Bilmem biliyor musun?

Bu millet…
Ama özellikle bu coğrafya çok ADAM…
Çok ERKEK…
Bir o kadar da kadın görmüştür AMA toplamından kat be kat daha fazla hain çıkarmışlardır aralarından.

Hep derim, biliyorsun…
Her kadın, kadın her erkek erkek değildir…
En son örneklerden biridir Recep Tayyip Kahpedoğan denen ve ardında topladığı zibidi çetesi!

Tarihçiler bu konuda hemfikir değildir, batılı kaynaklar Kürt kökenli derken…
Bizim kaynaklarımıza göre:

“… ailesinin kökeni Yemen Araplarına dayanır. Bu aile daha sonra o dönem yaşadığı Basra’dan Azerbaycan’a göç etmiş, bölgedeki Kürt aşiretlerinin etkisiyle Kürtleşmişlerdir. Daha sonra Suriyedeki Selçuklu atabeyi, Türk sultanı Nureddin Zengi’nin çağrısına uyan babası, Suriye’ye göçtü. Önceleri Kürt toplumunun içinde Kürtleşen bu Arap kökenli aile, Şam’a yerleştikten sonra da Türklerin arasında Türkleşti. Yani … soyu ve ailesi, önce kürtleşen, sonra da türkleşen Yemen Araplarına dayanır. Bunda ailesinin yaşadığı çevre, içinde bulunduğu toplum etkili olmuştur. … kardeşlerinin isimlerinin Turanşah, Tuğtekin, Böri, Şahinşah ve Adil Ebu Bekir olması da bu Yemen Arabı ailenin sonradan Türkleştiğinin göstergesidir.”

Hiç fark etmez…
ANLIYOR MUSUN HIÇ FARK ETMEZ…
Ha Arap…
Ha Türk ha Kürt…
Hiçbir şey ifade etmez…
ÖNEMLI OLAN…
İnsan olması, bir…
İkicisi lider olması VE ikisinin toplamı kadar önemli…
Düşünen bir varlık olmasıdır, planlı – programlı hedef gözetebilmesidir…
Bu yüzden ki ZAMAN bu yüzden bir başarıdan diğerine koşmuş…
Ta o zamanlar…
DIPLOMASI denilen O sihirli değneği kullanarak kan dökülmesini önlemesini bilmiştir…
Tabii…
Muhatabı da ERKEKMIŞ, düşünen bir insan, bir lider…
Gerçi bu konuya onay vermesinin gerekçeleri son derece bencilmiş, İngiltere’ye dönmek ZORUNDAYDI; gidiyordu krallık elden AMA olsun…
İnsan mı?
İnsan! Lider mi?
LIDER!

Kuru bir iddianın ötesindedir sözlerim…
Birçok Kürt kökenli kardeşlerimizden tarihlerini daha iyi bilirim…
Neden biliyor musun?
Mesleğim…
Hackerler, onları onlar kadar iyi bilmesen, araç ve gereçlerini, stratejilerini…
Benzer, en azından bezer bir bilgi düzeyinde olmasaydım…
Yıllarca mesleğimi icra edemezdim!

Keza siyasi hayatım…
Muhatabım Kürt’se, Kürt, Almansa Alman…
Geçmişlerini, şimdiki zamanı, geleceğe yönelik hayalleri…
Dinciyse…
Yüce dinimizi en az onlar kadar bilmesem…
Mücadele EDEMEM!

Aleppo…
Hatırla bizim zibidileri, Türkçesi Halep…
İlk merkeziydi O yüce insanın, Kudüs Fatihinin…
Selahaddin Eyyubi ismini duydun mu hiç?
Selahaddin Yusuf bin Eyyub…
Richard Löwenherz (Arslan yürekli Richard veya I. Richard olarak bilinir) muhatabıydı bu büyük liderin.

Anlaşma gereği…
DIKKAT…
Kan dökmeden Hristiyanlar kenti yani Kudüs’ü terk edebileceklerdi, yalnız küçük bir vergi, bir meblağ istedi onlardan. Bir nevi ilk haçlı seferinin maddiyatı, kan parası karşılığı…
Zenginlerde, asilerde tabii para gani…
KILISE…
Öfff, sandık sandık para, altın, mücevher çıkardı kentten AMA…
Fakir fukaranın parasını ÖDEMEDI…
Fakirlerin, parası olmayanların parasını kim ödedi biliyor musun?
Selahaddin…
>>> Kendi cebinden <<<

Ve…
Gün gelip Hak onu yanına çağırdığında…
Öldükten sonra, koca bir imparatorluk kurmuş bu insanın şahsi kasasından ne çıktı biliyor musun???



Bugünün parsı BIR EURO…
Tekrar 1 €!!!

Kudüs’ü kurtarmak namına, halkına hizmet uğruna varını yoğunu harcamıştı…
Sağlığına varana kadar, nispeten genç öldü.

Veee…
Birileri davadan söz ediyor, yine birileri Müslüman olduğu iddiasında…
Ve yine birlileri ayakkabı kutularında, İsviçre bankalarında, Man adalarında…
Para saklıyor, damadı…
Hazinenin başına geçiriyor…
Birileri(!)

Bu millet, bu coğrafya çok adam gördü…
Çok erkek…
Ama…
Böylesine kahpeler ne bu milletin ne bu coğrafyanın başına geldi!

Not: Zamanı büyük yazdım, önemli…
Beklemesini bilmiştir, ayrıntısına girmedim makale çok uzayacaktı!

Ve Tayyipistanda, Türkün – Türkiyelinin ekonomisi bu durumda:

17:52 / 16:52

Dolar 5,62
Euro 6,32
Çeyrek altın 382,59
Borsa 94542

Dijital imza ve geri kalmışlık

Yarına…
Hep derim, HEPPP…
Harcamaya hazır olduğun vakit ve nakit oranında (…)
HEP!

Çocuk kandırıyor pezevenkler, çocuk!

Arkadaş nereden öğrettim ben bu kadınlara…
Aldım başıma bela, valideye yeni cep almak ZORUNDA KALDIM…
Kaç saattir onunla uğraşıyorum…
Ancak…
Her belada vardır bir hayır misali…
Bekle, YARINA!

ALLAH İÇİN HİZMET

„Kulu, Rabbine yaklaştıran ameller vardır. Kul, bunları yerine getirdikçe Rabbinin katındaki derecesi yükselir ve sonunda öyle bir noktaya gelir ki Cenâb-ı Hakk’ın; «Kulum» dediği has kullarından olur. Rabbim cümlemize nasip etsin.

