Vuran vurmuş beni kalbimden. Bir insan kaç kez ölebilir ki?

Altı olsa da eve gitsem, yoruldum…
Bezdim hayatımdan…
Artık yarına devam ederim ahiret ile!

Biliyorsun bela gelir bulur beni, benim hiçbir şey yapmama gerek yok…
Manyak mıknatıslıgı Allah’ın emri…
Bela ise geliyorum demez, bulur beni. Belalı manyaklarda vardır tabii…
Ama…
Kimisine can kurban be!

😊

Acayip yorulmusum, yatsam uyuyacagim. Uyumamam lazim…
Gidecegim birazdan, kacta gelirim bilmem

Bak güzel kardeşim; INGILIZ

Yazmayayım, yazmayayım diyorum…
Yine yazıyorum…
Hani kıçı kırık var ya bir tane, hani Brexit hezimeti…
İngiliz parlamentosu konuya el attı, dedi “çekil kenara”
Bir konuda onlar söz sahibi oldu…
DEMOKRASI…
PARLAMENTO…
Senin onayınla bizde ki gibi değil TEK ADAM beceriksizliği…
İlerisi değil AMA BEKLE en güzeli geliyor daha…
Evet parlamento girdi devreye bir…
İkincisi, May…
Muhalefetin yardımı ile belki çözebilecek sorunları…
Söz konusu ülke istikbali…
Bize “iktidarı ve muhalefeti ile” sadece yıkım, sadece kavga…
Hesap sorun bu köpeklerden, dincisiyle, sözde Atatürkçüsüyle birlikte HEPSINDEN hesap sorun!

MUTLAKA OKU

Veee okurken aklıma Atatürk’ün sofrası geldi

Evet, O meşhur sofra…
DINCI…
Dinci bile bu iftirayı atmadı, atamadı, en azından ben duymadım, okumadım…
“Atatürk, körkütük sarhoş şunu yaptı bunu yaptı” diye, siz okudunuz, duydunuz mu böyle bir iftirayı?

Mantıklı gelmişti bana okuduğumda…
Kendimde çok uyguladım bu yönetimi, hala gerektiğinde yaparım bunu…
Sevdiklerim ile BAZEN varlıklarından rahatsızlık duyduklarımla bile…
SORMA…
Bana yazar ismi, çok uzun yıllar oluyor okuyalı.

In vino veritas

Latince, şarapta gerçekçilik vardır diye tercüme edebiliriz…
Evet O yazar şöyle bir tezi koymuştu ortaya; Atatürk sofrasında içki ikram ederdi ki insanlar kendisini, kendi huzurunda daha rahat edip konuşabilsin diye!

Roma imparatorlarının bile kulağına fısıldanırdı…
Unutma, ölümcülsün!

Megalomani…
Yani büyüklük tutkusu…
Uzun yıllar iktidarda olup güç sahiplerinin yakalandığı bir hastalıktır…
Hatasız, kusursuz olduklarını sanırlar…
Unuturlar sadece birer insan olduklarını…
Yine Latinler der ki…
Memento mori…
Ölümcül olduğunun bilincinde ol!

Ne büyük bir insanmış Atatürk ne büyük!

