ANLA geriliğimizi, ANLA 😊 Bakma güldüğüme, ne kadar içler acısı biliyor musun?

Bunlar ücretsiz…
Dragon örneğin, DIKKAT avukatlar için…
Dikte etme…
Ne kalite!

Ama…
😊
Offf!

Yandı bir tarafım, YANDI!

Bilişim…
Öyle pahalı bir girişim ki…
KIMSE, değilse benim gibi bir SALAK…
Kimse kimseye bedava vermez hiçbir şey!

İnan…
Kul bilmese bile kıymet, Allah biliyor…
Yaşayan örneğim.

Bakma tekme, tokat ANCAK bu TÜM Gürbüz erkekerine özgü!

Sekreterden ucuz tabii…
Böyle böyle eleniyor insan, böyle böyle dijitalleşmenin tehlikeleri…
Hani anlatmaya başlamıştım Alplerde dijitalleşme…
Yazik…
Tabiata yazık insana, hayvana…
Dur demeli, her şey bir noktaya kadar AMA insanda ölçü…
Göreceli!

DIKKAT et…
STK’lara gittikçe sayıları artmakta, özellikle buralarda…
Televizyon reklamları falan…
UYARILARIM…
Örneğin cep, egzoz gazları. Ya 250 milyon arca…
300 milyon insan…
5 gemi ve belki taş çatlasın bir milyon insan…
Fabrikalar, sanayi…
300 milyon zarar göreceğine görsün bir milyon zarar…
AMAAA…
Para onlarda!
NOKTA

Sırtım, berbat…
Voltaren iyi geldi, diyorum ya su katılmamış salak…
Günlerce ya günlerce…
Nato mermer nato kafa!

Yarına OMA…
Laminat…
Bodruma, kendim deneyeceğim, hem istediğimden hep para. Inan…
Çalışamamam ne kadar üzüyor beni, beş dakika iş, on beş dakika dinlen…
OLSUN…
Vaktim var, evde yemek bile yapamaz oldum, ayakta duramıyorum…
Hiç olmazsa böyle olsun bir faydam.

Anlattım ya dört köşeyi, anlamadın mı demek istediğimi…
BILEN bile, bildiğini sanan…
GÖZ…
Beyin aldatır insani, bugün alet geldi, dedim ya KENDIME ısmarladım…
Ölçtüm dükkân, hiçbir yerde yok 90 derece…
Göz görüyor, beyin sanıyor dört köşe…
B.k dört köşe, AKP gibi, aldatmaca, yanılmaca.

Uygur Türkleri, UNUTMA mutlaka izlemeye çalış. Mayınlar patladı, baraj ayakta. Sallanan benim, gerçekten öyle, alışmaya bakar ha bir can fazla ha eksik. Ne demişlerdi baştan, alıştıra alıştıra, nelere alışmadık ki?

Aklim almıyor, ALMIYOR ne oldu bu millete?
Toplu hipnotizma?
Bilmiyorum ki?

Nasıl görmüyor…
Nasıl his etmiyor…
Nasıl algılamıyorlar?
NASIL???

Belki…
Kurulu olan düzenin yıkılmasından korkuyorlar…
Dedim…
Anlattım her rejim kendi zenginlerini yarattığı gibi fakirlerini de yaratır…
Millet galeyana gelirdi…
Bankalar yetişmeseydi…
Ancak banka dediğinde bile hiçbir şey sınırsız değildir…
ZAMAN…
Sabır!

Baraj örneğimi hiçbir zaman unutma…
Hayatında, yaşam şartlarında her zaman lazım olabilir…
Eğer sözlerimden gereken dersi çıkardıysan, her zaman…
INAN!

Bak dedim izin vermem…
Sevgi, samimi, yürekten…
Saygı…
Güven, olabilir yerle yeksan…
ZAMAN…
Ve Önder öyle bir insan ki ayaktaysa…
Koyar önüne fatura!

