Izmirlim

tıra$

Dolar henüz 3.5 liraydı.
Asrın liderimiz “dolarları bozdurun” çağrısı yaptı.
*
100 dolar bozdurup dekontunu getirene bedava ekmek dağıtan fırıncılarımız çıktı.
200 dolar bozdurup dekontunu gösterene bir kilo bedava hamsi veren balıkçılarımız oldu.
300 dolar bozdurana tencere hediye eden züccaciyecilerimiz, dolar bozdur dürümü götür kampanyası yapan büfecilerimiz, her sabah dolar bozdurana her öğlen üç kap yemek ısmarlayan lokantacılarımız vardı.
Ama en şahanesi berberlerdi.
300 dolar bozdurana ücretsiz saç sakal tıraşı yapıyorlardı.
*
O gün 300 dolar bozduran, karşılığında 1.050 lira alıyordu.
Bugün 300 dolar bozduran, karşılığında 1.590 lira alıyor.
*
Avanta zannettiğin tıraş 540 liraya geldi!
*
Bill Gates bile berbere bu parayı vermiyordur.
*
Çünkü…
*
İnsanın sınırları var.
Mesela, kulağımız 20 ila 20 bin hertz arasındaki sesleri duyabilir.
20’den azsa 20 binden çoksa, duyamayız.
Halbuki o sırada ses vardır.
Algılayamayız.
*
Gözümüz de kulağımız gibi sınırlıdır. Sadece 400 ila 700 nanometre arasındaki ışığı görebiliriz. Sınırlarımızın dışında kalan kızılötesini-morötesini göremeyiz. Uzaktan kumandanın düğmesine basarız, şak diye televizyon açılır, şak diye kanal değişir, o sırada ışık gidiyor aslında kumandadan televizyona, algıyamayız.
*
Para da böyle bi şeydir…
*
Akp hükümeti bugüne kadar iki trilyon dolar harcadı diyorsun, milletin 60 milyar dolarlık malını sattılar diyorsun, dışarıya olan borcumuz 450 milyar doları aştı diyorsun, sırf dışarıya 150 milyar dolardan fazla faiz ödediler diyorsun… Sayın ahalimize sanki Japonca konuşuyormuşsun gibi geliyor.
Bu boyuttaki rakamlar algı sınırlarının dışına taşıyor, algılayamıyor.
*
Çıkar kağıdı kalemi önüne koy, iki trilyon rakamında kaç sıfır olduğunu kaç kişi yazabilir?
İki trilyon doların Türk Lirası karşılığını cep telefonundaki hesap makinesinde çarpabilir misin?
*
Bangır bangır bağır…
Nafiledir.
Günde 10 saatten fazla çalıştırılıp, sanki lütufmuş gibi anca asgari ücret ödenen insana, milyar doların manasını tarif edemezsin.
*
(İstisnaları elbette tenzih ederim.)
16 senedir boğaz tokluğuna yaşatılıp, bayram öncesinde avucuna sadaka gibi bin lira sıkıştırılan emekliye anlatmaya kalksan… 60 milyar dolarlık özelleştirme malının aslında kime ait olduğunu izah edebilir misin?
*
Evindeki boş vita tenekesini bile atmaz.
Telekom’u elaleme satarlar, umursamaz.
Aidiyet sınırlarının dışındadır.
*
Tarlasına inek girdi diye komşusuyla silahlı çatışmaya girer, elli sene kan davası olur.
Memleketin toprağını yabancıya satarlar, bana mısın demez.
Algı sınırı, kendi tarlasının sınırıdır.
*
İşte bu yüzden, yastık altındaki 100 dolarını bozdurduğunda, ahaber’de söyledikleri gibi, doları mahvedeceğini zanneder.
*
Ama siz gene de Bill Gates’in aklına uymayın tabii, bildiğinizi yapın.
Hadi hayırlı tıraşlar.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/tira-2562738/

Yazdıklarına, paylaştığı her bilgi ile mutabık kalmasam da temelinde gerçeklik var, gerçekçi bir yazı!

Krizin asıl sebebi

-Döviz krizinin perde arkasında kim var:
Dünya finans sisteminin sahibi Tapınak Şövalyeleri!
-Rahip Brunson krizinin perde arkasında kim var:
Hıristiyan hacıları korumak için kurulan Tapınak Şövalyeleri!
İşte budur… Bu kadar basit… Akıl yormaya ne gerek var? Ver mehteri!
Hayır mesele, komployla açıklanacak kadar basit değil.
Kuşkusuz… Erdoğan’ın bu ekonomik-siyasi krizdeki vebali büyük.
Ama günahları yapısal sorunlarımızı görmemize engel olmamalı.
Şunu demek istiyorum:
-Biz, 18’inci yüzyılda buharlı makinenin icadıyla başlayan birinci endüstri devrimini atladık.
-Biz, 19’uncu yüzyıl sonunda elektrik kullanımı ve seri üretimiyle başlayan ikinci endüstri devrimini atladık.
-Biz, 20’nci yüzyılın ikinci yarısından sonra başlayan bilgisayarlaşmayla üçüncü endüstri devrimi atladık.
-Biz, 1990’larda internetin devreye girmesiyle başlayan dördüncü endüstri devrimini atladık.
İki cepheden iki örnek vereyim:
Çok partili hayatla CHP popülist icraatlara başladığında, Amerika’da B. Hewlett ile D. Packart, Stanford Üniversitesi yakınlarındaki bir garajda Silikon Vadisi’nin temelini attı.Yıl, 1947 idi.
Ve yıl, 1956. DP, ABD ile teslimiyet antlaşmaları yaparken, Dartmouth Üniversitesi’nden M. Minsky, J. McCarthy, C. Shannon, N. Rochester “düşünen makine” üzerinde çalışıyordu. Yani yapay zeka!
Bugün bu çalışmalar patlama noktasına geldi. Dünya her yıl artan ivmeyle teknolojik gelişmenin kullanıma açtığı yeni bir “sihir” ile tanışıyor.
Biz ise, İmam Hatip kontenjanıyla uğraşıyoruz. Sonra dönüp, “döviz neden arttı” diyoruz?
TUTUCU SİYASETÇİ
Erdoğan “van münit” deyip Davos toplantılarını protesto ederken, onlar “Dördüncü Endüstri Devrimi”ni tartışıyordu!
Atıp-tutarak- lafla peynir gemisi yürümüyor!
Soğuk Savaş döneminde yetişmiş, değişimi kabul etmeyen, alışkanlıklarından vazgeçmeyen politikacılar gelişmeleri kavrayamıyor. Bilmediğinden korkuyor; ya yasaklıyor ya da hapse atıyor. Bu sebeple… Fikirlerin çiftleşmesiyle ortaya çıkan “inovasyon”u bugün dünya tartışırken o, ODTÜ’lü, Boğaziçili öğrencileri cezaevine gönderiyor!.
Oysa… Dünya dönüyor, değişiyor:
Bugün ilkokula giden çocuklar, işe başladıklarında, bugünün mesleklerinin yüzde 65’i olmayacak!
İş alanları, meslekler sürekli değişiyor…
Buna ayak uyduramıyoruz. Örneğin…
Brian Chesky ve Joe Gebbia adlı iki Amerikalı 2007 yılında ofis katlarını otel odası olarak internet üzerinden kiraya vermek için “Airbnb” şirketini kurdu. Bugün -34 bin şehirde otel hizmeti veren- Airbnb’nin değeri 35 milyar dolar.