Şamar oğlanı
22 Mart 2019

Sanırım…
Gelenek bize Avrupa saraylarından geldi:
“Whipping boy” diyorlar.
Biz, “şamar oğlanı” diye çevirdik.
Monarşi geleneğinde prensler dövülemezdi. Cezalandırmak için ne yaparlardı?
Özellikle eğitim sırasında her prensin yanında “aşağı tabakadan”/köle çocuk olurdu; prens cezalandırılmak istendiğinde dayağı bu çocuk yerdi!
Bunun iki sebebi vardı:
-Kraliyetin kanının dokunulmazlığı…
-Manevi acı çektirmek… Prense, -kuşkusuz zamanla arkadaş olacağı- çocuğun kırbaçlanması seyrettirilerek “ders” verilirdi!
Hangi prenslerin böyle yetiştirildiğine iki örnek vereyim:
– İngiltere Kralı I. Charles (1600-1649) böyle yetiştirildi.
– Fransa Kralı XV. Louis (1710-1774) böyle yetiştirildi.
Prensler ile “şamar oğlanları” arasındaki ilişkiler edebi eserlere bile konu oldu.
Kuşkusuz geleneğe karşı çıkanlar da oldu. Erasmus 1516’da “Bir Hıristiyan Prensin Eğitimi” eserinde prenslerin fiziksel olarak cezalandırılmasının uygunsuzluğunu yazdı ancak vekâlet cezasından bahsedemedi! Tipik Erasmus zekası; cezadan kendini hep böyle kurtardı…
Saray geleneği zamanla aristokrat ailelere de geçti. Onlar da evlerine “şamar oğlanı” aldı. (Çevremde görüyorum; genç aileler çocuklarına “yarı tanrı” muamelesi yapıp çok şımartıyor; gelenek sürse bunlar da 300-500 dolara “şamar oğlan” kiralardı herhalde! Çocuk yerine “şamar oğlanı” cezalandırırlardı! Neyse…)
Konu şuradan aklıma geldi.
Türkiye’de biri suç işliyor, diğeri dayak yiyor!
Anlatayım…
Suçlu kim
“Açılım” dediniz.
“Çözüm süreci” dediniz.
“Stratejik derinlik” dediniz.
“Büyük Ortadoğu Projesi” dediniz.
“Öcalan Ortadoğu’da Türkiye’nin önünü açıyor” dediniz.
Oslo’da masaya oturdunuz.
İmralı’da masaya oturdunuz.
Dolmabahçe’de mutabakat açıkladınız.
Kandil’e aracı gönderdiniz.
Başımıza “akil adamlar” çıkardınız.
Habur’da halay çektirdiniz.
Diyarbakır’da “megri megri” diye Nevruz kutladınız.
“Öcalan’ın mesajı düşüncelerimizdir” dediniz.
Sözlerini canlı yayında ekranlardan yayınlattınız.
“Sayın” sözcüğünü ağzınızdan düşürmediniz.
“Serok Apo” posterlerine izin verdiniz.
PKK bayraklarını taşımayı suç olmaktan çıkardınız.
Hendeklerin kazılmasına, heykellerin yapılmasına ve Türk bayrağının indirilmesine apaçık göz yumdunuz.
“PKK terör örgütü değildir” diye köşe yazıları döktürdünüz.
“Lozan çöktü” diye manşet attırdınız.
Mandacılar ile kol kola girdiniz.
Cumhuriyet için “reklam arası”- “bitkisel hayat” diye nutuk attınız.
“Türk” adını- TC ibaresini dört yandan çıkardınız.
“Andımıza” bile faşist damgası vurdunuz.
Anayasa’nın başlangıç ilkelerini kaldırmak istediniz.
Her gün bir olup Atatürk’e dil uzattınız.
Yahu… Siz Mehmetçiğe “kelle” dediniz.
Yazayım mı daha?
Yutalım mı bunları?
Peki…
Şimdi ne yapıyorsunuz?
Dayak yiyen kim
Söyleyin bakalım:
Suçlu kim? Belli…
Peki…
Hemen her gün dayak yiyen kim?
Miting meydanlarında görüyoruz…
Ekranlarda seyrediyoruz…
Gazetelerde okuyoruz…
“Beka- beka” diye seçtikleri “şamar oğlanlar” belli:
CHP… Kemal Kılıçdaroğlu.
İYİ Parti… Meral Akşener.
SP… Temel Karamollaoğlu.
Ve her daim “şamar oğlan” Kürtler!
Hadi iktidarın başını anladık!
Hürriyet Gazetesi eline cımbız almış yazıyor:
-CHP’nin şu listesindeki aday HDP’li…
Heyhat! Seçimin kaybedeni şimdiden Hürriyet gazetesi oldu; listelerde, efendilerinin sandıkla cezalandırılmaması için “şamar oğlanı” arıyor! Sadece onlar mı?
Canımızı-malımızı emanet ettiğimiz koskoca İçişleri Bakanı bile “şamar oğlan” avı peşinde!
-Tüm adaylar “temiz kağıdı” almadı mı? Aldı.
-Tüm adaylar Yüksek Seçim Kurulu “onayından” geçti mi? Geçti.
O halde İçişleri Bakanı, adaylar hakkında nasıl hukuk dışı konuşmalar yapar? Yapar, çünkü o da Saraya “şamar oğlan” arıyor!
Bakın:
“Şamar oğlanı” geleneği çok gerilerde kaldı. İnsanoğlu bu tür feodal-gerici uygulamaları çoktan tarihin çöp tenekesine attı.
Sanırım bu seçimde başta Kürtler olmak üzere halk “şamar oğlanı” olmadığını iktidara gösterecek…
Gördük: Bu iktidarın aklı başına hep sonradan geliyor!
Gazeteci İsmail Küçükkaya yeni kitap yazdı: “Biraz Cesaret.”
Diyor ki:
“İktidarların doğru yöne sevk edilmesi için uyarıya ihtiyacı vardır. Tavsiye, eleştiri ve uyarı, güç sahiplerini yanlıştan korur.
Makamdayken, hele uzun süre makam ve mevki sahibiyken etrafınız dalkavuklarla dolar. Gitgide kimse sizi eleştirmez hale gelir. Güç sahibini eleştirmek risklidir. Zordur. ‘Evet efendim, haklısınız efendim‘ demek kolay ve risksizdir.
Soralım: Yöneticinin neye ihtiyacı vardır? Ortak akla.
Peki bu nasıl bulunur? Tartışarak. Her fikrin ifade edildiği özgür ortamlarda diyalog kurarak. Birileri olacak ve ‘efendim burada yanlış düşünüyorsunuz‘ diyecek. ‘Bu konuda yanlış yapıyorsunuz‘ diye itiraz edebilecek…”
İsmail Küçükkaya haklı; iktidarların “dalkavuklardan” uzak durması lazım.
Ve: Yazdığım gibi iktidarlar “şamar oğlanı” aramaktan vazgeçmelidir.
“Dalkavuk” ve “şamar oğlanı” iktidarı gerçeklikten uzaklaştırır…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/soner-yalcin/samar-oglani-2-4012644/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

😊 Bakma güldüğüme, ACI BIR tebessümdür bu. Hani o beş soru, yeridir VE Allah var yukarıda, bilmezsin tabii beni AMA YEMINLE doğru. Evet, örneğin Filistin… Yeri ve zamanıdır…

Söyle ey kulum, ömrünü ne ile, nasıl tüketin?
– Rabbim mücadele ile

Söyle…
Gençliğini nasıl tükettin, inançların yolunda mı yoksa nefsini doyurmaya mı harcadın?
– Allah’ım sen beni benden iyi biliyorsun! Nefsim ile uğraşmadım değil AMA sen bizi böyle yaratmadın mi? Kadın hayatımda önemli bir yer aldı, evet içki. Bir, iki kumar ancak gençliğimden beri biliyorsun ne için uğraştığımı, SEN biliyorsun bunu!

Söyle kulum bana ahir ömründe edindiğin mal – mülk helalden midir yoksa haramdan mı?
– İğnenin ucu ile kuyu kazdık, senin bağış ettiğin akil ile, bilgi ile edindik edindiklerimizi. Helal Allah’ım helaldir bildiklerin.

Ve cevap ver bana bu mal – mülkü nerede ve ne için harcadın?
– Harcamadım, benden sonra gelecek olanlar için muhafaza ettim. Taş üstüne taş koymaya çalıştım Allah’ım. Bu yaşamadım ve yaşatmadım anlamında değildir, elimden geldiğince muhtaca el uzatmaya çalıştım. Biliyorum daha fazla yapabilirdim ama sürekliliği daha önemli saydım, senede bir kez değil önüme gelen her fırsatta paylaşmaya çalıştım.

Bildiğinden sorumlusun ey kulum, söyle bana bildiğin yolda, ilmin ile ne ile muamele (amal, amel, işlem) ettin?
– OKU diye emir edersin, okudum ve doğru bildiğimi öğretmeye çalıştım. Burada da sürekliliğe önem verdim AMA ne laf anlatabildim ne söz Rabbim.

Hayal kurmak güzel bir şey AMA birde hayatin gerçekleri diye bir şey var VE ben bu gerçekleri misliyle yaşadım, gördüm. Bekir Hocam keşke iyimserliğinizi, hayallerinizi paylaşabilsem

“Gitmez” denilen bir de baksın ki gitmiş…
22 Mart 2019

-Yaşamı at sırtında geçmiş Süleyman Şah, ölümünden sekiz asır sonra, bu arkadaşlar sayesinde ilk kez askeri REO’ya binip düşmandan kaçtı…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez Türk askerinin kafasına çuval geçirildi…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez devlet, komutanlarından hastanesinde, okullarından mülklerine kadar kendi ordusunu tasfiye etti…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir tarikatın sinsi kumpaslarıyla, suçsuz-günahsız Genelkurmay Başkanı tutuklanarak hapse kapatıldı…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez Yahudi düşünce kuruluşları bir Türk başbakanına “Üstün cesaret madalyası” verdi…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez ülkenin başbakanı “Kürdistan” dedi…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başbakan önünde ayağa kalkmayan subayı hapse attırdı ve çıkıp “Şu anda hapiste” diye gururlandı…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez Türk Ordusu’nun yapması gerekeni ÖSO diye bir devşirme örgüte yaptırdılar ve Cumhurbaşkanı TSK ile birlikte ÖSO’ya teşekkür etti…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez Andımız yasaklandı…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez Atatürk’lü bayrak taşıyanlar hapse atıldı…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez ülkenin tüm haberleşme-iletişim sektörü yabancıların eline geçti…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez cumhurbaşkanına uçak hediye ettiler, cumhurbaşkanı da uçak hediye eden Katar’a tank fabrikamızı verdi…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez dört bakan ayakkabı kutuları, rüşvet paralarını sayma makinaları, kasaları, kanıt kasetlerle yakalandı, ama değil soruşturma, ifadeleri bile alınmadı…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez gazeteleri, televizyonları ile tüm medya iktidara bağlandı…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez TBMM anlamını yitirdi…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez kayınpeder cumhurbaşkanı, damat maliye bakanı oldu…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez yoksullar ikişer kilo domates-soğan için kuyruğa girdiler…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez 70 milyar dolarlık fabrikalar, limanlar, santraller, kamu varlıkları satıldı…
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez işsizlik rekor kırdı…
-Ve cumhuriyet tarihinde ilk kez bir cumhurbaşkanı, belediye seçimlerinde adaylardan fazla meydan meydan koşturup partisinin adaylarına oy istiyor…
İlkler bu köşeye sığacak gibi değil…

Hadi Türkiye…
Bir “ilk” daha olsun…
“Gitmez” denilen bir de baksın ki gitmiş…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/bekir-coskun/gitmez-denilen-bir-de-baksin-ki-gitmis-4012252/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Okuyun lütfen, belki bilmediğiniz veya unuttuğunuz gerçekleri öğrenecek, hatırlayacaksınız. Yerli ve milli orospu çocuklarına duyurulur. Ancak Y-CHP, Y-CHP’dir ve Cumhuriyet Halk Partisiyle bence ilgisi yoktur

İdam sehpası
22 Mart 2019

Mustafa Kemal Atatürk…
Önce CHP’yi sonra Cumhuriyet’i kurdu.
İdam fermanı çıkarıp becerememişlerdi.
Beş defa suikast düzenlediler.
Uyurken vurmayı denediler, otomobilinde vurmayı denediler, kaldığı oteli dinamitle havaya uçurmayı denediler, Meclis’te üzerine bomba atmayı denediler, biri de İzmir’deydi… Kemeraltı’da bombalı saldırı planlamışlardı, makam otomobili geçerken karşılıklı iki dükkandan el bombalarını fırlatacaklar, üstüne çapraz ateş açacaklar, yan sokakta bekleyen otomobile atlayıp Urla yönüne kaçacaklar, balıkçı motoruyla Sakız adasına geçeceklerdi. Beceremediler.

İsmet İnönü…
CHP’nin ikinci genel başkanıydı.
Suikast düzenlediler.
1964’te başbakanlık binasından çıkarken yakın mesafeden üç el ateş edildi. Mermiler makam otomobiline, İnönü’nün oturduğu tarafın kapısına saplandı. Tetikçi, Kayseri’de Sümerbank bez fabrikasında elektrik teknisyeni olarak çalışıyordu, kalbimden hastayım diyerek sekiz günlük rapor almış, güya tedavi için Ankara’ya gelmişti. Olay yerinde yakalandı, kendisine yardım eden dört kişi vardı. Bazı “sohbetler”den etkilenerek İsmet İnönü’yü öldürmeyi “kutsal bir görev” olarak gördüğünü söyledi, öylesine doldurulmuştu ki, İnönü’ye karşı hissettiği nefret, saplantısı haline gelmişti.
Milli mücadele kahramanı, gazi, İsmet İnönü neler görmüştü… Günlük programını bile bozmadı, “suikastten korkarsan, her duvarın dibinde gölge görürsün” dedi, şikayetçi bile olmaya gerek duymadı.
Tetikçi 20 yıl hapis cezası aldı, 1971’de Tunceli cezaevinden firar etti, belli ki birileri ısrarla kurtarmaya çalışıyordu, beş ay sonra yakalandı.

Bülent Ecevit…
CHP’nin üçüncü genel başkanıydı.
Yedi defa suikast düzenlediler.
Biri İzmir’deydi… Kıbrıs Fatihi, İzmir Çiğli Havalimanı’na inmişti, tek el ateş edildi, mermi Ecevit’i ıskaladı, Robert Kolej’den beri arkadaşı olan Mehmet İsvan’ın bacağına saplandı, yara ağır değildi ama, Mehmet İsvan komaya girdi, çünkü o mermi, Türkiye’de kullanılmayan, içinde kimyasal barındıran, görülmemiş bir mermiydi. Tabanca Amerikan malıydı, Türk emniyetine üç adet hibe edildiği ortaya çıktı, Amerikan tabanca firması çok mahçup (!) oldu, Mehmet İsvan’ı İsviçre’ye götürdüler, tedavi masraflarını üstlendiler.
Tetikçi, polisti…
Çiğli karakolunda görevliydi.
Yanlışlıkla ateş aldı filan denildi, güya soruşturma açıldı, tetiği çeken polis serbest bırakıldı, güya yargılama yapıldı, oradan tıkandı buradan tıkandı, üstü örtüldü.

12 Eylül darbesinde CHP kapatıldı.
Ecevit, Hamzakoy’a götürüldü.

Serbest kalınca, gazeteciliğe döndü.
Darbeciler yazı yazmasını yasakladılar, dinlemedi, Milli Güvenlik Konseyi’ne karşı gelmekten tutuklandı, Akit celladının idam sehpası önünden yayın yaptığı Ulucanlar cezaevi’ne tıkıldı.
Özellikle yılbaşı öncesinde tutuklanmıştı, yılbaşını hapiste geçirmesinden özel zevk alıyorlardı, iki ay yatırıldı, çıktı.
Darbeciler bu defa hem yazı yazmasını, hem konuşmasını yasakladılar, bu yasağı da dinlemedi, uluslararası basına röportaj verdi, Milli Güvenlik Konseyi’ne karşı gelmekten gene tutuklandı, Askeri Dil Okulu’nda tutuldu, iki ay yatırdılar, çıktı.
Çıkar çıkmaz gene uluslararası basına röportaj verdi, Milli Güvenlik Konseyi’ne karşı gelmekten gene tutuklandı, gene Ulucanlar cezaevi’ne tıkıldı, dört ay daha yatırıldı.

Deniz Baykal…
CHP’nin dördüncü genel başkanıydı.
12 Eylül darbesinde yasaklanan siyasiler arasında yeraldı.
Zincirbozan’a götürüldü.
Tabancalı suikast için tetikçi tuttular, kılpayı kurtuldu.
Dört trilyon liralık hisse senedi var, mal beyanında göstermedi dediler, iftira ve yalan çıktı, İsviçre’de gizli banka hesabı var, yedi milyon dolar yatırıldı dediler, iftira ve yalan çıktı, avukatlık yaparken mafya babasının aracılığıyla sanatçılardan rüşvet istedi dediler, iftira ve yalan çıktı, arazi aldı, imarı değişttirdi dediler, iftira ve yalan çıktı, Ergenekon hahamını TRT’ye çıkardılar, Deniz Baykal MİT ajanıdır, CHP’nin başına derin devlet tarafından geçirildi dedi, iftira ve yalan çıktı, süper lüks yat aldı dediler, iftira ve yalan çıktı, meclisteki odasında kadın gazeteciyi taciz etti dediler, iftira ve yalan çıktı.
En son, manevi suikaste uğradı.

Hikmet Çetin…
CHP’nin beşinci genel başkanıydı.
Asrın yalanı Ergenekon örgütünün sözde şemasında, Pkk’nın ve Asala’nın para kaynağı olarak gösterildi.
Asrın iftirası Balyoz’un sözde darbe planında, başbakan yardımcısı olacağı iddia edildi.

Altan Öymen…
CHP’nin altıncı genel başkanıydı.
12 Mart Muhtırası sonrasında, sıkıyönetim sırasında “terörist hava korsanı” olduğu iddiasıyla, uçak kaçırmaktan tutuklandı!
Nasıl yani derseniz… 1972 yılında Türkiye’de ilk kez uçak kaçırıldı. THY’nin Ankara-İstanbul seferini yapan Boğaziçi isimli uçağı, dört Türk eylemci tarafından silah zoruyla Sofya’ya götürüldü. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamlarının durdurulmasını talep ediyorlardı. Yolcular arasında İsmet İnönü’nün oğlu Ömer İnönü de vardı. Sofya’da 36 saat beklettiler, basın açıklamasını yaptılar, sonra yolcuları serbest bırakarak, teslim oldular.
Tam o sırada… Gazeteci Altan Öymen ve kendisi gibi namuslu gazeteci arkadaşları, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamlarını önleyebilmek için imza topluyordu, 12 bin imza toplamışlardı, Altan Öymen bu imzaları TBMM’ye ve Cumhurbaşkanlığı’na götürerek bizzat elden teslim etmişti.
Şak… Altan Öymen’i tutukladılar.
Örgüt üyesi olmak ve uçak kaçırma eylemini planlamakla suçladılar.
Ellerini ve gözlerini bağlayarak emniyete getirdiler, sorguya kadar sekiz gün hücrede beklettiler.
O dönemin yalaka basınına yalan üstüne yalan haber yazdırdılar, Altan Öymen’in Esenboğa’da görevli bir yer hostesi ve bir kargo memuruyla uçak kaçırma eylemini organize ettiğini anlattılar.
Halbuki ne o isimde hostes, ne de o isimde kargo memuru vardı, hepsi uydurmaydı.
Uçak kaçırma bahaneydi, muhalif sesleri kesmeye çalışıyorlardı.
Neticede Altan Öymen’in suçsuzluğu kanıtlandı. Ama, bir türlü serbest bırakmıyorlardı. “Kamuoyuna uçak kaçırma suçuyla yakalandığınızı duyurduk, hemen bırakırsak olmaz, olay biraz unutulsun bırakırız” dediler! İki ay yatırdılar.
Tutuklanması birinci sayfalardan manşetlerle gümbür gümbür duyurulmuştu, serbest bırakılması iç sayfalarda tek sütunluk küçücük haberle duyuruldu.

