GÖTÜMÜN KENARI, okuduğumda nasıl sevdim, paylaşmadan edemedim

Allah büyük ya, Allah çok büyük…
ILLAHI ADALET!

HIRSIZ ya hırsıza Allah nasip eder mi tamamlamayı?
Özenti, ADI Kasımpaşalı ayı…
Altı minareli bilmem ne…
O-ro-s-puuu çocuğu!

Özbeöz…
Bir İstanbullu olarak gıcık kapıyordum, arıyordum eski Çamlıca’mı!

Allah israfı sevmez!
4 Şubat 2019

Ağızlara dil olur.
Dilden dile söylenir.
Kulaklara ses olur.
Kulaktan kulağa dillenir.
Ağızlara dil, kulaklara ses, gözlere bakış olsun diye yola çıkıldı. Çamlıca Tepesi’ne “Minberine asansörle çıkılan caminin” yapımcısı şirketin mimarı anlatmıştı.
Arşivlerde var.
Demişti ki:
“Bakanlık, Çamlıca Tepesi’nde 400 dönümlük araziyi ‘Özel Proje Alanı‘ ilan etti. Bu alanın 57 dönümlük bölümü ibadet amaçlı kullanıma açıldı. Sayın Cumhurbaşkanımız caminin yapımıyla, mimarının kim olacağına kadar yakından ilgilendi.
Caminin yapımı bitti.
Yüzde 100 yün, özel dokuma 17 bin metrekare halı dokundu. Camiye bu özel dokuma halılar serildi. Aynı anda 63 bin kişi namaz kılabilecek. Cami 100 milyon dolara mal oldu.
Kubbede altın yazılar var.
Bu yazılar çelik.
Yani metal; nano teknoloji sayesinde çelik altın rengine dönüştürüldü. Kubbeyi çevreleyen yazılar da altın renginde. Evet onlar da altın varak.
Minber 48 basamak.
Asansör yaptık.
İmam minbere rahat çıkacak. Minberine asansörle çıkılan başka cami örneği var mı? Mimar şu cevabı vermişti: Türkiye’de yok. Dünyada var mı, bilmiyorum.”
★★★
Evet bu eski haber.
Yeni haber şu: Çamlıca’da 100 milyon dolara mal olan ve hiçbir masraftan kaçınılmadan bitirilen camiyi yapan şirket iflas etti.
Şirket, büyük borca batmıştı.
Ödeyemiyordu.
Önce konkordato istedi.
Mahkeme talebi inceledi: Sizi konkordato kurtaramaz dedi ve Hedef Yapı adlı şirketin iflasına karar verdi. Minberine asansörle çıkılan caminin halılarını dokuyan Gaziantepli ihracat şampiyonu Avşar Halı da zora düştü o da konkordato istedi.
★★★
Başımıza gelen nedir?
Niye batıyor mübarek camiyi yapan, halısını dokuyan, altın varaklarını konduran şirketler? Büyük camiler şehri İstanbul’da yeni bir 6 minareli, kubbe yazıları altın varaklı, minberine asansörle çıkılan, 100 milyon dolar (520 milyon TL) maliyetli cami yapmaktan Allah hoşnut mu olmadı?
Allah israfı sevmez.
Halk patates ile soğanı bile tane ile almaya başladığı şu gönlerde 100 milyon dolara cami yapmak Allah’ın gücüne mi gitti Allah’ın tokadı mıdır? Yoksa “dış borçla pahalı cami dikme hesapsızlığının” sonucu mu?
Siz bu soruları düşünün.
Ben size tarihten bir not yazayım: İstanbul Eminönü’nde “Yeni Cami” diye bildiğimiz Valide Hatice Turhan Sultan Camii temeli, Evliya Çelebi’ye göre “On Mısır Hazinesi (geliri)” harcanarak atıldığı için bu caminin adına o günlerde halk, “Zulmiyye” diye isim takmıştı. Zulmiyye kelimesi “Adaletsiz, adil olmayan” anlamında kullanmıştı.
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
Cami imamının mikrofonu da çalınacak mal oldu!
Domatesten sonra cami imamı mikrofonu da çalınacak mallar arasına girdi. İstanbul Fatih’te Ahi Çelebi Camii’ne giren hırsızlar; erkek bölümünden ayakkabı, kadın bölümünden etek ile imamın mikrofonunu çaldılar. Cami cemaatinden İzzet Sarı, “Hırsızlık sürekli oluyor. Ayakkabı hırsızlığına zaten alıştık. Hocanın mikrofonu çalındı. Geçenlerde gece yarısı minarenin kurşunlarını bile çalmaya kalkanlar oldu” diye dikkat çekti, güvelik istedi.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/allah-israfi-sevmez-3378568/

Bir daha sormayacağım kimseyi Türkiye’de, YEMINLE, yerlerdeyim

Ve artık sadece kendi işlerimle, sevdiklerimle ilgileneceğim…
Buradakilerle…
NOKTA

Allah, Peygamber aşkı için aç bu linki; Bloomberg…
incele
Tayyipistan ekonomik göstergesi, ADI…
Pezevenk, Y-CHP ve Iş Bankası ile uğraşmakta…
Masadaymış, masada…
Tabii Önder sanki ana muhalefet partisi, kimse yatırmıyor benim gibi onları masaya…
RESMI KANITLAR ILE…
Birde yayınlayamadıklarımı bir bilseniz…
Sağduyulu bir insanında anlaması gerektiği şekilde…
En azından bunun için uğraş veriyorum…
Aç bu linki, bak aşağıda anahtar istatistiklere…
>>> anlamadıysan 1, 3, 5 Year Return meselesini <<<
Oku buradan öğren:
ögren
Birde bak 3 ay…
TEKRAR üç ay getiriye, böyle ayakta Tayyipistan…
SIKILIYORSUN, SATILIYORSUN haberin yok!


+

Canim yazmak istemiyor Eyyy Atatürk milliyetçisi, eyyy dingiller sürüsü…
ÖZELLIKLE AKP’liler…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ilkeleri…
Bence en önemlisi HALKCILIK…
CHP demek…
DIKKAT…
Cumhuriyet HALK Partisi…
Türk milleti demek, Türk ulusu…
Kendini bu vatanin evladı gören HERKESIN partisi…
G.t kıllı milletçisi değil, MHP gibi kafatasçı, kana bakmaz…
Kandaki asalete bakar, kanı bozukları ayıklar…
HALK menfaatine neyse, halkın talepleri onu karşılamaya çalışır…
VE bir HDP gerek görüyorsa, görüyorsa AKP zararlı bu millete ve destek vermek istiyorsa inandığına…
Adi üstünde bu parti…
Vurgu >>> Cumhuriyette, vurgu Cumhuriyet HALK <<< partisinde!


+


+

“Ama bunlar benim ağzıma s.çıyorlar” çok güldüm benim sıpaya

Çocuk ya, vallahi billahi çocuk daha…
Eee oğlum, karı milleti…
Daha ne gördün ki?
Öldüm gülmekten, öyle saf saf anlatıyor, çok hoşuma gitti.

Bir öncesi ve şimdiki, sağlığı, kiloları…
Hele hele şimdiki bir afet, tam bir “felaket”
😊
Zaten ilk görüşte cezp etti beni, bunu duyunca oldum önder bayıldı…
Dört köşe, yeminle dört köşeyim…
Hem sonra kötülüğü için değil ya, sağlığı…
Gayet normal bir durum yani.