Türkiye, Airbnb’yi yasakladı!
Türkiye, Booking.com’u da yasakladı!
Keza:
Jawed Karim, 2004 yılında Hint Okyanusu’ndaki tsunami felaketiyle ilgili görsel malzeme bulamayınca “youtube” sitesini kurdu. Bugün siteye dakikada 300 saat görüntü konuyor. Kazanılan reklam gelirini düşününüz; Facebook ile -Youtube’u satın alan alan- Google geçen yıl sosyal ve mobil reklamların yüzde 80’inini aldı.
Türkiye, youtube’u yasakladı.
Wikipedia’yı da yasakladı.
Tek yaptığımız yasaklamak ya da dayak:
Garrett Camp -ABD’deki taksilerin kirliliğinden, şoförlerin kaprislerinden bıkıp- 2009’da “Uber” i kurdu. Bugün 83 ülkede hizmet veriyor; cirosu 22 milyar dolar.
Bizim taksiciler Uber çalışanlarını döverken; Fransa “BlablaCar” ve İngiltere “Addison Lee” şirketini kurarak Uber’e rakip oldu!
Evet arkadaş!
“Dövizin artışı üst akıl oyunu” diyeceğine, geleceğe korkuyla bakan tutucu siyasetçilerin iktisadi gelişmeye nasıl engel olduğuna kafa yorsana!
SANDIK MARİFETİ
Mesele sadece Erdoğan ve AKP değil.
Siyaseti kökten değiştirmek gerekiyor.
Jeff Bezos, Wall Street’teki işinden bıkıp internet üzerinden satış sitesi kurdu: Amazon!
Bugün Amazon’un değeri 900 milyar doları aştı! (Amazon’a rakip olması için Hindistan; Flipkart ve Snapdeal, Çin; AliBaba şirketini faaliyete geçirdi.)
Amazon’un doğduğu dönemde İstanbul’da Türkiye Bilişim Vakfı kuruldu. Amacı, “Türkiye’nin bilgi toplumuna geçiş sürecini hızlandırmak” idi. Yıl, 1995.
Başbakan Mesut Yılmaz’a sunum yaptılar. Dediler ki:
-Küresel rekabette geri kalmamak için yeterli alt yapıyı oluşturmak gerekiyor…
-Beyin sermayesini teşvik ediniz…Vs.
Ne kadarı hayata geçti? Hiç…
Aradan 10 yıl geçti…
Aynı vakıf, Fransa’da Sophia Antipolis, Hindistan’da Bangalore, İsrail Hayfa’da Matam Park gibi “vadi” kurulması için 2007’de hükümete proje sundu. Sonuç? Oy getirmeyecek yatırımla uğraşırlar mı?
“Oy avcısı” Erdoğan 2011 seçimi öncesi FATİH (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) projesini duyurdu. 17 milyon öğrenciye ve 900 bin öğretmene akıllı tablet verilerek dünyanın en büyük projesi hayata geçirecekti!
“Yapmayın-etmeyin” dendi; Erdoğan dinlemedi. Proje hayalin ötesine geçemedi, çöktü! Bu arada 1.3 milyar TL para harcandı…
Evet kimileri…
Dövizin artışını-ekonomik krizin sebeplerini hiç anlamayacak; safsatayla zaman geçirecek.
Ve canım ülkem, benzer siyasi-ekonomik sıkıntıları yaşamayı hep sürdürecek.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/krizin-asil-sebebi-2562654/

Şu NAMUSSUZ gazeteye bakar mısınız?!!!

Trump’in kafası karışıkmış, KAHPENIN, SÖZCÜNÜN kafası o kadar berrak ki, iyi…
Körkütük sanki!
Veya bak telefon meselesine veya veya veya…
“Hükümeti” muhalefeti ve gazeteleriyle kaldık bunların eline!


+

Bir insan ile

Ya oturacaksın içki masasına ya vereceksin eline deli para…
Veya gücü vereceksin ve göreceksin ne MAL olduğunu.

Hani diyorlar ya ön mutabakat sağlandı falan…
YALAN, ricacı olmaya gittiler…
Amerika…
Sanki bilmiyor bu iktidarsızlığa bu adi dincilere güvenemeyeceğini…
Türk’ün sözü, Türk’ün ülkesine hâkim olmadığını…
Bir önceki ambargonun nasıl delindiğini…
IRAN…
Çok ÖNEMLI…
Döviz tehdidi bu yüzden hala yürürlükte.

Dinci kardeşim dinci…
Veya cahil cühela bir dener, ayni yol ve yöntemi yine dener…
Yine, yine…
Her seferinde yeniden bir umut ile…
Bu sefer olacak, başaracağım dileği ile…
Çünkü düşünceleri bir eksen çevresinde ne şaşar bir milim ileriye ne geriye!

Bak kardeşim…
Ben sana düşman değilim…
Kötülüğünü istemem…
İyiliğini, esenliğini dilerim…
Gel sen beni dinle tedbiri elden bırakma, etme eyleme!

Aslında iklimi yazacaktım AMA BENDEN SÖYLEMESI

Sevdiğim bir Arap atasözü der ki;
“Kendisini ilgilendirmediği halde başkasının işine burnunu sokanın bulacağı…
Hoşnut olmayacağı / hoşnut kalmayacağı bir şey olacaktır”

Tabii bu gibi derin düşünceler, anlayışlar mahalle karılarına göre değildir, Kasımpaşa ayılarına…
Onun gibiler her köfteye maydanoz, çoban salatasına HIYAR olmayı tercih ederler!

Dolar 5,29 Tayyip Lirasıyken Euro 6,13’ü gördü…
Bak güzel kardeşim…
Başroldeki artist Trump ise yönetmen Israil…
Yine yardımcı oyuncu rolünde mesela Suudi köpek başta gelir…
Din düşmanı, Peygamber Efendimiz öğretisinin sapık senaristi AK Pezevenkler gibi…
Mollalar masum demiyorum, himaye etmiyorum…
Büyük oyun, bilmem ne komploları taraftarı da değilim, hayal ürünü…
Ben bakarım gerçeklere, dünden bugüne gelişmelere…
Kısa, orta ve uzun vadeli planlara…
Ve Serv hayal değil bir gerçektir!

Ortadoğu için bataklık dendiğinde…
Büyük insan ve gerçek bir lider olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ikazlarına rağmen ülkemizi bu bataklığa süren bizzat-i Recep Tayyip Kahpedoğan ve Akçe Kazanma Partisidir…
Iran…
Türkiye Cumhuriyeti bir öncesidir, sıra bizde. VE bu zihniyet bu bilgisizlikle bu cehaletle bizi ateşe attı, atacak. Yönetemezler yani, kriz yönetimi…
Ben senin yerinde olsam, varsa bankada param…
O parayı güvenli bir yere nakil eder, KILERIMI doldururdum konserve ve kuru bakliyat ile…
Kuruşu harcamaz, kuruşu harcamadan evvelsi iki kez düşünürdüm çünkü…
Vaziyet…
Genel görünüm savaş patladı patlayacak…
Suudi köpeğin g.tü kalktı…
Israil teyakkuzda…
Avrupa kendi içinde bölünmüş vaziyette, Putin’in ekonomik gücü yetersizken…
Çin akbaba bir sıyırtılan gibi beklemekte…
Ödemeler kapıda, alacaklı ver diye bastırınca (…)
Yani çok dikkatli olmakta fayda var bence.

Öncesinde de denediler…
Halkı ayaklandırmayı, Mollaları yıkmayı…
Başaramadılar…
Kendi açından, hele hele batı yaralı parmağa işemez be…
Menfaati olmandan, PKK, YPG falan filan boşuna eğitilmedi, Tayyip Silahlı Kuvvetlerinin içi boşuna boşaltılmadı(!)

Beni…
Özellikle “bölgesel güçlerin” parmaklar tetikte…
Olması…
Tedirgin etmekte. Trump gibileri…
Kahpedoğanlar…
Yangına körükle gidenlerdir unutma…
Yunanın durumuna düşmek istemiyorsan şimdiden tedbirli olmakta fayda var…
Durum, vaziyet hiç iç açıcı değil benden söylemesi!

Anne Frank

Emin değilim, çok uzun zaman oluyor. Seneler öncesiydi sanki…
Küçük Yahudi kızı yazmıştı, emanet etmişti bu sözleri hatıra defterine:

“Öyle sanıyorum ki aşağımız (bacak arasını kast ediyor) erkeklerden çok daha komplike bir yapıya sahip”

Aynen öyle kızım aynen öyle, sadece aşağınız değil düşünce yapınız, duygularınız ve ruh haliniz ile bizlerden çok daha karmaşa bir yapıya sahip canlılarsınız!
Ve Allah ve tabiat ve çevremiz öylesine hassas bir denge o kadar narin bir yapıya sahip ki…
Sanki onlar kadın…
İnsan, erkek(!)

Veriler muhtelif, Almanya içinde. İstatistikler…
Temel alınan hesaplama modelleri, hangi veriler değerlendirmeye giriyor gibi…
Bak güzel kardeşim…
İster evrim kuramına inan, inanma…
İstersen iklim değişikliğini yalanla…
Yani sen neyi ve nasıl algılarsan algıla, değişen, belki doğal belki insan eliyle değişkenler var…
Sen…
Bundan on sene önceki sen misin mesela…
İmkânsız bir şey ya, imkânsız!

İklim değişikliği deniliyor, eriyen buzullara dikkat çekiliyor…
Halbuki…
Semptomlardan bahis ediyorlar ya nedenleri, etkenleri?
Söz gelişi buzulların erimesinden ÇOK DAHA TEHLIKLERI Sibirya, ne alaka???

Birikim kardeşim, birikim…
Her yönden önemli, bazen tehlikeli…
İçinde biriktirdiğin kinin, nefretin birdenbire dışa vurumu…
Yine biriken tecrübe ve bilgi, çoğu zaman ne güzeldir, olabilir etkileri…
İşte milyonlarca senede buzların altında biriken canlıların kalıntıları, gaza dönüşmeleri…
Bunlarda biri Metan gazı…
İklim değişikliğine turbo, SERA etkisi. Sibirya faktörü!!!

Dedim ya veriler muhtelif bu konuda, Almanya’da bile var gerisini sen düşün söz konusu Tayyipistan olunca. Almanya’da coğrafi konuma göre günlük kişi başı su rezervi dört ile on iki bin litre olarak değişirken, dünya çapında günde >>> içilebilir, tatlı su <<< oranı 2016 verilerine göre 4000 Kilometre KÜP olarak gerçekleşiyor. 1,4 milyar kilometreküp suyun ancak yüzde 2,5 içilebilir nitelikte.

Devam edecek…


Kafa temiz çıktı…
Eski hasarlar…
Bakalım kan ne diyecek?
Büyük bir ihtimalle virüs. Aman kafada olmasında bir sorun, vallahi billahi iyi kötü çalışan bir tek orası kaldı. BEN KAÇTIM

😊

İyi değilim, çok sıcak. 37 derece…
Bilmiyor muyum sanıyorsun?
Aslında daha bir iki kelime daha yazacaktım, hani iklime dair ama…
Belki gece. Bakalım yarına ne olacak. Metha geçen gün canimi çıkardı…
Kadınlar…
Ya nedir benim sizlerden çektiğim?
Çok ilgili yoksa çoktan başkasına giderdim, çok, çok ilgili.

“Sadece laf üretiyoruz” diye isyan ediyor Soner Bey. Ne münasebet Soner Bey ne münasebet? Teessüf ederim Soner Bey lafta üretiyoruz her şeyin içinde s.çıyoruz ve daha neler neler yapıyoruz

Okumak isteyen

Almanya…
Biraz sıcağı gördü ya…
Telaşlandı, aman ne bilimsel, siyasi – toplumsal tartışmalar…
Sıcaklar, su, tarım, hayvancılık, insanlar, çevre, dağ – tepe, balıklar falan…
Kaç gündür ilgi ile izliyorum, ilgi ile…
Ve öğreniyorum!

Mühür meselesi…
Mühür, bir nesnenin bir kimsenin, kurum veya kuruluşun mührünü taşıması, damgalanması…
Taşımacılık adına düzleştirilen su yolları…
Yaşanan taşkınlar…
Daha geçenlerde yazdım balık ölümlerini. Sıcaklık, oksijen dengesini…
Isınan dereler, nehirler, azalan oksijen artan yosunlar. Nükleer santrallerin, sanayi tesislerinin üretim kapasitelerini kısmaları, soğuk suyun kalmaması…
2B arazileri, lafa bak lafa…
Orman vasfını yitirmiş araziler. Bugün yazıyor gazete, Kâğıthane imara açıldı…
İstanbullun az sayıda kalan yeşil sırtı…
YETMEDI, BITMEDIII…
Özellikle son yirmi seneden beri İstanbul’a, vatan ve de millete edilen ihaneti…
Anlatmalı…
Muhalefet nasılsa kendi derdinde O ADI kalitesiz pezevenk ve zihniyeti nasıl suçluysa…
Başta Bahçeli ve sözde muhalefeti de suçlu ve yargılanmalı…
Göz göre göre belki bile bile mühürlediler kenti…
Biliyorsunuz İstanbulluyum, yerlisi…
Her yer betonarme, her yer taş yığını!

Düşünüyor Alman, düşünüyor ciddi ciddi…
Telafisi şimdilik mümkün olmayan ölümden ötesi…
Düşünüyor düzleştirdiği dereleri, nehirleri tekrar doğal, tabii mecrasına oturtmayı, muhtemel yaşanacak taşkınları böylelikle önlemeyi, doğal hayatı kurtarmayı…
DIKKAT, DIKKAT, DIKKAT…
Düşünüyor, evet ciddi ciddi düşünüyor kentleri…
Bundan böyle kentlerde DEmühürleme, yani betonarme yıkılacak, faklı şekilde düzenlenecek…
Yeşil…
Arttırılacak, sulak yerler, göl ve göletler oluşturulacak…
YENI yapılan tüm binaların çatıları yeşillendirecek, MECBUR TUTULACAK…
Kentlere beton değil toprak hâkim olacak!

Sen tabiattı, doğayı, canlıyı, cansızı, Allah’ı ne sandın be adi DINCI?
Oyuncak mı, yoksa sana inanan hayvanlar sürüsü ile mi karıştırdın?
O…
Sana kanar, senir dinler mi?
Kısa bir süreliğine hakimim sanırsın AMA O ilahi güçtür…
Dizgin tanımaz, zamanı ve yeri geldiğinde alır geriye verdiğini!

Yeri gelmişken, sözlerimi bitirmeden gel sana son bir örnek vereyim…
BIO, hani biyolojik…
Doğal olacak…
Almanya’da bilim tesadüf eseri bir durumun farkına vardı, bir kadındı vesile olan…
AMA tüm biyolojik işletmeleri ilgilendiren bir durumun dışa vurumu…
Bir bahçıvan, kadıncağızın küçük kendine göre bir bahçesi var, biyolojik tarım yapıyor…
İşte meyve ağaçları, çilek, fasulye falan, kendine göre, kendi için…

Bahçesinin çevresi tarla…
Çiftçi, aşağılamak için değil, bilgi ve bilinçsizliğini, vurdumduymazlık, düşüncesizliğini anlatmak için kullanıyorum bu tabiri…
Köylü…
Traktörü ile Allah ne verdiyse tarlalarını kimyasallarla donatıyor, püskürtüyor…
Doğa bu değil mi tabiat, yağmur mesela nasıl oluşur, neyle beslenir, rüzgâr…
Biyolojik üretim yapan kadının tüm ürünleri kimyasallarla dolu(!)

Anladın mi sana ne anlatmak istediğimi?

Bir ZERE, bir…
Parça kimyasal bulunan bir biyolojik işletmeci, üretici bu sıfatını kaybediyor…
Kendisi kullanmıyor, sıkmıyor ama rüzgâr taşıyor!

Hadi bakalım çık, çıkabilirsen işin içinden!