S. Freud…
Kadın ne ister sorusuna yanıt bulamadan öldü. Her insan AMA özellikle kadın denilen varlık…
Öncellikle sevgi ve mutlak güven ister. Bunları ona verebileceğine inandığı insan ile yuva kurar. Bazen aradığını bulur, bazen bulamaz.
Dün hanım gün boyu ağlamış…
„ta oradan yetişiyorsun“ dedi bana bu sabah. Patlamaya hazır barut fıçısı gibiyim. Yok, oldum olası böyleydim. Yanlız adam, mutsuz eşek, yarım g.t, cimri gibi birçok sıfat taktılar bana ömrüm boyunca.
Halbuki…
Ambalaja aldanmayacaksın. İstemeyerek kırdım kalbini, umarım yarım elma, gönül almaya muvaffak olmuşumdur. Neyse…
Bir elli sene daha yaşasam…
Elimden geçtiği kadar yine kadın geçse, belki daha fazlası…
Bu varlığı anlamayacağım.
Bugün…
İstanbul’un eski semtlerini gezdim…
Öyle aylak, aylak…
Valide yanımda…
Anlat bana…
Bırak kadının ne istediğini, kadın denilen varlık nasıl bir şey, ne yer ne içer, uzaylı mıdır, dünyalı mı, bu…
Nasıl, ne tür bir canlı???
Bundan uzun yıllar önce…
Kara Mediha’m bana bir vekalet vermişti. Umumî bir vekalet, onun adına aklınıza gelebilecek her şeyi yapabilirim. Noter…
Uyara, uyara bir hal kalmıştı. Sonrasında bende onu her fırsatta uyardım. Dün tapudan çıktıktan sonra vekalet konusu bir kez daha açılmadan kuyumcuya gitmiştik. Tarafımdan şakaydı…
Annem ciddiye aldı…
Öfffffffffffffffff…
Kıyamet koptu. O inatçı, ben inatçı. Aynı evin içinde altı ay birbirimizle konuşmadığımızı bilirim.
Bir parantez açalım…
Konu kızıydı…
Ya arkadaş dünyaya başıma dert geldi. Faydası YOK zararı çok. İşte…
Bir Dayday, Dada…
Onun dışında hep başıma dert, hep bela. Neyse küsüz!
Dünden beri konuşmuyoruz. Verdiği vekaleti verdim geriye. Allah yazdıysa bozsun. İki kuruş için…
Allah korusun, Allah yazdıysa bozsun. Borç…
Yiğidin kamçısıymış, öyle der atalar.
Bir ara evin kadınlarına borçlandım. Sanki keyfime, sanki sadece kendime…
Ulan arkadaş senelerden beri öde, öde, öde bitiremedim. Faizin, faizini yine faiziyle ödedim hala bitmedi.
Yıllardan beri ister durur. Yokkk…
Vallahi billahi küs olduğumuz için değil. Almanya’dan niyetli gelmiş, söz verdiğim için…
Sabah kalktım…
Giyindim, gittim odasına…
Ben kuyumcuya gidiyorum dedim.
Dememle birlikte kadın divandan bir fırladı, beş dakikada Beşiktaş misali…
Ya kadın…
Ne zaman giyindin hazırladın…
Sadece şaştım kaldım. Arkadaş…
Kadının ne istediği belli…
AMA…
kadın denilen varlığın ne zaman, hangi şartlar altında ne yapacağı hiç mi hiç belli değil, belli olmuyor.
Kadın…
Öngörülemez bir varlıktır vesselam!
Kadını anlamadığım gibi…
Kimi dini bölücülüğüde anlamayacağım. Neymiş…
Cennet ve yedi mertebesi…
Allah ve elçileri…
Onu anlarım, Onların muhtemelen farklı olduklarını AMA diğerleri için ayrımı anlamam, inanmıyorum böyle bir şey olduğuna, zorla mı? İnanmıyorum işte.
Cennetin yedi katı varsa…
Cehennemin neden yok? Varda ben mi bilmiyorum yoksa!?