Come stai italyeno

Tutto il meglio per te e le tue belle donne
😊

Dokuz günde dünyanın 1730 bölgesinden…
Evvelsi gün itibarıyla 13248 kişi, birincil bak bu çok önemli, birincil oturum ile unique sessions, yani tek ve belirgin IP ile bu siteyi ziyaret etmiştir. Ne güzel ne kadar onurlandırıcı bir şey benim için. Teşekkür ederim.

Ne zamandan beri görürüm sizleri Filistinli kardeşler…
Sizleri de İsrailli dost ve kardeşler, Bosna – Hersekliler, hiç unutur muyum sizleri Ermenistan’dan gelip beni ziyaret edenleri. Avrupa’nın neredeyse her ülkesinden, Ortadoğu coğrafyasından, Suudi Arabistan’dan, Persli kardeşleri, Suriye ya Suriye, Mısır’dan gelenleri…
Te Uzakdoğu’dan, Amerika’dan, dünyanın öbür tarafından(!)

ÖNCE INSAN, HEMEN SONRA CAN. ÖLDÜMEK, YOK ETMEK KOLAY…
YAŞATMAK, YOKTAN VAR ETMEK, TAŞ ÜSTÜNE TAŞ KOYMAK HEM YÜREK ISTER HEM ÇOK ZORDUR!

2050 yılında 10 milyar olacakmışız…
Dostlar…
Dünya hepimize yeter, iki yiyip, beş giyeceğimize…
TÜKETECEGIMIZE…
Az biraz safları sıklaştırırız, PAYLAŞMAYI ÖGRENIRSEK, KARDEŞLIGIN NE DEMEK OLDUGUNU…
Bu gemi bize de yeter çocuklarımıza da!

Sözleri…
Demek istediği!!!

Albanisch: mirëmëngjes
Arabisch: صباح الخير
Armenisch: բարի լույս
Aserbaidschanisch: sabahın xeyir
Baskisch: egun on
Bosnisch: dobro jutro
Bulgarisch: добро утро
Chinesisch: 早上好
Dänisch: god morgen
Englisch: good morning
Esperanto: bonan matenon
Färöisch: góðan morgun
Finnisch: hyvää huomenta
Französisch: bonjour
Georgisch: დილა მშვიდობისა
Griechisch (Neu-): καλημέρα
Hebräisch: בוקר טוב
Hindi: नमस्ते
Indonesisch: selamat pagi
Isländisch: góðan daginn
Italienisch: buongiorno
Japanisch: 御早う御座います
Katalanisch: bon dia
Kroatisch: dobro jutro
Kurdisch: spêde baş
Laotisch: [01] ສະບາຍດີຕອນເຊົ້າ
Lettisch: labrīt
Malaiisch: selamat pagi
Niederdeutsch: Ostfriesisch: Moin
Niederländisch: goedemorgen
Norwegisch: god morgen
Polnisch: dzień dobry
Portugiesisch: bom dia
Rätoromanisch: bun di
Rumänisch: bună dimineața
Russisch: доброе утро
Schwedisch: god morgon
Serbisch: добро јутро
Slowenisch: dobro jutro
Niedersorbisch: dobre zajtšo
Spanisch: buenos días
Tschechisch: dobré ráno
Türkisch: günaydin
Ukrainisch: доброго ранку
Ungarisch: jó reggelt

Mesleğimin getirisi

Her şeyin ILLE NEDENI…
Perde arkası, gözün gördüğü, algı yetmez bana…
İlle bileceğim, ille anlayacağım, ille emin olacağım!

Ben…
Sokak köpeği…
Kasımpaşa ayısı değilim, önderim…
Adımın hakkını vermeye çalışırım!

Bak kadın; bunu okuyacaksın…
Eksik tarafların (…)

Schmutzige Deals: Worum es im Syrien-Krieg wirklich geht

Kaynakça: Aslı Rus

http://www.neopresse.com/politik/naherosten/kurz-vor-kriegsbeginn-37-milliarden-tonnen-erdoel-syrien-gefunden/

Orijinali:

http://rf-smi.ru/blv/27805-za-chto-malenkoy-sirii-takiestradaniya-%20razvedannye-energonositeli.html

Almanca tercümesi:

http://www.online-translator.com/site/General/au-de/?url=http%3a%2f%2frf-smi.ru%2fblv%2f27805-za-chto-malenkoy-sirii-takiestradaniya-%2520razvedannye-energonositeli.html

Peki…
Neden şimdi?
Çünkü benim jeton doksan dokuz köşeli…
Bilgi eksikti…
Bu akşam Alman haberlerinde bir kelime düştü, beynimde şimşekler çaktı…
Akabinde baktım, eksiklerimi tamamladım!!!