Mü’min, namazla Rabbine yakınlaşır; oruçla, zekâtla O’nun râzı olduğu kulları arasına girmeye çalışır. Kulu Allâh’a yakınlaştıran, onu Allâh’ın has kulları arasına alan amellerden biri de Allah için hizmettir.
Evet hizmet, Allah için olmalıdır. Nefsânî arzuları tatmin için, kendini beğendirmek için değil veya şu şahıs, bu şahıs için değil; şu cemaat bu tarîkat için değil, mahzâ Allah -celle celâlühû- için olmalıdır.
Aslında Allah için yapılan her iş, hizmet dairesi içine girer. Allah için yapılan her işe hizmet denir. Ve Allah için yapılan hizmetin karşılığını yine Allah -celle celâlühû- verir.
Allah için yapıldığından, O’nun rızâsını gözeterek îfâ edildiğinden dolayı, her işte olduğu gibi hizmette de ihlâs olmazsa olmaz bir şarttır.
Hazret-i Mevlânâ bizlere şöyle seslenir:
“Allah aşkı için çalış, Allah aşkı için hizmette bulun; halkın kabul etmesi veya reddetmesi ile senin ne işin var? Bu fânî dünya pazarında sana bol bol kazandıracak bir müşteri olarak Allah kâfî değil mi? Allah’tan alacakların karşısında insanların verebilecekleri ne ki!.. O hâlde gözünü ve gönlünü insanlardan gelecek teşekkürlere değil, Allah’tan gelecek mazhariyete döndür!..”
Mü’min, hizmetle Allâh’a yaklaşır. Bir kelâm-ı kibarda denildiği gibi:
“Hizmet eden himmet görür.”
İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır. Yine hizmet eden, aynı zamanda insanların efendisidir. Nitekim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Kavmin efendisi, onlara hizmetkâr olandır.” buyurmuştur. (Deylemî, Müsned, II, 324)
Allah için yapılan hizmet, mağfireti celbeder. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
“Bir adam yolda yürürken, yol üzerinde bir diken dalı gördü ve onu kenara aldı. Bu sebeple Allah ondan râzı olarak karşılığını verdi ve günahlarını affetti.” (Buhârî, Ezân, 32)
Onun için Allah için yapılan en küçük bir şeyi bile küçümsememek gerekir. Çünkü yüce Allah azı çok eyler.



Allâh’ın mü’min kulları, hizmette yarışırlar. Zira Rabbimiz, mü’minler hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Onlar hayırlı işlere koşar, birbirleriyle yarış ederler.” (Âl-i İmrân, 3/114)
Onun için hizmet, hayra anahtar olmaktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“İnsanlardan öyleleri vardır ki; onlar hayra anahtar, şerre de kilittir. Öyleleri de vardır ki şerre anahtar hayra kilittir. Allâh’ın, ellerine hayrın anahtarlarını verdiği kimselere ne mutlu! Allâh’ın, şerrin anahtarlarını ellerine verdiği kimselere de yazıklar olsun!” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 19)
Hizmet, hayra öncülük etmektir:
“Bir hayra öncülük eden kimseye, o iyiliği yapan kişinin ecri gibi sevap verilir.” (Müslim, İmâre, 133)
Dünyadaki bir hizmet, kıyâmet günü nur olarak mü’minin karşısına çıkar. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
“Kimin, Allah yolunda bir tek saçı ağarırsa bu; kıyâmet günü onun için bir nur olur.” (Nesâî, Cihâd, 26)
Hizmet; mü’min kardeşinin ihtiyacını görmektir, onun bir ihtiyacını gidermektir. Hizmet, îsârdır, diğergâmlıktır. Mü’min kardeşini kendine tercih etmektir. Hizmet yolunda olan mü’min, gönülden fedâkârlıkta bulunarak mü’min kardeşini kendisine tercih ederek hizmet eder.
Onun için hizmet; yüksünerek değil, gönül hoşluğu ile yapılmalıdır.
Yine hizmet, aşkla yapılmalıdır.



Yine hizmet, edep ve nezâketle yapılmalıdır. Hizmeti Allah için yaptığından ve Allah katındaki derecesi hizmetle artacağından dolayı mü’min; en ufak bir hizmet bile olsa, büyük bir edeb ve huşû içerisinde o hizmetini îfâ eder.



