Kurban olayım senin duvaklığına, ne ettiler sana Şule başla?

Zevkler ve renkler tartışılmaz…
Arşivlerim meydanda…
Hep teklif etmişimdir, demişimdir, yalvarmışımdır, dilemişimdir ya…
Dilenmişimdir modacılara…
Tasarımcılara, belki diyanetin önayak olmasıyla…
Milli ve yerli zibidilere…
Allah, peygamber aşkı için madem örtünme ki yazmıyor Kur’an’da, yazmıyor…
Öcü gibi, iki göz iki kaş dolaşın ortalıkta…
Türk kültürüne, örf ve adetlerimize…
Pratik, yani hem kullanışlı ki giyebilsin Anadolu ve köylü kadını…
Hem şehirli…
Asil, gösterişli…
Kibar bir giyisi tasarlayın, tek tip olması şart değil ama en azından “kaba hatlarıyla” beli…
Bir yabancı gördü mü…
Desin…
Bu Türkün kadını, bu bir Türk kadını!!!

Ulan Osmanlı bile yapmadı sizin yaptığınızı!

Hayatın kendisi…
Bir Haçtır, mükemmeliyete ulaşmaya çalışan insan…
Allah’ın rızasını kazanmak, Onu hoşnut etmek için elinden gelen en temiz hayatı sürer…
Kimisi bu yolda canını, malını ve mülkünü feda ederken, bir diğeri…
Yaratanı bahane ederek dünyevi güce ulaşmaya çalışır. Erdoğan gibileri buna güzel bir örnektir…
Dünden beri Alman haberlerinde yer alıyor…
Hristiyan demokratlar ve sosyal demokratlar nihayet anlaştı ya…
Eleştirmiş pezevengin teki, yine bu sabah Almanya’yı gittikçe Avusturalya’lașmakla suçlamış…
Hani sağcılar iktidarda ya…
Kendisini bilmez hayvan, sen önce kendi g.tünü topla…
Sonra…
Karış, karışacağına!

Bilmem bilir misiniz?
İnsanlığın oluşturduğu değişik medeniyetlerde kadının yeri çok öneml(iyd)i…
Sadece…
Erkek tanrılar yoktu*, erkek egemen…
Diğer cins tanrılarda vardı ve kadın bu tanrılara ulaşmanın yoluydu.

Paganizm mesela, Şeytan(?)
Cinsel birleşme…
>>> doyum <<<
Doyuma ulaşma ki kimisine göre tanrının gücüne, güzelliğine erme…
Kimine göre şeytanın yolundan gitme(!)

Allah…
Seni, beni, onu yaratan değil mi?
Onun NEFESINI içimizde taşımıyor muyuz?

O…
Bizi her yönümüzle istediği gibi yaratmadı mi?
Cinsel birleşmede, doyumda onun isteği değil mi?

Demedim mi biz Türk’üz…
İran’ı bile geçeriz diye, demedim mi yıllar öncesi, demedim mi?
Erkek ve hayal gücü…
Kadın ve şehveti(!)

Hangi erkeğin yüreği dayanabilir bu gözlere?
Aklından, hayalinden neler geçmez ki!

İstanbul Hanımefendileri…
OSMANLI ZAMANI!!!



KADIN…
Allah sana bir lütufta bulundu…
Hem SENI kadın olarak yarattı, üretken, yufka yürekli…
DUYGUSAL, muhtemelen bir ANA…
Hem sana Atatürk gibi bir lider…
Bir ÖNDER bahşetti…
Bu insan SANA birçok batılı ülkenden çok önce öylesine haklar verdi ki…
>>> değerini bilemedin! <<<

Kul, KÖLE olmayı tercih ettin. Silkelen…
UYAN…
Bir Türk KADINI olduğunu UNUTMA…
Fatih Sulatan Mehmetlerin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kızı olduğunu unutma…
Hakkını ara…
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ümmetinden olduğunu anımsa…
MIRASINA (en geniş anlamda, ANLA)…
Sahip çık!

Osmanlı bu Osmanlı…
Hilafet…
Bak, bak ulan bak kadının saçına…
Sen Türk ‘müsün, erkeliğine güvenmiyor musun, kendine?
Saklarsın bucak bucak…
Öcü mü kadın, yüzüne bakılamayacak kadar çirkin mi bu INSAN?
GÜVENMIYORMUSUN…
NAMUS bildiğine?

Namus…
Irz…
Ahlak, terbiye…
İki metre kumaşta saklı değildir…
Kadın olsun erkek olsun, yürekte, ruhta…
O, belki örümcek tutmuş beyninin kıvrımlarında.

İnsanın içinde biraz heves olur…
Öğrenmeye…
Kendini geliştirmeye!

* Mesela Güney Amerika medeniyetlerinde, Türk’te…
Bizim kültürümüzde kadın (Şamanizm) çok önemliydi

Sinan Beyi oku, oku, oku!

+

NOT:
Kusura bakmayın, uğraşamayacağım. Bu makaleyi zor bitirdim >>> çok kötüyüm!!! <<<
İndir, üstüne tıkla, çevir!

Bizim evin halleri, tiyatro ya tiyatro

Eskiden…
Annem babamla kavga etti mi, peder yüksek sesle şarkı söylemeye başlarmış:
“Niye çattın kaşlarını, bilmiyorum yâr suçlarımı …”
Diye(!)

😊

Sabah…
Annem kızına gitmiş, kahvaltıya çağırmış Hanımefendi…
Annem; ben yedim Allah arttırsın, sofrayı kuran kaldırsın misali…
Tam sofradan kalkıp gidecekmiş ki…
Bizim nankör kedi başlamış ardından bağırmaya…
“Anne, bize yemek pişir de öyle git”
Annem umursamadan sokak kapısını açtığı andan itibaren başlamış;
Gitme…
Sana muhtacım şarkısını söyleme!

Hap deli, hup deli bizim evdekilerin hepsi deli!

Adaletmiş, kalkınmaymış

Hadi Mehmetçiğin başına çuval geçirilmesini seyrettin…
HESAP SORMADIN!!!

Eyyy Tayyipistan,
Eyyy HAYVAN…
Bak bu fotoğrafa, bak bu minicik yüze…
BAK ULAN BAK…
Yüreğinde his etmeye çalış, varsa bir yüreğin göğüs kafesinde…
Bir baba, çuval içinde taşıyor yavrusunun cenazesini, hayal etmeye çalış O annenin his ettiklerini…
Varsa vicdanın?

Hesap sormaz mı vicdani olan, hesap sormaz mı?

Kovuşturmaya, hesap sormaya gerek yokmuş…
Aile suçluymuş…
Yüklerler sorumluluğu aileye, yaşam ve hava şartlarına…
Peki, bu aile neden çıkmıştır, > çıkmak zorunda kalmıştır <
Kuş uçmaz, kervan geçmez yerlere?

Hz. Ömer gelir aklıma…

“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu”

Bu mu dünya lideri, bu mu sizin önderiniz…
Bu mu Müslüman, bu mu?

Sikerim sizin adaletinizi…
Müslümanlığınızı…
Kalkınmanızı!

oku

Neticede sadece bir Kasımpaşalı(!)

Hep derim…
İnsan…
Aslını inkâr edemez. Yetişmesinin, çevresinin bir ürünüdür. Eninde sonunda sırıtır bir yerlerden…
Aslı, astarı, gerçek yüzü çıkar meydana.

Bu yaratığın danışmanlarına, AKP milletvekili ve ileri gelenlerine sesleniyorum…
Allah – Peygamber aşkı için…
İçinizde bir nebze vatan sevgisi taşıyorsanız…
Bir damla dahi olsa, içinizde milliyetçi duygular besliyorsanız…
Alaşağı edin bu yaratığı…
Rezil, rüsvan etti koca bir milleti!

Dikkatinizi çekerim…
Allah’ın adını verdim, Mevla’mın…
Sidik yarıştırıyor, sidik…
Kiminki daha büyük?

Senin ekonomik gücün, AB(D) ile kıyaslanır mı?
Senin askeri gücün, AB(D) ile kıyaslanır mı?
Senin teknolojik birikimin, AB(D) ile kıyaslanır mı?