Sevgi…
Musiki…
Osmanlıda bile ruhun tedavisi…
Yüzeyselliğin gözü kör olsun, derinliğin esenliği…
Ve yine gizemi, derinlikte de olabilir ölümcül tehlike.

Her şey…
Eşyaya, insana göre!

Kaba kuvvet 😊 hani üstümüzdeki

Konuşuyoruz, dedi…
“Terliği hazırlamıştım, sana dokusaydı atılacaktım üstüne”
Bak ya…
😊
Ben onu değil O beni!

Hem de terlikle, sanki çocuk var karşısında…
Gaz…
Almış koymuştum çok öncesi yanına, elinin altında. Müşteriler, neme lazım…
Gaz deseydi aklim keserdi, terlik…
Kadın milleti!

Kapının arkasında Baseball misali ama öldürücü olmaz…
Yatak lameli, aklınızda olsun atarsanız yatağınızı, değiştirirseniz yenisiyle alin içinden bir iki tane. KIRILMAZ kolay kolay ama çok güzel adam dövülür, tecrübelerle sabit yani!

Yaşamak istemiyorum AMA Allah almadıktan sonra emaneti yapabileceğim hiçbir şey YOK! KORKU, yok bahane değil gerçek korku, bir daha göremem diye

Benim görevim…
Bu yüzden geldik dünyaya, buna yürekten inanıyorum…
Üremek, üretmek…
Yaşamak ve yaşatmak için!

Gidemiyorum, “ziyanı yok”
Eninde sonunda giderim, parayla değil sırayla…
Ölmüşlerim içimde, yaşayanlar yanımda…
Eninde sonunda.

Ve ben…
Sorumluluğumu, mesuliyetimi bilirim…
Üstendiğim görevi laiki ile yerine getirmeye çalışırım, olasılıkları hesaplar…
Gereken tedbirleri alırım.

### Olta, anlıyor musun olta. Deprem çantamda su arıtma, olta bile var! ###

En azından kendimin, ailemin…
Sevdiklerimin ihtiyacını giderebileceğim her şey!

İki kişilik ama olsun, kadınlar, çocuklar…
Çadır, kazma – küreğe, kaleme, kâğıda kadar!

