Evet, özellikle senin bulunduğun bölge…
Çok var orada, çoklar…
Ve…
İnan kınamıyor, kızamıyorum. Ben olsam çok farklı bir hissiyatım olmazdı her halde…
Bu sabah…
Allah belamı versin yalanım varsa, şalvarlı, hırkalı…
Ayni köylerinde nasılsalar aynen burada da böyle!
Sevilin, Erol’un torunları oldu…
Oğlandan vardı da bu kızlarından…
Güzel, değerli bir hediye şart oldu!
Kendileri de değerli, çok değerli insanlar…
Can feda böylelerine!
„Ergenekon için kim ne demişti?
Tutuklamalar için ‚oh olsun‘ dercesine canlı yayınlarda gezenler, kumpasın ifşaası sonrası sessizliğe büründü.Bakın Ergenekon için kimler neler söylemişti?
12 Haziran 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda 27 adet el bombasının bulunmasıyla başlayan Ergenekon süreci 9 yıllık serüvenin ardından bugün Yargıtay’ın kararıyla resmen tarih oldu. Kimisi “Gülen cemaatinin Türkiye’yi dizayn çalışması” dedi kimisi ise “AKP’nin orduya yaptığı bir operasyon”
İlk gözaltılarının ardından yıllarca dalga dalga büyütülen operasyonda birçok siyasetçi, yazar, asker, polis hücre köşelerine atıldı. Kumpas olduğu tescilenen Ergenekon operasyonu birçok insanın canına da mal oldu. Kısacası son 9 yılda Türkiye’nin üzerinden alev alev yakan bir Ergenekon kumpası geçti. Son 14 yıldır Türkiye’nin idaresinden sorumlu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP iktidarının ilgili isimleri kumpasın sorumluluğunu hiç üstlenmedi. Süreci, Başbakanlığı döneminde yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan, suçu hep Gülen cemaati başta olmak üzere başka yerlere attı. Peki hâlâ devleti yöneten isimler, zamanında Ergenekon kumpası için neler söylemişti? İşte Ergenekon tarihinden birkaç başlık…
“BU DAVANIN SAVCISIYIM”
15 Temmuz 2008- O dönem Başbakanlık koltuğunda oturan Erdoğan, Ergenekon savcılarının iddianameyi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiklerinin hemen ertesi günü, “Bu davanın savcısıyım” çıkışında bulunmuştu. Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Ergenekon davasında kendisine savcı yakıştırmasında bulunduğunu hatırlanan Erdoğan “Millet adına hakkı aramanın hakkı savunmanın gayreti içindeyiz, eğer bu anlamda savcılık ise evet savcıyım” demişti. “O SAVCILARA BÜTÜN TÜRKİYE’NİN BORCU VAR”
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise dalga dalga gelen Ergenekon operasyonlarının gölgesinde Gülen cemaatine ait Aksiyon dergisine verdiği söyleşide; düzmece delil ve gizli tanıklarla yürütülen Ergenekon ve Balyoz davalarında verilen kararlara destek vermiş, özel görevli yargıç ve savcıları övmüş; “Onlara bütün Türkiye’nin demokrasi adına büyük bir borcu var” demişti. “TÜRKİYE BAĞIRSAKLARINI TEMİZLİYOR”
Yine dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, o dönem bir televizyon programında “Türkiye iyi bir noktaya gidiyor. Bu sıkıntılar, sancılar bir taraftan doğum sancısıdır. Bir taraftan da bağırsakların temizlenmesidir” demişti. “HİZAYA SOKTUK”
Dönemin Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise 2012 yılında Ergenekon ve Balyoz kahramanlarını kastederek, “Maalesef Türkiye’de bulanık suda balık avlamaya alışmış zihniyetlerin hep önümüze engeller çıkarmaya çalıştığını gördük. Türkiye’dekileri hizaya soktuk” diye konuşmuştu. “CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK HUKUKİ HESAPLAŞMASI”
AKP Milletvekili ve Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan ise 2013 yılının Ağustos ayında yaptığı bir açıklamada “Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuki hesaplaşması” tanımını yapmış ve “sadece bir zihniyetten hesap sorulmamış, aynı zamanda bu anlayış yargı yoluyla tasfiye edilmiştir.” diye konuşmuştu. “KURDA MERHAMET ETMEK KUZUYA ZULÜMDÜR”
Dönemin AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik ise Ergenekon mağdurlarına ceza yağdığı dakikalarda katıldığı bir televisyon programında “Şunu unutmamak lazım. Türkiye yıllardır darbe tehdidi altındaydı. Merhamet adaleti engellerse o merhametten maraz doğar. Kurda merhamet etmek kuzuya zulum etmektir” yorumunda bulunmuştu.
ERGENEKON YAZARLARI!
Şu anda AKP milletvekili olan Şamil Tayyar da o dönöm gazeteci sıfatıyla Ergenekon üzerine kitaplar yazmış, Ergenekon’un masaya yatırıldığı tartışma programlarının vazgeçilmez konuklarından birisi olmuştu. Yine Tayyar gibi Sabah yazarı Rasim Ozan Kütahyalı da Ergenekon konusunda bilirkişi kesilmiş ve program program gezmişti.
DAVANIN GEÇMİŞİ
Ergenekon soruşturması, bir telefon ihbar telefonu üzerine 12 Haziran 2007′de Ümraniye’de bir gecekonduda 27 adet el bombasının bulunmasıyla başladı. Ergenekon dalgaları adıyla anılan operasyonlarda iş, siyaset, spor , sanat, hukuk ve medya dünyasından isimler, asker, polis, işadamı, yazar, akademisyen ve sendikacı gözaltına alındı. İlk duruşması 20 Ekim 2008 tarihinde başladı. Ergenekon Davası’ıyla 23 iddianame birleşti, davada 31′i gizli tanık olmak üzere 160 tanığın beyanı alındı. Poyraz, Hisar, ‚9′ ve Deniz gizli kalmak istemedi, kimliklerini açıkladı, sanıklarla yüzleşti. İsmini açıklayanlar arasında en çok etki uyandıran ise gizli tanık “Deniz” olarak ifade veren PKK’nın eski yöneticilerinden Şemdin Sakık oldu. “Samimiyetimi ortaya koymak için kimliğimi açıkladım” diyen Sakık’ın ifadesi sırasında Silivri’de mi yoksa hükümlü olarak kaldığı Diyarbakır Cezaevi’nde mi olup olmadığı konusu da dava avukatları tarafından tartışıldı. Tutuklu sanıklar, Şemdin Sakık’ın tanık olarak dinlenmesine duruşmada tepki gösterdi. Davada 600 duruşma yapıldı. Kararını 5 Ağustos 2013′te açıklayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’u Müebbet hapis cezası, CHP milletvekili Mustafa Balbay’a 34 yıl 8 ay hapis cezası, Mehmet Haberal’a 12 yıl 6 ay hapis cezası, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve 34 yıl 4 ay hapis cezası, Danıştay saldırının tetikçisi Alparslan Aslan’a 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve 90 yıl hapis cezasına çarptırdı. Diğer sanıklar da çeşitli hapis cezasına çarptırıldı. Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılması ve tutukluluk süresini 5 yılla sınırlayan yeni kanunun yürürlüğe girmesinin ardından sanıklardan Alparslan Arslan hariç tüm sanıklar tahliye edildi. Yargıtay 16. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmaları, 6 Ekim’de başladı ve 17 oturum yapıldı. Dava 9 yıl sonra bugün karara bağlandı.“
AKP yönetiminin onyıllık iktidar döneminde, Türkiye (üçte ikisi generaller ve amiraller olmak üzere) üst düzey askerlerin, önde gelen siyasilerin – parlamento üyeleri de dâhil – gazetecilerin ve hukukçuların cezaevine konulduğu ülkeler arasında dünya rekoruna sahiptir. Türk devleti, çifte standart uygulanmasının bir örneği olarak, her yerde “demokratik bir devlet” olarak kabul edilmekte, NATO’ya üyeliği devam etmekte ve katılım başvuru prosedürü gereği Avrupa Birliği ile görüşmelerine de devam edilmekte.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun stratejisi, Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasından sonra kurulan devlet Türkiye’nin ilk başlarda başarı gibi görünen, daha sonra adeta bir kâbus haline dönüşen, komşu ülkeleriyle olan sorunlarına çözüm yolu bulmak amacıyla içine girdiği çöküşten çıkarmaktır. Suriye’nin daha ilk başlarda çöküşüne giden somut belirtilerinin ortaya çıkması ve ülkenin parçalanması ihtimali üzerine, AKP yönetiminin kibirle hareket etmesine ve Türkiye’nin her bir komşusuyla araları açılmasına neden oldu.
AKP hükümeti, diktatörlüğe dönüşen yönetimi tesis edildikçe, politikasında değişiklik yaptı ve toplumsal dayanağı temelinde de azalma meydana geldi.
Ancak, Müslüman Kardeşler Teşkilatından gelen “toplumu İslamlaştırma” yönündeki talimatların yerine getirilmesinde, Aleviler, Kürtler ve ülkede laikliğin olmasına sıcak bakan Sünnilerden uzaklaştı. AKP yönetimi, Haziran ayında, Taksim Meydanında yapılan protesto gösterileri dalgasında yaşandığı gibi, azınlık haline geldi ve giderek otoriter bir rejim olmaya dönüştü.
AKP’nin finansmanı…
Lojistik desteği, akıl hocaları ve bilumum destekçileri…
Yandaş ve yoldaşları…
Değişkenlik arz etmekle birlikte hiç bir zaman vaz geçmediği, vaz geçemediği…
Destekçisi Müslüman Kardeşler denilen oluşum olmuştur. Kimdir bunlar ne yer ne içerler…
İnsan mıdır, in midir cin midir bu kimseler…
Bunlar kimlerdir VE pezevengin bunlar ile ilgisi, alakası nedir?
Dikkat edin bak dikkat edin…
Kimler, kimler girdi siyasi hayatına…
Kimleri bıraktı yarı yolda, Graham E. Fuller bile kaldı yarı yolda…
YETMEDI…
Tutuklama talebiyle arananlar listesine girdi!
İstisna…
😊
Sevdiklerim ONLAR…
SONSUZ güvenebilir bana. Aslında herkese karşı öyleyim, isterim insanlar bana güvensin…
Neydi başlıca ilkelerim?
Sevgi…
Saygı ve güven değil miydi?
Hesaba, kitaba gelmemem…
Sadece benden olmana diye bellediklerim…
Karşılarında olduklarım…
Sayende…
Bu güvenimde kalmadı, çok açık verdim çok.
Neyse!
Korktuğumdan değil, okumanızı, kimi gerçekleri görmenizi istediğimden…
Örneğin Rizeli kardeşlerim…
AMAAAA…
Güney Afrika gibi, BULGARISTAN gibi…
Kimi ülke VE şeylere bulaşmamak daha iyi…
Yine kendimden değil, korkum, endişem sevdiklerim…
>>> Dün bir, bugün iki <<<
Vücut bütünlüğüme değer veriyorum nedense…
Neticede…
Yatmak isterim kırmızı biberimin yanında, TEK PARÇA!
Bugün mü hiç sorma ne hallerdeyim, dün delirdim, çıldırdım haber alamayınca…
Olasılıklar…
Bir bir dizildi gözümün önünde, en korkuncu, en kötüsü başta olmak üzere…
Gitmem lazım, Önderin hiç bitmez işleri…
Ne yapayım?
Bir şekilde her şey dönüp dolaşıp benim masamda yerini buluyor…
Bin parçaya bölünsem…
Milyon parçaya…
Ne fayda?
Bugünden tezi yok, yukardaki konuları işlemeye başlayacağım…
Bir bağlantı kurabilir, vaktim müsait olursa jetleri de konuya dahil etmek istiyorum…
AMA…
Önce özelim, OMA…
Para…
Tayyipistan ekonomisine döndüm, acilen toparlamalıyım kendimi…
Bak…
Dolar 5,77’ye kadar geriledi, UMUTLANAMA…
Geçici!
Evet…
Belki kimi bilmediğiniz, kimi düşünmediğiniz, görmediğiniz…
Kimi perde arkası bilgisi…
Bu makalede yer alacak kısmetse. Bugün, yârin belki ertesi güne aksarsa…
AMA kesin altısından önce…
Korkuyorum, tembihledim, not aldım, elektronik cihazlar ayarlı…
Şeker ilaçlarım…
İnsan, alışkanlıklarının esiri…
Bugün son, yarına uyku sersemi atmasam ağıza bari.
*
Biraz gerilere gidip…
Toparlaya toparlaya günümüze gelelim…
Ergenekon davasının 05 Ağustos’ta, Silivri’de yapılan duruşmasında alınan kararla hükümete karşı düzenlenen komplo iddiası kabul edilmişti. Bu dava sürecinde demokratik bir yargılamanın vecibelerine riayet edilmedi: Özel olarak inşa edilen bir hapishanede, özel olarak kurulan mahkemelerde ve yine özel yetkili yargıçlar eliyle yargılama yapıldı.
LÜTFEN…
Bu bağlamda şunları hatırlayınız:
1. “savcı” Zekeriya Öz, olanları ve Onun sonunu
2. Vazifeden görev çıkaran hangi pezevenkti?
Oldukça uzun bir makale olacağa benzer…
YANI sabır, videoyu değiştirdim, Önce ve sonrası hatırlamayanlar için
Soruşturma aşamasında elde edildiği iddia edilen çok sayıda belge zanlılar tarafından düzmece olduğu gerekçesiyle reddedilmişti. Yargılama sırasında tanıklık yapanların kimliği de gizli kaldı.
Yargılananlar…
AKP’ye muhalif küçük bir azınlığı temsil etmelerine rağmen, Türkiye’nin NATO üyeliğine ve ülkenin Suriye’de yürütülen örtülü savaşta yer almasına ideolojik olarak karşı çıkabilecek gücü bulunan bir hareketi oluştururlardı.
Biliyorum…
Biraz ileri gidiyorum ama hafızanızı zorlamanızı isteyeceğim, bu zihniyetin İtalya’daki kankası kimdi?
Hatılaydınız mı, ne sıkı fıkı bir dostlukları vardı(!)
Onun dünya kadar pisliği meydana çıktı, sonunda ortamı terk etmek zorunda kaldı…
“Bizimki” öyle yüzsüz ki…
Hala makam işgal ediyor. Evet…
Buna karşılık, hükümetin yapısı ve Başbakan Erdoğan’ın siyasi formasyonu İtalya’daki Hıristiyan Demokrasinin Türkiye’deki karşılığına denk gelmekte: İktidar partisi bileşenleri Atlantik müttefikliğini mutlak olarak savunuyorlar ve “ılımlı” dinsel bir parti olduklarını kabul etmiyorlar. İtalya’daki Hıristiyan Demokrasi Partisi masonik locaları etrafında örgütlenmiş, finansmanı da mafya tarafından sağlanmıştı.
Bakın burasını anlamanız çok önemli…
İkili bir oyun…
Bir yandan batıya şirin görünmek için ılımlı İslam pozisyonu…
Demokratik…
Pardon ileri demokrat ÖTE YANDAN…
Ki asil niyetti bu … gerçekleştirmek. Nokta, nokta, noktalar sürpriz…
Henüz sözlerime başladım, bu zihniyetin asil NIYETI…
Gizli zihniyeti…
Evet ona daha sonra geleceğiz. Önemli olan İtalya örneğinde olduğu gibi bu oluşumun finansmanın karanlık odaklar, güçler tarafından sağlandığını anlamanız.
Tabii bu ülke revaçta…
Jeolojik strateji, politik önemi…
Hal böyle olunca sağdan, soldan her yerden parmaklayanlar var…
Menfaati olanlar, izleyelim birlikte:
Tay, tay…
Tay konusuna ileride yine dönmemiz gerekli, özellikle SayışTay’a…
Para, para, para!
Ya, ya…
Hayat dediğin böyle bir şey…
YEMINLE…
Yazamam, gösteremem batı ile ilgili bölümleri, allayışla karşılayın lütfen…
Alt tarafı bir çeyrek!
İnanın…
Bunlar daha başlangıç, sadece birer hatırlatma…
Gelmedik daha enteresan bölümlere…
Kibir kardeşim kibir…
Yani afra tafra…
Belki Kasımpaşa gibi yerlerde beli bir neticeye varan yöntem olabilir…
Ama…
Az biraz mürekkep yalamış, biraz kültürlü, biraz düşünen…
Geçmişi olan…
Ve geleceğine değer veren hiçbir yerde böyle davranışlar intiba görmez. Sen istediğin kadar…
Ultra…
Süper lüks saraylar dik oraya buraya, sırıtıyorsun cehaletinle…
“Asiller” arasında!
