En azından kendimin, ailemin…
Sevdiklerimin ihtiyacını giderebileceğim her şey!
İki kişilik ama olsun, kadınlar, çocuklar…
Çadır, kazma – küreğe, kaleme, kâğıda kadar!
Girmiş kazık vardı! Girmemiş saydık! Enflasyon indi!
5 Ekim 2019
Bir cebime bakarım.
Param erimiş mi diye.
Bir etikete bakarım.
Fiyatlar inmiş mi diye.
Bir de döner TÜİK’in hesabına bakarım, nasıl indirmiş enflasyonu istenilen yere…
Evet indi.
Damat Bakan’ın söylediği oldu, yıllık enflasyon tek haneye geriledi, pazarda, markette, bakkalda, manavda, mağazada, AVM’de fiyatlar hayat aleminde ve algı alanında ucuzladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 400 gününün ilk meyvesini böylece verdi.
Fakat buruk meyve!
Kimse inanmıyor.
Cebini yokluyor.
Parası erimekte.
Etiketlere bakıyor.
Fiyatlar yükselmekte.
Damat Bakan, “mucize meyvemiz sulu ve çok lezzetlidir ve sürecimiz sürdürülebilirdir” anlamına gelecek umut verici konuşmalar yapsa da; dinleyenler hem koruk üzüm yemiş gibi yüzünü buruşturuyor ve Hatay Samandağ biberi ısırmış gibi dillerini elleriyle yelliyorlar.
★★★
Fiyatlar artıyordu.
Ama enflasyon indi.
Mucize gerçekleştirdik.
Ülkemiz ekonomisinin baş belası “devalüasyon-enflasyon sarmalını” açıklarken “yuttur gitsin yapmayan” uzman kalemlerden Dünya Gazetesi Yazarı Alaattin Aktaş, yıllık enflasyonun, tek haneye (yüzde 9.26’ya) “matematik oyunuyla indirildiğini” yazdı.
Eylül ayıydı.
6.30 artış yaşamıştık.
Yaşamamış yaptık.
Girmiş kazık vardı.
Girmemiş saydık.
Yıllık enflasyon 26 ay sonra ilk defa tek haneye düşmüş oldu. Bunun nasıl mümkün kılındığını Alaattin Aktaş, dünkü yazısında şöyle açıkladı: “2018 yılı Ağustos ayından 2019 yılı Ağustos ayına yüzde 15.01 olan TÜFE artışı içinde 2018 yılı eylül ayındaki yüzde 6.30 artış da vardı. Bu rekor bir artıştı. Ama TÜİK bu 6.30 rekor artışı, bu yılın hesaplamasından çıkartıp attı. Onun yerine bu yılın Eylül ayındaki yüzde 0.99’luk artışı koydu. Yıllık enflasyon oranı da yüzde 15.01’den yüzde 9.26’ya gerilemiş oldu.”
TÜİK’deki mucize güç.
Vardan yok ediyor.
6.30’luk artışı.
Yaşanmamış sayıyor.
★★★
Mucizeyi, mucize adamlar yaratabilir. Merkez Bankası eski Başkanı, mucize yapamadı. Hazine Bakanı, Merkez Bankası Başkanı’nı değiştirdi.
Mucize gerçekleşti.
Faizler indi.
Yine Hazine Bakanı, eski TÜİK Başkanı döneminde de enflasyon inmediğini gördü. Onu da değiştirdi. Enerji Bakanı olduğu dönemde birlikte çalıştığı arkadaşını yeni TÜİK Başkanı yaptı.
Mucize gerçekleşti!
Şimdi bu mucizeye nefesi keskin ekonomistler; devalüasyon durdu (Dolar 5.60 ile 5.75 arasında gidip gelir oldu) halkın de nefesi kesildiği ve satın alma gücü eridiği için tüketim azaldı, enflasyon da indi yorumları ile destek olacaklardır.
Kekiğin fiyatı düştü.
Leblebinin fiyatı düştü.
Kabağın fiyatı düştü.
Kabanın fiyatı düştü.
Daha ne olsun!
İster inan!
İster İnanma!
Enflasyon da düştü.
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/girmis-kazik-vardi-girmemis-saydik-enflasyon-indi-5371359/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger
Prof. Celal Şengör’den çok önemli İstanbul depremi uyarıları!..
5 Ekim 2019
Dünyaca saygın bilim insanımız, Jeoloji Profesörü dostum Celal Şengör’den, beklenen Büyük İstanbul Depremi konusunda, çok önemli bir mektup aldım.
İlk kez okuyacağınız çarpıcı bilgiler ve uyarılarla dolu mektubu aynen yayımlıyorum:
“Sevgili Uğur Ağabeyciğim,
Birkaç gündür yayımladığın deprem yazıları, sana bir mektup yazma ihtiyacını uyandırdı bende.
Malum, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay Bey geçenlerde İstanbul’un depreme ne kadar hazır olduğunu anlatmıştı. Dün de Habertürk’te Kübra Par’ın sorularını ‘cevaplayan‘ Tevfik Göksu Bey’in söylediklerini duyunca gerçekten hayretler içinde kaldım. Meselâ, Tevfik Bey, İstanbul’da 2000 küsur toplanma alanı olduğunu söyledi. Halbuki Sayın Cumhurbaşkanımız bu sayıyı 10.000 olarak vermişti! Onu acaba Tevfik Bey duymamış mıydı? Son depremden alnımızın akıyla çıktık derken, acaba, yıkılan binaları, taşınan fakülteleri, kesilen telefon muhaberesini Tevfik Bey hiçbir yerde okumamış, hiçbir televizyonda seyretmemiş miydi? Galiba bütün derdi Sayın Ekrem İmamoğlu’na yüklenmekti.
El insaf! 16 milyonun hayatı, milyarlarca dolar ve dünyanın en büyük kültür hazinelerinden biri tehdit altındayken, konuşacak şey mi bulamadılar?
★★★
Deprem geldiği zaman hiçbirimizi affetmeyecek! Verilen toplanma alanı sayıları gerçekçi değil. Gerçekçi olsa bile, insanlar oralara nasıl varacaklar?
Depremden sonra en büyük tehlike yangındır. İstanbul’un yıkılmış daracık sokaklarına itfaiye nasıl girecek? İtfaiyenin kendisi yıkılırsa ne olacak?
Acaba havadan yangın söndürme imkanları düşünülüp planlandı mı? Şehirde havadan söndürme ile ormanda havadan söndürme çok farklıdır. Gerekli uçan vasıtalar temin edilmiş, uçucu personele gerekli eğitim verilmiş midir?
★★★
Bu 16 milyonluk şehrin yiyeceği, içeceği nasıl temin edilecek? Sahra fırınları veya yüzen fırınlar düşünülmüş müdür? İstanbul’a depremden sonra büyük ölçekli yardımın en kolay yapılabileceği yol, deniz yoludur. Bunun için müteharrik (yer değiştiren, hareket eden) iskeleler planlanıp yapılmış mıdır? Yapılmışsa bunlar nerededir? Hastanelerimizin başına 5,8’le gelenleri gördük (Tevfik Bey galiba bunlardan haberdar değil); 7,6 gelirse, onların yerine sahra hastaneleri ve/veya yüzer hastaneler planlandı mı? Planlandı ise bunlar nerededir?
★★★
Emniyetten ne haber? Yağma olacağı kesin. Buna tedbir olarak neler düşünüldü? İstanbul’daki emniyet mensupları bir yandan olağanüstü özveriyle çalışırken, diğer yandan ve haklı olarak kendi çoluk çocuklarının derdine düşecekler. Onları takviye edecek kuvvet nereden gelecek? Bu kuvvet İstanbul için eğitilmiş midir?
★★★
Yıkılan kültürel varlıklarımızı kim, hangi parayla onaracak? Bunun bir planı var mı?
★★★
Bu mektubu daha uzatabilirim. Görebildiğim kadarıyla İstanbul’un sorunu, depremden ziyade didişen politikacılardır. Gerek Fuat Oktay Bey’in beyanı, gerekse de Tevfik Göksu Bey’in televizyonda söyledikleri, beni çok büyük bir karamsarlığa itti. Her ikisi de bilsinler ki, deprem onlardan oy falan istemeyecek! Onların fikrini de almayacak veya ne muhteşem tedbirler aldılar onu sormayacak. Deprem gelip vurduğu zaman, ne kadar hazır olduğumuz ortaya çıkacak. İnsanlar aldatılabilir, ama tabiat asla aldatılamaz. Bunu işletmeci Fuat Bey ne kadar bilebilir bilmiyorum, ama Tevfik Bey’in en azından lisansı harita mühendisliğidir. Tabiatı biraz olsun tanır diye düşünmüştüm. Sonraki sosyoloji merakı ve İslamcı politik yaşamı sanırım haritacıyı silmiş!..
Ellerinizden öperim, Sevgili Uğur ağabey,
Celal”
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ugur-dundar/prof-celal-sengorden-cok-onemli-istanbul-depremi-uyarilari-5371366/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger