam…
Telafi eden…
Yine Önderdi!

Yuva yıkanın yuvası olmaz…
Asla…
Asla kadın ise, kadın denilenin kıçı kalkmaz…
Fark etmez…
Önemli değildir ha kadın ha erkek…
Kafası çalışmayan ASLA iflah olmaz!

Düşünmeyenin, düşünemeyenin göremezse gerçekleri…
Bakarsa milletin ağzına, sevdikleri, değer verdikleri bile olsa…
O insan…
Hele kadınsa bebesiyle birlikte mahkumdur sefalete.

Yok, yok ne seninle ne yanımdakiyle bir ilgisi…
Bana yakın…
AMA bana bir o kadar uzak olana sözlerim…
Hatırla, hani yazmıştım ya bir erkeğe bacak açmayı bilen artık çocuk değildir, olamaz…
Hani yaşadım ya geçenlerde bu acı gerçeği, birebir yakın çevremde…
BU SEFER DAHA BETERI…
Yok benimle, sevdiklerim, değer verdiklerimle bir ilgisi…
Kardeş değil mi, kardeş, karındaş…
Kendini > oyalayamayan < insan çok tehlikeli…
En korkuncu, biliyorsun var böylesi başımda…
Kardeş…
Kardeşin yuvasını yıkmaya çalışırsa!

Kendi bebesi hasta…
İlan ederse, inandırmaya çalışırsa kardeşinde bebesi hasta diye…
Tabii ki psikolojik bir vaka, hiç sorma…
Bilim bir tarafa benim böyle bir insan hakkında düşüncelerim, ona ne isim verdiğimi…
Hiç sorma!

Buuu…
Bireysel bir örnek, üstü olabildiğince kapalı…
Uzakta…
Toplumsalını yaşıyoruz kendi ülkemizde, yıkmaya çalışıyorlar yıkmaya…
Görebilene, anlayana…
Yuva yıkanın yuvası olmaz, ilahi adalette, kul adaleti de yapışır eninde sonunda yakasına!


+

dolar 5,35

IMKANSIZ ya imkânsız
Dolar yükseliyor altın düşüyor, IMKANSIZ…
Borsa düşüyor, altında düşüyor…
Tayyip ve AlY.rak ekonomisi!

ILERI ekonomi, bizim kafamız basmaz böylesine…
Almanya saati 09:38

Çeyrek altın 367,69
Borsa 104096
BUGÜN CUMA UNUTMA

Hatırlıyor musunuz son tren kazasını?

İddianame hazırlanması için karar alınmıştı…
Bakanlık…
Muhalefet şerhi koydu, üst düzey yöneticiler vesaireye için iddianame hazırlanamazmış…
Ölen…
Öldüğü ile kalacak, sorumlular yine elini kolunu salaya salaya aramızda olacak!

Hatırlıyor musunuz?
Çift başlılıktan falan söz ediyorlardı, daha hızlı karar alabiliriz dendi…
Kasımpaşa usulü başkanlık sistemi için, şehit yine şehit oluyor YALNIZ sizler duymuyorsunuz…
Ölen yine ölüyor, kimse hesap sormuyor…
Veya HATIRLA…
Hani bakkallar isyan ediyordu AVM’lere, büyük marketlere PEZEVENK ne cevap vermişti?

“Birleşin, marketleşin*”

Allah belanızı verisin diyeceğim, vermiş zaten sizler anlamıyorsunuz!

En kötüsü en beteri ne biliyor musunuz?
Yalakalar, göt yağlayıcı, yalayıcıları…
Bu sabah sözde bir ekonomist konuşuyor CNN Türkiyelide, Trump’i yeriyor…
Diyor “onun ne bir dış ne bir iç siyaseti yok, o ne yaptığını bilmiyor” falan gibi sözler etti…
Kahpedoğan çok biliyor. Dedim ya, anlattım Pakistan – Hindistan’ı, dün yazdım…
Hani sözde atom savaşının eşiğindeyiz, Pakistan > rica < etmiş…
KAHPEYE…
Aracı ol, algı. Göt kılları nasılsa inanacak. O bir “dünya lideri” ya…
Kendi ülkesinde “yönetimde” AMA gör halk yiyecek kuyruğunda, pardon…
>>> Varlık kuyruğunda! <<<

* http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/erdogan-dan-mahalle-bakkallarina-birlesin-marketlesin-cagrisi-13640271

Mahalle karısı edası, erkeğin orospusu bastırır her türlü sesi…
Alt tarafı bir Kasımpaşa ayısı!

Biliyor musun bu çeyrek susacak, sustu mu tam susacak…
Ama…
Şimdilik az sayıda etkili ve çok tepkili seslerden biriyim, dünya çapında okunuyorum…
Bir Atatürk milliyetçisiyim…
Ve şimdilik susmak bana ne yakışır ne kendime yedirebilirim susmayı…
Muhalefet yok, sindirildi…
Herkes korkuyor, ölmüş eşek, ölmüş…
Kurttan, çakaldan korkmaz, sinmez, tırsmaz!

Kahraman Tanzim Zalim Market’e karşı!
27 Şubat 2019

Söz verilmişti. Günü geldi. Çeşit artırıldı. Soğan, patates, patlıcandan sonra kuru fasulye, mercimek, nohut da “tanzim satışa” dün girdi.
Ülkeye hayırlı olsun.
Bu bir aşamadır!
40 yıl önce.
Bakkallar kahramandı!
Marketlere karşı direndiler.
Yeşilçam’da “Kahraman Bakkal, Market’e karşı” adlı bir güldürü filmi bile yapılmıştı.
Bakkallar yenildiler.
Özellikle son 17 yıldaki AKP iktidarı döneminde “zincir marketler her anlamda çok kayrıldı” gözetildi, teşvik edildi. Zincir market patronlarına gösterişli binalar yapsınlar diye şehirlerin en kupon arazileri üzerinde parsel bazında imar izinleri verildi. AVM’ler dikildi. Zincir marketlerin doğrudan üretici çiftçiden, seradan, bahçeden, köylüden ürünleri; soğan-patates- domates-patlıcan-kabak-çarliston- maydanoz sofraya ne yakışırsa hepsini “ucuza kapatıp pahalıya satma zalim ve ahlaksız modeline” izin verildi. AVM ve zincir marketlerin kuralsız açılmalarına göz yumularak; hem üreticiyi ve hem tüketiciyi sömürmeleri zevkle seyredildi. Her sokakta, her köşe başında, her ilçede, her ilde mantar gibi çoğaldılar. Son 4 yılda Türkiye ölçeğinde zincir market sayısı yüzde 66 artarak 32 bine çıktı.
Tekelleştiler.
Kartelleştiler.
Esnaf dayanamadı. Havlu attı. Marketler bakkalları ezdi.
★★★
Dar gelirli, ucu ucuna geçinenlerin tek dostu pazarcılar kaldı. Halk kendi geçim sinemasının perdesinde “Kahraman Pazarcı Zalim Market’e karşı!” filmini oynatıp, pazarcıya sığındı. Ama pazarcılar da marketlerin mukayeseli üstün gücü karşısında baş edemediler. Son krizde pazarcılar da bakkalların yaşadığı sona geldiler.
“Tanzim” çıktı.
Çıkmadı.
Çıkartıldı.
Tanzim, “CHP sosyal belediyeciliğinin bulduğu” bir modeldi. Sosyal demokrat CHP’nin sağcı AKP’yi sözle, telkinle, öneriyle “tanzim satışı yapmaya ikna etmesi” mümkün değildi. Ama tam seçim zamanı oyların yön değiştireceği korkusuyla sağcı AKP, solcu CHP modeline sarıldı. Cumhurbaşkanı, Hazine ve Ekonomi Bakanı, Ticaret Bakanı, Tarım Başkanı ve özellikle iktidar medyası şimdi “Kahraman Tanzim, Zalim Market’e karşı!” filmini vizona koydular. Dünden itibaren “nohut-kuru fasulye -kırmızı mercimeği” de figüran hale getiren “Kahraman Tanzim…” filmi Türkiye sinemasında en yüksek gişe hasılatı yapsın diye seyre sunuldu.
Tanzim, kurtarıcı sayılıyor.
Geçen gün semt balıkçıları, “Hamsinin de tanzim yapılsın…” talebini yükselttiler ve arkasının “doların da tanzim satışı olsun… Altın da tanzim satışa konulsun… Faizlerde de tanzim satış isteriz, öğrencilerimizin okulda kullanmak için aldığı kalem ve defter de tanzime gelsin…” sürecine girdik.
★★★
Tanzim:
Düzeltme demek.
Nizama getirme.
Neyi düzeltiyorlar?
Yerli üretim yetersiz kalmış, tarımsal üretim dışa bağımlı, fiyatlar doların artışına mahkum edilmiş, maliyetler yüksek. Bu yanlış kaynamış düzeni tanzim ile düzeltecekler. Düzeni mi düzeltecekler, düzüleni mi?
Kahraman Tanzim!
Yeni güldürü filmi!
Dün başladı.
Çok yakında 81 şehirde.
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
Yoksulluk sınırından “Tanzim Satış”a güçlü destek!
“Varlık kuyruğu” lafı aslında züğürt tesellisi olarak kalmaya mahkum. Tanzim satış kuyruklarına yoksullar giriyor ve Türkiye’de yoksulluk sınırı da sürekli artıyor. TÜRK-İŞ’in yeni yayınlanan araştırmasına göre Şubat ayında 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenmesi için gerekli gıda harcaması (açlık sınırı) 2.028,84 TL oldu. Buna giyim, konut, kira, elektrik, su, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçları da koyunca aylık yoksulluk tutarı 6.608,60 TL’ye fırladı. Geçen yıl şubat ayında açlık sınırı 1.637 lira, yoksulluk sınırı 5,331 lira idi. Buna göre hem açlık ve hem yoksulluk sınırı bir önceki yıla göre yüzde 24 artış gösterdi.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/kahraman-tanzim-zalim-markete-karsi-3698510/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

>>> bu insana artık güvenilmez, ama bilgi yüzünden <<<

Uyarmadı demeyin
27 Şubat 2019

Kim ne derse desin…
Asker, polis, savcı, hakim ve kuşkusuz Erdoğan, FETÖ’ye karşı zorlu mücadele veriyor.
Her sabah FETÖ elemanlarına karşı yapılan operasyonlarla güne başlıyoruz.
FETÖ öyle bir “paralel devlet” kurmuş ki, kazı kazı bitmiyor!
Türkiye bu kez sahiden bağırsaklarını temizliyor.
Bu meselenin adli/hukuku boyutu…
Peki…
FETÖ’nün “düşüncel çerçevesine” – “fikri çözeltisine” karşı savaşım veriliyor mu?
– FETÖ gibi örgütlenen…
– FETÖ gibi parasal kaynaklar peşinde koşan…
– FETÖ gibi iktidar olmak isteyen…
Yani sözde değil, özde FETÖ’ye benzeyen…
Başka dini tarikatlar- cemaatler yok mu? Var.
Ama iktidar başına gelmeden anlayamıyor!
Çünkü:
Atatürk’ün 1925 yılında, tekke ve zaviyeleri neden kapattığını hâlâ kavrayabilmiş değiller!
“Ne ilgisi var” demeyiniz! İktisadi değil, kültür temelli tartışmalar aldatıcı oluyor: “Batı hayranlığı”- “din düşmanlığı” gibi gerçek olmayan önermeler kandırılmanıza sebep oluyor.
Tarihle yüzleşmelisiniz:
Atatürk döneminde…
1924 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.
1924 yılında 29 İmam Hatip Okulu açılmıştır.
Hepsi milli bir arayışın; dini, yobazlıktan kurtarmanın sonucuydu.
Konuyu açayım.
Örneğin… Cumhuriyet, 600 yıl sonra Şeyhülislam kurumunu neden kapattı?
Din devrimcidir
Şunu yazdım:
“Osmanlı’yı din geriletmiştir” sözü yanlıştır. İslam’ı gericilik kaynağı olarak ele alırsak kendi tarihi mirasımızla aramıza kopukluk sokarız.
Osmanlı toplumu İslam yüzünden geri kalmamıştır; Osmanlı toplumunu geri bırakan unsurlar, aynı ortam içinde dini de geri bırakmıştır!
Eğer dini, gericilik nedeni olarak görürsek Farabi’leri İbn-i Sina’ları, El Kindi’leri, İbn-i Rüşd’leri nasıl değerlendireceğiz?
Din, tarih sahnesine hep devrimci kimliğiyle çıkar! Onu sonradan gericileştiren yaşadığı dönemin ekonomi- politiğidir…
Bakın:
Osmanlı, işleyiş bakımından -İslam coğrafyasında ve tarihinde olmayan- kendine özgü dinsel kurumu 1424 yılında kurdu: Şeyhülislamlık.
Osmanlı ilk dönemi Şeyhülislamları, ne devlet işlerine karıştı; ne de devleti işlerine karıştırdı.
Bu durum 100 yıl sürdü! Ki Osmanlı’nın en parlak dönemidir.
Sonra…
Osmanlı; geriledikçe dini de geriletti, dini ve Şeyhülislamlık kurumunu kullanmaya başladı. Şeyhülislamlık devlet kapısına bağlandı. Bunu “başaran” da -kimi çevrelerin pek övdüğü- Ebussuud oldu! İslam’ı, siyasallaştırdı…
Ve zamanla Şeyhülislamlık…
– Osmanlı’daki bazı -özellikle dönme- ailelerin kontrolüne geçti. (“Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı: EFENDİ 2” kitabımda yazdım.)
– Şeyhülislamlık, 19’uncu yüzyıldan itibaren devletin küçük memuriyetine/ “fetvahaneye” dönüştürüldü.
– İktidar/saray “memurluğunu”, emperyalizme karşı yurdu savunan Mustafa Kemallere idam fetvası vermeye kadar vardırdı! Çünkü zaten Şeyhülislam kurumu -ilk 100 yıl haricinde- 500 yıldır çürümeye terk edilmişti.
Peki ya tarikatlar-cemaatler?
Bu oluşumları yaşadıkları dönemin “siyasi-ekonomik ikliminden” bağımsız düşünemezsiniz.
Yine örnek vereyim:
Atatürk’ün çıkardığı ders
II. Mahmut…
Yeniçeriler ile birlikte Bektaşi tekkelerini de yıktı; dağıtmadıklarının başına Nakşibendi getirdi!
II. Mahmut ayrıcaşunu yaptı: Merkezi iktidarı güçlendirmek için 1826’da Evkaf-ı Hümayun Nezareti kurup, vakıf gelirlerini hazinede toplatıp, devlet için kullanmaya başladı.
Bu değişim/reform, sadece Şeyhülislam kurumuna değil, tarikat-cemaat gelirlerine de büyük darbe vurdu. Devletin bu yapılara verdiği ekonomik kaynaklar kurudu.
Parasız-güçsüz kalan dinci yapılar devlete düşman kesildi! Ve…Osmanlı’nın son 100 yıllık tarihine baktığınızda.1876’da Abdülaziz’e yapılan “ilerici” darbeden, 1909’da İttihat Terakki’ye yapılan “gerici” darbeye kadar hepsinde rol oynadılar.
Meselenin özü budur; para, makam, ayrıcalık kesilince “dinci ayaklanma” başlar!
Tarikatları-cemaatleri politika üstü görmek büyük hatadır. FETÖ tek değildir; dünden bugüne vakti gelince harekete geçen benzeri dinci yapılar hep olmuştur.
Cumhuriyet, Şeyhülislamlığı kapatması ve tarikatlar-cemaatler ile devletin ilişkisini koparmasının sebebi işte bu tarihi tecrübedir.
Laiklik, yüzlerce yıllık deneyim sonucu Cumhuriyet’in temel direklerinden oldu.
Demem o ki:
Devlet/iktidar siyasal rant için, ne Diyanet İşleri Başkanlığı, ne de tarikat-cemaat işlerine karışmalıdır. Fakat…
İktidar ısrarla meseleyi bütün görmüyor; tarihimizde FETÖ sanki tek dinci darbe!
Bu “körlük” sebebiyle iktidar, FETÖ ile mücadele ederken, benzeri dini yapılara para-makam yağdırıyor. Bakanlıkları bile bölüştürüyor:
– İçişleri Bakanlığı bilmem şu cemaate…
– Sağlık Bakanlığı bilmem şu tarikata…
Bugün onca yobaz söylem ve eylem gücünü kimden alıyor? Diyanet’i iktidarın emrine kim soktu?
“Osmanlı” diyorlar, Osmanlı’dan ders almıyorlar! Ders çıkaran sadece Atatürk oldu.
– FETÖ gibi- dini kendi kafasına göre yorumlayanlar, dün olduğu gibi yarın da Türkiye’ye büyük zarar verecektir. Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi bize bunu haykırıyor:
Asıl mesele, benzer FETÖ fikriyatlarıyla mücadeledir…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/soner-yalcin/uyarmadi-demeyin-3699469/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Tuz, şeker, sigara, hatunun falan

Durrrr….
Bunlar daha iyi günlerin, çok yakında…
Çok yakında bu sinemada izinsiz avradına sokulamayacaksın…
Sokulabilsen bile muhtemelen dikeceklerdir birilerini başınıza AMAN HA…
Kadının ile böyle böyle sevişeceksin diye!

Patron çıldırdı

Yapmayacakları, yapamayacakları hiçbir şey kalmadı…
Iş…
Çığırından çıktı, en son söylenti…
Seçimlere az bir zaman kala, Suriye…
Fırat’ın doğusu(!?)

Anket şirketlerine göre…
Kalburüstü olanların derdi, ideoloji, yaşam tarzı…
Diğerlerinin…
Belediyelerden KAPACAKLARI sosyal yardım…
Ne diyor atalarımız bu gibi konularda?

Kasap et, koyun can derdinde!

ÖNEMLI NOT:
Darısı başımıza, Netanjahu üç ayrı rüşvet davasından hakim karşısına çıkacakmış

Sikerim seni, senin ileri demokrasini. Ailende ne kadar kadın varsa hepsini. Sen geçmişi bırak, bırak Y-CHP, CHP ile uğraşmayı bırak, bugüne bak, PEZEVENK

19:15 / 17:15

Dolar 5,33
Euro 6,08
Çeyrek altın 369,96
Borsa 104530

Gel de küfür etme…
Gel de küfür etme!

Allah’ın Kulları Partisi…
K nokta K noktaya karşı…
Cenap-ı Hak Partilileri, hepsi ya hepsi aynı tornadan çıkmış bunların…
Dini…
Siyasete alet eden adiler!

😊
Senin hatırına, Bay Pezevenk olsun…
Kalbim mi, nabız, tansiyon mu?

O hoooh…
Yarış atı, iki adım atayım dil iki metre dışarıda!

Kimi verilere baktım…
Tamamen mantık dışı, tamamen…
Bence iktisat mantığına aykırı, en azından bana öğretilenlere…
Hem borsa düşüyor hem altın…
ANCAK…
Bu sadece Tayyipistan için geçerli değil, bak Amerika’ya…
Milleti, piyasayı deli ettiler deli!

Kendi kendinin gölgesi

Kimi yara vardır kapanmaz…
Kaşısan, kanamaz!

Hava güneşli…
Pırıl pırıl, atladım arabaya, doğru evlada…
Unuttum, çok önemli mektuplar gelmişti…
Unuttum vermeye, yolda giderken…
Gözüm dikiz aynasına takıldı, sakallar uzamış yine…
Birkaç gündür tıraş olmuyorum, sarısı, beyazı karışmış birbirine…
Gözümde canlandı tek tek hayatıma giren kadınlar, Allah neler verdi, neler neler aldı elimden.

Evet…
İnsan vardır…
Kendi kendisinin gölgesidir, ahı gitmiş vah’ı kalmış hali…
Sanki gerçekmiş gibi…
Yaşamaya başladım kimi geçmişi…
Kimi olay…
Nasıl kaldım hayata, nasıl ya nasıl durabildim ayakta?

Şüphesiz…
Koruyucu meleklerim, Allah’ın takdiri…
İç, iç uyuşturucuyu, yut hapları…
Var ya…
Gölgesi dahi bir espri!

Geldim kapının önüne…
Arabası bahçede, güneş vurmuş arabaya parıl parıl parlıyor…
İndim arabadan, baka kaldım arabasına, arkasında, birkaç metre ileride evi…
Balkonu…
Ya ne zaman büyüdü ne zaman yuvadan uçtu?

Az kaldı…
Çok az kısmetse gerçekten yuvadan uçacak…
Yine geldi gençliğim aklıma…
Onun yaşındayken yaşadıklarıma…
Canım istedi bir kadeh konyak, oturayım bahçesine…
Kendimi o kadar yorgun his ettim ki.

Ah gençlik…
Ah sağlık….
Bezginlik.

Bekler kırımızı biberim, bekler sarı pipim…
Bekler beni…
Akşam olsa, güneş bir batsa, ah bir batsa…
Gölgeler kaybolsa.

Özledim biliyor musunuz?
Çok özledim…
Jilet gibi ütülenmiş pantolon, kolalı gömlek…
Ayna gibi parlayan ayakkabı, fiyakalı bir kravat…
Yok…
Yok bugün havamda değilim, takım elbisenin…
Kombinasyon…
Örneğin gri bir pantolon, koyu mavi ceket…
Cebimde para, kolumda esmeri, kumralı, sarışını…
Ne kadar mutluymuşum o zamanlar…
Bilemedim değerini.

Dedim ya tek tek geldiler gözümün önüne…
Son durak, son kalacak…
Çünkü…
Ufukta gün batımı…
Gökyüzü kıpkırmızı!

Almalıyım ruhsatı…
Burada, orada…
Özlem, hasret yine had safhada…
MUTLAKA…
Takacağım belime Zigana’yı…
Burada P229’u…
Belki…
Hani korkmasam Allah’tan, hani gözümü korkutmamış olsalardı…
Çocukluğumdan beri…
Belki (…)
Ne etmeli, nasıl etmeli…
İki diyar arası…
Hangisini seçmeli?

Buuu…
Tam bir Önder işi, Önder çıkmazı!
x

Düz hesap; iki milyon haneye, elektrik faturası Tayyip’ten. PARDON, kendi cebinden mi ödüyordu YOKSA hepimizin ödemek zorunda oldugu vergileriyle mi?

Geçenlerde…
HDP’yi tehdit ediyor KAYYUM ile, gel bana sor kayyumu…
Onun > dümeninden < gitmeyenleri vergi sopasıyla…
Robin Hood mübarek…
Bizler çok zenginiz ya, bizden alıyor kendi seçmenine dağıtıyor…
Türk özdeyişidir, Türkiyeli için sanki söylenmiş…
Mekke’de dilenip, Medine’de dağıtıyor!

BEN…
Helal etmiyorum ne paramı ne hakkımı…
Dağıtanında, alanında burnundan fitil fitil gelsin!