İlki mi, ikincisi mi…
Oğlanın evinde, yemeğe toplanmışlar arkadaş çevresi…
Neyse dağılmışlar, kız yok ortalıkta…
“Adam olacak çocuk bokundan belli olurmuş” ya
Banyoda…
Banyoda bulmuş kızı, gece vakti…
Ninem misali hatır hatır kazınıyormuş, his edince evladın onu izlediğini dönmüş bakmış…
“Bxxxkkk sen bunları görmedin mi?”
Aman ne kızmış ne kızmış, hem söyleniyormuş hem kazınıyormuş…
Dedim ya, ya birinci ya ikinci birliktelikleri…
Camın alt tarafında bir yer, fayansta…
Yok vallahi billahi görmedim diye cevap vermiş!

HELAL olsun kıza…
Dinsizin hakkından imansız gelir ya, bu kız…
ADAM eder evladı!

Kızın “korkusuna” yemiyor, yiyemiyor salam, sucuk, et falan…
Hem vejetaryenmiş hem kilo…
Demiş et kokusu alırsam bir daha sokulma yanıma…
YAKIŞIR böyle gelin Önder’e, versinler kucağıma bir iki sıpa…
Polonyalıymış bana ne, insan…
İnsan evladı ya, sen bak ona!

😊

Önemli olan nedir biliyor musunuz, gerçekten önemli…
İzmirlimim de anlattığı gibi, sevgi, en güzeli aşk VE insanların birbirini tamamlaması…
Bununda ILK şartı; sevgi, saygı ve güven!

Ya sorma, Türkiyeliyi yazmaktan, anlatmaktan Türk’e zaman kalmıyor. Üzgünüm

BAK…
Venezüella, İtalya hariç…
Yine ASKER…
Ah bir bilsen perde arkasını, generaller…
Ülkede…
Kazanılan, üretilen HER ŞEYDEN pay alıyorlar…
Bir > paralel < çek Tayyipistana…
Sadece bir paralel!

Tabii batı…
Babasının hayrına destek, köstek olmuyor, AMERIKA…
Petrol Fracking, büyük çapta rezerv var…
Tüket…
Önce bir etrafı, kalsın sana muhtaç…
“Bizimkilerin” dediği gibi…
A’sına koyarsın geri kalanın, A’sına!!!

Ben kaçtım…
Kanama…
O kadar şiddetli öksürüyordum ki iç organlarım…
Zedelenmiş olmalı, inanılmaz bir öksürük nöbetleriydi…
İnanlmaz…
Karnim hala acıyor, bakacağım…
Birkaç gün daha, geçmezse doktora!

YEMINLE, okurken gözlerimden yaş geldi; hep derim sevgi, yücesi, doruk noktası aşk. Kadına, erkeğe, vatana AMA her şeyden önce samimi, yürekten Allah’a

Sıradışı bir aşk hikayesi
3 Şubat 2019

Macera filmlerindeki kahramanlar hep uzun boyludur, atletik yapılıdır, üçgen vücutludur, ateş gibidirler, sert mizaçlı, keskin bakışlı, yakışıklı adamlardır.

Bizim sahici kahraman Rauf ise, göbekliydi iyi mi… Hatta obezdi.
Bodurdu. Keldi.
Öyle sert bakışlar filan fırlatmaz, hayata daima kıkır kıkır gülümseyerek bakardı.

Halbuki, hayatının her saniyesi bizatihi macera filmiydi.
Ateşten gömleği giymiş, kelle koltukta yaşamış, dünyanın en tehlikeli hadiselerinin içinde yeralmıştı, kod adı Toros’tu.
Hakikaten yüreği Toroslar gibiydi.
Fırtına kasırga, bana mısın demezdi.

Savaş veya casus filmlerinde kalıpları tornadan çıkmış çakma kahramanları seyrediyoruz. Gel gör ki, atlayıp zıplayanla, uçan kaçanla yazılmıyor harbi destanlar… Toros gibi yüreklerle yazılıyor.

Beşparmak Dağları’nda kan gövdeyi götürürken çekilmiş siyah beyaz bir fotoğrafı var mesela… Belinde kemer gibi sarılmış mermi şeritleri, elinde hafif makineli, ölümle kalım arasındaki ince çizgide, sanırsın piknik yapıyor, öylesine rahat, gülümsüyor.

Rahmetlinin en ilgimi çeken tarafı buydu.
Sıradan görünümlü, sıradışı kahraman.

Mecbur insan.

Ve elbette, bu tür sıradışı kahramanların yanındaki kadınlar da sıradışı kadınlardır, sıradışı aşklardır.
Evliliklerinde mutlu, huzurlu, sakin bir hayat düşlerler ama, mecbur insan’a aşık olunca, tehlikeli, ölümcül maceralara sürüklenirler, mecburen sıradışı bir hayat sürerler.

Rauf’la Aydın’ın aşkı, tıpkı böyle bir aşktı.

Rauf esir düştü bi ara…
Adaya paraşütle atlamıştı.
Yakalandı.
Akıbeti belirsizken, Aydın’a gizlice mektup gönderdi.
“Seni Allah’a, evlatları sana emanet ediyorum, hayat işte, iyi kötü tesadüflerle dolu, bizimki böyle oldu” dedi.
Aydın ağladı, ağladı, ağladı.

Neyse ki, Rauf o cendereden kurtulmayı başardı.
Hani derler ya ölümlerden ölüm beğen diye, hep öyle oldu, defalarca ölümden döndü, kafasının üstünden cayır cayır mermilerin geçtiği de oldu, hemen dibine havan topunun düştüğü de oldu, en yakın arkadaşları kucağında şehit oldu, hem Ada’da hem Londra’da suikastlerden kurtuldu.
Aydın hep bu korkularla, bu endişelerle, hep bir kötü haber alacağım duygusuyla yaşadı.

Çocukluktan beri tanışıyorlardı.
Çocukluktan beri nişanlıydılar.
“12 yaşımdan beri evleneceğimizi biliyordum” diye anlatıyordu Aydın…
Nikahlandıklarında Rauf 25, kendisi 18 yaşındaydı.
64 sene aynı yastığa baş koydular.

Rauf henüz 1.5 yaşındayken annesini kaybetmişti.
Aydın onun için hem sevgili, hem eş, hem anneydi.

Bir anne ve babanın yaşayabileceği en ağır acıyı, üç defa yaşadılar.
Kızları Dilek’i henüz üç yaşındayken toprağa verdiler.
Küçük oğulları Münir’i altı yaşındayken kaybettiler.
Büyük oğulları Raif trafik kazasında can verdi.
Kaza mıydı, suikast mıydı, orası bile meçhuldü.
Bir anne ve babanın taşıyabileceği en ağır yükü üç defa omuzladılar, birbirlerine tutunarak, aşklarına sarılarak ayakta kaldılar, yeniden evlat sahibi oldular.

“Çocuklarım bensiz büyüdü, bensiz büyüyen çocuklarımın çocukluk hatıralarını anımsayamadığım için garip bir özlem içindeyim, ölen çocuklarımızın matemini bile yeterince tutamadım, küçük oğlumun cenaze törenine bile katılamadım, ağlamak istedim ağlayamadım, sarılıp öpmek istedim, bunu da yapamadım, içinde bulunduğumuz durum nedeniyle duygularımı dışa vuramadım, Kıbrıs meselesi yüzünden omuzlamak zorunda kaldığım sorumluluklar mı bana mani oldu, yoksa doğuştan mı böyleydim, bilemiyorum” diyordu Rauf.

Ama şunu biliyordu.
“Türkiye olmadan cennete bile girmem” diyordu!
Böylesine idealist, böylesine adanmış bir yurtseverdi.

Sakin, huzurlu bir hayat düşleyen Aydın…
İşte bu çılgın Türk’le bir ömür geçirdi.

İkbali de gördüler.
İhaneti de.
Hayallerinin yıkıldığı da oldu.
Rüyalarının gerçek olduğu da.
Bazen hüzün.
Bazen sevinç.
İnsana dair her ne varsa…
Fazlasıyla yaşadılar.

Film olsa finalini abartmışlar deriz ama, gerçek…
Son nefesini verirken Aydın’ına şarkı söylüyordu Rauf…
“Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar, sevgilim sen olmasan, bu dünya neye yarar” diye mırıldanıyordu.

Böylesine sıradışı bir aşk hikayesiydi.

Rauf’unu kaybettiği gün, hayatında ilk kez ayakta zor duruyordu Aydın…
Tabutuna sarıldı, “ülkesinden önce, evimin lideriydi” diyebildi.
“Kendimi bildim bileli beraberdik biz, doğduğum günden beri, elbette hayat devam ediyor ama, bomboş bir hayatta bıraktı beni.”

Ve dün çile sona erdi.
Yiğit adamın yiğit kadını da gözlerini yumdu.

Güle güle Aydın hanım.
Toros’a selam söyleyin.
Alabildiğine uzanan Akdeniz kumsallarının dinginliğinde, yeniden el ele tutuşup, belki uzaktan gelen bir gitar tınısıyla, nihayet huzurla yürüyeceğinizi hayal ederek teselli olacağız.
Sizi asla unutmayacağız.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/siradisi-bir-ask-hikayesi-3372149/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Aynı tas aynı hamam, yola devam

Sabah sabah kendimi sakatladım, hep böylemdim, hep…
Biraz iyi görmeyeyim kendimi, alt tarafı 6 şişe su, paket haline…
1,5 litre. Eder toplamda 9 litre…
Arabadan eve, arabadan dükkâna birer paket…
Gitti bacaklar.

Hani suya düşün yılana sarılırmış ya, benim ki o hesap…
Her şeyi bıraktım bir tarafa, bamyayı okuyorum…
Ya…
Zayıflamadan eklem ağrılarına, SORUN…
Buralarda yok, AMAZON 50 tane yüz tane…
Bana lazım kilolarca.

Kara buğday gibi, var…
Beş para etmez!

BENIM için çok önemli, bulmam lazım bir yolunu. İnan artık her şeye hazırım…
O hale geldim, yeter ki acı his etmeyeyim…
Pes ettim, dize geldim…
Bir yolunu bulup MUTLAKA denemeliyim!

Örnek:

incele

>>> Kür uygulamasındaki ORTAK KANI <<< 10 ile 12 adet tohumun DÜZENLI olarak sabahları yutulmasıdır!

Mesele bulmakta, olmadı Türkiye’den ısmarlamam lazım…
Denemeliyim…
Yetti canıma, YETTI!

Kara buğday gerçekten fayda ediyor, güç kuvvet veriyor

>>> ### Çok önemli, kara buğdaydan sonra ### <<<

Sağlığınız için MUTLAKA…
>>> Denenmiş <<<
BENIM bir teyzem var, arada anlatırım kendisini…
Tize…
Eklem yeri, sıvı eksikliği…
Kadın bir haftada toparlamış kendini…
Artık…
Merdiven çıkabiliyor yine. AMA LÜTFEN…
ÖZÜ, HASI!

Bamya tohumu

http://www.milliyet.com.tr/bamya-tohumunun-faydalari-pembenar-detay-alternatiftip-2737620/

https://www.google.de/search?source=hp&ei=7l5ZXP3aAcXekgWQo4mACQ&q=bamya+tohumu&btnK=Google-Suche&oq=bamya+tohumu&gs_l=psy-ab.3..0l10.1469.6925..7958…0.0..0.62.706.12……0….1..gws-wiz…..0..0i131.jO51CfmD9lo

Hatırlıyorsun değil mi?

Hep dedim…
KIMSE…
İlelebet gizleyemez kendini, niyetini…
İçinde taşıdıklarını, astar yüz meselesi…
Eninde sonunda görünür astar, eninde sonunda…
Çıkar her şey meydana!