Ve, Kemal Kılıçdaroğlu…
CHP’nin yedinci genel başkanı.
Akit celladı, Ulucanlar’dan idam sehpasının önünden televizyon yayını yaptı, CHP genel başkanı’nın asılmasını istediklerini söyledi.

CHP tarihi…
Emperyalizm maşası karşıdevrimcilerin suikast ve iftira tarihidir.

(Her şerde hayır vardır misali… Oturduğu koltuğun farkında olmayan mevcut CHP yönetiminin, Akit celladının idam çağrısıyla kendine geleceğini, bünyesine soktuğu abuk sabuk tiplerden kurtulup, kuruluş ayarlarına döneceğini umut ediyorum.)

Cellat bir kez daha göstermiştir ki…
CHP, Türkiye Cumhuriyeti’dir.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/idam-sehpasi-4012819/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

😊 Öyledir, dedim ya tecrübelerle sabit diye! Geldim gidiyorum yine, avukata vermişler beni, OMA. Mail yollamam gerekti. Sigorta, halbuki yazdım dedim vefat etti, PARA. Yok ya ben yanlış zamanda gelmişim dünyaya; para hep vardı AMA eskiden alıp eline kılıcı birkaç kele uçurabiliyordun en azından, artık o da kalmadı!!!

Annem…
Rüyaları, söylememiştim doktorun randevuyu erkene aldığını…
Pis bir rüya görmüş bu gece benimle ilgili, söylemek mecburiyetinde kaldım…
Bu kadın ve rüyaları, altıncı hissi…
İnanılmaz ya inanlımaz!

17:30 / 15:30

Dolar 5,42
Euro 6,19
Çeyrek altın 377,10
Borsa 91196

Sorma, aklımdan çıkmıyor. Yok ölümden falan korktuğumdan değil, BUUU belirsizlik, nefret ederim belirsizliklerden. BENNN her zaman önümü görmek mecburiyetindeyim, sevdiklerim!

Boş ver, Allah ne yazdıysa o olacak…
Dedim ya Allah verir, insan razı olmak mecburiyetindedir!

Hadi ben kaçtım, Jack…
Kakası pezevengin, bak ya neler ile uğraşıyorum…
Sonra Oma…
Belki bir gün kendime vakit ayırabilirim, öldüğüm zaman…
Cehennem ateşlerinde yanmazsam!

😊

O beş soru, onların cevabi hazır…
Belki bir gün yayınlarım ne diyeceğimi!

Not: kendine soruyorsan niye İngilizce başlık attım diye…
Belki o çat pat İngilizcem ile O dilde yazabilirim, henüz kararsızım…
İki dili, üçte olabilir belki…
>>> çünkü çok önemli <<<
Belki sadece Türkçe!

YOKKK, sır faizde. Duyduğumda çok şaşırdım, FAIZ yüzde 90 ile %100’e kadar çıkarıldı

NAMUSSUZ BUNLAR, namussuz…
SWAP işlemlerinde TL karşılığı döviz alma faizini bu oranlara çıkardılar, %90 civarında sabitlendi şimdilik AMA inan…
Çok sürmez çalkalanmaya başlar yine…
NEDEN?
Hatırla, rahip sopası…
Bir…
İkincisi, dedik ya namussuz diye, iktidar – oy uğruna yapamayacakları yok…
VE yeri gelir it gibi…
Dalaşılır kimileri ile yeri gelir itin diğer itin g.tünü kokladığı gibi yalarlar birbirlerini…
Bu yaşıma geldim daha böyle seviyesizlik görmedim!

Dövize bakmayı bırak şimdilik…
Psikolojik sınırlar vardır ekonomide, BAK altına, borsaya…
Borsa 80 binli değerlere düşer, çeyrek altın yine 400 civarlarına çıkarsa…
“İzle” olacakları, döviz bu ekonomik durumda öyle veya böyle çıkacak yine…
Çünkü…
Merkez Bankası (bak yukarıya) DAHIL, eldeki imkanlar sınırlıdır bu konuda…
Bak JP Morgan…
Suçladılar falan AMA dünya çalkalanıyor dünya…
Londra…
Bankacılık merkezi olmaktan çıktı çıkacak, yaşadı Almanlar…
Frankfurt’ta kiralar(!)
JP Morgan, Frankfurt’a taşınma aşamasında…
Sadece O mu?!!!

Aç hakkımda varağını, orada yayınladığım KITAP ve kitapçıklara iyi bak, KONU edindiklerimi incele…
Var bir nedeni benim bunları aylar, yıllar öncesi yazmamın var bir nedeni…
BAK…
### >>> burayı iyi anla <<< ###
Biliyorsun değil mi ekonomiyi neden konu edindiğimi?

1. Ülkenin geleceği, gerçek bir beka sorunu. Yani var olmakla yok olma arasındaki ince çizgi…
2. OLMAYAN bir ülkenin, yıkılmak üzere olan bir ülkenin gençliği de var ile yok yarasındadır…
Umutlar sönerse O insan, hele genç bitti!

Ekonomik okur yazarlığı özendirmektir, öğretmektir amacım…
Dilimin döndüğü, bilgimin yettiği kadar!

Dedim ya buraya dikkat et, iyi anla diye…
Belki sizlerin yaşında vardım, yoktum…
Girdim, katıldım bir yere, vardı evveliyatım, daha gerçekten çocuktum o zamanlar…
YOK…
Orada öğretmediler bana, kendim farkına vardım…
Bir hami SANA, sen bilmiyorsun tabii sanki O dost sana.

Yaklaşıyor, arkadaşlık kuruyor seninle…
Evet, kimi oluşumlarda bu böyle…
Güvenini kazanıyor KAHPE…
Sanki koruyup, kolluyor seni. KANMA, ALDANMA. Uyanık ol uyanık…
İki taraflı oynuyor, sanki o oluşumdan yana değilmiş gibi, o oluşumun yanlışlarını görüyormuş gibi dert ortağı oluyor sana.

HALBUKI izliyor seni, ağzından laf – söz alıyor YUKARIYA taşıyor!

Bu ne diye şimdi sorma kendine, sonra anlayacaksın beni…
Bu > makale < bittiğinde!

Bu yazacaklarımı ki bilinçli yapıyorum bunu…
Öyle gerekiyor, sorma nedenini…
> Ahiret sorusu < başlıklı yazımın BIR NOKTAYA kadar devamı say, sonra…
😊
O yazıda >>> kalmadığım yerden <<< devam edeceğim…
Yırtık dondan çıkanın, çıktığı gibi!

Var yakın çevremde bu işlerle uğraşan…
> Bir gecede zengin olan <
Ve yine, insanız ya daha çok daha da çok diye hırsına yenilip…
YOK…
Sıfırı tüketmekle kalmayan, kaybettiğini kazanacağım diye gırtlağına kadar borca girip, BATAN…
Ben hiç bir zaman bu gibi hırslara yenilmedim…
Niye biliyor musunuz?
ALLAH…
Yok ya ne faiz bilmem nesi falan, siktir oradan.

TÜM HAK dinlerinde YASAKTIR faiz…
İnsan…
Bulur bir çaresini, örneğin Musevi kardeşlerimiz…
Kendi dindaşına yoktur faiz AMA Müslümana, Hristiyan’a gani…
Buna benzer diğerleri de > s.kiyor birbirlerini <
Yani…
Hangi dinden olursa olsun sen önce karşındakine bak…
İnsan mı, insan evladı mi yoksa bir açgözlü hayvan mi diye…
Önce buna bak, sonra iş yap!

Cebinde bir Liran var değil mi, 1 Liran…
İsterse Tayyip Lirası olsun KI işte Tayyipistan gerçeği…
Bir gecede o bir Lira oluyor…
362 Lira!


+

Dolarda, bununla birlikte altında bu sert düşüş neden sanıyorsun?

Bende bilmiyordum bu oranı, bu sabah Mine kızımızdan öğrendim…
Bak ya, bunlar tam birer kahpe, Demirörenler gurubu…
Kesiyorlar videoları…
İzle Mine’yi, her şeyse rağmen izle. MUTLAKA izle…

https://www.cnnturk.com/tv-cnn-turk/programlar/parametre/25-mart-2019-pazartesi

https://www.cnnturk.com/tv-cnn-turk/programlar/parametre/26-mart-2019-sali

Özellikle dünü…
İpek yolu…
Kıyametler koptu…
İtalya, Avrupa ülkeleri arasında Çin ile ilk imzayı atan ülke konumunda…
TEKRAR…
Bak hakkımdaki kitap ve kitapçıklara orada bulacaksın birçok yaşamsal konuları…
Seni, beni, bizi önümüzdeki zamanda meşgul edecek olan meseleleri…
Türkçülük…
Unutmadım ama vakti değil, yeni bir konu üzerinde çalışıyor. Unutma karşındaki sadece bir insan, bir. İkincisi çeyreğin ta kendisi!

Geleceğimiz ile ilgili…
Çocuklar sizlerin geleceği ile ilgili!!!

Kitabin ismini şimdiden açıklayabilirim, makalenin…

Human transplantation a new evolution

“Robot psikolojisi” bu makalenin merkezinde olacağı gibi…
Algoritmalar, yazılımlar. Örneğin Boeing 737 Max 8…
Uçak kazaları vesaire…
BENI KORKUTAN gelişmeler…
Bilim…
İnsan, her yapabildiğini gerçekten yapmalı mi?
Bu soruyu irdeleyeceğim bu yazımda!

Bilmem hatırlar mısınız?
Başlamış…
Bitirememiştim “her zamanki gibi” AMA ben…
Bir yerde başlar bambaşka bir yerde koyarım başladığıma NOKTAYI!

Bilen bilir beni, Leonardo da Vinci meselesini…
Hayranım ona, sanatına…
Mühendisliğine…
Ve uygularım kimi taktiklerini…
😊
Hani deprem, MIMARI, hani Çin…
Hatırladınız mı?
Hatırlamasanız bile, kısa kısa…
İnsanlığın, düşünen ve gören insanlığın binlerce yıllık birikimi olanın özeti…
Kısa kısa…
DEPREMDEN bahis ediyoruz Aloooooooooooo…
DEPREMDEN, can alan cinsinden…
Esneklik bir, ahşabın sırrı…
Kök ki derin derin, yeri gelir tek direk…
Yeri gelir sık bir orman gibi bitişik(!)

Tokyo…
Dünyanın belli başlı deprem bölgelerinden biridir Japonya…
“Kâğıttandır evleri, kartondan” eski yapıları…
Çin keza, Uzakdoğu…
Bak alttaki resme, yüzyılların “tapınağı” o kadar cok deprem dörmüs ki…
Hala ayakta, NEDEN?


Arkadaki binadan bahis ediyorum

Doğru hatırlıyorsam bir direk, ahşaptan, zamanında çok ulu bir ağaç olmalı…
DIKKAT…
O direk bilmem kaç metre toprağa kazılı, çok derinlere…
VE…
Her bir kat, kendine özerk O direğe bağlı…
Deprem anında her kat “kafasına göre sallanıyor” deprem ile birlikte…
YIKILMIYOR, zamana, depremlere MEYDAN OKUYOR!!!

Neden anlattım şimdi bunları size?
😊
Çeyreği bilmez misiniz?
Bilmiyorsanız öğrenirsiniz, öğretirim size kendimi…
EVET, kök iki…
İnsanda görgüde diyebiliriz, bilgi…
Derin derin bilginin kendisi, ya daha bu sabah yazmadım mi…
Çalkalanacak yine diye…
Çalkala yavrum çalkala, bu sabah, sabah, sabah…
Kök yok yavrum, kök…
Bilgi desen hepten yok, görgü Hak getire…
Dikkat et bu sabah açılışlara, sonra söyle bu çeyrek haksız mi?


İnsan…
Ne insanlar geçti elimden, kadını erkeği ile…
Senin hayal bile edemeyeceğin şeyler nasip etti Allah bana…

14:46 / 12:46

Dolar 5,44
Euro 6,24
Çeyrek altın 379,02
Borsa 93420

Bak güzel kardeşim Allah, Peygamber aşkına ne olur bir kulak ver bana…
Yüzyılın talanı, yalanı ile karşı karşıyasın…
Bilesin, son şansın oy ile ders vermenin…
Ondan sonra tek çare kalıyor, sokaklar…
Kan gövdeyi götürecek…
Çünkü bu Han-ı Yağma böyle sürmeyecek…
Süremez, imkânsız
Ne olursun dinle Önder’i!

###
Biraz dinleneyim…
Ahiret sorusu ile devam…
Offf karnım acayip acıktı…
AMA önce…
😊
Kardeşte kanı arabasının tekerleğini asmalıyım duvara…
Küp, küp!

Benim yapabileceklerim bitti gibi, son bir şey daha yapacağım kardeşe…
Ondan sonra Allah’tan niyazım hayırlı işler versin, bereketli müşteriler kardeşe…
Bir teras, bir çiçek bahçesi…
“Babil’in bahçeleri”

😊

Bittiğinde fotoğraflarım.
###

Dedim ya Ahiretin devamı niteliğinde bir yerde yani…
Sözeri mi orada bağlayıcım birbirine!