>>> Senin altyapın <<<, AB(D) ile kıyaslanır mı?

Ulan senin çükün anca Emine’ye yetiyor, bir atımlık kurşunun, nefesin var…
Hayalperest serseri seni…
Sen…
Kiminle sidik yarışına giriyorsun?

Önce >>> ADAM <<< ol…
ADAM et kendini…
Öğren, öğret, yetiştir çevreni, gençliği…
Ondan sonra gir yarışa…
Dünya gerçekten gıpta ederek baksın bu yüce millete ve vatana!

oku

Turizm

Bademlerin yayın organlarından, Doğan Gurubunun…
Yine yayın organlarından biri olan CNN -Türk sabah haberlerine göre…
Alman turistler kapıda…
El, pençe divan bekliyorlarmış. Aman Türk – Alman ilişkileri düzelsin de bizde Tayyipistana…
İzine gidelim(!???)

Bak sen şu işe, hadi bunu yedik diyelim…
Ya bu habere ne demeli???

Terör bitmiş(!!!)

Bitiğinden beri Güneydoğu Anadolu’ya giden turist sayısında önemli bir artış varmış…
Özellikle Mardin’e…
600 binden falan söz edildi. Pardon, terör ne zaman bitti?

Yeminle…
Bu sabah aklımdan geçmediyse dünyanın en adi insanı ben olayım…
Doğru…
Basına yansıyan bir olay yok gibi. Acaba…
Kandil eylemsizlik kararı aldığı için mi, silahlarını teslim ettiler de benim mi haberim yok. Yoksa…
Basına yayın yasağı gibi bir durum mu söz konusu?

Badem bunlar kardeşim…
Yok canım olamaz, nayır olamaz…
Basın özgürlüğünde, Kasımpaşa ayısı, adi p.zevengin dediğine göre dünya…
Gıpta ederek bakıyor ya bize. Basına bir yaptırım söz konusu olamaz…
OHAL falan, nolamaz, nolamaz…
Badem bunlar sağı solu beli olmaz!

Aman Önder sende…
Ekonomi güllük, gülistanlık. İşsizlik diye bir şey yok, millet et yemekten bıkmış…
Salam, sucuk, sosis, pastırmayı sofrada görmekten gına gelmiş…
Ne kadar fesatsın, art niyetli, ararsın her sözün – eylemin ardında bir bit yeniği!

Tohum kadar toprakta önemli

“Peki, nedeni ne?”
“Abla yediğimiz içtiğimize baksana! Üç bebek geldi dünyaya, en büyüğü bizimkisi”

Kuzen aramış Türkiye’den, hanımla konuşmuş…
Duyunca çok şaşırdım…
Hepimiz, ben dahil üç kilo ve üzeri doğduk. Benim sıpalar keza, yeğenlerim…
Bir buçuk kilo, tekrar 1,5 kilo doğan olmuş(!)

Normal…
Kuzenin dediği gibi beslenme…
Bir Allah biliyor neler yediriyorlar millete…
TAYYIPISTAN, gayet normal…
Uyan, uyan ulan uyan!

Açık mektup

Sayın Doğru,

Tüm yazdıklarınıza, tespitlerinize katılmakla birlikte…
Bir istisnai durumu dile getirmek için kaleme, pardon tuşlara “sarıldım, takıldım”.

Efendim…
“İlkel milliyetçilik” dediğiniz yüz yılar, bin yıllar içeresinde oluşan bir duygu manzumesidir.

Bu duyguların temelini dil birliği oluşturur…
İnsan…
Tabiatı itibarıyla sosyal bir varlıktır ve iletişim, bir şekilde birbiriyle anlaşabilme onun için bir…
Evet, bir > varlık < sorunudur, bir var olma meselesidir.

İnsan…
Geneli itibarıyla anadilinde düşünür, hayal kurar, hata rüya görür. Milliyetçiliğin temelini ise dil birliği, söylem birliği, geçmişin bilinci ve ortak bir geleceğin tasavvurudur. Bir bilişimci VE iletişimci (teknik olarak) olarak…
Bana küreselleşmeyi, iletişimi, insanlığın ortak değerlerini… Eğitim önemini, >>> esnekliğin <<< gerekliliğini, sorgulamanın, eleştirel, özgür, HÜR ve çağrışmaya (birbirinden bağımsız bilgi bloklarının bir araya getirilebilmesi) açık düşünce ve eğitim modellerinin önemini izah etmenize gerek yok.

