Gırtlağıma kadar battım, evet…
Bataklığın içindeyim. Yeni bir şey değil benim için…
Ne yapmam, nasıl yapmam gerektiği hakkında da > fikir < sahibiyim…
Ancak…
Sadece bir insanım bir…
İkincisi…
Tepem atmasın, köprüleri yıkmakla kalmam, dinamitlerim…
Çok kötü bir huydur çok çok feci. Köprüden arta kalanı yakar, küller üzerinde tepinirim!
Uzun lafın kısası…
Yaptığımın hakkını vermeye çalışırım, özellikle bu gibi konularda pardon nedir bilmem.
Almanya’da yaşayanlar bilir…
İmzanın önemini ve ehemmiyetini, her ne kadar tuttuğunu koparan birisi olsam bile…
Herifler beni boşuna emekliye ayırmadı, sadece bir çeyreğim.
En büyük korkumdur, kâbusum…
Kaybetmek…
Yok ne para ne pul. O kadar çok kaybettim ki hayatımda, alıştım bunlara diyebilirim…
Ama…
İnsan kaybetmeye alışamıyorum, alışamıyorum, alışmakta istemiyorum!
Çok dikkatli, hassas bir denge izlemeliyim…
Bu kesin…
Sinirler dayanır mı, onu bilmiyorum.
Birincisi…
Babayım, baba…
İskele babası, Şam babası değilim, en azından öyle olmadığımı umuyorum…
İkincisi…
Ağabeyim, küçüğümden mesul, büyüğüme karşı hesap vermekle görevli…
Üçüncüsü…
Su katılmamış salağım kardeşim tam bir salak!
İçimde yine O tarifsiz korku, tedirginlik, heyecan…
Saat 9 gibi dananın kuyruğu kopacak ya hero ya mero…
Ya harç bitti yapı paydos benim yaptığım gibi veya tam gaz ileri!???
Karar merci artık en tepesi…
Osman varken Osmancıkla uğraşmam, görevli yani yetkili kişiden aldım sözü, gördü yapılanları…
Var ufak tefek daha yapılması gerekenler AMA…
“O kadarcık kadı kızında da olur, düzeltilir” dedi verdi elime listeyi…
Ben getirmedim bu durumlara AMA gırtlağıma kadar girmiş bulunuyorum kubura…
Evet…
Biri yapar sürer arabayı b.k kuburuna, TayyIT’in yaptığı gibi…
Bir başkasına kalacak vaziyeti kurtarmak(!)
Yeminle korkuyorum, çok korkuyorum…
Gücüm, kuvvetim kalmadı mücadele etmeye, sinirlerim tamamen gitti!
Donal Duck’un, Donald amcanın plaka numarası…
Kaldım iki avrat arası(!)
Annem…
Küçükken hep beni Donald amcaya benzetirdi, şanssızlığımı, en olmadık işler gelirdi benim başıma…
Hiçbir şey değişmedi, diyorum ya bela falan aramam otomatikman gelir bulur beni…
Gül danesi aşağıya, gül danesi yukarıya…
Kim?
“Yanımdaki!”
Vır vır vır…
Yedi beyninin içini…
Biri diğerinden farksız mı, yooo…
“Öteki” dört yüz dört gibi yapıştı(!)
Çıkıyorum, gideceğim…
İçimde tarifsiz bir korku…
Sinirler kardeşim sinirler, kaldırmıyor artık çoban salatası!
Unutmadan yazmış olayım, bir evvelki yazıma ek bir bilgi…
Hani can sıkıntısı, oyalama taktiği ile yıpratmayı…
Stalin bir başka stratejist bitirdi Hitleri…
Ne yapmıştı?
Coğrafi özelliğinden faydalandı!
Koca ülke, çekti çekeceği kadar içe. Ne demiştim?
Takviye(!)
BM aldı ateş kes kararı, kimsenin bir tarafına salladığı yok gerçi…
Tayyip’in ordusu cephede, pekii ya takviye…
Takviye garanti altına, teminat altına alindi mi???
Stalin, böyle bitirdi Hitleri!
Kaldı ki…
Ulan pezevengin evladı sen değil misin hak ve hukuk tanımayan…
Ne Çekyası ulan?
İsterse bir Ilber Ortaylı Beyefendi bu terimi kullanmış olsun, Çekoslovakya…
Çek Cumhuriyetidir adı!
Sen herkese posta koy, dost diye bir şey bırakma…
Ulan heriflerin yapacağı varsa bile sana inat yapmazlar…
Bırakırlar YPG’yi, düşman bildiğini!
Bana bak Kasımpaşa ayısı, bu millete verdiğin zarar yetti gayri…
Türk değilsin, Türkiyeli…
Türk’ün atası der ki:
“Keskin sirke küpüne zarar!”
Bak unuttum yine, şimdi geldi eksi iki buçuk grama…
Ula it yavrusu, enik seni…
Bir başka özdeyiştir Türk’ün…
Yavuz (yürük) at, yemini (yavuz it ününü) kendi artırır
Hiç siyaset sofrasını değil…
Tabii ki bu sofrada da ekonomi sofrasında olduğu gibi sadece kurtlar oturmuyor…
Kuzu, koyun, sığırlar…
Ve bilumumum başka hayvanatın yani sıra, en başta çakallar, tilkiler, sırtlanlar ve s.kiciler…
Pardon…
Etoburlar, gözü doymazlar yer alır.
Hala hayattaysam, hala varsam, yok etmediler, yok edemedilerse…
Bunu tabii ki öncellikle Allah’ın takdirine…
Sonra kendi bilgime ve irademe…
Haliyle ailemin, sevdiklerimin bana verdiği inanılmaz desteğe borçluyum.
Bana inanmıyorsanız…
ALLAH, PEYGAMBER AŞKI IÇIN
Sorun bildiğiniz, tanıdığınız sosyologlara, psikologlara…
Ne biriyim ne öteki, sadece bir insanım bir bilişimci…
Ama hayat ama kader ama Allah’ın takdiri ve bana vermiş olduğu, yarattığı gerçekten olağanüstü fırsatlar sayesinde ve kendi öğrenme azmimle edindim bilgi ve tecrübe!
Önümüzdeki günlerde fırsatım olamayabilir, çok yoğunum…
Yazamaya bilirim…
Evden dükkâna gelirken geldi aklıma, hep derim Atatürk bilge bir insan, deneyimli VE…
NUTUK ile verdi elimize bir pusula, nasıl mücadele edilir diye…
Beni bilen bilir, en başta valide…
Ve tabii kadın, kadınım dediklerim, bilirler beni, bilirler…
Sadece kendi insanımdan, coğrafyamdan edinmem deneyim…
İnsanlıktır benim öğretmenim!
Y-CHP’ye bir strateji önerisi…
Askeri…
Asimetrik savaş taktiğine karşı psikoloji…
Toplumsal yani sosyolojik > felç < stratejisi…
Deli edecek hem g.t kıllarını hem g.tü hem de bahçesini!
Tarihten bir örnektir…
Dediğim gibi evden dükkana giderken aklıma geldi…
Yok imansız değilim…
AMAAA…
Gerekirse olabilirim!
NOKTA
Okuma özürlüsün bilirim…
Bari dinle…
Atatürk’ün Söylevi, Nutuk yani!
Öncelikle bir bilimsel deneyle başlayalım, dikkatli okumanızı öneririm…
Bilim merak etmiş, demiş insan can sıkıntısıyla ne yapar, neler yapabilir?
Bunun için ses geçirmez ama aydınlık bir odaya yalnız bir sandalye koymuş ve insanları davet etmişler.
SADECE ON BEŞ DAKIKA
Hiçbir şeyle meşgul olmadan o sandalyede oturmalarını istemişler…
Öncesinde uyararak ellerine vermişler bir cihaz, bir düğme ve demişler ki…
Bu düğmeye basarsan cereyan çarpacak!!!
Güçlü bir akım, canın >>> çok <<< acıyacak…
Deneklerin HEPSI, tümü ya tümü, istisnasız her biri sadece bir kez değil birçok kez düğmeye bastı!
Can sıkıntısıyla, bu öyle bir psikolojik baskıdır ki insani “delirtebilir”
On beş dakika ya, tekrar rakamla 15 dakika insanlar kendilerini meşgul edemediler, bastılar düğmeye (sınırlı tabii, saliselerle, kimsenin canına kast yok burada) 220 volt cereyan çarpasına razı oldular ki “hala yaşadıklarını” anlasınlar(!)
Gelelim başka bir örneğe, tarihten çok büyük bir zafere…
Bir ulusun, bir imparatorluğun YOK OLMASI SÖZ KONUSU!!!
Pön (Punische Kriege) savaşları diye tarihe geçti…
Kartaca (Karthago) Roma’ya karşı…
Hani bir Hannibal vardı, ordusu ve > filleriyle < Alp dağlarını geçti, Romalıların hiç beklemediği, hesaplayamadığı bir strateji. Roma…
Düştü düşecek. Roma senatosu panikte…
SON çare, çaresizlik içinde kıvranan bir senato…
Quintus Fabius Maximus Verrucosus
İsimli bir komutana emanet eder orduyu…
BURAYA DIKKAT
Cannae muharebesi…
ULAN BU NE???
Komutan Hannibal’in karşısına dikileceğine…
Ufak tefek muharebelerle, gerilla stratejisi, vur – kaç falan…
Bir ileri beş geri…
Bir kaçıyor, diğeri kovalıyor…
Karşısındaki orduyu oyalamakta…
Senato küplere biniyor bu ne diye…
KORKAK falan AMA hiçbiri anlamıyor ki stratejiyi…
Hannibal ve ordusu alışmış savaşmaya, düzenli ordu, nizam diye…
Yıpranıyorlar ve ister inan ister inanma askerlerin başlıyor canı sıkılmaya…
Kendilerini savaştan başka her şeyle oyalamaya başlıyorlar ve Hannibal bunu önleyemiyor…
Psikolojik üstünlük geçiyor Maxuimus’un eline…
Sonuç…
Hannibal’in yenilgisi, ROM’a kurtuluyor!
Demem o ki…
Salak salak, abuk zubuk şeylerle vakit geçireceğinize…
Vatan ve milleti oyalayacağınıza…
ÖLÜ ADAM kılığına girin, ölün demiyorum…
Hedef olacak, malzeme konusu olacak hiçbir şey yapmayın ne olumlu ne olumsuz…
PÜR DIKKAT ve HAZIRLIKLI olun…
Gerektiğinde vurun AMA hedefi on ikiden…
Göreceksiniz bak, çok sürmez önce kendilerini yemeye başlayacaklar…
Gerisi…
SEN onların başlarını yok yemeyeceksin…
IPE TESLIM EDECEKSIN!
Ya Y-CHP ve ileri gelenleri…
Aklınızı peynir ekmekle mi yediniz yoksa AKP gibi göstermelik peşinde misiniz?
Karşındaki kahpelere baksana…
Dalga geçiyorlar milletle…
Varsa başka çaresi söyle, dinsizin hakkından imansız gele, bu böyle biline!
Yeminle…
İçimden öyle geçiyor, eşeği diyorum yollayayım Türkiye’ye suya…
Gitsin şöyle salana salana…
Bende seni dinlene dinlene, şöyle evire çevire…
Tadını çıkara çıkara…
Bir güzel ıslatayım diyorum, eşek sudan gelinceye!
Uğraşma kızım benimle uğraşma…
Delirtme beni kadın delirtme!
Adım…
Benim için çok önemli, tertemiz ve lekesiz…
Allah inandırsın, yeminle doğru…
Daha hafta sonu öğrendim, kâğıtları düzenledim, taradım…
En son gelen emeklilik bilgisini daha dijitalleştirmemiştim, ANAAA…
Ula, benim brüt maşım 944 liraymış ya!?
Normalinde net, 2000 üzeri. Malulen olunca net 840…
Harca, harca bitmez yani(!)
Euro tabi, Euro. Üzülüp duruyordum, malulen emekliliğin kesintisi çok olur, yani gideri çok geliri az…
Evlat okutuyorum neticede…
Bu neden önemli?
Çünkü Alman kanunlarına göre kredi ancak 900 Euro gelirden sonra…
Allah muhtaç etmesin ama bu bile bir güvence mi?
Güvence!!!
Dün gece uyuyamadım…
Korkudan, heyecandan, dua üzerine dua…
Bu sabah saat sekiz buçukta…
Davetliydim…
Kurtlar sofrasına!!!
Allah’ım yüzümü kara çıkarma…
Hayatımda çok oturmuşumdur bu gibi sofralara…
En son…
Alman Merkez Bankasında…
Frankfurt’ta, düşün ben bir çeyrek masada ben dahil dokuz kişi…
Her biri diğerinden bilmiş, gerçekten bilgili, deneyimli…
Neden sekize bir, birincisi görev çok önemli, neticede Alman Merkez Bankası…
İkincisi psikolojik baskı, dayanıklılığımı, sinirlerimi test edecekler…
Yer miyim?
Kendim çok gördüm çok uyguladım bu gibi yöntemleri.
Bu sabah üçe, bir…
Çok yaralanmışımdır bu gibi sofralarda, oluk oluk kanatmışlardır oramı buramı AMA…
Hiçbiri, hiç kimse parçalayamadı beni…
Anlayacağınız sağ ve salim kalkmışımdır bu gibi sofralardan.
Almanların bir terimi vardır, bir deyimi:
“Verhandlungssicher!”
Almancada ve Türkçede!!!
Kanunlar önünde boynum kıldan ince…
Anlatmışımdır, kodu bilen anlamıştır…
Hayat – memat meselesi, gerçekten çok önemli…
Ekmek parası kardeşim ekmek parası, helalinden, ticari…
İnsanlar bana güvendi!
Ancakkk…
Öyle bir yaptırımlar uyguladılar ki…
Osmanlı kapitülasyonlar benzeri…
Ne yapayım ne yapabilirim?
Yerden göğe haklılar…
Elim mahkûm…
Söz verdim. Dedim arkasında ben varım!!!
Dedim ya güvendiler…
Yarın 14:30 da yerinde!
Allah’ım yüzümü kara çıkarma, beni utandırma, mahcup etme ele güne…
Elim mahkûm elim…
Karar mercii başka bir tarafta hem öyle hem böyle…
Yoksa çoktan bir taraflarını bilmem ne ederdim!
Anlayacağınız…
Önder tam gaz görevde…
Tüm bunlar benden ses soluk çıkmazsa, merakta kalmayın diye!
Not: bak unuttum yine…
Yeminle doğru, Allah inandırsın doğru. Başımdakiler ile öylesine haşir neşirim ki…
Kendime, bana ait şeylere vakit ayıramıyor, ilgilenemiyorum kendimle…
Parayı bu yüzden anlattım…
Tek istediğim ölmek, ölmek kardeşim ölmek. Bitsin bu bitmez çile!
Benim fikrim değil…
Sadece okuduğum ve beğendiğimi, faydalı olabileceğini düşündüğüm bir öneri…
Hani pembe otobüsler, taksileri hayata geçireceğinize…
Bakin bir kez daha Hindistan’a ve Mısır’a!
Bir yazılım, çünkü onlar yaptı, üretti ve hizmete sundu…
Özellikle Hindistan’daki yazılımı çok beğendim…
Cep için, kadın için çocuk için…
Kendini tehlikede his eden basıyor düğmeye ve üç kilometre çapında bulunan tüm polislere sinyal gönderiliyor, konum gösteriliyor haritada…
Bu Hindistan’daki uygulama…
Bu ise Mısır’dan örnek; ki lazım hem Ayşe, Fatma…
Hem Ali, Veli, Ahmet, Mehmet. Yani kadınlara yârdim etmek isteyen erkek…
İkisi de kayıt oluyor yazılıma, kadın tehlikedeyse basıyor düğmeye ve en yakınında bulunan ve tanımadığı bir kadına yârdim etmeye hazır kahraman…
Koşuyor kadının yardımına!
Dikkatinize
Alman polisi bu gibi konularda şunu öneriyor:
Medeni cesaret önemli ve gerekli…
Ancak önce can sonra canan. Kadının yardımına koşun koşmasına…
Saldırganı oyalamaya, dikkatini üzerinize çekmeden evvel polisi çağrın yardıma!