Ne mutlu bana

Şimdi yazacaklarımı EMINIM herkes kendisi için söyleyemez…
Bir önceki yazım…
Yazarken Rasim aradı, eski bir “müşteri”
Dostum, gerçek bir dost, kardeş…
Ve kardeşten öte!!!

Her sene arar, bayramlarda, yeni yıla girdikten sonra…
MUTLAKA…
İhmal etmez, vefakâr dostum, can yoldaşım, kardeşim.

Gerçek dostluk gördüm…
Gerçek aşkı yaşadım, sevdim…
Ve sevildim…
Yürekten, tee içten gelen bir sevgiyle sevildim…
Ne mutlu bana ne mutlu…
Bu gözler kapanınca, inanın kapalı gidecek çünkü gerçek dostu da gördüm…
Kadın denilen varlıkların aşkını da!

Acıyorum…
İnsan diyemeyeceğim onlara, acıyorum yaratıklara…
İçlerinde kinden, nefretten başka duygular büyütemeyip yaşamamış…
Sevgiyi, gerçek aşkı yaşamamış olanlara.

Politischer Diskurs und Hegemonie

Sehr geehrte Damen und Herrn,
Liebe Leser…

Sicher ist ihnen bekannt das der Wortstamm des Worts Diskurs (discursus) latinischer Herkunft ist und es im eigentlichen sinne nichts anderes als „Umherlaufender“ heißt…
Wortgemäß, also die Bedeutung oder die Verwendung dieses Wortes im politischen oder umgangssprachlichen Sinn ist: „Erörternder Vortrag, hin und her gehendes Gespräch“

Ich denke…
Nein, nicht weil ich denke, bin ich. Sondern weil ich denke und der Meinung bin, bin ich. Man(n) könnte auch diskutieren, oder Meinungsaustausch dazu sagen. Oder einfach nur eine Aussprache.
Um ihnen das was ich eigentlich sagen will zu verdeutlichen, möchte ich die im deutschsprachigen Fernsehen ausgestrahlten Werbungen zur Hilfe nehmen.
Ich weis nicht ob sie sich wie ich auch schon einmal über diese Art der Werbungen aufgeregt haben.

Wortwörtlich…
„Ohne Sinn und Verstand“, einfach nur „blöd“

Alles hat mit „ich bin doch nicht blöd angefangen“ und wurde von Tag zu Tag hirnrissiger…
Bis hin zum junk food…
Ähnlich der Werbungen im Fernsehen wird auch der Politische Alltag, das leben in dieser Gesellschaft von Tag zu Tag mühseliger…
Ich habe den Eindruck als ob wir bewusst verrohen…
Ja…
Eine Verrohung der Gesellschaft, in der Sprache, im Umgang miteinander…
Die Umgangsformen an sich und überhaupt unser Denken und Handeln verroht(!)

Leute was soll das?
Was ist aus dem Volk der Denker und Dichter geworden?
Eure vorfahren drehen sich im Grab um…
Was ist aus euch geworden???

Bitte schiebt nicht alles auf uns Ausländer…
Sicher habt ihr uns UND wir euch beeinflusst…
Aber…
Wie sind nicht an allem schuld was in diesem Land schief geht…
Leitkultur hin oder her, dass selbe Boote, ob wir nun alle drinsitzen oder nicht…
Fakt ist…
Wir alle sind in der Verantwortung ein lebenswertes morgen…
Eine gesicherte Zukunft unseren kindern und Enkeln zu hinterlassen…
Arbeiten wir gemeinsam daran, Team Work…
Im übertragenen und eigentlichem sinne!

Es ist einfach alle schuld den anderen oder den Politikern zuzuschreiben…
Die Politiker sind nichts anderes als ein Spiegelbild unser selbst…
Und die anderen sind wir…
So bald wir uns, aus unserer gewohnten Umgebung begeben sind wir die ANDEREN!

Gemeinsam Verantwortung übernehmen, jeder einzelne für sich…
Da wo er steht, wo er lebt, wo er waltet und schaltet, für uns…
Und die anderen.

256, yine iyi beş yüzlerden, altı yüzlerden iyidir yani

Yaşamak için ilaç içmiyorum, ilaç kullanmak için yaşıyorum sanki…
Hiç unutmayacağım Münih’i, O psikolog Hanımefendiyi…
Kadıncağız ne demişti;
“Çoğu insan uyuşturucuyu yaşamdan soyutlanmak için kullanıyor, kopmak için…
Sen…
Yaşamak, yaşayabilmek için kullanıyorsun”

Dün gece…
Bir şişe Viski bitti, haliyle bugün böyle olması normal. Ne uyuşturucu ne ayriyeten aldığım ağrı kesiciler ki neredeyse etki ve tesir açısından uyuşturucuya eşit fayda etmedi…
Delirecektim ya, kafayı yememe ramak kaldı…
Dayanma gücümü yitirdim kardeşim, tahammül kalmadı…
Kafayı bir iyice süsleyince uyuyup kalmışım…
Ne fayda, sabah…
Sahi nerede kalmıştık???
Aynen oradan devam!

Çekilecek bir rezillik değil inan…
Günler yaklaşıyor, Tayyipistan…
En korktuğum nedir biliyor musunuz?

Bir insana işkence etmenin çeşitli yöntemleri vardır…
İz bırakmayan şekilde, mesela tarakla…
Evet, evet tarak. Erkeklerin kullandığı taraklar ile akil almaz ağrılara sebep olabilirsin…
Gerçi g.t yalamak için tek tek serbest bırakıyorlar tutukladıklarını…
AMA bu zibidilerin sağı solu belli olmaz, eser yine, gelir iyi saate olsunlar…
İlaçlarım…
İlaçları vermeyerek işkencenin en alasını yaşatırlar(!)

Özlem olmasa, hasret…
Bu gece rahmetli babamı gördüm rüyamda, ne çok sevindim.

Rahmetlileri ne zamandan beri görmüyorum, özlem…
Hasret…
Olmasa alacağım hanımı gideceğim başka tarafa. Yalvaracaklar neredeyse, Almanya’dan turist gelmiyor. GELMEZ…
Düzeltsen bile siyasi ortamı, sen Alman milletini senin g.t kılın mi sandın?
Yap, yap (…) bir şey olmamış gibi yola devam…
Babayı bulursun bundan sonra, babayı…
Almanın etkisi sarar Avrupa’yı!

Döl

Döl düşecek kardeşim…
Döl…
İlle rahime düşecek…
Birileri birilerine ille sok çıkar yapacak…
Akacak irin, akacak döl…
Ki…
Ya piç doğacak ya alim ya cahil veya şeytan doğacak…
Ya güldürecek ya ağlatacak ya yıkacak!

Ölü sayısı yirmiye çıktı

Böyledir…
İçin için bir şeyler kaynamasa, bir tohum…
Filizlenmeye başlayan veya henüz açılmamış olan bir tohum olmasa…
Kimse…
Hiç kimse ne ABD ne Israil veya başka birisi istediği kadar sulasın…
Filizlendiremez, açamaz kin ve nefret tohumlarını…
İstediği kadar > mevcut olan < bir yarayı kaşısın kanatamaz olmasa bir şeyler.

Iran…
Daha doğrusu Persler, Suriye kardeşim, Suriye köklü bir geçmişe bakan ülkeler…
Yerleşik düzen, binlerce yıl geriye giden…
Onları…
Bu hale getirebilen, aklıma dahi getirmek istemiyorum bizim gibi göçebelerle ne yapar?
Düşünmek, hayal etmek bile istemiyorum!

Allah’ım sen koru…
Sen, başımıza musallat ettiğin ipsiz – sapsız vatan hainlerini…
O…
Görgüsüz ve kör cahil yaratıkları başımızdan def et. Bu millet bunu kendi iradeleriyle yapamayacak…
Senin öğretilerini kendi iğrenç menfaatleri için kullanmaya çalışan O adi yaratıkları…
İsmen yazıyorum, başta Recep Tayyip Erdoğan(lari) denilen O adi kayıkçı piçini, babası muhtemelen belli olmayanı hemen ardından, adını kullanarak zevk-ü sefa içinde yaşayan F. Güllen(leri)…
Helak et, yok et. Koru bu memleketi, bu insanları.