Doğrudan!!! Seç, beğen al

Nöroloji…
Ortopedi…
Kardiyoloji…
Normalinde altı aydan evvel randevu alman imkânsız…
Dogrudan…
Doktor, doktorla konuştu…
Kardiyoloji…
Üçüncü ayin yedisi…
Unutmasam bari.

Hani beni ameliyata sevk eden, Saarbrücken’de Profesörü bulan…
Ona yollayan. Evde…
Yaşıtlarımla ilgili, erkeler âlemi…
Sonra!

Bebi geldi bebi, 6 aylık. Prenses, tam bir sırıtkan. Allah, Yüce Mevla’m daima güzünü güldürsün. İçim gitti

O yanaklar, Allah’ım o yanaklar, O gıdı…
YUMULLL…
Yumulamıyorum, korktum. Biraz grip gibiyim…
Uzaktan sevdim. Yaaa…
Dünyanın en güzel şeyi, yok daha güzeli…
Bebiler…
Allah cümlesini korusun.

Lexxx ablanın torunu…
Allah son gürlüğü verdi, hayati bir roman…
Pek güzel olmayan bir yaşam. Çok şükür, en azından rahat bir nefes aldı…
Hani ölümü şüpheli olanın annesi, aile dostu…
Kötü gün dostu!

Döviz, altın sanki sabitlenmiş gibi

Borsa…
Hop aşağı, hooop yukarı…
Manzara bu olunca aklıma geldi birden…
Hatırlıyor musunuz…
Çöpçüler Kralını?

“Bizimki”
Pazarlamacılar kralı…
İstanbul, Selamsızlar semtinde* bakkallara at etti, eşek eti pazarlarken çok şey öğrenmiş olmalı…
Gerimin kenarı, oturuyor şimdi saraylarda!

* şimdi vefat etti, çok ama çok güvenilir bir kaynaktı. O vermişti bana bu bilgiyi. Hatta Bay P.’nin bazı bakkallara hala yüklüce borcu olduğunu, ÖDEMEDIGINI söylerdi.
Borç neydi?
Namustu değil mi?

Çok şükür, çok şükür Allah’ıma, köylerde, küçük yerleşim yerlerinde yaşayanlar, ikamet edenler pek bilmez, görmez AMAAA

Kentliler pek iyi bilir bu manzarayı…
Aşağıda gördüğünüz fotoğraf gibi neler neleri…
Hele bebeler, çocuklar yok mu, kâğıt, çöp toplayanlar…
YINE…
Her kavşakta bekleyen çocuklar, arabaların camlarını silmek, silebilmek için neredeyse yalvaranlar…
Köşe başlarını tutmuş IHTIYARLAR…
Ya tartacaklar seni veya sümüklü burnuna satacaklar iki kuruş için mendil…
ELINI VICDANINA KOY, UNUTMA…
Yukarıda Allah var…
Hiç mi görmedin çöpte ekmek arayanı…
Dileneni, fırın önünde özlemle ekmeğe bakanı…
Tayyip zamanı?

Kaç kez bilmem…
Kaç kez dile getirmişimdir, kaç kez…
BU…
Ve benzeri “manzaraları”
Ben unutmadım Allah’ımı, var bir vicdan…
Cüzdan arasına sıkışmayan…
BELKI…
Allah bu yüzden benim ve sevdiklerimle, belki!?

Ve evet, yaşıyorum, “yaşarken” cehennem azaplarını…
Allah…
Verir cezayı…
AMA işin EKSTRA enteresan yanı bu ya, vuruyor yerden yere…
Ve sonrasında…
Tutuyor elimden, kaldırıyor ayağa!

İnsansın kardeşim insan, sadece insanız…
Hiç kimse…
Hiç kimseyi ebediyen kandıramaz, kendini olduğundan faklı gösteremez….
Gizlidir niyet gün gelir, gün ola harman ola…
Çıkar açığa…
Gör geçekleri.

Bilmem ne ederim gönüllerin belediyeciliğini…
Soyunuyorsan bir işe, sana ne benim gönlümden, bana ne seninkinden…
Yatağa mı gireceğim seninlen?

Doldur makamını, dürüst ol, yaptığının hakkını ver…
YETER!


+

Yorumsuz

İttir ittir gitmiyor…
23 Şubat 2019

Kamyon bile ittirince bir süre gider…
8 ay oldu…
Cumhurbaşkanlığı sistemi ittir ittir gitmiyor…

Cumhuriyet’in daha ilk aylarında; şeker fabrikaları kuruldu, İş Bankası kuruldu, Gölcük Tersanesi kuruldu, fişek fabrikaları kuruldu, Atatürk Orman Çiftliği kuruldu, hukuk fakültesi kuruldu, başkent olan Ankara’nın nazım planı yapıldı, Turing Otomobil Kurumu kuruldu, mahalle mektepleri ve medreseler kapatılarak tevhidi tedrisat ile modern eğitime geçildi, üç ayda 2 bin okul yapıldı, Lozan Antlaşması uygulamaya konuldu, Devlet Demiryolları kuruldu, Cumhurbaşkanlığı Orkestrası kuruldu, Karacabey harası kuruldu, ilk madeni cumhuriyet parası basıldı, medeni yaşama geçiş kanunları peş peşe yürürlüğe girdi, 71 ilde idari yapı tamamlandı, İzmir İktisat Kongresi toplanarak cumhuriyetin en başarılı ekonomi politikası belirlendi…
Daha cumhuriyetin ilk ayları…
Daha siftah…
Dışarıdan bir tek kuruş borç almadan…
Değil cumhuriyetin 90 yıllık birikimi, dev bankları, binlerce fabrikası, yüzbinlerce yetişmiş insan gücü ile… Hurda bir İngiliz jeneratörü ile bakanlıkların aydınlatıldığı günlerde…

Bu arkadaşlar cumhuriyetin 90 yıllık parlamenter sistemini beğenmeyip “Cumhurbaşkanlığı sistemi” kurdular…
8 aydır daha domatesteler…
İlk işleri tank fabrikasını Katar Araplarına satmak oldu… Konkordatolar, iflaslar, intiharlar, iç barışını yitirmiş, dış politikası tükenmiş, ekonomisi iflas etmiş, işsizlik ve bir lahana için kuyrukta itişen, devlet olmaktan çıkmış zavallı ülke…

Niçin?..
Çünkü devlet olmanın ilk iki şartının zırnığı yok arkadaşlarda:
-Demokrasi…
-Ve hukuk…

Görüyorsunuz işte; cumhurbaşkanlığı sistemi yürümüyor…
Asla yürümeyecek…
İttir ittir…
Gitmiyor…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/bekir-coskun/ittir-ittir-gitmiyor-3646983/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Sondaj!
23 Şubat 2019

2 gemimiz vardı.
2 gemi daha aldık.
4 petrol sondaj gemisi 4 koldan Türkiye’nin kıta sahanlığı içinde yer alan denizlerde araştırma yapacaktı. Bunu da yapmaya 1982 yılında yayınlanmış BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin ilgili maddelerine göre hakkı vardı.
Derin deniz gözlemi yapma.
Dip kaya örnekleri toplama.
Ve sondaj vurma.
Biz de başlayacaktık.
Nedense geç kalmıştık.
İyi hatırlıyorum.
Arşivlerde var:
İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan arkalarına ABD petrol şirketleri ile Katar destekli sermayeyi alarak Akdeniz’de “petrol ve doğalgaz aramaya” başlamışlardı.
Biz niçin geç kaldık?
Bu soruyu Meclis’te bir hanım milletvekili Gamze Taşçıer (CHP) sormuş ve “Sondaj neden Rumların el koyduğu sahada değil…” diye açıklama istemişti. Çünkü bizim sondaj gemisi Fatih, Antalya’nın 60 mil uzağında kalan “Alanya 1 kuyusunda sondaj çalışması” yapıyordu. Oysa bu araştırma gemisinin alınış amacı Antalya koyunda değil Akdeniz’de petrol ve doğalgaz olduğu kuvvetle tahmin edilen yerlerde çalışma yapmaktı.
Fatih gemisi neden kıyıda?
Niçin Doğu Akdeniz’de “deniz yetki alanımız içinde” değil? Münhasır Ekonomik Bölge veya Kıta Sahanlığı koordinatlarımızın ilanı niçin yapılmadı, niçin geç bırakıldı, bu bulanıklık nedir?
★★★
Yani bu hanım milletvekili (CHP’li) “bizim araştırma gemilerimizin Rumların el koyduğu sahada da çalışmasını” istiyordu. Türkiye’nin haklarını dile getiriyordu.
Seçimlere az kaldı.
Şeytan lazım.
Sondaj yine gündem oldu.
Rumcu şeytanımız eksikti.
Rumcu şeytan da bulundu!
Milletvekili Ali Mahir Başarır (CHP), “Rum ağzıyla konuşmakla” suçlandı. Bu suçlamaya karşılık CHP milletvekili, “Hakkımda günlerdir asılsız bir kampanya yürüyor. Cumhurbaşkanı da bu kampanyaya ortak oldu. Ben Enerji Bakanı’nın yanıtlaması için bir önerge verdim, 10 soru sordum. 3 gemi alınmış, limanda yatıyor. Kiralanan bir helikopter var. Günlüğü 40 bin dolar. Buna gerek var mıydı? Bu aramaları ciddi bir şekilde yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz? Ben bunu sordum. Sorduğum 10 sorunun bir kelimesinde bile ‘Bu kuyular neden açıldı, neden petrol arıyoruz‘ diye bir soru varsa ben milletvekilliğinden istifa edeceğim” diyor.
★★★
Tam tersi!
CHP milletvekilleri Meclis’te Türkiye’nin Akdeniz’de BM Sözleşmesi’nden doğan hakkını kullanarak petrol aramasını hızlandırmasını istiyorlar. Rum ağzıyla değil Türk ağzıyla konuşuyorlar.
Gerçek bu!
Arşivler yalan söylemez.
Biz gerçeği yazmalıyız.
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
Baronu kaçırtan unutuldu!
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “2018’de 147 bin 552 uyuşturucu operasyonu yaptık. Çok kaba bir hesapla Türkiye’de 2018’de ele geçi¬rilen uyuşturucunun maddi değeri 3.5 milyar Türk Lirası’dır” dedi. Polisimiz, bakanlığımız çalışıyor. Bravo diyo¬rum. Fakat uyuşturucu baronu Naci Zindaşti’nin hapishaneden kaçırılış öyküsünü hatırlıyorum. Uyuşturucu çete reisi yakalanmıştı. Aniden gece vakti saat 11:30’da hakim kararı ile serbest bırakıldı ve kaçtı. Hakim, uyuşturucu baronunu serbest bırak¬ması için bir iktidar milletvekilinin kendisine sık sık telefon edip telkinde bulunduğunu itiraf etmişti. Kimdi bu milletvekili? İsmi açıklanmadı. Baronu kaçırtan unutturuldu. Kimdi o?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/sondaj-3647032/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger