Türk İslam sentezi, sözde milliyetçi(!) hepiniz sadece birer DINCI

Cuma namazı kılmayan cemaat!

Üniversite yıllarım…
Beş vakit kılamıyorum ama arada bir Cuma Namazına gidiyorum.
Bir gün Işıkçı Cemaati’nin müridi olan yakın akrabam beni uyardı:
-”Dar-ül harpteyiz. (Kafir Devlet yönetimindeyiz) Dar-ül harpte Cuma Namazı kılınmaz. Cuma Namazı hutbesinde halifenin ismi zikredilir. Bugün böyle bir şey yok. Buna ilaveten mikrofonla okunan ezan ve Kuran sakattır. Biz cemaat olarak mikrofonla dua okuyan hiçbir imamın arkasında namaz kılmayız…”
Bunları yazarak haşa akrabama iftira etmiyorum, isteyen Işıkçıların fıkıh kitabı Saadet-i Ebediyye’nin eski baskılarında bu hususları bulabilir ki bende o baskı mevcut.
İSLAM’DAN UZAKLAŞMA
Akrabamı tersledim lakin kafam karıştı.
Derken iyi bilmediğim İslam’ı öğrenmeye koyuldum.
Ve maalesef okudukça allak bullak oldum. Zira aynı konuda birbirinin zıddı olan fetva ve hükümlere rastladım.
Bu arada ilgim gereği okuldaki farklı cemaatlere mensup öğrenci arkadaşlarla ilişki kurdum.
Ancak hangi cemaati dinlediysem beni İslam’a yakınlaştırmanın tersine uzaklaştırdı.
Bir gün Laleli’deki bir evde Nurcuların dersine gittim.
Risale-i Nur hakkında söylenenlere sorular sorarak itiraz ettim.
Ülkücü kimliğimi bildikleri için saldırmaktan korktular ama beni anında kapıya koydular.
TANIDIĞIM CEMAATLER
Fatih’de oturduğum için İskenderpaşa Cemaati’nin müritlerini tanıdım.
Keza Sahaflar Çarşısında Muzaffer Ozak gibi farklı meşrep mensupları ile sohbetlerim oldu.
Marmara Kııraathanesi’nde Necip Fazıl’ın öğrencisi olan Hilmi Oflazoğlu ve grubuyla haftalar ve aylar boyu bu konuları konuştuk.
Keza Siyasal’dan önce okuduğum Atatürk Eğitim Enstitüsünde hocam olan Seyyid Ahmet Arvasi Hoca ile sık sık buluştuk ki Ahmet Hoca, büyük alim Seyyid Abdülhakim Arvasinin torunlarındandı.
Tarikat ve cemaat çevrelerine ilaveten siyasal İslamcıları da bir nebze inceledim.
Reklamdan sonra devam ediyor
DEDEMİN İSLAMI
Seyyid Kutupları, Cemaleddin Afganileri, Muhammed Abduhları, Mevdudileri ve İbn-i Teymiye gibileri okuyup tanıdım.
Vardığım sonuç ve hüküm şu oldu:
İslam adıyla onlarca din vardı.
En temiz Müslümanlık ise dedemin İslamıydı.
Dedemin tarikatı, cemaatı şusu busu yoktu.
Beş vakit namazını kılar ama din ile dünya işlerini ayırırdı.
Kul hakkını, dürüstlüğü, saygıyı ve sevgiyi esas alan duru İslam’a inanıyordu.
CEMAAT İSLAMI İNANÇ DEĞİL
Araştırdıkça gördüm ki tarikat-cemaat İslam’ı inanç değil, başka bir şeydi.
Allah’ın ve Kuran’ın tacirliğini yapıyorlardı ve her cemaatin İslam’ı farklıydı.
Din onlar için ideoloji ya da siyaset, ticaret ve statü aracıydı.
Hiçbir cemaatte kişisel irade söz konusu değildi.
Şeyhleri onların adeta Allah’ı, Peygamberi ve namuslarıydı.
O kadar ki bir kısmı, bu basına da yansıdı, şeyhlerinin sürekli uçtuğuna, Allah ve peygamberle sürekli konuştuğuna, hatta bazı konularda Allah’a itiraz bile ettiğine inananabiliyorlar.
MİSTİK AFYONLAMA
Mistik afyonlama sadece İslam’a özgü bir şey değil, evanjelistlerle fanatik Yahudiler diğer kitaplı dinlerdeki benzer örneklerdir ve dünyamız adına büyük tehdittir.
Altını çizerek yazayım, bu gibi gruplar aynı zamanda emperyalizmin truva atlarıdır.
FETÖ’cü terörist Ekrem Dumanlı’nın cemaatleri sahiplenmesi bunun içindir.
İşte laikliğin önemi ve değeri burada ortaya çıkıyor.
Laiklik olmazsa özgür irade ve yaşam olmaz.

https://www.aydinlik.com.tr/cuma-namazi-kilmayan-cemaat-sabahattin-onkibar-kose-yazilari-agustos-2018

Allah kardeşi kardeş ama kesesini ayrı yaratmış

Sahi…
Neden Karı – kocanın kesesi birde kardeşlerin ayrı?
Devlet şirket değildir, şirket yönetim mantığı ve dürtüsü ile yönetilemez…
Keza ekonomi ve ekoloji bilgi ister liyakat ister kendine göre kuralları vardı, kanunları…
Kasımpaşa ayısı dinlemez…
Devlet yönetimi ve bütçesi…
Yandaş, yoldaş, kardeş, hısım – akraba kaldırmaz!

—-

ABD ile dolar tehdidi altında müzakere!

Türkiye ciddi bir kıskaçla karşı karşıya. Bugüne kadar yaptığımız tüm uyarılar gerçek oldu. AKP’nin hatalarının faturası önümüze geldi.
2009’da “Kriz bizi teğet geçti” denmişti. Krizin teğet geçmediği, delip geçtiği, şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Yapılan yanlışlar ekonomimizi uluslararası operasyonlara açık hale getirdi.
ABD’NİN KUŞATMASI
ABD’nin kontrol ettiği uluslararası mafyalaşmış finans kuruluşları devrede. Türkiye her alanda sıkıştırılıyor. Döviz çıkışı tetikleniyor. Bu da döviz kurlarını zıplatıyor.
Son aylarda yaşadıklarımız geçmişte yapılan hataların sonucu.
ABD Türkiye’yi kontrol altına almak için çemberi daraltıyor.
F-35’leri vermemekle tehdit ediyor.
Türk bankalarına ceza sopasını sallıyor.
İran’a yaptırımlara uymaya zorluyor.
Rusya, İran işbirliğinden koparmaya çalışıyor.
Dolarda yaşanan yükseliş de tehdidin parçası.
2001 krizini 1 milyar dolarla çıkarmıştı.
Şimdi yine benzer taktik devrede.
ABD’YE GİDEN HEYET
ABD ile yaşanan krizin “Papaz krizi” olduğu söylenmişti. Biz de ısrarla krizin “Papaz krizi” olmadığını vurguladık.
Pazartesi gecesi yaşananlardan sonra apar topar bir ön anlaşma yapıldı. Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığında dokuz kişilik bir heyet ABD’de. Heyette Hazine ve Maliye Bakanlığı temsilcileri de bulunuyor.
Konu ABD’li “Papaz krizi” ise Hazine ve Maliye Bakanlığı temsilcilerinin ABD’de ne işi var?
Talepler ABD’den geliyor. Ama Türkiye onların ayağına heyet gönderiyor. Emekli diplomatlara göre, bu durum müzakereye bir sıfır mağlup başlamak anlamına geliyor.
KUR TEHDİDİ ALTINDA
ABD ve Türkiye arasında müzakereler dün başladı. Ama ABD işi sıkı tutuyor. Pazartesi gecesi 5 lira 42 kuruşa kadar yükselen dolar “ön anlaşma” ile biraz gevşedi. Ancak toplantı başlamadan önce Londra’da piyasalar açılır açılmaz yine yukarıya doğru tırmandı.
Müzakere öncesinde dolar kuru 5 lira 30 kuruş seviyesindeydi. Her an yukarı tırmandırılacağının işaretleri verildi.
Türkiye Washington’da kur tehdidi altında müzakere yürütüyor.
Reklamdan sonra devam ediyor
HEBA EDİLEN 100 MİLYARLAR
AKP iktidarı, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Kredi Garanti Fonu’ndan piyasaya para dağıttı. Geçen yıl yaklaşık 250 milyar, bu yıl da seçime kadar yaklaşık 100 milyar lira civarında kredi verildi.
Kimi ev aldı, kimi araba aldı, kimi arsa aldı. Kimi de banka borçlarını ödedi. Üretime gitmedi. Eğer üretime gitseydi bugün yaşananlar yaşanmazdı.
Bu büyük kaynak heba edildi.
AKP yüzde 40-50’yi “Ay’a dört şeritli yol yapmaya” ikna edebilir. Ama ekonominin gerçekleri eninde sonunda karşımıza çıkar.
‘SIFIR HATA’
Türkiye hata yaptıkça ABD, “Türkiye kucağıma düşüyor” diye sevindi. Arkasından da “Türkiye’yi ekonomi ile terbiye etme” politikasını devreye soktu.
Ekonomi yönetimi de yaptığı hatalarla bu politikalara destek verdi.
Uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye’ye “sıfır hata” uyarısı sürüyor. “Sıfır hata” ile neyi kastettikleri de belli. ABD’yi kızdırmamak.
GÜVEN ŞART
Şu anda iktidara güven ciddi kayba uğramış durumda.
2023 hedefi için 500 milyar dolar ihracat, kişi başına 25 bin dolar gelir öngörülmüştü. Dünyanın 10 büyük ekonomisi içinde olacağımız söylenmişti.
Şimdi bunlar hayal bile değil.
Halk elindekileri kurtarma derdinde.
Merkez Bankası net döviz rezervi azalıyor.
Özel sektörün döviz borcunun TL karşılığı yükseliyor.
Şubat ayından bu yana artış yaklaşık 350 milyar TL.
Faizlerdeki yükseliş da ayrı.
Gösterge faizi şu anda yüzde 22’lerin üzerinde…
Türkiye’nin ihtiyacı döne döne dayatıyor.
İçeride uzlaşma,
Dışarıda, ABD’ye karşı Avrupa, Asya ve Latin Amerika ile dayanışma!
Zaman da daralıyor..!

https://www.aydinlik.com.tr/abd-ile-dolar-tehdidi-altinda-muzakere-ismet-ozcelik-kose-yazilari-agustos-2018

Kudurdu kudurdu, beni komalara soktu şimdi uyuyor osuruklu

O kadar yordu ki son gayret dükkâna girdim, girmek istemiyor…
Kimseyi gözümün gördüğü yok…
Çekiştiriyorum arkamdan gidip divana yatayım diye. Dedim yürü şimdi yiyeceksin götüne tekmeyi…
Geberiyorum ya dilim iki karış dışarıda…
Hemen arkamda kendine bir köşe belledi o gitti yattı oraya ben yere…
Kapı kapalı kaçmasın, öne gitmesin diye. Bremen’e mızıkacıları gibi iki baş belirdi kapıda…
Üste annem alta hanım…
Ama nasıl gülüyorlar, ne çabuk bıktın?
Annem diyor ağzımdaki iğneyi yutacaktım senin o halini görünce!

Ya bu nasıl bir günah olmalı?
Ne tür bir günah işlemiş olabilirim ki bitmedi çilem, bitmedi!

voluntatem constituo

Bir Alman özel biriminin sloganı…
Latince, irade belirleyicidir (der Wille entscheidet)…
Evet…
Gerçekten öyle, bir yere kadar öyle…
Gerçi bir noktadan sonra başka faktörler giriyor araya!

Mesela fiziki engeller…
Çok şükür Allah’ıma çok şükür bu sabah uyandığımda balkon kapısını açmamla serin serin bir hava…
Sizler için NORMAL, doğal olan bir durum benim için sorun…
Nefes alabilmek, sadece solumak!

Bizim düldül, benekli…
😊
Bizim Bulgar komşunun üç tane hayduttu var, sıçan kadar…
Vallahi billahi birer avuçtan biraz fazla, KORKTU havlamalarından kuyruğunu kisti…
Daha birkaç gün oluyor, üç aylık oldu. Kaldı başıma…
Çocuklar okuldan gelinceye.

Şimdi anlıyorum

Saklamıyorum, hep söylerim, yazarım…
Ben jeton ÖZEL çok köşeli, kolay kolay düşmez ama bir düştü mü de değişik seviyelerde birbiri ile ilişkili görünmeyen verileri birbirine bağlayabilir, birbirleriyle ilişkilendirir.

Alman cumhurbaşkanı davetiyle geliyor pezevenk…
Muhalefet, halk gerçekten tepkili…
Hatta koalisyon içinde bile tepkili sesler var. Bugün Almanya…
İspanya ile bir anlaşma imzaladı. Akşam haberleri bu anlaşmayla dolu…
Anlaşılan Alman…
Tayyip’e hazırlan diyecek. Anlayışla karşılıyorum Almanları ister inan ister inanma özbeöz Almanlar arasında fakirlik artmakta. Ne soktun o pis burnunu Suriye’ye?
“Bela” ettin insancıkları hem kendine hem başkalarına. YEMINLE…
Yarına hem cumhurbaşkanlığına hem başbakanlığa mail yollayacaktım, tepkimi gösterecektim bu ziyarete. Yakışıyor mu bir demokrasiye…
Bir zorba, kendini bilmez kendini bir b.k sanan bir diktatör ile konuşmaya?
Koyun can, kasap et derdinde!

Neyi anlatayım, ne bilmek istiyorsun?

Tahmin edemiyor musun?
Bugün…
Sıcaklık düştü nem yükseldi(!)

Kafa iyi, yok süslemedim…
Sağlık açısından “iyi”
Eski dalavereler, kan?
Bilmiyorum!

BILDIGIM…
Ki gerisini sen düşün doktorum…
Tansiyon “normal” yani benim için yüksek tansiyon…
AMA…
>>> İstirahat halinde <<< kalp atışları…
100 ile 120 arası değişiyor!

Bunlarrr gazeteci değil mi? Pekiii

Ben neyim?
Bir veli âdem!

Eyyy köşe sahibi ki bu eyyy HEPINIZE…
Neden hiçbiriniz bu soruyu sormasınız, sordunuz da benim mi gözümden kaçtı yoksa?
Zaten KEPAZELIGIN had safhası, eniştesi, dedesi, oğlu, gelini bilmem nesi…
Vergisi ödendi mi ödenmedi mi falan…
AMAAA…
Bu para nasıl kazanıldı?

Bu para kazanılırken…
>>> Siyasi nüfuz <<<
Kullanıldı mi kullanılmadı mi?
ESAS…
Soru bu!

Türkiye’de bilinen bir gerçektir, AK Pezevenkler öncesi de bu böyleydi, geleneği bozmadılar…
Hala böyle…
Siyaset…
Vatan – millet için değil, şahsi ikbal, menfaat için yapılır…
AHLAKEN…
Son derece tutarsız ve çelişkili bir davranıştır!

Borsada…
“insider knowledge” denir, cezası çok büyüktür!

Man Adası dolarları zirve kâr yaptı!

Ben bu konuyu unutup gitmiştim. Avukatımız Ceren Yakışır, aradı “Man Adası Dolarları Gerçek Çıktı” yazınıza savcı “takipsizlik kararı verdi” dedi. Savcı görüşünü şöyle yazmış: “Şikayete konu yazı içeriğinde doğrudan hakaret niteliğinde söz ve bu anlama gelebilecek yorum bulunmadığı… Takibata gerek olmadığı…”
Yani bu kez sıyırdım.
Yeni bir dava yok.
Cumhuriyet Savcısı Adnan Özcan, “düşünce özgürlüğü kapsamında eleştiri ve düşüncelerini yazmış” diyerek adaletin, mahkemelerin, hakimlerin, avukatların, mahkeme katipleri ile mübaşirlerin zaman ziyan etmelerini önlemiş oldu.
Yaşasın adalet!
* * *
“Giden dolarlar yok. Gelen dolarlar var. Memlekete döviz gelmiş. Yani dolarlar gerçek. Dekontlar ise hakiki. Alıcılar ise hayattalar. Man Adası’ndaki şirketin Halk Bankası Galata Şubesi hesabından 15 milyon dolar, enişte, dünür, kardeş, oğulun Türkiye’deki banka hesaplarına gönderilmiş. Bu aile boyu 15 milyon dolar yurtdışında nasıl kazanıldı? Bu kazancın vergisi ödendi mi? Ödendiyse nerede ödendi? Enişte, dünür, kardeş ve oğul Man Adası’nda şirketi hangi ticari amaç gözeterek kurdular? 15 milyon doların kazanılması sırasında bir “kara para aklama” girişimi oldu mu? Vergi kaçırma teşebbüsü yaşandı mı? Bu para nasıl kazanıldı? Vergisi ödendi mi? Ödenmeyip vergi muafiyetlerinden, vergi aflarından faydalanma mı oldu? Maliye Bakanı, vergi müfettişlerini harekete geçirip, topluma “15 milyon doların nasıl kazanıldığını, vergisinin verilip verilmediğini” açıklamaya mecbur bir noktaya geldi. İnşallah açıklayacak!…” diye uzayıp giden yazıma Cumhurbaşkanı’nın avukatı Ahmet Özel, “bu yazıda hakaret var…” diyerek savcılığa baş vurmuştu.
Görüyorsunuz.
Yazıda hakaret yok.
Sadece “15 milyon doların Türkiye’ye geldiği gerçek. Bu para nasıl, nerede kazanıldı?” sorusu var.
* * *
Bir yılı dolacak.
Soruya cevap yok.
Bir yıl içinde Türk lirası, dolar karşısında erim erim eridi. Bütün dolar sahipleri olduğu gibi Cumhurbaşkanı’nın eniştesi, dünürü, kardeşi, oğlu da yüksek getiri elde etti. Dolar sahipleri, ellerindeki ya da hesaplarındaki doları bozdurmak için “yüzde 50 faizli süper bono” çıkarılacak günü bekliyorlar. Ben eski soruya cevap almadım. Yenisini sorayım: “Acaba, dünür, enişte, kardeş, oğul cumhurbaşkanının son çağırısı üzerine dolarları bozdurup, TL’ye geçtiler mi?”

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/man-adasi-dolarlari-zirve-kar-yapti-2562879/