Dolar 5,46 Tayyipistan saati 20:33 ben gidiyorum kulübe. Gelince yazacağım dolar – Euro üzerine

Damat en azından pezevenk kadar >çok< konuşuyor AMA…
Boş konuşuyor!

Ve…
Benim bildiğim kadarıyla tüm dünyada tek ve ilk parlamentodur ki…
HALK, yani senin benim gibi insanların…
Milletvekili, bakan, başbakan, meclis başkanının veya cumhurbaşkanının “tepesinde, tepinsin”
Ve yine bunu kelimenin tam anlamıyla yazdım…
Alman parlamentosunda ziyaretçi kubbesi, geziyorsun Kendi seçtiklerinin tepesinde!

Sembolik bir anlamı da vardır ve söylemek, anlatmak istediği gayet açıktır.

Günlerden beri izliyorum piyasaları…
Piyasa demedim, piyasaları…
Öncelikle Avrupa ve Asya biraz Amerikan piyasalarını(!)

Tayyipistandan bana ne, bildik terane…
Daha doğrusu dedim ya biraz ABD, biraz Kahpe…
Anlamıyorum zaten ikisini de, mantığa ters, öğretiye!

Düşün kardeşim düşün bir kere…
Almanya ne demek?
Denetim, düzen demek. Ekonomisiyle, siyaseti – demokrasisiyle en üst seviyelerde…
Bir bilsen buralarda, perde arkasında nelerin döndüğünü…
Haydi, haydi, misli döner Amerika da, Tayyibistan da!

Dünyadan bir habersin ya, inanıyorsun zerzevata, Kasımpaşalıya…
Ne diyor?
“Terbiye edemezsin!”
Sende inandın. Zannediyorsun ki dışarıdan baskı yapıyorlar…
Yaptılar bir zamanlar, Rahip zamanında ama şimdi…
Yapmiyorlar!

Öncelikle bir tespit, somut ve yadsınamaz bir tespit…
Hem Trump hem Kahpenin sorunu merkez bankalarıyla…
Bak Tayyipistan da Merkez Bankası faizi aynı düzeyde tutu, ENFLASYON riski…
Trump, FED’i itin bir taraflarına ikide birde sokup çıkarıyor…
Niye?

Türkiye’de, Tayyipistan da piyasa demek…
Döviz, altın ve borsa demek…
Dolar…
TÜM DÜNYADA…
Gittikçe güç kazanıyor, güçlü dolar demek ithalat, ihracat denklemlerinin altüst olması demek…
Avrupa yerlerde…
Dün Çin öyle bir girişim yaptı ki, bir hamle, Avrupa bu hamleye bel bağladı…
Umut!

Avrupa…
Kime karşı ve niye kurulmuştu?
Anlattım mı Steve Bannon’u anlatmadım mı?
Yazdım mı piyasalar altüst diye yazmadım mı?
Güçlü dolar…
Göreceksiniz anasının …ı!

Altın…
Dünyada yatırımcı şaşkın…
INAN…
Zor günler bekliyor hepimizi, çok zor günler!

O kadar ince hesaplar, öyle nazik dengeler ki nasıl anlaşılır şekilde anlatacağımı bilmiyorum…
Benden az bilene…
Dikkat et yarına olanlara, kendini haftaya ona göre hazırla!

AlY.rak…
Konuşuyor, laf ebesi…
Kimin damadı?

ZORLA…
ZORBALIKLA…
Bankalara talimat yağdı, kredi…
Konkordatolar geriledi, tanzim satışları…
Sözde piyasada fiyatlar indi…
SEN BAK…
Merkez Bankalarına, değişiklik yapıyorlar mi, güven…
Tahsis edildi mi?!

Biliyorum yazmayacaktım, bazen benim kızgınlığım saman alevi AMA

Birde tersime gelme…
Abartmadan…
Doğduğuna pişman ederim adamı!

Söz verdiğim için SAMAN…
Ama önce > Şeytan <
Yazmıştım ya geçenlerde Codex Gigas’ı…
Sadece bilginiz olsun diye…
800 seneden beri çözülemeyen bir sır barındırır içinde…
Geç Şeytan’ı, düşmüş meleği…
Bizim gibi insanların ne işi olur onunla…
Yeterince var ona hizmet eden, onunla uğraşan…
Yazmıştım…
Senelerrr evvelsi, şeytan ile yatağa giren çarpılıp çıkar diye…
Bak…
AKTÖ, FETÖ ile yatağa girdi…
Büyük şeytan küçüğünü çarptı AMA…
Bu halk var ya kendine Türkiyeli diyenler…
Öf,öf, öf bak esas onar sonunda nasıl çarpılacaklar!

Benim bu gibi konular ile uğraşmamın yegâne nedeni, birincisi bana yakın olanlar…
Anlatmıştım. Balık arkadaşım, kayınpeder…
İkincisi…
Bilimsel. Bir konuyu araştırıyordum, çıktı karşıma…
O kitap el yazma…
Rivayetini anlatmayacağım sana, var videosu izlersin sonra…
İmkânsız bir insanın, IMKANSIZ elinden çıkmış olması çünkü milim şaşma yok ne mürekkepte…
Ne el yazmasında!

Ve bu sır…
Yani insan elinden çıkmış olsa, bunun nasıl yapılabilmiş olduğu 800 senedir sırını korudu, koruyor.

Gelelim samana…
Çok yoruldum bu yüzden kısa kısa…
Tabii bu sırrı vermediler, neticede ticari bir sır…
Düşündüm…
Bence sen şekerli suyu bir dene!!!

(C8H8)n
😊
Kimya ile aran yoksa…
Polystyrol (Polistiren)
Halk arasında styropor (Strafor) olarak bilinir…
Hani…
Bir eşya alıyorsunuz, örneğin elektronik, ambalaj edilen o beyaz, katı ama kırılgan şey var ya…
İşte O!

Almanya’da bir karı – koca…
Çevrecilik…
“In” ya, gözde, revaçta…
Düşünmüş taşınmış, taşınmış düşünmüş sonunda Kara Mediha’nın bana bir anlattığına gelmiş…
Önce validenin anlattıklarıyla devam edelim ki daha iyi anla…
Sonrasında döneriz konuya!

Tabii annem daha çocuk…
Köy yeri, insanlar kışlık hazırlarlarmış. Örneğin domates, yeşil yeşil saman arasında saklanırmış…
Kış gelip çattığında hem tazecik hem kızarmış domates yerlermiş…
Demleme yani izolasyon, hayvan yemi dahil kırılgan eşyaların içinde saklandığı şey…
Samanmış!

Bak kardeşim…
Milli ve yerli olmak böyle bir şey, ülkende petrol var mı?
Yok!
Peki, straforun hammaddesi ne?
Geçelim…
Bak şimdi…
DIKKAT…
Tekrar içki, bizim Ali’ye teklif etmiştim en başlarında…
Ya sen mi içiyorsun, içeceksin…
Kaldı ki, ISPATLADIM, içki yasak değil dinimizde
Oğlum…
Dört döneyim Avrupa’da, getireyim şarap sana…
En iyisinden, damak ve cüzdan tadında geniş bir yelpaze…
Pazarla…
Şaraplar nasıl nakliye ediliyor biliyor musunuz?
Genelde strafor içinde…
SAMAN…
Kardeşim saman hem hammaddeden tasarruf et hem saman, biyolojik…
Çevrecinin kendisi…
Geç…
Geç tüm bunları, çiftçine, köylüne…
Saman üreticisine çok ciddi bir gelir kaynağı!

YETMEZ…
Devam edecek daha, aç kulaklarını, daha doğrusu gözlerini…
Beni oku!

Ya ottan para kazanacaksın, ottan…
Dağ, taş ot dolu. Yetmedi mi, anlaş…
Milletin gerçek Efendisiyle!

Hem ona hem sana ekmek kapısı…
Ben…
Sadece ana, avrat küfür etmem, söylenmem, yermem…
İyi bir şey yapılırsa takdir etmesini bildiğim gibi…
Çözüm önerilerimde vardır kimi konularda!

Ben mi bunu neden yapmıyorum?
Kardeşim…
Ayakta zor duruyorum!

Akıl dediğin 2,5 gram…
En ufak bir şeye dayanamıyorum…
Anladın mi kendimin neden yapmadığını, anladın mi?
Gelelim saadete…
KALITEYE…
Aslında yeni bir şey değil, yeni bir keşifte değil, ambalaj farkı…
Çevrecilik treni, pardon trendi…
Yine şarap örneğinde kalalım, yaşadığım yer şarapçılığı ile ünlüdür…
Çok müşterim vardı, üretici…
Kaldı ki bilmiyorum hayatında, mükemmele yakın ama bir o kadar pahalı şarap hiç içtin mi?
Ben içtim…
Ama daha önemlisi nasıl üretilip, ambalajlandığını gördüm…
Sandukalarda, şarap ne kadar değerli sandıkların ahşap değeri o kadar artıyor…
AMA…
Neredeyse hepsi saman içinde nakil ediliyor…
Kalite!

Peki bu iki insan ne yapmış, yenilik neymiş?
Samanı kalıplamışlar…
Değişik ebatlarda…
Yani dikdörtgen, dörtgen, üçgen kalıplar haline getirmişler…
Değişik en ve boyda…
TABII VURGU…
Çevrecilikte, yani yapışkan kullanamazlar, kimyasal…
Bir şekilde samanı tutturmuşlar, yapıştırmışlar birbirine…
AMA…
DIKKAT DIKKAT DIKKAT

Anladığım kadarıyla bunda tam başarılı olamamışlar, yoksa neden “sama balyasını” YINE biyolojik poşet içine koyma ihtiyacı his etsinler?

Samani neden değişik formlara sokuyorlar?
KARTONDUR cevabı…
Karton yine ahşaptan yapılan bir madde, yani biyolojik…
Değişik ebatlarda kartona SAMAN(!)

DIKKAT…
Testler gösterdi ki SAMAN en azından strafor kadar koruyucu ve sağlam…
Belki…
Sana bir Ilham.

Konu ambalaj, ambalajlama…
Çevreci, çevreci…
Maliyeti az, kazancı azami!!!

NOT:
Hani espiyonaj, casusluk…
😊
Karşı casusluk, önlemler bu da bir nevi espiyonajdır…
Bilgi transferi…
MiLlet tonla para istiyor, bilgi değerli!

Ben…
Yaşadım her türlüsünü…
Hem ekonomik hem siyasi, ben yaşadım…
Pekiii, sen gerçekten yaşadın mi?
Sen…
Bunu kendinden iddia edebilir misin?

Macera, heyecan, doruk noktasında, kalp duracak neredeyse…
Para, kadın, silah…
Kurtlar masasında bir kuzu…
O…
Masadan yenmeden, parçalanmadan kalkabilen bir kuzu…
Yok ne kuzusu…
Oldu topal bir ördek…
İhtiyarlamış bir eşek!!!

Yavuz HIRSIZ, ev sahibini bastırırmış ya, O misal

Partili onun bunun çocuğu konuşuyor yine neler neler

Düşmanları fazla müsrif harcadıkları için ellerinde düşman kalmadı
6 Mart 2019

2002’yle 2007 arasındaki çıraklık dönemi, babalar gibi satış dönemiydi, fabrikalarımızı bankalarımızı limanlarımızı satmayın diye uyaranlar “düşman”dı, sermaye ırkçısı ilan ediyorlardı.
Papa heykelinin önünde AB Anayasası’na imza atıyorlardı, AB’ye girdik diye Ankara’da güpegündüz havayi fişek fırlatıyorlardı, yapmayın etmeyin AB’ye uyum yasaları adı altında memleketi Avrupa’ya peşkeş çekmeyin diyenler “düşman”dı.
Milli kahramanımız Rauf Denktaş “düşman”dı, yes be annem’e karşı çıkanları statükocu ilan ediyorlardı.
Alt kimlik üst kimlik modaydı, Türküm diyenler “düşman”dı, Türkiyeliyim diyeceksiniz diyorlardı, Mhp “düşman”dı.
Atatürkçü rektörler “düşman”dı, cenaze namazları kılınmayacak diye tehdit ediyorlardı, tarikat yuvalarının kaçak Kuran kursları serbest bırakılırken, ODTÜ terörist yuvası ilan ediliyordu.
Sendikalar “düşman”dı, dünya tarihinde ilk kez ‘sağcı sendika‘ icat ettiler, yandaş sendikaya üye olmayanlar işten atıldı, süründürüldü.
Yüksek yargı “düşman”dı, ulemaya soralım diyorlardı, ulemaya sora sora, fetocuların Özel Yetkili Mahkemeleri’ni kurdular.
Varlığıyla onur duyduğumuz Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer “düşman”dı, Cumhuriyet’i ve hukukun üstünlüğünü savunduğu için kıyasıya saldırıyorlardı. Aslında sadece Sezer değil, Atatürk’ten başlayarak tüm cumhurbaşkanlarımız “düşman”dı, sanki öbürleri patates dinindenmiş gibi, dindar cumhurbaşkanı seçeceğiz diyorlardı.

2007’yle 2011 arasındaki kalfalık döneminde, Ergenekon düşmanı icat edildi, Balyoz düşmanı icat edildi, Casusluk düşmanı icat edildi, genelkurmay başkanı terörist ilan edildi, Türk Silahlı Kuvvetleri astsubayından oramiraline komple “düşman” ilan edildi.
Fetoya dokunan yanıyordu, muhterem hocaefendi filan diye övgüler yağdırıyorlardı, elini eteğini öpüyorlardı, Türkçe olimpiyatlarına tam kadro katılıyorlardı, fetoya karşı çıkanlar “düşman”dı.
İkinci Cumhuriyet modaydı, ikinci cumhuriyetçi lavuklar yandaş medyada baştacı ediliyordu, Atatürk Cumhuriyeti “düşman”dı.
Profesör Türkan Saylan, Profesör Mehmet Haberal, Profesör Erol Manisalı, Profesör Fatih Hilmioğlu “düşman”dı.
Yetmez ama evet modaydı, hayır diyenler “düşman”dı.
Pkk’yla masaya oturdular, İmralı’yla Kandil’le pazarlık yaptılar, itiraz edenler “düşman”dı, iki cihanda lekeli ilan ettiler.
Tüsiad “düşman”dı, dinsiz ilan ettiler, pornocu ilan ettiler, vatana ihanetle bile suçladılar.
Sık sık Atatürk’e atıfta bulunan, laiklik ilkesini savunan, kadın hakları konusunda çağdaş adımlar atan, camilerimizi tarikatların-cemaatlerin eline bırakmayan Diyanet İşleri Başkanı Profesör Ali Bardakoğlu “düşman”dı.

2011’den sonraki ustalık döneminde, imam nikahlı aşk hikayesinin sonuna gelinmişti, feto artık “düşman”dı.
Fetoyla mücadele ediyoruz ayaklarıyla, ister devrimci ol, ister ülkücü, Akp’ye biat etmeyen herkes fetocu ilan edildi.
Bağımsız medya “düşman”dı, Sabah’la başlayan yandaşlaştırma operasyonu, amiral gemisi Hürriyet’i bile havuzda kayık yaptı.
Açılım döneminde demokrasi kahramanı ilan edilen, televizyonda türkü söylettirilen Hdpliler “düşman” ilan edildi, alayı hapse tıkıldı.
Yeni Osmanlıcılık icat edildi, Abdülhamid’e karşı çıkanlar “düşman” ilan edildi.
Kullanışlı aptallar’ın, ikinci cumhuriyetçilerin son kullanma tarihi doldu, “düşman” ilan edildiler, eskiden başyazarlık veriyorlardı, müebbet vermeye başladılar.
Tbmm başkanı yaptıkları Bülent Arınç, Manisalı Lawrence ilan edildi, cumhurbaşkanı yaptıkları Abdullah Gül, hain ilan edildi, başbakan yaptıkları Ahmet Davutoğlu “düşman” ilan edildi.

2002’yle 2018 arasındaki çıraklık-kalfalık-ustalık seçimlerini bu düşmanları hedef göstererek kazandılar.

Şimdi?

Fazla müsrif davranıp düşmanları bol bol harcadıkları için, ellerinde bu seçime yetecek kadar düşman kalmadı.

Memlekette “düşman” ilan edilecek kişi ve kurum bırakmadıkları için, soğan depolarına terör örgütüymüş gibi baskın yapılıyor, tanzim satış tezgahları kurarak, manavlara-pazarcılara dış güçlerin tezgahı muamelesi yapılıyor, domates patlıcan fiyatları için Milli İstihbarat Teşkilatı göreve çağırılıyor, haklarında soruşturma açılan Migros, Carrefour gibi zincir marketler “düşman” ilan ediliyor.

Çıraklık dönemi
Kalfalık dönemi
Ustalık dönemi
Sanırım bu da…
Kabzımallık dönemi!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/dusmanlari-fazla-musrif-harcadiklari-icin-ellerinde-dusman-kalmadi-3796484/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Saarbrücken, belki

Saatlerdir doktordayım, o makinadan bu makinaya…
En son 2013 yılında bu kontrolleri olmuşum, gitmiyorum ki doktora olayım…
😊
Sadece ilaçlarımı almak için gittiğimde doktor meymenetsiz sıfatımı görüyor.

Çok ciddi ameliyat yerinden şüpheleniyorlar…
Belki ayrıntısını anlatırım sonra…
Bir ihtimal Saarbrücken, bir kez daha masa…
Açıp ne olup bittiğine bakmadan önce bir makinaya daha sokmak istiyorlar…
Emin olmak için…
Amannn…
Çokta umurumdaydı, belki bu sefer kalırım masada…
Her şey biter!