Girmiş kazık vardı! Girmemiş saydık! Enflasyon indi!
5 Ekim 2019

Bir cebime bakarım.
Param erimiş mi diye.
Bir etikete bakarım.
Fiyatlar inmiş mi diye.
Bir de döner TÜİK’in hesabına bakarım, nasıl indirmiş enflasyonu istenilen yere…
Evet indi.
Damat Bakan’ın söylediği oldu, yıllık enflasyon tek haneye geriledi, pazarda, markette, bakkalda, manavda, mağazada, AVM’de fiyatlar hayat aleminde ve algı alanında ucuzladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 400 gününün ilk meyvesini böylece verdi.
Fakat buruk meyve!
Kimse inanmıyor.
Cebini yokluyor.
Parası erimekte.
Etiketlere bakıyor.
Fiyatlar yükselmekte.
Damat Bakan, “mucize meyvemiz sulu ve çok lezzetlidir ve sürecimiz sürdürülebilirdir” anlamına gelecek umut verici konuşmalar yapsa da; dinleyenler hem koruk üzüm yemiş gibi yüzünü buruşturuyor ve Hatay Samandağ biberi ısırmış gibi dillerini elleriyle yelliyorlar.
★★★
Fiyatlar artıyordu.
Ama enflasyon indi.
Mucize gerçekleştirdik.
Ülkemiz ekonomisinin baş belası “devalüasyon-enflasyon sarmalını” açıklarken “yuttur gitsin yapmayan” uzman kalemlerden Dünya Gazetesi Yazarı Alaattin Aktaş, yıllık enflasyonun, tek haneye (yüzde 9.26’ya) “matematik oyunuyla indirildiğini” yazdı.
Eylül ayıydı.
6.30 artış yaşamıştık.
Yaşamamış yaptık.
Girmiş kazık vardı.
Girmemiş saydık.
Yıllık enflasyon 26 ay sonra ilk defa tek haneye düşmüş oldu. Bunun nasıl mümkün kılındığını Alaattin Aktaş, dünkü yazısında şöyle açıkladı: “2018 yılı Ağustos ayından 2019 yılı Ağustos ayına yüzde 15.01 olan TÜFE artışı içinde 2018 yılı eylül ayındaki yüzde 6.30 artış da vardı. Bu rekor bir artıştı. Ama TÜİK bu 6.30 rekor artışı, bu yılın hesaplamasından çıkartıp attı. Onun yerine bu yılın Eylül ayındaki yüzde 0.99’luk artışı koydu. Yıllık enflasyon oranı da yüzde 15.01’den yüzde 9.26’ya gerilemiş oldu.”
TÜİK’deki mucize güç.
Vardan yok ediyor.
6.30’luk artışı.
Yaşanmamış sayıyor.
★★★
Mucizeyi, mucize adamlar yaratabilir. Merkez Bankası eski Başkanı, mucize yapamadı. Hazine Bakanı, Merkez Bankası Başkanı’nı değiştirdi.
Mucize gerçekleşti.
Faizler indi.
Yine Hazine Bakanı, eski TÜİK Başkanı döneminde de enflasyon inmediğini gördü. Onu da değiştirdi. Enerji Bakanı olduğu dönemde birlikte çalıştığı arkadaşını yeni TÜİK Başkanı yaptı.
Mucize gerçekleşti!
Şimdi bu mucizeye nefesi keskin ekonomistler; devalüasyon durdu (Dolar 5.60 ile 5.75 arasında gidip gelir oldu) halkın de nefesi kesildiği ve satın alma gücü eridiği için tüketim azaldı, enflasyon da indi yorumları ile destek olacaklardır.
Kekiğin fiyatı düştü.
Leblebinin fiyatı düştü.
Kabağın fiyatı düştü.
Kabanın fiyatı düştü.
Daha ne olsun!
İster inan!
İster İnanma!
Enflasyon da düştü.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/girmis-kazik-vardi-girmemis-saydik-enflasyon-indi-5371359/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Prof. Celal Şengör’den çok önemli İstanbul depremi uyarıları!..
5 Ekim 2019

