Dün kafamı kurcalayan bir konuyu etraflıca araştırdım

Somut veriler ve kendi şahsi tecrübelerimi de içine katınca şu sonuca vardım:

Hatırlı okuyucularım bilirler…
Tecrübe…
Benim için esastır. Hayatin öğrettikleri, deneyimler…
Bu tecrübe birikimi haliyle yıllar içeresinde oluşuyor. Hayvanlar âlemine bile baktığımızda bu birikimin önemini anlayabiliyoruz. Liderlik…
Genelde canlılar içeresinde deneyimle kazanılıp “hiyerarşik” düzen içeresinde yükselmeye sebep olurken, akıl, vicdan ve bilinç sahibi bir canlı türü olan insan için bu kıstasları daraltmak, farklı düşünmek gerektiğine inanıyorum.

Hayvan, insan kıyasına baktığınızda bu açıkça görülmektedir…
Örneğin bir fil sürüsünü ele alalım, erkek filler belli bir yaşa geldikten sonra sürüden ayrılır ve sadece çiftleşmek için tekrar sürüye döner. Dişilerden biri…
Yaşça büyük olan sürüyü yönetip, yönlendirir. Mevsimlere göre nerede ve ne zaman en bol içecek ve yiyecek bulunur bilir(!)

Bu yılların verdiği tecrübedir. Deneyimler, öğrendikleri ve bilindiği üzere fillerin hafızası çok güçlüdür.

Fil örneğinden de görülebileceği gibi bu tür “liderlik” vasıfları ve deneyime dayanan yaşam birikimleri hayvanlar aleminde hiyerarşiyi belirler.
Gelelim insanlara, burada da yaşın verdiği tecrübe önemli olmakla birlikte…
Güzel bir özdeyişimizi hatırlatmak isterim: „Akıl yaşta değil baştadır“
Bence insanlar ve hayvanlar âlemini birbirinden ayıran önemli olgulardan biridir(!)

Çünkü insan…
Ayriyeten birde geleceğine yönelik tasavvurlarda bulunabilir. Bilinçli olarak hayal eder “rüya” görür diye yazmadım. Bilim ispatlamıştır ki hayvanlar âleminde de kimi canlılar rüya görür. Türkçemizin azizliği…
Hayal kelimesi “rüya görmek” veya tersi anlamında kullanılabileceği gibi ileriye yönelik soyut bir “düşünceler manzumesinin” belki somut bir hal almasına vesile olabilir. Hani…
Özellikle sorumluluk taşıyan insanlarda, isterseniz lider diyelim vizyon denilen uzak görüşlülük aranır ya onun gibi.

Dikkat edin bak…
Bana hak vereceksiniz, çevrenizdeki “büyüklerinize” dikkat edin…
Bu insanlar uzun yaşam süreleri içeresinde edindikleri deneyimlerinde etkisiyle bir tarafta bıkkınlık öte tarafta bezginlikle birlikte içlerinde bir kin ve öfke birikimi oluşturuyorlar. Benim bildiğim kadarıyla, yani yanlış biliyor olabilirim, bilim hayvanlar âleminde bu iki “duyguyu ve etkileri” kanıtlayabilmiş değildir. O halde kin besleme ve bu kin duygularından oluşan öfke, uzlaşmazlık insana özgü bir tutum olsa gerek.
Yine bir özdeyişimizi hatırlatmakta fayda var:
“Keskin sirke küpüne zarar”

“Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!”

Böyle diyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk…
Ve gençliğe sesleniyor, OKU…
Bu sözlerini tekrar oku, MUTLAKA oku, geçip gitme…

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi
„Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!“

Nasıl ki gençliğin kanı kaynar…
İhtiyarlarında “kanı donar”, olayları algılama ve gereken orantılı tepki verme reaksiyon süreleri uzar…
Gençlik her ne kadar sabırsızlıkla ve genelde son tahlile kadar düşünmeyip, ölçüp, biçip tartmadan harekete geçerse, ihtiyarlar…
Tepkilerini, kendilerini hayatlarında edindikleri > negatif < izlenimlerden soyutlayamadan, gerçi tecrübe ile ortaya koyar. Ne biri ne diğeri doğru olandır…
At gözlüğü…
İkisine de yakışmayandır.

Saygı…
Öyle kıymetli bir değerdir ki çok dikkatli, ölçülü ve sadece hak edene gösterilmelidir…
Yine tepki…
Orantılı ve ölçülü bir insanın onuru kadar önemli olmakla birlikte yerinde ve zamanında verilmeli…
Bunun bir benzeri şeffaflık ve hesap sorulabilme ve sorma alışkanlıklarıdır…
Evet…
Bana göre bir insan karşısındaki insana yönelik şeffaf ve hesaplanabilir olmalıdır, dostane bir tutum önemlidir bence. HALIYLE…
Bu bir ütopyadır, bir hayal. Sadece benim gördüğüm bir rüya…
Ne şeffaf olabiliyorsun ne hesaplanabilir, olduğun anda hem hayatin gerçeklerine ters hem insan denilen bunu anında art niyet ile kullanmakta.

Belki beni şimdi anlarsın?
Neden kimi şeylerimi anlattığımı, birincisi senin gibi bir insan olduğumu, yüksek perdeden > ötemediğimi < göstermek için ikincisi beni ve sevdiklerimi tanıyıp beni anlayabilmen içindir tüm bunlar.
SONRA…
Hayatımda o kadar çok aptallık yaptım ki ders almanı isterim…
Bilirim…
Her insan ille kendi aptallıklarını yapacak ki BELKI öğrensin. Bak kardeşim…
Coğrafyamızın, kültürümüzün genel bir yanlışı…
Olur olmaz herkese saygı…
Yine olur olmaz her >>> kuzu postunda kurda karşı <<< gösterilen güven, ortaya konan inanç…
Bir o kadar…
ÇOK ÖNEMLI, lütfen kimse yanlış anlamasın sözlerimi…
Yüce dinimiz, din ile…
Bir yerde bile bile, Allah lilah ile…
Kimi açıkgözün ağzımızı, yüzümüzü, gözümüzü…
Sikmesi…
Cehaletimizden, bilgisizliğimizden faydalanıp, bir yerde temiz kalpliliğimizden…
Bizleri aldatıp, kandırması!

Mümkün olan en basit sözlerle anlatmaya çalıştığım…
Demokratik bir sistem içinde…
Şeffaflık kadar önemli olan hesap sorma, tepkidir…
VE…
Başına seçtiğin “liderin” yaşı…
Sağlığı ve kadrosu…
Unutma, ”sağlam kafa sağlam bedende olur” özdeyişini…
İnsanız…
Hepimizin doğruları ve yanlışları olur…
Önemli olan aile liderin olsun, siyasi liderin olsun…
Kim olursa olsun…
Eleştirileri birincisi kabullenip, bu eleştirilerin haklılığını görebilme kabiliyeti…
İkincisi…
Gerekli hallerde, yoğun veya çok önemli yanlışlar karşısında istifa mekanizmasını devreye sokabilmesi.

Bunu yapmayan, yapamayan lider değildir unutma…
Çünkü lider olan, lider önce BIZ sonra BEN diyebilendir.

Devam edecek…


+

Açılamadım, açılamıyorum bugün, çok ağrılarım var

Dün akşam yazmaya başladım…
Şahsi bir tespit, deneyim de…
Tecrübe…
Yine tecrübelerle ilgili, yas ve yaş ile ilgili…
Özelde Türk’e…
Genelde Ortadoğu halklarına yönelik bir tespit. EVET…
Yürekten inanıyorum sorunun burada yattığına, genel hatlarıyla sorunun kaynağı bu olmalı…
Teşhis ve tedavi…
Sadece semptomlar etrafında ve geçici bir süre için yapıldıkça sorunun kaynağı, temeli yok edilmedikçe bu coğrafyaya rahat ve huzur gelmeyecek…
Belki akşama!???

K nokta K nokta

Konuşuyorsun kardeşim, sadece konuşuyorsun…
İnsanın ağzı torba değil ki büzesin!

Tabii…
Benim şahsi görüşüm, belki…
Ömrüm böyle geçtiği için, bir tek iki konu vardır taraf olduğum…
Mevla’mın varlığı ve yüceliği…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk dendiğinde TARAFIM ve BITARAF OLMAYA HAZIRIM!

Bilmiyordum…
Bugün senden öğrendim, rahmetli Deniz Gezmiş…
Filistin’e gitmiş…
Gerçekten, yürekten, sonsuz bir saygım var Musevilere…
Belki…
Almanya’da yaşayıp hem onlarla tanışma fırsatım doğduğu hem belki çektiklerini bire bir görme, “yaşama” imkânlarına sahip olduğum içindir. Dindarlıklarına en ufak bir şüphem kalmadı…
Neredeyse hepsi böyle…
Ve yine Arap’ı gördüm, yaşadım. Persler başka, bambaşka bir millet…
Kültüre, görgüye, bilime çok ama çok önem veririm…
Okumaya, gördüm Yahudi ile Arap arasındaki farkı, hayat tarzı(!)

Kızmıyorum cahil diye, ben kimim ki?
Kızıyorum…
Öğrenmiyor, gayret göstermiyor diye…
Ben…
Gidip Filistinliler yanında veya herhangi birisinin yanında benim meselem olmayan bir konuda kurşun sıkmazdım. YAPMAM YANI…
Hangi din kardeşliğinden bahis ediyorsun sen?
Ulan…
Karındaş, ayni baba ve anadan dogma iki insan “kardeş” olamıyor da dinen mi kardeş olacağız???

Her koyun neticede kendi bacağından asılır!

Ben olsam…
İmkânım olsa…
Bu iki toplumun arasını bulmak için yeri – göğü birbirine katardım…
Değil ki bir tarafa yanaşıp diğerine kurşun sıkayım…
Evet, bu bir gerçek…
Batının şımarık çocukları Yahudiler, çektirenin vicdan azabından fazlaca faydalandılar…
Çok çektiler. Özlemde…
Özlemin ne demek olduğunu gel sen bana sor…
HAKLARI o topraklara dönüp yaşamak AMA orada yaşayanları da yaşadıkları yerlerden kovma gibi bir hakka sahip değiller. Kaldı ki…
Kudüs…
Kutsal bir mekân, tüm İbrani dinlerin ortak kutsalı…
Kızmıyorum ne o tarafın ne bu tarafın halkına, kızamam…
Onların ne görevi ne vazifesi bunları bilip, düşünmek…
AMA kızarım sözde yöneticilere, davet etmek isterim onları uzlaşmaya!

Resimli olduğu için alıntı yapmıyorum…
3.8.14 günü yazmış Soner Bey:

oku

Hastaneden geliyorum, berbatım, çok berbat

Güney Afrika’yı bir kez daha takdir ettim (Silah sanayi ve pazarlama) geri çekti elçisini Israil’den…
Tayyipistan…
Mahalle karısı, nasıl olduysa kedi olalı…
Öyle adi karılar gibi laf ebeliği yapmakla olmuyor, somut tepki…
Çekti elçiyi!