### !!! *** !!! ###
Çok olmuyor, sormuştum…
Bunlar FETÖ ile papaz olduktan sonra hiçbir işleri rast gitmedi değil mi diye…
Ve yine çok oluyor > ambivalenz < teşhisim…
Sordum…
Hatırlıyorum daha kim var bunların arkalarında…
Amerika…
Avrupa bir öyle bir böyle, bu araştırmalarımın sonucunda…
KESIN kanım, EMINIM sonunda anladım kim var arkalarında!
### !!! *** !!! ###
Hepsi bu makalede yer alacak, hepsi…
Şimdilik sadece şu kadarını yazmış olayım, gelecek gerisi…
Hatırlıyor musunuz yazmıştım bir keresinde devlet devletse kurmaz çete…
Ama…
Olanı kullanır, evet ismini vereceğim, belki tahmin bile ediyorsunuz kim var bu pezevenklerin arkasında AMA bunu SAKIN unutma, O oluşumun ardında kim var, KIMLER destekliyor, ayakta tutuyor BILEMEYIZ, sadece kimi tahmin yürütebiliriz.
Türk Devlet organları ile Mafya arasındaki bağların varlığı Susurluk (1996) kazasından beri açığa çıkmıştı. Terörle mücadelede polis şefi Hüseyin Kocadağ, aşırı sağ milislerin, Bozkurtların reisi, uyuşturucu madde kaçakçısı Abdullah Çatlı, sevgilisi ve aynı zamanda tetikçi Gonca Us, muhafazakâr milletvekili ve uyuşturucu baronu Sedat Bucak, bu kaza sırasında Bucak’a ait arabada öldüler. Bugün aynı faaliyetlere Suriye’nin yağmalanmasıyla devam ediliyor: Suriye ait birçok üretim tesisi yerinden sökülmüş, araçlar/tezgâhlar çalınmış, çok sayıda arkeolojik varlık, resmi görevlilerin bilgisi dâhilinde, yasadışı bir şekilde Antakya’da satışa sunulmuştur.
Neyse, merakta bırakmayayım sizleri…
Bir ipucu vereyim…
Dedim ya uzunca bir şey olacakmışa benziyor, anlatmak istediklerim çok…
Hatırlayın Mısır’ı…
Sisi, Mursi falan, anlayan anladı!
EVET…
Talimatlar, yön vermeler…
Yönlendirmeler bir taraftan AB(D) öte yandan bu iki koldan geliyordu…
FETÖ’ye…
İstersen beyin de!
Bildiğin çeyrek…
Bildiğin özürlü…
Mutsuz eşek, yalnız adam, yarım g.t…
Fuzuli işler müdürü…
HEPSI ve daha birçok şeyim işte…
Benim, ben…
Ben buyum işte.
Her daim…
Sor ve sorgula, nedeni ara…
Ama…
Sorma…
Ben kimim diye!
EN UFAK BIR HATA…
En ufak…
Ölümle sonuçlanabilir, ölümle…
Nihai…
YOK dönüşü geri!
Hastayım…
Yemişim darbeyi…
Çocuk denilecek yaşta…
Beden hasta, ruh…
Hasta…
Öyle ki korkularım ile hasta ettim sevdiklerimi…
Kol…
İlk kaza, koruma içgüdüsü…
Kol hala, en ufak bir frende yanımdakinin üstünde…
Sanki Önder bilmez fizik kurallarını, YETMEYECEK…
Tutmaya, korumaya Önder’in gücü…
O gün bugündür dua, Allah’ım sevdiklerimi koru…
KORKU…
Hastayım…
Yemişim darbeyi…
Çocuk denilecek yaşta…
Beden hasta, ruh…
Hasta!
Bildiğin çeyrek…
Bildiğin özürlü…
Mutsuz eşek, yalnız adam, yarım g.t…
Fuzuli işler müdürü…
HEPSI ve daha birçok şeyim işte…
Benim, ben…
Ben buyum işte.