Benim Dada’mmm

Dayısının yeğeni…
Telefon ettim, kardeş çıktı, dedim yolla ikisini de…
Dedi “Hilinin arkadaşı yanında onu da yollayayım mi?
Sordum Alman mı?
“Evet” dedi, yok dedim. Bak işte yolla!!!

Ben ayırmam…
Kızsa kız, BILECEK…
Hele erkek!?

Almana, çocuk yetiştiren Almana silah de…
Sana deli gözüyle bakarlar, hepsi mi? Yok, çoğu…
Halbuki atıcılığın birçok var yararı…
Erkek çocuğu bu, eline bebek verip de mi yetiştireceğiz?
Öğrenmeyecek mi koydu mu yumruğu, g.t üstü oturtmayı?

İleride…
Allah göstermesin, kalsa darda, yanında kadın, çocuk, ihtiyar kendini, yanındakilerini savunmayı?
Kız çocuğu diye bilmeyecek mi silah emniyet sitemlerini, nasıl tutulur, nasıl ateş edilir…
Bilmeyecek mi neye, nelere dikkat etmesi gerektiğini?

Dada geldi…
YEMINLE…
İlk defa, ilk…
Tam hedef, ondan, bir iki daha atış dokuz, on…
Ondan sonra yemeye başladı AMA ESASLI ense köküne tokatları…
Beyaz üzeri pek belli olmuyor, üç, üç buçuk, beş, altı…
Neden mi yedi ensesine tokatları?
ÇOK ÖNEMLI…
Daha silahı vermeden eline öğrettiklerimi dikkate almadı, dedim ya ÇOK ÖNEMLI!!!

Ve CEZA akabinde verilmeli…
Metin…
Yok, benim sarı pipi değil. O da sarışındı rahmetli, büyük dayımın büyük oğlu…
Zıpkın gibi bir delikanlıydı, yeminle bir fiziği vardı salt pazı…
Ben onun yanında patates…
Çok güzel günlerimiz oldu onunla. Avcı…
Bir gün geldi en önemli kuralı dikkate almadı!!!

Bana göre hala şüpheli vardı yanında kendinden küçük bir çocuk…
Bilmiyorum…
Dayım hiçbir zaman söylemedi, anlatmadı nasıl oldu. Kimseye…
Kimse bilmiyor gerçeği!

Birinci kural, en önemlisi…
Namlu her zaman, her şart altında yere göstermeli…
İkinci kural, aslında bir buçuk demeli…
Ateş etmeyeceksen, parmak ASLA tetik üzerinde olmayacak. Türkçesini bilmiyorum, hani tetiğin çerçevesi diyelim, parmak o çerçeve üzerinde HAZIR olacak. Özellikle çatışma ihtimali varsa…
KAZA KURŞUNU!!!
Üçüncüsü…
Öldürmek, vurmak niyetinde değilsen…
Asla ne insan ne canlı üzerine göstermeyecek namlu!

Üç kuralında üçünü ihlal etti…
Hele en sonunda UZI’yi kaldırırken namlu kendi yüzüne doğru gösterdi…
Ama öyle esaslı bir tokat yedi ki…
UNUTMAZ…
Ömür boyu!

3. Sure, 7. Ayet

“Sana Kitab’ı indiren O’dur. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.“

Bu sefer Diyanet İşlerinin açıklamasını kullanacağım, günümüz Türkçesiyle daha iyi anlayabilmeniz için. Ancak…
Bana göre, benim anlayışıma göre âlim, ilminde derinleşmiş olan şüphesiz Peygamber Efendimizdir…
Sadece O bilir, doğru yorumlayabilir kimi sözleriyle Mevla’mın…
Bize ne demek istediğini!

Bu yüzden insan…
Özüne dön, oku, anlamaya çalış, anlamıyorsan, anlayamıyorsan kardeşim…
Kalbine sor önce, sonra aklına hala çıkamıyorsan işin içinden…
Okumaya devam et, anladıkça…
Allah’ın kimi “sırlarına” vakıf olacaksındır. Odur seni yaratan, O bilmez mi seni beni?
Tercümana ihtiyacı olsaydı, kimi sözlerinin yorumuna O gereğini yapmaz mıydı?

Sen, sen ol…
İnsan ol, Allah’a kul ama asla başka bir insana kul olma. Tapma putlara, yaratma kendinden olanı, yapma senin gibi sadece bir insan olanı bir tanrı. Allah…
Birdir…
Kul ise yalancı!

Kanama…
Gözünü seveyim kanma, gör gerçekleri…
Elinde Kur’an, dilinde sözde Allah ama lafları hep yalan…
Hırsız…
Arsız…
Yüzsüz…
Menfaatperest, sattı seni, beni, memleketi…
Gör artık gerçekleri!

Bırak Tayyipistan’i, bak Almanya’da neler oluyor

Recep pezevenginin deyimi ile…
“Eyyy” Ümmeti Müslim’in…
Bir an bile olsa beni dinle!

Farkındalık kardeşim önemli…
Bak…
Benim başım ciddi şekilde belada, ben bunun farkındayım…
Sen…
Acaba sen nelerin, neyin farkındasın???

Deutsche Bank’i duymuşsundur, Almanya’nın BIR NUMARALI BANKASI, bizim İş Bankası gibi…
Yönetici aranıyor, RANT kardeşim Rant cümle âlemin aklini başından almış…
Vahşi kapitalizmin pençelerinde kalmış insanlık…
Investment Banking dedi, uzaklaştı insandan, bireyden…
Toplayamıyor kendini…
Dün akşam konuşuyor Y-CHP başkan yardımcısı, ah bir karşısında olabilseydim, bir ağzına s.çsaydım ne çok isterdim!

Alelade…
Fevkalade…
Fevkalade vahim bir durum ve vaziyet karşısında alelade, aymaz bir tutum içeresinde Y-CHP’e!!!

Mahkeme diyor, iç hukuk yolları tükenince dışarıya yönelmek istiyor…
Ulan onun bunun çocukları…
Siz…
Milletle dalga mı geçiyorsunuz???

Uzaklaşmışsınız halktan, milletten…
İnsanlardan, KADINDAN…
Mahkemeye çıksan…
Kaç yazar ulan kaç yazar insan anlamadıktan sonra neyin peşinde olduğunu?
Deutsche Bank gibisin, unutmuşsun Atatürk’ün halkçılık ilkesini!

Evet…
Almanya’da da var bir et skandalı, millete neler yediriyorlar bir bilseniz…
Sizlerin…
Tayyip’in bilmem nesini yediğiniz gibi(!)

Ve evet,
İnsanlar başını sokacak ev bulamıyor, ödeyebilecekleri cinsten, para yetmiyor…
Arsa, karaborsa…
Parası olan alıyor, belediyeden imar izini, bekliyor…
Ve arazi her geçen gün değerleniyor. Alman ev bulamıyor kiralayacak…
Artık…
Tayyipistan neyse özellikle inşaat alanında, RANT konusunda Almanya’da O!

Dün…
Uzun uzun izledim bir röportaj ve yine uzun uzun üzerinde düşündüm…
Doktor bana diyor ver bakıma veya insan getir baksın…
ULANNNNNNNNNNN
Kendi gözlerimizle şahit olduk eski dükkân sahibimiz…
Polonya’dan getirdiler bir kadın, adamcağızın bir ağzına s.çmadığı kaldı…
Ben bunu bile bile Oma’ya nasıl kıyarım?
Sürekli bakıcının pesinde olacağım, olmam gerekir, öyle yapacağıma iyi kötü kendim bakarım…
En azından sevgiyle bakarım, kadını sevdiğim, değer verdiğim için. AMA iyi AMA kötü(!)

Ben insanim, en azından insan olduğum iddiasındayım…
Elhamdülillah Müslümanım…
Ulan hergele, ulan puşt…
SEN NESIN???

Bilmez misin kutsal kitabimizi okuduğun zaman…
İncili, Tevrat’ı okursun…
Tabii okumuyorsun, kıyaslamıyorsun nereden bileceksin?

