Yüreğin siyaseti, yüreklerin siyasetçisi bir kesit

Yıl 1812…
Tarihe…
1812 savaşı olarak geçecek bir mücadele…
Bir borazancı, bir zencidir kendisi…
Kanada’yı…
Kanada yapan(!)

Bunu biliyor muydunuz???
Söyleyin…
Biliyor muydunuz bunu?

Tabii…
O borazancıya bu emri veren komutan…
Esas kahraman!

Ne olmuştu, bir zenci, bir insan tek başına bir ülkenin kaderini deriştirebilir mi…
BIR KOMUTAN?

Biliyoruz ki…
Değiştirebilir, var bir kahramanımız, var bir Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz…
Var…
Bizimde var, BIZIM…
Toprağımız gibi, havamız suyumuz, gökyüzümüz…
Üç tarafımızı çevreleyen denizimiz gibi var bir yüreğin, yüreklerin komutanı, var Türk’ün Atası, babası, yüreklerin siyasetçisi, bir devlet adamımız bizimde var!

Amerikalılar…
Ve Kanadalılar oldum olası birbirine iyi bakmazlar…
Amerika…
Kıtayı kendi hegemonyası altında göremediği sürece gizliden gizliye…
Kin güder…
Günümüzde bile bu böyle, hala öyle.

Ne olmuştu, nasıl olmuştu kısaca birlikte bir göz atalım…
1812 yılında Amerikalılar ki dedim ya hala öyle, generalin ismini anımsamıyorum…
“Bir marş emrine, marşa bakar” diyebilmekteymiş…
O kadar küçük, o kadar hor görüyorlarmış Kanadalıları…
Düşürmüşler 4000 askeri yola, marş marş istikamet Kanada diye!

Kanada…
Rüyalarımın, hayallerimin ülkesi…
Ülkelerinden biri, balığa, ava gitmek isterim oraya!

Tabii Kanada…
Vahşi, insanı yerlisi Kızılderili…
Beyazı, göçmeni avcı…
Vahşi doğanın, koşulların yine vahşi insanı!

Sorma bana komutan ismi ne onu ne ötekini…
Bir avcı alır önceleri komutayı, ama iyi ama kötü düzenli Kanada ordusunun komutanı gelene kadar…
Bir avuç insan, birkaç yüz kişi…
Yolda Amerikalı, 4000 asker, ağır toplar…
Dikkat…
Askere gitmeyenler, kurmay olmayanlara yönelik bir bilgi…
Arazi…
Ve koşulları, menfaatine bilirsen kullanmayı…
Birçok savaş bundan kazanıldı!

Kanadalılar…
Öyle bir yer seçer ki Amerikalıları karşılamak için…
Bir boğaz, dar bir geçit…
İki tarafı yamaç. Olabildiğince orman zaten, göz gözü görmüyor ağaçtan…
Amerikalılar girer boğaza, ilerlerler…
Yok kardeşim ne saldırması…
Komutan, KOMUTAN!

Çağırır borazancıyı yanına verir emri…
Gösteri bir yeri…
İlk tüfeğin sesini duyduğun anda oradan çalacaksın borazanı…
Var gücünle…
Sanki şeytan peşindeymişçesine koşacaksın, koşacaksın ta buraya…
Oradan yine çalacaksın borazanı…
Gösterir daha bir, iki yeri…
Der…
Hadi göreyim seni!

Ve savaş başlar, ilk kurşunlar yağmaya başlar…
Borazancı denileni var gücüyle yapar…
Emre harfiyen uyar…
Amerikalı komutan dar boğazda, her anlamda…
Ne top ne tüfek hareket edemeyecek şekilde…
Duydukça borazan seslerini, geliyor takviye diye…
Dikkat arkadaşlar dikkatinizi çekerim emrinde 4000 asker…
Toplu, tüfekli, tam tesisatlı…
Karşılarındakiler sadece avcı, Kızılderili ve “bir avuç asker”
Paniğe kapılır Amerikalı komutan, geri borusunu çaldırır…
Amerikalılar geldikleri yoldan kaçarak geri döner!

Peki…
Bizler bu anlattıklarımdan ne gibi sonuçlar çıkarmalıyız?

😊
Devamı…
PDF’te!

Euro 6,18 dolar aynı 5,46 çeyrek altın 376,84…
Gidiyor 377’ye doğru!