En iyi öğretmen hayatın kendisi AMA

Anlayana, anlamak isteyene, merak edip öğrenmeye, ders çıkarıp illa anlamaya çalışana.

Bu yazı bir öncekin yazımın bir devamı niteliğinde…
Ciddi devletler, kurum ve kuruluşlarıyla ilgili. Özellikle istihbarat ve “kontra gerilla” diye tabir edilenler, silahlı ve silahsız mevcut düzene baş kaldıran…
Düzeni…
Kendi doğru veya sapkın görüşleri doğrultusunda öyle veya böyle etkilemeye çalışanları VE
destek maiyetinde perde arkasında kurulan düzen ve oyunları ÜSTÜ KAPALI…
Ancak…
Şifreye sahip olmayanların bile kimi sonuçlar çıkarabileceği, yine kimi neticeye varabileceği şekilde anlatmaya çalışacağım.

Öncelikle…
Yalın bir tespit olarak bir cümle…
Boş ver şimdi Türk’ün Türk’ten başka dostu yok zırvalarını, geç onları geç…
Aslında doğru bir cümle AMA, BUT, ABER ve fakat…
Menfaat söz konusu oldukça bu cümle her birey, her toplum ve her devlet için söylenebilir!

Türk ve Türkiye öneminin bilincinde değil!

Sahip olduğu altyapı…
Ki hepimiz altyapının önemini inşallah idrak etmiş bulunuyoruz. Güncel hayatımızda, mesela büyük kentlerde yağmur veya kar yağdığında…
Şahit olduğumuz su baskınları, seller, trafik tıkanıklığı gibi insan yapımı ve insan akılsızlığı, dar görüşlülüğü, burnunun ucundan ötesini görememesine bağlayabiliriz bu durumu…
Modern deyimle vizyonsuzluğunu(!)

İşte bu altyapıdan söz ediyorum, varsın insanımız cahil olsun, varsın bencilliğin kitabını yazmış olsun…
Atatürk…
Bu cevheri gördü!!!
Gördü ve değerlendirdi. Bilincindeydi, tüm imkânsızlıklara rağmen bu cevher üzerine kurdu stratejisini.

Türk’e, Türk milletine güvendi…
En sağıdan en soluna, Allahsızından samimi dindar insana…
Vurdumduymaza ve dinciye ise imtina ile yaklaştı…
Eğitti, öğretti, anlattı…
“…Size ölmeyi emrediyorum…” dedi ve Türk milleti ölüme gitti.

Yoktan var etti ya, yoktan, yıkılmış bir İmparatorluktan bir devlet meydana getirdiler, kurum ve kuruluşlarıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdular.
Ciddi bir devlet, bölgesinde, coğrafyasında, dünyada saygınlığı olan bir devlet…
Sözü dinlenen, dinlenmediğinde…
Dinlemeyenin dalağını söküp alabilecek güçte bir devlet…
Türk milletinin…
Türk…
Silahlı kuvvetleri, Mehmetçik…
Bu yapının, bu inşa edilen binanın hem temelini hem omurgasını teşkil etti.

Türk Silahlı Kuvvetleri…
Yakın tarihimize kadar öncelikle milletimizin sonrasında bu devlete, topluma dost olana güven verdi. Güven…
İnsan hayatında, toplumsal yaşamda, kadın ve erkek arasında, aile içinde > vazgeçilmez < bir öge!

Evet, altyapı…
Sağlam dini bir altyapısı olan bir insana, bir millete…
DINCI…
Bir Tayyip ki sözü ve özü, Recepten Tayyip’e değişen, bir dediği bir dediğini tutmayan bir din simsarı…
ADI bir dinci…
Ne kadar ve nereye kadar etkili olabilir?

Yine kendimi örnek olarak göstermek istiyor, bu örnekten yola çıkarak Türk milletinin özünde, öz, öz, özünde yatan cevhere değinmek istiyorum. Beni tanıyan, gören bilir beni…
Girdiğim yeri doldururum!

Sıfırlar arasında bir sıfır, birler arasında bir birim. Ne bir fazlası ne bir eksiği…
Ancak…
Bugün öğleden sonra annem ve benim aramda gecen bir muhabbet. Annemin amcaları, kızları…
Yani annemin kuzenleri. Hep derim İstanbul’un yerlisiyiz, bu > özellikle < anne tarafı için geçerli…
Baba tarafım içinde bir noktaya kadar, babaannem köklü, yerlinin yerlisi, tıpkı ana tarafı gibi…
Dedem rahmetli…
Gümülcine Türklerinden, çocuk yaşında (Türk – Yunan tebaa değişiminde) gelmiş İstanbul’a…
İşte bu insanları bir görseniz, tanısanız TAM BIRER ISTANBUL HANIMEFENDISI…
Veya BEYEFENDISI…
Rahmetli halam, babaannem, kuzenlerim gibi. Konuşmaları konuşma, terbiyeleri terbiye, görgüleri görgü. Bana bakma…
Ağzım çok bozuldu, hayat, yaşantım, girdiğim çıktığım yerler…
Zorunlu olarak beraber olmam gereken insanlar ağzımı bozdu. 16 – 17 yaşından beri bu böyleydi ama rahmetli babam hayattaydı ve ona saygım ve sevgim gereği hep kendime çeki – düzen verdim.
Belki fark etmişinizdir, ima yoluyla bile olsa bir noktaya kadar gidiyorum, gerisini GETIREMIYORUM.
Çünkü…
Aldığım eğitim ve terbiye gereği gerisini ancak içimde yaşıyorum!

Demek istediğim şu…
Sonradan GURME olunmaz, illa çekirdekten yetişeceksin.

Annem dedi:

(FELAKET

Hemen gitmem lazım, yok, çok şükür bu sefer doğrudan benimle ilgili değil…
Çok yakın bir aile dostu, Allah cümle evladı korunsun, cümlemizi…
İnsan ölse bu durumda daha iyi. Allah cümlemizi korusun
Allah…
Cümlemizi, cümle evladı korusun. Tayyip’inkileri bile…
Allah hiçbir anaya babaya yaşatmasın böylesini. Çok üzüldüm, çok etkilendim. Allah korusun.
Ancak hayat dediğin devam ediyor…
Bir göz gülerken diğeri ağlıyor!)

„…Biliyorsun onları, ne kadar nazik, kültürlü insanlar olduklarını. ??? ablamı, çocuklarını…”
Konu dinden açılmıştı oradan F. Gülene geçti. “…??? için Dubai’de deniliyor…”
Of anne, Dubai’ye para mı dayanır!??

Varlıklı insanlar, gerçekten varlıklı…
Çevrelerini bir bilseniz, görüştükleri insanları. Tek kelime:
Kalburüstü…
“Yok, oğlum orada çalışacak!”

İki üniversite mevzunu, gerçekten kendisini severim çünkü kelimenin tam anlamıyla bir beyefendi.
İyi de gitmesine gerek yoktu ki?



Korku!

“Oğlum çevreleri sayesinde O insanlar ile tanıştılar, toplantılar, davetler. Bundan yıllar önce beni de davet etmişti (yaklaşık on beş sene evvelsi). ??? hotelinde yemekli bir toplantı. Sadece akşam yemeği bir kişi için 240 liraydı, O insanlar ile tanışıp sohbet etmeyi istedim ama O parayı bir yemeğe vermeyi israf olarak gördüm. Otobüs turları, geziler, dini sohbetler, Haç, Ümre …”

Tabiri caiz ise…
Biri ne kadar entelektüel ile haşır neşir olduysa…
Öteki…
Bir o kadar “çerçöp” ile!

“Bak ben ne giyersem giyeyim, sizin gibi olamıyorum. Baban, sen, halan, babaannen…
Siz sade giyiminiz ile bile girdiğiniz yeri dolduruyorsunuz. Maksat dikkat çekmek, insanların ilgisini çekmek değil…
Tanrı vergisi bir asalet olur kimi insanlarda. Pınar…
Dipten kaynayacak. Koyma pınar pınar olmaz.”

Gerçekte budur, mutlak bir gerçek…
??? teyze, entelektüel, entel – dantel değil. Görgü, ta çekirdekten…
Terbiye, örf ve adetler, gelenek ve görenekler…
Belli başlı yatılı okullar mesela…
Örneğin Oxford…
Neden Oxford?
Çünkü >>> köklü <<< bir eğitim VE en temel >>> görgü kurallarını <<< öğrettikleri için…
Tek kelime: Disiplin!

Entelektüel ile entel dantel arasındaki fark…
Kör cahil ile ne oldum delisi gibidir, sırıtır arkadaş sırıtır. NE YAPARSAN YAP…
Kendini ilelebet saklayamazsın!
Bir yerde sırıtacak, bir yerden göze batacak.

Bu yüzden mesela KIMSE Tayyip’i ciddiye almıyor, Türkiye’yi evet ama kendisi değil…
İnsan olarak itici, çünkü cahil…
Kendini beğenmiş, anlayacağınız SADECE bir Kasımpaşa ayısı…
Görgüsüz, görgüsüz…
Ne özü var ne kökü.

Sonradan görme. Sanırım bu kadar “hazırlık” yeter. Konuya geçelim…

Şımarmayacaksın arkadaş şımarmayacaksın…
Allah’ın tokadı uzak değildir şımaran insana…
“Türk”
Göçebe bir insanlar topluluğuydu ki o zamanların hayat şartları bir yerde bunu gerektiriyordu…
Vardı gerçi > yerleşik düzen < içeresinde hayatlarını sürdüren > güçlü < toplumlar…
Mesela Çinliler, Mısırlılar gibi…
VE BUGÜN biliyoruz ki çünkü bu yönde yapılan araştırmalar > bunu ispatladı < yerleşik düzende yaşayan, kentleşen insanların ticari, kültürel ve hayat şartları diğerlerine nazaran çok farklı. Daha “gelişmiş”, daha düzenli, daha “sağlıklı”!

Buna rağmen “Türk” yerleşik düzene geçişi oldukça gecikti. Belki sebeplerden biri budur…
Göçebe hayatından dolayı birçok değişik topluluklar ile tanışıp, bu toplulukların kimi kendine uygun olan örf ve adetlerini “özümsemesi”. Bu karmaşa…
Günümüzde, aynı ülke içinde bile, “dil birliğinde”, toprak bütünlüğü içeresinde bile yöreden yöreye, bırak yöreyi, bir köyden diğerine örf ve adetlerin değişikliği. Yoğrulur insan, toplumlar hamur gibi dışarıdan üzerine atılan, onu etkileyen “maddeler” ile, hammadde özüne ait olan özelliklerini yitirir ve değişik bir hal alır. Yabancılaşır!

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…
Bir asker, ÇEKIRDEKTEN devlet gelenek ve görenekleriyle yoğrulmuş, yetişmiş bir insan…
Winston Churchill bir asker, bir bürokrat, bir Nobel Edebiyat Ödülü taşıyıcısı, bir bakan, gerçekten bir BAKAN, yani gören, görmeye çalışan bir insan. Devlet gelenek ve görenekleriyle yoğrulmuş, öyle yetişmiş. Bir zamanlar düşman bile olsa, Atatürk gibi düşmanının saygısını kazanmış bir insan…
Charles de Gaulle, bir asker, yazmama gerek yok değil mi?
Devlet gelenekleriyle yetişmiş bir insan.
Sonradan yine değineceğim bir başka devlet adamı…
Wladimir Wladimirowitsch Putin, bir ajan!