Dün haberlerden geçti, Alman haberlerinden, yabancıların yoğun olduğu yerlerde…
Okullarda…
Yahudi düşmanlığı…
Musevi’de Allah’ın kulu…
ULAN PEZEVENGIN ÇOCUKLARI, OROSPUNUN EVLATLARI…
Söyle, sizin nereniz Müslüman?
Nereniz Türk?
Ulan HAYVAN…
Bilmez misin, en azından öyle olduğu söylenir…
Peygamber Efendimiz okur – yazar değildi…
Ezber bu yüzden(!)

Sen…
Sen eyyy Allah’ın öküzü sende mi okur yazar değilsin?
REZIL edersin alemin memleketinde hepimizi…
Bak, evet açık açık yazıyorum GÖTÜN ne yaptı…
Sözde bilincinde değilmiş, belki, inanırım bu sefer çünkü biliyor kurtarırsa ancak MILLI HEZEYAN kurtaracak YERLI PEZEVENGI…
Bozkurt işareti…
SIKEYIM SIZIN MILLIYETÇILIGINIZI!

Nerede kaldi Anadolu hoşgörüsü…
Yaşardık eskiden Musevi, Hristiyan, Müslüman yan yana…
Saygılı…
Ulan almalı ele meşe odunundan bir sopa…
Sizi döve döve adam etmeli!

KADIN…
IZLE, özellikle sen izle…

http://www.ardmediathek.de/tv/report-MÜNCHEN/Kein-Schutz-keine-Zukunft-Die-verzweif/Das-Erste/Video?bcastId=431936&documentId=51180832

http://www.ardmediathek.de/tv/report-MÜNCHEN/Ambulante-Intensivpflege-Ein-krankes-Ge/Das-Erste/Video?bcastId=431936&documentId=51180452

Ben gidiyorum…
Tepem çok fena attı, yokum birkaç gün, yokum!

NOT:
Bak unuttum yine…
Deutsche Bank şube kapattı, çok sayıda şube, koydu otomat…
Dönmezse insana, insan ile…
Toparlayamaz kendini, ders çıkar bu öğüdümden Y-CHP!

Çift dikiş iyi tutar

Dün okuduğum O yazı…
Pazartesi istatistikleri incelerken zaten dikkatimi çekmişti…
Yine dün akşam üstü hastanede neredeyse kalp ve sinir krizi(!)

Girdim odasına, nasıl anlatsam bilmem, çok zor tarifi…
Tuvalet kapısı açık, odanın yarısını kaplıyor. Bir iki adım attım odaya, yorganlar yerde…
Yatağı göremiyorum, baktım kapanın yanından içeriye doğru…
Oma tutunmuş kapı kolu ve kapı çerçevesine tir tir titriyor, yardım et dedi…
Kalbim yeni geçti. Yine hiç düşünmeden yardım ettim, tutum kol altından…
Bu kadın yeminli, beni öldürecek…
Tutamıyorsun her taraf hortum, delireceğim. Yapışmış kapı koluna bırakmıyor da…
Aslında fotoğrafını çekmek vardı ya, muhtemel gelebilecek tüm suçlamaları çürütürdün…
Kısa keseyim, oturtabildim sandalye üstüne, gittim çağırdım hemşire…
İsmini not ettim kadının…
Durum gerçekten ciddi, şakası yok yani. Kadın ele avca sığmıyor, çocuk yapmaz yaptığını…
Aksam bu kafayla gittim kulübe, kırk atış yapacaktım sözde…
Yapamadım, 300’den 252…
Şimdiye kadar ki en kötü neticem.

Daniel Düsentrieb

İngilizcesi Gyro Gearloose…
Türkiye’de Arşimet olarak anılır. Bir mucit…
Walt Disney Company karakterlerinden. Varyemez amca, Donald Duck tiplemelerinden.
Yokkk…
Kendime mucit demem, diyemem…
Keskin nişancı demeyeceğim gibi…
Bendeniz Çeyrek, hepsinden biraz biraz…
😊
Demin, on dakika olmadı gittim öne…
Öf, pöf…
Tabii meslek sırı, yazamam…
Ne oluyor kadın?
Diye sordum…
Kocaman battaniye gibi bir şey, içine yeni lastik geçirmeye çalışıyor (…) ile…
Ver dedim ben yapayım, anında, anında verdi…
Yoruldu, çok güç isteyen bir iş…
İki, üç dakika ben denedim geberdim, dil iki karış dışarıda…
S.kerim böyle işin içini dedim, söktüm taktim yaptığımın evvelsini, yine Önder işi…
Yok, büyük geldi, sığmıyor deliklerden…
Aldım elime ateşi, çekici ve örsü…
Hiç demir dövdünüz mü?

İki dakikada hem alet bitti hem iş…
YORULMADAN…
Demiştim ya hani gerekirse silahımı, aletimi kendim yaparım diye…
Buda koleksiyonuma eklediğim en son eserim…
Bir şey üzerinde çalışıyorum, düşündüğüm gibi olursa fotoğrafını çeker yayınlarım!

Yenisi, küçük olan, kısa olanı

Evet, ne güzel demiş üstat “beyin cinayeti”

Neden olmasın…
Aklımıza her Allah’ın günü tecavüz edilirken, cinayeti neden olmasın?

Biliyorum…
Şifrelide olsa kimi dokunmam gereken meselelere parmak bastım…
BILE, BILE…
Bak yine yazıyorum, dün 24 devletin Rus diplomatları sınır dişi etmesi olayı…
Millet biz değil ki, bacak arasına önem versinler…
Amerika…
Hiç şaşırmadım Kanada’ya…
İngiliz zaten, Allah’ın emri…
Dünyanın anasını s.kti…
Bu…
Karşılıklı yardımlaşma, al gülüm ver gülüm meselesi…
Siz…
Enayi s.kmeye devam edin emi!

Hiçbir şey…
Hiçbir şey bugünden yarına olmaz, bozulmaz, tamir edilmez…
Hamdım, piştim, yandım!

Okuyunca >>> beynimden vurulmuşa <<< döndüm, tümünü okumadan bunları yazıyorum

Tüm yazı içeresinde sadece bir cümle…
Bir ipucu…
Onu okuduğumda beynimden vurulmuşa döndüm. Dün gördüm, dün…
Yok gülüm, bu sefer sen bile anlayamazsın şifreyi…
AMA O bilecek kendini!!!

Bak dostum…
Dost musun, düşman mı bilmem…
Paranoyak değilim…
Görürüm…
Söylemem, ses vermem, BEKLERIM…
Adım Hüsnü Kuruntuda değildir, ben Önder’im.

Bil istedim!!!
Gördüm seni, hatta sordum kendime, ne alaka?
Farkındayım, bilincindeyim.

Size birini tanıtayım
27 Mart 2018

Önce şunu yazmama izin veriniz:
Komünist, anti emperya¬list’tir.
Komünist, yurtsever’dir.
Komünist, ulusalcı olma¬dan enternasyonalist olamaz.
Boğaziçi Üniversitesi’n¬de Afrin şehitlerini ananla¬ra saldıranlar komünist filan değildir; sadece “öğrenci”dir! Daha, “olmak” için kırk fırın ekmek yiyecekler!
Genç, adı üzerinde de¬li–kanlı’dır; o yaşlarda hata kaçınılmaz. Önemli olan dev¬letin yanlışlık yapmamasıdır.
İktidarların dün ne yaptığı biliniyor:
-1968 kuşağını biçti…
-1970 kuşağını doğra¬dı…
Dün devrimciyi-ülkücü¬yü tasfiye etti.
Bugün… Kandırılmış-ze¬hirlenmiş FETÖ kurbanı Müslüman gençlere yaşam hakkı tanımıyor!
Bugün… İktidar “başı ezilmesi” gereken komünist öğrencilerden bahsediyor! Dediğim gibi gençlerin “hata yapma lüksü” var!
Önemli olan, pırıltılı Boğaziçili gençleri kazan¬maktır; ezmek-yok etmek kolaydır! Dağa çıkmaları¬na-terörist olmalarına zemin hazırlamak kolaydır!
Bir ülke, geleceğin aklı¬na karşı hoyrat olmamalıdır.
-Madem konu, komünist gençlerden açıldı…
-Madem konu, Boğaziçi Üniversitesi’nden açıldı…
-Madem konu, Afrin’den açıldı…
Ne demek istediğimi bir isim üzerinden anlatmaya çalışmalıyım:
Mehmetçik Afrin’e girdi…
Teröristlerin kenti baştan aşağı bombalı tuzaklarla dol¬durduğu sır değil.
Dedim ki içimden, “Meh¬metçik bu tuzaklarla nasıl başa çıkacak?”
Elbet teknolojik üstünlükle!
Peki… Bu bilimsel çalışma¬ları kim yapacak?
Doç. Dr. Alper Boz¬kurt adını duyanınız var mı?
Boğaziçi Üniversite¬si Elektrik ve Elektronik Mü¬hendisliği Bölümü’nden 2001 yılında mezun oldu. Yüksek lisansını Drexel Üniversite¬si Biyomedikal Mühendisliği, doktora eğitimini ise Cornell Üniversitesi Elektrik ve Bil¬gisayar Mühendisliği bölümle¬rinde tamamladı.
2010 yılında North Caro¬lina State Üniversitesi’nde doçent olarak çalışırken Pen¬tagon/ABD Savunma Bakanlığı’ndan davet aldı!
Burada ne üzerinde çalıştı¬ğını yazmadan önce konuyu biraz açmalıyım…
Çünkü Afrin ile ilgisi var yazacaklarımın…
VİETNAM’DA KÖPEKLER
Tarih: 6 Temmuz 1961.
Pentagon/ABD Savunma Bakanlığı “Gizli Askeri Araştırmalar Merke¬zi” Başkanı William Godel başta CIA üyeleri olmak üzere dışişleri ve savunma bakanlı¬ğı yöneticilerine gizli brifing verdi. Konu…
Vietnam’a gizlice soku¬lacak dört askeri teçhi¬zat programıydı.
Örneğin…
Bunlardan biri; kısa boy¬lu-çelimsiz “yandaş” Vietnam¬lılar, ABD üretimi (M1 Garand ve Browning Bar) silahları taşıyamıyor, ateş edince yuvarlanıyorlardı! İşte… Bun¬lar için (Eugene M.Stoner tarafından) “AR-15” adlı yarı otomatik tüfekler üretildi. Bu, halen ABD Ordusu (ve Türk Ordusu’nun da) kullandığı -yeni adıyla- M16 idi…
Örneğin…
Bunlardan biri; hafif, ses¬siz, çok iyi manevra yapabilen ve sadece bir depo yakıtla Vietnam ormanları üstünde uçabilen (bugün İnsansız Hava Aracı/İHA’nın atası) motorlu planör/pırpır idi. “Havadaki Volkswagen” diyorlardı.
Detaya boğmayayım…
Biri de, köpekler idi!
Köpeklerin geleneksel gözcü ve koruyucu rolü biliniyordu. Bu kez…
Pentagon kimyagerleri A.C Peters ve W.H. All¬ton, yeni “köpek programı” ile, kokusunu insanların algılayamadığı ancak köpekle¬rin tespit edeceği kimyasallar üzerinde çalıştı. Amaç, köylü ile Vietkong savaşçılarını ayı¬rabilmekti.
Georgia’daki Fort Ben¬ning üssünde Alman çoban köpekleri eğitildi. Uzatma¬yayım, boğucu sıcak-nemli ormanlarda köpeklerin keskin koku alma duygusu pek yararlı olamadı.
Ama… Pentagon’un çalış¬maları bitmedi…
IRAK’TA ARILAR
Tarih: 26 Mayıs 2003.
Jeremiah D. Smith, Bağdat yakınlarında tuzak bombay¬la Irak’ta öldürülen ilk ABD’li asker oldu. Tuzak saldı¬rılar ardı ardına olmaya başlayın¬ca ABD Merkez Komutanı Ge¬neral John Abizaid Vietnam Savaşı’ndan yıllar sonra aynı sözü sarf etti:
“Irak’ta gerilla savaşı yapa¬cağız!”
Örneğin… Bombanın yerini tespit etmekten ziyade, bomba yapanları bulacaklardı!
Vietnam’da nasıl köpekler¬den yararlanmayı düşündüler ise, Irak’ta -köpeklerin koku alma yeteneğini saniyede bir trilyon kez aşan- arıların olağa¬nüstü hissetme performansından yararlanacaklardı!
Pentagon’daki bilim adamları New Mexico ve Los Alamos laboratuarında şunu yaptılar:
Arı gruplarını buzdola¬bında sakinleştirip, küçük kutulara -kafaları ve duyargaları kutuların üstünde olacak şekil¬de- maskeleme bandıyla bağla-dılar. -Ödüllü şekerli su sis¬temini kullanarak- arılara, patlayıcıları tespit ettiklerinde, çiçek toplamada kullandıkları dillerini/hortumlarını dışarı çıkar¬mayı öğrettiler!
Arılar, TNT ve C4 gibi çeşitli patlayıcıları öğrendi!
Bunlar Pentagon’un “biyosis¬tem” çalışmalarıydı.
Bir de “biyohibrit” alanında yapılanlar vardı: Hayvanların vü¬cutlarına minik alıcılar-uyarıcılar yerleştirerek, onları uzaktan komutayla kontrol etmek! Yani, robot haline getirmek…
İşte… Binlerce “beyin göçü¬müzden” biri olan Doç. Dr. Alper Bozkurt, Pentagon’da “yarı makine-yarı böcek” bö¬cekbot çalışmaları yapan ekip içinde yer aldı. Beyaz Saray’a brifing bile verdi…
Demem o ki:
Terörle mücadelede de bilim insanlarına ihtiyacımız var.
Ama… Gençlerin geleceğini karartmakta üstümüze yok! Bu da bir “beyin cinayetidir” aslında!
Afrin sadece kahraman Mehmetçik’in mücadelesiyle kazanılmaz.
Hangi politik görüşte olur¬sa olsunlar ülkemizin gele¬ceği Boğaziçili çocuklarımıza kıymayınız…
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/size-birini-tanitayim-2312280/

Gender Statistics veya 99 elim, ayağım, bacağım VE 99 tane 2,5 gramlık kafam, aklım olması lazım

İster inan ister inanmaaa…
Ama ben böyleyim…
Gittim Oma için alışverişe, park ettim her zamanki yere…
Uğradım Ona…
Ya içim gitti, darmadağın, toplayamıyor kendini, OLSA BILE PARAN PULUN…
“Adam” yok ki çalıştırasın, dayamış millet g.tünü Alman devletine…
Yatıyor yan gel yat Osman, ohhh ne rahat!

Aklıma geldi kardeş, benim gibi doksan dokuza bölünmüş halde…
Çocuklar…
Yalnız başına evde…
Benim evlat ne yer ne içer oralarda, hanım…
Ev, dükkân, başında bir hasta…
Annem ya annem, Kara Mediha’m…
Sevdiceğim…
“Tek başına” hayat mücadelesi vermekte.

Hayat değil bizim ki buralarda…
Yat kalk şükür et Allah’ına!!!

İstiyorum…
GÖREVIM…
Yapamıyorum, gelmiyor elden, el tutmuyor ki artık ekmek!

Başladıklarım…
Bitiremediklerim…
Bitirmek istiyorum, yetiştiremiyorum…
Dua ediyorum sadece, Allah’ım hepimize güç kuvvet ver diye!

Yazmak isterdim, yorumlamak…
İki satir bile olsa, yapmak…
Yok, dinleneyim biraz gideceğim Oma’ya…
Bakalım belki sonra!???

Gender Statistics in 5 Charts


https://genderstats.un.org/#/home
https://unstats.un.org/unsd/genderstatmanual/What-are-gender-stats.ashx

Gir ülkelere, seç Türkiye…
Ben zahmet etme, gör, anla diyeceğim AMA…
Kıyasla diğer ülkelerle ancak…
Korkarım yine de anlamayacaksın.

https://genderstats.un.org/#/countries

Sağlık sistemi ve sorunları

Işın erbapları bilir, konunun içinde olanlar…
Tabii hastanelere, doktorlar gidip gelmek zorunda olanlarda…
Benim özel manyağım, güzel psikoloğumda biliyordur şüphesiz…
Günaydın gülüm, güzel kuşum…
Nasılsın?

Hastalık demek, hastalanmak…
PARA…
Tedavisi para…
Olmayınca, Amerika’da mesela sürünüyor demek “devlet” ve insanlar(!)

Girin bakin arşivlerime, yiğidi öldür ama hakkını yeme…
Sardık niye başa, ayni nakarata…
AB falan, demokrasi…
Sağlık sisteminde reform yapmışlardı, çok sevindim, TAKDIR ETTIM…
Gel gör ki her şey göstermelik…
İlaç isteyen, tedavi isteyen kanser hastası kızcağızı unuttunuz mu?
Hani…
TAYYIP’in BAKANI dilenciymiş gibi kızın eline tutturdu iki kuruş!?
Hatırladınız mi?
Öyle yani, gösteriş, laf, laf…
Her şey lafta kalıyor bunlarda!

Kaybetmeyen değer bilmez…
Kaybet insani, kaybet hayvani, kaybet mali – mülkü…
Akil dediğin gelir başa(!?)

Bakma…
Devlet sigortalısıyım…
Ama öyle sorunlarım var ki, normal bir doktor bakamaz bana…
Genelde ki Tayyipistan da nasıldır bilmem, burada başhekimin üstü var…
Genelde en az başhekim veya üstü uygulanması gereken yol ve yöntemi şahsen benimle görüştükten sonra uygulamaya koyar. Doktor dediğin takip eder…
Yani normal sigortalı olmama rağmen durum BENIM için böyledir.

Devletin asli görevleri arasında yer alan eğitim, güvenlik, sağlık gibi konular…
Ciddiye alınmalıdır yetkililer tarafından, çok ciddiye…
Bölücülük…
Halkı sınıflara ayırma, paran varsa…
Buralarda başlar ve eninde sonunda büyük sosyal patlamalara vesile olur…
İnsan…
İnsandır!

Almanya’da…
Çok ciddi siyasi tartışmalara vesiledir bu konu…
Özüm üretilebildi mi?
HAYIR!

Eğitim basta olmak üzere sağlık konularında insanları sınıflara ayırmamalısın!!!

Ben kaçtım, gidip Omaya alışveriş yapayım.

Kafa zehir gibi

Maalesef süreklilik arz eden bir durum değil…
Hani…
Dedim ya Allah büyük, çok büyük ve yanımda…
Koruyup – kolluyor beni ve sevdiklerimi(!)

Dün…
Oradan buradan telefon, kafayı yememe ramak kaldı…
Artı hastane, maddiyat…
Özel sigortalı, devlet memuru. Hem kendisi hem rahmetli eşi, hâkim…
Yargıç yani…
Kafa yerinde oldu mu, öyle ağzı açık ayran budalası gibi dinle kadını…
Kendisi bankacı, bırak üç dili kusursuz bilmesini bir yana hayat tecrübesi…
Deneyimi…
Kendi başına ciltler doldurur. Tam…
Benim ihtiyacım olan. Gittim eksik bilgileri tamamladım…
Başhekim bakımı, hakkı!

Sabah gittim, kafa dedim ya zehir, “ah sen misin?”
Hemen tanıdı…
Beş dakika sürdü sürmedi geldi vizite…
Yeminle bilinçli değil, her sabah – akşam gidiyorum. Hanım, dükkân…
Çıkamıyor kadın. Gideceğim gecelik, hırka falan almaya…
Önümüz tatil, paskalya…
Temiz pak olsun kadın bayramlarında!

Sorun…
Hafızasına >>> kazınmayan <<< hiç bir şeyi giymiyor, kullanmıyor…
“Benim değil” deyip koyuyor kapı önüne…
Hastanede yapamaz en azından.

Doktor iddia ediyor ya…
İşledi ta ciğerlerime…
Saatlerce orada yatmış, aç susuz…
Hanımda dün hatırlatmıştı, gittim hemşirelere söyledim…
Bugün başhekime…
Efendim yiyip içmiyor…
“BILIYORUZ, FARKINDAYIZ!”
“Astronot yemeği verelim”, tamam dedim. Çünkü bende evde bundan içiriyorum kendisine…
Bu ne demek biliyor musunuz?
Başhekim teyitli ispat…
Allah var yukarıda, ALLAH!