İzmirlim, Sayın Doğru ve Sayın Çoksun…

Onu sona bıraktım ki çok dikkatli okuyun, çok dikkatli bakalım ayni sonuca varacak mısınız?


Çiftlikbank
17 Mart 2018
Yazarlar
Cumhurbaşkanı seçildi.
Cumhurbaşkanlığı sarayında oturmadı.
Evi yok.
Eşine ait köy evinde oturuyordu.
Suyu kuyudan çekiyordu.
Maaşının yüzde 90’ını yoksullara bağışlıyor, yüzde 10’uyla geçiniyordu.
Makam uçağı kullanmadı.
87 model vosvos’u var, ona bindi.
Şoförü yoktu.
Meclise Vespa’yla geldi.
Koruması yoktu.
Banka hesabı yoktu.
Kredi kartı yoktu.
Üç bacaklı, topal köpeği vardı.
“Siyaset, para biriktirmek için değildir, halk olmaktır” diyordu.
Birleşmiş Milletler’de konuşma yaptı, “kalıcı olan aşk, dostluk, dayanışma ve ailedir, belirleyici olan hayat olmalıdır, tüketim değil” dedi.
Cumhurbaşkanlığı süresi bitti, illa gene seçileyim, koltuğa yapışayım, kazık çakayım, oyları çalayım filan demedi, emekli oldu.
*
Uruguay cumhurbaşkanı’ydı Jose Mujica.
*
Peki, Uruguay halkı evi olmadığı için, suyu kuyudan çektiği için, vosvosa bindiği için mi cumhurbaşkanı seçti onu?
Hayır.
*
Cumhurbaşkanı seçilmeden önce “tarım” bakanıydı.
*
Akılcı ve halkçı politikalarıyla beş yıl gibi kısa sürede Uruguay topraklarının yüzde 90’ını tarım yapılabilir hale getirdi.
Ülkesini buğday, pirinç, mısır, arpa, yulaf deposu haline getirdi.
Canlı hayvan varlığını, sığır, koyun, domuz, kümes, toplam 45 milyona çıkardı.
Ülkesindeki canlı hayvan nüfusunu, ülkesindeki insan nüfusunun 13 katına çıkardı.
Süt ürünleri sektörünü, beş katına büyüttü.
Topraktan elde edilen kazancın bir kısmını denize döktü, balıkçılık patladı, üç katına çıkardı.
Tarım ve hayvancılık sayesinde işsizliği azalttı, kişi başına düşen geliri arttırdı, maaşları yükseltti, köyden kente göçü durdurdu.
*
Hırsızlık yapmaması, paraya tamah etmemesi, sarayda oturmaması, vosvos’a binmesi, hayat felsefesi, elbette örnek alınması gereken davranışlardı ama… Cumhurbaşkanı seçilmesinin sebebi, tarım’dı.
*
Biz ise, dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biriydik.
Cumhurbaşkanımız kendine bin yüz küsur odalı saray yaptırdı.
Emrinde yedi tane filan uçak var.
Örtülü ödenekle yılda iki milyar liradan fazla kafasına göre harcama yapıyor, nereye harcadığını sorman bile yasak.
Şimdi yukarıdaki Uruguay’dan inek ithal ediyoruz.
Saman ithal ediyoruz.
Herifin biri internette “çiftlikbank” kurdu, beğendiğiniz ineğin üstünü tıklayıp, şahsi banka hesabıma parayı yatırın, ineğin etinden sütünden size kar payı ödeyeyim dedi, saman ithal eden ülkenin insanları bu teklifi çok mantıklı buldu, herifin şahsi hesabına tiko para 500 milyon lira yatırdılar, paraları balyaladı, Uruguay’a kaçtı.
*
Uruguay’da elçiliğimiz yok.
Suçluların geri iadesi antlaşmamız yok.
*
Uruguay’dan inek alabiliyoruz.
Çiftlikbank’ın sahibini alamıyoruz.
*
Tarımdaki muhteşem başarılarını takdir ederek Akp’yi 16 senedir iktidarda tutan sayın ahalimizi tebrik ediyorum, Çiftlikbank’ın imam hatipli sahibine 500 milyon lira ödeyen sayın ahalimizi en kalbi duygularımla kucaklıyorum.
*
Gerizekalı Uruguaylılar gibi en az üç inek yapmayalım.
İlerizekalılar olarak en az üç çocuk yapmaya devam edelim.
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/ciftlikbank-2293246/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Tıfıl tombul oğlan!
Uyanık, 80 bin kişinin 500 milyon lirasını çarptı, Uruguay’a kaçtı. Buldular bu tıfıl tombul oğlanı “Vay ahlaksız… Vay soysuz… Vay yalancı… Allah’tan korkmaz, Hz. Peygamberden utanmaz…” diye kızıp, eşini de sorguda konuşturarak öfke boşaltıyorlar. Bu tıfıl tombul oğlan, büyüklerinden neyi gördüyse onu yapmış. İktidar büyükleri, “memleketin tümünü çiftlik bank” yaptılar. Oğlan da büyüklerinden gördüğünü modelledi.
Milyon tane örnek var.
İşte bir güncel örnek.
Memleket büyüğü!
Memleketin en büyüğü!
Meclis Başkanı!
Meclis’i “Çiftlik Bank” yapmış. Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın iyi eğitimli polis korumaları var. Korumalar, Meclis Başkanı, 1 milyon 100 bin TL devlet parası sayılıp alınmış, yabancı ülkelerde üretilmiş Audi A8 lüks makam otomobiline arka koltukta oturmuş giderken onu dışarıdan gelecek her saldırıdan koruyacaklar.
Tamam korusunlar!
* * *
Fakat 80 milyon nüfuslu memleket Meclis Başkanı için bir “Çiftlik Bank” yapılmış. Korumalarına, yaklaşık 3 milyon TL devlet parası sayılarak yine yabancı bir ülkede üretilmiş her biri devlete 590 bin TL’ye mal olan 5 adet Toyota Land Cruiser Prado cip alındı. Türkiye’deki otomobil fabrikalarında Türk işçisinin ürettiği ciplerle Türk Meclis Başkanı korunamıyor!
5 tane 590 bin TL.
5 tane ithal cip.
Ne olacak?
Meclis Başkanı korunacak.
Meclis çiftlik bank olmuş!
İşte başka bir güncel örnek daha: Yüzde 99 hissesi devlete ait TÜBİTAK Marmara Teknokent’in genel müdürü ayda 32 bin TL maaş alıyor. Sayıştay müfettişlerinin tespitine göre, bu devlet müdürü bu kadar yağlı maaş almasına rağmen 23 bin TL kredi kartı harcamasını da devlete ödetti.
Devlet çiftlik bank olmuş!
İşte bir diğer güncel örnek daha: Hükümet bu yılın sadece 2 aylık döneminde örtülü ödenekten 334,5 milyon TL harcama yaptı. Kısa şubat ayında bile bütçe açığı 1.9 milyar TL oldu.
Bütçe, çiftlik bank olmuş.
Diyorum ya!
Yüzlerce örnek var.
Say say bitmez.
İşte bir örnek daha: 8 yıl önce (2010’da) 2.6 milyar TL olan Diyanet İşleri Başkanlığı Bütçesi, yıllar içinde katlanarak arttı ve 2017 yılında 6.8 milyar TL’ye ulaştı. Diyanet’in kasasına, 8 yılda Bütçe Kanunu ile harcasın diye 38.8 milyar lira devlet parası konuldu. Diyanet her yıl, daha fazla ödenek istedi.
Din, diyanet çiftlik olmuş.
Başka bir örnek: Başbakanlık makam uçağı havuzunda bulunan VIP uçaklara bir yılda 529 milyon TL devlet parası harcandı.
Milletin parası çiftlik olmuş.
