Ve eğitimin en ilgi çekici yani…
Engrammlardı (uyarıların beyinde bıraktığı iz)
Demiştim “her polis bilir”, insan en kötü şahittir. Çünkü…
“Bilirkişi” insan hafızasında kayıt edilmiş olanları, örneğin birbirine benzeyen AMA iki apayrı olayı öyle bir bağlantıya getirebilir ki bu ikisinden bir üçüncüsü oluşur…
Bu manipülasyonun en güzel veya çirkin tarafı demiş olalım…
Manipüle edilen insan…
Kur’an-ı Kerim üzerine el basar bu üçüncü olayın doğru, gerçek olduğuna dair ve veya yönelik.

Halbuki hayaldir…
Gerçek dışı ama şahıs bu olayın doğruluğundan, anlattıklarının doğruluğundan EMINDIR!

Hippocampus (Hipokampus, Türkce denizatı demek Seepferdchen)…
Beyinde anıların kayıt edildiği bölgedir…
Bu kasten insan öldürmek gibi bir şey, kasten…
İnsanın, insanların anılarını olumlu veya olumsuz yönde etkilemek…
Çünkü…
Anı demek bir yerde insan demek, her birimizin var güzel ve çirkin anıları…
Bu anılar, hafıza…
Siyaset gibi, şahsi ikballer uğruna değiştiriliyorsa af edilemez suçtur, bir nevi cinayet…
Yokkk…
Kimse beni ikna edemez, bu gibi etkilemelerin bir ulvi amaç uğruna işlendiğini…
Bir insanı öldürmek, nefsi müdafaa dışında cinayettir…
Anılarını, hafızasını değiştirmek veya silmekle eş anlamlı!

Bilimde…
Fare deneyleri bunun en güzel örneğidir…
Bir fare iki farklı kafese yerleştirilir, A kafesi B kafesi…
Fare…
Her kafes için bir engramm oluşturur, örneğin birinin zemini demir çubuklardan oluşurken diğerinde demir çubuklar yoktur…
Bilimsel ayrıntılı bir deney, üşeniyorum anlatmaya ama bilim adamı fareye A veya B kafesinde olduğunu “beyin kimyası, burada ışık” sayesinde hatırlatabiliyor…
DIKKAT burası önemli…
A kafesi düz zemin, fare B kafesine konuyor, bilim insanı o anda A kafesi anısını farenin beyninde oluşturup demir çubuklu zemine elektrik veriyor…
Tabii fare şokta…
Çok korktu, bir süre sonra hayvan sakinleştikten sonra yine A kafesine konduğunda…
Fare dehşet içinde, yani çok korkarak olacakları beklemeye başlıyor…
Farenin beyni, anıları başarılı bir şekilde, istenilen yönde etkilendi!

Neden anlattım şimdi bunları sizlere?
Var tabii bir nedeni…
Yine arşivlerimi sağlık veririm, yazmışımdır defalarca…
Zaman zaman…
Bu zibidilerden…
Özellikle O pezevenkten, Kasımpaşa ayısından beklenilmeyecek bilimsellik konuyor ortaya…
O fare…
Türkiye, muhalefet mi var ortada?
YOK…
Ama CHP, daha doğrusu Y-CHP ile sürekli uğraşmakta, gerçekleri saptırmakta…
Yalan, yanlış “anılar” oluşturulmakta!!!



15 Temmuz rezaleti, tiyatrosu…
Anlattıklarıma güzel bir örnek teşkil etmiyor mu?

Ve gerçeklerin…
Biz insanlar ile bir sorunu var…
Bizim gerçekler ile gerçeklerin bizim ile…
Beynimiz…
Sanki yalan için yaratılmış, aldatmak için…
Kendimizi ve çevremizi, sözde anımsıyoruz kimi şeyleri, hiçbir zaman gerçekleşmemiş olan şeyleri “hatırlıyoruz”
Serap demiştim ya serap benzeri…
Ya…
Evren bile bir yalandan ibaretse???

