Özgürüz AMA bu özgürlüğün bir bedeli var

Cüzdan önemli…
Hep önemliydi AMA…
Kalbinin genişliği, sıcaklığı daha da önemli.

Anlamazlar, anlamayacaklar…
Sizler…
Allah…
Bakma düşmez dilimden, kalemimden AMA…
Onlarla benim aramdaki fark…
Ben Allah diyerek cebimi değil gönlümü dolduruyorum…
VE…
Ondan karşılığını alıyorum, çok şükür, çok şükür…
Hiç yoktan bugün ne oldu bir bilsen, sanki HIZIR ALEYHİSSELÂM* yetişti…
Dükkâna insan, Afganlının kardeşi.

Bedel…
Bazen can, bazen kan…
Kimi zaman iki kuruş AMA her zaman yürekten edilen dua…
Sen…
Biliyorsun vaziyeti, anlıyorsun değil mi demek istediğimi?

*Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçmemekle birlikte müfessirler tarafından Hz. Hızır’a ait olduğu kabul edilen Kehf sûresindeki kıssa özetle şöyledir: Hz. Mûsâ (a.s.) genç adamına iki denizin birleştiği yere ulaşmaya karar verdiğini söyler, bunun üzerine beraberce yola çıkarlar. İki denizin birleştiği yere varınca yanlarına aldıkları kurutulmuş balığı bir kenarda unuturlar, balık da canlanarak denize atlar. Bir müddet sonra Mûsâ (a.s.) genç adamına azığı getirmesini söyler; fakat genç adam olup biteni hatırlayarak daha önce bunu Hz. Mûsâ’ya (a.s.) bildirmeyi unuttuğu için üzüntüsünü dile getirir.
Bunun üzerine Hz. Mûsâ (a.s.) aradıkları yerin orası olduğunu söyler ve geriye dönerler. Burada kendisine Allah tarafından “rahmet ve ilim” verilmiş olan sâlih bir kul ile karşılaşırlar. Hz. Mûsâ (a.s.), sahip olduğu ilimden kendisine de öğretmesi için onunla arkadaş olmak istediğini söyler; Kur’an’ın adını bildirmediği bu kişi, iç yüzüne vâkıf olamayacağı olaylar sebebiyle bu beraberliğe sabredemeyeceğini belirtirse de Hz. Mûsâ’nın (a.s.) ısrarı üzerine, meydana gelen olaylar hakkında açıklama yapmadıkça kendisine soru sormaması şartıyla teklifi kabul eder. Hz. Mûsâ’nın 8a.s.) bu şarta uyacağına dair söz vermesi üzerine yolculuğa başlarlar.
Bu zat önce bindikleri gemiyi deler, arkasından bir çocuğu öldürür, daha sonra da uğradıkları bir kasabanın halkı kendilerini misafir etmediği halde orada yıkılmak üzere olan bir duvarı düzeltir. Bu üç olayın her birinde Hz. Mûsâ (a.s.) arkadaşına davranışının sebebini sorar; arkadaşı da, “Ben sana benimle beraber olmaya sabredemezsin demedim mi?” diye uyarıda bulunur. Hz. Mûsâ (a.s.) özür dileyip yolculuğa devam etmelerini ister. Sâlih kul, birinci ve ikinci olaylardan sonra Hz. Mûsâ’nın (a.s.) ricasını kabul ederse de üçüncü olayda ayrılma vaktinin geldiğini söyler; bu arada söz konusu hadiselerle ilgili olarak davranışlarının sebeplerini de anlatır ve bunları Allah’ın emriyle yaptığını söyler (el-Kehf 18/60-82).
Bu kıssadaki üç kişiden sadece Hz. Mûsâ’nın (a.s.) adı zikredilirken diğer iki kişiden biri “genç adam” (fetâ), diğeri de ilâhî rahmet ve ilme mazhar olmuş “Allah’ın kulu” diye anılır.

Biliyor musun, duymuşsundur…
Die Wege des HERRN sind unergründlich
İncil’de Römer 11,33
Anlamadığımız o kadar çok şey var ki…
Bazen…
İnsan kendini sadece teslim etmeli, GÜVENMELI!

Yaş tahtaya basmam, Allah belamı versin içimden geçti

Saydır yumrukları yüzüne…
Ağzı yüzü kan revan içinde kalana kadar, içimden geçti ama…
Önder ayakta duramıyor ki!