Bu arada hizmette kibre kapılmamalı, araya «ene»yi dâhil etmemelidir. Onun için; “Ben hizmet ediyorum.”, “Ben koşturuyorum.” havalarında olmamak gerek veya başkalarının kendisi hakkında söylediği veya söyleyeceği sitâyişkâr sözlerin câzibesine kapılmamak gerek. Aksi takdirde bütün koşturmamız boşa gider, yorulduğumuzla kalırız Allah korusun.
>>> Bu bakımdan hizmette tevâzû şarttır. Mü’min; büyük bir mahviyet içerisinde, kendisini bir hiç görerek hizmetini îfâ etmelidir. İşte o zaman, Allâh’ın rızâsını talep noktasında bir adım atmış olur. Unutulmamalıdır ki Rabbimiz lutfetmese taşın üstüne bir taş bile koyamayız. <<<
Bir de bunun yanında hizmet ediyorum; derken kendimizden geçip ibâdetler, ailevî sorumluluklar gibi aslî görevlerimizi de ihmal etmemeliyiz. Tâkatimiz ölçüsünde hizmet etmeliyiz. Nitekim Rabbimiz âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır: “…Allah, her bir kişiyi ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef tutar…” (el-Bakara, 2/286) Sadece namaz, oruç gibi ibâdetlerle değil aynı zamanda Allah yolunda hizmet ederek de Rabbimiz’e yaklaşmalıyız. Yani gönül ehli ve hizmet ehli olmalıyız. Asıl maharet de bu ikisini beraber götürmektir. Îman, hizmetle kemâle erer. “Sırf Allah Teâlâ’nın rızâsını kast ederek; bedenî, fikrî ve mâlî hizmette bulunamayanlar, kâmil mü’min olamazlar.”
>>> Üstelik sadece insana değil bütün mahlûkata karşı hizmet düşüncesinde olmalıyız. <<<



Nasıl olsa bir yapan çıkar, dememeli; aşkla şevkle hizmete koşmalı, herhangi bir atâlet veya gaflet içerisine girmemeliyiz. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, tembellikten Allâh’a sığınırdı. Evet, tembellik, şeytandandır. Hareketlilik, hizmet etmek, koşturmak Rahmân’dandır. Herkesin yapabileceği bir hizmet vardır. Herkes gücü nisbetinde, kapasitesi ölçüsünde bir şeyler yapabilir. İlmi olan ilim öğreterek; irşad ehliyeti bulunan, insanlara nasihat ederek; beden gücü olan, bedeniyle; hiç birine gücü yetmeyen, hizmet edenlere duâ ederek hizmet etmeli. Bu bakımdan hizmet yelpazesi o kadar geniştir ki, buna göre meselâ yoldaki bir çöpü almak bile bir hizmettir. Nitekim bir hadîs-i şerifte îmânın en aşağı mertebesinin, insanlara zarar veren şeyleri yoldan kaldırmak olduğu belirtilmiştir. (Müslim, Îmân, 58)
>>> Hizmet gönül almaktır, hizmet nefsi kırmaktır. <<<



Bir Allah dostu şöyle buyurmaktadır: “Çok kimseler, namazlarını kılmak ve oruçlarını tutmakla dînî vazifelerini edâ ettiklerini sanarak müsterihtirler. Ancak bu kâfî değildir. Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine riâyet ve tâzimle beraber, mahlûkatına da şefkatli olması gerekir. Bu da ancak fedâkârlık ve samimî bir hizmetle elde edilir.” İnsana hizmet, Hakk’a hizmettir. Hizmet, bir amel-i sâlihtir. Hizmet, aynı zamanda bir sadakadır. Zira Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; “Bir müslüman herhangi bir ağaç veya bitki dikerse, ondan yenilen şey kendisi için sadakadır.” buyurmaktadır. (Müslim, Müsâkât, 7) Velhâsıl Allah için hizmet aynı zamanda ibâdettir, kullukta dâim olmaktır. Onun için; “Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluğa devam et!” (el-Hicr, 15/99) âyet-i kerîmesi mûcibince, bu can bu bedenden gidinceye kadar Allah için koşturmalı,
>>> Allah için hizmet etmeliyiz. Allah için insanlara hizmet etmeli, büyüklere küçüklere hizmet etmeli, hayvanlara hizmet etmeli, darda kalanlara, ihtiyaç sahiplerine hizmet etmeliyiz.<<<


…”

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI

“İktidarı, muhalefeti ile”

Bu yaşıma geldim…
Vallahi billahi daha ne duydum ne okudum…
Ne burada, yani Almanya’da ne eskiden Türkiye Cumhuriyeti olan ülkede…
Ne okudum ne duydum ne şahit oldum böylesine!

Şile örneği…
Keza Sancaktepe, Ümraniye falan…
Şileli değilim, anneannem, yengem ve Ali Şileli…
Çocukluğum, gençliğim Şilede geçti desem yalan olmaz, deniz…
Fındık bahçeleri, O çeşme…
Rahmetli Metin ile, Melih ile ne güzel günlerdi onlar…
Bir yarısı Florya’da diğeri Şilede, yazları. İzin zamanı…
Mandalar…
Evet, evet hatırlıyorum…
Giriş ahırdı, ahırdan bir kat yukarı insanlar yaşardı, eski usul. Bir yoğurt yapardı kadınlar…
Manda sütünden mamuller, yemin ediyorum bir parmak kalınlığında kaymak olurdu üstünde…
Çok dayak yemişimdir bu yüzden, yemeklerin terbiyelisi misali…
Yumurtanın akı, sahanda yumurta falan…
Kaymağı gösterme bana felaket midem bulanır, kerevizi yiyemediğim gibi…
Ne güzel günlerdi…
Oldum olası bir gariptir Şile ahalisi, sevmem yani…
Bir hoş insanlar, uzun yıllardan beri AKP’li…
İnsan olan…
Kaybetmesini de kazanmasını da bilmeli…
Rezil oluyoruz dünya, âleme!

Nereden çıktı bu yaratıklar bu herifler…
Hangi şalvarlardan, o karıların bacaklarından tutup, bilmem nerelerinden başlamak üzere…
Bilmem nelerini ağızlarına kadar ayırmalı, ULAN BU REZILIK NE?

Sadece çılbır veya katı pişmiş yumurta yiyebiliyorum gerisini gösterme…
Yaklaştırma bana …. üstüne!

😊

Hadi bakalım…
Denizbank’ı da sattılar Arap’a!

Demedim mi yok onlardan bir farkı?

Ne oldum budalası!!!

Ulan…
Iman’ın piçi mazbatanı aldın mı da resmen açıklandı mı…
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında UTANMADAN, SIKILMADAN…
Atanın huzurunda böyle imza atıyorsun?

Yok ya yok…
Bir ağır başlılık, tevazu…
Görgü, bilgi, terbiye diye hiçbir şey yok…
Hödük…
Bir devlet adabı, devlet adamlığı, adamlık bile yok ki devleti kusur kalsın…
Ulan bu çeyrek halimle sizlerden milyon kez daha adamım be, utanmaz reziller…
Bütün bu fırlatmalar nerden çıktı piyasaya, bunlar ne ya, hangi mağaradan çıktılar gün yüzüne…
Oldular başımıza bela?

izle

Bir mantık sorusu, sağduyulu HERKESIN cevaplayabileceği bir soru

Diyorum ya…
Oraya doğru gidiyoruz diye, KIM YÖNETIYOR SENELERDIR BU ÜLKEYI?

Hadi bakalım, milyon dolar sorusu?
Kim yönetiyor bu ülkeyi, hangi iktidar altında yıllardan beri inim inim inliyor bu ülke?
Benim kadar sizde biliyorsunuz kimin bu ülkeyi yönettiği iddiasında olduğunu!

Tarihte görülmemiş bir usulsüzlükmüş…
Allah, Allah…
Aklın neredeydi?
Sen değil miydin “Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti” diyen?
Her zaman yaptıkları gibi her şeyi ters yüz yapmasını öyle güzel biliyorlar ki!!!

Erkek olan…
Aslında genel olarak insan…
Kaybetmesini de bilecek kazanmasını da…
Kancıklık yapmayın ulan kahpeler…
Azıcık erkek olun, erkek!

Allah korusun…
Aklıma gelen başımıza gelmese bari, Allah korusun…
Ama…
…!