Şimdi oldu, Amerika’yla ne zaman öpüşeceğiz Recep “Bey”?

2015 yılında Suriye’de…
Bugüne kadar bilinmeyen >> 37 milyar ton <<< petrol bulundu!

Belki şöyle demeli, 2015 yılında bulunduğu ilan edildi…
Suriye iç savaşı ne zaman başlamıştı?
2011 yılında(!)

Bugün hava saldırılarında ABD…
100 Suriye ordusu mensubunu öldürdü!
Oraya girmişlerdi, KENDI TOPRAKLARI

Nedeni…
IŞID’dan geriye alınan petrol sahaları…
Tesadüfe bak…
Menbic’e pek de uzak sayılmayan bir coğrafi konumda…
Kerkük’e kara yoluyla 841 Kilometre(!)

Yedirirler mi ulan sana, yedirirler mi?

“Bay” Recep

Ulan yavşak…
Kaç gün oldu operasyon başlayalı?

NEDEN HALA AFRINE GIREMEDI TAYYIP SILAHLI GÜÇLERI?

Karşında ki düzenli bir ordu mu?
Neden bugüne kadar bekledin, beklerken açıldın – saçıldın, neden ulan neden…
Kahpe, orospu karı kılıklı zibidi neden?

Daha ısıma bile değilmiş…
Ulan sen ısınana kadar „ananın bir taraflarına“ kar yağacak!

Şeytanın sol bacağı

Kadın denilen varlıktan korkmayanın, çekinmeyenin…
Ben aklından şüphelenirim!

Karı köylü değilim…
Hiçbir zaman olmadım, hiçbir zaman…
Nispeten erken yaşta tanıdım kadın denilen varlığı…
Ki bu özellikle çok önemlidir, neden mi? Sonra…
Hele ilk defa bir kadınla beraber olmam tam bir komediydi…
Yok olayın kendisi değil, sonrası…
Tüm aile biliyor macerayı ki yeminle bir maceraydı, anlatsam yerlere yatarsınız gülmekten…
Rezil oldum aileme, rezil(!)

Zaten o gün bugündür öğrendim avlanmayı, hani derler ya “kaçak et kesmeyi”
Karda yürüyüp izi belli etmemeyi…
Trajikomik, aklıma gelir zaman zaman kendi kendime gülerim o zaman…
Hata, bunca senelik evliyiz…
İlk defa rastlantı sonucu gittik olay yerine bu sene, yanından geçtik yani…
Anlatım hanıma tekrardan…
Anlatmam çok etkilemiş olmalı…
“Gözümün önünde canlandı” dedi…
Yolun ortasında, tutamıyorum kadını…
Ne güldü ne güldü…
Şimdi anlatacaklarım Almanya’da gerçekten yaşammış bir olaydır, bizzat şahidiyim…
Yine…
Bilirsiniz sebepsiz, nedensiz yazmam…
Var üzücü bir sebebi, Allah…
Yüce Mevla’m…
HAYIRLI NASIPLER ÇIKARSIN EVLATLARIMIZIN KARŞISINA…
Erkeğinde, kızında…
Soytarıya soytarı yakışır…
İnsan evladı olana münasip olan yine bir insan evladıdır!

Otuz senenin üzerinde esnaf, elemeği – göz nuru işçisiyiz buralarda…
Bir o kadar senelik müşteridir kendisi, ailesi…
Kari – koca, iki erkek evlat. Boyacı…
Artık birçok şubesiyle bayağı büyük bir iş sahibi…
Biliyorsunuz rakam hafızam, belki on beş sene kadar önce kendilerini emekli etmek istediler…
Işı büyük oğlana devir ettiler(!)

YANLIŞ I
Yok bunlarda görmedim bu rezilliği ama birçok başkalarında…
SEN ÖLMEDEN…
Elden, ayaktan düşmedikten sonra KIM OLURSA OLSUN…
Evlat dahi olsa kimseye hediye, devir falan YOK!

Nedenler sonra, çok sonra…
Haliyle kadıncağızın yaptığı kâğıt – kuyut işleri için birisi gerekliydi…
Tutular bir sekreter (…)

Büyük oğlandan rahat on – on beş yaş büyük…
Ancak kendisi çok genç görünüyor, anasının a’sı bir kadın…
İşveli cilveli, benim diyen erkeği anında sarar parmağına…
Çok sürmedi tabii büyük oğlan >>> kapıldı, kaptırdı <<< kendisini!

Kadın bu kardeşim, kadın…
Tamam kız çocuğu da çok zordur ya davulcuya ya zurnacıya…
Hamile kalır falan, al başına bela…
Kızını dövmeyen, hizaya sokmayan dizini dövermiş sonra…
AMA…
Soy erkek evlatta!

YANLIŞ II

Sen ne babasıydın…
Şam babası mı, iskele babası mı?
Hayatında hiç mi kadın görmedin, hiç mi insan tecrübesi, deneyimi yok sende…
Böyle bir insanı nasıl aldın işe?

Uzatmayalım…
Çok sürmedi yattı çocuğun altına…
Bak sen şu ise, “Allah’ın” takdirine…
Karı…
Şıppadak hamile kalmaz mı!?

Çocukla sonradan konuşuyoruz erkek erkeğe…
“Ya ne bileyim hap kullanıyorum falan dedi“
Sende inandın öyle mi?

Yapılacak bir şey yok…
“Kaza”
Anne – baba karşı çıksa da oğlan sırılsıklam aşık…
Yine bir tesadüf olsa gerek ikisi de çocuğu çok istiyor…
Belki inanmayacaksınız ama Ren nehri boyunca sağlı – solu şatolar vardır…
Tutular onlardan birini, kart karıya, eski kaşara nikah – düğün orada yapıldı.

Ailelerde düğün esnasında tanışıyorlar…
Soytarıya soytarı yaraşır…
Kadın tarafta baba yok, var da yok yani, bilinmiyor…
Erkek tarafı insan, gerçekten insanlar…
Baba saçını başını yolacak, anne keza ama yapabilecekleri hiçbir şey yok…
Evlat hatırına, katlanıyorlar.

Gel zaman git zaman çocuk geliyor dünyaya…
“Gelinin” altına Mercedesler mi istersiniz, boynuna elmas gerdanlıklar mı…
Babaanne ve dede delirecekler. Oğlanda çok mutlu bu arada!

Elmas dedim arkadaşlar, elmas…
Pırlanta değil…
Şeytan, sinsi planını çoktan devreye sokmuş, sarmış insanları parmaklarına…
Daha çocuk birkaç aylık…
İnsanları analarından doğduklarına pişman etmeye başladı…
Oğlan var ya, oğlan bitti tükendi…
KOZ ÇOCUK!

Çarpık bacaklı kahpe…
Şeytana külahını ters giydirdi sandı…
Bitmez, tükenmez istekler, nazlar niyazlar…
Tabii ben “iki taraflarda” görüşüyorum. Bir evin içinde oturuyorlar, ev dediğim villa…
Bizim tepelerden birinde, alta onlar, üste ihtiyarlar…
Daha iyi anlamınız için zemin katta ihtiyarlar…
Alta, saunanın, kapalı yüzme havuzunun olduğu yerde onlar…
Dert babası oldum, kendi dertlerim yetmiyor birde başkalarının dertlerini dinle…
Ne var ki can bir, dost gözüyle baktığım insanlar iki…
Çoğu zaman yârdim edemesem bile salt bana içlerini dökmeleri, sır…
Ailevi sırlarını dahi bana emanet edebilmeleri bile onları rahatlatıyor…
Yükün…
Üzüntünün bir kısmının benim omuzlarıma bindiğinin farkında değiller veya düşünmüyor, düşünmek istemiyorlar. Varsın öyle olsun…
Sadece iyi gün dostu değilim bir, bana emanet edilene ihanet etmem iki.

Peki, neden anlatıyorsun diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum…
Kim olduklarını bilmiyorsunuz…
Araştırsanız dahi bulamazsınız, kimi vereleri değiştiriyorum. Yani çoğu zaman anlattığım şahıslarla ilgili verilerde yalan söylüyorum demeyelim, değiştiriyorum bu verileri, bilinçli.

İbret almanız için anlatıyorum, IBRET!

Kadın bana telefon etmişti, bir bilgisayar sorunu varmış evinde…
Gittim seve seve. Kahve, pasta ikramından sonra bilgisayar sorunu…
Beş dakikada Beşiktaş…
Anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor…
Gözler yaşlı, sordu “birde sen konuşamaz mısın onunla?”
Ya zaten bize gidip – geliyor, ailecek müşterilerimiz…
Tabii dedim, denerim.

Kahpeye bak kahpeye…
Breh, breh, breh…
Sanki bu insanlarla didinmiş, emek vermiş…
Çalışmış, gece gündüz, hafta sonu ve tatil demeden çalışmış, çalışmış, çalışmış bir ömür boyu…
>>> Hak etmiş <<<
Hakkıymış gibi laf etmekte…
Uçuk laflar, hayal aleminde.

YANLIŞ III

Hanımlar, lütfen üzerinize alınmadan ama sözlerimi ciddiye alarak okuyun, anlayın demek istediğimi, anlayın. Kaba bir tariftir, kaba. Biliyorum, farkındayım ve bilinçli olarak böyle yazıyorum…
Kadınlık…
Bacak açmaktan, çocuk doğurmaktan ibaret değildir. İki kaşık yemek yapmaktan.

Önce birkaç veri, 2014 yılına dair:

Almanya’nın Nürnberg kentinde bir enstitüye (IAB) göre…
Vasıfsız bir işçi 40 senelik çalışma hayatında 250 bin ile bir milyon Euro arası kazanırken…
Vasıflı, yani meslek sahibi 1,3 milyon…
Abitur dedikleri yani “lise” mevzunları, 1,6 milyon…
Yüksek okul mevzunları 2 milyon kadar…
Kadın veya erkek ayrımı olmaksızın üniversite mevzunları ise 2,3 milyon kazanmaktaymış.

Bu verilerden çıkarılması gereken sonuç ne?
Tahsil, talim – terbiye çok önemli!
Katın benim hep iddia ettiğim, ısrar ettiğim konuyu olaya…
Aile görgüsü, terbiyesini anlattıklarıma…
Talim terbiye almış, görgülü bir insan tenezzül etmez bu gibi oyunlara…
Kendine güvenir, ailesine güvenir ve kendi alın teriyle yapar yapmak istediğini…
Bilir bu ona yakışmaz, yakıştıramaz kendine…
Benim kendi kendime kızdığım gibi, aslında sadece onlara küfür ediyorum, uluorta, halkımızın aptallığına, bilmelerine rağmen cahilliklerini, yetersizliklerini bunu telafi etmek için en ufak zahmete girmemelerine. Yakıştıramıyorum küfrü kendime, yakıştıramıyorum.
Ancak…
Gör, bil ve gel de küfür etme!

Uzun etmeyelim…
Kadını sonunda def ettiler başlarından, boşandılar…
Çok sürmedi, gitti yattı başkasının altına, birlikte yaşıyor şimdi onunla…
Çocuk…
“Ortada kaldı”, mahkeme anaya verdi ki genel olarak doğru bir düzenleme…
Ancak bir çocuğun hem anaya hem babaya ihtiyacı vardır, düzenli bir aile hayatına ki…
Kuş…
Yuvada gördüğünü yapsın, yazık çocuğa, yazık, çok yazık.

Gelelim bir iki ufak tefek çıkarılması gereken derse:

Yoktur kız evlat ile erkek evlat arasında bir fark…
Allah…
Yeter ki hayırlı yazılar yazmış olsun alnına.

Yine dikkat edilmelidir etkiye ve tepkiye…
Kadın…
Kadınlığını bildiği kadar erkekte erkekliğini bilecek ve ikisi de bu vasıfların gereklerini yerine getirecek. Çağdaşlık falan derken unutmayacak nerelerden, nasıl geldiğini, Allah verdiği gibi…
Almasını da bilir, hamt edecek, şükür edecek, açgözlülük yapmayacak.
Kurnazlıkla, yalanla – dolanla, icabında hırsızlıkla alınan netice, varılan nokta…
Kalıcılıktan uzak, geçici bir süreçtir bunu aklından çıkarmayacak…
Yetinmesini…
Kadın mi erkeği, erkek mi kadını beceriyor bunu bilecek…
Bu neden mi önemli?
Bakma sen yeni düzenlemelere falan, yok kadın kendi soyadını sürdürecek…
Çağın bir azizliği…
Gelini bindirmişler eşeğe, ya nasip dedi, diyecek…
Dünyanın dört tarafında kadındır giden, erkek…
Kucak açmış karşılayan. İnsan gittiği yere, örf ve adetlerine uyacak.

Daha çok sıralamam gereken varda, burada bitireceğim, kapayacağım bu konuyu…
Sıkıldım…
Tepem attı yine, konsantre olamıyorum, yoğunlaşamıyorum meseleye!!!

Eşofmanlarla da gidilmez ki böyle yerlere

Sinek kaydı bir tıraş…
Kolalı beyaz gömlek…
Onlarca ipek kravatlarımdan biri…
Jilet gibi ütülü pantolon, üstüne ceket…
Belki keyfime göre ya takım halinde…
Veya kombinasyon…
Severim mesela gri ve koyu maviyi kombine etmeyi…
Veya koyu renk pantolon, güzel bir gömlek, kravat…
Üstüne spor bir ceket,
Sürerdim özel kokularımdan birini…
Giy ayna gibi parlayan ayakkabıları…
Ol…
İki dirhem bir çekirdek, adam gibi…
Atla arabaya, aç müziği…

Of anam of…
Günahım neydi?
Kürek mahkûmu gibi!

Ne derler, hızlı yaşa genç öl…
Hızlı yaşadım, hem de oldukça hızlı, heyecanlı, maceralı…
AMA…
Ölmeyi bir türlü beceremedim!

Sahi…
İki dirhem bir çekirdek demişken aklıma geldi:

Sayın İskender Pala’nın;
İki dirhem bir çekirdek

oku