Tecrübe…
Deneyeyim derler buna!

Bak unuttum Özhaseki

“Allah’ın adayıyım”
Ulan PEZEVENK, sen “Allah’ın adayıysan” ötekiler şeytanın mi?
Dur bekle…
Cevabim Y-CHP ile!

Yıldız kaydı İstanbul’dan, Berlin’e

Gönüllü…
Yürekten inandığım için kulumdur, örneğin emeğin esiriyim…
Annem, babam bana emek harcadı…
Bana bir harf öğreten öğretmen…
Bana EMEK harcayan…
Doğduğum ve doyduğum topraklar, rahmetli…
Bir sevgili, kadınım…
Hanım…
Aslında hayatıma giren tüm kadınlar bana bir şekilde emek verdi…
Beni “besledi” beni ben yaptı…
Nasıl unuturum evladı, gördü halimi…
Ayağının tozuyla koştu mutfağa bana kocakarı ilacı yapıyor…
Veya…
Bilirsiniz öyle derler, mecazi anlamda güzel bir kadın için…
“Allah, sahibine bağışlasın!”
Bu…
Gönüllü bir kendini vermek, kendini teslim etmektir bir başkasına, erkeğine…
İtimat…
En başta!

Kulla kulluk etmem, edemem…
Yüce Mevla’m dururken bir başkasını tepeme bindirip, taç etmem…
ISPATLADIM, yazdım, yayınladım…
İçki mesela, hep kendime sordum ama ciddiye almadığım için üstünde durmadım…
Allah bu Allah…
Bir yerde yap dediğine, IZIN VERDIGINE diğer yerde yapma der mi…
Hatırla, yayınladım gir bak arşivlerime, ara araştır…
Aslında Müslümana da içki ölçülü olmak şartı ile yasak değil(!)

Biraz mürekkep yalamış olup, konuyla ilgili olanlar bilirler İstanbul…
Oldum olası bir güç merkezi, istihbarat camiasının karargâhlarından biri…
Yazdım YILDIZ KAYDI…
Ta ne zaman şifreli, şifreli…
Yıldız kaydı İstanbul’dan, Berlin’e…
😊 😊 😊
Kaç bölümlük bir şifreydi O biliyor musunuz?
Çok safsınız, çocuk gibi…
ANLAYAN, anladı beni!

Artık ikisini açıklayabilirim, zamanı geldi geçti…
Özhaseki…
Bir başka orospu çocuğunun kendisi…
Bana da anlat bana da diye ısrar etti birisi…
Hep dedim ona çok fazla merak götürür mezara…
Oyun mu sandın sen bunu, çocuk muyuz artık sokaklarda mutlu, mesut oynayan…
Gamsız…
Hele siyaset, hele uluslararası ilişkiler, PARA ya PARA…
İki kuruş için birbirini öldüren insan dururken…
Acımasız hayatin ta kendisi, bizi bozan, bizi çevreleyen!

Yaşıyorsun at sırtında yaşayan sinek gibi…
Beygir kuyruğunu sallar, sen endişelenir havalanırsın…
Uçuşursun etrafta, can alıcı sivriye benzer…
Tilkinin…
Dönüp dolaşıp gideceği yerin kürkçü dükkânı olduğu gibi…
Yine konarsın beygirin sırtına, gezinirsin tezeğinin içinde…
Sıcak, sıcak, emniyetli…
Beygir hem korur hem besler seni, yaşıyorsun dünyadan…
Burnunun ucunda, gözünün önünde olandan bir haber…
Evet, kaydı yıldız…
INF…
Berlin daha da bir önem kazandı…
Zaten önemliydi, DINCI…
Brüksel merkezli O bile İstanbul’dan kaydı Berlin’e…
Sanıyor ki şiddet uzamanı kendisi…
Okul…
Sana ne öğretebilir ki?
Gör benim gördüklerimi, yaşa…
Hayat olsun sana öğretmen, gir çık benim girip çıktığım yerlere…
Ki bir IMKANSIZ senin için…
Anlarsın şiddetin, hayatin kaç bucak olduğunu…
Bilirsin, anlarsın değerini güvenin, SONSUZ güvenmemin!

KENDINE!

Ve belki…
Bir noktaya kadar kalbine olanlara!!!

Verdim aslında taaa o zamanlar yazdığım şifrenin içeriğini…
Dengeler değişti, yine dün söylediğim, uyardığım çok önemliydi, bilmem dikkat ettin mi…
Dünya çapında “muhafazakârların” devrimi…
Birincisi INF’di…
İkincisi, bu yüzden de kaybediyor Y-CHP…
AKP vizyonsuz AMA Y-CHP’de hayat denilenin kıpırtısı yok, kıpırtısı…
Tabii yaşamayanında olmaz öngörüsü…
AKP…
Örgütleniyor ciddi ciddi Avrupa’da, Brüksel’di, AB Parlamentosu karargâh…
Y-CHP gibi…
Şimdi açıyorlar temsilcilik ki bunu öngöremedim Berin ve Londra’da…
Londra’yı sakin boşlama, Brexit mreksit hikâye…
HALA…
İstihbarat merkezlerinden biri.

Neden önem veriyorum bu kadar istihbarata?
Ya…
Düşmanını, alt etmesi gerektiğini tanımaya zahmet etmeyen geri zekâlıdan zafer beklenir mi?
Mesleğim, mesleğim…
Bir getirisi!

Bileceksin yol ve yöntemlerini, bileceksin >>> doğru <<< tespit edeceksin gücünü, kuvvetini…
Ki…
Gerekli önemleri alabilesin ARTI rezervde bulundurman gerekeni!

Aslında sıkıldım, çünkü anlat anlat anlamak istemeyene her harf haram ya…
Söz verdiğim için değinmiş olayım kısa kısa, Y-CHP ve PAPA…
Dikkatinizi çekerim, yasa dışı bir şey yapmıyorum…
Bu yaştan sonra, bu sağlıkla…
Sadece…
Yetiştirildiğim şeyleri kullanıyorum…
Analiz yetimi; bir artı bir artı bir…
Ve elim, kolumun uzandığı, kukalarımın yettiği, gözlerin görebildiği kadar ufuk incelemesi!

Diyor ki AKP’li Ahmet Hakan programında…
“CHP, Türk milliyetçisi! Nasıl HDP ile işbirliği yapar”
SONRA…
Ayrıntıları ile, bir sonraki yazımda vaktim olursa!

PAPA…
ILK DEFA Arap yârim adasına ayak bastı…
Tarihlerinde ilk defa…
>>> Bak kardeşim, tüm samimiyetimle yazıyorum <<<
Yürektendir sözlerim…
Keşke, keşke SADECE…
İbrani din kardeşliğinin bir göstergesi, bir nişanesi olsa, bir yakınlaşma…
Bir birbirini anlamaya çalışma VE YINE keşke bu Hristiyan, Müslüman yakınlaşmasından…
Bir…
Ki Hz. Musa…
Bilinen, günümüze gelebilen en eski elçisi Yaratanın, keşke bu iki din anlayışının, öğretinin sonucunda
Musevi kardeşler ile birlikte…
Onları, TÜM INSANLIGI; en azından ama Hak Dini diye tabir edilen insanlar barışçıl…
Bir arada yaşayabileceği bir dünya doğsa…
AMA…
Ki ister anla ister anlama burada noktalayacağım sözlerimi çükür günlerin işleri birikti…
Bunun böyle olmadığını, olmayacağını biliyoruz değil mi?
Güç gösterisi!

Papaz, Suudi köpek…
Papaz Arap, Arap’a…
Müslüman, Müslümana!