“Sadece laf üretiyoruz” diye isyan ediyor Soner Bey. Ne münasebet Soner Bey ne münasebet? Teessüf ederim Soner Bey lafta üretiyoruz her şeyin içinde s.çıyoruz ve daha neler neler yapıyoruz

Okumak isteyen

Almanya…
Biraz sıcağı gördü ya…
Telaşlandı, aman ne bilimsel, siyasi – toplumsal tartışmalar…
Sıcaklar, su, tarım, hayvancılık, insanlar, çevre, dağ – tepe, balıklar falan…
Kaç gündür ilgi ile izliyorum, ilgi ile…
Ve öğreniyorum!

Mühür meselesi…
Mühür, bir nesnenin bir kimsenin, kurum veya kuruluşun mührünü taşıması, damgalanması…
Taşımacılık adına düzleştirilen su yolları…
Yaşanan taşkınlar…
Daha geçenlerde yazdım balık ölümlerini. Sıcaklık, oksijen dengesini…
Isınan dereler, nehirler, azalan oksijen artan yosunlar. Nükleer santrallerin, sanayi tesislerinin üretim kapasitelerini kısmaları, soğuk suyun kalmaması…
2B arazileri, lafa bak lafa…
Orman vasfını yitirmiş araziler. Bugün yazıyor gazete, Kâğıthane imara açıldı…
İstanbullun az sayıda kalan yeşil sırtı…
YETMEDI, BITMEDIII…
Özellikle son yirmi seneden beri İstanbul’a, vatan ve de millete edilen ihaneti…
Anlatmalı…
Muhalefet nasılsa kendi derdinde O ADI kalitesiz pezevenk ve zihniyeti nasıl suçluysa…
Başta Bahçeli ve sözde muhalefeti de suçlu ve yargılanmalı…
Göz göre göre belki bile bile mühürlediler kenti…
Biliyorsunuz İstanbulluyum, yerlisi…
Her yer betonarme, her yer taş yığını!

Düşünüyor Alman, düşünüyor ciddi ciddi…
Telafisi şimdilik mümkün olmayan ölümden ötesi…
Düşünüyor düzleştirdiği dereleri, nehirleri tekrar doğal, tabii mecrasına oturtmayı, muhtemel yaşanacak taşkınları böylelikle önlemeyi, doğal hayatı kurtarmayı…
DIKKAT, DIKKAT, DIKKAT…
Düşünüyor, evet ciddi ciddi düşünüyor kentleri…
Bundan böyle kentlerde DEmühürleme, yani betonarme yıkılacak, faklı şekilde düzenlenecek…
Yeşil…
Arttırılacak, sulak yerler, göl ve göletler oluşturulacak…
YENI yapılan tüm binaların çatıları yeşillendirecek, MECBUR TUTULACAK…
Kentlere beton değil toprak hâkim olacak!

Sen tabiattı, doğayı, canlıyı, cansızı, Allah’ı ne sandın be adi DINCI?
Oyuncak mı, yoksa sana inanan hayvanlar sürüsü ile mi karıştırdın?
O…
Sana kanar, senir dinler mi?
Kısa bir süreliğine hakimim sanırsın AMA O ilahi güçtür…
Dizgin tanımaz, zamanı ve yeri geldiğinde alır geriye verdiğini!

Yeri gelmişken, sözlerimi bitirmeden gel sana son bir örnek vereyim…
BIO, hani biyolojik…
Doğal olacak…
Almanya’da bilim tesadüf eseri bir durumun farkına vardı, bir kadındı vesile olan…
AMA tüm biyolojik işletmeleri ilgilendiren bir durumun dışa vurumu…
Bir bahçıvan, kadıncağızın küçük kendine göre bir bahçesi var, biyolojik tarım yapıyor…
İşte meyve ağaçları, çilek, fasulye falan, kendine göre, kendi için…

Bahçesinin çevresi tarla…
Çiftçi, aşağılamak için değil, bilgi ve bilinçsizliğini, vurdumduymazlık, düşüncesizliğini anlatmak için kullanıyorum bu tabiri…
Köylü…
Traktörü ile Allah ne verdiyse tarlalarını kimyasallarla donatıyor, püskürtüyor…
Doğa bu değil mi tabiat, yağmur mesela nasıl oluşur, neyle beslenir, rüzgâr…
Biyolojik üretim yapan kadının tüm ürünleri kimyasallarla dolu(!)

Anladın mi sana ne anlatmak istediğimi?

Bir ZERE, bir…
Parça kimyasal bulunan bir biyolojik işletmeci, üretici bu sıfatını kaybediyor…
Kendisi kullanmıyor, sıkmıyor ama rüzgâr taşıyor!

Hadi bakalım çık, çıkabilirsen işin içinden!