Kök…
Sağlam ve sağlıklı bir kök, temeldir canlıya…
Bu kökten beslenir, bu kök ona destektir zor zamanlarda…
Ne fırtına ne kasırga ne sel alıp götürür canlıyı, kökü sağlam ve sağlıklıysa…
Toprak ananın bağrına, taaa derinlerine inip oradan alıyorsa gücü…
Kökü oraya saldıysa, sağlam ve besleyici toprağa…
Onu hayata tutan, insanda…
Bilgiyi, görgüyü, terbiyeyi, saygıyı gibi değerleri bu temel üzerine inşa ettiyse canlı…
Bilir yapılması gerekeni zor ve dar zamanda!

Depodur, depo…
BIRIKIM…
Tecrübe, evet illa köklü bir görgü…
İlla bilgi illa eğitim.

İngilizcesi one minute’den ibaret olan…
Saraylarından…
Âlemin namusunun bekçiliğini yapan, etek boyu ölçen…
Utanmadan, sıkılmadan milletin gözünün içine baka baka:
“Başörtülü bacımı, deri pantolon giymiş, üstü çıplak kişiler dövdü, üstüne işedi” diyen…
Diyebilen…
17/25 gibi yüz kızartıcı olaylara çevresi ve kendisi karışan…
“Bilal, paraları sıfırla…” diyebilen birisinden…
Muhtemelen stepnesi, can simidi Bahçeli gibi diğer >>> HAK dinlerinde <<< örneğin Hristiyanlıkta şehitlik mertebesinin olmadığını düşünebilir. Yani öyle veya böyle dünyevi işleri hırsızlık veya kafatası ölçmek olandan ne sana ne bana ne vatana ne insanlığa hayır gelir.

Arşivlerim meydanda kardeşim arşivlerim meydanda. Bugün yine sinir oldum…
Teee Fransa’dan DNS sorgulaması yaparsın…
Kişi…
Karşısındakini kendi gibi bilirmiş…
Daha kaç kez diyeceğim, yazacağım ben kendimi saklamam…
Ölmüş eşeğim ulan ölmüş eşek, ölmüş eşek kurttan, çakaldan korkar mı?
Bakma nefes aldığıma, bakma yazıp – çizdiğime, can çekişiyorum, geberemedim…
AMA…
Yaşıyorum da diyemem, ruhumu bundan 28 sene önce evladım ve eşimle gömdüm…
Yüzümde bir maske, sadece bir kişi 28 senede bu maskeyi yüzümden çıkarabildi. Canlı bir cesedim ben. Sorgulayacaksan…
Düşüncelerimi sorgula, fikirlerimi. Yanlışsam hem bana hem bize öğret doğrusunu…
Kancık karı gibi uzaktan uzağa bu kim diye sorma, sorgulama. Ulan her şey meydanda!

Devam edecek…

Demiştim

Hemen sözde “darbe” sonrası…
Bundan sonraki tutumu darbenin gerçekten bir darbe mi…
Yoksa kendi senaryolarından ibaret olup olmadığını gösterecek diye yazmıştım.
Tüm göstergeler, her şey G. Fuller imza veya izinin gösteriyor gibi.

Sözcü gazetesi sahibi, tutuklanması son halka…
Yasaları torbalar ile çıkaran olağandır ki topluca tutuklayacak…
F. Güllen sadece bir vesile…
Binlercesi arasında bir neden, sesini çıkaran tehlikeleri, doğruyu söyleyip hırsızlıklara, yanlışlara…
Vatan ve milletin satılmasına dikkat çeken suçlu, F. Güllen sadece bir bahane…
Binlercesi arasından bir neden(!)

Kanlı mi olacak kansız mi sorusunun cevabi…
Mutlaka kanlı olacak…
Hiççç…
Bir taraflarını yırtma, sessizliğinin, tepkisizliğinin bedelini ödüyorsun. Bende…
Bende bir suçluyum AMA en azından aynada yüzüme tükürmek için bir nedenim yok…
2007’de başladım yazmaya, şimdi 2017 yılındayız…
En azından bir sesim çıktı, tepkimi, tarafımı koydum ortaya…
Sen…
Sen sesiz “şeytanı” oynadın, bana dokunmayan yılan bin yaşasın dedin!

Yalan mı?
Söyle…
Yalan mı?

Kadın, kadınsa… Ruhu, inceliği ve zarafeti öter bülbül misali her an, her yerde

Berbattım, yok berbat kelimesi, feci kifayetsiz kalır kendimi his ettiğim yanında…
Yok, yok güzel dilimizde bu durumu anlatacak bir kelime yok.

Ağırlar bir taraftan ki morfin denilen illetin iki kat gücünde, şimdilik ileride ne olacak bilmiyorum, bana mısın demiyor, halsizlik…
Tarifsiz…
Bir halsizlik.

Dedik ya Önder Rheinland-Pfalz eyaletine karşı…
Bu sabah düştüm yola…
Trafik çok sıkışık…
Hani Stop and Go diyorlar ya, aynen öyle…
Genç bir kadın dikkatimi çekti, kucağında bebeği ile…
Ağzı açık ayran budalası gibi bakıyorum onlara hayran hayran, bebeği çok özledim…
Yeminle içimdeki küçük çocuk hasretini anlatamam…
Gittikçe yaklaşıyorlar, yaklaştıkça içimdeki hayranlık artıyor…
Kadın zaten bakımlı AMA ya bebeğine ne demeli, kız çocuğu…
Allah’ım, bir içim su…
Pembe bir kurdele, o saçlar lüle lüle…
Üstündeki manto, ayağındaki ayakkabı hepsi uyum içinde!

İddiaya girerim…
Sizlerle her türlü iddiaya girerim…
O kadının evi…
Eminim bebeği gibi, kocasının üstü başı…
Eminim ya emin, her türlü iddiaya girerim O kadın…
Kadın!

Bağırıyor avaz, avaz, ötüyor bülbül gibi ben kadınım diye!
Her erkeğin erkek olmadığı biri her kadın da kadın olamıyor maalesef.

„Dünya liderliğinden“, ümmet liderliğine

Yakındır, çok sürmez, hazırla kendini halifeliğe…
Herifte…
Kıç kalmadı yalana yalana, ilan-ı aşk edercesine Gökçek “terfi” ettirdi ümmet liderliğine(!)

Çok pohpohlamayacaksın arkadaş, insanoğlunu çok pohpohlamayacaksın…
Ya kalkar önü ya arkası, uçar, havalanır, basmaz bir daha ayakları yere…
Bakın burası çok önemli…
Iran ziyareti…
Gitti Irana, Molla yanına Amerika’nın elçisi!

Bakmayın siz İranlılara, Mollalara falan…
Adamlarda hem var kültür hem devlet terbiyesi…
Elbette dönecek g.tüne baka baka geri.

Ortadoğu siyasetine söz sahibidir Iran, Mısır ve eskiden Suriye…
Kesinlikle AKP öncesinde, özellikle Türk ordusu sayesinde, ülkemizin de bir zamanlar söz sahibi olduğu gibi. Kaldık din simsarı, deve tellalı, muhabbet ve yatak odası çöpçatanlarının eline.

Ve sakın unutma emi…
Ortadoğu siyasetinde mezhepçiliğin önemini…
Kaldı “bizim” tellal, simsar Caferiler1 ve Vahhabiler arasında…
Gerçi İslam yeniden yorumlandı, doğdu billur bir sabaha açan güneş gibi…
Tayyip-i İslamiye, Hırsızlık-ı vakiye, helaliye…
Türkiye ufuklarında, ne çok hayran ne çok beleşçi taraftar topladı, ünü ülke sınırlarını aştı.

Has oğlan, esas oğlan…
İnmez gayri gök kubbedeki yerinden ve oğlan kelimesi burada anlamı itibarıyla kullanılmıştır, ilan edecek ümmet liderliğini.

1 http://www.imam-khomeini.com/web1/turkish/showitem.aspx?cid=1736&h=22&f=23&pid=2048