Dünyaca saygın bilim insanımız, Jeoloji Profesörü dostum Celal Şengör’den, beklenen Büyük İstanbul Depremi konusunda, çok önemli bir mektup aldım.
İlk kez okuyacağınız çarpıcı bilgiler ve uyarılarla dolu mektubu aynen yayımlıyorum:
“Sevgili Uğur Ağabeyciğim,
Birkaç gündür yayımladığın deprem yazıları, sana bir mektup yazma ihtiyacını uyandırdı bende.
Malum, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay Bey geçenlerde İstanbul’un depreme ne kadar hazır olduğunu anlatmıştı. Dün de Habertürk’te Kübra Par’ın sorularını ‘cevaplayan‘ Tevfik Göksu Bey’in söylediklerini duyunca gerçekten hayretler içinde kaldım. Meselâ, Tevfik Bey, İstanbul’da 2000 küsur toplanma alanı olduğunu söyledi. Halbuki Sayın Cumhurbaşkanımız bu sayıyı 10.000 olarak vermişti! Onu acaba Tevfik Bey duymamış mıydı? Son depremden alnımızın akıyla çıktık derken, acaba, yıkılan binaları, taşınan fakülteleri, kesilen telefon muhaberesini Tevfik Bey hiçbir yerde okumamış, hiçbir televizyonda seyretmemiş miydi? Galiba bütün derdi Sayın Ekrem İmamoğlu’na yüklenmekti.
El insaf! 16 milyonun hayatı, milyarlarca dolar ve dünyanın en büyük kültür hazinelerinden biri tehdit altındayken, konuşacak şey mi bulamadılar?
★★★
Deprem geldiği zaman hiçbirimizi affetmeyecek! Verilen toplanma alanı sayıları gerçekçi değil. Gerçekçi olsa bile, insanlar oralara nasıl varacaklar?
Depremden sonra en büyük tehlike yangındır. İstanbul’un yıkılmış daracık sokaklarına itfaiye nasıl girecek? İtfaiyenin kendisi yıkılırsa ne olacak?
Acaba havadan yangın söndürme imkanları düşünülüp planlandı mı? Şehirde havadan söndürme ile ormanda havadan söndürme çok farklıdır. Gerekli uçan vasıtalar temin edilmiş, uçucu personele gerekli eğitim verilmiş midir?
★★★
Bu 16 milyonluk şehrin yiyeceği, içeceği nasıl temin edilecek? Sahra fırınları veya yüzen fırınlar düşünülmüş müdür? İstanbul’a depremden sonra büyük ölçekli yardımın en kolay yapılabileceği yol, deniz yoludur. Bunun için müteharrik (yer değiştiren, hareket eden) iskeleler planlanıp yapılmış mıdır? Yapılmışsa bunlar nerededir? Hastanelerimizin başına 5,8’le gelenleri gördük (Tevfik Bey galiba bunlardan haberdar değil); 7,6 gelirse, onların yerine sahra hastaneleri ve/veya yüzer hastaneler planlandı mı? Planlandı ise bunlar nerededir?
★★★
Emniyetten ne haber? Yağma olacağı kesin. Buna tedbir olarak neler düşünüldü? İstanbul’daki emniyet mensupları bir yandan olağanüstü özveriyle çalışırken, diğer yandan ve haklı olarak kendi çoluk çocuklarının derdine düşecekler. Onları takviye edecek kuvvet nereden gelecek? Bu kuvvet İstanbul için eğitilmiş midir?
★★★
Yıkılan kültürel varlıklarımızı kim, hangi parayla onaracak? Bunun bir planı var mı?
★★★
Bu mektubu daha uzatabilirim. Görebildiğim kadarıyla İstanbul’un sorunu, depremden ziyade didişen politikacılardır. Gerek Fuat Oktay Bey’in beyanı, gerekse de Tevfik Göksu Bey’in televizyonda söyledikleri, beni çok büyük bir karamsarlığa itti. Her ikisi de bilsinler ki, deprem onlardan oy falan istemeyecek! Onların fikrini de almayacak veya ne muhteşem tedbirler aldılar onu sormayacak. Deprem gelip vurduğu zaman, ne kadar hazır olduğumuz ortaya çıkacak. İnsanlar aldatılabilir, ama tabiat asla aldatılamaz. Bunu işletmeci Fuat Bey ne kadar bilebilir bilmiyorum, ama Tevfik Bey’in en azından lisansı harita mühendisliğidir. Tabiatı biraz olsun tanır diye düşünmüştüm. Sonraki sosyoloji merakı ve İslamcı politik yaşamı sanırım haritacıyı silmiş!..
Ellerinizden öperim, Sevgili Uğur ağabey,
Celal”

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ugur-dundar/prof-celal-sengorden-cok-onemli-istanbul-depremi-uyarilari-5371366/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Bayağılığın… dayanılmaz hafifliği! INAN her şey için geçerli! Ya bir Kasımpaşalıdan daha ne bekleyebilirsin, zihniyetten?

Yok…
Yeminle okumakla, diplomayla falan ilgisi yok…
Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok…
Nice elbiseler gördüm içinde insan yok!
Mevlana Celaleddin Rumi

Temel eğitimle, görgüyle, aileyle…
Karakter ile ilgili…
Basitlik demek istemiyorum, bayağılık…
Cuma gazete yazdı millete %4 kendilerine yüzde elli küsur zam…
Ve bunlar insan, yerli ve milli öyle mi?

Papazi oku


+


+

Hiç iyi değilim kadın, hiç iyi değilim…
Yaşamak istemiyorum…
Gitmem lazım, gidemiyorum!

Al sana Trump açıkladı…
“Bu saçma sapan savaşlardan çekilme zamanı geldi!”
Ihale Tayyipistan’a…
Anlatmıştım IŞID’i, daha pek kimse söz etmezken Afganistan…
Gelecekler, dönecekler…
Enayiler!

Bozacının şahidi şıracı!
5 Ekim 2019

Bundan 20 yıl kadar öncesinde sıkça rastlardım. Genelde kış akşamları ortaya çıkarlardı; “booo-zaaa” diye bağırarak sokak sokak dolaşırlardı. Benim için karanlık kahramanlardı sanki.
Boza-tarçın-leblebi… Metin-Ali-Feyyaz gibiydi… Tabii mısır ununa su katıp boza diye satan sahtekârlara da rastlamak mümkündü…
★★★
Bu işi sıcak yaz akşamları da devam ettirmeye çalışan konusunda ihtisaslaşmış bozacılar elbette olurdu. Lakin çoğu “şıra” işine kayardı.
Şıra dediğin de şerbet… Kuru üzümün yıkanıp ezilerek, genellikle kıyma makinesinden geçirilerek akabinde suyla karıştırıldığında üzümün aromasını ve şekerini suya vererek ürettiği içecek.
★★★
Osmanlı’dan beri gelen gelenek… Hani şıracının şahidi bozacı denir ya… Aslında şıracı ve bozacı aynı kişidir. Clark Kent ile Süpermen gibi… Biri mevsim değişince diğeri çarşı karışınca ortaya çıkar.
Bozacıya şıracıyı sorsan ya da şıracıya bozacıyı… Kendini kötüleyecek hali yok ya… Cevapları hep aynı… Bu yüzden bozacının şahidi şıracı!
★★★
Hükümetin şahidi İstatistik Kurumu… Başkanlık sistemi ile beraber bir kararname yayınlandı. İstatistik Kurumu, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yani Berat Albayrak’a bağlandı.
Ekonominin başarısını nasıl ölçersin? Büyüme, enflasyon, işsizlik gibi verilere bakarsın. Ekonomiyi yöneten bakanlığın “başarısını ölçen verileri açıklayan” da bizzat ekonomiyi yönetene bağlıysa? İster şıracıya sor ister bozacıya… Koşarsın başarıdan başarıya…
Öğrencinin aynı zamanda öğretmen olup kendine not vermesi gibi… Berat Bey’in Enerji Bakanlığı’ndan arkadaşı İstatistik Kurumu’nun başına atandığından beri ülke ekonomisi uçuşa geçti.
Zira bu tarz kurumlar dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde bağımsız olarak faaliyetlerini yürütür. Bu sayede kendisine duyulan güveni sürdürür.
★★★
Ne acıdır ülkede kimsenin İstatistik Kurumu’na artık güvenmemesi! Enflasyon nasıl düşük çıkıyor peki? Çok basit… Veri toplama yöntemi değişti! İstatistik Kurumu bu yılbaşından itibaren ciro bazlı örneklem yöntemine geçti.
Bu ne demek? “Arkadaşım, seni kaç enflasyon kurtarır?” diye sorup, onu söylemek! Dur sana bir bardak soğuk şıra koyayım, ferahla demek.
★★★
Sadece İstatistik Kurumu da değil… Merkez Bankası, kamu bankaları, Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Hazine, Maliye… Tamamı Berat Albayrak’a devredildi. Bakan değil çok amaçlı mutfak robotu sanki…
Hem boza satıyor, hem şıra dağıtıyor. Bozacıya soruyorsun, “şıra nefis” diyor. Şıracı bozayı öve öve bitiremiyor.
★★★
İyi de güzel kardeşim birini mısır unundan yapmışsın, diğerinde sade suya şeker katmışsın. Külliyen kandırabileceğini mi sandın? İktidar olarak yıllarımızı israf ettiniz, hâlâ mı doyamadın?
Vicdanları hâlâ nasıl kaldırıyor böyle acayip veriler açıklayıp insanları sersem yerine koymayı? Herkes aptal bir onlar akıllı!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/bozacinin-sahidi-siraci-5371378/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger