Kimi yara vardır kapanmaz…
Kaşısan, kanamaz!
Hava güneşli…
Pırıl pırıl, atladım arabaya, doğru evlada…
Unuttum, çok önemli mektuplar gelmişti…
Unuttum vermeye, yolda giderken…
Gözüm dikiz aynasına takıldı, sakallar uzamış yine…
Birkaç gündür tıraş olmuyorum, sarısı, beyazı karışmış birbirine…
Gözümde canlandı tek tek hayatıma giren kadınlar, Allah neler verdi, neler neler aldı elimden.
Evet…
İnsan vardır…
Kendi kendisinin gölgesidir, ahı gitmiş vah’ı kalmış hali…
Sanki gerçekmiş gibi…
Yaşamaya başladım kimi geçmişi…
Kimi olay…
Nasıl kaldım hayata, nasıl ya nasıl durabildim ayakta?
Şüphesiz…
Koruyucu meleklerim, Allah’ın takdiri…
İç, iç uyuşturucuyu, yut hapları…
Var ya…
Gölgesi dahi bir espri!
Geldim kapının önüne…
Arabası bahçede, güneş vurmuş arabaya parıl parıl parlıyor…
İndim arabadan, baka kaldım arabasına, arkasında, birkaç metre ileride evi…
Balkonu…
Ya ne zaman büyüdü ne zaman yuvadan uçtu?
Az kaldı…
Çok az kısmetse gerçekten yuvadan uçacak…
Yine geldi gençliğim aklıma…
Onun yaşındayken yaşadıklarıma…
Canım istedi bir kadeh konyak, oturayım bahçesine…
Kendimi o kadar yorgun his ettim ki.
Ah gençlik…
Ah sağlık….
Bezginlik.
Bekler kırımızı biberim, bekler sarı pipim…
Bekler beni…
Akşam olsa, güneş bir batsa, ah bir batsa…
Gölgeler kaybolsa.
Özledim biliyor musunuz?
Çok özledim…
Jilet gibi ütülenmiş pantolon, kolalı gömlek…
Ayna gibi parlayan ayakkabı, fiyakalı bir kravat…
Yok…
Yok bugün havamda değilim, takım elbisenin…
Kombinasyon…
Örneğin gri bir pantolon, koyu mavi ceket…
Cebimde para, kolumda esmeri, kumralı, sarışını…
Ne kadar mutluymuşum o zamanlar…
Bilemedim değerini.
Dedim ya tek tek geldiler gözümün önüne…
Son durak, son kalacak…
Çünkü…
Ufukta gün batımı…
Gökyüzü kıpkırmızı!
Almalıyım ruhsatı…
Burada, orada…
Özlem, hasret yine had safhada…
MUTLAKA…
Takacağım belime Zigana’yı…
Burada P229’u…
Belki…
Hani korkmasam Allah’tan, hani gözümü korkutmamış olsalardı…
Çocukluğumdan beri…
Belki (…)
Ne etmeli, nasıl etmeli…
İki diyar arası…
Hangisini seçmeli?
Buuu…
Tam bir Önder işi, Önder çıkmazı!
x