Asansör

Mübarek, hayatın kendisi gibisin…
Kimi zaman açılır kapıların…
Kapanır kapın…
İnsanı, eşyayı bir aşağı bir yukarı götürürsün…
İçinde insan…
Bazen yapayalnız, bazen tıkış tıkış nefes alamaz halde olur yolcun…
Son durak, bodrum. Kimi zaman toprağın altına bile inersin.

İnsan…
Kendini bir bok sanan…
Bilmediğin, dikkate almadığın o kadar çok şey var ki!!!

oku

oku

oku

Ve evet, sağlığım…
Kafam, EMINIM havalar ile ilgili…
Yok psikolojik olduğunu, psiko-somatik bir tepki verdiğini, olduğunu sanmıyorum…
İlk defa meydana çıktığında yine cehennem sıcaklarını yaşıyorduk…
Yaramıyor bana, iyi gelmiyor ani hava değişiklikleri.

Offf bugünlük yeter, kardeş hanımı aldı gittiler gezmeye, kadın kadına. Yok ya ne ev gezmesi, Heidelberg’e gittiler. GEZENTILER, Önder’e Jack kaldı… Ne yapayım kardeşim, bende alır onu giderim gezmeye. Şeytan diyor gir çık çamura, yok ki. Ortalık kupkuru, pislet üstünü başını, biri girsin çamaşır yıkamaya, diğeri Jack’i

😊
Haksız mıyım kardeşim?
Bana soran yok…
Neyse, yârim saat, yârim saat sonra Jack’i çıkarmalıyım…
Geliyor vakti, o saate kadar dinleneyim biraz,




Gözler yalan söylemez…
Bilim bunu da ispatladı, vücut dilli…
Göz bebekleri yalan söylendiğinde DIKKAT…
Onda bir milimetre değişiklik gösteriyor, büyüyor. İnsan olarak bu kadar küçük bir değişikliği algılamamız mümkün değil ama kızıl ötesi…
Makine yakalar yalanı.

Anlatmışımdır BIR örnek ile yalan makinesini nasıl aldatabileceğinizi…
Bilinçli…
AMA göz bebeği bilinçaltı yöntemi altında. YOK…
Olamaz bir kontrolün üzerinde!

Duyularımızın…
Her biri yanıltabilir bizleri…
Gözler…
Hayatımızın ILK YILINDA…
İlk üç ayda iki gözümüzle görmeyi
Yedi ile dokuzuncu ayımızda renk ve gölge „görmeyi“, perspektif değişikliklerini öğreniyoruz…
DIKKAT…
Gözlerimiz iki boyutlu görebiliyor sadece…
Beynimiz üçüncü boyutu ekliyor!

Öyle mi acaba?
Gözler gerçekten kalbin aynası mi?



Biliyor musunuz?
Tabiatın öngörüsü değil ki her şeyi doğru anlamamız, bilmemiz…
Her şey çiftleşmeye yetecek kadar…
Gerisi fuzuli!!!

Gerçekler…
Önkoşul değil, değil güzel kardeşim, gerçekleri algılamamız, tüm yalınlığı ile…
Bilmemiz tabiatın önkoşulu hiçbir zaman olmadı!

Bir kurbağa…
Hareket etmeyeni göremiyor AMA küçücük sinekleri görüyor mesela…
Bizler her ikisini de görebiliyor, algılıyoruz…
AMA…
Bir kelebeğin gördüğü TÜM renkleri göremiyor, bir yarasanın duyduğu TÜM frekansları duyamıyoruz…
Akla gelen soru:
Ya, dünya dediğin gerçekten nasıl bir şey?
Gerçek dediğin ne???

Göreceli kardeşim göreceli Albert Einstein’ın tespit ettiği gibi!
NOKTA

Hatırlayın lütfen, ne anlatmıştım geçenlerde?
HEPIMIZ ama hepimiz ve gerçeklerimiz…
Geçmişte, günesin ışığı dünyamıza sekiz dakika gecikilmeli geliyor…
Gördüğümüz her şey geçmişin bir yansıması!

Örneğin aynaya baktığında, geçmişini görüyorsun…
Geçmişini!

EMINIM…
Ki bilim bunu da ispatladı…
Teknolojik* gelişme henüz yetersiz…
“O sekiz dakika” örneğin…
İnsanlık…
Gün gelecek zaman makinesinde çağdan çağa gezecek!

* Uzaya gidenlerin saliseler, saniye ve dakikalar ile “yeryüzünde kalanlardan” daha genç olduklarını, kaldıklarını ispatladığı gibi


Torba, torba

Geçenlerde geçti gene bir torba meclisten…
Bu sabah öğreniyorum ki…
Torbanın içinde emekli!

Hani para veriyorsun Tayyip’e…
Emekli ediyor seni, tabii bu düzen hep böyle gidemezdi…
Daha geçen gün yazdım, REPO falan para bitti…
Zorlaştırdılar emekli olmayı, borçlanmayı…
Pamuk eller daha derin girecek cebe…
Avrupalı…
>>> göt kıllerının çoğu konsolosluklarda <<<
İstiyorlar, TORBA ÖNCESI emekli olmayı!

İnşallah, yürektendir dileğim, yakarışım Allah’a…
Öyle bir siksin ki sizi, zaten sikti de…
Ömür boyu bir daha oturamayasınız götünüzün üstüne!

Ora öyle…
Bura farklı mı, vaktim olursa anlatırım başa gelenleri…
Sigortalar, sigorta…
Kanma, aldanma!

Ancak…
Alman mahkemesi almıştı karar…
Yayınlamış, UYARMISTIM…
Bende itiraz edeceğim, SIKERIM EKONOMIYI…
Taahhüt başkaydı, hanımı emekli edecektim, garantiye alacaktım…
Ben ölünce benden de alacaktı para, gül gibi geçinip giderdi…
711 € vaat edilmişti, indirdiler 511’e…
200 Euro birden, büyük para…
Tek başına bir kadın, alışveriş parası…
Öyle değil mi?

Kirası falan olmayacaktı, yeterdi ona, yeterdi…
AMA…
İtiraz etme HAKKIM var…
EDECEGIM!



Ve bilim ispatladı…
Patolojik yalancıların “beyazları” yani bilgiye giden yollar diğer insanlara nazaran yüzde 25 civarında daha çok…
Hastalık derecesinde yalan söyleyenler…
İnsana, insanlığa çok büyük zarar verilirler…
Veee…
Internet çağında > dijital yalancılar <
Anonim “şirket”
Benzeri, şirket hissedarları, kimliği bilinmeyen sürüsüne bereket yalancı…
O kadar ki çağımızda bir insan olabilir binlercesi!

Anahtar kelimeler…
Örneğin “ben” kelimesi…
😊
Ben, beni çok kullanırım örneğin AMA > çok öncesi < anlatmışımdır bunun sebeplerini…
Kendimi örnek veririm, sevdiklerimi bu yüzden “Ben” beni çok kullanırım…
Ama yalanı anlamanın bir yöntemi, örneğin dijital ortamda…
Mesela ürün sipariş ve değerlendirmelerinde…
Birisi bir ürünü, örneğin otel odasını değerlendirirken başlıyorsa hikâye anlatmaya…
İşte ticaretten çevredeydim, o otelde geceledim falan…
Anla büyük bir ihtimal ile söylenen yalan…
Ama derse mesela odalar rahattı, banyo oldukça küçüktü…
Yatağın kendisi tahta benzeri…
Pisti, musluklar bozuk…
Büyük bir ihtimal ile oradaydı ve değerlendirmesi gerçek…
Yani kelimelere, cümleye dikkat. Ortak bir yanılgıdır örneğin eMail’lerde çok yalan söylendiği…
Değil…
Neden?
Çünkü eMail bir belge, en azından Avrupa’da yasal böyle…
Ama SMS ama telefonlarda YALAN GIRLA…
Hele hele yüz yüze sohbetlerde!

NEDEN…
Neden bu durum böyle?





Beyaz yalanlar…
Ve…
Patolojik yalancılar…
😊
Beyazlar ve griler…
Beynimiz hatıratı, bilgiyi gri bölgelerde kayıt eder…
“Beyaz” bunlar arasında bağı kurar…
DIKKAT, burayı anlamanız önemli…
Beynimizde kayıt edilen her nevi bilgi değişik bölgelerde kayıt edilir, bir şeyin doğruluk oranını kontrol edebilmemiz için bu değişik yerlerde kayıt edilen bilgilerin bir araya getirilmesi gerekir. Bir kütüphane ile kıyaslayabiliriz bunu, bilgi…
Diyelim ki kütüphanede bulunan her bir kitap, kitaplara ulaşmak için arada koridorlar olur…
Yollar…
Bunun gibi bir durum söz konusu, eğer bir kitaba ulaşmak için değişik yollar varsa…
O oranda bilgiye daha çabuk ulaşılır, beynimiz bu şekilde çalışır. Yani bağlar çok önemli…
Nöronlar!

Hani…
Atalar der ya “yalancının mumu yatsıya kadar!”
İşte dikkatli, duyarlı bir insana…
Karşısındakinin yalan söyleyip söylemediğini anlama fırsatı:
Duraksama…
ANLA!!!

Zaman ile, sözleri veya laflarındaki çelişkiler ile ortaya çıkan…
Yani, kısaca söylenenlerde ki çelişki…
Tutarsızlık…
Ya…
Beyin hakkında koca bir kitap yazmak lazım gelir VE en kötüsü hala anlayamayız…
Anlamamız mümkün değil…
YALAN…
Beynimizde neler oluyor O anda…
Kendi başına bir konu, mevzu.

55599 Euro…
Dün gittik mutfak bakmaya…
Hepimizin beğendi bir mutfak…
DIKKAT…
Ben rakamı 5599 olarak algıladım, DIKKAT DEDIM YA…
Bizimkiler bakmadan bana güvendi, inandı…
Ya çocuklar sizde baksanıza fiyata!

Millet…
Ev alıyor bu fiyata ev…
Eyyy para, ben senin ananı avradını iyi edeyim emi!

Bazen…
Beynimiz oyun oynar bize…
Ve hayaller, gerçekler karşısında…
“Uyandığımızda”
Çok şaşırtır bizleri!

İnan çok hoşuma gitti, hepimizin gitti…
Dün akşam meyveli yoğurt yiyorum, her gün iki tane…
Anlatmıştım nedenlerini, ya meyveli veya sarımsaklı…
Tam o sırada bir reklam, birini bitirmiş ikincisine başlamıştım…
Afrika’da bebeler, her on saniyede ölen bir bebe…
Açlıktan ölüyor, açlıktan…
Lokma boğazımda düğümlendi…
Aklıma geldi mutfak, yediklerim…
Ve size bir şey söyleyeyim mi???

Bu gözler…
Müşterilerde, bilmem kaç kez 55599 Euro’ya sadece mutfaklar gördü!


###
Geçenlerde sözlerim sorgulandı…
Nerde kaldı GEZI misali ayaklanma bu düzene karşı…
Yıl ortası gibiydi beklenti…
Kaç kez, kaç kez beklentiler yerle yeksan oldu?

Aklıma geldi bin dokuz yüzlü yıllar…
Mussolini, Franko…
Hitler…
Dikkat edin bak, dön insanlık tarihine geriden bak…
Zaman zaman türer böyleleri, şimdilerde olduğu gibi…
Bir Kahpedoğan, orospunun çocuğu…
Bir Trump…
Bir Boris, en son…
Polonya mesela…
HATIRLA…
Ahlattıklarımı bir baraj nasıl bombalanır…
Nasıl yıkarsın koskoca barajı?

Anlatmıştım hepsini değil mi?

Her şey vakti saatinde…
Gir bak arşivlerime, Önder ta ne zaman yazmıştı…
DÜN…
Çok ama çok ciddi bir makalede söz ediliyordu…
Komünizm öldü, hayaldi…
Vahşi kapitalizm yolda…
>>> bildiğimiz demokrasi <<<
Çin’in…
Devlet kapitalizmi DÜNYAYA bir örnek olabilir mi?

Belki, vaktim ve sağlığım el verirse yazarım bu konuda düşüncelerimi…
EVLAT, evlat daha önemli şimdi…
Dün üniversiteden mektup geldi, master çalışması…
Hani yazmıştım ya kısaca, aklımda bir taslak…
YOKKK…
Tayyip usulü “ileri demokrasi”
Batı dayatması demokrasi veya başkanlık sistemi değil…
Bir ucundan diğer ucuna çok ayrıntılı olarak üzerinde düşünülmüş…
Anayasal sisteme bağlı…
>>> Cumhuriyetçi <<<
Parlamenter ve mümkün olan en geniş katılımlı siyasi bir sistem…
>>> siyasi tecrübelerime dayanan, yani yaşanmış olan doğrular VE yanlışlardan çıkarılan dersler neticesinde <<<
Kaleme almalıyım…
Evlada belki ilham olur!

Bu herifi de anlatmıştım, ÖNEM VERDIM…
Steve Bannon gibileri unutma, ONLARI dikkate almazsan…
Etkilerini…
Değerlendirmelerinde yanılırsın!

###