* * *
Tıfıl tombul oğlan da Bursa’da bir lokantada bulaşıkçılık yaparken “olana-bitene bakıp, kendine örnekler” alarak; kimi zaman mehter marşı çaldırıp, kimi zaman “Allah yolunda, Rabbim hepimizi korusun…” diyerek kendine bir “Çiftlik Bank” yarattı. Sadece 27 yaşındaydı. Projelerimiz yüzde 30 devlet teşviklidir diye ilan etti. Adını “çiftlik bank” koydu ama aslı eski denenmiş, sonuçları görülmüş “keriz silkeleme” yöntemidir. Uyanık geçinen kimi insanoğlunun içindeki “avantadan zengin olmak, kimsenin yapamadığını yapıp büyük avı yakalamak” kurnazlık fıtratından faydalandı. Ava gidenleri avladı. Tavuklara, danalara, Konya’da arazilere yüksek paralar verme ve “1 koyanın 50 alacağını” vaat etme sürecini başlattı. Aynı politikacı büyükleri gibi…
Başardı!
80 bin kişinin 500 milyonunu çarptı.
Uruguay’a kaçtı.
Büyüklerine kaçış yolu açtı!
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/tifil-tombul-oglan-2293202/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

İstiklal Marşı’nı Orhan Gencebay yapsın…
17 Mart 2018
“Güfte var, beste yok” dedi…
Böylece İstiklal Marşı’mızın da yarısı gitti mi?..
*
Cumhuriyetimizin 10’uncu yılıydı…
Görülmemiş bir zaferle kurulan cumhuriyet dünyada bir yıldız gibi parlıyordu… Çocuklarını, evini-barkını, ambarındaki buğdayını vererek, aç kalarak destan yazmış millet 10’uncu yılı gururla kutluyordu…
Evlerde şenlik, sokaklarda bayram vardı…
10’uncu yıl için bir marş lazımdı, bir yarışma açıldı… Cemal Reşit Rey, güftesini Behçet Kemal Çağlar ile Faruk Nafiz Çamlıbel’den alarak bir marş hazırlamıştı… Eserini alıp yarışmanın yapıldığı Milli Eğitim Bakanlığı’na geldi, piyano eşliğinde seçici kurula çaldı…
Çok beğenildi…
Ama seçicilerden birisi “Bu marş bize uymaz” dedi…
“Niçin?” dediler…
“Çünkü tam ‘cumhuriyet‘ derken majörden minöre geçiliyor… Minör küçük demek… Yani şimdi cumhuriyet küçük mü?..”
Ona müzikte minörün ne anlama geldiğini anlattılar, 10. Yıl Marşı birinci seçildi…
Biz ülkemize kara düşüncenin çöktüğü bu günlerde, her moralimiz bozulduğunda, o marşı söyleyerek direniriz…
*
Şimdi sıra geldi İstiklal Marşı’mıza…
Cumhuriyet’in tüm anılarını yıkanlar, bu kez de İstiklal Marşı’nda kusur buldular…
İstiklal Marşı; sadece sözleri ile değil, bestesi ile de mesaj içerir… Batı formatında, dünyanın her yerinde, müsabakalardan resmi-özel törenlere kadar, yabancı orkestraların da icra edebileceği kalıpta bestelenmiştir…
Yeter ki hisset…
Biz onu dinlediğimizde, hele yabancı bir ülkede duyduğumuzda, çocuklar gibi ağlarız…
*
Bir tek kelimesi anlaşılmayan Arapça dini eserleri elletmeyenler, iki hecesi yarım okunduğu için mi İstiklal Marşı okunurken oturdular…
Ve ayağa kalkanlara “Sap gibi” dediler?..
*
İyisi mi sen kendin için Orhan Gencebay’a bir marş yaptır…
İstiklal Marşı’mıza dokunma…
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/bekir-coskun/istiklal-marsini-orhan-gencebay-yapsin-2293209/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger