Blowback üzerine

Doktrin…
Siyasi öğreti veya siyasi çizgi anlamında kullanılır, Latinceden gelen bir kelimedir…
Seksenli yılların Reagen doktrini mesela antikomünist bir çizgide, komünizme karşı olan örgütlerin maddi – manevi desteklenmesini öngörüyordu. Bu doğrultuda Allah bilir nice dinci desteklendi!

Geçelimmm!

Yine Blowback istihbarat dilinde…
Dış ülkelerde girişilen başarışız operasyonun, operasyonu hayata geçiren ülkeye mâl edilebilmesi anlamında kullanılmaktadır. Blowback , İngilizce geri tepme anlamına gelmektedir.

Hani karda yürü, izini belli etme konusu!

Türk istihbaratının da böylesine “başarılı” operasyonları vardır, Asya ülkelerine, hatırlayınız…
Dost, komşu denmemiş, kıyametler kopmuştu. Haliyle “bizim çocukların” ilgi alanı porno izlemek olunca…
Nasıl bir sapalıksa, ulan insan alır avradı…
“Kendi pornosunu kendisi çeker”, yaşayarak yani, uygulamalı!

Bunu da geçelimmm!

Haftalardır beni meşgul eden ama bir türlü cevabını bulamadığım bir soru vardı…
Tamam…
Türkiye’nin jeopolitik önemi AMA ya Bush’un p.çi, O neyin nesi?

Amerika’yla bayağı bir papaz olundu…
Hala papazız, kilise nikâhı…
Tanrı şahittir, ayrılamayız biz…
Anlık istihbarat ile birlikte “işin” doruk noktasına erişir, birlikte doyuma ereriz!

Acaba diyorum…
Bu zibidiyi getirdiler başa, yan çizdi “paşa”, s.çtı taşa…
BOP eş başkanı, Kürdistan hayalleri başka yaza…
“Rus ayısı” tükürdü pişmiş aşa…
Suriye, Barzani falan derken a.ına koyu paşa güzelim planların, yağlı kara…
FETÖ’nün totosunu koklatalar O yağız Kasımpaşa kabadayısına…
Yok, olmadı, yetmedi, yetişmedi. Zarrap’in bilmem nesi ancak yeter dediler buna.

Anlayacağınız…
Ateş bacayı sarmadan, tüm pislikler geri tepmeden…
Bir nalına bir mıhına…
Biz bu işten en az zararla nasıl çıkarız peşindeler gibi geldi bana!

Eski köye yeni adetler

Yarına, 8:30 da…
Bu yanmalar, karıncalanmalar yoktu…
Şeker her halde…
İnan…
Hangi biriyle uğraşacağımı şaşırdım…
İlaç, ilaç, ilaç…
Biliyorsun yan tesirlerini, ne beter şeyler içtiğimi…
İnan gülüm yaşamak değil benim ki, yaşamıyorum zaten…
Sen olsan yanımda, biraz teselli versen. Sarılsam sana…
Kokunu içime çeksem, değse kalbime…
İyileştirse beni!

Yanıyorum gülüm, yanıyorum!!!

Hatırla, rahmetli babam…
63…
Çok kalmadı herhalde, beş çeşit kanserden gitti rahmetli…
Bende de ne ararsan var, yok yok sanki…
Yanıyorum gülüm, yanıyorum!!!

Kendimi Kızılderelerin eline düşmüş beyaz gibi his ediyorum

Bağlamışlar işkence direğine…
Yakmışlar altımda ateşi, ufak ufak kızartıyorlar…
Tabanlarımın altında kor ateşler, kor – kor, köz – köz yanıyor…
Üstümde ateşten bir gömlek, cayır cayır yanıyorum. Yok ağrı yok çok şükür ama feci, tarifsiz bir duygu. Karıncaların istilası, ateş karıncaları, ısırıyorlar küçük küçük. İğneli fıçı benzeri…
Deprem çantası…
Almanya hali, Türkiye’de kısmetse, konserve, >>> kadın naylon çorabı, kilotlu çorap mi diyorlar ne <<<
Gerisi, tarifi yarına, nasıl „kirli suyu basit“ yöntemlerle temizler, içecek hale getiririm falan (…)

Dikkatinizi çekerim, çantada daha yer var!

Üsküdar vapur iskelesi

Her şeyin yavrusu bir başka güzel…
En azından bu memeliler için geçerli, bilmem hiç böcekleri mikroskop altından gördünüz mü?
Başka gezinecek, girecek yer bulamamış!

😊



Bunlarda bizim evin kedileri, YEMINLE…
Bir kahvaltı ettirmediler bana, ne kadar salam, sucuk, sosis varsa onlara.

😊

„Bebekler daha bebek, küçücük“
Fırfırlı don ile yürüyen kız çocukları var ya, çok benzettim onlara…
Paytak paytak…
Yalnız bunlar donsuz geziyor etrafta…
Utanmazlar, beni görünce vınnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn anında araziye uyuyorlar!

Kuledibi

Bir bilsen, bir bilsen ne dolaplar dönüyor…
Önder…
Enayi ya, saf – salağım AMA aptal değil!

Üstü kapalı yazarım bir ara, annem gelsin de hayırlısıyla. Şifreli, senin anlayacağın şekilde!

Dün itibarıyla, ilginize teşekkür ederim

Bir ilk daha…
Dünyanın binden fazla yerleşkesinden…
Düşüncelerimi paylaştığınız için yürekten teşekkür ederim, özellikle siz gençler…
Üniversiteli gençler…
Aydınlık geleceğimiz, bu zifiri karanlıkta bizleri aydınlatacak meşaleler…
Yok…
Elektrikli değil, hep birlikte lambaya püf diyeceğiz çocuklar…
Hep birlikte, Elele!

Rahmetli…
Aklıma neler geliyor bir bilseniz(!)

😊

Exedos’u izlediniz mi bilmiyorum?

Anlatmışımdır…
Çocukluk arkadaşımı, Yılmaz’ı…
Beraber okula gitmiştik onunla. Ben Türk O Ermeni’ydi…
Yoktu aramızda fark, arkadaştık, arkadaş!

Ta ki…
“Aklımız başımıza gelene kadar”
Daha doğrusu ikimizde aklımızı yitirene kadar!!!

Delikanlı olmuş, kimi şeylerin farkına varmıştık…
Yine…
Doğrusu telkin ile farkına vardırılmıştık!

Birden O oldu Hristiyan, bir Ermeni…
Ben, Türk, bir Müslüman…
Sıkı bir ASALA sempatizanı ve partizanı oluvermişti…
Ben…
Bir Atatürkçü, bende solcuydum, ne Marksist – Leninist ne Maocu…
Sadece solcu, hoşuma gidiyordu eşitlik fikri, hala öyleyim, özünde, te köklerinde Atatürkçü…
Ulusalcı…
Kökü – kökeni, inancı ne olursa olsun…
Ben Türk’üm, Atatürkçüyüm diyen, ben bu vatanın evladıyım diyen benim kardeşim, benim yurttaşım!

Türkiyeli değil kardeşim…
Al bayrağı benimseyen, istiklal marşımızın ezgileri kulağında çınlayan…
BIRLIKTE bir geleceği görebilen, arzulayan…
BIRLIKTE acısıyla tatlısıyla her türlü sorunun üstesinden gelebileceğimize inanan…
INSAN, en güzeli insan evladı olan, görmüş – geçirmiş insan.

Karin…
Bir Ermeni kızı…
Nasıl unuturum onu?
Gönül…
Türk, Kürt, Ermeni, Hristiyan, Müslüman, Yahudi dinler mi?

Ve iki çocukluk arkadaşı, can ciğer kuzu sarması…
Biri Israil’i diğeri Arap…
Yollar ayrıldı!

Yok aramızda bir fark…
Köklerimiz bu topraklar kardeşim, her birimiz bir ayva, bir elma ağacı…
Her birimiz farklı farklı birer kır çiçeği, bu farklılıklar kırın güzelliği…
Kök toprakta…
Ve yine, son nefesimizi verdikten sonra gireceğimiz…
Ebediyete iştirak edeceğimiz toprak, aynı toprak…
Ataların kan ile emek ile ter ile suladığı o toprak…
Güzel vatanımız Türkiye!

O sahneye geldim, yolların ayrıldığı…
Aklıma Yılmaz geldi, ben…
Unutmadım seni!