İzmirlim yazdı

Psikolojik…
Ve sosyolojik bir analiz

İttifak
15 Mart 2018
Azı karar çoğu zarar ise…
Fazla mal göz çıkarmaz nedir?
*
Son gülen iyi gülüyorsa…
Neden, sona kalan dona kalır?
*
Ayağını yorganına göre uzat ama…
Borç yiğidin kamçısı değil midir?
*
Söz gümüşse sükut altındır.
O halde niye, sükut ikrardan gelir?
*
Çünkü sayın ahalimiz bizatihi “ittifak”tır!
*
Biraraya gelmesi imkansız gibi görünen, birbirine karşıtlığı temsil eden, taban tabana zıt fikirler, gayet uyum içinde yaşar.
*
Mesela, işimize gelirse “bir elin nesi var, iki elin sesi var” diye akıl öğretiriz. İşimize gelmezse “nerde çokluk, orda bokluk” deriz.
*
Malı götüremiyorsak, “azıcık aşım kaygısız başım” ayağına yatarız. Fırsatını bulursak “atın ölümü arpadan olsun” diye kestirip atarız.
*
“İyi insan lafının üstüne gelir” diye, o insanın yüzüne gülümseyen de biziz… “İti an çomağı hazırla” diye, o insanın arkasından ağız burun kıvıran da biziz.
*
“Eğri oturalım doğru konuşalım”la “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” arasında sadece bi milim vardır.
“İyilik yap denize at”la “merhametten maraz doğar” arasında sadece bi saniye vardır.
*
O sağlam duruştan bu yavşak duruşa…
O dik duruştan bu yamuk duruşa tık diye geçilir!
*
Birlikten kuvvet doğar, her koyun kendi bacağından asılır.
Dost kara günde belli olur, düşenin dostu olmaz.
Ele verir talkını kendi yutar salkımı, üzümünü ye bağını sorma.
Damlaya damlaya göl olur, taşıma suyla değirmen dönmez.
Erken kalkan yol alır, acele işe şeytan karışır.
Gün doğmadan neler doğar, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
Acı patlıcanı kırağı çalmaz, kurunun yanında yaş da yanar.
Cana geleceğine mala gelsin, mal canın yongasıdır.
Zararın neresinden dönülürse kardır, battı balık yan gider.
*
Hep böyledir.
İyiyle kötü, doğruyla yanlış, güzelle çirkin arasında gel-gitler yaşanır.
*
Dünyada böylesine “ikiyüzlü” davranış biçimine sahip bir başka millet yoktur.
“Binbir surat” bile denilebilir.
*
Bu çerçevede, solcu aniden sağcı olabilir, devrimci aniden liboş olabilir, milliyetçi aniden özerkçi olabilir, rabiacı aniden ülkücü olabilir, pişkin pişkin tükürdüğünü yalayabilir.
*
Akp’nin keşfettiği damar işte budur.
İşine geldiğinde işine geldiği gibi davranan, kendi söylediğini kendisi yalanlayabilen sayın ahalimiz, doğuştan “ittifak”tır.
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/ittifak-2287998/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger


Ve yine…
Bilgilendirdiğiniz için teşekkürü bir borç bilirim!


Korkmaz sönmez
16 Mart 2018
Her kuşu öpmüştü.
Bi leylek kalmıştı.
Asrın liderimiz “en büyük üzüntüm, İstiklal Marşı’nın hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin bulunamamış olmasıdır, burada bestekarlara büyük iş düşüyor, temenni ediyoruz ki o da çıkar” dedi.
*
Aslına bakarsanız…
*
Babasının oğlu Bilal konsere gitmiş, “efenim beğendiğiniz parça varsa okusunlar” denmiş, Bilal hemen istek parçasını söylemiş, “Sabile’yi çok severim” demiş… Herkes şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakmış, “efenim maalesef o bahsettiğiniz şarkıyı bilemedik” demişler, Bilal sinirlenmiş “nasıl bilmezsiniz yahu” demiş, “eller ayır sabile, yollar ayır sabile, yıllar ayır sabile!”
*
İstiklal Marşı’nın dramı budur.
*
Sözle müzik birbirine oturmaz.
*
Ben kendi payıma ilkokulu bitirine kadar “lardaaa yüzeen al sancaaak” bölümündeki “larda”nın ne olduğunu kavrayamamıştım.
Habire öğretmenime soruyordum, larda ne demek öğretmenim?
*
“Tüteeen en son ocak obe” var bir de.
Deliriyorduk meraktan, Allahım yarabbim “obe” ne?
Sınıf arkadaşlarımla birlikte “Japonca kelime mi acaba?” diye fikir yürütüyorduk, rahmetli öğretmenimiz de obe’nin aslında “o benim”in obe’si olduğunu anlatmaya çalışıyordu.
*
Böylece “nim milletimin yıldızıdır parlayacak” bölümündeki “nim”in nereden kaldığını da öğrenmiş oluyorduk.
*
Çünkü…
Güftesi 1921 yılında, bestesi 1924 yılında kabul edildi.
Yani, üç sene önce yazılan sözlere, üç sene sonra müzikal gömlek dikildi.
Marştan çok acemaşiran makamında, bildiğin alaturka şarkı gibiydi.
Haliyle cuk oturmadı, pot yaptı.
Altı yıl o şekilde vaziyet idare edildi.
Baktılar ki olmuyor, 1930 yılında bestesi gene değiştirildi.
Bu hali kabul edildi.
Anca bu kadar oldu.
*
İşte bu nedenle çık sokağa sor, nüfusun en az yarısı “korkmaz sönmez” der.
Halbuki “korkmaz” diye bir kelime yoktur İstiklal Marşı’nda.
*
Türk halkı, sadedir.
Marşımız, çetrefillidir.
Oturmaması ondan.
Oturmaz, uymaz, istersen elli beste daha yap, mümkün değildir.
*
İyi bir şey yapayım derken, illa abartıp kuş kondurma merakımız olduğu için, ses aralığı yüksek tutulmuştur.
Söylerken mesela, Edirne’den şak diye Erzurum’a, şak diye Trabzon’a, şak diye Muğla’ya geçmen gerekir ki, konservatuvar öğrencileri için bile çok zordur.
*
Sadelikten uzak olduğu için…
Söz başka telden çalar.
Saz başka telden söyler.
*
(Peki neden böyledir derseniz?
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temelleri arasında yeralıp, Mustafa Kemal vizyonuna danışılmadan yapılan, Mustafa Kemal’e sormamıza gerek yok, biz çok daha iyi hallederiz diye TBMM’de emrivakiyle yapılan, ilk ve tek işti!
Olacağı maalesef buydu.)
*
Neticede…
Bunu öğrenene kadar göbeğimiz çatladı.
Dombıra’yı araklayıp üstüne tırışkadan söz yazmaya benzemez, gözünüzü seveyim bi daha dokunmayın kardeşim.
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/korkmaz-sonmez-2290743/