Bir kum tanesinde, BIR…
Trilyonlarca atom var, trilyonlarca…
Bunu biliyor muydunuz?
Birde protonların, nötronların, elektronların dünyasını hayal etmeye çalışsanıza…
Evrenin…
Biz dahil, bilinen en küçük parçaları…
İnsan…
Ve anlayışı, “gerçekleri”


Cıvıtma, cıvıtma… Ya kızım git işine(!) Sözlerinde doğruluk payı var AMA

Hep dediğimdir, hep…
Batı siyasetçisi…
Tövbeler tövbesi Allah’tan çok kendi kamuoyundan korkar…
Trump KIM, bir Trump kendi başına ne?
Bakalım Amerikan derin devleti, Pentagon aynı görüşte mi?

Yok ya…
Yeminle, TÜM yazar – çizerlerde…
HEPSINDE…
Gözlemlediğim aynı sorun, vatandaş misali…
Dünya…
Tayyipistandan, bir orospunun çocuğundan ibaret değil…
İzmirlim mesela…
Yazmıştı Z – Kuşağını, demiştim EKSIK…
Benim avantajım, oturduğum yerden tüm dünyaya bakarım…
Örneğin EN ÖNEMLI eksiklerinden biriydi:
Z – Kuşağı…
Dünya vatandaşı!!!

Belki bir gün yine ele alırım bu konuyu, koyarım bir yerlerde yine NOKTAYI

“Cumhur”un tek yolu…
29 Temmuz 2019

31 Mart yerel seçimlerinin ardından çanlar, Cumhur İttifakı için çalıyor…
AKP, 2002 yılından bu yana devam eden iktidarında en sıkıntılı günlerini yaşıyor.
İlk kez, artık Recep Tayyip Erdoğan ülkenin yönü konusunda tek söz sahibi değil. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin önceliklerini de gözetmek zorunda.
Bu durum dış politikaya da yansımış durumda.
Gidişat, Cumhur İttifakı’nı Suriye’nin kuzeyine yönelik geniş kapsamlı bir askeri operasyona zorluyor gibi.
İttifakın her iki tarafı da bu operasyona farklı nedenlerle ihtiyaç duymakta.
AKP, hazirandaki ikinci İstanbul seçimlerinde PKK terör örgütünün elebaşı Öcalan’ın mektubunu bile propaganda vesilesi haline getirmekten kaçınmamıştı.
O dönemde Öcalan mektubunun içeriğinin, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından televizyon ekranlarında canlı yayında açıklanmasına, Öcalan’ın kendisini gibi teröre bulaşmış kardeşi Osman Öcalan’ın TRT ekranlarına çıkarılmasına Devlet Bahçeli’nin sessizliği, milliyetçi tabanda büyük rahatsızlık yaratmıştı.
Şimdi Fırat’ın doğusundaki PKK uzantısı YPG-PYD’nin kontrolündeki bölgeye yönelik bir operasyon, MHP açısından milliyetçi seçmendeki homurtuların bastırılması anlamına gelecek.
Hem muhaliflere hem ekonomiye çare…
AKP açısından ise Fırat’ın doğusuna yönelik olası bir operasyonu pek çok alanda “fırsata” çevirmek mümkün…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Ali Babacan’ın AKP’den istifası sonrasında sarfettiği “Ümmeti’i parçalamaya hakkınız yok” sözü son derece hesaplı. Suriye’nin kuzeyine yeni bir operasyon demek, “birlik” ihtiyacı demek. Erdoğan, Suriye üzerinden kurulacak bu birliktelik ile Gül-Babacan ikilisinin siyasi hareketini daha başlayamadan boşa çıkarma fırsatı yakalayabilecek.
İkinci konu ise Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ile ilgili… Krizden bunalan vatandaşa Suriye’ye yönelik bir askeri operasyonun maliyetleri “gerekçe” olarak sunulabilecek. Bunun işaretlerini hem Erdoğan, hem de Bahçeli daha şimdiden “mermiye, bombaya harcanan paralar” konusuna sık sık değinerek yapmaya başladılar bile.
Ve son olarak, olası operasyonun 31 Mart seçimleri ile birlikte CHP ile HDP arasında somutlaşmaya başlayan yakınlaşmanın önünü kesmesi de muhtemel sonuçlardan biri olabilir.
İdlib’ten çekilmek, Menbiç’e girmek ve S-400’ler…
Fırat’ın doğusuna yönelik olası operasyonun bir ayağı da doğrudan dış politikayla ilgili…
S-400’leri Türkiye’ye gönderen Rusya, aynı dönemde Suriye’deki son başağrısı İdlib’e yönelik hareketlenmeye başlandı. İdlib’te Rus bombardımanında onlarca sivil hayatını kaybetti. Ancak ilginçtir, bölgenin “güvenliğinden sorumlu” Türkiye’deki iktidardan hiç ses soluk çıkmadı.
AKP iktidarı, bir dönem “zafer” temalı hamasi nutuklarla Mehmetçiği soktuğu İdlib’ten sessiz sedasız çekilme yoluna girdi.
İktidarın, Suriye’nin batısındaki İdlib’ten çekilip burayı Esad yönetimine bırakmanın eleştirilerini, eş zamanlı olarak Fırat’ın doğusuna yapılacak bir operasyonla çok daha kolay göğüsleyebileceğini hesaplamak zor değil.
Elbette bir de işin S-400 boyutu var…
Cumhurbaşkanı Erdoğan gazete ve TV’lerin genel yayın yönetmenleri ile yaptığı toplantıda S-400’lerin tamamen aktive olması konusunda “Nisan 2020” tarihini telafuz ederek, Washington ile “pazarlığı” başlattı.
ABD yönetimi de bu pazarlığa olumlu bakıyor olmalı ki, “S-400’lerin aktive edilmemesi karşılığında CAATSA’dan vazgeçme, hatta F-35 programına Türkiye’yi geri alma” sinyalleri vermeye başladı. (F-35’in ana üreticisi Locheed Martin’in Türkiye’deki parça üretiminin 2020’ye kadar süreceğini açıklaması bunun en somut işareti.)
ABD Başkanı Donald Trump, S-400’lerin aktive edilmemesi karşılığında Türkiye’ye açıktan hem Patriot satışı, hem de serbest ticaret anlaşması vaadetti. Acaba Trump, bunlara ek olarak kapalı kapılar ardında bir de Fırat’ın doğusuna “sınırlı” bir operasyon için yeşil ışık yakmış olamaz mı? Osaka’daki Trump-Erdoğan görüşmesi sonrasında ABD’nin Suriye özel temsilcisi James Jeffrey’nin Ankara’ya, CENTCOM komutanı Orgeneral McKenzie’nin ise PYD-YPG’ye gönderilmesi tesadüf olamaz elbette.
Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon, tüm bu unsurlar alt alta dizildiğinde Türkiye’nin olduğu kadar, Cumhur İttifakı’nın “bekası” açısından da kritik önemde…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/zeynep-gurcanli/cumhurun-tek-yolu-5253972/

“Zaman tanımak lazımmış hükümete”, böyle diyor K nokta K nokta

09:45 / 08:45

Dolar 5,63
Euro 6,27
Çeyrek altın 421,78
Borsa 102837

Siktirin gidin ya, siktirin gidin…
Faizleri düşürdün, TAMAM ama dünya piyasalarına baktığında hala yüksek…
Yani FON para girişi hala mevcut. Dış borç, ya insanları aldatmayın, kandırmayın…
ÖTELEME, hep ötele…
Beklentiler…
Doların 5,70 gibi sabitlenmesi. Bence sene sonuna doğru Tayyip Lirası altıya doğru yol alacaktır…
Dikkatinize; DÜNYA PIYASALARINDA…
Merkez Bankaları (faizler) etkilerini, buna bağlı sermaye akımı, yurtdışı Türklerinin ülkeye gelmelerini gözetmek lazım. İndirilen baz puan etkisi en geç sene sonuna doğru terse döneceğine kesin gözüyle bakılmakta.

Yani enflasyon yine tavan yapacak. Neyse…
Şahsen…
Ne sorumluluk almaktan ne hesap sormaktan hiçbir zaman çekinmedim…
Ben kaçtım.

İstanbul’dan tık yok, tık

Sürpriz değil, değil mi?
Vay namussuz vay…
Baş böyle olursa kıça şaşmamak lazım!

K nokta K nokta…
Erken seçim talepleri yokmuş…
Ekonomik kriz…
Destek verirlermiş…
Yeni sistemi kabullenmiş görünüyorlar, altı değişiklik önerileri varmış…
Falan, filan.

Desenize…
Sorumluluk almayı…
Hesap sormayı götümüz yemiyor diye!