Vaz geçtim, fena tersledim…
Normal şartlarda terbiyesizlik yapmam…
Sorulan soruya cevap veririm nezaket kuralları içeresinde…
Ama…
Artık bende ne normal ki?
Sokakta milletle selam sabahı kestim, o kadar kendimle meşgulüm ki, ters bir hareket ile can alıcı acılar içinde kalmayayım diye. Ancak kimse bilmiyor tabii bunu…
Geçen sabah evden, arabaya…
Komşu ile rastlaştık, canım o kadar acıyor ki…
Ağzımı açmaya halim yok, bana laf atıyor, köpeklerine sesleniyor…
Hayvanlar bana doğru gelmek istedi; “laßt ihn der ist blöd!”

Ya sabır, ya sabır!!!

Karnım acıktı, gidip bir şeyler alayım dedim…
Sosis ile patates kızarması…
Ismarladım, yanımda bir adam. Türk’e benzettim…
Tanımıyorum…
Hep yazarım, hadi eskiden babam yüzünden diyeceğim…
Ulan buralarda bile herkes bir şekilde tanıyor bizi…
Allah belamı versin yalanım varsa, kimseyi bilmem, tanımak ISTEMEM…
Kimseyle uğraşmam, başımdaki manyaklar yetiyor da artıyor bana…
Sürü hobim var, bir dünya meşgale. OKUMAM gerekenler, yetişemiyorum…
Birde millete mi zaman ayıracağım?
Herif…
Durduk yere, dedim ya tanımam etmem…
“O evi ne yapacaksınız?”
???
???
???
Ne oluyoruz ya, ulan sen kimsin, nesin, SANA NE???

Bir tersledim…
Yeminle çok isterdim yüzüne yumrukları saydırmayı…
Kendime güvenemedim. Baston falan da yok yanımda…
Siktirdi gitti!

Türkiye’dekileri bilmem…
Ama buradakiler…
Karıdan beter, erkek demeye bin şahit lazım…
Laf peşinde…
Dedikodu, Önder’de ne çok sever ya dedikoduyu…
Ulan sana ne?

Ahanda buradan ilan ediyorum, satarım, boş bırakırım…
Kiraya veririm, içine taşınırım SANA NE???

Borçtan aklım gider, hele iş gücümü iyice kaybettikten sonra…
Hanım hasta…
Namerde muhtaç olmadan yuvarlanıp gidiyoruz, miras vergisi…
Ödedim…
Kuruş borcum yok kimseye, BENIM MALIM, benim…
Ödemişim kuruşuna kadar, keyfimin kâhyası mısın?
Canım ne zaman neyi isterse o zaman onu yaparım!

Bu sabah haberlerde, hatırla anlattım…
Pezevenk özel bankalara fırça attı…
Akabinde…
Birçoğu faiz indirdi, özel tüketim kredisi, ev falan…
Kadının biri…
Bana 500 bin lazım dedi, 500 BIN!

BEN…
Siz değilim, ayağımı yorganıma göre uzatırım…
Çokkkk…
Şahit oldum, gördüm ödeyemediği için evine, eşyasına…
DONUNA KADAR…
Haciz gelenleri!

Not: arabayı saymadım, karşılığı var. Borçtan sayamam yani!

Sonra…
O herif o evin sahibi olduğumu nereden biliyor?
DEDIKODU, mahalle karısı bunlar, mahalle karısı…
Kasımpaşalı!

### okuduğunuzu biliyorum, görüyorum sizi ###

Ne yaparsanız yapın, geç kaldınız…
VE BEN…
İktidarsızlığınızı YIKMAK için elimden geleni ardıma koymayacağım…
SÖZ…
Önder sözü!

Ancak ne var biliyor musunuz?
Badem madem, dinci minci…
Söz konusu O topraklar, BIZIM TOPRAKLARIMIZ…
Beyin göçünü tersine çevirmek öyle olmaz, böyle olur…
Yazdım nasıl yapmanız gerektiğini…
> elden <
İnsana ne avrat olur ne dost…
Varsa yoksa kendi canın, kendi kanın!

Türk’ün…
Kıvrak zekâsı, birleştir…
Köklü, nitelikli bilim ile, eğitim ile bu sefer gerçekten uçur ülkeyi!