Saliseler içeresinde dünyayı geziyorum…
Ömrüm gurbet ellerde geçti. Yaş 52…
46 senem değişik kültürler, diller arasında geçti. Avrupa ve Avrupa Birliği…
Medeni, çağdaş insanlar topluluğu olarak bildiklerimiz…
Gençleri ki birçoğu AB taraftarı, buna rağmen AB ve yasaları, yine gençler bile…
Kimi >>> milli değerleri <<< gözetmekte, gözetmek zorunda kalıyor…
Bakınız kimi AB yasalarına, milletlere özgü düzenlemelere(!)

Milliyetçilik, bir aidat duygusu…
Dini duygular gibi…
İnsan için, insanlar için gerekli…
Bu gibi duygular ASLA ilkel olmaz, olmamalı…
Ne dindarlık dinciliğe, hele fanatiğine ne milliyetçilik faşizme dönmemeli.

Amacım sizi yermek değildi Efendim. Değer verdiğim bir yazarsınız…
Umarım yazdıklarımı olumlu ve pozitif eleştiri olarak kabul edersiniz.

Önder Gürbüz

2018, Almanya
wordpress.gurbuz.net

OKU

Sınıfta kaldı!

10 Ocak 2018

“İlkel milliyetçilik propagandası” bugün değil, dün değil yüzyıllar öncesinden sınıfta kaldı.
Şöyle sıralanıyor:
Kağıdı Çinliler keşfetti.
Barutu Çinliler buldu.
Tahta baskıyı ilk Çinliler yaptı.
Porseleni ilk Çinliler kullandı.
Sınav fikrini de ilk Çinliler uyguladı. Dünyayı “fikir-düşünce-buluş- yaratıcılık- entelektüel açıdan” yüzyıllarca Çin yönetti fakat ilkel milliyetçiliğe batıp bocaladığı için bilimde ve modern yönetim biçimlerini geliştirmekte Çin, geriye düştü ve öncülüğü Batı’ya kaptırdı.
* * *
Cebir Bağdat’ta bulundu.
İlk hastane Bağdat’ta yapıldı.
Klasikler ilk Bağdat’ta çevrildi.
Felsefenin önemi ilk Bağdat’ta kavrandı. Dünya entelektüel düşüncesini yakalayıp önde götürmek çabası; dokuzuncu yüzyıldan on birinci yüzyıla kadar Bağdat’ta ana hedef oldu. On birinci yüzyıldan sonra İslam dünyası “ilkel milliyetçiliğin, dinin katı kalıplarının, kör ezberlerin” içine saplandığı için Bağdat, dünyada önemini yitirdi.
Geriye düştü.
Öncülüğü Batı’ya kaptırdı.
* * *
Herkesin bildiği yukarıdaki gerçekleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Boğaziçi Üniversitesi, ülke ve millet değerlerine yaslanmadığı için zayıf kaldı” eleştirisi yaptığı için yazmak zorunda kaldım.
Ülke değerleri.
Milli değerler.
Kuşkusuz önemli.
Ancak bugünün dünyasında ne temel eğitimde, ne orta eğitimde, ne üniversite eğitiminde “ölçü olarak” kabul görmüyor.
Hepimizin imkanı var.
Bilgisayarınızdan, cep telefonunuzdan dünyanın en iyi üniversitelerinin sitelerine girebiliriz.
Öncelikli hedefleri ne?
Yaslandıkları temel ne?
Bulup okuyabiliriz:
* * *
HARVARD Üniversitesi:
Biz, öğrencilerimiz arasından dünya ölçüsünde farklılık yaratan önderleri yetiştirmeyi hedefleyen bir üniversiteyiz diye yazmışlar.
Ana değerimiz:
Doğruluk.
Demişler.
SORBONNE Üniversitesi:
Biz, öğrencilerimizi 21. yüzyılın temel zorluklarına ve engellerine karşı hazırlayan bir üniversiteyiz diye yazmışlar.
Ana değerimiz:
Eleştirel düşünce.
Demişler.
TOKYO Üniversitesi:
Biz, öğrencilerimizi dünyadaki çok hızlı küreselleşme sonunda ortaya çıkan, yoksulluk, eşitsizlik, mali güvensizlik gibi konuları aşacak ve insanlığa öncülük edecek bilim liderleri olmaları için hazırlayan bir üniversiteyiz diye yazmışlar.
Ana değerimiz:
İnsanlık için buluş yapmak.
Demişler.
* * *
Bu ölçüler esas alındığında; Cumhurbaşkanı’nın Boğaziçi Üniversitesi’ne verdiği akıl, “ilkel milliyetçilik” olarak kalıyor. İlkel milliyetçilik bugünün dünyasında geri kalmış ülkelerde sadece politikacılara kandırılmış insanların oyunu getiriyor. Bugünün dünyasında üniversiteleri “başarılı başarısız” diye ayırırken şu ölçülere bakıyorlar:
BİR:
Üniversitede öğrenci başına kaç profesör, doçent, akademisyen düşüyor?
İKİ:
Nobel’e aday olmuş ve kazanmış kaç profesörü öğretim kadrosunda bulunduruyor ve Nobel kazanmış kaç öğrenci mezun etti?
ÜÇ:
Üniversitenin fakültelerinde ders veren hocaların bir yıl boyunca ürettikleri bilimsel makale sayısı kaçtır ve makalelerin kaç tanesi dünya biliminde referans olarak gösteriliyor?
DÖRT:
Üniversitenin uluslararası çapta kabul gören kaç hocası var ve üniversite dünyanın kaç ileri ülkesinden yabancı öğrenci çekiyor?
* * *
Bu ölçüleri yakala; vatana ve millete zaten hayırlı oluyorsun.
Gerisi boş laf!

http://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/sinifta-kaldi-2-2167227/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Ülkü, Türk – İslam sentezi miydi?

Geberesi diyeceğim geliyor, gebermişe…
Günlerden beri dinliyorum geberiğin artığını, geride bıraktığını…
Gerçi, Allah var yukarıda, geberik bile artığa…
Karşıydı, ülkü…
Ülkü, dilimiz, geçmişimiz ve muhtemel geleceğimiz miydi bilmiyorum AMA…
Gördüğüm…
Türk, İslam…
Sentezi!

Taban aynı…
Sözde muhafazakâr ayak takımı…
Aralarına katılan akademisyenler, ün – unvan sahibi olanlar daha çok peşinde…
Daha çok para, daha çok ün, daha çok, daha yüksek makam ve mevkii…
Pekte şaşırmadım okuyunca, ulan simgeniz bile, O meşhur bozkurt simgeniz bile çalma…
Kopya!

OKU

Bozkurt işareti metalci işareti

Asrın liderimiz, Devlet Bahçeli hakkında “uçma özürlü, ırkçı, alçak, adi, namert, aile nedir bilmez, çoluk çocuk nedir bilmez, ağzından salyalar akıyor, ikiyüzlü, acınacak halde, çırak bile olamadı” diyordu.
Devlet Bahçeli de asrın liderimiz hakkında “klinik vaka, senin yaptıklarına ancak iblis teşebbüs eder, şerefsiz, ya Kandil yetiştirmesidir ya Türk düşmanıdır, bölünme anayasasına heves ediyor, başkanlık sistemi federasyon demektir, ihanet sürecidir, demokrasinin idam fermanıdır, sende şeref işportaya düşmüş, hurdaya çıkmış, Beştepe hanedanı aile boyu rüşvet ve yolsuzluk çamuruna battı, hırsızlık çarkını döndürebilmek için diktatörlüğünü ilan etmek istiyor, hergün fitne saçıyor, Tayyip Erdoğan demek kutuplaşmadır karanlıktır kargaşadır, aklıyla arasını açmış, sen nasıl müslümansın, nasıl insansın, buna tümden karşıyız” diyordu.
*
Sonra biliyorsunuz, çıktı “kudursalar da evet diyeceğim” dedi.
*
Ve, dün gene konuştu…
Bozkurt işaretini gösterdi, “burnu dik olursa bozkurt işaretidir, şöyle aşağıya doğru olursa heavy metalci işaretidir, bazen sokaklarda herkesin yapabileceği bu işaretleri görüyoruz, heavy metalci mi el sallıyor, başkası mıdır bilemiyoruz” dedi.
*
Alay etti yani.
Akp’ye biat etmeyen ülkücüleri, heavy metalci diye küçümsedi.
*
Acaba komik mi?
*
Metalci selamı olarak tanınan o işaretin İngilizce adı, şeytan boynuzları… Black Sabbath gibi, Rainbow gibi efsane gruplarda vokalistlik yapan İtalyan kökenli Amerikalı müzisyen Ronnie James Dio tarafından icat edildi. Rock kültürünün sembolü haline gelen bu işareti, babaannesinden öğrenmişti. Bizdeki nazar boncuğu gibi batıl inançtı, kötülüklere karşı “Tanrı seni korusun” manasındaydı.
*
Otorite karşısında eğilip bükülmeyen özgür ruhlu Ronnie’nin bu hareketi, rock müziğin muhalif kimliğine çok uygundu, dünya çapında benimsendi.
Rock müzik gençlik demekti, bağnazlığa isyandı, dünyayı değiştirmek isteyenlerin çığlığıydı.
Deep Purple, Led Zeppelin, Rolling Stones, Pink Floyd fırtına gibi eserken, Türkiye’de de “Anadolu rock” patlamıştı.
Cem Karaca, Erkin Koray, Edip Akbayram, Fikret Kızılok, Barış Manço, Ersen, Kurtalan Ekspres, Moğollar, Dadaşlar yıkıp geçiyordu.
Anadolu’nun bağrından Dadaloğlu’ndan Karacaoğlan’dan Pir Sultan Abdal’dan Yunus Emre’den Aşık Veysel’den söylüyorlardı.
Kimisi Cem Karaca gibi 200 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı, kimisi Edip Akbayram gibi cunta tarafından işsiz bırakılmış, evine ekmek götürebilmek için alyansını satmak zorunda kalmıştı.
Eğilmediler, zorbalığa, yobazlığa, mahalle baskısına teslim olmadılar, daima özgürlüğü temsil ettiler, Toroslar gibi, Tendürek gibi, Erciyes gibiydiler, o yüzden bugün hepsi yalçın kayalar gibi ayaktalar.
*
Bozkurt işareti ise, sene 1991… Sovyetler yıkılmıştı, Alparslan Türkeş Azerbaycan’a gitti, Ebulfez Elçibey’in Bakü’de Azatlık Meydanı’nda düzenlediği mitinge katıldı, 500 bin kişi bozkurt işareti yapıyordu, bu işaret ülkücüler tarafından benimsendi, Türkiye’ye taşındı.
*
Elçibey’in rol modeli Türkiye Cumhuriyeti’ydi, Mustafa Kemal’in askeriyim diyordu, demokrasi savunucusuydu, özgürlükçüydü, muhalifti, baskıcı iktidara biat etmiyordu, KGB zindanlarında süründürdüler, eğilmedi bükülmedi, korkulara teslim olmadı, maalesef Türkiye tarafından ihanete uğradı, rahmetli oldu.
*
Bozkurt işareti… Sadece Türk kimliğinin değil, despotizme direnişin sembolüydü, diktatörlüğe başkaldırının ifadesiydi.
*
Demem o ki… Bozkurt işaretiyle metalci işareti, birbirinden çok farklı zamanlarda, farklı mekanlarda, farklı dinamikler sonucunda doğdu ama… İkisinin de ortak karakteri “özgürlükçü muhalif kimlik”ti.
*
Püskevit işareti nasıl yapılıyor, orasını bilemem gari.

http://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/bozkurt-isareti-metalci-isareti-2167286/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Tamam…
İnsan, insandan beslenir ama…
Milliyetçilik bilinçtir, yürektir, birliktir!