😊 yoruldum, sadece ölmek istiyorum artık. Çok bıktım AMA, amalarım çoktur benim çok. İngilizleri izliyor, takip ediyorum iki gündür, BREXIT. Allah… çok büyük, böl ve yönet, elbet gün gelir bölerler seni! BackStop… İyi oluyor VE inan bana, bizimde başımızda gelecekler var. KORKUYORUM, anlatmaya engel olmaya çalışıyorum AMA sanmıyorum, eninde sonunda!

Bak…
Belki iyi olursam bugün yapmam gerekenleri yarından itibaren, yok böyle olursam…
Yazmaya devam, BERLIN, Berlin’i unutmamam lazım çok güzel bir örnek…
Bakalım…
Yarına ne olacak, nasıl açacağım açılmayası gözleri!

BAKKK, kıyametler kopuyor Almanya’da. Devlet güvenliği, BEKA

Senin zibidilerin, soytarıların her şeyi herkese sattı…
Bakmadan kimdir, nedir diye…
Söyle yalan mı?

Özelleştirdi kardeşim özelleştirdi…
Olmadı…
Kullanım hakkını devir etti!

VE o OROSPU çocukları, hani sözde milliyetçi…
Küçük…
Çete ortağı hala bekadan, cumhurdan söz ediyor…
UTANMADAN!

Satılar mı telekomünikasyonu satmadılar mı?

Söyle…
CEVAP VER BANA!

Bu çağda telekomünikasyonu demek, elektrik demek…
Top, tüfek, tank kadar önemli HATTA daha da önemli…
İletişim!

Milli…
Ve yerli p.çler sizi!

MUTLAKA oku MUTLAKA

“Hah, hah şimdi hatırladım”

Yazmış anlatmıştım, yıllar oluyor…
Şimdi anneme anlatım belediye fatura olayını…
Yeminle…
Kendimi övmek falan değil, karşımdaki kadınsa…
Ne yapar yapar, eğer ilgiliysem altından girer üstünden çıkar…
İlgili değilsem ama en azından onunla MUTLAKA bir orta yol bulurum.

Ayni olay veya benzeri diyeyim Tayyipistanda yaşandı yıllar evvelsi…
Yüklü bir miktar elektrik faturası, valide emekli…
Müdüre veya Müdire Hanım…
Hitap öyle…
Güzel bir şey AMA burun Kaf dağında…
Normal şartlar altında, biraz zamanla AMA vakit dar her zamanki gibi…
Artı para, çok acil yani…
Hep nakit sorunu, hep nakit…
Yok…
Kadınla konuşmanın, anlaşmanın mümkünatı YOK!

Suç onlarda, hata…
Suçlular buna rağmen!

Sonunda aldım gerçi … ede ede…
Ama validenin tespiti üzerinde düşünmeye değer…
“Hah, hah şimdi hatırladım. Zaten biraz güzel olsunlar, insanlıklarını unuturlar, o makamlara gelmek için artık kimlerin, kimlerin altından kalkıyorlarsa?”

Evet…
Orada, burada çokça tanıdım böylelerini…
Ne ziyanlık ne sefillik…
Erkeği kadınıyla birlikte, makam – mevki uğruna…
İnsan pazarında, et pazarında…
İnsan kalabilmek, her şart ve ortamda…
Satmadan kendini, ilkelerini, ruhunu, bedenini!

Orospuluk kardeşim…
Orospuluğun, pezevenkliğin çok çeşidi var…
Genelevde çalışanlar….
Orda burada g.t verenler ile…
Vatan – millet malı satanlar arasında…
Böylelerinin yanında, gerçekten bu gibi yola düşmüş olan zavallılar var ya…
Onlar zemzem suyuyla yıkanmışlar!

Son günlerde dükkânda olanları bir bilsen

Havalar…
İnsanlarda delirdi…
Kendimi zor tutuyorum…
EMEK PARASI, yok başka bir gelir…
Emekliler anca dişimin kovuğunu doldurur…
YEMINLE, zor tutuyorum kendimi insanları kolundan tutup kovmamak için…
Hanım…
O da sadece bir insan, üstelik hasta, oldukça rahatsız…
Yorgun…
İnan gece gündüz dua ediyorum, Allah’ım ver görülür görülmez bir yerden…
TÜM sevdiklerimi, kalbimde olanları…
Kendimi, kendimizi kurtarayım…
Herkes çekilsin kenara, insanların da ta … kadar yolu var, olsun!

Uğraşılmaz iki ayaklı…
Hayvanlar ile uğraşılmaz!

Müseteri, veli nimet…
Ama kimisi, neyse. Buna da şükür etmeli…
Diyorum ya Alman, kadına telefon ettim, belediyeden bir fatura…
Öffff, ulan bu ne?
Anlattım vaziyeti, maliyeyi…
Fulda’yi…
Güldük, gülüştük telefonda…
Kadın ve fatura…
Elinden geleni yapacak, YAP yapabilirsen Tayyipistanda…
Bırak birlikte gülmeyi, insanlar birbirileriyle konuşamıyor bile!

Canım yazmak istemiyor, birdenbire tiksinti geldi!

Konuşuyor devletin bahçesi, diyor ki bilmem ne bilmem ne

BILIYORUM…
Kızacak hata küfür edeceksiniz bana…
“Tertemiz oylarınıza” bilmem ne bilmem ne “bizi destekleyecek misiniz?”
Yığın…
Hep bir ağızdan “Evet”
Çankaya’da, Çankaya…
Ben sormak isterim sizlere…
Lütfen dürüst olun…
Bu milletin temiz bir tarafı kaldı mi ki tertemiz bir oyu olsun?
TEMIZ…
Bir tarafımız kaldı mı???

Yüreğin siyaseti, yüreklerin siyasetçisi bir kesit

Yıl 1812…
Tarihe…
1812 savaşı olarak geçecek bir mücadele…
Bir borazancı, bir zencidir kendisi…
Kanada’yı…
Kanada yapan(!)

Bunu biliyor muydunuz???
Söyleyin…
Biliyor muydunuz bunu?

Tabii…
O borazancıya bu emri veren komutan…
Esas kahraman!

Ne olmuştu, bir zenci, bir insan tek başına bir ülkenin kaderini deriştirebilir mi…
BIR KOMUTAN?

Biliyoruz ki…
Değiştirebilir, var bir kahramanımız, var bir Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz…
Var…
Bizimde var, BIZIM…
Toprağımız gibi, havamız suyumuz, gökyüzümüz…
Üç tarafımızı çevreleyen denizimiz gibi var bir yüreğin, yüreklerin komutanı, var Türk’ün Atası, babası, yüreklerin siyasetçisi, bir devlet adamımız bizimde var!

Amerikalılar…
Ve Kanadalılar oldum olası birbirine iyi bakmazlar…
Amerika…
Kıtayı kendi hegemonyası altında göremediği sürece gizliden gizliye…
Kin güder…
Günümüzde bile bu böyle, hala öyle.

Ne olmuştu, nasıl olmuştu kısaca birlikte bir göz atalım…
1812 yılında Amerikalılar ki dedim ya hala öyle, generalin ismini anımsamıyorum…
“Bir marş emrine, marşa bakar” diyebilmekteymiş…
O kadar küçük, o kadar hor görüyorlarmış Kanadalıları…
Düşürmüşler 4000 askeri yola, marş marş istikamet Kanada diye!

Kanada…
Rüyalarımın, hayallerimin ülkesi…
Ülkelerinden biri, balığa, ava gitmek isterim oraya!

Tabii Kanada…
Vahşi, insanı yerlisi Kızılderili…
Beyazı, göçmeni avcı…
Vahşi doğanın, koşulların yine vahşi insanı!

Sorma bana komutan ismi ne onu ne ötekini…
Bir avcı alır önceleri komutayı, ama iyi ama kötü düzenli Kanada ordusunun komutanı gelene kadar…
Bir avuç insan, birkaç yüz kişi…
Yolda Amerikalı, 4000 asker, ağır toplar…
Dikkat…
Askere gitmeyenler, kurmay olmayanlara yönelik bir bilgi…
Arazi…
Ve koşulları, menfaatine bilirsen kullanmayı…
Birçok savaş bundan kazanıldı!

Kanadalılar…
Öyle bir yer seçer ki Amerikalıları karşılamak için…
Bir boğaz, dar bir geçit…
İki tarafı yamaç. Olabildiğince orman zaten, göz gözü görmüyor ağaçtan…
Amerikalılar girer boğaza, ilerlerler…
Yok kardeşim ne saldırması…
Komutan, KOMUTAN!

Çağırır borazancıyı yanına verir emri…
Gösteri bir yeri…
İlk tüfeğin sesini duyduğun anda oradan çalacaksın borazanı…
Var gücünle…
Sanki şeytan peşindeymişçesine koşacaksın, koşacaksın ta buraya…
Oradan yine çalacaksın borazanı…
Gösterir daha bir, iki yeri…
Der…
Hadi göreyim seni!

Ve savaş başlar, ilk kurşunlar yağmaya başlar…
Borazancı denileni var gücüyle yapar…
Emre harfiyen uyar…
Amerikalı komutan dar boğazda, her anlamda…
Ne top ne tüfek hareket edemeyecek şekilde…
Duydukça borazan seslerini, geliyor takviye diye…
Dikkat arkadaşlar dikkatinizi çekerim emrinde 4000 asker…
Toplu, tüfekli, tam tesisatlı…
Karşılarındakiler sadece avcı, Kızılderili ve “bir avuç asker”
Paniğe kapılır Amerikalı komutan, geri borusunu çaldırır…
Amerikalılar geldikleri yoldan kaçarak geri döner!

Peki…
Bizler bu anlattıklarımdan ne gibi sonuçlar çıkarmalıyız?

😊
Devamı…
PDF’te!

Euro 6,18 dolar aynı 5,46 çeyrek altın 376,84…
Gidiyor 377’ye doğru!

Yüreğin siyaseti, yüreklerin siyasetçisi daha güzel anlatılamaz. Bu sözler üzerine söz söylenemez!

Yine de en azında giyim – kuşam çerçevesinde yazıp, yayınlayacağım yayınlayacağımı!
Neden biliyor musunuz?

Kanadalılar yüzünden, lider, siyasetçi…
Süper güç dahi olsan, yüreğe…
Gerçek milliyetçilere yenilmeye mahkûm olduğun için yazacağım yazmam gerekeni…
Bu halimle kısa kısa bile olsa yazacağım, yazmak zorundayım!

Feministler ezanı ıslıkladı mı?
12 Mart 2019

Teee 1935…
İstanbul’da Dünya Feminizm Kongresi düzenlendi.

36 ülkeden tamamı kadın 360 delege katıldı.
ABD, İngiltere, Hollanda, İsviçre, Avustralya, Mısır, Hindistan, Bulgaristan, Çekoslovakya, Yeni Zelanda, Romanya, Fransa, Norveç, Yugoslavya, Portekiz, Jamaika, İran, Polonya, Yunanistan, Estonya, Suriye, Danimarka, Mısır, Belçika, Bermuda Adaları, Finlandiya, İrlanda, İzlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Lüksemburg, Macaristan, Sri Lanka, Uruguay… Delegelerin hepsi kendi ülkelerinde kadın hakları mücadelesi veren, meslek sahibi veya parlamenter kadınlardı.

Türkiye’yi 24 delege temsil etti.
Türk Kadınlar Birliği Başkanı Latife Bekir’di.
Yardımcıları Aliye Esad, Lamia Refik ve Nermin Muvaffak’tı.
Ayrıca, 1935 seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giren Türkiye’nin ilk kadın milletvekilleri de oradaydı.

Yıldız Sarayı’nda düzenlendi.
Bir hafta sürdü.
Konuşmaların yapıldığı kürsünün arkasında iki büyük Türk Bayrağı vardı.
Bayraklarımızın arasına “Justice-Adalet” yazılı pankart asılmıştı.

Konuşmalar Fransızca, Almanca, İngilizce yapıldı.
Hukuk önünde kadın-erkek eşitliği, eşit eğitim hakkı, eşit meslek hakkı, ekonomik özgürlük hakkı üzerinde duruldu.
“Çocuk gelin” sorununa dikkat çekildi.
Savaşların, tek tek farklı ülkelerin değil, evlatların ölmesi sebebiyle “dünya kadınlarının ortak sorunu” olduğuna dikkat çekildi.

Türk Kadınlar Birliği Başkanı Latife Bekir, konuşmasını Fransızca yaptı.
“Türk kadınını haremin kafeslerinden kurtarıp, parlamento kürsüsüne getiren, Türk kadınını erkeğinin yanında hak ettiği yere davet eden Mustafa Kemal Atatürk’e minnet borcumuz var” dedi.

Dünya Kadınlar Birliği Başkanı Corbett Ashby, “feminizm kongremizin aslında en önemli hadisesi Mustafa Kemal Atatürk’le tanışmak” dedi.

Avustralya delegesi Kardel Oliver, 28 bin kilometre yol katederek, haftalarca süren yolculukla gelebilmişti.
“Türk kadınına ve O büyük adama duyduğum saygının yanında, yorgunluğumun lafı bile edilmez” dedi.

Mısır Feminist Birliği Başkanı Hüda Şaravi “bu kongre bizim için bayramdır” diyordu.
“Bütün şark’ta kadın haklarını tanıyan ilk ülke Türkiye’dir, İslam kadınlığı kurtuluşunu Atatürk’e borçludur, Türkler O’na Atatürk diyor, bizim için yetmez, O bizim için Ata Şark” diyordu.

Konuk delegeler milli kıyafetlerini giyiyorlardı.
Taksim civarındaki otellerde ağırlandılar.
Pera Palas’ta irtibat ofisi kurulmuştu.
İstanbul’u gezebilmeleri için özel otobüsler tahsis edilmişti.
Her akşamüstü Dolmabahçe’de çay saati vardı.
Öğle yemeklerini Beylerbeyi Sarayı’nda yiyorlardı.
Ülke bayraklarıyla donatılmış özel vapur hazırlanmıştı.
Bu vapurla Boğaz’da dolaşıyorlardı.

TBMM’de özel kanun çıkarıldı.
Nobel ödülünü kazanan ilk kadın, Marie Curie…
Nobel ödüllü Norveçli yazar Sigrid Undset…
Nobel ödüllü Amerikalı toplumsal reformcu Jane Addams…
Nobel ödüllü İtalyan yazar Grazia Deledda…
Nobel ödüllü İsveçli yazar Selma Lagerlöf…
Nobel ödüllü Avusturyalı yazar Bertha von Suttner…
Nobel ödüllü Fransız biliminsanı Irene Joliot Curie…
Bu efsane kadınların fotoğraflarıyla, Uluslararası Kadınlar Birliği’nin logosunu kullanarak “Uluslararası Kadınlar Kongresi anma pulları” basıldı. Hem de 1.5 milyon adet basıldı.

Çağdaş Türkiye’nin müthiş tanıtımı olmuştu. ABD’den Avustralya’ya Mısır’dan Finlandiya’ya, dünya gazetelerinde geniş yer buldu.
Yunan gazetelerinde mesela, hem şaşkınlık, hem kıskançlık, hem de büyük saygı vardı… Akropolis gazetesinin başyazısında şunlar yazıyordu: “Kim tahmin edebilirdi? 15 yıl evvel kime söyleseler kim inanırdı? Harem hayatının yanına yaklaşılması bile yasak olan mahpus kadını, Türk kadını, bugün dünyanın feministlik tacını tutuyor.”

Kongre tamamlandı.
Dünya Kadınlar Birliği heyeti Ankara’ya gitti.
Mustafa Kemal, Çankaya Köşkü’nde kapıda karşıladı.
Dünya kadınlarına hitaben şu tarihi konuşmayı yaptı:
“Lütfedip Türkiye’ye geldiğiniz için, uluslararası kongrenizi İstanbul’da düzenlemeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.
Türk kadını hiçbir alanda erkeklerden geri kalmayacak.
Türk kadını hiçbir alanda Avrupalı kadınlardan geri kalmayacak.
Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.
Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, kılık kıyafette başarıdan çok, bilgiyle, kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır.
Türk kadını, dünya kadınlarıyla el ele vererek, dünya barışı için, dünya huzuru için çalışacak, buna emin olabilirsiniz.”

Ve bunlardan teee 84 sene sonra, 2019…

Asrın liderimiz, kadınları hedef haline getiriyor, kadın rakibi Meral Akşener’i hapisle tehdit ediyor, Dünya Kadınlar Günü’nde yürüyüş yapan feministlerin ezana saldırdığını filan söylüyor.

Çünkü aslına bakarsanız…
Sıkıntı ne siyasettir, ne de dindir.
Sıkıntı, biat toplumunun bağımsız ruhlu kadınları’dır.
Boynunu bükmeyen, bileği bükülemeyen özgür kadın’dır, sıkıntı.

Bugün zorla dayatılmaya çalışılan asrın liderimizin Türkiyesi… Türkiye’nin bir asır gerisindedir!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/feministler-ezani-islikladi-mi-3872693/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger